ATATÜRK HER ZAMAN İSTİSMAR EDİLMİŞTİR




PROF. DR. TOKTAMIŞ ATEŞ “ATATÜRK HER ZAMAN İSTİSMAR EDİLMİŞTİR” 



Geçtiğimiz günlerde imam hatip liseli kız öğrencilerinin Atatürk büstü önünde çektirdikleri fotoğraf çeşitli gazetelerde yayınlandı. Fotoğraf dört kız öğrencinin muzipliklerinin bir sonucuydu kuşkusuz. Kimi eliyle büstün kulağını kimi de burnu çekiştiriyordu. Atatürkçü olarak bilinen bazı gazeteler bu görüntüden fırsat bularak 28 Şubat dönemine benzer bir tavır koydu ortaya. Başörtülü öğrenciler üzerinden manşetler üretildi, bir kesim karalandı. Bir ergen muzipliğinden haber üreten bir ideolojinin tavrını gördük yine. Oysa manşetlere konu olan bu fotoğrafın benzerlerini sosyal medyada çokça görüyorduk. Pek de yabancı olmadığımız bu tablonun tekrardan ortaya çıkmasıyla tartışmalar da başlamış oldu. Bu tartışmaları, Atatürkçü düşüncenin önemli isimlerinden Prof. Dr. Toktamış Ateş’e sorduk. Toktamış Ateş “Atatürk her dönemde istismar edildi” diyor ve ekliyor “Türkiye’nin siyasal yelpazesinin her yerinden kendine Atatürk’ten dipnot çıkartan insanlar var ve bu çıkarttıkları dipnota göre Atatürkçülüğü tanımlıyorlar.” 


Geçtiğimiz günlerde Atatürk büstünün önünde imam hatipli kızların fotoğrafı yayınlandı ve Türkiye’nin hiç de yabancı olmadığı tartışmalar yeniden yapılmaya başlandı. Bu tartışmaların kaynağında ne var? 


Ben bu tartışmaların yapılmasıyla Atatürk’ün istismar edildiğini düşünüyorum. Gerek İzmir’de ki gerek İstanbul’daki fotoğrafta görüyoruz ki çocuklar kendilerince oyun oynuyorlar. O, Atatürk’ün büstü olmayıp da başka birinin büstü de olabilirdi. Yani bu konuyu üzerine durulacak bir şey olarak görmüyorum açıkçası. Maalesef bizde tek bir Atatürkçülük yok. Bunların arasında Atatürkçüler, Atatürkçü geçinenler ve Atatürk’ten geçinenler var. Bunlar da yüzlerce, binlerce türe ayrılıyor. Atatürkçülülükten herkes farklı bir anlam çıkartıyor. 


Atatürk’ten herkesin farklı anlam çıkarmasının sebebi nedir? 


Bu biraz da Atatürk rasyonel bir devlet kurucusudur ondan kaynaklanıyor. Değişen dünya koşulları karşısında değişik tutumlar sergilemiştir. Ve bu bakımdan Türkiye’nin siyasal yelpazesinin her yerinden kendine Atatürk’ten dipnot çıkartan insanlar var ve bu çıkarttıkları dipnota göre Atatürkçülüğü tanımlıyorlar. Tabi böylelikle Atatürk’e karşı hem haksızlık yapılmış oluyor hem de istismar ediliyor. 


Atatürk ilk ne zaman istismar edilmeye başlandı? 


Atatürk her zaman istismar edilmiştir. Fakat özellikle 1950 sonrasında Atatürk’ün büstlerine, resimlerine saldırılar başlayınca Atatürk’ü koruma kanunu çıkarıldı. Atatürk istismar edilmeye bu kanunla başlanmış oldu. Bir devlet kurucusu kanunla mı korunur. Bu çok ayıp bir şeydir aslında. 


1950’lerde de bir kutuplaşma olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi nedir sizce? 


Cumhuriyetle beraber, devrimlere tehdit oluşturur diye belli gruplar baskı altına alındı. 1950’de iktidar değişikliğiyle bu grupların bir kısmı baskıdan kurtulunca bu baskının sebebi olarak gördükleri Atatürk’e fiziki saldırılar yapmaya başladılar ve Atatürk’ü koruma kanunu çıkarıldı. Böylelikle Atatürk’e karşı olduğunu bahane ederek belli gruplara baskı yapmanın yollarını arayanlar Atatürk’ü istismar etmeye başladı. Belirli yerlere baskı yapmak isteyenler oraların Atatürk’e düşman olduğunu ileri sürerek baskılarına bir gerekçe bulmaya çalıştılar. 


Her resmi kurumda Atatürk heykellerinin olması ve her ilde bir caddeye veya okula Atatürk adının veriliyor olması Atatürk’ü istismar edilmesinin bir tezahürü değil mi? 


Bir insan topluluğunu millet haline getiren mitler, bir takım semboller vardır. Bu semboller çoğu zaman bir mantık süzgecinden geçirilmez, sembol olarak kabul edilir. Atatürk de böyle bir semboldür. Çocuklar yetiştirilirken millet olma şuuru vermek için kullanılan araçlardan biri Atatürk’tür. Bu Atatürk’e haksızlık olmuyor mu, biraz oluyor tabi. 


Atatürk’ü koruma kanunu kalkmalı mı? 


Bu kanun hemen kaldırılmalı. Atatürkçüler Atatürk’ü kanunla koruyacak değiller. Pekâlâ, Atatürk’ün görüşlerini, yaptıklarını ortaya koyarak Atatürk’ü savunabilirler. Atatürk’ün büstlerine saldıranları bu kanunla cezalandırılacak diye bir şey yok. Zaten ceza yasamızda bunların karşılığı olan müeyyideler var, onları uygularsınız olur biter, hiç sorun değil. Yani Atatürk’ü kanunla korumanın bir âlemi yok. 


Birden fazla Atatürkçülüğün olduğundan bahsediyorsunuz. Bu bir anlam kargaşasına yol açmıyor mu? Birbirleriyle çelişen yanları var mı? 


Kesinlikle bir anlam kargaşasına yol açıyor. Şuan Atatürkçüler arasında çok ciddi bir tartışma var: 1. Cumhuriyet 2.cumhuriyet tartışması. Kimi Atatürkçüler cumhuriyetin süresini doldurduğunu iddia ederek yeni bir cumhuriyet kurulması gerektiğini dile getiriyor. Buna karşı bir kısım Atatürkçüler de bunun yanlış olduğunu söylüyorlar, daha ne olsun. Örneğin Aydınlık dergisi, Cumhuriyet gazetesi ve Sözcü gazetesi kendini Atatürkçü gören yayın kuruluşlarıdır. Ama bunlar kendi aralarında pek fazla anlaşamıyorlar. 


Hangi konularda anlaşamıyorlar? 


Örneğin Atatürk’ün dış politikasıyla günümüzün dünyasında ne derecede başarılı olunurdu? Bu bir tartışma konusu. Kimi Atatürkçü köşe yazarları “dış politikada Atatürk ilkelerine bağlı kalmak lazım” derken, kimisi de “dünya koşulları değişmiştir, yeni bir tavır göstermek zorundayız” diyorlar. Görüldüğü üzere kendini Atatürkçü olarak tanımlayan insanlar arasında bile bir yorum farkı ve anlayış farkı var. 


Atatürkçülük, bilhassa ordu tarafından sıkça dile getirilen bir kavram. Özellikle darbe ve muhtıra dönemlerinde Atatürkçülüğe sıkça atıfta bulunuldu. Atatürkçülük arkasına sığınılan bir meta haline mi geldi? 


İnsanlar kendi görüşlerini dile getirmek için Atatürk’ten dipnot bularak düşüncelerini söylüyorlar. Ordunun darbe dönemlerinde bu iş abartılarak yapılıyor. Bu yanlış bir harekettir. Sonuçta bunun savunulacak bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. 


Bunun siyasetteki yansımaları ne derece oluyor? 


Elbet görüyoruz. Her alanda olduğu gibi bu tarz davranışları Türk siyasetinde de çok görmekteyiz. Bu sadece CHP’de değil hemen bütün partilerde var. Farklı Atatürk anlayışları partiler arasında bir tartışma çıkarmasının ötesinde bu partilerin kendi içinde de tartışmalara yol açıyor. Farklı anlayışlar farklı sonuçlara yol açıyor. 


Sizin savunduğunuz Atatürkçülük neyi öngörüyor? 


Ben Atatürkçülüğü bir tabu bir kalıp olarak görmüyorum. Değişen dünya koşullarında Atatürkçülüğün de Atatürk’ün de farklı tavırlar alabileceğini düşünüyorum. Yani tek bir kalıp üzerinden değil de değişen dünya şartlarına göre ayak uydurmak gerektiğini düşünüyorum. 


Atatürk’ün şahsına veya yaptığı icraatlarına seviyeli eleştiri getirenler bile Atatürk düşmanı olarak yaftalandı bugüne kadar. Atatürk’ün tartışılmaz bir kişi olarak topluma dayatılması Atatürk’e karşı bir ön yargıya ve Atatürk’ü sevenler ve sevmeyenler kutuplaşmasına neden olmuyor mu? 


Yanlış bir şey tabi bunun böyle olmaması lazım. Elbette bunlar bir kutuplaşmaya yol açıyor ama zaten böyle bir kutuplaşma öteden beri vardı. Yani Atatürk bu kutuplaşmaya bahane oluyor. Bu ülkeye birçok zarar getirdiği muhakkak. Bu kutuplaşmalar gelişme hızımızdan siyasetimize kadar birçok konuda bizi geride bırakıyor. 


Atatürk tartışılamaz olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 


Atatürk’e eleştiri getirmek isteyen de getirebilmeli. Tabi eleştiri getirilirken dozajı iyi ayarlanmalı. Hakaret etmeye müsait bir anlayış olmamalı diye düşünüyorum. Allah var şuan bol derecede eleştiri getiriliyor. Miras olarak ben sadece özgür düşünceyi bırakıyorum diyen adam netice itibariyle. Atatürk eleştirilemez gibisinden bir yaklaşımın doğru olmadığını herkes kabul etmeli. 


Geçmişte birçok insan bu konuda yargılanmıştı. 


Geçmişte hatalar, haksızlıklar, üzüntü verici olaylar olmuş. Geçmişe şöyle bir baktığımızda insanın içini burkan, üzen bir takım gelişmeler oldu bu ülkede. Bunu inkar etmenin bir anlamı da yok. netice olarak her şeyi Atatürk’e bağlamak doğru da değildir. Yani Atatürk’ün adını kullanmak isteyen bir yargıç da insanı üzen kararlar vermiş olabilir. Yani haksızlıklar olmuş. Şuanda bu türden olaylar tamamen kalkamadı ama azaldığını görüyoruz. 


Ülkede ne değişti de Atatürk eleştirilebiliyor? 
Bir defa demokrasi gelişiyor. Demokrasi geliştikçe bu tür tabular da bir azalma, eksilme olacaktır. Bu doğru olanıdır. 




Gerçek Hayat dergisi 592. sayısı

Yorum Gönder

0 Yorumlar