ŞAMANİZM ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
ÖZET
ÖNSÖZ
Birinci bölümde İslam öncesi Türklerde şamanizmin yerini belirlemeye çalışırken;ikinci bölümde ise Müslüman Türklerde şamanizm ile alakalı inançları ortaya koymaya çalıştık.
GİRİŞ
KONU VE KAYNAKLAR
1. Konu
2. Kaynaklar
BİRİNCİ BÖLÜMESKİ TÜRKLERDE ŞAMANİZM
1. ŞAMANİZM
1. 1. Şamanizm/Şaman Kavramlarının Tanımı
1. 2. Şaman Seçimi ve Eğitimi
1- Şamanlık "mesleğinin" kalıtsal aktarımı (babadan oğla geçmesi)29,2- Kendiliğinden gelen bir iç çağrısı ya da seçilmedir30.
1-Esrime düzeyinde (rüyalar, kendinden geçme ve benzeri),2-Gelenekler düzeyinde (şamanlık teknikleri, ruhların adları ve işlevleri, klanın mitolojisi ve soyağacı, gizli dil vb.)
1. 3. Erkek/Kadın Şamanlar
1. 4. Şamanların Sahip Olduğu Güç Ve Görevleri
Mistik yapılı şamanların görevleri:
1- Bir sene boyunca meskende dolaştığına inanılan ölü ruhunu öteki dünyaya gönderir,2- Ortada dolaşan ruhu sahibine devreder45,3- Kabilenin dualarını ya on altı kat göklerde bulunan ruhlara ya da yeraltı dünyasında bulunan ölülerin kara hükümdarı erlik hana ulaştırır,4- Göğün en üst tabakasında bulunan ve en yüce tanrı olan Bay Ülgen için yapılan kurban törenini yürütür46,5- Çeşitli hastalıkları tedavi eder ve salgın hastalıkları durdurur,6- Halkı için tanrıdan bereket ve refah ister, av temin eder47,7- Gelecekten haber verir, kayıp eşya ve canlıları bulur,8- Gerektirdiğinde yağmur ve kar yağdırarak veya tufanı durdurarak havayı etkiler; zor durumlarda kötü ruhları kovarak yardım eder, doğan çocuğa ad verir, kaderini belirtir,9- Toplum üyeleri arasındaki anlaşmazlıkları çözer, hakanlık yapar,10-Mitler, efsaneler, masallar ve türkülerin bilicisi gibi, bunların korunmasında ve diğer nesillere aktarılmasında rol oynar ve aynı zamanda halkı eğlendirir48,11- Mevsimsel ayinleri düzenler49.
1. 5. Şaman Ayinleri
1-Muayyen vakitlerde yapılması gereken ayin ve törenler;2-Tesadüfî olaylar dolayısıyla yapılan özel ayin ve törenler.
"Bu ölünün ruhunun verebileceği zararlardan korunmak amacıyla yaptırılan bir ev temizleme ayini idi. Törene iştirak edenler ruh temizleme ayininin yapılacağı yurtta toplanırlar. Karanlık basmaya başlayınca şaman yurdun dışında monoton bir ilahi söylemeye ve çadırın etrafını tavaf etmeye başlar. Bu işlem bittikten sonra içerideki ocakta yanmakta olan ateşin arasına oturarak yine monoton bir sesle ilahi söylemeye başlar. İlahi söyleyen şamanın sesi ruhlar âleminde karşılaşan duruma göre inişli çıkışlı olmaya başlayacaktır. Bir ara sesi zayıflar ve iniltili bir hal alır. Bu işlemden sonra şaman çadırın içerisinde ölünün ruhunu aramaya ve yakalamaya çalışır. Sonunda ölünün ruhunu yakaladığında onu davulla yere sıkıştırır. Bu arada durumu ifade etmek üzere, şamanın söylediği ilahi önce şiddetlenmiş ve sonra yine fısıltı haline dönüşmüştür.Kam daha sonra yerin altından ses geliyormuş izlemini vermek için davulunu yere vurur ve aşağı dünyaya ölüler diyarına doğru bir seyahate başlar. Nihayet kuvvetli bir darbe ile buraya vardığını bildirir. Şamanın amacı beden yeni ölmüş ruhu aralarına almak istemeyen eski ölüleri razı etmek ya da kandırmaktır. Sonuçta o ölülere hayat suyu (rakı) ikram ederek onların sarhoş olmasını sağlar ve fark ettirmeden beraberinde getirdiği, bedeni yeni ölmüş ruhu onların arasına bırakmış olur. İşte bu noktada şamanın ilahisi çok şiddetli bir hal alır. Nihayet şarkı haşin bir bağırma şeklini alır; şaman çılgın sıçramalarla yurdun içinde dönerek dans eder ve en sonunda ter içerisinde kendinden geçerek yere yuvarlanır"55.
1-Kanlı kurban,2-Kansız kurban. Kansız kurbana saçı da denir. Süt, kımız, içki ve diğer yiyecek ve içeceklerin kutlu yerlere serpilmesine saçı denir57.
1. 5. 1. Şaman Davulu
1. 5. 2. Şaman Elbisesi
Takım halinde şaman elbisesinde şu parçalar vardır:1-Cübbe veya hırkaya benzeyen bir üstlük,2-Serpuş,3-Şimalde oturan halklarda göğüslük,4-Eldiven,5- Yüksek konçlu ayakkabı76.
2. ŞAMAN KOZMOLOJİSİ
"Bu kâinatta, üstteki gök parlaktır, altta yağız yer karanlıktır. Güneş tanrısı parlaktır, ay tanrısı karanlıktır. Bu yerli-göklü, dişili-erkekli ilkeler kavuşursa, bütün canlı ve cansız iki türlü varlık doğar, belirir... güneş ve ay karışıp kavuşarak olur. Dört mevsim içinde (her mevsim) yine ikişer zamana ayrılıp sekiz gün doğar"84.
3. ŞAMANİZMDE TANRILAR
3. 1. Gökyüzüne Mensup İlahlar ve Ruhlar
3. 1. 1. Ülgen
3. 1. 2. Yayık
3. 1. 3. Suyla
3. 1. 4. Karlık
3. 1. 5. Utkucu
3. 1. 6. Yıldırım Tanrısı
3. 1. 7. Savaş Tanrıları ve Yukarı Dünyanın Hastalık Veren Kötü Ruhları
3. 2. Yer-Su (Orta Dünya ve Aşağı Dünya) Tanrıları ve Ruhları
3. 2. 1. Yo Kan
3. 2. 2. Talay Kan
"Beşinci han Adam Kan’dır (bu şahsiyet, Kazaklar vasıtasıyla Müslümanlardan geçmiştir). Altıncısı, Abakan nehrinin hükümdarı olan Mordo Kan veya Abakan’dır; Teles gölünün doğuşunda Abakan nehrinin membaında oturur ve orada yağmur ilahı olarak takdis edilir. Yedincisi, Altay halkının hamisi Altay Kan’dır; Katunya ile semaya kadar yükselen Beluha membalarında oturur. Sekizincisi, Kemçik’in ve Yenisey membalarının zengin sahibi Kırgıs Kan’dır. Dokuzuncu han Yabaş Kan, onuncusu Edar Kan’dır. Diğer yedi han, muhtelif boylar arasında muhtelif adlar altında zikredilmektedir. Kuzey Altay’da duyulan adlar şunlardı: Yabır Kan, Kayra Kan, Puysa Kan, Parbi Kan, Mansra Kan, Pırçu Kan ve Okçû Kan"107.
3. 2. 3. Umay
"Umay gibi annem hatunun devletine, küçük kardeşim Kültigin er adını aldı"108. Bu ibareden anlaşıldığıkadarıyla Umay kadın menśeli bir varlıktır. Umay tabiri Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ıLûgat-it Türk eserinde de yer almıştır: "Umayka tapınsa oğul bolur" (Umaya taparsa oğul olur)109.
3. 2. 4. Ak-Ene ve Ana Maygıl
3. 2. 5. Dağ, Taş, Kaya Ruhları
"Uygur ilinde Hulin adında bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selene adında iki ırmak çıkardı. Bir gece bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık indi. İki ırmak arasında yaşayan halk bunu dikkatle takip ettiler. Mukaddes ışık ağacın gövdesinde aylarca durduktan sonra, ağaç gövdesi kabararak, oradan musiki sesleri geliyor, geceleri çevresinde 30 adım genişliğinde ışık görünüyor. Nihayet ağacın gövdesi yarılarak içinden beş çocuk çıkıyor. Sonra birisi hakan seçiliyor. Bu hakan Çinlilerle yapılan savaşlara bir son vermek için, oğlu Galı Tigin’e, Kiyu-Liyen adlı bir Çin prensesi almayı tasarladı. Bu prenses, sarayını Hatun dağında kurdu. O çevrede Tanrı dağı adında başka bir dağ ve onun cenubunda da Kutlu dağ denilen büyük bir kaya vardı. Çin elçileri bakıcılarla birlikte geldiler. Onlar kendi aralarında dediler ki: Hatun dağının saadeti bu kayaya bağlıdır. Bu hükümeti zayıflatmak için onu yok etmeli. Bunun üzerine Çinliler, prenseslerine karşılık, bu kayanın kendilerine verilmesini istediler. Yeni hakan, yurt içindeki bu taş parçasını Çinlilere kıskanmaksızın verdi. Böylece Türkler bu uğurlu dağın, uğurlu kayasını etrafını ateş yakarak, sonra üzerine kızgın sirke dökerek parçalıyorlar ve parçaları da Çin’e alıp götürüyorlar. Bu hadiseden dolayı vatandaki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. Yedi gün sonra da tigin öldü. Memleket felaketten kurtulamadı. Halk rahat yüzü görmedi. Irmaklar kurudu. Göllerin suyu tükendi. Toprak çatladı, yiyecek vermez oldu. Ağacın gövdesinden daha önce çıkmış olan Bugu hanın çocuklarından bir başkası yurda hakan seçildi. Onun zamanında memleketteki ehli, vahşi bütün hayvanların, bütün kuşların, bütün çocukların hatta bütün cansızların göç!.. göç!.. diye, derin üzüntüyle bağırdıkları duyuldu. Uygurlar bu manevi işarete uyarak toparlandılar. Yurtlarını bırakıp göçmeğe başladılar. Nerede durmak istedilerse bu sesleri duydular. Nihayet Beş Balıg’ın bulunduğu yere geldiler. Orada sesler kesildi. Uygurlarda burada durup beş mahalle (beş şehir) yaptılar. Adını Beş Balık koydular. Burada yaşayıp çoğaldılar"121.
"Bunlar Türkişler olup bozkırda otururlar. Başka üç dağa ise Uluğ- Dağ derler. Burası küçüktür. Buradan 30000 süvari çıkar. Bu dağ başka bir dağa bitişiktir. Türkler bu sonuncu dağa taparlar. Bu dağ adına yemin ederler. Buranın Allah’ın ikametgâhı olduğunu söylerler. Allah ise onların dediklerinden zanlarından münezzehtir"127. Tuguzguz (dokuz oğuz) ülkesinde de dağ mevhumu hakkında şu bilgiler kaydedilir: "Tuguzguz ülkesinde yeryüzündeki dağların en yükseği bulunur. Bunlar bu dağda dua ederler, adaklar adarlar, kurbanlar keserler. Ertesi sene aynı yere geldikleri zaman bıraktıkları kemikler ve küllerin olduğu gibi kaldığını rüzgârlar ve yağmurlar tarafından değişikliğe uğratılmadığını görürler"128. İdrisi’nin Nüzhet el- müştâk fî ihtirâk el- âfâk kitabında Kimaklardan bahsedilirken bir ibadet yerinden bahsedilmektedir: "Lâlan şehri yüksek bir dağın alt tarafındadır. Dağın başında mermerden büyük bir put inşa edilmiştir. Bu havalinin halkıbu puta taparlar, ona adak adarlar, her taraftan onu ziyarete gelirler"129. Bu örnekler gösteriyor ki Türklerde çok uzun yüzyıllar dağ kültü vardır. İslam kaynaklarında da görülen bu tarz ibareler Türklerin dağ ile ilgili inançlarını ortaçağa taşıdıkları ortaya çıkıyor.
3. 2. 6. Ateş Ruhu
"Nevruzda ateş üzerinden atlandığında, ateşin yanan gücü, bize musallat olan veya yıl boyu musallat olabilecek kötü ruhları ve onların illetlerini yok edecektir. Tek katlı toprak evlerin damında yakılan bu ateşler yaklaşık bir saatlik bir süreyi kapsar. Ateş, bu süre içinde sürekli çalı-çırpı, odun ve yağla, yöre deyimiyle "beslenir" veya "şenlendirilir". Ateş suyla veya ayakla çiğnenerek söndürülmez, onun kendi kendine sönmesinden sonra közleri, bacadan evin ana giriş- çıkış kapısının eşiği üzerine serpilir. Ahır veya kom olarak bilinen hayvan barınakları, ayrı bir binada ise, bu barınakların eşiklerine de nevruz ateşinin közü serpilerek, sabah erkenden tüm hayvanlar bu nevruz külü üzerinden geçirilerek, uğursuzluklar, hastalıklar kovulmuş, kötü ruhlar ürkütülmüş sayılır. Ayrıca, nevruz közü, bakır bir güğüm içerisinde yedi gün bekletilmiş bir suya, kırk dul kadın ve erkek adı sayılıp atıldıktan sonra ruhsal bakımdan rahatsız olan hastalara içirilirse, şifa olacağına inanılır. Nevruz ateşinin bacalarda sönmesinden sonra, gençler, önceden belirledikleri arkadaşlarıyla ortak birer meşale yakıp, evlerin bacalarından kısmet istemek üzere dolaşmaya başlarlar. Buna yörede baca gezmek veya baca dolaşmak denir"135.
"Hükümdarlarının senede muayyen bir günü vardır. Bugün hükümdar adına büyük bir ateşyakılır. Hükümdar yüksek bir yerden ateşe doğru eğilmiş bakarken kâhinler ateşe karşı bir şeyler söylerler. Bunun üzerine ateşten yukarı doğru bir çehre yükselir. Eğer bu çehre mavi (yeşil anlamına da gelebilir) ise yağmura ve bolluğa, beyaz ise kuraklığa, kırmızı ise kan dökülmesine, sarı ise hastalıklara ve vebaya, siyah ise hükümdarın ölümüne veya uzak yolculuğa delalet eder. Son renk olursa hükümdar yola veya gazaya çıkmaya acele eder"136.
3. 2. 7. Ev Ruhları
3. 3. Yer Altına (Aşağı Dünya) Mensup İlahlar ve Ruhlar
3. 3. 1. Erlik
4. TÜRK MİTOLOJİSİNDE ŞAMANİZMLE İLGİLİ SEMBOLLER
4. 1. Hayvanlar
4. 1. 1. Kartal
Yine Buryat Moğollarına ait bir efsanede:"Çok önceleri, ne hastalık ne de ölüm varmış. Fakat zamanla kötü ruhlar yeryüzüne çıkıp, insanlara kötülük getirmeğe başlamışlar. Bunun üzerine de tanrıinsanlara yardım etsin diye gökten bir kartal göndermiş. Kartal yeryüzüne inmiş ve insanların arasına gelmiş. Onlarla anlaşıp, birleşmek istemiş. Fakat ne o insanların ve ne de insanlar onun dilini ve düşüncesini anlayabilmişler. Kartal bakmış ki olmayacak çaresiz yine göğe dönmüş ve tanrıya olduğu gibi her şeyi anlatmış. Tanrı başka bir yol düşünmüş ve kartala şöyle bir tavsiyede bulunmuş. Demiş ki in yeryüzüne ve karşına çıkacak ilk insanı, senin dilini anlayabilecek bir şaman yap. Bunun üzerine kartal yine kanatlarını açmış ve inmiş yeryüzüne. Bakmış ki bir ağacın altında bir kadın uyuyor. Bu kadını kocasından ayırmış ve onunla yaşamağa başlamış. Kadın böylece kadından gebe kalmış ve sonrada kocasına dönmüş. Ayı ve günü dolduktan sonra kadın bir erkek çocuk doğurmuş. Çocuk zamanla büyüyerek büyük bir şaman olmuş. Yeryüzünün en büyük şamanı ve bütün şamanların atası da bu olmuş. (Bazılarına göre ise yeryüzünün ilk şamanı, kartalla münasebette bulunan bu kadın idi.)"154.
4.1.2. Kurt
4. 1. 3. At
4. 1. 4. Geyik
"Göktürklerin atalarından biri, sık sık bir mağaraya giderek orda dişi bir deniz tanrısı ile sevişirmiş, ikisi arasındaki bu aşk ilgileri devam ederken, günün birinde bu Göktürk reisi, bir sürek avıdüzenleyerek ordusu ile ava çıkmış. Askerler geniş bölgelerdeki vahşi hayvanlarısürerek, nihayet küçük bir yere sıkıştırmışlar. Bundan sonra da avlarının etrafını çevirip, birer birer avlamağa başlamışlar. Tam bu sırada askerlerden biri, karşısına çıkan bir ak geyiği okuyla vurarak öldürmüş. Bundan sonra sevgilisini yerinde bulamayan Göktürk reisi, meseleyi anlamış ve ak geyiği vuran askerle onun kabilesini cezalandırmış. Bu cezaya göre Göktürklerde insan kurbanları, hep bu askerin kabilesinden verilirmiş"172.
4. 1. 5. Horoz Ve Tavuk
4. 1. 6. Koyun, Koç, Keçi
4. 1. 7. Boğa (Öküz, İnek)
4. 1. 8. Yırtıcı Olmayan Kuşlar
"Babam kağan böylece ili, töreyi kazanıp uçup gitmiş", "babam kağan uçtuğumda küçük kardeşim Kültigin yedi yaşında kaldı...", "değerli oğlunuzdan, evladınızdan çok daha iyi beslerdiniz. Uçup gittiniz...", "o bilmenden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti", "bu kadar kazanıp babam kağan köpek yılı, onuncu ay, yirmi altıda uçup gitti", "Bilge Kağan uçtu"189.
4. 1. 9. Köpek
4. 1. 10. Tavşan
4. 1. 11. Tilki
4. 1. 12. Yılan
4. 1. 13. Ayı
4. 2. Bitkiler
4. 2. 1. Ağaç Sembolleri
"Altay mitolojisine göre gökyüzüne doğru çok büyük bir çam ağacı yükseliyordu. Gökleri delip çıkan bu ağacın tepesinde ise tanrı Bay Ülgen otururdu. Şaman davullarında da bu gök ağaçları görünmektedir. Şaman davullarındaki bu ağaçların kökleri dünya da değil; daha ziyade göğün başladığı yerden itibaren başlıyordu. Altay yaratılış destanında olduğu gibi bu ağaçların dokuz tane de dalları vardı. Bu gök ağaçları genel olarak, gökteki bir dağ veya tepe üzerine oturtulmuşlardı. Ağacın bir yanında ay ve diğer yanında da güneşbulunuyordu"213.
"Hsiung-nularda bir ayin yerinde bir karaçam ağacıyetiştirilmiş, fakat ağaca bir yıldırım isabet etmişti, daha sonra aynı yerde kuzey ülkelerinde pek rastlanılmayan bir ağaç, bir dut dalı kendiliğinden yetişmişti. Bu sebepten Hsiung-nular bu iki ağacı da kutsal saymışlardı. M.S.5. yüzyıllarda Göktürklerin hakan soyu yeraltı tanrısının makamına dut ağacı veya çam ağacı dikiyor, senenin beşinci ve sekizinci aylarında kutsal koruda veya o ağacın dalı etrafında at ile yarışarak ayin yapıyorlardı"218.
"Ey melikem, ey anam ateş! Se Hangay ve Gur Hatu Han dağlarının tepesinde biten akkavak ağacından yaratılmışsın. Gök yerden ayrıldığı vakit doğmuşsun. Sen atamız Ötüken kavminden çıkmışsın tanrılar padişahı tarafından yaratılmışsın. Gök yerden ayrıldığı vakit doğmuşsun. Sen atamız Ötüken kavminden çıkmışsın. Tanrılar padişahı tarafından yaratılmışsın. Gök yerden ayrıldığı vakit doğmuşsun. Sen atamız Ötüken kavminden çıkmışsın tanrılar padişahı tarafından yaratılmışsın. Anam ateş! Senin baban sert çelik, anam kaymak taş ve ceddi alaların akkavak ağacıdır"220.
4. 2. 2. Şamanın Tedavi Sırasında Kullandığı Bitkiler
4. 3. Renkler
"Han atlı birlikleri (Çin ordusunun çevresinde, şöyle düzenlenerek yer) almışlardı: beyaz atların hepsi batı yönünde yer almışlardı. Mavi (yani kır) atlar ise doğuda sıralanmışlardı. Bütün siyah atlar kuzeyde; kırmızı (yani doru veya al) atlar ise güneyde yer almışlardı"235.
4. 3. 1. Ak (Beyaz)
"Eski Türk mitoloji- kozmonik dünya bakışında renkler önemli rol oynuyor. Ateşe, oda inam (inanmak), gök tanrıya inam, yuğ ve yum ritüeli (ayini), bayram gelenekleri simgeleri direkt veya dolaylı şekilde renklerle bağlıdır. Eski Türklerin mitoloji inanımca (inanışınca) yeryüzünde hayır, bereket, ışıg (ışık) tanrı Ülgenle tüm bedbahlıg (bedbaht-kötü durumlar), habislik, kötülük Erlik’e bağlıdır. Ülgen’e beyaz-ak, Erlik’e siyah, koyu, kara, renkli kurban kesilirmiş. Ak rengin tanrıya ait olması esatir (esastır) ve efsaneler de geniş yayılmış"240.
4. 3. 2. Kara (Siyah)
"Altaylıların abidelerinde ruhları ak (pak, temiz, arı) veya kara (habis zümrelerine) ayırırlar. Bunlara tös de denir. Tös denilen bu ruhlardan kara tös grubuna yeraltı tanrısı Erlik de dâhildir. Altaylılar en ağır ve elemli felaketleri Erlik’in faaliyetiyle alakadar bilirler. Erlik, yeraltında kara çamurdan yapılmış sarayında oturur. Erlik, büyük kara ruh sayılır. Onun kızlarını da "dokuzu da müsavi karalar" olarak adlandırırlar"244.
4. 3. 3. Mavi
4. 3. 4. Sarı
"Gerek şaman gerekse Müslüman Türklerin halk hurafelerinde bugüne kadar yaşayan ve mühim rol oynayan ruhlardan biri al yahut albastıdır. Kazak Kırgız Türklerinin hurafelerine göre albastı iki çeşit olup, biri kara albastı, diğeri de sarı albastıdır"249. Buna uygun olarak Urenha - Tuba (Tuva) ve Yakut Türklerinin şaman dualarında şaman (kam) ruha, "sarı albıs" diye hitabe diyor ve ondan yardım istiyordu. Diğer taraftan Kazak- Kırgız bahşıları (din adamları) da bu ruhu "derde derman olan ey sarı kız gel" diye çağırıyorlardı ki, bu son ifadeden onların bu ruhu sarı kız şekline adapte ettikleri anlaşılmaktadır 250.
4. 3. 5. Yeşil
4. 3. 6. Kırmızı
"Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emare de bütün Türk kavimlerinde alaslama merasimidir. Alaslama, orta ve doğu Türklerinde ateşle temizlenme ve takdis merasimidir. Anadolu’da da alazlama bir tedavi usulüdür. Bunun için kırk bir tane al renkli keten bezinden, okuya okuya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır. Al ruhu, eski Türk panteonun da kuvvetli; belki de koruyucu tanrılardan biri olmuştur. Al kelimesinin ateş kültüyle alakalı olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hami ruh, ateş ve ocak ilahesi olduğunu göstermektedir"258.
"al rengin bütün Türkler’e mukaddes sayılmasının ve Türklerin en eski devirlerden beri al bayrak kullanmalarının bu al ateş ve al tanrısı kültü ile bağlı bir anane olacağı hatıra geliyor" demektir259.
4. 4. Sayılar
5. TÜRK BOYLARI ARASINDA ŞAMANİZM
"Türkler ruhlara inanırlar, büyücüleri sayarlar"."Türklerin geleceğini ırklayan rahipleri vardır"."Türk büyücüler Bizanslı elçiyi arındırmak üzere onu yalımlar arasından geçirirler"277.
"Uygurlar Çin başkentini zapt edeceklerken birdenbire bundan vazgeçerler ve Çin askeri valisine bunun sebebini şöyle açıklarlar: İlimizi terk idip buraya gelmeden evvel bize iki kam geldi. Bu seferlerin fevkalade barış içinde geçeceğini ve T’ang sarayının piyade ve süvarilerine karşı savaşmayacağını söylediler".
"Er abka varmış dağda kalmamış tengride erliğ" (er ava varmış. Tengriden erlik (dilemek üzere) dağda kalmamış). İlk kez bu metinde kam ve kamlama terimleri ile karşılaşılmıştır. İkinci bir belgeye daha rastlanıyor Irk Bitig’de:
"Uzun tonluğ küzünisin kökle ıçkınmış yarın yanyarur kişe kenrenür". (uzun donlu "giysili" aynasını gölde kaybetmiş, sabah sır verir, gece danışır).
Mücme’l el- tevârihte Yâsef’in oğullarından bahsedilirken ‹‹...Zamanımızda dahi kâhin, falcı, zecrci (müteşe’im) koyun küreği falını bilenlerin çoğu Çin’in huzurunda toplanırlar. Çin, Guz ile Türk arasındaki savaşları duyunca falcılarından ve bilginlerinden on kişiyi Türk’ün yanına gönderdi... Türk bundan memnun kaldı. Bu sırada Türklerden bazı kişiler bilgi sahibi olan Çinlilerden koyun küreği falını öğrendiler. Fal ve zecr ve bilgili kişiler çoğaldı. Bunlara kam dediler...››280. Kazvinî ise "Türklerin gerçek dinleri yoktur" dedikten sonra "Onlardan kimi yıldızlara, kimi ateşe taparlar, kimi Hıristiyan, kimi Mani dini üzere, kimi senevîye (düalist), kimi sihirbazdır" demektedir281.İranlı tarihçi Cüveynî’de Uygur kamlarından bahseder: "Uygurlarda sihir ilmini bilenlere kam derler. Bunlar şeytanlara hükmettiklerini iddia ederler... Bugün şehzadeler onların söz ve dualarına çok itimat ederler ve fikirlerini almadan bir işe teşebbüs etmezler. Hastalarını da kamlar tedavi ederler"282. Yine Uygurların çok mahir kamlara sahip olduklarını, bunların cin ve şeytanlarla münasebette bulunduklarından bahsedilir283.İslam kaynakları arasında Kırgız dininden bahseden Gerdizi ve Mervezi’de ilginç haberler verirler. Gerdizi’nin belirttiğine göre ‹‹Kırgızlar Hindular gibi ölülerini yakarlar. Ateş eşyanın en temizidir. Ona düşen her şey temizlenir. Ateş ölüyü pisliklerden ve günahlardan temizler. Kırgızlar arasında bazıları öküze taparlar. Bazıları rüzgâra, bazılarısaksağana, bazıları kirpiye, bazıları güzel görünüşlü ağaca taparlar. Kırgızlar arsında bir adam vardır ki, her sene belli bir günde gelir. Onun yanında bütün şarkıcıları ve çeşitli çalgıaletlerini hazır ederler. Bu adama Fağîtûn derler. Çalgıcılar saz çalıp şarkı söyleyince bu adam kendinden geçer. Sonra, ondan o sene kıtlık mı bolluk mu olacak, emniyetli mi olacak, düşman galip mi gelecek mağlup mu olacak? Hülasa neler olabilecekse sorarlar. O da hepsini cevaplandırır. Pek çok şeyde onun dediği gibi olur››284. Mervezî’de onların ölülerini yaktıklarını, ateşin ölüleri temizlediğine ve günahlardan arıttığına inandıklarınıkaydettikten sonra ‹‹Bu yakma âdeti onlarda eskiden vardı. Fakat Müslümanlarla komşu olduktan sonra ölülerini gömmeye başladılar. Kırgızlar arasında halktan Fağînûn denen bir adam vardır. Her sene belli bir günde bu adam getirilip başına şarkıcılar, çalgıcılar ve bunlara benzer insanlar toplanır. Bunlar için eğlenmeye başlarlar. Meclis hoş bir hal alınca bahsedilen adam bayılır. Sonra sara tutmuş bir kimse gibi yere düşer. Bu halde iken yeni senede olacak şeyler ona sorulur. O da senenin bolluk mu, yoksa kıtlık mı, yağmurlu mu yoksa kuraklık mı olacağını? Hülasa yeni senede neler olacaksa haber verir. Onlar bu kimsenin söylediklerinin doğru olduğuna inanırlar››285. Burada bahsedilen kişi şamandır. Şamanlardaki ayinler, vecd halinde gaybtan konuşma Fağînûnların belirtilen hallerine denktir. Kırgızların şamanı olan Fağînûnun ilk zamanlarda peygamber olduğu belirtilmiştir. Fakat zamanla aslından sapıp bozulduğu düşünülmüştür. Yani Fağînûn kelimesi ‹‹Allah’ın Peygamberi›› kelimesinin bozulmuş şeklidir286.İslami dönem kaynaklarından olan, Hudud el Alam, Oğuzların doktorlarına değer verdiklerini, hayatlarının ve mülklerinin yönetimini onlara bıraktıklarını ve onları her gördükleri yerde büyük saygı gösterdiklerini kaydetmektedir. Bu doktorlar Minorsky tarafından kesinlikle kam olarak adlandırılmıştır287. Bildiğimiz gibi kamlar aynı zamanda otacılardır, yani hekimlerdir. Aynı zamanda Türkler kamlarının sözlerine itibar ederler. Bu sebeple eserde bahsedilen doktorlara kam demek doğru olacaktır. Yusuf Has Hacip, ünlü eseri Kutadgu Bilig’te kamları otacılarla (tabip) bir tutmuş, eserinde afsuncular diye de bahsettiği kamları yel, şeytan hastalıklarının tedavilerini bildiklerinden bahsetmiştir288. İbn- i Sina katılmış olduğu bir şaman seansında kam için sihirbaz tabirini kullanmıştır: " Bir kehanet elde etmek için sihirbazlara başvurulduğu zaman, sihirbaz her bir istikamette koşmaya koyuluyor ve bayılıncaya dek nefes nefese kalıyor. Bu durumda iken hayalinin kendisine gösterdiği şeyleri dile getiriyor ve orada hazır bulunanlar, gereğini ona göre yapmak için onun laflarını dikkatle dinliyorlardı"289. Kaşgarlı Mahmut’un eserinde de kam kelimesi dört kez geçmiştir. Burada kam kelimesi sihirbaz (Arapça kâhin) şeklinde telaffuz edilmiştir290.
İKİNCİ BÖLÜMMÜSLÜMAN TÜRKLERDE ŞAMANİZM İZLERİ
1. SÜNNİ - GAYRİ SÜNNİ KAVRAMLAR AÇISINDAN TÜRKLERİN İSLAMİ YORUMLARI
1 Melâmetilik, IX. yüzyıl boyunca, bugünkü Afganistan’ında bir kısmını içine alacak şekilde eski Horasan mıntıkasında, eski Maniheist ve Budist mistik kültürü üzerinde temellenmek suretiyle, Basra ve Kufe sufi mekteplerinin sufilerinin kuru zühde dayalı klasik tasavvuf anlayışına bir tepki olarak orta tabaka ve özellikle esnaf tabakası içinde doğup gelişen bir mekteptir. IX. ve X. yüzyıllarda Hemedan, Nişapur, Herat, Belh, Kabil gibi büyük kültür merkezlerinde, Ebu Hafs-ı Haddad (öl. 874), Hamdu-i Kasar (öl.884) vb. büyük sufiler tarafından geliştirilen melametiliğin temel özelliği, azabından korkulduğu için nafile ibadet etmek suretiyle tanrının rahmetine layık olma, cehennemden kurtulup cennete girebilme ümidine zühdi tasavvufu reddetmesidir. Bu mektebe göre, insan bol bol nafile ibadet ederek değil, insanı "eşref-i mahlûkat" olarak yaratan tanrıyı ancak aşkla severek ve yalnızca onun sevgisini ta derinlerden duyarak, nefsi ve arzularını, dünyayı kınayarak mutluluğa ulaşılabilir. (Ahmet Yaşar Ocak, “Türkiye’de Kültürelİdeolojik Eğilimler ve Bir XII.-XIV. Yüzyıl Türk Halk Sufisi Olarak Yunus Emre’nin Kimliği” , Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 7–10 Ekim 1991, s. 84.)
Ahmet Yaşar Ocak’ın Türklerin İslam sonrası inançlarında eski inançların tesirleri ile ilgili yoğun çalışmaları vardır ve o, Türkler arasında İslam’ın yayılışını iki farklı yorumla açıklar. Sünni ve gayri sünni olarak değerlendirilen bu yorumları genellikle ortodoks ve heterodoks olarak adlandırır. Sünni İslam (ortodoks)’ın yerleşik kültürün çevresinde yaşayan Türkler tarafından benimsendiğini belirtir. Benimsendiği bölgeler Harezm, Maveraünnehir, Fergana, Semerkant, Merv, Belh gibi yerleşik kültürlerin hâkim olduğu bölgelerdir. Burada yaşayan Türkler, Kitap ve Sünnet esasına dayalı Hanefilik ve Matüridilik mezheplerini idrak etmişlerdir. Bu bölgede biri hukuk, diğeri inanç ağırlıklı bu iki mezhebin güdümündeki sünni İslam, buralardaki medreselerde -üstelik Arapça olmak üzere- önemli eserlerini vermiştir. Böylece hem Karahanlılardan itibaren Gazneliler ve Büyük Selçuklular gibi Türk devletlerinin resmi mezhebi bu şekilde oluşmuş, hem de yerleşik halkın büyük çapta benimsediği Müslümanlık anlayışı oluşmuştur5.
"Varsayılan bu yorum yani heterodoks İslam, göçebe Türkler arasına dışarıdan getirilmedi veya o zaman ki İslam dünyasında mevcut bir takım heterodoks mezhepler gibi, yıllar yılı süren teolojik tartışmaların sonunda oluşmadı. Bu yorumsal süreç, zaten önceki dinleri vasıtasıyla alışmış bulundukları mistik kültür üzerine yine mistik bir nitelikle gelen İslam’ın geniş çapta, eski dinlerin kalıntılarıyla bunları mitolojik şifahi gelenekler halinde saklayan sosyo-kültürel bir zeminde birleşerek değişime uğramasıyla zaman içinde meydana geldi. Bu heterodoks İslam yorumunun en dikkat çekici yanı, Türkler arasında İslam’dan önce mevcut olmuşbulunan bazı dinlerin kalıntılarını İslami kavramların içinde birleştiren ve yoğuran bir senkretizm (bağdaştırmacılık) olmasıydı. Bunun çok tabii bir sonucu olarak da, bu İslam yorumunun sünni İslam gibi ince ince işlenmiş ve gelişmiş, sistematik yazılı bir teolojisi yoktu ve hiçbir zamanda olmayacaktı. Kabile geleneklerinin şifahi kültür kalıpları içinde yoğrulan şifahi bir teolojisi vardı ve bu teoloji tabii olarak daha çok mitolojik bir karakter arz ediyordu. Bu İslam yorumunda, ağır tabiat şartları altında sürdürülmekte olan konar-göçer hayatla uyuşamayan şeri emir ve yasaklar pek yer bulamıyor, onların yerine eski ritüeller görünürde bir İslam cilası altında geniş ölçüde varlığını devam ediyordu"6.
"Göçebelikten doğan hayat şartlarının devam ettiği Türk muhitinde medreseden gelen ve fıkha dayalı ortodoks İslam’ı kabul etmek mümkün değildi. İslam’ın, eski inançlarına sadık kalan Türklerin arasında yayılması, sade, anlaşılır bir dille ve gönül sevgisine bağlı bir usulle gerçekleştirilebilirdi. Etnik- medenî sistemde yerleşmeye çalışan herhangi bir din gibi İslam da, genelde şaman inançları dediğimiz, eski Türk itikatlarını şu veya bu şekilde kabul etmeye, onlara İslami don giydirmeğe mecburdu. Medreseden gelen ortadoks İslam, Türklerin içinde, Osmanlı devletinin yerleşik hayata geçmesiyle, kısmen de olsa yayıldı. Ancak Anadolu’da nüfusun çoğunluğunu oluşturan göçebe Türkmenler heterodoks inançlara dayalı millî Müslümanlığı şekillendirdiler. İşte Türk Müslümanlığının manevî ve felsefî ontolojisini oluşturan halk sufizmi, Türk Şaman ve İslâm kültürünün sentezi gibi tarih sahnesine çıktı. Genelde birçok yönleriyle mistik niteliğe sahip şamanlık, halk sufizmi adı altında kendisini muhafaza etmiş; heterodoks İslami akımların ve inanışların oluşmasında önemli rol oynamıştır. Şaman unsurlarının halk sufizminde dominant mevkii kazanması Türk düşüncesini, yaşam tarzını ve hayata bakış özelliğini içeren canlı ve dinamik olan eski inanç sistemi ile kuru, sakin İslam dinini birleştirmekle gerçekleşti. Bu ise göçebe Oğuzların dini çarpıtması, dinden sapmaları gibi anlaşılmamalıdır. Aksine, bu sentez, sufizmi kendilerine özgür bir şekilde “kurmak” gibi bir anlam ifade etmektedir. Bu şekilde hem Türklük, hem de Müslümanlık bir arada var olmakla yeni bir kültür oluşturmuştur. İşte buna halk sufizmi denilmektedir. Orta Asya, Azerbaycan, Anadolu ve Balkan Türkleri İslam’ı kendi içlerinden çıkan ve hâlen de eski inançlarına bağlı şeyhlerinin aracılığıyla, halk sufizmi şeklinde kabul etmişlerdi. Halk sufileri, eski şamanist itikatları ve dinî inançları vahdet-i vücuda dayalı tasavvufla birleştirerek İslam tarihinde yeni bir kültür sentezi oluşturdular ve böylece yeni bir sayfa açmış oldular. Bu nedenle halk sufizminin, okuma-yazma bilmeyen, eski inançlarına bağlı göçebeler arasında geniş bir şekilde yayılması tabii sayılmalıdır"8.
2. EVLİYA MENAKIPNAMELERİNDE ŞAMANİZM İLE İLGİLİ MOTİFLER
2. 1. Sihir Ve Büyü Yapmak
Bu ki direm hezar buncadır olHiç sahir bulmaya ana yol16.
Şöyle kim vardurur hasaret idün
.................
Eyle kim cadularmış bunlar
Bilse sizi kırar imiş bunlar18.
2. 2. Hastaları İyileştirmek
2. 3. Gaipten ve Gelecekten Haber Vermek
2. 4. Ruhun Bedeni Geçici Olarak Terk Etmesi (Transmigration)
2. 5. Göğe Yükselip Tanrı İle Konuşma
2. 6. Tanrının İnsan Şeklinde Görünmesi
"ve dahi sıfat hasebiyle Hak Teala on dört yaşında ayın on dördüncü gecesi gibi ve günün kaba kuşluk vaktinde bir güzel bakire kız suretinde göründü. Yine buyruka göre Hak Teala hazreti mümin ve müslim ve derviş ve sofi kullarına (bunların hepsiyle kızılbaşlar kastediliyor) yedi kimsenin suretinde görünür. Birinci: kendi suretinde; ikinci: üstat suretinde; üçüncü: pir suretinde; dördüncü: kendisinin sevdiği suretinde; beşinci: on dört yaşında masum pak suretinde; altıncı: muhabbeti suretinde; yedinci: otuz üç yaşında cennet ehli suretinde görünür".
"Cenab-ı Hak beni o derece kendine dost edinmiştir ki, hangi surette dilesem yanıma gelir. Demin Kimya Hatun suretinde gelmiş ve insan gibi şekil almıştı; Beyazid-i Bistami’ye genç delikanlı şeklinde görünürdü".
2. 7. Tabiat Kuvvetlerine Hâkim Olmak
2. 8. Ateşe Hükmetmek
"Tibet’teki Haydarilerin yaktıkları büyük cesametteki ateş etrafındaki rakslı ayinlerde Haydarilerin öbek öbek ateşlerin etrafında sema ederken zaman zaman vecde gelip ateşin içerilerine girmelerine rağmen ateşten kesinlikle etkilenmediklerine şahit olur". İbn-i Batuta benzer ayinlere Hindistan’daki Haydariler arasında da rastladığını da kaydetmiştir: "Haydarilerin sembolü olan boyun ve bileklerine taktıkları demir halkalarla tasvir ettikten sonra haydarilerin yatsı namazından sonra zaviyenin avlusunda büyük bir ateşyaktıklarından bahseder. Başlarındaki şeyh ile beraber dervişler ateşin etrafında semah etmeye başlarlar. Semah sırasında seyyahın gömleğini sırtına geçiren şeyh, peşindeki müritleriyle iyice köz haline gelmiş ateşin içine girer. Ateşin içinden çıktıktan sonraİbn-i Batuta gömleğine hiçbir olmadığını yazar"62 .
2. 9. Kemiklerden Diriltmek
2. 10. Kadın-Erkek Müşterek Ayinler
2. 11. Tahta Kılıçla Savaşmak
3. DEDE KORKUT’TA ŞAMANİZM İLE İLGİLİ MOTİFLER
— Oğuzun ol kişi tamam bilicisiydi— Ne derse olurdu— Gayıptan türlü haber söylerdi— Hak Telala onun gönlüne ilham ederdi— Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallerdi— Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca işlemezlerdi— Her ne ki buyursa, kabul ederlerdi, sözü tutup tamam ederlerdi87.
4. HALK ARASINDA YAŞAYAN ŞAMANİZM
4. 1. Doğum İle İlgili İnançlar
4. 1. 1. Doğum Öncesi Ritüelleri
4. 1. 2. Doğum Sırası Ritüelleri
Doğum sırasında yaşanan ritüeller ile ilgili şu örnekler verilebilir:
Türk inançları arasında yaşayan al veya al karısından hamile kadınları, doğum öncesi ve doğum sırasında ve hatta doğum sonrasında korumak yolunda muhtelif tedbirler alınır Erzurum, Kars, Ağrı ve Muş illeri çevresinde doğum yapan kadınlar geceleri albasması tehlikesine karşı yalnız bırakılmazlar113. Doğum için gelen kadınlar ve evde bulunanlar, gece doğum yapanı beklerler. Doğum sırasında eve giren hiçbir eşya dışarı çıkarılmaz. Ayrılmak zorunda kalan kadınlar, gündüz dışarı çıkabilir ama güneş batmadan yine geri dönmek mecburiyetindedirler. Aksi yapılırsa doğum yapan kadını albasması tehlikesi vardır. Buna dikkat edilmeyen yörelerde doğumdan sonra alkarısı bebeği ve anayı öldürürmüş. Alkarısından korunmak için yine bu çevrede doğum yapan kadının yanında gece ocak veya ışık söndürülmez, sabah gün ışıyıncaya kadar yanık tutulur114.Alkarısı, kadın doğum yapınca onun yüreğini yiyeceğine inanıldığı için su, kılıç ve hançerle çarpılır. Karapapak Türklerinde böyle özel durumlarda su kenarındaki yanmakta olan ocaklar suya batırılmış han çınar yaprağı ile usulünce söndürülür. Bu ocakların söndürülmesinden kasıt hamile annenin ciğerini alması halinde alkarısı ciğeri yemek için bu ateşlerde pişirmesin115.Kozan Aslanlı köyünde loğusaların yastıklarının altına bir parça kurt postu koyulmaktadır. Böylece hastanın albastıdan korunacağına inanılmaktadır116. Karaçay Türklerinde de çocuk doğuracak olan hanımlar kurt dişini yanlarında taşımışlardır. Bunu da doğan erkeğin cesur olmasını istediklerinden dolayı uygulamışlardır. Erkek çocuk doğduğunda ise beşiğin dört köşesine dört kurt resmi koymuşlardır117.Eskişehir’de albastının loğusa kadınların ve çocukların üzerine çıkarak onları boğarak öldürdüğüne inanılır. Eskişehir’de alkarısının kırmızıyı sevmediği ve kırmızı olan yere gelemeyeceği inancıyla loğusa kadının başına kırmızı kurdele bağlanır. Çocuğun yüzüne kırmızı mendil konulur118.Çocuğun göbek bağı Kars ilinde çakı ile kesilir. Bu çakı yıkanmadan doğum yapan ananın yastığı altına konur. Çocuğun göbeği kuruyunca, o çakı açılır ve yıkanır. Bu inancın altında da koruyucu ruhu memnun etme söz konusudur. Demir çakı, hem çocuk, hem de doğum yapan ana için al basmasına karşı alınan bir tedbirdir. Onları kötü ruhun fenalık yapmasından koruyacağı inancı ile çakı, yastık altında konur119.Muş’ta çocuğu doğup da yaşamayanlar, çocuklarının yaşaması için yedi yaşını alıncaya kadar her yıl kurban keserler. Yedi yaşına kadar çocuğa yeni elbise giydirmezler. Yedi evden toplanan bez parçalarından elbise yapıp çocuğa giydirirler120.Çocukların elbiselerine yedi delikli mavi boncuk, hamail, nazarlık takarlar. Bu inançlara göre, çocuk ölümden, kem gözlerden, cinlerden korunmuş olur. Sarıkamış ve Ardahan’da, çocuğu doğup da yaşamayanlar yedi yıl üst üste kurban keserler ve etini eve sokmazlar, konu komşuya dağıtırlar. Kurbanın kemiklerini eksiksiz bir araya getirip gömerler. Yedinci yıl sonunda dilekleri gerçekleşirmiş. Bu inanç, kamlık ayinlerinde kurbanla ilgili görülmektedir. Burada da, kemikler bir araya getirilir ve o hayvanın yeniden dirileceğine inanılır. Bununla ilgili efsaneler, Türkler arasında yaygındır121.Muşta bir çocuktan sonra doğanlar yaşamıyorsa ilkinin ayakları yeni doğanın eşi üzerine bastırılır. Buradaki inançta da ilkini koruyan iyi ruhun onu da koruması dileği inancı saklıdır. Doğan çocuk ilk defa beşiğe konurken, beşiğe çerez ve meyve konur. O gün kız ve erkek tarafı toplanıp eğlenti yapar. Bu adet, çocuğun hayatının bereketli ve güzel geçmesi inancı ile yapılır122.Çocuk Muş’ta kırkı çıkmadan dışarı çıkarılamaz. Kırkı çıkınca, ebesi gelir ve onu usulünce yıkar. Ondan sonra sokağa çıkarılır. Aksi halde, çocuğun başına bir felaket geleceğine inanılır. Böyle çocukları, kırk bastıdan hemen kurtarmak için, iki ana birbirine iğne verir. Böylece, çocukların kötü akıbetinden kurtarıldığına inanılır123.Harput yöresinde çocuğun doğumuna müteakip göbeği belli bir uzunlukta kesildikten sonra ebeler tarafından bağlanır. Kesilerek alınan göbek kordonu eşle birlikte toprağa gömülür. Çocuğun bağlanmış göbeği ise, belli bir süre sonunda kendiliğinden düşer. Bu göbek parçasına ait inanç ve pratiklerde yine Umay ile ilişkilidir. Nitekim kız çocuğuna ait göbeğin çocuğun sağlıklı büyümesi, gelin olup evinin hanımlığını yapması amaç ve inancı ile okul bahçesine veya cami avlusuna gömülmesi gibi pratiklerde, bu göbek parçasının taşıdığı yapı ve fonksiyonlar, Umay iyesinin taşıdığı unsurlarla birleşip bütünleşir. Ayrıca göbeğin kesilmesi işleminde kullanılan bıçak, makas, jilet gibi aletlerin loğusanın yatağının altında kırk gün süre ile bekletilmesinde amaç ve inanç yine aynıdır. Zira alkarısına karşı demirin koruyuculuğu, himayeci bir ruh olan Umayı memnun etmekte, onun iş ve sorumluluğunu kolaylaştırmaktadır124.Harput yöresinde emzikli kadının göğüslerinin kendisini rahatsız edecek şekilde dolması veya burada bir şişliğin oluşmasına sebep, bu kadının herhangi bir yiyecek maddesini görüp de canı istediği veya sütü umduğu halde onu yiyememesine bağlanır. Bu gibi hallerde kadın, içinde boş bir tabak olan kalburu alarak, yedi ayrı evden hiç konuşmamak kaydıyla yalnız işaretlerle yiyecek istemeğe başlar. Evlerden toplanan tuz, bulgur, kavurma vs. gibi nesnelerle pişirilen yemeği yiyen bu kadının rahatsızlığının geçeceğine inanılır. Bu pratikte, kötü ruhlar tarafından verilen hastalığın yedi ayrı evin koruyucu iyelerinden belli usul ve esaslarla alınan kurtarıcılık unsuru ile bertaraf edildiğini görüyoruz125.Azerbaycan’da hamile kadının doğumun kolay olması için ihtiyar bilici kadın yedi gün hamilenin kanının üzerine bıçak sıvalar. Bilici kadının buyruğu üzerine doğum esnasında çadırda kadınlar, dışarıda erkekler bıçak bilerler. Doğum belasız kazasız gerçekleşince, bileme işlemi durur. Ayrıca ilk doğum esnasında doğuran kadının haberi olmaksızın, havaya birkaç el ateş edilmek suretiyle doğum kolaylaştırılır. Bununla kötü ruhların kovulduğuna inanılır. Demirin kötü ruhlara/kara iyelere karşı koruyucu fonksiyonu Anadolu’da da yaygındır126. Avar Türkleri arasında da doğumun kolaylaşacağı inancıyla silah atılır veya ses çıkaran bazı uygulamalar yapılır127.Bazı kadınların bebeği kalmaz ölür. Böyle kadınlara "hem zattı" denir. Hem zattı kadın, yeni doğum yapan bir başka kadının yanına giderse, onunda bebeği ölür. Bundan kurtulmak için yeni doğurmuş kedi, köpek veya bir başak hayvanın yanına gidip, -hem zatımı senin üzerine döküyorum- demek gerekir. Hayvanın bir yavrusu ölür; hem zattı kadının artık bebeği ölmez128.Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da loğusa kadını gece genç kızlar alkarısına karşı korumak için dokuz ve kırk gün yalnız bırakmazlar. Karaçay Balkar Türklerinde ise genç kızlar sabaha kadar bebeği albastı adı verilen kötü cinden korumak için beklerler. Bebekle anne aynı odada olacağı için albastı/alkarısı anne ve çocuğa zarar verici olarak bilindiğinden her iki Türk kesiminde de dini pratiğin mahiyeti aynıdır129. Bazı kesimlerde kırk gün çocuk evden çıkarılmaz130.Yaşamayan erkek çocuğun yaşaması için bazı dini uygulamalar yapılır. Erkek çocuk birisine verilir ve o şahıstan alınır. Yaşamayan erkek çocuklar yatırlara satılırlar. Bu tür çocuklara bazen ziyaret ismi verilir. Böylece cinlerin o çocuğu almalarının önlediğine inanılır. Yine Türk inançlarında yaşamayan erkek çocuğa yaşayacağı inancı ile kötü çirkin isimler konur. Bu isimleri öldürücü gücün beğenmeyeceği için çocuğun ölmeyeceğine inanılır. Koycubay (yoksul çocuk), İtbalası, Boktadoğan, Bokcubay gibi isimler konur. Yaşamayan erkek çocuğun kulağına küpe takılır. Erkek çocuğa kız elbisesi giydirilir. Böylece erkek çocuğu almaya, öldürmeye talip olan güçlerin aldatılmış olacağına çocuğun korunacağına inanılır131.Hazar Türkleri arasında da erkek çocuğu yaşamayanlar için yapılan bazı uygulamalar vardır. Yaşamayan erkek çocuklara entari giydirilir, küpe takılır. Bazı ailelerde, erkek çocukları çok öldükleri için, erkek çocuklarının ismini kötü bir şeyin ismini koyarlar. Erkek çocuğu yaşamayana ailelerin çocuklarının yaşamaları için onlara kız isminin konulması, onlara kız giysilerinin giydirilmesi, saçlarının uzatılması, küpe takılması onların korunmaları amacıyla yapılır. Bu yöntemin kullanılması ile erkek çocukların ölümüne sebep olacak güçlerin aldatılması amaçlanmıştır. Yine Hazar Türkleri çocukları bilerek temiz tutmayıp, yüzlerine kömür sürerler. Bunun yapılmasıyla çocuk nazardan korunur inancı vardır132.
4. 1. 3. Doğum Sonrası Ritüelleri
4. 2. Ad Verme İle İlgili İnançlar
"O çağdaki Moğol adetlerine göre (Türk yerine Moğol sözünü kullanılması, Türkmenlere muğber oluşundandır) yeni doğan bir oğlana bir yaşına girmeden ad koymazlar. Oğuz Han bir yaşına basınca, babası Karahan bütün memlekete haber saldı ve büyük bir toy düzenleyerek ziyafetler çekti. Ziyafet günü Karahan, oğlunu ziyafet meclisine getirdi ve şöyle dedi: ‹‹Oğlum artık bir yaşına geldi. Bu oğlana ne ad koyacağız?›› beğler, Karahan’ın sözüne cevap vermeden, oğlan konuşmaya başladı ve şöyle dedi; ‹‹Benim adım Oğuz’dur!›› bu sözü duyan herkes ona hayran kaldı ve hep birden şöyle dediler, ‹‹mademki bu çocuk kendi adını kendisi koydu, o addan daha iyisi bulunamaz...››"145.
4. 3. Evlenme/Düğün İle İlgili İnançlar
4. 4. Bereket Törenleri İle İlgili İnançlar
4. 4. 1. Kurban, Adak, Saçı
4. 4. 2. Yağmur Törenleri
"Ecdadımızdan biri devrin hükümdarı olan babasıyla geçinemiyor adam yanına azatlı ve kölelerinden istediklerini alarak harp ede ede, şark tarafına geliyor. Burada yanındakiler daha ileri gidemeyeceklerini söylüyorlar. Orada da bir dağ varmış. Güneş bu dağın etrafında ne varsa yakıyormuş. İkametgâhları yeraltındaki koğuklarda imiş. Vahşi hayvanlardan her biri cinsini ve özelliklerini öğrendikleri bir çakıl taşını ağızlarına alarak başlarını göğe kaldırıyorlarmış. Bunun üzerine hayvanla güneş arasına giren bir bulut onu gölgelendiriyormuş. Oğuz hükümdarının ceddi ve arkadaşları bu taştan alarak memleketine getirmişler...İstedikleri zaman taşı sağa sola kımıldatarak yağmur yağdırıyorlarmış"192.
4. 5. Ölümle İlgili İnançlar
4. 5. 1. Şaman ve Ölüm
"Ölülerin akrabalarıve onun evinde yaşayanlar ateşle arıtılırdı... İnsanlar, hayvanlar ve çadırlar iki ateşarasından geçmek veya geçirilmek zorundaydı. Biri bir yanda, diğeri öteki yanda, iki (şaman) kadın su serperek büyülü sözlerle şarkı söylerdi"206.
4. 5. 2. Mezar Yerlerinin Seçimi
4. 5. 3. Ölüm Sonrası Defin Merasimleri
"...Bir adam ölünce cesedini çadırına koyarlar. Oğulları, yeğenleri, ana, baba cihetinden akrabası hepsi birer koyun yahut birer at yahut çok sayıda sığırlar ve atlar öldürerek ona kurban ettiklerini göstermek üzere çadırın önüne uzatırlar. Sonra onun etrafında acıklı feryatlar kopararak atla yedi defe dönerler ve çadırın kapısına gelince bir bıçakla yüzlerini çizerler: o çiziklerden çıkan kanın gözyaşlarıyla karışarak aktığı görülür. Bu yedi defa dönmek bitince artık dururlar ve uğurlu bir gün intihap ederek ölünün bindiği atı, kullandığı bütün eşyayı yakarlar. Bunların külleri toplanır ve ölü muayyen zamanlarda gömülür. Mesela, bir adam ilkbaharda veya yaz mevsiminde ölürse, yaprakların çıkması ve ağaçların çiçeklenmesi zamanına kadar bekletilir. Muayyen zaman gelince, bir çukur açılarak ceset oraya gömülür. Cenaze merasiminin icrası gününde, ölünün ilk vefat gününde olduğu gibi anne, baba ve akrabası bir kurban keserek atla koşarlar ve yüzlerini çizerler. Gömülme merasiminden sonra mezarın yakınına taşlar konulur ve bir kitabe dikilir. Dikilen taşların âdeti ölünün hayatı boyunca öldürdüğü düşman sayısına eşittir. Eğer bir kişi öldürülmüşse bir taş dikilir, kendilerine yüz veya bir taş dikilenler yok değildir. Bir babanın, bir büyük kardeşin yahut bir amcanın vefatından sonra, oğul küçük kardeş ve yeğenler, ölenin dulları veya kız kardeşleri ile evlenirler"215.
"Sarayda bulunanların kimisi elbiselerinin üzerine kötü dikilmiş ve içi dışına ters çevrilmiş adi pamuktan elbise giymişler ve başlarına bez parçası ya da kara örtü koymuşlar. Yasın son günü olan kırkıncı güne değin böyle gezmişler". Seyahatnamede Sinop’ta geçen bir örnek ise şöyledir: "...Dört gün sonra Emir İbrahim’in anası rahmeti rahmana vasıl olmakla cenazesini uğurladım. Oğlu da başı açık ve yaya olarak yola koyuldu. Büyük memurlarda başı açık olduklarıhalde ve elbiseleri ters giyilmiş olarak bulundular... Yas süresi olan kırk gün halka yemek dağıtıldı"226. Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet vefat edince, atlarının kuyrukları kesilip, eyerleri tersine çevrilir. Onun sarığı ile savaşta kullandığıyayları da kırılarak tabutun üstüne konulur227.
4. 5. 4. Halk İnançlarında Ölüm
"Eski şamani inancın bütün canlılığını ben küçüklüğümde bizzat yaşadım. Hatta annemin bana iki tane şimşir kaşık verip dedelerimin mezarının başına dikmem için beni gönderdiğini çok iyi hatırlıyorum. Öte yandan ölülerin ruhuna hoyrat denen ve yılın belli günlerinde yapılan özel yemeklerin yapılıp dağıtılması âdeti bugün hala canlı bir şekilde görülmektedir"244 demektedir.
SONUÇ
DİPNOT 1.Bölüm
1 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul, 2000, s. 15.
2 Mircea Eliade, Şamanizm, (Çev. İsmet Birkan), Ankara, 1999, s. 2.
3 Nevill Drury, Şamanizm, (Çev. Erkan Şimşek), İstanbul, 1996, s. 35.
4 Michel Perin, Şamanizm, (Çev. Bülent Arıbaş), İstanbul, 2003, s. 11.
5 a. g. e, s. 9–10.
6 Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, 1972, s. 72.
7 a. g. e, s. 75–76.
8 Mehmet Aydın, “Şamanizmin Eski Türk Dini Hayatı İle İlişkisi”, 11. Türk Tarih Kongresi, C. 2, Ankara, 1994, s. 487.
9 M. Eliade, a. g. e, s. 22.
10 Sadettin Buluç, “Şamanizm”, İslam Ansiklopedisi, C. 11, İstanbul, 1971, s. 310.
11 a. g. m, 310–311.
12 W. Ruben, “Budizma’nın Menşei ve Özü”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 5, Ankara, 1943, s. 117.
13 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 310.
14 Mircea Eliade, a. g. e, s. 22.
15 Atlas, Yakutistan (Hunların Torunları), S. 136, İstanbul, 2004, s. 68.
16 Michel Perin, a. g. e, s. 18–19.
17 a.g.e,s.19.
18 a.g.e,s.19.
19 a.g.e,s.20.
20 a.g.e,s.20.
21 a.g.e,s.26-27.
22 Fuad Köprülü, Edebiyat Araştırmaları 1, İstanbul, 1989, s. 58.
23 Emel Esin, Türkistan Seyahatnamesi, Ankara, 1992, s. 5–6.
24 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 320.
25 İbrahim Kafesoğlu, “Eski Türk Dini”, Türkler, C. 5, Ankara, 2002, s. 295.
26 Ünver Günay-Harun Güngör, Türk Din Tarihi, İstanbul, 1998, s. 82.
27 Ümit Hassan, Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, İstanbul, 2000, s. 42.
28 a.g.e,s.42.
29 Mircea Eliade, a. g. e, s. 31.
30 a.g.e,s.31.
31 a.g.e,s.32.
32 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 311.
33 W. Radloff, Sibirya’dan, (Çev. Ahmet Temir ), C. III, İstanbul, 1994, s. 19.
34 Mircea Eliade, a. g. e, s. 32.
35 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 76.
36 W. Radloff, a. g. e, s. 18.
37 M. Eliade, a. g. e, s. 55.
38 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 89.
39 Michel Perin, a. g. e, s. 93.
40 W. Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, (Çev. Nimet Uluğtuğ ), Ankara, 1996, s. 43.
41 Michel Perin, a. g. e, s. 93.
42 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 79.
43 a.g.e,s.79.
44 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 319.
45 a. g. m, s. 319.
46 Nora K. Chadwick, “Şaman”, (Çev. Ali Abbas Çınar-Gamze Yamaç), Bilig, S. 32, Ankara, 1996, s.103; Mustafa Ekincikli, “Türk İnanç ve Dini Hayatının Tarihi Seyri”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 74,İstanbul, 1991, s. 30.
47 Ahmet Pirverdioğlu, “Dede Korkut ve Şamanizm”, Uluslar Arası Dede Korkut Bilgi Şöleni, Ankara, 1999, s. 293–294; Sadettin Buluç, a. g. m, s. 319; Mustafa Ekincikli, a. g. m, s. 30.
48 Ahmet Pirverdioğlu, a. g. m, s. 294.
49 Fuzuli Bayat, Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı, İstanbul, 2006, s. 23.
50 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 325.
51 Mircea Eliade, a. g. e, s. 247–248.
52 Michel Perin, a. g. e, s. 71.
53 a.g.e,s.71.
54 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 96.
55 W. Radloff, a. g. e, s. 22–33.
56 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, İstanbul, 2001, s. 101–102.
57 Mehmet Eröz, “Türk Boylarında Kansız Kurban Geleneği”, Türk Kültürü, S. 211–212–213–214, Ankara, 1980, s. 212.
58 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 100.
59 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, s. 99.
60 a.g.e,s.99.
61 Mehmet Eröz, a. g. m, s. 231–214.
62 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 101.
63 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 316.
64 Nevill Drury, a. g. e, s. 75.
65 A. V. Anohin, “Altay Şamanlığına Ait Maddeler”, Makaleler ve İncelemeler, C.I, Ankara, 1987, s.442–443.
66 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 75.
67 a. g. e, s. 75–76.
68 A. V. Anohin, a. g. m, s. 443–444.
69 a. g. m, s. 445–446.
70 Mustafa Pirili, “Türklerde İslamlık Öncesi Dini İnanışlar ve Şamanizm”, Türk Folklor Araştırmaları, S.23–24, İstanbul, 1961, s. 32.
71 Ahmet Ali Arslan, “Kızılderili ve Asya Türk Şamanizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 103,İstanbul, 1995, s. 39.
72 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 71.
73 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, Ankara, 1993, s. 37.
74 a. g. e, s. 37–39.
75 A. V. Anohin, a. g. m, s. 437.
76 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 314.
77 a. g. m, s. 314.
78 a. g. m, s. 314–315.
79 a. g. m, s. 315.
80 a. g. m, s. 315.
81 a. g. m, s. 313–316.
82 Ahmet Ali Arslan, a. g. m, s. 39–40.
83 Ahmet Ali Arslan, “Türk Şamanizminin Kaynağına Doğru”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 157,İstanbul, 2005, s. 80.
84 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, s. 23.
85 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine "Gök ve Yer" Sembolizmi Açısından Bir Bakış”, Uluslar Arası Üçüncü Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, C. 1, Ankara, 1999, s. 243.
86 Mircea Eliade, a. g. e, s. 291; Atlas, Yakutistan (Hunların Torunları), s. 70.
87 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, İstanbul, 1996, s. 20.
88 W. Radloff, a. g. e, s. 3.
89 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 323.
90 W. Radloff, a. g. e, s. 3–4.
91 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 32.
92 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 324.
93 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 28.
94 Murat Uraz, Türk Mitolojisi, İstanbul, 1992, s. 71.
95 Mircea Eliade, a. g. e, s. 231.
96 A. V. Anohin, a. g. m, s. 415.
97 a. g. m, s. 415–416.
98 a. g. m, s. 416.
99 a. g. m, s. 416.
100 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 29–30.
101 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 327.
102 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 30.
103 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 32.
104 a. g. e, s. 32–33.
105 W. Radloff, a. g. e, s. 7.
106 a.g.e,s.7.
107 a.g.e,s.7.
108 Muharrem Ergin, a. g. e, s. 25–26.
109 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lûgat- İt Türk Tercümesi, (Çev. Besim Atalay), C. I, Ankara, 1998, s. 123.
110 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 34.
111 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 40–41.
112 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 35.
113 a. g. e, s. 37.
114 Nartlar: Karaçay-Malkar mitolojisine göre Karaçay-Malkar Türklerinin efsanevi sayılan kahramanlarıdır. Nart destanları Karaçay-Malkar Türklerinin kahramanlık destanlarıdır. (Tatyana Hapçayeva, “Manas Destanının Karaçay-Malkar Nart Destanlarıyla Olan İlişkisi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995, s. 124.)
115 Tatyana Hapçayeva, “Manas Destanının Karaçay-Malkar Nart Destanlarıyla Olan İlişkisi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995, s. 126.
116 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 41.
117 a. g. e, s. 44.
118 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 39.
119 a. g. e, s. 48–49.
120 a. g. e, s. 50.
121 Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1971, s. 28–29.
122 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 49.
123 a. g. e, s. 49.
124 a. g. e, s. 50.
125 Hikmet Tanyu, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara, 1973, s. 35.
126 Mircea Eliade, a. g. e, s. 298.
127 Ramazan Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara, 2001, s. 89.
128 a. g. e, s. 91.
129 a. g. e, s. 107.
130 Ahmet Buran, “Eski Türk Gelenek ve Göreneklerimizin Fırat Havzasındaki İzleri”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 12, Ankara, 1986, s. 45.
131 Hikmet Tanyu, “Türklerde Ateşle İlgili İnançlar”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, Ankara, 1976, C. 4, s. 290.
132 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 68; Murat Uraz, a. g. e, s. 165–166.
133 Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (Çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul, 1994, s. 185.
134 a. g. e, s. 185–186.
135 Ramazan Korkmaz, “Çıldır’daki Nevruz Törenleri ve Bu Törenlerin Şamanik Kültürle İlişkisi”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 223.
136 Ramazan Şeşen, a. g. e, s. 57–58.
137 Güllü Yoloğlu, “Tabiat Kültü Ateş, Nevruz ve Şamanizm”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 391–392.
138 Saadettin Buluç, a. g. m, s. 328.
139 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 1990, s. 48.
140 W. Radloff, a. g. e, s. 3.
141 a. g. e, s. 11.
142 Murat Araz, a. g. e, s. 58; Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 53.
143 Murat Araz, a. g. e, s. 58.
144 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 39.
145 a. g. e, s. 39.
146 a. g. e, s. 40.
147 a. g. e, s. 40.
148 a. g. e, s. 40–41.
149 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 54–55.
150 a. g. e, s. 56.
151 Abdülkadir İnan, “Yakut Şamaniziminde İja Kııl”, Türkiyat Mecmuası, C.10, İstanbul,1953,s.213–214.
152 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 133.
153 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 595.
154 a. g. e, s. 596–597.
155 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 134.
156 Ahmet Ali Arslan, “Kızılderili ve Asya Türk Şamanizmi”, s. 38.
157 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 40.
158 Hatice Gürgen, “Türk Kültüründe Kurt”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 138, İstanbul, 1998, s. 25
159 Cahit Öztelli, “Eski İnançların Bugünkü İzleri”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara,1976, s. 241.
160 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, 134–135.
161 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 41.
162 a. g. e, s. 47.
163 Ahmet Caferoğlu, “Türk Onomastiğinde At Kültü”, Türkiyat Mecmuası, C. 10, İstanbul, 1953, s. 202.
164 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında At Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 98,İstanbul, 1995, s. 171.
165 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC’ si, İstanbul, 1998, s. 118.
166 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında At Figürlerinin Sembolizmi”, s. 172.
167 a. g. m, s. 173.
168 a. g. m, s. 174.
169 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 6, Ankara, 1991, s. 146–147.
172 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 569.
173 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 143.
174 Engin Beksaç, a. g. m, s. 197.
175 a. g. m, s. 201–202.
176 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Horoz ve Tavuk Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 91, İstanbul, 1994, s. 26.
177 a. g. m, s. 27–28.
178 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC’ si, s. 169.
179 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 150.
180 Abdulhaluk M. Çay, Türk Milli Kültüründe Hayvan Motifleri, Ankara, 1990, s. 51.
181 Tatyana Hapçayeva, a. g. m, s. 127.
182 Yaşar Çoruhlu, “Koyun, Koç, Keçi Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 100, İstanbul, 1995, s. 52.
183 a. g. m, s. 53.
184 Abdulhaluk M. Çay, a. g. e, s. 52.
185 a. g. e, s. 54.
186 İsmail Aka, “Hazar-Ötesi Türkmenlerinde Din ve İnanışlar”, Türk Kültürü, S. 215–216, Ankara, 1980,s. 310.
187 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 144–145.
188 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Yırtıcı Olmayan Kuşların Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 102, İstanbul, 1995, s. 53.
189 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, İstanbul, 1976, s. 25–45–46.
190 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Yırtıcı Olmayan Kuşların Sembolizmi, s. 53.
191 W. Radlof, a. g. e, s. 3–4.
192 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 432–433.
193 a. g. e, s. 449.
194 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 152–153.
195 Mircea Eliade, a. g. e, s. 186–188.
196 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine "Gök ve Yer" Sembolizmi Açısından Bir Bakış”, s. 243.
197 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Tavşan Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 92, İstanbul, 1994, s. 26.
198 a. g. m, s. 26.
199 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Tilki Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 96, İstanbul, 1994, s. 52.
200 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 157.
201 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Tilki Figürlerinin Sembolizmi”, s. 53.
202 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Yılan Tasvirlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 96, İstanbul, 1995, s. 38.
203 Sadettin Buluç, a. g. m, s. 317.
204 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 15–12
205 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Yılan Tasvirlerinin Sembolizmi”, s. 42.
206 a. g. m, s. 43; Cahit Öztelli, a. g. m, s. 246
207 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 46.
208 Yusuf Ziya Yörükân, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, (Hzl. Turhan Yörükân), Ankara, 2002, s.215–216.
209 Ahmet Ali Arslan, “Türk Şamanizminin Kaynağına Doğru”, s. 80.
210 Muharrem Ergin, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul, 1988, s. 16.
211 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 88.
212 Ahsen Turan, “Hayat Ağacı”, Türk Kültürü, S. 353, Ankara, 1952, s. 543.
213 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. I, s. 90–91.
214 a. g. e, s. 93–94.
215 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 64; Fuat Bozkurt, Türklerin Dini, İstanbul, 1995, s. 36.
216 Ayten Altıntaş, “Eski Türklerde Hayat Ağacı ve Ölümsüzlük Otu”, Türk Dünyası Araştırmaları, S.51,İstanbul, 1987, s. 145.
217 a. g. m, s. 145–146.
218 a. g. m, s. 147.
219 a. g. m, s. 148.
220 a. g. m, s. 148.
221 Ahmet Buran, “Eski Türk Gelenek ve Göreneklerimizin Fırat Havzasındaki İzleri”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S. 12, Ankara, 1986, s. 46–47.
222 Gülzura Cumakunova, “Kırgızların Nooruz Kutlamalarında Eski Türk İnançlarının İzleri”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 76.
223 Abdıldacan Akmataliyev, “Kırgızlarda Nooruz (Nevruz)”, Türk Dünyasında Nevruz Dördüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2001, s. 24.
224 Gülzura Cumakunova, a. g. m, s. 76–7
225 www. alewiten. com.
226 İsmet Çetin, “Orta Asya Türk Kültüründe Efsun ve Efsun Törenleri”, Milli Folklor, C. 2, S. 10, Ankara, 1991, s. 2.
227 Ahmet Buran, a. g. m, s. 46.
228 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lûgati’t Türk Tercümesi, C. I, s. 236–237; Abdülkadir İnan, “Divan-ı Lûgatit Türk’te Şamanizme Ait Kelimeler”, Türk Kültürü, S. 100, Ankara, 1971, s. 293–294;www.Türkleronline. com.
229 Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lûgati’t Türk Tercümesi, C. I, s. 99; Abdülkadir İnan, , “Divan-ı Lûgatit Türk’te Şamanizme Ait Kelimeler”, s. 294; www.Türkleronline. com.
230 Güllü Yoloğlu, Türklerin Aile Merasimleri, Ankara, 1999, s. 39.
231 Orhan Acpayamlı, “Türkiye Folklorunda Halk Hekimliği ve Özellikleri”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 26, S. 1–2, Ankara, 1969, s. 5.
232 Nevill Drury, a. g. e, s. 83–87.
233 Annemarie Von Gabain, “Renklerin Sembolik Anlamları”, Türkoloji Dergisi, C. 3, S. 1, Ankara, 1968, s. 107–108; Reşat Genç, Türk İnanışları İle Milli Geleneklerinde Renkler ve Sarı, Kırmızı, Yeşil, Ankara, 1997, s. 5.
234 Reşat Genç, a. g. e, s. 5.
235 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 6, Ankara, 1991, s. 177.
236 Mustafa Kafalı, “ Türk Kültüründe Renkler”, Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni, Ankara, 1996, s. 49–50; Ali Rıza Önder, “ Türklerde Renk Geleneği”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara, 1983, s. 126–128.
237 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 190.
238 Cevad Heyet, “Türklerin Tarihinde Renklerin Yeri”, Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni, Ankara, 1996, s. 56; Yaşar Bedirhan, İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Konya, 2004, s. 300.
239 Reşat Genç, a. g. e, s. 78.
240 Kamil Veli Nerimanoğlu, “Türk Dünya Bakışında Reng”, Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni, 1996, s. 183.
241 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 183.
242 Yavuz Gürler, “Türk Kültüründe Dört Renk”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 156, İstanbul, 1999,s.44.
243 Yaşar Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Kara”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, İstanbul, 1999, s. 18.
244 A. V. Anohin, a. g. m, s. 404–405.
245 Yaşar Kalafat, a. g. m, s. 18.
246 Yaşar Bedirhan, a. g. e, s. 309.
247 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 188.
248 a. g. e, s. 195.
249 Abdülkadir İnan, “Al Ruhu Hakkında”, Makaleler ve İncelemeler, C. I, Ankara, 1998, s. 259.
250 a. g. m, s. 263; Reşat Genç, a. g. e, s. 31.
251 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 6, s. 480.
252 Reşat Genç, a. g. e, s. 32.
253 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 191–192.
254 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 6, s. 471.
255 Reşat Genç, a. g. e, s. 23.
256 a. g. e, s. 26.
257 a. g. e, s. 14.
258 Abdülkadir İnan, a. g. m, s. 263–264.
259 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 2, Ankara, 2002, s. 516.
260 Reşat Genç, a. g. e, s. 15.
261 Ali Haydar Bayat, “Türk Kültüründe Üç ve Üçleme”, Türk Kültürü, S. 433, Ankara, 1999, s. 257.
262 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, s. 195.
263 a. g. e, s. 195; Mehmet Dikici, Türklerde İnançlar ve Din, Ankara, 2005, s. 36.
264 Yaşar Çoruhlu, a. g. e, s. 195–196.
265 Tuncer Gülensoy, “Türklerde Dokuz Sayısı” , I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 112.
266 a. g. m, s. 117.
267 Hilmi Ziya Ülken, “Anadolu Örf ve Adetlerinde Eski Kültürlerin İzleri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 17, Ankara,1971, s. 22–23.
268 W. Radloff, a. g. e, s. 18.
269 Mircea Eliade, a. g. e, s. 22.
270 Jean Paul Roux, a. g. e, s. 51.
271 Mircea Eliade, a. g. e, s. 22.
272 Mehmet Aydın, a. g. m, s. 488.
273 Şakir İbrayev, “Orta Asya Şamanizminin Özellikleri”, Uluslar Arası Türkistan Halk Kültürü Sempozyumu, Muğla, 2001, s. 92.
274 www.hermetics.org/saman
275 Harun Güngör, “Türklerde Din ve Düşünce” , Türkler, C. 5, Ankara, 2002, s. 266.
276 İbrahim Kafesoğlu, a. g. m, s. 297.
277 Sencer Divitçioğlu, Kök Türkler, İstanbul, 2000, s. 75.
278 a. g. e, s. 76.
279 a. g. e, s. 76.
280 Ramazan Şeşen, “Klasik İslam Kaynaklarına Göre Eski Türklerin Dini ve Şaman Kelimesinin Menşei”, İstanbul Üniversitesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S. 10–11, İstanbul, 1981, s. 60.
281 a. g. m, s. 61.
282 Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi, C. 1–2, İstanbul, 2000, s. 54.
283 a. g. e, s. 54.
284 Ramazan Şeşen, a. g. m, s. 65–66.
285 Ramazan Şeşen, İbn Fazlan Seyahatnamesi, İstanbul, 1975, s. 99; Ramazan Şeşen, a. g. m, s. 66.
286 Mehmet Aydın, a. g. m, s. 498.
287 Jean Paul Roux, a. g. e, s. 55.
288 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 72.
289 Jean Paul Roux, a. g. e, s. 55; Şerafettin Yaltkaya, “Eski Türk Ananelerinin Bazı Dini Müesseselere Tesirleri”, II. Türk Tarih Kongresi, İstanbul, 1937, s. 691.
290 Jean Paul Roux, a. g. e, s. 55.
291 Fuzuli Bayat, a. g. e, s. 116.
DİPNOT 2.Bölüm
2 Ahmet Yaşar Ocak, Türkler, Türkiye ve İslam, İstanbul, 2002, s. 31–32.
3 Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 2003, s. 51.
4 Ethem Ruhi Fığlalı, Geçmişten Günümüze Halk İnançları İtibariyle Alevili-Bektaşilik, Ankara, 1994,s.16–17.
5 Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 35–36.
6 a. g. e, s. 43–44.
7 Ahmet Yaşar Ocak, “Anadolu Halk Sufiliğinde Ahmed-i Yesevi Geleneğinin Teşekkülü”, MilletlerarasıAhmet Yesevi Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 26–27 Eylül 1991, s. 77.
8 www. alewiten.com.
9 Ahmet Yaşar Ocak, Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında Evliya Menakıpnameleri, Ankara, 1983, s.7–8.
10 Fuad Köprülü, a. g. e, s. 50; Ahmet Vehbi Ecer, “Ahmed Yesevi’de Dini Tolerans ve Anadolu’da Etkiler”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu, 26–29 Mayıs, 1993, Kayseri, s. 104.
11 Fuad Köprülü, “Türk- Moğol Şamanizminin Tasavvufi Tarikatlar Üzerindeki Tesiri”, (Çev. Ferhat Demir), Bilig, S. 1, Ankara, 1996, s. 1–2.
12 Franz Babinger- Fuat Köprülü, Anadolu’da İslamiyet, (Çev. Mehmet Kanar), İstanbul, 2003, s. 48–49.
13 Abdülkadir Yuvalı, “Türk Kültür Tarihinde Ata ve Babalar”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu, Kayseri, 26–29 Mayıs 1993, s. 415.
14 Ahmet Yaşar Ocak, Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında Evliya Menakıbnameleri, s. 30.
15 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, İstanbul, 2000, s. 123
16 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, Menâkıbu’l-Kudsiyye Fi Menâsıbil-Ünsiyye, Ankara, 1995, s.41.
17 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 123.
18 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 43.
19 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 124.
20 a. g. e, s. 126.
21 İsmet Çetin, “Orta Asya Türk Kültüründe Efsun ve Efsun Törenleri 2”, Milli Folklor, C. 2, S. 11, İstanbul, 1991, s. 28.
22 www.alewiten.com
23 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 164.
24 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 127.
25 Bedri Noyan, “Bektaşilik ve Şamanizmle İlgili Bazı Konular”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 13, S.258, İstanbul, 1971, s. 5840.
26 Rıfat Araz, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sufiliği İle Yatır ve Türbelerin Çevresinde Yaşayan Eski Türk İnançları” , Erdem, C. 8, S. 24, Ankara, 1996, s. 818.
27 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, İstanbul, 2004, s. 55.
28 a. g. e, s. 55–56.
29 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 132.
30 Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, 1974, s. 153–159.
31 Tatyana Hapçayeva, “Manas Destanının Karaçay-Malkar Nart Destanlarıyla Olan İlişkisi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995, s. 127.
32 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 129.
33 Hasan Köksal, “Manas ve Diğer Anlatı Türündeki Eserlerde Ölüp-Dirilme Motifi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995, s. 146–147.
34 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 63–64.
35 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 133.
36 a. g. e, s. 133.
37 Hasan Köksal, a. g. m, s. 154.
38 Şükrü Elçin, “Göçebe Türk Destanlarında Ölüp- Dirilme Motifi”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 11, S.234, İstanbul, 1969, s. 5177.
39 Mircea Eliade, Şamanizm, (Çev. İsmet Birkan), İstanbul, 1999, s. 56.
40 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 84–85.
41 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 136.
42 John Andrew Boyle, “Ortaçağda Türk ve Moğol Şamanizmi”, (Çev. Orhan Şaik Gökyay), Türk Folklor, C. 15, S. 297, İstanbul, 1974, s. 6943.
43 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 138.
44 a. g. e, s. 139–140.
45 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 104–105.
46 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 140.
47 a. g. e, s. 140–141.
48 Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi, C.1, İstanbul, 2000, s. 58–59.
49 John Andrew Boyle, a. g. m, s. 6946.
50 a. g. m, s. 6947.
51 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 141–142.
52 a. g. e, s. 143.
53 Hasan Köksal, Batalnamelerde Tip ve Motif Yapısı, Ankara, 1984, s. 173.
54 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 144–145.
55 Rıfat Araz, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sufiliği İle Yatır ve Türbelerin Çevresinde Yaşayan Eski Türk İnançları” , Erdem, C. 8, S. 24, Ankara, 1996, s. 808–810.
56 a. g. m, s. 810.
57 a. g. m, s. 811.
58 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 37–38.
59 Sadettin Buluç, “Elvan Çelebinin Menakıb- Namesi”, Türkiyat Mecmuası, C. 19, İstanbul, 1980, s. 4.
60 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 145–146.
61 Abdurahman Güzel, Abdal Musa Velâyetnamesi, Ankara, 1999, s. 26.
62 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalederiler, Ankara, 1999, s. 52–53.
63 Rıfat Araz, a. g. m, s. 795.
64 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 147.
65 a. g. e, s. 147–148.
66 Rıfat Araz, a. g. m, s. 791.
67 Harun Güngör- Abdurahman Küçük, Milli Bütünlüğümüzün Kaynakları: Asya’dan Anadolu’ya Taşınanlar, Ankara, 1997, s. 8.
68 John Andrew Boyle, a. g. m, s. 6943.
69 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 149.
70 Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (Çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul,1994, s. 136.
71 a. g. e, s.136–137;Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s.152-153.
72 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 150.
73 a. g. e, s. 153.
74 Ömer Lütfi Mete, “Türkiye’ nin Tarikat Gerçeği”, Sabah Gazetesi, İstanbul, 20 Mayıs 2005, s. 22.
75 İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, a. g. e, s. 22–23.
76 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 154.
77 L. P Potapov, “Göçebelerin İptidai Cemaat Hayatlarını Anlatan Çok Eski Bir Adet”, Tarih Dergisi, C. IX, S. 15, İstanbul, 1960, s. 73–74.
78 W. Radloff, Sibirya’dan Seçmeler, (Çev. Ahmet Temir), C. III, İstanbul, 1993, s. 64–65.
79 Wolfgang Cremers, “Anadolu Folklorundaki Şamanizm Kalıntıları”, (Çev. Semih Hınçer), Türk Folklor Araştırmaları, C. 14, S. 271, İstanbul, 1972, s. 6221.
80 Fuzuli Bayat, Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı, İstanbul, 2006, s. 167–168.
81 Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri, s. 158–159.
82 a. g. e, s. 161.
83 Şakir İbrayev, “Korkut ve Şamanizm”, Kazakistan’da Dede Korkut, Ankara, 2000, s. 213.
84 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, İstanbul, 1995, s. 15; H. Achmel Schmide, Kitab- ı Dede Korkut, Ankara, 2000, s. 16.
85 Abdimalik Nisanbayev, “Türk Halklarının Büyük Düşünürü Korkut Ata”, Kazakistan’da Dede Korkut, Ankara, 2000, s. 4.
86 Ahmet Pirverdioğlu, “Dede Korkut ve Şamanizm”, Uluslar Arası Dede Korkut Bilgi Şöleni, Ankara, 1999, s. 93.
87 H. Achmel Schmide, a. g. e, s. 16; Muharrem Ergin, a. g. e, s. 15.
88 Fuzuli Bayat, Korkut Ata, Ankara, 2003, s. 8–9; Şakir İbrayev, a. g. m, s. 213.
89 Fuzuli Bayat, Korkut Ata, s. 9–10.
90 Şakir İbrayev, a. g. m, s. 242–243.
91 a. g. m, s. 246.
92 Abdülkadir İnan, “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar”, Türk Kültürü Araştırmaları, C. 3–4–5–6, Ankara, 1966–1969, s. 146.
93 a. g. m, s. 156.
94 V. V Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, (Çev. Kazım Yaşar Kopraman- Afşar İsmail Aka ), Ankara, 1975, s. 18.
95 Abdülkadir İnan, “Umay İlahesi Hakkında”, Makaleler ve İncelemeler, C. I, Ankara, 1998, s. 397; Sadettin Gömeç, “Umay Meselesi”, Türk Kültürü, S. 318, Ankara, 1989, s. 631.
96 Cemal Yıldırım, “Eski Türk İnançlarının İzleri ve Ağrı”, Türk Dünyası Araştırmaları, s. 128, İstanbul, 2000, s. 177.
97 Uno Havra, “Altaylı Kavimlerde Doğum ve Çocuk Ruhları”, (Çev. Erdem Kayıran), Türk Yurdu, S.2, Ankara, 1954, s. 144.
98 Yaşar Kalafat, Türk Halk İnançları I, Ankara, 2002, s. 65–66.
99 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 1990, s. 72.
100 a. g. e, s. 75.
101 a. g. e, s. 75.
102 a. g. e, s. 76.
103 a. g. e, s. 76.
104 Rıfat Araz, Harput’ta Eski Türk İnançları ve Halk Hekimliği, Ankara 1995, s. 93–94.
105 a. g. e, s. 94.
106 a. g. e, s. 94- 95.
107 Zümrüt Nahya, “Van’ın Bazı Köylerinde Halk Hekimliği Açısından Çocuğa Kalma ve Çocuk Düşürme İle İlgili Uygulamalar”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1998, s. 187.
108 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, s. 86–87.
109 Rıfat Araz, a. g. e, s. 96–97.
110 Cahit Öztelli, “Albastı, Alkarısı, Koruma ve Tedavisi”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 10, S. 209,İstanbul, 1966, s.4261; İsmet Zeki Eyuboğlu, Anadolu İnançları, İstanbul, 1998, s. 121–122.
111 Cahit Öztelli, a. g. m, s. 4262; Aynur Karataş, “Vezirköy (Artvin) Doğum Adetleri”, Türk Halk Kültüründen Derlemeler, Ankara 1991, s. 69.
112 Mithat Yılmaz, “Elazığ’da Elkarısı İnanması”, Türk Folklor Araştırmaları, S. 215, İstanbul, 1967, s.4132; Ergün Sarı, “Anadolu Yaşamında Şamanizm Kalıntıları”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 14, S.277, İstanbul, 1972, s. 6381.
113 Alkarısının hamile kadına zarar vereceğine dair inançla ilgili bir örneği yakın çevremden vermek istiyorum. Kardeşimin doğumundan sonra odasında dinlenmeleri amacıyla yalnız bırakıp oturma odasına geçtik. Fakat Seyran teyze bize yeni doğum yapan kadın ve çocuğun yalnız bırakılması doğru değil dedi. Bende Seyran teyzeye yaklaşıp nedenini sordum. Bana verdiği cevapta yeni doğum yapan anne ve çocuğu yalnız kalınca alkarısı gelip boğar dedi. Ayrıca yeni doğum yapan kadının yastığına bir toplu iğne geçirirseniz iyi olur, dedi. Bu uygulamaları büyüklerinden gören Seyran teyzeden aldığım bu bilgiler inançlar açısından süregelen bir devamlılığı gösteriyor. Fakat eski toprak olarak niteleyeceğimiz bu kişilerin böyle inançların son temsilcileri olduklarını düşünüyorum diyemeden geçemeyeceğim.
114 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 78.
115 Yaşar Kalafat, “Karapapak Türklerinde Halk İnançları”, Türk Kültürü, S. 431, Ankara, 1999, s.161.
116 Ali Rıza Gönüllü, “Türk Halk İnançlarında Kurt Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 73, İstanbul, 1993, s. 53; Cahit Öztelli, “Eski Türk İnançlarının Bugünkü İzleri”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 243.
117 Bilal Laipanov, “Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla) İlgili Töreleri”, Uluslar Arası Türk DünyasıHalk Edebiyatı Kurultayı Bildirileri, Ankara, 2002, s. 526.
118 Mukaddes Biçer, “Eskişehir İlinde Doğumla İlgili Adet ve İnançlar”, Türk Halk Kültüründen Derlemeler, Ankara, 1991, s. 11.
119 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 80; M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Gür- cistan’da Eski Türk İnanç ve Gelenekleri”, I. Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. 4, Ankara, 1976, s. 155.
120 Muş’ta süregelen bu pratiğe benzer bir olayı Elazığ’da bizzat yaşadım. Bir kadının bize yaklaşıp para istemesi ve para istemesinin sebebini ise uzun zamandan sonra doğan torununa giysi alacağını söylemesi aynı inancı temsil eder. Dışarıdan yedirilip, dışarıdan giydirilen çocuğun korunacağına inanma söz konusudur.
121 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 80.
122 a. g. e, s. 80.
123 a. g. e, s. 80–81.
124 Rıfat Araz, a. g. e, s. 98.
125 a. g. e, s. 98.
126 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 56.
127 Yaşar Kalafat, “Dağıstan Halk İnançları”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 129, İstanbul, 2000, s. 10.
128 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 58.
129 a. g. e, s. 67.
130 İsmail Öztürk, “Yeniken Köyünde Çocuklara Ad Koyma”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara, 1983,s.174.
131 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, s. 53–54.
132 Yaşar Kalafat, Türk Halk İnançları I, s. 7.
133 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, s. s. 99.
134 Harun Güngör, “Türk Dünyasında Din”, Tisav, Elazığ, 2006.
135 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 78.
136 Rıfat Araz, a. g. e, s. 99.
137 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 59.
138 Bekir Şişman, “İslamiyet Öncesi Türk İnanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindeki İzleri”, Türk Kültürü, S. 104, Ankara, 1996, s. 565.
139 Aynur Karataş, a. g. m, s. 70.
140 Yaşar Kalafat, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, s. 64.
141 a. g. e, s. 66.
142 Rıfat Araz, a. g. e, s. 99–100.
143 Yaşar Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Ters Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 123, İstanbul, 1997, s. 17.
144 Yaşar Kalafat, “Göktanrı İnancından Günümüze Kadar Efsunlama”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.69, İstanbul, 1992, s. 52.
145 Hasan Köksal, Batalnamelerde Tip ve Motif Yapısı, Ankara, 1984, s. 161.
146 Nilüfer Yıldırım, Anadolu Masallarında Şamanizm İzleri, (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) , Elazığ, 2004, s. 441–442.
147 a. g. t, s. 442.
148 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 84.
149 a. g. e, s. 84; Turgut Akpınar, Türklerin Din ve Hukuk Tarihi, İstanbul, 1999, s. 106.
150 Rıfat Araz, a. g. e, s. 107.
151 a. g. e, s. 108.
152 M. Şakir Ülkütaşır, “Türkiye Türklerinde Ad Verme İle İlgili Gelenek ve İnançlar”, I.Uluslar ArasıTürk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 375–379
153 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 85.
154 a. g. e, s. 86.
155 a. g. e, s. 86.
156 a. g. e, s. 86–87.
157 M. Şakir Ülkütaşır, “Türklerde Ad Verme İle İlgili Adet ve İnanmalar”, Türk Kültürü, S. 10, Ankara, 1963, s. 9.
158 a.g.m,s.8.
159 a. g. m, s. 8–9.
160 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 87.
161 Osman Cilacı, “Şamanizm’de Evlenme ve Doğum Törenleri”, Türk Kültürü, Ankara, 1973, s. 177.
162 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 166.
163 Güllü Yoloğlu, Türklerin Aile Merasimleri, Ankara, 1999, s. 38–39.
164 Osman Cilacı, a. g. m, s. 177–178.
165 Gülin Öğüt Eker, “Karakeçililerde Eski Türk İnançları”, Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar ArasıBilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 1999, s. 113.
166 Rıfat Araz, a. g. e, s. 114.
167 a. g. e, s. 114.
168 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 93.
169 Gülin Öğüt Eker, a. g. m, s. 113.
170 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 94.
171 Turgut Akpınar, a. g. e, s. 99
172 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, s. 69.
173 Yaşar Kalafat, Türk Halk İnançları I, s. 93–94.
174 Yaşar Kalafat, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, s. 71–72.
175 Yaşar Kalafat, Türk Halk İnançları I, s. 73.
176 Nail Tan, “Türkiye’de Evlenemeyen Kızların Kısmetlerini Açma Pratikleri”, Türk Folkloru Araştırmalar Yıllığı, S. 3, Ankara, 1976, s. 216.
177 a. g. m, s. 219.
178 a. g. m, s. 223.
179 Gülin Öğüt Eker, a. g. m, s. 110.
180 Mehmet Eröz, “Türklerde Kansız Kurban Geleneği ”, Türk Kültürü, S. 211–212–213–214, Ankara, 1980, s. 212.
181 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 95.
182 Ethem Ruhi Fığlalı, a. g. e, s. 80.
183 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 98.
184 Gürbüz Erginer, Kurban Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri, İstanbul, 1997,s.124.
185 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 95–96.
186 Gürbüz Erginer, a. g. e, s. 124–125.
187 Rıfat Araz, a. g. e, s. 144–145.
188 Ali Rıza Gönüllü, “Alanya Halk İnançlarında “Ağaç” Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 91, İstanbul, 1994, s. 57.
189 Yusuf Ziya Yörükân, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, (Hzl. Turhan Yörükân), Ankara,2002,s. 286.
190 Orhan Acıpayamlı, “Türkiye’de Yağmur Duası”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 22, S. 3–4, Ankara, 1964, s. 229; Ahmet Buran, “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taşı”, Fırat Havzası II. Folklor ve Etnografya Sempozyumu, Elazığ,1989, s. 64.
191 Orhan Acıpayamlı, a. g. m, s. 230.
192 a. g. m, s. 224
193 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 98.
194 John Andrew Boyle, a. g. m, s. 6944.
195 Bedri Noyan, “Bektaşilik ve Şamanizimle İlgili Bazı Konular II”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 13, S. 259, İstanbul, 1971, s. 5884.
196 John Andrew Boyle, a. g. m, s. 6944.
197 Bedri Noyan, a. g. m, s. 884.
198 Orhan Acıpayamlı, a. g. m, s. 237.
199 Orhan Acıpayamlı, “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duasıyla İlgili Yapı ve Fonksiyon Sorunları”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. 4, Ankara, 1976, s. 3–5.
200 Abdülkadir İnan, a. g. e, s. 176–177; Ünver Günay-Harun Güngör, Türk Dini Tarihi, İstanbul, 1998, s.84.
201 Jean Paul Roux, Eski ve Ortaçağda Altay Türklerinde Ölüm, (Çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul, 1999, s. 29.
202 a. g. e, s. 28.
203 a. g. e, s. 54.
204 a. g. e, s. 62.
205 a. g. e, s. 50.
206 a. g. e, s. 101–102.
207 a. g. e, s. 62–63.
208 Mehmet Eröz, Atatürk Milliyetçilik Doğu Anadolu, İstanbul, 1987, s. 282.
209 a. g. e, s. 282.
210 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 102–103.
211 W. Eberhard, Çin’in Şimal Komşuları, ( Çev. Nimet Uluğtuğ), Ankara, 1996, s. 44.
212 Ünver Günay-Harun Güngör, a. g. e, s. 89.
213 V. V Barthold, “Türklerde ve Moğollarda Defin Merasimine Dair ”, (Çev. Abdülkadir İnan), Belleten, S. 43, Ankara, 1947, s. 525.
214 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 109.
215 Fuad Köprülü, Edebiyat Araştırmaları I, Ankara, 1996, s. 88–89; Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1994, s. 15.
216 Jean Paul Roux, Eski ve Ortaçağda Altay Türklerinde Ölüm, s. 247.
217 a. g. e, s. 102.
218 V. V Barthold, a. g. e, s. 23; Hüseyin Namık Orkun, a. g. e, s. 15.
219 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, İstanbul, 1992, s. 68.
220 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 87; Hayri Başbuğ, Aşiretlerimizde At Kültürü, İstanbul, 1986, s. 47–48.
221 Mehmet Eröz, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevilik Bektaşilik, s. 87–88;Hayri Başbuğ, a. g. e, s. 48; İsmail Görkem, Türk Edebiyatında Ağıtlar, Ankara, 2001, s. 44.
222 Eşref Buharalı, “Türklerde Matem Alametleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 65, İstanbul, 1990, s.153; İsmail Görkem, “Türk Dünyasında Yas Törenleri ve Ağıtlar”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 77,İstanbul, 1992, s. 169; Hayri Başbuğ, a. g. e, s. 48.
223 Eşref Buharalı, a. g. m, s. 150; İsmail Görkem, a. g. m, s. 169; Hayri Başbuğ, a. g. e, s. 48.
224 Harun Güngör- Ünver Güney, a. g. e, s. 88.
225 Eşref Buharalı, a. g. m, s. 150–153.
226 Cahit Öztelli, “Anadolu’da Şamanlığın İzleri”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Semineri Tebliğleri, İstanbul, 1997, s. 2–3; İsmail Görkem, a. g. m, s. 170.
227 İsmail Görkem, a. g. e, s. 45.
228 a. g. e, s. 87.
229 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 104.
230 a. g. e, s. 105.
231 Yusuf Ziya Yörükân, Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri, (Hzl. Turhan Yörükân), Ankara,2005, s. 20.
232 Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, s. 107.
233 a. g. e, s. 108.
234 a. g. e, s. 112–113.
235 a. g. e, s. 114.
236 a. g. e, s. 114.
237 a. g. e, s. 115.
238 a. g. e, s. 116.
239 Yaşar Kalafat, “Halk İnançları Çerçevesinde Karakeçililer”, Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 1999, s. 41.
240 Fatma Özkan, “Sibirya Türklerinde Geçiş Törenleri”, Uluslar Arası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı Bildirileri, Ankara, 2002, s. 605–206.
241 a. g. m, s. 607.
242 a. g. m, s. 607–608.
243 Mustafa Öztürk, 16. Yüzyıl’da Kilis Urfa Adıyaman ve Çevresinde Cemaatler-Oymaklar, Elazığ, 2004, s. 180–181.
244 a. g. e, s. 181.
BİBLİYOGRAFYA
1-Kitaplar
- Akpınar, Turgut, Türklerin Din ve Hukuk Tarihi, İstanbul, 1999.
- Araz, Rıfat, Harput’ta Eski Türk İnançları ve Halk Hekimliği, Ankara, 1995.
- Babinger, Franz-Köprülü, Fuad, Anadolu’da İslamiyet, (Çev. Mehmet Kanar),İstanbul,2003.
- Banarlı, Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1971, s.28–29.
- Barthold, V.V, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, (Çev. Kazım Yaşar Kopraman-Afşar İsmail Aka), Ankara, 1975.
- Başbuğ, Hayri, Aşiretlerimizde At Kültürü, İstanbul, 1986.
- Bayat, Fuzuli, Ana Hatlarıyla Türk Şamanlığı, İstanbul, 2006.
- Bayat, Fuzuli, Korkut Ata, Ankara, 2003.
- Bedirhan, Yaşar, İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü, Konya, 2004.
- Bozkurt, Fuat, Türklerin Dini, İstanbul, 1995.
- Çay, Abdulhaluk M., Türk Milli Kültüründe Hayvan Motifleri, Ankara, 1990.
- Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin ABC’si, İstanbul, 1998.
- Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul, 2000.
- Dikici, Mehmet, Türklerde İnançlar ve Din, Ankara, 2005.
- Divitçioğlu, Sencer, Kök Türkler, İstanbul, 2000.
- Drury, Nevill, Şamanizm, (Çev. Erkan Şimşek), İstanbul, 1996.
- Eberhard, W., Çinin Şimal Komşuları, (Çev. Nimet Uluğtuğ), Ankara, 1996.
- Eliade, Mircea, Şamanizm, (Çev. İsmet Birkan), Ankara, 1999.
- Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, İstanbul, 1995.
- Ergin, Muharrem, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul, 1988.
- Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, İstanbul, 1996.
- Erginer, Gürbüz, Kurban Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri,İstanbul, 1997.
- Eröz, Mehmet, Atatürk Milliyetçilik Doğu Anadolu, İstanbul, 1987.
- Eröz, Mehmet, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) Ve Alevilik Bektaşilik, İstanbul,1992.
- Esin, Emel, Türk Kozmolojisine Giriş, İstanbul, 2001.
- Esin, Emel, Türkistan Seyahatnamesi, Ankara, 1992.
- Eyuboğlu, İsmet Zeki, Anadolu İnançları, İstanbul, 1998.
- Fığlalı, Ethem Ruhi, Geçmişten Günümüze Halk İnançları İtibariyle Alevilik-Bektaşilik, Ankara, 1994.
- Genç, Reşat, Türk İnanışları İle Milli Geleneklerinde Renkler ve Sarı, Kırmızı, Yeşil, Ankara, 1997.
- Görkem, İsmail, Türk Edebiyatında Ağıtlar, Ankara, 2001.
- Günay, Ünver–Güngör, Harun, Türk Din Tarihi, İstanbul, 1998.
- Güngör, Harun–Küçük, Abdurrahman, Milli Bütünlüğümüzün Kaynakları: Asya’dan Anadolu’ya Taşınanlar, Ankara, 1997.
- Güzel, Abdurahman, Abdal Musa Velâyetnamesi, Ankara, 1999.
- Hassan, Ümit, Eski Türk Toplumu Üzerine İncelemeler, İstanbul, 2000.
- İnan, Abdülkadir, Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, 1972.
- İsmail E. Erünsal- Ahmet Yaşar Ocak, Menâkıbu’l-Kudsiyye Fi Menâsıbil-Ünsiyye, Ankara, 1995, s.41.
- Kalafat, Yaşar, Altaylardan Anadolu’ya Kamizm, İstanbul, 2004.
- Kalafat, Yaşar, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 1990.
- Kalafat, Yaşar, Türk Halk İnaçları I, Ankara, 2002.
- Köksal, Hasan, Batalnamelerde Tip ve Motif Yapısı, Ankara, 1984.
- Köprülü, Fuad, Edebiyat Araştırmaları I, İstanbul, 1989.
- Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 2003.
- Mahmut, Kaşgarlı, Divan-ı Lûgat-it-Türk Tercümesi, (Çev. Besim Atalay), C. I, Ankara,1998.
- Ocak, Ahmet Yaşar, Alevi ve Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri,İstanbul,2000.
- Ocak, Ahmet Yaşar, Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sufilik: Kalenderiler, Ankara,1999.
- Ocak, Ahmet Yaşar, Türk Halk İnançlarında ve Edebiyatında Evliya Menakıbnameleri, Ankara, 1983.
- Ocak, Ahmet Yaşar, Türkler, Türkiye ve İslam, İstanbul, 2002.
- Orkun, Hüseyin Namık, Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1994.
- Ögel, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C. 6, Ankara, 1991.
- Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C.1, Ankara, 1993.
- Öztürk, Mustafa, 16. Yüzyıl’da Kilis Urfa Adıyaman ve Çevresinde Cemaatler-Oymaklar, Elazığ, 2004.
- Perin, Michel, Şamanizm, (Çev. Bülent Arıbaş), İstanbul, 2003. Radloff, W., Sibirya’dan, (Çev. Ahmet Temir), C.III, İstanbul, 1994.
- Roux, Jean Paul, Eskiçağ ve Ortaçağda Altay Türklerinde Ölüm, (Çev. Aykut Kazancıgil), İstanbul, 1999.
- Roux, Jean Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (Çev. Aykut Kazancıgil),İstanbul,1994.
- Schmide, H. Achmel, Kitab-ı Dede Korkut, Ankara, 2000.Şeşen, Ramazan, İbn Fazlan Seyahatnamesi, İstanbul, 1975.
- Şeşen, Ramazan, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Ankara, 2001. Tanyu, Hikmet, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara, 1973.
- Turan, Osman, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi, C.1–2, İstanbul, 2000.
- Uraz, Murat, Türk Mitolojisi, İstanbul, 1992.
- Yıldırım, Nilüfer, Anadolu Masallarında Şamanizm İzleri, (Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Elazığ, 2004.
- Yoloğlu, Güllü, Türklerin Aile Merasimleri, Ankara, 1999.
- Yörükân, Yusuf Ziya, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, (Hzl.Turhan Yörükân), Ankara, 2002.
- Yörükân, Yusuf Ziya, Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri, (Hzl. Turhan Yörükân), Ankara, 2005.
- Zeynelabidin, Makas-Kalafat, Yaşar, Karşılaştırmalı Türk Halk İnançları, Samsun.
2- Makaleler
- Acıpayamlı, Orhan, “Türk Folklor Ürünü Yağmur Duasıyla İlgili Yapı ve Fonksiyon Sorunları”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. 4, Ankara, 1976, s.1–7. Acıpayamlı, Orhan, “Türkiye Folklorunda Halk Hekimliği ve Özellikleri”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 26, S. 1–2, Ankara, 1969, s. 1–9.
- Acıpayamlı, Orhan, “Türkiye’de Yağmur Duası”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. 22, S. 3–4, Ankara,1964, s. 221–249.
- Aka, İsmail, “Hazar-Ötesi Türkmenlerinde Din ve İnanışlar”, Türk Kültürü, S. 215–216, Ankara, 1980, s. 307–311.
- Akmataliyev, Abdıldacan, “Kırgızlarda Nooruz (Nevruz)”, Türk Dünyasında Nevruz Dördüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2001, s. 21–32.
- Altıntaş, Ayten, “Eski Türklerde Hayat Ağacı ve Ölümsüzlük Otu”, Türk DünyasıAraştırmaları, S. 51, İstanbul, 1987, s. 143–156.
- Anohin, A. V., “Altay Şamanlığına Ait Maddeler”, Makaleler ve İncelemeler, C.I, Ankara, 1987, s. 400–453.
- Araz, Rıfat, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Sufiliği İle Yatır ve Türbelerin Çevresinde Yaşayan Eski Türk İnançları”, Erdem, C. 8, S. 24, Ankara, 1996, s. 783–825.
- Arslan, Ahmet Ali, “Kızılderili ve Asya Türk Şamanizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 103, İstanbul, 1995, s. 34–44.
- Arslan, Ahmet Ali, “Türk Şamanizminin Kaynağına Doğru”, Türk DünyasıAraştırmaları, S. 157, İstanbul, 2005, s. 77–92.
- Atlas, Yakutistan (Hunların Torunları), S. 136, İstanbul, 2004, s. 65–70.
- Aydın, Mehmet, “Şamanizmin Eski Türk Dini Hayatı İle İlişkisi”, 11. Türk Tarih Kongresi, C. 2, Ankara, 1994, s. 487–499.
- Barthold, V. V, “Türklerde ve Moğollarda Defin Merasimine Dair”, (Çev. Abdülkadirİnan), Belleten, S. 43, Ankara, 1947, s. 515–539.
- Bayat, Ali Haydar, “Türk Kültüründe Üç ve Üçleme”, Türk Kültürü, S. 433, Ankara, 1999, s. 257–266.
- Beksaç, Engin, “Türk Dünyasında Geyik Sembolizmi”, Türk Dünyası Araştırmaları, S.129, İstanbul, 2000, s. 191–207.
- Biçer, Mukaddes, “Eskişehir İlinde Doğumla İlgili Adet ve İnançlar”, Türk Halk Kültüründen Derlemeler, Ankara, 1991, s. 1–14.
- Boyle, John Andrew, “Ortaçağ’da Türk ve Moğol Şamanizmi”, (Çev. Orhan Şaik Gökyay), Türk Folklor, C. 15, S. 297, İstanbul, 1974, s. 6941–6950.
- Buharalı, Eşref, “Türklerde Matem Alametleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 65,İstanbul, 1990, s.149–159.
- Buluç, Sadettin, “Elvan Çelebi’nin Menakıp-Namesi”, Türkiyat Mecmuası, C. 19,İstanbul, 1980, s. 1–6.
- Buluç, Sadettin, “Şamanizm”, İslam Ansiklopedisi, C. 11, İstanbul, 1971, s. 310–335.
- Buran, Ahmet, “Eski Türk Gelenek ve Göreneklerimizin Fırat Havzasındaki İzleri”,Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S.12, Ankara, 1986, s. 43–48.
- Buran, Ahmet, “Fırat Havzasında Eski Türk Gelenek ve Görenekleri”, Fırat Üniversitesi Fırat Havzası Folklor ve Etnografya Sempozyumu, Elazığ, 1992, s. 33–43. Buran, Ahmet, “Fırat Havzasında Yağmur Duası ve Yada Taşı”, Fırat Havzası II. Folklor ve Etnografya Sempozyumu, Elazığ, 1989, s. 63–71.
- Caferoğlu, Ahmet, “Türk Onomastiğinde At Kültü”, Türkiyat Mecmuası, C. 10,İstanbul, 1953, s. 201–211.
- Chadwick, Nora K., “Şaman”, (Çev. Ali Abbas Çınar-Gamze Yamaç), Bilig, S. 32, Ankara, 1996, s. 102–115.
- Cilacı, Osman, “Şamanizm’de Evlenme ve Doğum Törenleri”, Türk Kültürü, Ankara, 1973, s. 177–180.
- Cremers, Wolfgang, “Anadolu Folklorundaki Şamanizm Kalıntıları”, (Çev. Semih Hınçer), Türk Folklor Araştırmaları, C. 14, S. 271, İstanbul, 1972, s. 6221–6222. Cumakunova, Gülzura, “Kırgızların Nooruz Kutlamalarında Eski Türk İnançlarınınİzleri”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 75–79.
- Çetin, İsmet, “Orta Asya Türk Kültüründe Efsun ve Efsun Törenleri 1”, Milli Folklor, Ankara, C. 2, S. 10, 1991, s. 24–28.
- Çetin, İsmet, “Orta Asya Türk Kültüründe Efsun ve Efsun Törenleri 2”, Milli Folklor, C. 2, S. 11, Ankara, 1991, s. 27–31.
- Çoruhlu, Yaşar, “Koyun, Koç, Keçi Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 100, İstanbul, 1995, s.52–60.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında At Figürlerinin Sembolizmi”, Türk DünyasıAraştırmaları, S. 98, İstanbul, 1995, s. 171–219.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine “Gök ve Yer” Sembolizmi Açısından Bir Bakış”, Uluslar Arası Üçüncü Türk Kültürü Kongresi Bildirileri, C. 1, Ankara, 1999, s. 243–259.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Görülen Horoz ve Tavuk Figürlerinin Sembolizmi”,Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 91, İstanbul, 1994, s. 26–29.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Görülen Tavşan Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 92, İstanbul, 1994, s. 26–31.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Görülen Tilki Figürlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 95, İstanbul, 1994, s. 53–56.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Görülen Yılan Tasvirlerinin Sembolizmi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 96, İstanbul, 1995, s. 38–46.
- Çoruhlu, Yaşar, “Türk Sanatında Yırtıcı Olmayan Kuşların Sembolizmi”, Türk DünyasıTarih Dergisi, S. 102, İstanbul, 1995, s. 53–59.
- Ecer, Ahmet Vehbi, “Ahmed Yesevi’de Dini Tolerans ve Anadolu’da Etkiler”,Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu, 26–29 Mayıs, 1993,Kayseri, s.101– 115.
- Eker, Gülin Öğüt, “Karakeçililerde Eski Türk İnançları”, Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 1999, s. 107–116.
- Ekincikli, Mustafa, “Türk İnanç ve Dini Hayatının Tarihi Seyri”, Türk DünyasıAraştırmaları, S. 74, İstanbul, 1991, s. 27–46.
- Elçin, Şükrü, “Göçebe Türk Destanlarında Ölüp-Dirilme Motifi”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 11, S. 234, İstanbul, 1969, s. 5177–5181.
- Eröz, Mehmet, “Kansız Kurban Geleneği”, Türk Kültürü, S. 211–212–213–214, Ankara, 1980, s. 211–216.
- Gabain, Annemarie Von, “Renklerin Sembolik Anlamları”, Türkoloji Dergisi, C. 3, S.1, Ankara, 1968, s. 107–113.
- Gömeç, Sadettin, “ Umay Meselesi”, Türk Kültürü, S. 318, Ankara, 1989, s. 630–633. Gönüllü, Ali Rıza, “Alanya Halk İnançlarında “Ağaç” Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 91, İstanbul, 1994, s. 55–61.
- Gönüllü, Ali Rıza, “Türk Halk İnançlarında Kurt Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 73, İstanbul, s. 52–55.
- Görkem, İsmail, “Türk Dünyasında Yas Törenleri ve Ağıtlar”, Türk DünyasıAraştırmaları, S. 77, İstanbul, 1992, s. 157–188.
- Gülensoy, Tuncer, “Türklerde Dokuz Sayısı”, I. Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 111–121.
- Güngör, Harun, “Türk Dünyasında Din”, Tisav, Elazığ, 2006.
- Güngör, Harun, “Türklerde Din ve Düşünce”, Türkler, C. 5, Ankara,2002, s. 261–281. Gürgen, Hatice, “Türk Kültüründe Kurt”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S. 138, İstanbul, 1998, s. 25–27.
- Gürler, Yavuz, “Türk Kültüründe Dört Renk”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S.156,İstanbul, 1999, s. 44–48.
- Hapçayeva, Tatyana, “Manas Destanının Karaçay-Malkar Nart Destanlarıyla Olanİlişkisi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995,s.123–129. Havra, Uno, “Altaylı Kavimlerde Doğum ve Çocuk Ruhları”, (Çev. Erdem Kayıran),Türk Yurdu, S. 2, Ankara, 1954, s. 143–149.
- Heyet, Cevad, “Türklerin Tarihinde Renklerin Yeri”, Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni, Ankara, 1996, s. 55–61.
- İbrayev, Şakir, “Korkut ve Şamanizm”, Kazakistan’da Dede Korkut, Ankara, 2000, s.215–219.
- İbrayev, Şakir, “Orta Asya Şamanizminin Özellikleri”, Uluslar Arası Türkistan Halk Kültürü Sempozyumu, Muğla, 2001, s. 91–93.
- İnan, Abdülkadir, “Al Ruhu Hakkında”, Makaleler ve İncelemeler, C.I, Ankara, 1998,s.259–267.
- İnan, Abdülkadir, “Dede Korkut Kitabında Eski İnançlar”, Türk Kültürü Araştırmaları, C. 3–4–5–6, Ankara, 1966- 1969, s. 145–157.
- İnan, Abdülkadir, “Divan-ı Lûgat-it-Türk’te Şamanizme Ait Kelimeler”, Türk Kültürü, S.100, Ankara, 1971, s. 293–297.
- İnan, Abdülkadir, “Umay İlahesi Hakkında”, Makaleler ve İncelemeler, C. I, Ankara, 1998, s. 397–399.
- İnan, Abdülkadir, “Yakut Şamanizminde İja Kııl”, Türkiyat Mecmuası, C. 10, İstanbul, 1953, s. 213–216.
- Kafalı, Mustafa, “Türk Kültüründe Renkler”, Türk Dünyasında Nevruz İkinci BilgiŞöleni Bildirileri, Ankara, 1996, s. 49–53.
- Kafesoğlu, İbrahim, “Eski Türk Dini”, Türkler, C. 5, Ankara, 2002, s. 290–302.
- Kalafat, Yaşar, “Dağıstan Halk İnançları”, Türk Dünyası Araştırmaları, S.129, İstanbul, 2000, s. 1–16.
- Kalafat, Yaşar, “Gök Tanrı İnancından Günümüze Kadar Efsunlama”, Türk DünyasıTarih Dergisi, S. 69, İstanbul, 1992, s. 50–57.
- Kalafat, Yaşar, “Halk İnançları Çerçevesinde Karakeçililer”, Türk Kültüründe Karakeçililer Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 1999, s. 34–42.
- Kalafat, Yaşar, “Karapapak Türklerinde Halk İnançları” , Türk Kültürü, S. 431, Ankara, 1999, s. 160–164.
- Kalafat, Yaşar, “Türk Halk İnançlarında Kara”, Türk Dünyası Tarih Dergisi,İstanbul,1999, s.17–21.
- Kalafat, Yaşar, “Türk Halk İnançlarında Ters Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi,İstanbul, 1997, s. 15–18.
- Karataş, Aynur, “Vezirköy (Artvin) Doğum Adetleri”, Türk Halk Kültüründen Derlemeler, Ankara, 1991, s. 63–70.
- Kırzıoğlu, M. Fahrettin, “Gürcistan’da Eski-Türk İnanç ve Gelenekleri”, I.Uluslar ArasıTürk Folklor Kongresi Bildirileri, C. 4, Ankara, 1976, s. 141–166.
- Korkmaz, Ramazan, “Çıldır’daki Nevruz Törenleri ve Bu Törenlerin Şamanik Kültürleİlişkisi”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 221–226.
- Köksal, Hasan, “Manas ve Diğer Anlatı Türündeki Eserlerde Ölüp-Dirilme Motifi”,Manas Destanı ve Etkileri Uluslar Arası Bilgi Şöleni, Ankara, 1995, s. 145–159. Köprülü, Fuad, “Türk-Moğol Şamanizminin Tasavvufi Tarikatlar Üzerindeki Tesiri”, (Çev. Ferhat Demir ), Bilig, S. 1, Ankara, 1996, s. 1–5.
- Laipanov, Bilal, “Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla) İlgili Töreleri”, Uluslar ArasıTürk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı Bildirileri, Ankara, 2002, s. 525–531.
- Mete, Ömer L., “Türkiye’nin Tarikat Gerçeği”, Sabah Gazetesi, 20 Mayıs 2005.
- Nahya, Zümrüt, “Van’ın Bazı Köylerinde Halk Hekimliği Açısından Çocuğa Kalma ve Çocuk Düşürme İle İlgili Uygulamalar”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1998, s. 185–190.
- Nerimanoğlu, Kamil Veli, “Türk Dünya Bakışında Reng”, Türk Dünyasında Nevruzİkinci Bilgi Şöleni, Ankara, 1996, s. 63–73.
- Nisanbayev, Abdimalik, “Türk Halklarının Büyük Düşünürü Korkut Ata”Kazakistan’da Dede Korkut, Ankara, 2000, s. 1–13.
- Noyan, Bedri, “Bektaşilik ve Şamanizmle İlgili Bazı Konular I”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 13, S. 258, İstanbul, 1971, s. 5839–5841.
- Noyan, Bedri, “Bektaşilik ve Şamanizmle İlgili Bazı Konular II”, Türk Folklor Araştırmaları, C.13, S. 259, İstanbul, 1971, s. 5884–5887.
- Ocak, Ahmet Yaşar, “Anadolu Halk Sufiliğinde Ahmed-i Yesevi Geleneğinin Teşekkülü”, Milletlerarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 26–27 Eylül 1991, s. 75–85.
- Ocak, Ahmet Yaşar, “Türkiye’de Kültürel İdeolojik Eğilimler ve Bir XII.-XIV. Yüzyıl Türk Halk Sufisi Olarak Yunus Emre’nin Kimliği”, Yunus Emre Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 7–10 Ekim 1991, s. 79–89.
- Önder, Ali Rıza, “Türklerde Renk Geleneği”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara, 1983, s. 125–131.
- Özkan, Fatma, “Sibirya Türklerinde Geçiş Törenleri”, Uluslar Arası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı Bildirileri, Ankara, 2002, s. 595–608.
- Öztelli, Cahit, “Albastı, Alkarısı, Koruma ve Tedavisi”, Türk Folklor Araştırmaları, C.10, S. 209, İstanbul, 1966, 4261–4264.
- Öztelli, Cahit, “Anadolu’da Şamanlığın İzleri”, I. Uluslar Arası Türk Folklor Semineri Tebliğleri, İstanbul, 1997.
- Öztelli, Cahit, “Eski Türk İnançlarının Bugünkü İzleri”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, 241–247.
- Öztürk, İsmail, “Yenikent Köyünde Çocuklara Ad Koyma”, Türk Folklor Araştırmaları, Ankara, 1983, s. 167–176.
- Pirili, Mustafa, “Türklerde İslamlık Öncesi Dini İnanışlar ve Şamanizm”, Türk Folklor Araştırmaları, S. 23–24, İstanbul, 1961, s. 31–32.
- Pirverdioğlu, Ahmet, “Dede Korkut ve Şamanizm”, Uluslar Arası Dede Korkut Bilgi Şöleni, Ankara, 1999, s. 293–297.
- Potapov, L. P, “Göçebelerin İptidai Cemaat Hayatlarını Anlatan Çok Eski Bir Adet”,Tarih Dergisi, C. IX, S. 15, İstanbul, 1960, s. 71–84.
- Ruben, W., “Budizma’nın Menşei ve Özü”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.1, S. 5, Ankara, 1943, s.115–127.
- Sarı, Ergün, “Anadolu Yaşamında Şamanizm Kalıntıları”, Türk Folklor Araştırmaları, C.14, S. 277, İstanbul, 1972, s. 6380–6383.
- Şeşen, Ramazan, “Klasik İslam Kaynaklarına Göre Eski Türklerin Dini ve Şaman Kelimesinin Menşei”, İstanbul Üniversitesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S. 10–11, İstanbul, 1981, s. 57–90.
- Şişman, Bekir, “İslamiyet Öncesi Türk İnanç ve Ritüellerinin Samsun Yöresindekiİzleri”, Türk Kültürü, S. 104, Ankara, 1996, s. 563–574.
- Tan, Nail, “Türkiye’de Evlenemeyen Kızların Kısmetlerini Açma Pratikleri”, Türk Folkloru Araştırmalar Yıllığı, S. 3, Ankara, 1976, s. 213–216.
- Tanyu, Hikmet, “Türklerde Ateşle İlgili İnançlar”, I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 283–297.
- Turan, Ahsen, “Hayat Ağacı” , Türk Kültürü, S. 353, Ankara, 1952, s. 543–553.
- Ülken, Hilmi Ziya, “Anadolu Örf ve Adetlerinde Eski Kültürlerin İzleri”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 17, Ankara, 1971, s. 1–28.
- Ülkütaşır, M. Şakir, “Türkiye Türklerinde Ad Verme İle İlgili Gelenek ve İnançlar”,I.Uluslar Arası Türk Folklor Kongresi, C. 4, Ankara, 1976, s. 269–383.
- Ülkütaşır, M. Şakir, “Türklerde Ad Verme İle İlgili Adet ve İnanmalar”, Türk Kültürü, S. 10, Ankara, 1963, s. 7–12.
- Yaltkaya, Şerafettin, “Eski Türk Ananelerinin Bazı Dini Müesseselere Tesirleri”, II. Türk Tarih Kongresi, İstanbul, 1937, s. 690–699.
- Yıldırım, Cemal, “Eski Türk İnançlarının İzleri ve Ağrı”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 128, Ankara, 2000, s. 175–184.
- Yılmaz, Mithat, “Elazığ’da Elkarısı İnanması”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 10, S.215, İstanbul, 1967, s. 4181–4183.
- Yoloğlu, Güllü, “Tabiat Kültü Ateş, Nevruz ve Şamanizm”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara, 2000, s. 391–399.
- Yuvalı, Abdulkadir, “Türk Kültür Tarihinde Ata ve Babalar”, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu, 26–29 Mayıs 1993, Kayseri, s. 415–419.
- www. Türkleronline.com.
- www.alewiten.com.
- www.hermetics.org/saman
0 Yorumlar