SPİNOZA’NIN EVRİMİ


SPİNOZA’NIN EVRİMİ 
(Zihin Üstüne Deneme’nin Tamamlanmamışlığı Üstüne) 


Gilles Deleuze 
Fransız Yazar, Filozof

Avenarius üç aşama ayırt ederek, Spinoza'nın evrimi sorusunu ortaya atar: "Kısa Deneme”nin natüralizmi, “Metafizik Düşünceler”in Kartezyen teizmi ve Ethika’nın geometrik tümtanrıcılığı.1 Kartezyen ve teist dönemin varlığı şüpheli iken, başlangıç olan natüralizm dönemi ve son olan tümtanrıcılık dönemi arasında büyük bir vurgu farkı görünür. Soruya dönecek olursak, Martial Guerult “Kısa Deneme” nin Tanrı=Doğa, Ethika’nın ise Tanrı=Töz eşitliği üstüne temellendirıldiğini gösterir. Ethika’nın ana teması tüm doğanın bir ve aynı töze ait olmasıyken, “Kısa Deneme”ninki tüm tözlerin bir ve aynı Doğa’ya ait olmasıdır. “Kısa Deneme” de Tanrı-Doğa eşitliği, Tanrı’nın kendisinin töz olmadığını fakat tüm tözleri açımlayan ve birleştiren “Varlık”olduğunu gösterir; Böylece töz, henüz kendisinin nedeni olmadığı, fakat yalnızca kendisi yoluyla anlaşıldığı için, kendisinin tam değerini bulamamıştır. Buna zıt olarak, Ethika’da Tanrı-Töz özdeşliği, öznitelikler ya da nitelikli tözlerin gerçekten tanrının özünü kurmaları ve şimdiden öz-nedenlilik özelliğine sahip olmaları ile ilgilidir. Şüphesiz aynı derecede güçlü bir  naturalizm de içermeleri yanında,Ethika tözün birliği üstüne temellenen tözsel bir özdeşlik tanıtlanırken, “Kısa Deneme”de tanıtlanan şey öznitelikler üstüne oturtulmuş Doğa ve Tanrı arasındaki bir “uyuşum”dur2. Ethika’da doğayı bir çeşit yerinden etme söz konusudur; onun Tanrı’yla özdeşliği, onu naturata ve naturans’ın içkinliğini ifadede  daha yetenekli yapacak şekilde kurulmak zorundadır.   

Tümtanrıcılığın zirveye çıktığı bu noktada, felsefenin kendisini dolayımsız olarak Tanrı’nın içine yerleştireceği ve Tanrı’yla başlayacağı düşünülebilir. Fakat, durum böyle değildir. Bu “kısa Deneme” için doğruydu: sadece o, Tanrı ile, Tanrı’nın varlığı ile başlar – 1. ve 2. bölüm arasındaki geçişte bulunan bir kopukluk  sonuçta sorun olarak durur. Fakat, bu sıkıntıyı aşmak için Spinoza sürekli gelişmenin bir yöntemini bulduğu Ethika’da ya da daha önce “Zihin Üstüne Deneme”de Tanrı’yla başlamayı  bilerek bir tarafa bırakır. Ethika’da  tüm öznitelikler tarafından kurulmuş töz olarak Tanrı’ya ulaşmak için verili tözsel özniteliklerden başlar. O böylece, dokuz önermesi hala eksik olan bu kısa yolu bularak olanaklı en çabuk şekilde tanrıya ulaşır. Zihin Üstüne Deneme’de de olanaklı en çabuk şekilde Ta nrı fikrine ulaşmak için verili bir doğru fikirden başlar. Spinoza’nın Tanrı ile başlaması gerektiği inancı öyle yaygındır ki en iyi yorumcular bile Deneme metninde uçurumlar olduğunu ve Spinoza’nın düşünmesinde tutarsızlıklar bulunduğunu düşünürler.3 Gerçekte, Tanrı’ya dolayımlı olarak değil, olanaklı en çabuk şekilde ulaşmak tamamıyla Zihin Üstüne Deneme ve Ethika’nın her ikisinde Spinoza’nın tanımlayıcı yönteminin bir parçasıdır. 

Ethika’nın gelişimi boyunca hız, yavaşlık ve acele sorunlarının genel önemi fark edilir: Tanrı’ya, töz olarak, ulaşmak için ilk gereken şey büyük bir bağıl hızdır; sonra daima gerekli anlarda, yeni hızlanmalar üretilene kadar, her şey artar ve yavaşlar.4 Ethika bazen hızlı bazen yavaş akan bir ırmaktır. 

Spinoza’nın yöntemi sentetik, kurgusal ve ileri gidimli olup, nedenlerden sonuçlara doğru ilerler. Fakat bu, nedenin içinde kendimizi sanki büyüyle oluşturabiliriz anlamına gelmez. “Esas düzen” nedenden sonuca gider, fakat esas düzen dolaysız olarak takip edilemez5. Analitik olduğu gibi sentetik olarak da, açıkça bir sonucun, en azından “verili” bir şeyin bilgisi ile başlanır. Fakat analitik yöntem, nedeni basit şekilde şeyin koşulu olarak ararken, sentetik yöntem bir koşullanma değil, bir köken, aynı zamanda öteki şeyleri de bilmemizi sağlayan yeterli bir neden arar. Bu anlamda, nedenin bilgisi mükemmeldir ve olanaklı en çabuk şekilde nedenden sonuçlara ilerler. Sentez kendi başlangıcında, sadece sentetik düzenin ilkesine ulaşmak için kullanacağı, hızlanan bir analitik süreci izler. Platon’un söylediği gibi “bir varsayımdan başlandığında, sonuçlara ya da koşullara doğru değil, tüm sonuçların ve koşulların kaynağı olan varsayımsız ilkeye doğru gidilir.6” 

Böylece Zihin Üstüne Deneme’de kendisinden bütün fikirlerin kaynaklandığı Tanrı fikrine ulaşmak için “verili” doğru bir fikirden, herhangi bir doğru fikirden başlanır. Ethika’da ise tüm öznitelikleri birleştiren ve kendisinden tüm her şeyin kaynaklandığı töze ulaşmak için herhangi bir tözsel öznitelikten başlanır. Bu, iki başlangıç noktasıyla yakından ilgili olma ve Ethika ile Deneme arasındaki farkların gerçek doğasını belirleme sorunudur. Bu noktada Deneme çok açık görünür: Bir varsayım yoluyla kendisinden başlanılan verili doğru fikir, varlıkları kesinlikle sadece düşünmemize bağlı oldukları için geometrik bir varlığa aittir (“aynı noktadan eşit uzaklığa yerleştirilmiş noktalar kümesi” olarak çember). Buradan başlayarak, sadece başlangıç özelliklerinin değil tüm diğer özelliklerin de kaynağı olan kökensel öğeye ulaşırız; bir dairenin sentetik tanımına ulaşırız (“bir ucu sabit diğer ucu hareketli bir doğru tarafından tanımlanan şekil”; Sentez, bizi daha üstün bir düşünme gücü olan Tanrı’ya bağlayan, doğru ve hareketin birleşiminde bulunur).7 Ethika'nın, kendisi açısından, nasıl ilerlediğini görelim. Kendisinden bir hipotez yoluyla başladığımız öznitelik ya da nitelikli verili töz, genel bir mefhumun içinde kavranır ve buradan gerekli sentetik açıklamaya, tüm öznitelikleri içeren ve tüm her şeyin kaynağı olan tek töze ya da Tanrı fikrine ulaşılır.8 Böylece bu sorun, bu iki başlangıç noktası arasındaki, geometrik bir varlık fikri ve bir özniteliğin genel mefhumu arasındaki, farkın ne olduğunu bilme sorunudur. 

Genel mefhumların Ethika’nın özel bir katkısı oldukları açıktır.  Bundan önceki eserlerde görülmezler. Buradaki soru onların yeniliğinin sadece bir kelime yeniliği mi yoksa sonuçları içeren bir kavram yeniliği mı olduğunu bilme sorunudur. Spinoza’ya göre, her varolan şeyin özü vardır. Fakat o aynı zamanda kendileri yoluyla onu öteki şeylerle varoluşta bütünleştiren ya da öteki şeylerin içinde onu parçalayan kendine özgü bağlara sahiptir. Genel bir mefhum kesin olarak çeşitli şeyler arasındaki ilişkilerin bir bütünlüğünün fikridir. “Uzam” özniteliğini düşünelim. O özün kendisine sahiptir ve o bu anlamda genel bir mefhumun nesnesi değildir. Uzamda olan cisimlerin kendileri özlerdir ve onların genel mefhumların nesneleri olmaları bu anlamda değildir. Fakat uzamın özniteliği aynı zamanda özünü oluşturduğu töze ve özlerini taşıdığı tüm olanaklı cisimlere de ortak olan bir biçimdir. Bir genel mefhum olarak uzamın özniteliği hiçbir öz ile karıştırılmamalıdır; o tüm cisimlerin bütünlüğünün birliğini düzenler: tüm cisimler uzam içindedirler…Aynı uslamlama daha fazla sınırlandırılmış koşullar için geçerlidir: verili bir cisim öteki bir kaç cisimle bütünleşir ve bu iki cismin katışık ilişkisi ya da bütünlüklerinin birliği ne parçaların özüne  ne de bütünün özüne indirgenebilecek genel bir mefhumu tanımlar; ör., bedenim ve belirli bir yiyecek arasında ortak ne vardır. Böylece genel mefhum, en genişi tüm cisimlerde ortak olan şeye, en darı ise en azından, benim ve başkasının olmak üzere, iki cisim arasında ortak olan şeye ait iki eşik arasında salınır. Spinoza’nın en evrensel ve en az evrensel genel mefhumlar arasında ayrım yapma nedeni budur.9 Bu, Doğa’nın Ethika’da edindiği ayrıcalıklı bir anlamdır: tüm cisimler arasındaki, belirli bir sayıda ya da belirli türden cisimler arasındaki, belirli bir cisim ve diğer birtakım cisimler arasında ortak olanı gösterecek olan, ilişkilerin bu bütünlüğü ya da bütünlüğün bu birliği… Genel mefhumlar her zaman içinde cisimlerin birbirleriyle uyuştukları şeyin fikirleridirler; onlar değişken sayıda cisimler arasında kurulmuş olan bu ya da şu ilişki kapsamında uyuşurlar. Buna göre sadece, herhangi bir bağ herhangi başka bir bağla bütünleşmediği için gerçekten bir Doğa düzeni söz konusudur: en genel mefhumlardan en az genel mefhumlara doğru ve yine tersine doğru giden ilişkiler bütünlüğünün bir düzeni vardır. 

Ethika’nın bu genel mefhumlar kuramı en azından dört bakış açısından büyük bir öneme sahiptir. İlk olarak, nesneleri varolan cisimlerin arasındaki ilişkilerin birleşimi olan genel mefhumlar geometrik kavramların üstünde bir yük olmaya devam eden belirsizlikleri uzaklaştırır. Gerçekte genel mefhumlar geometrik olmaktan çok fizik-kimyasal ya da biyolojik fikirlerdir: onlar doğanın bütünlüğünün birliğini onun değişik özelliklerinde sunarlar. Onlar gerçek, fiziksel, varolan varlıklar arasındaki gerçek bir bağı yakalayan doğal gerçek bir geometri anlamında geometriktirler. Bunun tersine, geometrik varlıklar göz önüne alındığında, önceki eserlerde birçok belirsizlikler vardı: içinde sonrakinin soyut ya da yapıntı kaldığı anlam…10 Fakat, Spinoza genel mefhumların konumunu tanımladığı an bu belirsizlikler çözülür: geometrik bir kavram soyut bir kavramdır ya da aklın bir varlığıdır. Fakat, genel bir mefhumun soyut fikridir. Böylece, genel mefhumun ortaya çıkarılmasıyla, soyutlamalar yoluyla çalışmaya zorlayarak, aynı zamanda onu duygulandıran sınırlamaların geometrik yöntemi de serbest bırakılır.11 Genel mefhumlar sayesinde geometrik yöntem sonsuz olana ve gerçek ya da fiziksel varlıklara upuygun hale gelir. Böylece Zihin Üstüne Deneme ve Ethika arasındaki büyük fark görülebilir; sonraki henüz yalıtılmış genel mefhumlara dayanırken, önceki taşıdıkları tüm belirsizlikleriyle birlikte geometrik kavramlara dayanır. 

Bilgi türlerinin sınıflandırılması konusunda büyük bir fark ortaya çıkar. Ethika’da genel mefhumlar ikinci tür bilgiyi tanımlayan kesin upuygun fikirlerdir. Bunun tersine Kısa Deneme’de ya da Zihin Üstüne Deneme’de tekrar ikinci türe karşılık gelen şey, haklı inanç ya da açık fakat upuygun olmayan bilgi olarak tanımlanır ve yine soyutlamalarla ilerleyen çıkarımları ya da tümdengelimleri içerir. Sonuç olarak, Kısa Deneme’de ve hattaZihin Üstüne Deneme’de en yüksek ya da üçüncü tür bilginin aniden nasıl ortaya çıktığı bir gizdir. Ethika’da, bunun tersine, genel mefhumların kesin upuygunlukları sadece ikinci türün tutarlılığını değil üçüncüye açılan geçidin zorunluluğunu da sağlar. İkinci türün bu yeni konumu, Ethikaboyunca önemli bir rol oynar; Önceki eserlerle karşılaştırıldığında, en belirgin değişim budur. Çok değişik ve hatta öngörülemeyen düzenler oluşturmaya son veren şey Ethika’da bahsedilen ikinci tür değildir. Bağların bütünleştirilmesi alanında işin içine giren şey sadece akıl değil fakat aynı zamanda fizik-kimyasal ve biyolojik deneyler düzeni kaynaklarının tamamıdır (örneğin, kendi aralarında hayvanlar bütünlüğünün birliğiyle ilgili araştırmalar)12 Ethika genel mefhumlar üzerinde çalışırken, sonraki, her durumda “bir gerçek varlıktan diğer gerçek varlığa” gidileceği için izlenecek yollar çokluğunu önemsemeksizin, ikinci tür bilginin tutarlılığı ve upuygunluğunu güvence altına alır. 

İkinci türden üçüncü türe geçiş yolunun açıklanması ile Ethika’da her şey açık kılınır: ikinci ve üçüncü tür bilgi upuygun fikir dizgeleridir. Fakat birbirlerinden çok farklıdırlar. Üçüncü türün fikirleri, özlerin fikirleri, öznitelikler tarafından kurulmuş tözlerin içsel özleridir ve özniteliklerin taşıdığı kiplerin tikel özleridirler; Üçüncü tür özden öze gider. Fakat ikinci türün fikirleri, varolan öznitelikler ve onun sonlu kipleri tarafından oluşturulmuş en genel ilişkiler ve özniteliklerde bulunan şu ya da bu varolma kipi tarafından oluşturulan daha az genel ilişkiler olarak ilişkilerin fikirleridirler. Buna göre, öznitelik bir genel mefhum olarak göründüğünde, genel bir mefhum olarak anlaşıldığında, ne kendi özü içinde ne de kendisinin taşındığı kiplerin özleri içinde kavranır, fakat sadece özünü oluşturduğu varolma tözüne ve taşıdığı varolma kiplerine ortak olan bir biçim olarak kavranır. Özler hakkında hiçbir şey bilmezken genel bir mefhumdan başlama olanağı buradan doğar. Bir defa öznitelikten genel bir mefhum olarak başlanırsa zorunlu olarak özlerin bilgisine gidilir. Buna giden yol şöyledir: genel mefhumlar upuygun olmakla (kendileri hiçbir özü oluşturmasa da) bizi zorunlu olarak Tanrı fikrine götürürler; Tanrı fikri zorunlu olarak genel mefhumlarla ilişkili olmasına rağmen kendisi genel bir fikir değildir (Tanrı fikri, ilişkilerin bir bütünlüğü değil, bütünlüğe giren tüm bağların kaynağıdır); kendisi ayrı ayrı genel mefhumlara ve özlere bakan bir tarafa sahip olduğundan, ikinci türden üçüncüye geçmemizi sağlayan şey Tanrı fikridir13. 

Bunun için, genel fikirler kalkış noktası yapılacak olursa her şey açıktır. Yine de şu soru geride kalır: dolaysız deneyim, bize şu ya da bu cismin bedenimiz üstündeki etkilerini verip, bu cisimleri birleştiren bağları vermezken nasıl olur da genel mefhumların kendilerini oluştururuz? Bunun açıklaması Ethika’da çok geç verilir. Eğer deneyimde bizimkiyle uyuşmayan bir cisimle karşılaşırsak, onun bizi keder (edim gücümüzün azalması) ile duygulandırma etkisi vardır; bu durumda hiçbir şey bizi genel bir mefhum oluşturmaya yöneltmez. Çünkü iki cisim uyuşmuyor ise bu onların ortak sahip olduğu şeyden dolayı değildir. Bunun tersine, bizimkiyle uyuşan bir cisimle karşılaştığımızda ve bizi neşe ile duygulandıran bir etkiye sahipse, bu neşe (edim gücümüzün artışı) bizi, onların ilişkilerini bir araya getiren ve onların bütünlük birliğini kavratan bu iki cismin genel mefhumlarını oluşturmaya yöneltir.14 Şimdi yeterince neşe seçtiğimizi varsayalım: bu durumda genel mefhumlar sanatımız öyle olacaktır ki, uyuşmazlıklar durumunda bile, bütünlüğün yeterince geniş düzleminde, cisimler arasında ortak olanı kavrayacak yetenekte olacağız (ör. Tüm olanaklı cisimlerin genel mefhumu olarak uzamın öznitelikleri)15 Bu şekilde, onların kuramsal açımlaması en evrenselden en az evrensele giderkengenel mefhumların pratik oluşumlarının düzeni en az evrensel olandan en evrensel olana doğru gider. Bu açıklamanın Ethika’da neden bu kadar geç verildiği sorulursa, bunun nedeni, II. Bölümün açıklamasının genel mefhumların ne olduklarını gösteren kuramsal bir açıklama olmayı sürdürmesidir. Onlara nasıl, hangi edim koşulları ile ulaşılacağı ve onların işlevinin ne olduğu kısaltılmış biçimde V. bölümde açıklanana kadar anlaşılmaz. Böylece, genel mefhumların, gücümüzle ilişkili olarak, pratik Fikirler oldukları görülür; sadece fikirlerle ilgili kendi açımlama düzenlerinden farklı olarak, oluşum düzenleri, zihnin “kendi duygularını nasıl düzenleyebildiği ve onları nasıl birbirine bağladığını” gösteren duygularla ilgilidir. Genel mefhumlar iyi karşılaşmalar düzenleyen, gerçek ilişkiler kuran ve güç oluşturan, deneyimleyen bir Sanat, Ethika’nın kendisinin sanatıdır. 

Bu nedenle genel mefhumlar, felsefenin başlangıcıyla, geometrik yöntemin alanıyla, Ethika’nın pratik işleviyle, vb. ilgili olarak kesin bir öneme sahiptir. Genel mefhumlar Ethika’dan önce görünmedikleri için, Spinoza’nın son evrim aşamasını belirlerler ve aynı zamanda neden Zihin Üstüne Deneme’nin tamamlanmamış olarak kaldığına cevap verirler. Şimdiye kadar söylenen nedenler çoğu zaman rasgele (zaman yoksunluğu?) ya da çelişkilidir (işleyişinden ya da uygulanışından koparılmış bir yöntemin boşunalığı? Fakat Deneme hiçbir şeyi bu kadar soyut işlemedi). Gerçekte, bizim bakış açımızdan Deneme’nin tamamlanmamışlığı için çok kesin bir neden var gibi görünmektedir: Spinoza genel mefhumları keşfedip bulduğunda Zihin Üstüne Deneme’nin içeriğinin birçok bakımdan eksik olduğunu ve tüm yapıtın yeniden düzenlenip yazılması gereğini fark etti. Spinoza bunu Ethika’da, Zihin Üstüne Deneme’yi göstererek kabul etmiş görünür. Her yine de O bundan başka, gelecek bir denemeyi haber verir.16 

Bu varsayımın doğruluğu Zihin Üstüne Deneme’nin hazır metni sonuna doğru Spinoza’nın genel mefhumların açık bir sunumunu yapmasına dayanır. Tanınmış ve zor olan bir parçada Spinoza, özlerle karıştırılmaması gereken fakat yasaları gösteren, varolan varlıklar için geçerli olan ve sonrakiyle ilgili bilgiyi oluşturan “sabit ve ebedi şeylerin dizileri”ni anlatır. İlişkilerin bütünlüğünün bir düzeni olduğu için sadece genel mefhumlar ebedi olma ve “diziler” oluşturma özelliğine sahiptir.17 Böylece, genel mefhumların keşfinin kesinlikle Deneme’nin sonunda ve Ethika’nın başlangıç kısmında bulunduğu düşünülebilir: 16611662 yıllarında. Fakat bu keşif neden Spinoza’yı Deneme’nin o zamana kadar hazırlanmış biçimini reddetmeye zorladı? Bu, genel mefhumların kendi işlevlerini yerine getiremediklerinde ya da kendi sonuçlarını geliştiremedikleri yerde ortaya çıkmalarıyla açıklanır. Fakat genel mefhumlar, Deneme metnine göre çok geç keşfedildi. Genel mefhumlar felsefe için yeni bir çıkış noktası oluşturacaklardı; bu kalkış noktası geometrik fikirler içinde şimdiden hazır bulunmaktaydı. Onlar varolan şeyin bilgisinin upuygun bir kipini belirleyeceklerdi ve bu bilgi kipinden en son kipe, özlerin bilgisine nasıl geçildiğini göstereceklerdi. Bilgi kipleri Deneme’de şimdiden hazır tanımlanmış olmalarından dolayı, özlerin bilgisiyle birlikte bilginin en üst kipine geçen genel mefhumlar için ya da sabit ve ebedi şeylerin dizileri için yer bırakılmamıştır.18 Kısaca, genel mefhumlara konum ve işlevlerinin verilmesi için Deneme’yi yeniden yazmak Spinoza için zorunluydu. Genel mefhumlar bitmiş bölümleri sadece geçersiz kılmakla kalmayıp aynı zamanda onları düzeltmişlerdir. Bu, genel mefhumların kaynağı, biçimlenmeleri, dizileriyle birlikte bunlara karşılık gelen deneylerle ilgili olarak Ethika’nın sonunda baştan aşağı sıralanan gerçek sorunlar üstüne odaklanacak yeni bir denemeyi ertelemek anlamına gelse de, Spinoza Ethika’yı genel mefhumların bakış açısından yazmayı tercih eder.   


Yorum Gönder

0 Yorumlar