Öncelikle gizli güçler dediğimiz zaman uzaylılar veya gözle görünmeyen yaratıklar veya daha farklı hiç bilinmeyen bir medeniyet akla gelmemelidir; gizli güçle doğaüstü yetenekleri veya görünmeyen güçleri kasdetmiyoruz! Gizli güçler ile temel ve gizli bir felsefesi, dünya görüşü olan, belirli hedefleri olan ve dünyadaki sosyal yapılar üzerinde tarihin bir döneminde (veya pek çok döneminde) etkili olabilmiş etkin gizli teşkilatlar veya örgütler kastedilmektedir. Zaten tüm istihbarat yapılanmalarının veya Derin Devletlerin temelini de bu gizli yapılar oluşturmaktadır.
Örneğin Katoliklik böyle bir yapıya sahiptir. Vatikan örgütlenmeleri çok gizlidir. Dünyayı 1000 yıldan fazla yönetmişlerdir. Vatikan’ın karanlık papazları, piskoposları sömürge sisteminin temel mimarlarıdır! Dünyadaki pek çok sosyal sistem üzerinde etkili olmuşlardır. Bir felsefeleri vardır, her ne kadar kendi içinde çok çelişse de! İnsanları yönetmek için ‘bir artı bir eşittir üç’, yani baba, oğul ve kutsal ruh, gibi garip çıkarsamaları vardır. Bakire bir kadının bir çocuk doğurduktan sonra halen bakire kalabileceğine, güneşin dünya etrafından döndüğüne, yaşayıp yaşamadığı halen tartışılan İsa’nın çarmıha gerilerek tüm insanların günahını çektiğine milyonlarca kişiyi inandırabilecek bir beyin yıkayıcı felsefeleri, inanç sistemleri ve ritüelik sistemleri vardır. Benzer şekilde Yahudilik de aynı özelliklere sahiptir.
Dünyayı çok uzun süredir bu tip organizasyonlar yönetmektedir. Yani dini yapılar veya dinlere karşı çıkan yapılar birbirleriyle çarpışmışlardır. Yahudilik, Protestanlık ve Katoliklik bir 2000 yıl bu gizli yapılanmaların ve cemaatlerin özünü oluşturmuştur.
İslamda, Türklerde, Osmanlı’da da tabii ki benzer gizli örgütler vardır. Fakat İslam bir din ve sosyal sistem olarak ele alındığında, diğerlerine oranla daha insancıl, eşitlikçi, sosyalist, hoşgörülü ve düzen kurucudur. İslamın da başlangıçta var olmasında kendi içindeki gizli örgütler mutlaka rol oynamıştır. Böyle bir gizli yapılanma aslında Yunan ve Helen eserlerinin (ve bilmediğimiz nice diğerlerinin) Arapça’ya çevrilerek saklanmasını sağlamıştır. İslam yükseliş dönemlerinde bir alternatif olarak Hristiyanlığa göre çok daha akılcı, tutarlı ve sistemlidir. Rönesansın ve Reformun Avrupa’da gelişmesi sırasında Arap, Türk, Pers ve Müslüman kültürlerinin büyük olumlu etkileri olmuştur. Pek çok Rönesans alimi veya Gül-Haç üyesi özellikle bu eserlere ulaşabilmek için Arapça veya Türkçe (Osmanlıca) öğrenmiş ve Müslümanlarla çok iyi temaslarda bulunmuşlardır. Tapınak Şövalyeleri ise Türklerle Anadolu’da yakın temaslar kurmuşlar, Türk geleneğinden, Bektaşi geleneğinden pek çok sembolizmayı, gizli felsefi öğeleri içlerine almışlardır. Aslında bu bilginin bir kısmı Hz. Ömer döneminde, Mısır’ın işgal edilmesi sırasında Mısır’dan kaçan Osiris rahiplerine ait bazı alt kültürlerin daha toleranslı olan Anadolu’ya yerleşmesi sonucu, Türklerle paylaşılmıştır1.
Yani Anadolu, gerek Pers, gerek Mısır, gerek eski Mezopotamya, gerekse Bizans ve Helen kültürlerinin bir araya geldiği ve kaynaştığı, hatta uzakdoğu kültürlerinin bile etkisinin yer yer görüldüğü bir erime potası halini almıştır. Türkler’in bu bölgeye 1071’den çok daha önce küçük gruplar halinde geldiği düşünülmektedir. Örneğin, Etrüsk’lerin Türklerin bir kolu olduğundan ve Göktürk alfabesine benzer bir alfabe kullandıklarından bahsedilmektedir2. Bu ortamda pek çok farklı kültür birbiriyle kaynaşmıştır. Dolayısıyla Anadolu kültürünün içinde farklı dinler, farklı bilgi sistemleri, felsefi sistemler erimiştir. Bu nedenle, gizli cemiyet yapısı da Anadolu’da çok ilerleme kaydetmiştir. Tapınak şövalyeleri zamanında, Anadolu’da çeşitli kaleler inşaa eden Avrupa’lı bu şövalyeler, bir süre sonra bu kültürlerden çok etkilenmişlerdir. Örneğin Mısır kültürü, Budist kültür, Türk kültürü, Pers kültürü, pek çok gizli cemiyet yapılarının içine girmiştir. Öyle ki, Masonluk, Bektaşilik ve Mevlevilikle ilgili gelenekler, gizli semboller, işaretleşmeler, söylemler birbirlerine çok benzemektedir; çünkü bu masonik bilgilerin çoğu aslında Batıya, Avrupa’ya Anadolu’dan götürülmüştür. Özellikle Tapınak Şövalyelerinin Vatikan’dan ve Fransa’daki engizisyondan kaçarak Britanya’ya ve İskoçya’ya yerleştikleri ve bugünkü masonluğun temelini attıkları düşünülürse, Masonluktaki temel bazı sembollerin, gizli işaretlerin veya felsefenin 11-13. yüzyıl arasındaki Anadolu’dan Batıya gittiği görülür3.
1 Cihangir Gener. Ezoterik ve Batıni Doktrinler Tarihi, Ank:Piramit, 10. Basım, 2004. S:34-46 ve 207-274; A. Nevzad Odyakmaz. Bektaşilik, Mevlevilik ve Masonluk, İst: Mephisto, 2005.
2 Wikipedia(son erişim 20 Temmuz 2007). Etrüskler, İtalya'nın Tiber ile Arno nehirleri arasında yeralan Etruria bölgesinde yaşamış ve MÖ 6.yüzyıla dek varlığını sürdürmüş bir halkın adı olup Eski Romalılar tarafından Etrusci veya Tusci adlarıyla tanımlanmışlardır. Etrüsk halkı ve kültürü zamanla Roma İmparatorluğu içinde erimiştir. Etrüskler İtalya’daki diğer kavimlerden çok daha ileri bir uygarlık düzeyindeydiler. Roma uygarlığının, mitolojisindeki ilahlardan, hukukundan yol yapım tekniklerine kadar, kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk uygarlığından almış olduğu günümüzde saptanmış durumdadır. Etrüskler’in dini, Çiçero’nun değindiği gibi, vahyedilmiş bir dindi ve 12’li sistemi baz alan bir inisiyatik örgütlenmeleri vardı. Kendilerine ait özgün bir dile sahip olan Etrüskler, Yunanlılar tarafından Tyrrhenoi veya Tyrrsenoi adlarıyla bilinmişlerse de kendilerini Rasna veya Raśna olarak tanımlamışlardır. Roma kenti, Etrüsklerin hakimiyet bölgesinde kurulmuş olup Romalıların Veii kentini talan etmelerine dek (MÖ 396) kentin Etrüsklerin yönetiminde olduğu sanılmaktadır. Yunan tarihçi Heredot'a göre Etrüskler, Lidya'dan İtalya'ya göç etmişlerdir, bunun yanı sıra pek çok tarihçi de Etrüskler ile doğu uygarlıklarının adetleri arasında bağ kurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Etrüsklerin kökeninin Doğu uygarlıklarına dayandığını savunurlar. MÖ 7-3 yüzyıllar arasında yaşamış Etrüsklere ait 80 iskeletten alınan DNA örnekleri Etrüsklerin genetiğinin bugünkü Anadolu Türkleri ile ilişkili olduğunu ispatlamış, Eski Yunan efsanelerinde de sıkça anlatıldığı gibi bu durum antik çağda Anadolu'dan İtalyan yarımadasına yapılan göçlerle açıklanmaktadır. Son dil bilim çalışmaları da Etrüsk dilinin ve alfabesinin Türklerin kullandığı dile ve alfabeye yakın olduğunu göstermiştir.
3 A. Nevzad Odyakmaz. Bektaşilik, Mevlevilik ve Masonluk, İst: Mephisto, 2005; Cihangir Gener. Ezotorik ve Batini Doktrinler Tarihi, Ank: Piramit, 2004, S: 207-274.
Dünyayı Yöneten Gizli Güçler – Ümit Sayın 54
11. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında etkin olan pek çok gizli örgütü bilmiyoruz. Sadece bazılarından izler kalmıştır. Ama hiç şüphe yok ki, gerek Hristiyan kültürlerinde gerekse müslüman kültürlerinde gizli örgütler ve cemiyetler varlıklarını yüzyıllarca, birbirine transforme olarak sürdürmüşlerdir. Bu gizli örgütleri araştırmak çok önemlidir, çünkü insanlık tarihini aydınlatacak gerçek öz bilgi bu gizli örgütlerin veya gizli yapıların içinde mevcuttur. Pek çok açıklanmayan olayı veya medeniyetlerin yükseliş veya çöküşlerini bu gizli yapıların içinde gelişen olaylarla açıklamak günün birinde mümkün olacaktır; ama bu konuda dezinformasyon da çoktur ve popülizm için pek çok yalan yanlış kitap yazılmaktadır!
Bir gerçek var ki, o da şudur: Hiç birşey göründüğü gibi değildir. Gördüğünüz her detayın altında, her farklı yapıda başka bir gerçeklik bulursunuz. Detaylara indiğiniz zaman size yeni kapılar açılır. Dünyadaki dev kapitallerin veya büyük gücün yönetilmesi söz konusu olunca da hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Dünyayı yöneten gizli teşkilatlar, cemiyetler veya güçler kendilerini ortaya koymazlar, kendilerini gizlerler. Gizli kalmayan bir güç, er ya da geç, düşman tarafından keşfedilecek, saldırılacak ve yok edilecektir. Bu nedenle dünyayı yönetmeye karar vermiş mekanizma yüzyılların deneyimiyle bu gerçeği bilmektedir ve teorisi en az 3000 yıllık bir teoridir. Sürekli üzerine yeni bilgiler eklenmiştir. Son 100 yıldır ise yeni bir enformasyon ve bilgi devrimi çağına giriyoruz. Bu çağda size sunulan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ne kadarının gerçek yönünü biliyorsunuz, bunu kimse bilemez. Bir başka gerçek varsa, o da 21. yüzyılın bir BÜYÜK AĞABEY çağı olacağı ve aynı George Orwell’in yazmış olduğu ‘1984’ isimli kitapta anlatıldığı gibi dünyayı yöneten gizli güçlerin veya cemiyetlerin dünyayı tam bir faşist Firavunlar devrine götürdüğüdür.
Biz Türkler ise bu kültürlerin arasında bir yerdeyiz ve bulunduğumuz coğrafya itibarıyla özellikle Yahudi kültürünün saldırısına fazla maruz kalacağımız bir dönemde yaşıyoruz. Özellikle bahsedilen son savaş (Armageddon) Yahudilerle Türkler ve Müslümanlar arasında yapılacaktır ve bu bir ölüm kalım savaşıdır! Bu nedenle varlığımızı sürdürebilmek için gözlerimizi açmamız ve gerçekleri çok iyi görmemiz gerekmektedir, aksi takdirde Türk ırkı ve Türk Kültürü bir 50 yıl içinde yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Gerekiyorsa bu kültürün içinden, Türkçü ve vatansever yeni bir kültür yaratmamız gerekmektedir. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeği görmüş ve bu kültürü yaratma atılımının ilk hamlelerini yapmıştır, ama ne yazık ki Atatürk’ü öldürdüğü iddia edilen gizli yapılanmalar4 , Türklere ve Müslümanlara son ağır darbeleri vurmaya hazırlanmaktadır. Siyonist Yahudi kültürü, onların içimizdeki Truva Atları olan Masonik Gizli Örgütler5 kesinlikle Türk Kültürünün ve Türk Medeniyetinin dostu değildir. Bu düşmanlığın örneklerine Osmanlı tarihinde, Cumhuriyet tarihinde rastladık, halen rastlamaktayız. Üst düzey masonik gizli örgütler kayıtsız şartsız İsrail veya Yahudiler için çalışmakta, Büyük İsrail planında gereken rollerini yapmaktadırlar! Bunun son kanıtını yıllardır milyonlarca dolar para akıttığımız ve bizi Amerika’da Ermeni Lobisine karşı desteklemesi için resmen satın aldığımız, ünlü Yahudi Örgütü ADL (Anti-Defemation Leage) göstermiştir. ADL bir soykırımın sadece Yahudilere yapıldığını uzun süredir iddia ederken, Büyük İsrail Projesinin gelişmesi kapsamında, sözde Ermeni Soykırımını kabul ettiğini açıklamıştır. Bu karar ABD’deki pek çok makamı etkileyecek ve 2008-2010 arasında büyük olasılıkla ABD senatosunda da sözde Ermeni Soykırım Yasası çıkarılacaktır.
4 Ogün Deli. AGONİ: Atatürk’ün Ölümündeki Sır Perdesi, İst: Lazer yayınları, 2004; Ogün Deli. Atatürk Nasıl Öldürüldü, İst. Akis Kitap, 2006; Ali Kuzu. Atatürk’ü Kimler Öldürdü, İst.: Bilge Karınca, 2006.
5 Masonik Gizli Örgütler ile Mason Cemiyeti kastedilmemektedir. Benzer yöntemler kullanan, tüm diğer gizli veya yarı gizli teşkilatlardan bahsedilmektedir. Bunların içinde belki en masumlarından bir tanesi Hür ve Kabul Edilmiş Mason Cemiyetidir (Mavi Localardır). Bilmeyenler tarafından Mavi Localar çok abartılmakta, çok farklı biçimlerde anlaşılmaktadır. Ayrıca bu kitabın masonlarla veya bir zamanlar aydınlanma hareketlerini planlamış, uygulamış Masonlarla bir sorunu yoktur. Sorun Türk kültürüne zarar vermeyi hedefleyen ve Büyük İsrail Projesini destekleyen Siyonist Felsefe ve Siyonist eylemlerledir.
Bunu Türkiye açısından yansıması ise katastrofik olacak, dev tazminatlar uluslararası mahkemeler tarafından karara bağlanacaktır. Ardında da toprak taleplerinin geleceği aşikardır! 22 Temmuz Seçimlerinde Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneğinin Büyük Locası tüm mason teşkilatı olarak bu konuda AB kriterlerini uygulamayı temel politika haline getirmiş bir partiye oy vermiş ve desteklemiştir.
Kuruldukları zaman insanlığın iyiliği ve kardeşliği, demokrasi için çalışan masonik teşkilatlar ne yazık ki, 19. yüzyılda Yahudi kültürünün etkisine ve kontrolüne girmiş bulunmaktadır. 20. yüzyılda ise bu teşkilatlar tamamen Yahudi Kültürünün ve Yahudi gizli örgütlerinin truva atları haline dönüşmüştür. Yahudi kültürünü bu başarılarından dolayı kutlamak gerekir. Şunu unutmamalı, biz Türklerin Yahudilerle veya Musevilikle veya Musa’nın getirmiş olduğu dinle bir sorunumuz yoktur. Bizim sorunumuz, Büyük Ortadoğu Projesi veya Büyük İsrail Projesine bu teşkilatların destek vermesidir. Büyük İsrail Projesi ise Müslüman kültürlerin sonunu getirmek, ülkelerini parçalamak ve Yahudilerin kuklası bir Kürdistan kurmayı hedeflemektedir. Bu planın sonunda Türkiye kaçınılmaz olarak Sevr koşullarına benzer koşullarla parçalanacaktır. Bizim derdimiz bu proje ve Yahudilerin veya bu gizli örgütlerin bu projeye destek vermesiyle ilgilidir. Bizim sorunumuz Musevi dini değildir; bizim sorunumuz Siyonizmin Emperyalist planlarıdır!
Dünyada neden gizli yapılar etkilidir? Bunun cevabını bu kitabı okuduktan sonra ve gizli yapıları biraz tanıdıktan sonra vereceksiniz. Bu kitap gizliliğe ve gizli örgütlere bir başlangıç ve tanışma kitabıdır.
Doç. Dr. Ümit SAYIN
0 Yorumlar