2023 Seçimleri: Seçim Fırsatçılığı ve Menfaatçilik

HUKUK VE İKTİSAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 


KAMU TERCİHİ PERSPEKTİFİNDEN TÜRKİYE’DE 
PARTİ ENFLASYONU ve İTTİFAKÇILIK

Bu çalışmada bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerine uyulmuştur.

2023 Seçimleri: Seçim Fırsatçılığı ve Menfaatçilik

(Tabela Partileri, Küskünlerin Partileri, Merhum Siyasetçilerin 
Politik Mirası Üzerinden Menfaat Kollayan Partiler ve Diğerleri)

Prof. Dr. Coşkun Can AKTAN
Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
E-mail: ccan.aktan@deu.edu.tr


Öz

2017 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve 2023 seçimleri Türk siyasetinde iki önemli değişikliği gündeme getirmiştir: İttifak siyaseti ve parti enflasyonu. Bu çalışmada kamu tercihi perspektifinden parti enflasyonu ve ittifakçılık olgusunun ve uygulamasının bir eleştirisi yapılmaktadır.


I.GİRİŞ

İsimleri şahane! Demokrasi, Cumhuriyet, Özgürlük, Hürriyet, Adalet, Eşitlik, Barış, Kalkınma... Parti isimlerinde bulunan tüm bu kelimeler evrensel düzeyde insanoğlunun ulaşmak istediği idealleri açıklıyor. Bu isimlere baktığımızda bir ideal uğruna kurulmuş siyasi partilerimiz olduğunu düşünüyoruz. İyi, Güzel, Doğru, Gelecek, Atılım, Güven, Aydınlık gibi isimleri olan siyasi partiler de bulunuyor. Belki biraz tuhafa kaçan isimler de var: Dayatmasız Yaşam, Cesur Düşünce, Al Sancak, Tuğra, Osmanlı ve saire...

Kimlikleri ve ideolojileri ise mütenevvi: sağcılık, solculuk, aşırı sağcılık, aşırı solculuk, milliyetçilik, ülkücülük, Türkçülük, Turancılık, Osmanlıcılık, Türk-İslam sentezciliği, muhafazakârlık, dindarlık, İslamcılık, ümmetçilik, Atatürkçülük, ulusalcılık, sosyalistlik, komünistlik, feministçilik, aşı karşıtçılığı, göçmen karşıtlığı ve saire...

Sayıları ise mebzul... Hali hazırda 120 dolayında siyasi parti faal durumda... Bunların önemli bir kısmı miktar-ı mebzul... Çoğunluğu küçük, cılız ve ehemmiyetsiz tabela partileri... Bir kısmı merhum siyasetçilerin mirası üzerinden menfaat kollayan nepotik partiler... Diğer bir kısmı ise bir şekilde daha önceki partilerinden dışlanmış, ayrılmış ya da ihraç edilmiş siyasetçilerin kurduğu partiler...

Gelelim işin en ilginç ve canalıcı noktasına... Parti enflasyonu... 1983-2016 tarihleri arasında kurulan siyasi parti sayısı 65. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulanmaya başlandığı 2017 yılından günümüze değin kurulan siyasi parti sayısı ise 56. Özetle, 33 yılda kurulan parti sayısı ile son 6 yılda kurulan parti sayısı neredeyse birbirine eşit... İşte bütün kilit mesele de burada gizli!

Bu kadar siyasi parti kurulmasının gayesi ne? 2017 yılından sonra parti sayısındaki anormal artışın bir açıklamasının olması gerekmiyor mu?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulanmaya başlandığı 2017 yılından sonraki yıllarda parti sayısındaki artışın tek bir gayesi var: İttifakçılık ve menfaatçilik... Aslında pek çoğu oy potansiyeli olmayan, siyasi teşkilatı bulunmayan tabela partileri... Partinin başındaki kurucu başkan ve etrafındaki yakın çevreden oluşan az sayıdaki kurucu üyeler dışında partinin gerisinde bir şeyyok!..2 Binası yok, araç-gereci yok, parası yok!.. Hatta tek bir üyesi bile bulunmayan birçok ehemmiyetsiz tabela partileri dışında özellikle yaşayan ya da vefat etmiş parti kurucusunun tanınırlığı ve popüleritesi üzerinden kendilerini palazlayarak iri ve güçlü göstermeye çalışan küçük partiler de bulunuyor.Bunların bir kısmı bir zamanlar Türk siyasetinde belirli bir oy oranına sahip olansiyasi partilerdir.3 Diğer bir kısmı bir zamanlar Türk siyasetinde yeri olan merhum siyasetçinin karizması ve ismi üzerinden yeniden diriltilmeye ya da yaşatılmaya çalışılan siyasi partilerdir.4 Diğer bir kısmı ise küskün tanınmış siyasetçilerin kurduğu partilerdir.5

2 Yargıtay’ın web sayfasında yeralan bilgilere göre üye sayısı sıfır ya da sıfıra yakın sayıda olan siyasi partiler olması hayli ilginç. Bunlar arasında şu partiler bulunuyor: Adalet ve Özgürlük Partisi, Dayatmasız Yaşam Partisi, Liberal Parti, Devlet Partisi, Milli Parti, Kuvayi Milliye Partisi, Şahlanış Partisi, Yükseliş Partisi, Uyanış Partisi, Yeniden Diriliş Partisi, Türkiye Gençlik Partisi, Vatan Severler Partisi, Sevgi ve Saygı Partisi, Türkiye Yaşam Partisi, Türkiye’m Partisi, Yeni YolPartisi.
3 Demokrat Parti, Demokratik Sol Partisi, Anavatan Partisi bunlar arasında sayılabilir.
4 Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi.
5 Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi, Memleket Partisi, Zafer Partisi “küskünler partileri”nin başlıcalarıdır.

Eskiden kurulmuş, fakat daha sonra gözden düşmüş ya da siyasetten silinmiş ve hali hazırda tabela partisi hüviyetindeki siyasi partiler ile yeni kurulan küçüksiyasi partilerin neredeyse tamamı kendilerini görsel açıdan şık, güzel ya da yakışıklı, konuşması düzgün parti sözcüleri tarafından pazarlamaya çalışıyorlar.

Cumhur ittifakını destekleyen medya kanalları sadece destekledikleri parti mensuplarını ağırlıyorlar. Millet ittifakını ve diğer muhalif ittifakları destekleyen az sayıdaki televizyon kanalı ise cumhur ittifakını ve mevcut hükümeti eleştirecek kişileri programlarına davet ediyorlar. Çok ilginç gözlemler yapmak da mümkün. Örneğin, cumhur ittifakına dâhil televizyon kanalları küçük ve cılız tabela partilerinin genel başkanlarını ve retorik sanatını çok iyi icra edebilen seçilmiş sözcülerini sıklıkla programa davet ederek bunların cımhur ittifakını destekledikleri mesajını vermeye çalışıyor. Oysa hiçbir şekilde yüzde 1’in üzerinde bir oy alamayacak olan bu ehemmiyetsiz parti başkan ve sözcülerinin davet edilmesi tamamen algı yönetimi ile alakalı. Özetle, bir anlamda medya içinde de kesin ayrışma ve hatta ittifak oluşmuş durumda. Haber kanallarının istisnasız tamamı aşırı bir partizan dil kullanıyorlar ve tamamen taraflı yayın yapıyorlar.

Tüm bu siyasi partilerin tek gayeleri bir siyasi ittifaka dâhil olmaya çalışarak meclise girmek... Pek çoğunun bir kitle partisi, dava partisi olma gayeleri yok!.. Aslında siyasi bir iddiaları da sözkonusu değil! Tek, ama tek gayeleri parti başkanı ve onun etrafındaki birkaç siyasetçinin parlamentoya girmesi!... Bu ifadelerimizin sadece küçük-cılız-ehemmiyetsiz tabela partileri için geçerli olduğunu tekrar belirtmekte yarar görüyoruz.


II. İTTİFAK SİYASETİ

2017 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve önümüzdeki 2023 seçimleri Türk siyasetinde iki önemli değişikliği gündeme getirmiştir: İttifak siyaseti ve parti enflasyonu.

Yeni cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde devlet ve hükümet başkanı olarak görev yapacak cumhurbaşkanı adayının seçilebilmesi için geçerli oyların salt çoğunluğunu alması (en az yüzde 50 oran+1 oy) gerekmektedir. Eğer hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamazsa, ilk turda en çok oy alan iki aday arasında ikinci tur yapılır ve ardından salt çoğunluğu alan aday seçilir. Siyasal sistemimizde bu değişim neticesinde partili siyaset bir anlamda ittifak siyasetine dönüşmüş ve partiler arasında ittifakı adeta zorunlu hale getirmiştir. Bu gelişme neticesinde Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı adı verilen iki ayrı ittifak Türkiye siyasetinde yerini almıştır.

İttifak siyasetinde seçimi kazanmak 50+1 oranına bağlanmış olduğundan büyük partiler küçük partilerin desteğine muhtaç durumdadırlar. Bir başka ifadeyle oypotansiyeli fevkalade düşük olan tabela partilerinin desteği iktidarı kazanma açısından bir öneme sahip olmuştur. Bu realitenin farkında olan bir kısım siyasetçiler 2023 seçimlerine yatırım yaparak 2017 yılından itibaren siyasi parti kurma çalışmalarını hızlandırmışlardır. İktidar partisi ve diğer siyasi partiler daha da güçlü görünmek için küçük partileri kendilerine dâhil etme yarışına girmişlerdir. İktidar partisinin ve diğer muhalefet partilerinin tabela partileri ile ittifak kurma istekleri siyasi parti enflasyonunu hızlandırmıştır.


III. İTTİFAK SİYASETİ ve PARTİ SAYISINDAKİ ANORMAL ARTIŞ: PARTİ ENFLASYONU

T.C. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın web sayfasında yeralan verilere göre ülkemizde halen faal durumda olan toplam siyasi parti sayısı 121’ dir. 1983-2016tarihleri arasında yani toplam 33 yıl içerisinde kurulan siyasi parti sayısı 65’ dir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulanmaya başladığı 2017 yılındangünümüze değin kurulan siyasi parti sayısı ise 56’dır. (bkz Grafik ve Tablolar)

Grafik-1: Türkiye’de Kurulan Siyasi Parti Sayısı (1983-2022)

Türkiye 2020 yılı başlarından itibaren çok yoğun olarak 2023 seçimlerini konuşmaktadır. Başta devlet ve hükümet başkanı olarak görev yapan cumhurbaşkanının 2023 seçimlerinde tekrar görevde kalma isteği sözkonusu seçimi Türkiye gündeminin başköşesine taşımıştır. Muhalefet partileri ise geçtiğimiz 20 yıldan bu yana iktidarda bulunan siyasi partinin ülkeye büyük zararlar verdiğini ve tahribatın giderek büyüdüğünü ifade ederek 2023 seçiminin çok kritik ve hayati önem haiz olduğunu dile getirmektedirler. Deyim yerindeyse 2023 seçimleri şimdiden bir “meydan muharebesi” ne dönüşmüş durumdadır. 2023 seçimlerini bu açıdan bir “seçim muharebesi” olarak adlandırmayı uygun görüyorum.

2023 seçim muharebesine yönelik çalışmalar özellikle 2020 yılından bu yana hız kazanmış ve bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmek isteyen siyasetçilerin iştahını kabartmıştır. Nitekim verilerin çok açık olarak ortaya koyduğu üzere 2020 yılında toplam 24, 2021 yılında ise toplam 20 yeni siyasi parti kurulmuştur. Bu rakamlar oldukça çarpıcıdır. Önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere yeni parti kurma trendinin ortaya çıkmasının tek gayesi bir büyük ittifaka yanaşmak ve o ittifak içerisinde yer alarak ya da en azından dışarıdan destekleyerek meclise giriş yapma şansını elde etmektir. Siyasi parti kuranların ekseriyetinin gayesi tek kişi de olsa parlamentoda görev yapabilme imkânına kavuşabilme arzusudur.

Tablo-1: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Uygulanmaya Başladığı Tarihten 
Günümüze Değin Kurulan Siyasi Partiler (2017-2022)
Kaynak: T.C. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Faaliyette Olan Siyasi Partiler 
https://www.yargitaycb.gov.tr/kategori/108/faaliyette-olan-siyasi-partiler


IV. PARTİ ENFLASYONU: YENİ SİYASİ PARTİLERİ KURANLAR KİMLER ve NEYİ AMAÇLIYORLAR?

Parti enflasyonu konusunda iki kilit sorunun cevabını vermeliyiz:

1.Soru: Siyasi parti kurma neden cazip hale gelmiştir ve parti kurmanın gerisinde yatan ana sebep nedir?

Bu ilk sorunun cevabını esasen yukarıda vermiş bulunuyoruz. İlk sorunun cevabı bize göre açıktır ve samimi bir dille ifade edilmelidir: Özellikle 2020 ve 2021 yılında ivme kazanan parti enflasyonun tek gayesi ittifak siyasetine dâhil olmakve argo deyimle “meclise kapak atmaktan” başka bir şey değildir.

2.Soru: Siyasi partiler kimler tarafından kurulmaktadır?

İkinci sorunun cevabı da fevkalade önemlidir; bu soruya da yine dürüst ve samimi bir cevap verilmelidir. Öncelikle siyasi parti kurulmasına liderlik eden kişi ve yakın arkadaşlarının bir analizini yapmak gerekir.
Kariyer siyasetçileri. Geçmişten bu yana partizan siyasetin içerisinde yaşamlarını sürdürmüş olan bazı gedikli kariyer siyasetçileri mevcut siyasi partiler içerisindekendilerine yer bulamadıkları için bir parti kurarak ittifak siyaseti yoluyla meclise girme hevesindedirler.

Dışlanmış siyasetçiler ve küskünler. Mevcut siyasi parti liderleri ile anlaşmazlığa düşen, tekrar aday gösterilmeyen, partiden dışlanan, partiden ihraç edilen vb. siyasetçiler bu grupta yer almaktadır. Bu gruptaki siyasetçileri “küskünler” olarakadlandırabiliriz. Bu küskün siyasetçiler 2023 seçimlerinde küçük ya da cılız partilerin dahi ittifak siyasetinde belirli bir siyasi güce sahip bulunduklarının farkında oldukları için hızla partilerini kurmuşlar ve seçime katılabilme yeterliliğini yerine getirmek için çalışmalarını hızlandırmışlardır. Eski başbakan ve Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanlığını yaptığı GelecekPartisi, Ali Babacan'ın genel başkanlığını yaptığı Demokrasi ve Atılım Partisi, Öztürk Yılmaz'ın kurduğu Yenilik Partisi, eski Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin kurduğu Memleket Partisi, İYİ Parti'den ayrılan Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın kurduğu Zafer Partisi “küskünler partileri”nin başlıcalarıdır. (Tablo-2)

Tablo-2: “Küskünler” Tarafından Kurulan Siyasi Partiler (*)
(*) Bu listeye ciddi manada tanınırlığı ve siyasi gücü olmayan az sayıdaki diğer küskün siyasetçilerin kurduğu partileri dâhil etmemiş bulunuyoruz.

Merhum siyasetçilerin politik mirasını devralan siyasetçiler tarafından kurulanideolojik ve nepotik partiler. Türkiye’de ötedenberi lider eksenli bir siyasi kültür geçerli olmuştur. Karizmatik ve etkili siyasetçiler uzun süreli ve kalıcı siyasi liderliklerini sürdürmüşlerdir. Mütemadi siyasi liderliğin ülkemizde yaygın olması “oligarşinin tunç yasası6 ile de açıklanabilir. Türk siyasi kültüründe siyasi parti başkanlarının parti içindeki hegemonyaları “lider diktası” ya da “lider sultası” adı verilen bir sorunu ortaya çıkarmıştır. Öyle ki, bir siyasi liderin vefatından sonraki politik mirası bile bir değer taşımaktadır.

6 Alman sosyolog Robert Michels’e göre oligarşinin tunç yasası “belirli bir zümre”nin egemenliğiifade eden bir organizasyon ya da yönetim biçimidir. Michels’in ünlü “her kim bir organizasyondan sözediyorsa oligarşi’den söz ediyor” sözleri “oligarşinin tunç yasası” olarak adlandırılmıştır. Bkz. Michels, Robert. [1911] 1968. Political Parties: A Sociological Study of the Oligarchical Tendencies of Modern Democracy. Trans. Eden and Cedar Paul. New York: Free Press.s. 365.

27 Şubat 2011'de hayatını kaybeden Necmettin Erbakan'ın siyasi mirasının siyasi partiler arasında paylaşılamaması gibi bir durumu öncelikle belirtmekte yarar görüyoruz. Türkiye'nin eski başbakanlarından Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan 23 Kasım 2018 tarihinde Millî Görüş ilkesini benimseyen Yeniden Refah Partisi adını taşıyan bir siyasi parti kurmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti 8. Cumhurbaşkanı ve 19. Başbakanı Turgut Özal'ın en büyük oğlu Ahmet Özal da Fatih Erbakan gibi merhum Turgut Özal’ın siyasi mirasından menfaat elde etmeye çalışan bir başka siyasetçidir. Ahmet Özal halen Teknoloji ve Kalkınma Partisi (TEK) adını taşıyan bir siyasi partinin genel başkanlığını sürdürmektedir.

Bir üçüncü örnek 1993 yılında Muhsin Yazıcıoğlu tarafından kurulan Büyük Birlik Partisi’dir. Türk milliyetçiliği ve Türk-İslam sentezi ekseninde görüşleri benimseyen Yazıcıoğlu’nun popüleritesi ve dolaysıyla oy potansiyeli yol arkadaşları ve takipçileri tarafından heba edilmek istenmemiştir. Yazıcıoğlu’nun vefatının ardından Büyük Birlik Partisi Mustafa Destici başkanlığında yokluna devam etmiştir. Küçük ve cılız bir parti olmasına rağmen Büyük Birlik Partisi Cumhur İttifakı’ne dâhil olarak gücünü artırmaya çalışmaktadır. Nitekim parti başkanı Mustafa Destici bir önceki seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi listesinden aday gösterilmiş ve meclise girebilme şansını yakalamıştır.

Tablo-3: Merhum Siyasetçilerin Politik Mirasını Devralan Yakınları Tarafından Kurulan 
Nepotik Partiler

Yeniden Refah Partisi ve Teknoloji ve Kalkınma Partisi merhum siyasetçilerin siyasi mirası üzerine kuruldukları için “nepotik partiler” olarak adlandırılabilir. Nepotizm ve kronizm aslında iç içe kavramlar olarak düşünülebilir. Nepotizmde akrabalık; kronizmde ise arkadaşlık ve dostluk esastır. Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde kurulan Büyük Birlik Partisini ise “kronizm” kategorisinde değerlendirmek daha doğru olur. Parti, Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşı Mustafa Destici liderliğinde yoluna devam etmektedir ve halen ittifak siyasetinde oynadığı rol dolayısıyla kendine bir rant arayışında başarılı olduğu söylenebilir.


V. MEVCUT SİYASİ PARTİLER, İTTİFAK SİYASETİ ve İTTİFAKÇILIK

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde halen 14 parti temsil edilmektedir. Bunlar;Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), İYİ Parti, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Memleket Partisi, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Demokrat Parti (DP), Büyük Birlik Partisi (BBP), Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Saadet Partisi (SP), Yenilik Parti (YP) ve Zafer Partisi’dir. 14 siyasi partiden TBMM’nde grubu bulunan siyasi parti sayısı 5’tir geri kalan 9’unun TBMM’nde grubu bulunmamaktadır. (Bkz. Tablo- 4, Tablo-5)

Tablo-4: TBMM’nde Temsil Edilen Siyasi Partiler(Grubu Bulunan Siyasi Partiler)

TBMM’nde temsil edilen 14 siyasi parti 2023 seçimlerine ittifak siyaseti uygulayarak hazırlanmaktadırlar. 2023 seçim yarışı için kurulmuş iki büyük ittifak bulunmaktadır: Cumhur ittifakı ve millet ittifakı. 
(Tablo-6)

Cumhur İttifakı 20 Şubat 2018 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasında kurulan seçim ittifakıdır. Millet İttifakı ise 5 Mayıs 2018 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti (İYİ), SaadetPartisi (SAADET) ve Demokrat Parti (DP) tarafından kurulmuş bir ittifaktır. İttifaka daha sonra Gelecek Partisi (GELECEK) ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) dâhil olmuştur.

Tablo-5: TBMM’nde Temsil Edilen Siyasi Partiler(Grubu Bulunmayan Siyasi Partiler)
(*) TBMM'de siyasi parti grubu oluşturmak için gerekli milletvekili sayısı 20'dir.
Tablo-6.1: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Cumhur İttifakı

Tablo-6.2: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Cumhur İttifakını Desteklediğini
Beyan Eden Siyasi Partiler(*)
(*) Listede yeralan siyasi partiler deyim yerindeyse Cumhur İttifakı ile göz kırpma eğilimindedirler. Kendilerine bir alan buldukları takdirde desteklerini sürdürecekleri 
ya da ters bir siyaset izleyecekleri anlaşılmaktadır.

Tablo-6.3: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Millet İttifakı

Bu iki ittifak dışında kurulmuş Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği adı altında kurulmuş iki ayrı ittifak daha bulunmaktadır. Emek ve Özgürlük İttifakı 25 Ağustos 2022 tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) tarafından kurulmuş bir siyasi ittifaktır. Sosyalist Güç Birliği ise 21 Ağustos 2022'de Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye Komünist Hareketi (TKH), SOL Parti ve Devrim Hareketi tarafından kurulmuş bir siyasi ittifaktır. Bu iki ittifak içerisinde yer alan siyasi partilerin hemen tamamı sol eksenli ideolojileri (devletçilik, kamuculuk, sosyalizm, komünizm vb.) ve kamulaştırma, anti-kapitalizm, toplumsal eşitlik, laiklik, anti-emperyalizm gibi ilkeleri savunmaktadırlar. Bu iki siyasi ittifakın içerisinde yeralan bazı siyasi partilerin kuruluş gayesi ise kürt etnik siyaseti üzerinedir.

Tablo-6.4: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Emek ve Özgürlük İttifakı

Tablo-6.5: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Sosyalist Güç Birliği İttifakı


Tablo-6.6: Türkiye’de Mevcut Siyasi İttifaklar: Ata İttifakı


VI. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Yaklaşık 30 yıldan bu yana Kamu Tercihi (Public Choice) alanında çalışmalar yapan bir araştırmacıyım. Kamu tercihi, siyaseti “devleti yönetme sanatı” değil, “devleti yozlaştırma sanatı” olarak ele alır ve bu çerçevede inceler. Kamu tercihi açısından bir siyasi partinin ana gayesi herestetik sanatını iyi icra ederek iktidarı kazanmak ve daha sonra da imkânlar elverdiğinde devleti tamamen ele geçirmektir. Herestetik bir siyasi liderin ya da bir siyasi partinin muhtelif politik manipülasyonlar ve politik manevralardan yararlanarak iktidarı kazanma ve iktidarda kalma stratejileri (taktikleri) yürürlüğe koyması demektir.7 Kamu tercihi literatüründe log-rolling olarak bilinen ittifakçılık da herestetiğin bir aracı ve yöntemidir.8

7 Aktan, C. C., (2022), “Herestetik, Retorik ve Siyasi Mühendislik (Seçime Dayalı Demokrasilerde Siyasal İktidarın Kurumları Ele Geçirmesi ve Devlete Çökmesi: Kamu Tercihi Perspektifi”, Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 14 (1): 89-108., https://doi.org/10.53881/hiad.1124565
8 Aktan, C.C. (2019). “Logrolling, İttifak Ve Oy Ticareti (Kamu Tercihi Perspektifinden Siyasal Aktörler Arasında Menfaat Alış-Verişi)”, içinde: C.C.Aktan, Kamu Tercihi İktisadı ve Anayasal Politik İktisat, Ankara: Seçkin Yayınları.

Türkiye’de siyasetin yapılış tarzı ve siyaset pratiği kamu tercihi araştırma programı üzerine çalışma yapmak isteyenler için adeta bulunmaz bir labarotuvardır. Önemle belirtelim ki, 2023 seçim muharebesine doğru Türk siyasetindeki partizanlık ve ittifakçılık eğilimleri çok çirkin boyutlara doğru ilerlemektedir.

2017 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sadece bugün için değil, gelecek nesillerin de katlanacağı çok ciddi maliyetler ortaya çıkarmıştır. Türk tipi başkanlık modeli olarak adlandırılan bu yeni sistem demokratik standartlarda büyük gerilemelere sebebiyet vermiş ve anayasal hukuk devleti ilkelerini ciddi manada tahribata uğratmıştır.

2017 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geleneksel partisiyasetini de değiştirmiş ve ittifak siyasetini gündeme getirmiştir. Nihayetinde “menfaatçilik” anlamına gelen ittifak siyaseti (ittifakçılık) siyaset ahlakı açısından da çok ciddi bir deformasyon ve dejenerasyon yaratmıştır.

Hemen not edelim, parlamenter demokrasilerde seçim öncesinde veya sonrasında siyasi partiler arasında iş birliği anlamına gelen “siyasi ittifak” (political allliance) kavramı ile bizim bu çalışmada ele aldığımız ittifak olgusunu birbirinden tamamen ayırmamak, fakat aynı zamanda birbirine karıştırmamak da gerekir. Koalisyon hükümetleri bir genel seçim sonrasında hükümetin kurulamaması durumunda ülkede yaşanacak olan siyasi istikrarsızlığın ve yeniden seçim yapılarak seçim harcamalarının tekrarlanmasının önüne geçilmesi maksadıyla kurulur. Türkiye’de hali hazırda gündemde olan “ittifak” meselesi “koalisyon” kavramından farklıdır. 2017 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirdiği bir zorunluluk olan ittifak konusunu “koalisyon” adı verilen siyasi iş birliği ve siyasi ittifaktan ayırmak gerekir.

2020 yılı başlarından günümüze değin ittifak siyasetinden menfaat elde etme ve rant kollama gayesine yönelik olarak çok sayıda yeni siyasi parti kurulmuştur. 2023 seçimleri adeta bir “seçim muharebesi”ne dönüşmüş durumdadır. Partizanlık ve ittifakçılık siyasi ahlak ilkelerini adeta yerle bir etmiştir.

İttifak siyasetinin ortaya çıkardığı ahlaki sorunun başında seçim fırsatçılığı gelmektedir. İttifakçılık ile menfaatçilik eş anlamdadır. “Vatan, Millet, Sakarya” edebiyatı ve hamaset siyasetinin gerisinde yatan menfaatçilikten başka bir şey değildir. “Vatan”, “Millet”, “Memleket” ve benzeri sıfatları kullanarak kurulmuş olan partilerin tamamının “memleketçilik” söylemleri hiç tereddütsüz özünde “menfaatçilik”ten başka bir şey değildir.

Bir parti kurulması için gerekli asgari kurucu ve üye sayısı dışında geniş bir üye ağı olmayan, bir apartman dairesinde parti merkezi olarak kiralanan daire dışında ülke çapında il ve ilçe merkez binaları bulunmayan tabela partileri; merhum siyasetçilerin mirası ve gölgesinden istifade etmek için kurulan nepotik partiler; küskün siyasetçilerin kurduğu partiler; ideolojik partiler ve diğerleri ittifak siyasetinde yerlerini almışlardır.

Belli bir seçmen kitlesine sahip olmayan, başka bir ifadeyle ehemmiyetsiz bir oy potansiyeline sahip olan küçük ve cılız partiler ittifak siyasetine dâhil olmak için canla ve başla çalışmaktadırlar. Türkiye'de esamesi okunmayan ya da kıymeti harbiyesi olmayan kıytırık partiler rant kollama yarışı içerisindedirler. Seçim fırsatçısı tabela partilerinin “log-rolling” siyaseti ve “at pazarlığı”na benzeyen gayriahlaki pazarlıkları ülkemizde siyasi ahlakın geldiği noktayı gözler önüne sermektedir.

İttifak siyasetinde istisnasız her siyasi partinin gündeminde tek bir gaye vardır: menfaat. İttifakçılık siyasetinin gayesi menfaatçilikten başka bir şey değildir. Bu kadar siyasi parti kurulmasının sebebi nedir? 1983-2016 tarihleri arasında yani 33 yıl içerisinde kurulan siyasi parti sayısı 65; Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulanmaya başlandığı 2017 yılından günümüze değin kurulan siyasi parti sayısı ise 56 dır. 33 yılda kurulan parti sayısı ile son 6 yılda kurulan parti sayısının neredeyse birbirine eşit olmasını ne ile açıklayabiliriz?

Siyasi ahlak açısından sorgulanması gereken ana mesele “manfaatçilik”tir, fakat 2023 seçim muharebesinde bizim tespit edebildiğimiz bazı gözlemleri de burada not etmekte yarar görüyoruz:
  • Tabela partilerinin kaç tane üyesi vardır? Oy potansiyeli nedir?
  • Küskünlerin kurduğu siyasi partilerin gücü ve oy potansiyeli nedir? Partiyi kuran tanınmış kişi dışında partiyi temsil eden kadrolar kimlerdir ve nerededir? Estetik görsele sahip olan ve hitabet sanatını iyi bilen bir parti sözcüsü görüntüsel değil midir? Ortada siyasi parti lideri ve parti sözcüsü dışında ehil kadrolar var mıdır?
  • Küskünler açısından sıklıkla sorulan bir başka soru: İktidardaki parti ve lideri tarafından eğer tarafınıza eski makamınıza eşdeğer bir makam sunulmuş olsaydı partiden ayrılır mıydınız? Biat ve itaatinizi sürdürmekten vazgeçer yine de bir siyasi parti kurma girişimini başlatır mıydınız?
Özetle ve sonuç olarak, her akşam televizyon kanallarında seyrettiğimiz filmlerin adı ve içeriği birbirine benzerdir:
  • Seyrettiğimiz filmin adı: QUID PRO QUO9
  • Oynadığımız oyunun adı (Oyun teorisindeki karşılığı) : TIT FOR TAT
  • Siyaset bilimindeki adı: LOG-ROLLING
  • Halk dilindeki karşılıkları: “Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini...”, “Sen benim kütüğümü yuvarla, ben de seninkini...”
9 C. C. Aktan, “QUID PRO QUO -İttifak Siyaseti ve Demarşi-
”https://www.researchgate.net/publication/349110312_QUID_PRO_QUO_Ittifak_Siyaseti_ve_De marsi

İşte, Türkiye siyasetinde aylardır konuştuğumuz ittifak kelimesinin gerisinde bunlar bulunuyor: 
QUID PRO QUO... TIT FOR TAT... İTTİFAK...


Çözüm Önerisi...

Türkiye’de mevcut siyasetin devleti yönetme sanatı olmaktan tamamen uzaklaşarak devleti yozlaştırma sanatına dönüşmesi, partizanlığın yaygınlaşması, toplumsal kutuplaşma ve ayrışmanın tehlikeli boyutlara ulaşması, iktidarda kalma uğruna kurumların (müesseselerin) ele geçirilmesi, demokratik standartların gerilemesi, devletin keyfî ve günü birlik kararlarla yönetilmesi vb. sorunlar çok ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Menfaatçiliğe dayalı parti siyasetinin (particilik/partizanlık) ve halen içinde bulunduğumuz ittifak siyasetinin (ittifakçılık) ortaya çıkardığı sorunların ve yozlaşmaların ortadan kaldırılmasının ana çözümünün “partisiz demokrasi”olduğuna inanıyorum. Bu çalışmanın yazarı modern demokrasilerin pek çok açıdan başarısız olduğuna inanmakta ve demokrasiye alternatif bir demarşi rejimini savunmaktadır.10 Birbirinin tamamlayıcısı iki farklı demarşi tasarımından söz edilebilir:

Anayasal demarşi. Devletin görev ve fonksiyonlarının, güç ve yetkilerinin formel ve informel kurallar ve kurumlarla etkin bir biçimde sınırlandırılmasını ifade eder. Anayasal demarşi önerisinde çok güçlü bir “anayasacılık” fikriyatı geçerlidir.11

Sortisyonel demarşi. Devlet temsilcilerinin ve yöneticilerinin oylama yöntemi ile değil, kura ile rastgele seçilmesini ve aynı zamanda temsilcilerin/yöneticilerin görevde kalma süresinin belirli bir zaman dilimi ile dönemsel sınırlandırılmasını ifade eden bir öneridir.

Sortisyonel demarşi seçim, oylama, siyasi partilere vs. yer vermeyen bir partisiz demokrasi tasarımıdır. Anayasal demarşi ise güçlü bir anayasacılık felsefesine dayalı anayasal demokrasi savunusudur.

10 Demokrasi eleştirileri ve demarşi fikriyatı üzerine başlıca çalışmalarımız için bkz. Aktan, C.C. (1994). “Çoğunlukçu Temsili Demokrasi Fazilet Rejimi Değildir”, Demokrasi Gündemi, Sayı:18,1994/2, s.69-70. ; Aktan, C.C. (1996). “İktidarın Sınırlandırılması ve Ekonomik Anayasa”, İşveren Dergisi, Cilt 35, Sayı 3, Aralık 1996. ; Aktan, C.C. (1998). “Demokrasi Despotizm Değil midir”?, Türkiye Günlüğü, Eylül-Ekim 1998. S. 65-68. ; Aktan, C.C. (1999). “Kahrolsun Demokrasi, Yaşasın Demarşi!...”, Yeni Türkiye Dergisi, Eylül-Ekim 1999. Yıl 5, Sayı 29. s. 201- 207. ; Aktan, C.C. (ed) (2005). Demokrasi, Demarşi ve Poliarşi, Konya: Çizgi Kitabevi, 2005. ; Aktan, C.C. (2005). “Demokrasi Eleştirileri”, Sivil Toplum Dergisi. ; Aktan, C.C. (2017). Demokrasi Eleştirisi ve Demarşi, Ankara: Orion. ; Aktan, C.C. (2020). Davranışsal Politik İktisat, Konya: Litera Türk. ; Aktan, C.C. & D.Dileyici (2007). “Demokrasi Eleştirileri Ve Kamu Tercihi Perspektifinden Demokrasinin Başarısızlığı”, İçinde: Coşkun Can Aktan & Dilek Dileyici., Kamu Tercihi, Ankara: Seçkin Yayınları. ; Aktan, C.C. & A.Özen (2010). “Demokrasilerde Siyasal Gücü Sınırlayacak Hukuk Ve Hukuk-Dışı Kaynaklar Ve Kurumlar”, Hukuk Ve İktisat Araştirmalari Dergisi, Cilt 2, Sayı 1.
11 Anayasal demokrasi ve anasayal demarşi kavramlarının benzerlik ve farklılıkları için bkz. Aktan, C.C. (2017). Demokrasi Eleştirisi ve Demarşi, Ankara: Orion.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, bırakınız mevcut siyasetçilerimizi siyaset bilimcilerimizin ve popüler entellektüellerimizin tamamı henüz demarşi fikriyatını anlama ve tartışma aşamasından oldukça uzaktır. Bu sözlerimizin bir küçümseme ve aşağılama olarak değerlendirilmemesi gerekir. Türkiye’deki elit“intelligentsia” ya da “intelligentia” maalesef demokrasinin imkânsızlığını ve başarısızlığını henüz anlamış ve kavramış değildir. Demokrasinin ana sorunu kötü yöneticiler ya da kötü politikacılar değil; onları seçen milletin iradesidir. Seçim sandığından çıkan defolu akıl ve zihinleri aydınlatmak ve akıllandırmakimkânsızdır. Aynı şekilde seçim sandığındaki oy pusulalarının üzerindeki her mühür karakter bozuklukları ile dopdoludur. Bilgi, ahlak, erdem, dürüstlük, onur, şeref, haysiyet, adalet, hakkaniyet gibi değerleri olmayan insanlara “siz oy kullanmayın” diyerek sandığa gitmekten men edebilir misiniz?

Bugünkü sığ siyaset kültürümüzde “partisiz demokrasi” önerisini anlamaya çalışacak ve tartışacak tek bir siyasi lider dahi bulabilmek muhtemelen mümkün değildir. “Menfaatçilik” peşinde koşan siyasi liderlerin partisiz demokrasi gibi radikal bir siyasi rejim önerisine ilgi göstermelerini beklemek hayalcilik olur.

Partisiz demokrasi (demarşi) fikriyatı ahlak ve erdemle siyasetin buluşabileceği bir zaman dilimini beklemek zorundadır. Bu çalışma en azından ülkemizdeki ittifakçılığın nasıl bir ahlaksız siyasete dönüştüğünü ortaya koyması açısından itiraz edilemeyecek bazı tespitler sunmaktadır.

Demarşi önerimizin şimdilik çöp kutusunda beklemekten başka bir şansı bulunmamaktadır. Bunun pekâlâ farkındayız ve bilincindeyiz... Belki günün birinde o çöp sepetinde buruşturulmuş kağıt parçalarını bulup gün ışığına çıkaracak bilgili, ahlaklı ve erdem sahibi insanlar çıkar; bu fikriyat güçlü bir vizyon, adanmışlık ve kararlılık ifade eden bir misyonla buluşur ve ardından“partisiz demokrasi” adını verdiğimiz demarşi hayata geçirilmiş olur.

Sortisyonel demarşi bir ütopya ya da hayal değildir; fakat henüz zamanı gelmemiş bir fikriyat olarak kabul edilebilir. Menfaatçilik ve ittifakçılık peşinde koşan bir siyasi kültürde sortisyon, rotasyon, epistokrasi gibi kavramları içeren demarşi fikriyatını anlatmak doğrusu kolay değildir. Partisiz siyaset idealine ulaşıncaya kadar mücadele rotası siyasi iktidarın güç ve yetkilerini sınırlamaya dönük biranayasacılık felsefesi ve anayasal demarşi olmalıdır.



YAZARIN BEYANI

Katkı Oranı Beyanı: Yazar çalışmaya tek başına katkı sağlamıştır.
Destek ve Teşekkür Beyanı: Çalışmada herhangi bir kurum ya da kuruluştan destek alınmamıştır.
Çatışma Beyanı: Çalışmada herhangi bir potansiyel çıkar çatışması söz konusu değildir.


KAYNAKÇA

Aktan, C. C. (1994). “Çoğunlukçu Temsili Demokrasi Fazilet Rejimi Değildir”,Demokrasi Gündemi, Sayı: 18, 1994/2, s. 69-70.
Aktan, C. C. (1996). “İktidarın Sınırlandırılması ve Ekonomik Anayasa”, İşveren Dergisi, Cilt 35, Sayı 3, Aralık 1996.
Aktan, C. C. (1998). “Demokrasi Despotizm Değil midir?”, Türkiye Günlüğü, Eylül-Ekim 1998. s. 65-68.
Aktan, C. C. (1999). “Kahrolsun Demokrasi, Yaşasın Demarşi!...”, Yeni TürkiyeDergisi, Eylül-Ekim 1999. Yıl 5, Sayı 29. s. 201-207.
Aktan, C. C. (2005). “Demokrasi Eleştirileri”, Sivil Toplum Dergisi.
Aktan, C. C. (ed), (2005). Demokrasi, Demarşi ve Poliarşi, Konya: ÇizgiKitabevi.
Aktan, C. C. (2017). Demokrasi Eleştirisi ve Demarşi, Ankara: Orion.
Aktan, C. C. (2019). “Logrolling, İttifak Ve Oy Ticareti (Kamu Tercihi Perspektifinden Siyasal Aktörler Arasında Menfaat Alış-Verişi)”, içinde: C.C.Aktan, Kamu Tercihi İktisadı ve Anayasal Politik İktisat, Ankara: Seçkin Yayınları.
Aktan, C. C. (2020). Davranışsal Politik İktisat, Konya: Litera Türk.
Aktan, C. C. (2022). Herestetik, Retorik ve Siyasi Mühendislik (Seçime Dayalı Demokrasilerde Siyasal İktidarın Kurumları Ele Geçirmesi ve Devlete Çökmesi: Kamu Tercihi Perspektifi. Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi, 14 (1): 89-108., https://doi.org/10.53881/hiad.1124565.
Aktan, C. C. (2021). “QUID PRO QUO -İttifak Siyaseti ve Demarşi-
”https://www.researchgate.net/publication/349110312_QUID_PRO_QUO_Ittifak_ Siyaseti_ve_Demarsi
Aktan, C. C. & Dileyici, D. (2007). “Demokrasi Eleştirileri ve Kamu TercihiPerspektifinden Demokrasinin Başarısızlığı”, İçinde: Coşkun Can Aktan & Dilek Dileyici., Kamu Tercihi, Ankara: Seçkin Yayınları.
Aktan, C. C. & Özen, A. (2010). “Demokrasilerde Siyasal Gücü SınırlayacakHukuk Ve Hukuk-Dışı Kaynaklar Ve Kurumlar”, Hukuk Ve İktisat Araştirmalari Dergisi, Cilt 2, Sayı 1.
Michels, R. [1911] (1968). Political Parties: A Sociological Study of the Oligarchical Tendencies of Modern Democracy. Trans. Eden and Cedar Paul. New York: Free Press.
T.C. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı. Faaliyette Olan Siyasi Partiler 
https://www.yargitaycb.gov.tr/kategori/108/faaliyette-olan-siyasi-partiler



Ek-1: Türkiye’de Faal Siyasi Partiler (1983-2022)
Kaynak: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı web sayfasından alınarak tarafımızca düzenlenmiştir.
TC. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Faaliyette Olan Siyasi Partiler
https://www.yargitaycb.gov.tr/kategori/108/faaliyette-olan-siyasi-partiler



Yorum Gönder

0 Yorumlar