ÖZET
Polisin görev ve yetkileri adlı çalışmamızda; polisin tanımı ve tarihsel gelişimi, Türk polis teşkilatının tarihi ile görev ve yetki kavramları ve çeşitleri, görev ve yetki ile ilgili işlenebilecek suç ve cezalar işlenmiştir.
Etkili bir polis hizmetinin öncelikli hedefi halkın huzur, can ve mal güvenliğinin sağlanması için suçun işlenmesinin önlenmesi, eğer suç işlenmiş ise suçlunun yakalanarak adli makamlara teslim edilmesidir. Bu da polise adli ve idari yetkilerle birlikte çok geniş sorumluluklar yüklemektedir.
Kolluğun önleme görevi suç işleninceye kadar olan safhalardan oluşur. Polisin önleme görevlerinin bir kısmı doğrudan doğruya konusu suç teşkil eden fiil ve hareketlere karşı tedbirlerden oluşurken, bir kısmı ise, konusu suç teşkil etmediği halde, kamu düzenini ve asayişi temine yönelik tedbirlerdir.
Kolluğun adli görev ve yetkileri ise suç işlendikten sonra başlar. Aynı polis memuru suç işlenmeden önce önleme göreviyle hareket ettiği halde, suç işlendikten sonra yaptığı işlemlerde adli polis sıfatıyla hareket eder ve suç ile ilgili araştırmaları savcı adına yapar.
Türkiye, taraf olduğu milletlerarası sözleşmeler konusunda taahhütler altına girmiş ve bunlara paralel olarak Anayasada da bu sözleşmelerdeki hak ve özgürlüklere ile ilgili düzenlemeler yaparak, Türk Ceza Kanunun da bu özgürlük ve hakların anayasada güvence altına alınması doğrultusunda ihlal edilmesini engellemek ve ihlal edenlerle ilgili ceza öngörerek kendi içinde içselleştirmiştir.
GİRİŞ
I. ÇALIŞMANIN AMACI
Polis, doğru ile yanlışın kesiştiği yol kavşağında üniformalı nöbetçidir. Bir ülkede kamu düzeninin sağlanması, sürdürülmesi, güvenliğin temini, suçun önlenmesi ve suçluların yakalanması gibi sorumlulukları ile sosyal yapının bir parçasıdır. Ancak günümüzde eğitim düzeyi yüksek olan toplumların polisten beklentileri de artmıştır. Toplum, artık polisin kanunda yazılı görevlerini, katı kurallar içinde, kaba bir biçimde değil, insan haklarına saygılı, hoşgörülü ve hukuk kuralları içinde yapmasını beklemektedir.
Polis halkın bu beklentilerini karşılamak için kendisine kanunlarla verilmiş olan görev ve yetkileri yerine getirirken yine kanunlarla belirtilen sınırlar içerisinde hareket etmek zorundadır. Polise yetki veren bu kanunların başında 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu gelmektedir. Bu kanunda yetki ve sorumlulukları belirtilmiş olup polisin bu çerçevede hareket etmesi beklenmektedir. Polise yetki ve sorumluluklar veren diğer bir kanun da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunudur. Bu kanun PVSK gibi özel hükümlerden ziyade daha genel hükümlere yer vermektedir.
II. ÇALIŞMANIN KAPSAMI
Bu çalışmada amaç 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunundaki tanım ve sınıflandırmalarla 2559 sayılı Polis Vazife Ve Selahiyet Kanunu ile 2571 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu açısından polisin görev ve yetkilerini inceleyerek, tam olarak anlaşılmayan durumlara açıklık getirmek ve işlenebilecek suç ve ihmallerin ortadan kaldırmak veya oluşmasının önlenmesini sağlamaktır. Tabi bu ara da Polisin bilmesi ve unutmaması gereken hususlardan birisi de bilgiyi tazelemek ve canlı tutmaktır.
Belirtilen amaçlar çerçevesinde çalışma yedi bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde çalışmanın amaç ve kapsamı, ikinci bölümde kolluk ve polis kavramı ile sınıflandırılması ve kamu düzeni açısından gerekliliği ve hukuk devletinde polisin yeri ve önemi ile tarihsel gelişimi ve polis yetiştiren kurumlar işlenmiştir.
Birinci bölümde, görev kavramı, görev çeşitleri, görev sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar ile görev sırasında meydana gelen zararların nasıl tanzim edileceği ve görev ile ilişkin doğan haklar Polis Vazifeleri ve Selahiyet Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Kanunu açısından işlenmiştir. Ayrıca polise verilen bu görevlerin kanunlarda kim ya da kimlere karşı sorumlu olduğu da incelenerek benzerlikler ve ayrılıklar bulunmaya çalışılmıştır.
İkinci bölümde, yetki kavramı, yetkinin çeşitleri, yetkinin özellikleri, yetki unsurunda görülen sakatlıklarla ile temel hak ve hürriyet ile insan hakları açısından polisin yetki kullanımı ve sınırları ile güvenlik kuvvetleri arasındaki yetki ilişkisi incelenmiştir. Bu yetkilerin hangi kanunda nasıl ele alındığı ve bu yetkilerin nasıl kullanılacağı, kullanmada sınırın aşılması veya dikkat edilmemesi durumunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre ne gibi suç işlenmiş olacağı konuları ele alınmıştır. Yedinci bölümde ise çalışmanın sonuçlarına ilişkin görüş ve önerilere yer verilmiştir.
Bu arada Polisin kanunlar çerçevesinde kendisine verilen görevlerini yerine getirirken kullandığı yetki sırasında vatandaşların özgürlüklerinin ne olduğu ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasada hangi haklara sahip bulunduklarını, ne zaman ve ne kadar kısıtlayabileceğini bilmesi gerektiğinden bahsi göçen sözleşme ve kanunlarda yeri ve konusu geldikçe işlenmeye çalışılmıştır. Ayriyeten 5237 sayılı Kanunun kamu görevlilerince işlenebileceğini öngördüğü bazı suçları ile kamu görevlilerince işlenmesi halinde nitelikli hale dönü-şen suçlardan bazılarından da yetkiler kısmı işlenirken bahsedilmiştir.
Bunun yanında azda olsa görev ve yetkilerle ilgili olarak, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu, 5187 sayılı Basın Kanunu, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 1481 sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkındaki Kanunu, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, 5149 sayılı Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, 2918 sayıl Karayolları Trafik Kanunu, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanun yeri geldiğinde konuyla ilgili maddeleri işlenmeye çalışılmıştır.
III. KOLLUK VE POLİS
A. KOLLUK KAVRAMI
Kolluk terimi kollamak teriminden türetilmiştir. Eski zabıta teriminin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Zabıta, zaptiye, inzibat hep aynı kökten türetilmiş birer isimdir. Kolluk, kollama görevini yapan kuruluşa, bazen de o kuruluş adına hareket eden kişiye ad olmaktadır1.
Zabıta ve zaptiye, ülke içinde genel düzeni, emniyeti, güvenliği ve asayişi sağlamakla görevli bütün teşkilat; polis, jandarma, mahalle ve kır bekçileri, belediye zabıtası ve sair kanunlarla kurulmuş güvenlik teşkilatı ve bunların mensupları anlamına gelmektedir2.
Genel olarak, kamu düzenini koruma, kollama, suç ve suçluları tespit etme, yakalama ve bu amaçla ilgili kurum ve kuruluşlara yardımcı olma görevlerine kolluk görevleri denilmektedir. Bu genel tanım esas alındığında kolluk kavramı, yukarıda sayılan görevleri yapan, teşkilat veya bu teşkilatta çalışan bu amaçla görevlendirilmiş görevliler için kullanılmaktadır3.
Kolluk bir yandan kamu düzenini sağlayan, koruyan ya da bozulduğunda eski durumuna getiren yönetsel etkinlikler, diğer yandan da bu tür etkinlikleri yürüten görevliler anlamında kullanılır. Kolluğa zabıta veya polisde denir4.
Kolluk, kamu düzenini ve güvenliğini koruma, kollama; suç ve suçluları bulmakla görevli ve gerektiğinde zor kullanma yetkisine sahip olan ve kanunlarla verilen yetkiler çerçevesinde görev yapan bir devlet kuruluşudur. Başka bir ifade ile polis, emniyet ve asayişi sağlayan hukuki mevzuatın verdiği görevleri yapan, yine kanunların kendisine verdiği yetkileri kullanan icra ve inzibat kuvvetidir. Ülkede asayişi sağlama görevi hükümete aittir. Hükümet içerisinde bu görev İçişleri Bakanlığı tarafından yapılır5.
B. POLİS KAVRAMI, GELİŞİMİ VE SINIFLANDIRILMASI
1. Polisin Kavramı, Amacı ve Gelişimi
Polis tabirinin menşei eski Grek lisanı olup bu kelime, ilk kullanışında şehir devletlerinin teşekkülünü ve sonra da devlet idaresini, hükümet yani bütün site idaresini ve sitedeki hükümet faaliyetlerini ifade etmekte idi6.
Polis sözcüğü, Yunanca Politeia, Latince Politia sözcüklerinden türemiştir. Fransızca ve İngilizce Police, Almanca Polizei, İtalyanca Polizia olarak ifade edilmektedir. Polis kavramı köken olarak Yunancada politika anlamında kullanılmıştır. Başlangıçta site ve şehirlerin, şehirdeki devlet ve hükümet faaliyetlerini ve yönetimi ifade etmekteydi. Bu anlamda polis deyimi sitenin tüm kamu hizmetlerinin karşılığı olarak kullanılmıştır7. Eski Yunanda kent veya şehir karşılığı kullanılan polis, daha sonra anlamını genişleterek kent teşkilatı ve devlet yönetimi gibi anlamlara gelmeye başlamıştır8. İngilizcedeki police ve Türkçedeki polis kavramı kökeni bunlar olsa da günümüzde güvenlik gücü anlamında kullanılmaktadır9.
Polis kavramı, genel olarak teşkilat, fonksiyon ve personel olmak üzere üç anlamda kullanılmaktadır. Genel kabul gören tanım polisin öncelikle toplumsal düzeni koruyan bir kurum olduğudur10.
Avrupa birliğinin ortak polis tanımı ise şöyledir; Polis, toplumda insan haklarına saygı göstererek asayişi sağlayan ve halkın güvenliğini koruyan kamu görevlisidir.11
Polisin tanımını anlamak için önce kuruluş kanunları bakmak gerekmekte- dir. Bu bağlamda, “Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamnamelerinin kendisine verdiği vazifeleri yapar”12.
Polis; bunlara herhangi bir suretle vuku bulacak taarruz, tecavüz ve sarkıntılığı menetmeğe ve mütecasirlerini yakalamağa ve haklarında kanunen yapılması lazım gelen muameleye başlamağa mecburdur. Bu belirtilen kanun metinlerinden anlaşılan şu ki Polis, gece uykusuz kalan 24 saat nöbet tutan, hayatını tehlikeye atar kişi olduğu anlaşılmaktadır13.
Kamu kuruluşlarının tümünün kuruluş amacında halka hizmet yatar. Bir kamu kurumu olan Emniyet Teşkilatının da genel amacı, yukarıda açıkladığımız görevleri yerine getirerek, halkın güven, huzur ve mutluluğu noktasında halka hizmet etmektir. Kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler çalışmalarında olduğu gibi polis halk ilişkilerinde de kazanç amacı düşünülmez14.
Polis-Halk ilişkisi denince, polisin hizmet verdiği halkla olan ilişkileri anlaşılır. Polis-halk ilişkilerinin kendisine has özellikleri vardır. Esasen polisle halk birbirinden ayrı iki kurum değil, tam aksine birbirlerinin parçasıdır, halkın bir kurumudur.
Polis-halk ilişkileri;
a) Polisin polisliği halk ile birlikte yapma,b) Halka, iyilerin dostu - kötülerin korkulu rüyası olduğunu anlatabilme,c) Korkulan ve korkutan değil, güvenilen ve güven veren olduğu izlenimi verme,d) Polis devletinin ve anlayışının değil, demokratik devletin polisi olduğu gerçeğini halka anlatması,e) Temel görev ve sorumluklarına halkın katılımını sağlayabilme,f) Halkla tanışması, dayanışması ve halka danışması,g) Önce insan sonra polis olduğunu halka anlatabilme,h) Bir taraftan halka güven verme, bir taraftan da halkın güvenini kazanması.ı) Halka hoşgörü gösterirken, halkın hoşgörüsünü kazanma çabası,k) Nihayet Polis-Halk ilişkileri, halkın iyi niyetini, desteğini ve yardımını kazanabilme ilişkisidir15.
Polis-halk ilişkilerinin geliştirilmesi, öncelikle polisin kendi içerisinde sağlanmalıdır. Emniyet mensupları arasında amir-memur, rütbeli-rütbesiz, üniformalı- sivil farkı gözetmeksizin karşılıklı anlayış, saygı, sevgi ve hoşgörü ortamının geliştirilmesi gerekir. Başarılı polis yöneticisi kendini personeline sevdirebilen, ona yukarıdan bakmayan, insanı birlikte çalışmaya özendiren, kişiyi değil, işini denetleyen, hoşgörü sahibi olan yöneticidir16.
Vatandaşın devletine daha fazla güven duyması için devletin vatandaşa iti- mat etmesi gerektiğine inanıyoruz. Devlet kapısı, vatandaş için korkulacak ürkeklikle başvurulacak bir duvar değil, güvenle girilen bir yer olmalıdır.17
Tarihi seyri içinde hükümet programları incelendiğinde giderek devlet- vatandaş işbirliği, vatandaşa iyi muamele, demokratikleşme ve vatandaşa güvenme konusunda belirgin bir ilerleme olduğu görülmektedir. Bu durum halkla ilişkiler açısından sevindiricidir. Hatta bugün Kamu Yönetimine halka dönük idare diye yeni bir kavram çıkmıştır. Halka dönük idare, halkı dinleme, halkı bilgilendirme ve halkın katılımını sağlamak demektir18.
2.Polisin Sınıflandırılması
a.Polisin Kıyafetine Göre Sınıflandırılması
aa. Üniformalı Polis
Polisin resmi kıyafetle görev yapan kısmıdır. Vasıtalı ve vasıtasız kısımlara ayrılır. Vasıtalı polis atlı, bisikletle, motorlu, canlı cansız diğer araçlarla donatılan kısmıdır. (Emniyet Teşkilatı Kanunu md.4–5)
Vasıtalı ve vasıtasız şekilde görev yapan resmi polis önleyici, caydırıcı ve koruyucu görevini ifa etmektedir. Herhangi bir şekilde suç işlemeyi tasarlayan kişi üniformalı güvenlik görevlisini gördüğünde bundan vazgeçecektir. Yardıma muhtaç kişiler, kendilerine yardım edecek kişilerin yanlarında göreceklerdir. Ayrıca sokakta polisi gören vatandaş kendisini ayrı bir güven ve huzur içinde hissedecektir19.
ab. Sivil Polis
ETK 6. maddesine göre sivil polis; her nevi emniyet hizmetlerinde üniformasız çalıştırılan kısım olarak tanımlanmıştır. Bazı görevlerin yerine getirilmesinde polisin kendisinden beklenen hizmeti en iyi şekilde yapabilmesi için kimliğini saklamasını ve kendisini gizlemesini gerektirmektedir. Örneğin, ülke ve millet bütünlüğümüze kastedenlerin takip edilip ortaya çıkarılmalarından, narkotik maddeler imal edip satanların yakalanmasında gizlilik esastır. Sivil polislerinde yetki ve sorumlulukları üniformalı polisin yetki ve sorumluluğu ile aynı olup üniformalı görevlilerden seçilirler20.
b.Polisin Hizmet Alanlarına Göre Sınıflandırılması
Polisi yaptıkları hizmetleri dikkate alarak ETK 8. maddesi idari, siyasi ve adli kısımlara ayırmıştır. Lüzum görülen yerlerde idari polis kadrosundan ayrılan ve ödenekleri belediyelerce karşılanan bir bölüm polis tarafından belediye zabıtası işlerinin yapılacağı belirtilmiştir. Burada önemli olan husus bunun devletçe lüzum görülmesi, buna Bakanlar Kurulunca karar verilmesi ve Cumhurbaşkanının onaylaması gereklidir21.
ba. İdari Polis(Önleyici Kolluk)
ETK 9/A maddesi idari polisi kamu düzeni ve güvenliğini korumakla görevli olan kısmı olarak tanımlamıştır. Her toplumda polisin ilk görevi suç işlenmeden önce suçu önlemektir. Bu görev idari polisin görevlerindendir.
İdari polis bu görevlerini yerine getirirken;
1) Görev alanlarında bulunan umumi ve umuma açık yerleri kontrol eder, buralarda arama ve kimlik kontrolü yapar2)Sabıkalıları, hırsızlık, yankesicilik yapanları, uyuşturucu madde imal eden ve satanları, şüpheli kişileri gözaltında tutarak izler.-3)Bayramlarda, törenlerde, spor karşılaşmalarında, kapalı ve açık hava toplantılarında, miting ve gösteri yürüyüşlerinde görev alarak düzen ve güvenliği sağlar.4)Sürücülerin ve yayaların trafik kurallarına uymasını sağlar, trafiği düzen- ler, yönetir ve denetler.5)Kendisinden yardım isteyenlere, kimsesizlere, hastalara, acizlere yardım- da bulunur.6)Genel ahlakı koruyucu önlemleri alır.7)İdari polis, adli zabıta görevini gerektiren bir olayla karşılaştığından bir taraftan adli zabıta hizmetini yapmakla beraber diğer taraftan adli zabıtaya haber verir ve geldiğinde görevi ona devreder.
Ayrıca, teşkilat personelinin özlük hakları ve eğitime ilişkin hususlar idari polisin görevlerindendir22.
bb. Siyasi Polis
ETK 9/B maddesi siyasi polisi; devletin umumi emniyetini yani ülkemizin milli bütünlük ve beraberliğine anayasal düzenine ve genel güvenliğine ilişkin önleyici ve koruyucu görevleri yerine getirmekten sorumlu olan kısmı olarak tanımlanmıştır.
1-Türk Ceza Kanunundaki Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar, Milli Savunmaya Karşı Suçlar ile Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk Suçlarının araştırılması ve önlenmesi gö-revi,2-Yabancıların ülkemizde ikametine, seyahatlerine, çalışmalarına ilişkin işlemler,3-Dernek, sendika ve siyasi partilerin yasalara uygun faaliyet gösterip göstermediklerinin izlenmesi,4-Grev ve lokavtların amacına uygun yapılıp yapılmadığının takip edilmesi,5-Atatürk ilke ve inkılâplarına karşı yürütülen faaliyetlerin izlenmesi, hususu siyasi polisin görevlerindendir23.
bc. Adli Polis
Suçun işlenmesinden sonra doğrudan doğruya veya adli makamların emriyle olaya el koyan, suçun kanıtlarını toplayan ve tespit eden, suçlu veya suçluları yakalayarak Cumhuriyet Savcıları adına soruşturmayı yürüten şüpheli şahıs ve sanıkları suç kanıtları ile birlikte adli makamlara teslim eden kısmıdır.
ETK 9/C maddesinde adli polis asgari tam teşekküllü bir polis merkezi bulunun yerlerde, adli işlemlerle uğraşmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğünce kadrodan ayrılan bir kısmıdır şeklinde belirtilmiştir. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu 2. maddesinde de polisin adli görevi işlenmiş bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak olarak belirtilmiştir. Suçun başlaması ile birlikte adli polisin görevi de başlamış olmaktadır. Bu andan itibaren olaya müdahale edilmesi, olay yerinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılarak suç kanıtlarının araştırılması, olayın suçlarının tespit edilip yakalanması ve neticede suçlunun adli makamlara delilleri ile birlikte gönderilmesi işlevi adli polisin görevlerindendir24.
3. ÖZEL MAHİYETTEKİ POLİS KURULUŞLARI VE GÖREVLERİ
a.Trafik Polisi
Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesine göre karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak, meydana gelebilecek kazaların önlenmesi, maddi ve manevi kayıpların en alt seviyeye indirilmesi için gerekli önlemi almak ve aldırtmakla görevlendirilmiştir.
KTK 5. maddesine göre araçlara ve sürücülere ait işlemleri yapmak, plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube ve bürolarının kurulacağı belirtilmiştir25.
b.Polis Çevik Kuvvet Birimleri
ETK Ek 12. maddesine göre Çevik Kuvvet Birimlerinin İçişleri Bakanlığınca gerekli görünen il merkezlerinde Emniyet Müdürlüklerine ilçelerde İlçe Emniyet Müdürü ve Emniyet Amirliklerine bağlı olarak kurulacağı ve kadroları içinde özel timlerinde yer alacağı belirtilmiştir26.
C. KOLLUK HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Kolluk hizmetlerinin özellikleri şunlardır:27
1) Kolluk hizmetleri devamlılık esasına göre; zaman mefhumuna bağlı kalmadan günün kesintisiz 24 saatini kapsayan, gece ve gündüz devam eden düzenli ve kesintisiz hizmetlerdir. Bu nedenle süreklilik gösterir. Hizmetin sürekli, etkin ve kesintisiz devam edebilmesi amacı ile kollukta nöbet sistemi getirilmiştir.2) Kolluk hizmetleri bütün mekânı kapsar. Bu hizmetler tüm alanlarda hizmet verebildiği ölçüde daha güvenli ve huzurlu ortamdan bahsetmek mümkün olabilecektir. Hizmetlerin tüm mekânı kapsaması için merkez, karakol, nokta, her türlü yaya-motorize devriyeler çıkarılması gerekmektedir.3) Kolluk hizmetleri yapanlar zor kullanma yetkisine sahiptirler. Bu görevle- ri yapan kişiler yasalarda belirtilen şekil ve şartların doğması halinde yine kanunların belirlediği şekillerde zor kullanabilirler.4) Kolluk hizmeti yapan kişiler ETK md 4 göre silah taşırlar.5) Kolluk hizmetlerinde çalışanlar, (Sivil çalışması gerekenler hariç) genelde üniforma giyerler. Üniformalar, kuruluşların belirlediği esaslara göre tek tiptir.6) Kolluk hizmetleri, ülkemizde genel olarak devlet tarafından yerine getiri- len hizmetlerdendir. Devlet tekelinde ya da denetimindedir.7) Kolluk hizmetleri, devletin diğer hizmetlerinde olduğu gibi yasalarla yü- rütülür. Kolluk görevlileri yasalarda olmayan bir yetkiyi kullanamazlar.
IV. POLİSİN TOPLUMDAKİ ROLÜ
A. KAMU DÜZENİ KAVRAMI
Kamu, bir ülkedeki halkın tümünü, halk amme ve toplum anlamındadır. Düzen ise huzur, tertip ve har şeyin yerli yerinde olması demektir. Kamu düzeni, bütün toplumu ilgilendiren düzen, tertip anlamına gelir28.
Anayasanın, Devletin Temel Amaç ve Görevleri başlıklı 5. maddesinde
“Cumhuriyeti ve Demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazır- lamaya çalışmak”
hükmünü getirerek, polisin görevlerini de içerecek şekilde devletin esas amaç ve görevlerini genel olarak saymıştır.
Polisin görevlerinin eksiksiz bir liste halinde saymak mümkün olmamakla beraber çağımızda polise biçilen temel rol ve görevler şunlardır:
1) Can ve mal güvenliğinin sağlanması,
2) Kamu düzeni ve toplumsal huzurun temin edilmesi,
3) Suçları önlemek, suçluları yakalayıp adalete teslim etmek,
4) Mağdura yardım etmek,
5) Anayasal hakların ve hukuk kurallarının uygulanmasını sağlamak, 6)Kişi haklarının korunmasını sağlamak vb dir29.
B. KAMU DÜZENİ VE POLİS İLİŞKİSİ
İnsanların toplum halinde yaşaması bir olgudur. Toplum halinde yaşamak her şeyden önce o toplum içinde bir düzen ve güvenin sağlanmasına ve sürdürülmesine bağlıdır. Toplumlar asırlarca birlikte yaşamışlar, fakat düzensiz ve güvensiz yaşamamışlardır. Kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması devletin en başta gelen ödevlerindendir. Devletin sağlamak ve korumakla görevli olduğu bu düzen için emniyet, asayiş ve kamu düzeni deyimleri kullanılmıştır30.
Kamu düzeninin sağlanması, esasında bireylerin üzerinde hoşlarına gitmeyecek düzenleme ve yaptırım gücüyle mümkün olur. İdare, bunun için yazılı olarak bazı kural ve yasaklar koyar. Bu koyduğu kurallarında işlerliğini sağlamaya çalışır. Bunu da kolluk kuvvetine bazı görev ve yetkiler vermek suretiyle yapar. Kolluk faaliyetlerinin amacı, insanı ve onun temel haklarını korumaktır. Zira kolluk, devletin insan haklarını korumak için oluşturduğu bir organdır. Kolluk, devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının icra kuvvetidir. Kanunların üstünlüğünü sağlayan ve bunu sağlarken de kanunların sınırları içinde hareket eden silahlı bir kuvvettir31.
Any 2. maddesinde yer alan Cumhuriyetin niteliklerinden demokratik ve sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak böyle bir teşkilatlanma zorunludur. Zira polis, demokratik toplumlarda sivil otoritenin vazgeçilmez bir unsurudur.
Kamu düzeni koruma ve devamını sağlama görevi polise çok geniş sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluluk aynı zamanda emniyet mensupları tarafından da kabul edilmektedir. Polis, gerek kamu düzenin sağlanması, gerekse bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması gibi çok önemli bir hizmeti sunmaktadır. Bu görevler topluma kesintisiz olarak sunulmak zorundadır32.
Devlet, hukuki manevi bir şahsiyettir. Devleti somut bir kamu gücü haline getiren unsurlardan biri, her devlette kamu gücünü temsil eden polistir. Polisin vatandaşın gözündeki imajı, aynı zamanda siyasi rejimin ve devletin imajı demektir-33.
Güvenlik birimlerinin temel görevi bir ülkedeki kamu düzenini sağlayarak devletin devamına hizmet etmektir. Ancak güvenlik güçlerinin en önemli görevlerinden birisi olan devleti koruma görevi yerine getirilirken yinede yasalara ve evrensel normlara uyma zorunluluğu vardır34.
C. HUKUK DEVLETİ KAVRAMI
Toplumun güven ve huzurunu sağlamak için idarenin yürüttüğü güvenlik hizmetlerine kolluk hizmetleri denilmektedir. İdarenin en eski ve yaygın görevi insanların toplum içindeki tutum ve davranışlarını gözetip denetleyerek kamu düzenini sağlamaktır.
Hukuk devleti; Hukuka saygılı devlet, anayasaya göre, devlet kişinin temel hak ve özgürlüklerini, birey huzurunu, hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak derecede sınırlayan politik, ekonomik ve soysal bütün engelleri kaldırır. Hukuk devletinde, idarenin işlemleri yargısal denetime tabidi, mahkemeler bağımsızdır, hak ve özgürlükler anayasal güvence altındadır. Karşıtı Polis devleti demektir35.
Hukuk devletinde, devletin tüm görev ve yetkileri gibi idarenin yürüttüğü kolluk hizmetlerinin de neler olduğu ve nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenmekte ve idare kanunda belirtilen sınırları aştığı zaman sorumlu olmaktadır.
Hukuk devleti, vatandaşlara anayasal temel hak ve özgürlükleri tanıyan ve devletin tüm organlarını hukuka bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmelerini sağlamak suretiyle vatandaşların güvenliklerini teminat altına alan devlet demektir. Any. 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olduğu belirttikten sonra, hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini ilişkin çeşitli hükümler getirmiştir.
Polis, bütün faaliyetlerinde hukuka saygılı davranmalı ve hukuk dışına çıkmamalı ve bu konuda gereken tüm önlemleri alıp uygulayabilmelidir. Polis, kesinlikle hissi davranmamalı kin, hırs ve intikama dayalı girişimlere izin vermemeli ve arka çıkmamalıdır.
Polisin önceliği, demokrasi ve insan hakları olmalı, hizmet eylem planları bunların daha iyi işlemesine ve kullanmasına imkân verecek şekilde düzenlenmelidir. Demokrasiyi ve onun doğal bir sonucu olan insanın temel hak ve özgürlüklerini göz ardı ederek bunları görmezlikten gelmek suretiyle suçlara ve suçlulara yönelmek, çok özel, haklı ve sınırlı olaylar dışında kabul edilemez.
D. MODERN HUKUK DEVLETİNDE POLİSİN YERİ VE ÖNEMİ
Kamu düzenin korunması ve düzenli bir toplum halinde yaşamayı sağlamak amacına yönelik kolluk faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında özgürlükler ile kolluk müdahaleleri arasında denge kurmak hukuk devletinin en nazik konularındandır. Zira kamu düzenin sağlanması ve korunması amacıyla alınan tedbirler bu amaçla doğru orantılıdır36.
Bir ülkede polis, kanunların kendisine verdiği yetkileri yine kanunlar çerçevesinde kullanarak toplumda toplumsal düzeni sağlamak görevini üstlenmiştir. Polis, kanun hâkimiyetinin tesisini sağlamak amacıyla yasalar ve çeşitli yetkilerle donatılmıştır37.
Kamu düzenin ve güvenliğini sağlanması gibi oldukça önemli görevi olan polisin esas görevi; görevini anayasa ve kanunlar çerçevesinde yaparak; toplumun ve kişilerin mal ve can güvenliğini korumak, halkın rahatını temin etmek, kanunlara ve nizamlara aykırı hareket edenleri yargı organlarına sevk etmektir.
Demokratik hukuk devletinde kamu düzeni, devletin keyfi tasarruflarına değil, insan haklarından yola çıkan bir hukuk anlayışına sahiptir. Demokratik hukuk devletinde; kamu otoritesinin vatandaşa uyguladığı kurallara bütün kurumları ve çalışanlarıyla beraber öncelikle kendisinin uyması, vatandaşlar arasında ideolojik ayrım yapmaması söz konusudur.
Polis tedbir alırken kişilerin anayasa teminatı altında bulunan haklarını, yasa uygun olarak sınırlandırabilir. Kolluk, kişileri ve toplumu tehlikeden korumak görevine sahip bulunduğundan, tehlikeyi önlemek amacıyla bir kişiyi geçici olarak belli bir yerden uzaklaştırabilir, onunu bu yere girmesini yasaklayabilir38.
III. TÜRK POLİS TEŞKİLATININ TARİHÇESİ
A. ESKİ TÜRKLERDE POLİS
Bir millete emniyet ve güvenlik teşkilatının varlığı, o milletin devlet olarak teessüs ettiği andan itibaren başlar. Çünkü bir devletin varlığı öncelikle o devlete düzen ve güvenliğin sağlanmasını gerektirir. Bu, kolluk teşkilatlarını tarihinin devletlerin tarihi kadar eski olduğunun bir ifadesidir. Çünkü insanlar hem toplum içinde düzeni sağlayacak bir otoriteye hem de bu otoritenin devamlı ve güvenilir olmasına muhtaçtırlar. Aksi halde kargaşa içine düşecekler ve bu defa özgürlükleri ve hakları söz konusu bile olmayacaktır39.
Eski Türklerde bugünkü polis teriminin karşılığı olarak “yarkan” terimi kullanılmıştır. Yarkan sözü, Moğolca da Polis anlamında kullanılan Daruğa sözünün aynısıdır. Her iki sözcükte de Uygur metinlerinde polis, dedektif, cellât ve gece bekçisi anlamında kullanılmıştır. Daruğa sözcüğü Orta Asya ve Azerbaycan da gece bekçisi, Altınordu zamanında ise polis memuru ve vergi tahsildarı anlamında kullanılmıştır40.
Eski Türk Polis Teşkilatından bu yana, bu günkü anlamda Polis deyiminin tam karşılığı olarak Karakol deyiminin Dirlik ve Düzeni Sağlama anlamında kullanıldığı, bu işlerin yürütüldüğü yerlere de Karakol hane adının verildiği, Peçenek Türklerinin gözetlemek amacıyla yaptıkları karelerden birinin adının “Karaku’' olduğu, Kararu kelimesinin de Karakol gibi gözetlemek anlamına gelen karamak kökenine dayandığı belirtilmektedir41.
Eski Türkler kamu düzen ve güvenliliğini ulusal savunma ile birlikte yürütmüşlerdir. Polis hizmetleri, ilk zamanlarda askeri örgüt içinde oluşmuş ve tümüyle askeri özellik göstermiştir42.
Kabile halinde yaşadıkları dönemde Türkler orduyu sevk ve yönetenlere “Subaşı” adını vermişlerdir. Su; Asker, Komutan, Ordu ve Subaşı; Baş Komutan anlamında kullanılmıştır. Kabileler birleşip toplum büyüyünce Kağdan ortaya çıkmış, Subaşılar savaşta belli birliklere komuta etmeye başlamış, barışta da buldukları bölgenin güvenliğini sağlamışlardır. Böylece Subaşıların rolleri küçülmüş ve belli görevlerin yöneticileri olmuşlardır. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun kurucusu Selçuk Bey de bir subaşıdır. Keza Anadolu Selçuklularında da İl Merkezlerinde askeri ve mülki işlere bakan komutanlara Subaşı denilmiştir. Bunlar bulundukları yerin kamu düzen ve güvenliğini sağlamışlar, savaş zamanında ise çevrelerindeki ilçe ve köylerin tımarlı sipahilerini komuta etmişlerdir. Nizamülmülk’ün siyasetnamesinde ise Belediye Başkanı olarak nitelendirilen muhtesiplerin, zabıta görevini de üstlendikleri belirtilmektedir43.
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışından sonra, Anadolu’da kurulmuş olan beyliklerde Askeri Komutana Subaşı denilmiştir. Türklerin İslamiyet kabul etmelerinden itibaren, bugünkü ifadeyle, Hâkim, Savcı, Belediye Başkanı sıfatlarını belli ölçüde kişiliklerinde toplayan Kadı, asayiş hizmetlerinde görülmektedir. Kadılar aynı zamanda zabıta amirliği görevini de yapmaktaydılar. Kadının bu görevini yardım eden ve asayişi sağlamak için emrinde yeterince Şurta adı verilen görevliler bulunmaktadır. Şurta kelimesi, gece şehri dolaşan bekçi manasına gelmektedir. Devlet teşkilatı büyüdükçe, önceleri bekçi vazifesi gören şurtaların öneminin arttığı, Emeviler döneminde bu günkü Emniyet Müdürünün yetkilerinden daha fazlasına sahip, sahibi şurta adı verilen görevliler bulunduğu anlaşılmaktadır. Sahibi Şurtalar Kadılara vekâlet ettikleri gibi, Kadılar tarafından çıkarılan hükümlerin yerine getirilmesinde hükümetin icra vasıtası görevini de yüklenmişlerdir. Sahibi Şurtalara sonraları Vali unvanının da verildiği görülmüştür44.
B. OSMANLI DÖNEMİNDE POLİS
Osmanlı beyliğinin kuruluşundan İmparatorluğun yıkılışına kadar geçen sü-re içinde kolluk çok değişik yapıda görülmektedir. Bu nedenle Osmanlılar dönemindeki kolluk kuruluş ve hizmetlerini de dönemlere ayırarak incelemek gerekir45.
1. Kuruluşundan İstanbul un Fethine Kadar Olan Dönem (1299–1453)
Kuruluş döneminde toprakları çok az olan Osmanlı beyliğinin yönetim teşkilatı da ona göre kurulmuştur. Devletin başında olan Osman Bey, hem askeri hem mülki gücü şahsında toplamış, tayin etmiş olduğu Komutanlar ve Kadılarla ülkesini yönetmiştir. Osman Bey Karahisar’ı ele geçirdiği zaman, kentin yönetimini oğlu Orhan Bey’e vermiş ve onun yanına arkadaşı olan Gündüz Alp’i de Subaşı olarak tayin etmiştir. Bu kişi, bugünkü anlamda ilk Polis Amiridir. Subaşılar barış döneminde savaş için gerekli olan askeri disipline etmekle ve eğitmekle birlikte, kentin dirlik ve düzenini de sağlamışlardır. Savaş zamanında ise yetiştirdikleri kıtaları komuta etmişlerdir.
Anlaşılacağı üzere eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türklerinde de Polis Teşkilatı, Askeri Teşkilat kadrosu içinde yer almış, Askeri Amirler aynı zamanda Polis Amiri olarak da görev yapmışlardır. Devlet ve Ordu Teşkilatı zamanla büyümüş, Devletin başında mutlak bir kudrete sahip ve en büyük adli, askeri ve mülki amir olan Padişahlar yer almıştır. Padişahlar bütün idari, askeri ve bunlarla birlikte ülkede kamu düzen ve güvenliğinin sağlanması işlerinin devlet ricali ve halk karşısında kendilerini temsil eden Sadrazamlar vasıtası ile yürütmüşlerdir. Bu nedenle Sadrazamlar, bütün Polis Teşkilatının görevlerinin başarmak için özel memurlar, tebdil çuhadarları (sivil, istihbarat toplayan memurlar) kullanmışlardır.
Zabıta hizmetlerinin gelişmesinde Sadrazamın yanında yer alan subaşılar yanlarında, yasakçıları ve gece bekçiliği yapan Asesleri ve bunların bağlı oldukları Ases başlarla birlikte güvenliği sağlamışlardır. Subaşı barış zamanında askerleri sava-şa hazırlamak ve kentin dirlik ve düzeninin sağlanmasından, savaş zamanında da yetiştirdikleri birlikleri komuta etmekten sorumlu tutulmuşlardır. Bu dönemde başkent dışında, eyalet ve sancaklar şeklinde mülki taksimatı bulunan Osmanlı İmparatorluğunda taşradaki güvenlik hizmetleri, Eyaletlerin başında bulunan “Beylerbeyi” ve sancakların başında bulunan “Sancak Beyi” emrindeki askerlerle kolluk hizmetlerini yerine getirmişlerdir46.
2. Yeniçeri Dönemi (1453–1826 )
1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a diğer bölgelerden büyük göçler olmuştur. Bu nedenle de İstanbul’un güvenlik hizmetlerine büyük önem verilmiştir. Emniyet makamları; Sadrazam, Yeniçeri Ağası, Falakacı, Cebecibaşı ve Cebeciler, Kaptan Paşa, Topçubaşı ve Topçular, Kadı ve Böcekçi başından oluşmuştur. En büyük sorumlu olan Yeniçeri Ağası, suç işleyenleri falakacılara dövdürmüş ve hapsettirmiştir. Falakacılar, Yeniçeri Ağasının emri altında falaka taşıyan acemi oğlanlardan olmuştur47.
Gece zabıtasını idare etmekle görevli olanlara da asesbaşı adı verilmiştir. Yeniçeriler içerisinden ayrılan ve bir Baş karakullukçu emrinde gece ve gündüz devriye çıkararak şehir içerisinde emniyet ve asayişi temin eden askerlere “kullukçu ve karakullukçu” denilirdi. Bunların toplu bulundukları yerler “Karakullukhane” olarak adlandırılmıştır. Taşrada ise, kapıkulu ve eyalet askerleri iç düzen ve güvenliğini sağlanmasından sorumlu tutulmuş, şehir ve kasabalarda kollukçular, yasakçılar, bekçiler, Edirne şehri ve çevresinde Bostancı ocağı, Halep ve çevresinde Çölbeyleri polis hizmeti görmüşlerdir. Bu dönemde dikkati çeken nokta bugünkü Karakol teşkilatına benzer kuruluşların meydana getirilmiş olmasıdır. Şehrin muhtelif yerlerine yeteri kadar yeniçeri vazifelendirilerek karakollar oluşturulmuş, önleyici zabıta hizmetleriyle görevlendirilmiştir48.
3. Yeniçeri Ocağının Kaldırılmasından Sonraki Dönem (1826–1845)
Devletin gerilemeye başlaması ve idarede baş gösteren çözülmeyle birlikte emniyet ve asayişin sağlanmasından sorumlu olan Yeniçerilerde de başı bozukluk hüküm sürmüştür. Asayişi sağlayacak olanlar, asayişsizliğin sorunları olmaya başlamışlardır. O dönemin şartları içerisinde çok bozulan Osmanlıların Yeniçeri Ocağı 1826’da padişah 2. Mahmut tarafından kaldırılarak, bu olaya tarihte Vaka-ı Hayriye ismi verilmiştir.49
Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra, gerek Osmanlı başkentinde ve gerekse illerde iç güvenlik hizmetlerinin birçok makam ve kişilere bağlı olarak yürütülmesi uygulaması sürmüştür. Örgütlenme açısından ve uygulamadaki bu karışıklığı ortadan kaldırmak amacıyla 10 Nisan 1845’de İstanbul’da Polis adıyla bir teşkilat kurulmuş, yeni kurulan teşkilatın görevleri yine aynı tarihte yayımlanan Polis Nizamnamesi’nde belirtilmiş ve bu durum yabancı elçiliklere de “Tezkereyi Umumiye” adı altında bir yazı ile duyurulmuştur50. 10 Nisan, Emniyet Teşkilatı açısından kuruluş günü olarak kabul edilerek bu günde birçok etkinlikle Polis Bayramı olarak kutlanmaktadır51.
Polis adıyla ilk kez kurulan teşkilata ve yabancı elçiliklere de duyurulan 17 maddelik Polis Nizamnamesi ile getirilen yeniliklere rağmen karışıklıklar tümüyle ortadan kaldırılamamıştır. Başkentte polis hizmeti Yeniçeri Ağası ve polis adını taşıyan bir teşkilat tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Taşrada polis hizmeti ise, Sipahiler ve İstanbul’da olduğu gibi memleketin birçok illerinde kurulan Asakir-i Mansure Alaylarına verilmiştir52.
4. Zaptiye Müşirliği Dönemi (1845 – 1879)
Daha önceki dönemlerde zabıta hizmetlerinin çeşitli adlardaki kurullar tara- fından yürütüldüğü, çok istenilmesine rağmen güvenlik hizmetlerinin tek elden bağımsız bir zabıta kuruluşu tarafından yürütülemediği, sürekli askeri kuvvetler içinde bulunan makamlar aracılığıyla yerine getirildiği açıklanmıştır53.
1846 yılında yayımlanan bir genelge ile polis hizmetlerinin serasker tarafından yöneltilmesinin askerlerin asıl görevlerini aksattığı belirtilerek yalnızca polis hizmetlerini yürütmek üzere ve Seraskerilikten bağımsız olarak “Zaptiye Müdürlüğü, Zaptiye Müdür Yardımcılığı” ve polisle ilgili yasaları hazırlamak için, “Zaptiye Meclisi” kurulmuştur. Kısa bir süre sonra da bu meclis kaldırılmış ve yerine “Divan-ı Zaptiye” ve “Meclis-i Tahkik” kurulmuştur54.
Bu dönemde, İstanbul ve taşranın güvenlik hizmetleri Zaptiye Alayı şeklinde teşkilatlandırılmıştır. Her sancağın birer tabur zaptiye askeri mevcut olup, bunlar kazalara Bölük düzeninde dağıtılmışlardır. Taburun komutanı Tabur ağası, Bölüğün Komutanı da bölük ağasıdır. Vilayetteki Taburların yöneticisi ise, Alay Beyidir. Zaptiye askerlerinin hizmet süreleri iki yıldır. Bu seneyi tamamlamadan ayrılmak yoktur. Zaptiye askerliğine en az 21, en çok 50 yaşına kadar olan istekli kişiler seçilmiştir. 1869 yılından itibaren Zaptiye Teşkilatına, okuma yazma ve azınlık lisanını bilen kişiler Teftiş Memurları adıyla alınmaya başlanmış ise de, 1880 yılında bu uygulamaya son verilerek bunların yerini daha sonraları polis memurları alınmaya başlanmıştır. Zaptiye Müşirliğinin kurulmasından sonra askeri niteliğinden ayrılan zabıta görevi, mülki makamların emrinde 30 yılı aşkın bir süre görev yapmıştır. Zaptiye Müşiriyeti, diğer başka görevlerinin yanı sıra zabıta hizmetlerinden tek başına sorumlu olan kuruluştur. Zaptiye Müşiriyeti dönemi içinde o zamana kadar birçok isimler taşıyan zabıta kuvvetleri birleştirilmiştir55.
5. Zaptiye Nezareti Dönemi ( 1879–1908 )
1876 yılında Tanzimat ve Islahat hareketleri çerçevesinde Avrupa’daki örneklere göre bir polis teşkilatı kurulmasına birinci meşrutiyetin ilanından sonra oluşan hükümet programında yer verilmiş ve 1879’da Zaptiye Nezareti kurulmuştur. Başlangıçta İstanbul ve çevresinde teşkilatlanarak güvenlik işlerini yürüten zaptiye nezareti daha sonra ülke çapında genişlemiş ve tüm merkez ve taşra polis kuruluşlarıbu nezaret tarafından tek merkezden yönetilmiştir. Bugünkü Emniyet Genel Müdürlüğünün görev ve yetkilerini yürütmüş olan Zaptiye Nezareti 1909’da kaldırılmıştır56.
1881 yılında İstanbul’un asayişinden sorumlu olan Askeri zaptiye Teşkilatı lağvedilerek yerine polis teşkilatı kurulmuştur ve aynı uygulamaya 1885 yılından itibaren taşrada başlanılmıştır. İstanbul’da kurulan polis teşkilatı, Üsküdar, Beyoğlu Polis Müdürlükleri ve Beşiktaş Polis Memurluğu unvanıyla dört polis dairesine ayrılmış, polis daireleri de merkezlere bölünmüştür. Bu dönemde 1881’de fiilen kurulmuş olan Polis Teşkilatının görev ve yetkilerini düzenleyen ilk hukuki metin, 1896’da yayınlanmıştır. “Asayiş Vazifesiyle Mükellef Olanların Nizamiye ve Jandarma Askeri şahanesiyle Polis Memurlarının Sureti Hareketine Dair Talimat” adlı 16 maddelik talimatta (yönerge), polisin adli, idari görevleri ve jandarma ile arasındaki ilişkiler düzenlenmiştir57.
Bundan sonra 1907 tarihinde (1845 kuruluştan sonra) ilk Polis Nizamnamesi yayınlanmıştır. Polis örgütünün ihtiyaçları her bakımdan yeterli bir biçimde karşılayan ve 167 maddeden oluşan bu nizamnamenin en belirgin özelliği, içerdiği hükümlerin yabancı etkilerin altında kalınmadan hazırlanmasıdır. Daha önce gerek Tanzimat gerekse de Abdülhamit döneminde yayınlanmış olan metinlerin çoğu, yabancıları tatmin etmek için, yabancı devletlerin yasalarından aktarılmış hükümleri kapsamaktaydı. Bu nizamnamenin ikinci belirgin özelliği uzun süre başarı ile uygulanmış olmasıdır. Söz konusu nizamname, polisin idari, adli, siyasi görevlerini, merkez ve taşra kuruluşlarını, hiyerarşi, polisin Asker-i Nizamiye ve jandarma ile ilişkileri, polisin yetkileri, izinde iken polisin görev ve yetkileri, polis müfettişlerinin görevleri, polisin seçim ve tayin usulü, polisin cezalandırılması, yargılanması, polisin ödenekleri ve benzeri hususları kapsamaktaydı. Aynı nizamnameye göre polisler; Ser komiser, İkinci Komiser, Üçüncü Komiser, Komiser Muavini ve Polis olmak üzere 5 sınıfa ayrılmaktaydı58.
Bu dönemde ilk polis okulu Selanik’te açılmıştır. Okul Belçika’dan getirilen iki subayın idaresine verilmiştir. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra okul kapatılmıştır. 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanıyla Zaptiye Nezareti hemen kaldırılmamış, başına getirilen yeni şahıslarla düzeltilmeye çalışılmış ise de, istenilen netice elde edilmemiş ve 31 Mart olayından sonra 1909 yılında kapatılmıştır59.
6. İkinci Meşrutiyet Dönemi (1909–1923)
1908 yılında ll. Meşrutiyetin ilanı üzerine Fransız ve Alman Teşkilatları esas alınarak Polis Teşkilatının yeniden organize edilmesi kararlaştırılmış ve 1909 yılında çıkarılan İstanbul Vilayet ve Emniyeti Umumi Müdüriyeti Teşkilatına Dair Kanun ile 31 Mart olayından sonra artık yaşaması imkânsız olan Zaptiye Nezareti kaldırılarak, yerine Dâhiliye Nezaretine bağlı ve memlekete şamil polis işlerinin yürütülmesiyle görevli Emniyet Umumiye Müdürlüğü ve İstanbul Vilayetine bağlı bir polis müdüriyeti kurulmuştur. Emniyet Umumi Müdüriyeti, 1913 yılına kadar polis işlerini 1907’de çıkarılan polis nizamnamesi hükümlerine göre yürütmüş ve hükümleri İstanbul dâhil tüm ülke sathında uygulanmıştır60.
Türk Polisi işgal altında bulunan bölgelere emniyet ve asayişin korunması ve suç faillerinin meydana çıkarılması konusunda da başarılı çalışmalar yapmıştır. İşgal altındaki bölgelerde de polis teşkilatının Türklerden oluşturulmasına önem verilmiş ve özen gösterilmiş, düşman işgalinden kurtarılan bölgelerde de sivil yönetimle birlikte polis teşkilatı da yeniden düzenlenmiştir. Bazı illerde polisler, Damat Ferit Paşa Hükümetini tanımadıklarını ve Kuvay-i Milliye emrine girdiklerini açıkça ilan etmişlerdir61.
C. CUMHURİYET DÖNEMİNDE POLİS
1. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Emniyet Teşkilatı
Emniyet Teşkilatı ile ilgili mevzuatın, ilk Polis Nizamnamesinin yürürlüğe konuluş tarihi olan ve Türk Polis Teşkilatının kuruluş tarihi olarak kabul edilen 10 Nisan 1845’ten bu yana, yurtta egemen olan rejimin görüş ve düşünüşüne göre şekillendiği ve ancak Cumhuriyet sonrası dönemde büyük bir gelişme gösterdiği görülmektedir62.
İstanbul Emniyet Umumiye Müdürlüğünün 1922’de kaldırılmasından sonra Milli Mücadelenin kazanılması ve Cumhuriyetin ilanına müteakip 1923 tarihinde İstanbul Polis Müdüriyeti Umumiyesi de kaldırılarak yerine Ankara’daki Emniyet Umumiye Müdürlüğüne bağlı il teşkilatları düzeyinde İstanbul Polis Müdürlüğü Kurulmuştur. 1924 Anayasasının idari bölünmede getirdiği düzenlemeye paralel olarak Polis Teşkilatında genellikle, il merkezlerinde kurularak hızlı bir şekilde gelişme devresine girmiştir. Birçok ilçe ve nahiyede jandarmaya görev verilmiştir63.
1932 tarihinde çıkarılan 2049 sayılı Polis Teşkilatı Kanunu’nun yayınlanmasına kadar geçen dönemde Emniyete ilişkin hizmetler 1907 ve 1913 tarihli Polis Nizamnamesi hükümlerine göre yürütülmeye çalışılmıştır. 2049 sayılı Kanuna göre polis sivil ve üniformalı olarak ikiye; üniformalı polis de atlı ve piyade olarak ikiye ayrılmıştır.
2049 sayılı Kanunun en önemli özellikleri arasında polisin özel bir meslek olduğu, eğitim ve öğretimin okullarda yapılması gerektiği ve bunun için de polis okulları açılmasının zaruri olduğu fikrinin ilk defa ortaya koyduğu görüşünü sayabiliriz. Ayrıca bu kanun, Türk kadınının polis hizmetlerine girmesini sağlamıştır.
1932 tarihinde 2050 sayılı ve 1934 tarihinde 2531 sayılı kanunlarla 1624 sayılı Dâhiliye Vekili Merkez Teşkilatı ve Vazifelerini düzenleyen Kanun’da değişiklik yapılmak suretiyle Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünün Merkez Teşkilatına asayişten sorumlu olmak üzere altıncı Şube ve hudut işlerine bakan yedinci Şube adlarında iki şube ilave edilerek şube sayısı yediye çıkarılmıştır.
Cumhuriyetin getirdiği yenilikler nedeniyle ekonomik, sosyal, kültürel hayatta meydana gelen değişiklikler ve ilerlemeler, polisin görevlerinde değişiklikler meydana getirmiş, hizmeti arttırmış ve çeşitlendirmiştir. Bu nedenle polisin görev ve yetkilerini düzenleyen mevzuatın günün şartlarına cevap veremediği görülmüş ve bu hususta yeni düzenlememeler yapılmasına karar verilmiştir64.
Bu amaçla polisin görev ve yetkilerini düzenleyen ve çok uzun yılar kullanılacak olan 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu 1934 tarihinde çıkarılarak yürürlüğe konmuştur. Bu kanunun uygulama şeklini gösteren Polis Vazife ve Salahiyet Nizamnamesi kanunun yayınlanmasından 4 yıl sonra 1938 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konmuştur.
1937 tarihinde şartlara ve ihtiyaçlara göre değişikliğe tabi tutulan ve halen yürürlükte olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Genel olarak, kamu düzenini koruma kollama, suç ve suçluları tespit etme yakalama ve bu amaçla ilgili kurum ve kuruluşlara yardımcı olma konusu genişletilmiştir65.
Merkez ve taşra kuruluşlarını günün şartlarına göre yeniden düzenleyen 3201 sayılı kanunla polis meslek personelinin nitelik yönünden geliştirmesi amacıyla 1937 yılına kadar sadece polis memurları yetiştiren okulların yanı sıra orta ve yüksek kademe amiri yetiştirmek amacıyla Ankara’da 1937 tarihinde Polis Enstitüsü kurulmuştur. Aynı kanunun bazı maddelerini değiştiren 3452 sayılı kanunla da Ankara’da 1938–1939 ders yılında Polis Koleji açılmıştır.
Emniyet teşkilatı kanununda her ilde bir Emniyet Müdürü ve her ilçede bir Emniyet Amiri veya Emniyet Komiseri ve bucak, iskele veya istasyonlarda Emniyet Komiserleri bulunması öngörülmüştür. Emniyet Teşkilatının 1950’li yıllara gelinceye kadar tüm illerde teşkilatını tamamladığı ve ilçe teşkilatlarının da oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
1953 tarihinde 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanunu çıkarılarak Trafik Polisi kurulmuştur. Bu kanunun günün şartlarına göre yeniden düzenlenmiş 1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu yürürlüğe girmiştir.
1965 tarihinde 654 sayılı “Toplum Zabıtası Kurulması Hakkında Kanun”la Toplum zabıtası kurulmuştur. Daha sonra 1982 tarihinde 2696 sayılı 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununa 7 ek madde eklenmesine dair Kanunla Toplum Zabıtası yerine Çevik Kuvvet birimlerinin kuruluşuna geçilmiştir66.
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda 1985 tarihinde 3233 sayılıkanunla yapılan değişikliklerle de özel Harekât Birimleri kurulmuştur.
1993 tarihinde de 93/3961 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatına bağı Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı kurulmuştur.
14.07.1993 günlü Bakanlar Kurulu Kararıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatına bağlı Özel Harekât Daire Başkanlığı kurulmuştur.
2. Günümüzde Emniyet Teşkilatı
Emniyet Teşkilatının yapısı Emniyet Teşkilatı Kanunun 1. maddesinde, ülkenin genel güvenliğinden ve asayişinden İçişleri Bakanını sorumlu tutulmuş ve İçişleri Bakanının bu işleri kendi kanunlarına göre hareket eden Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı ve gereğinde diğer bütün Zabıta Teşkilatları aracılığı ile yerine getireceği ve lüzum halinde de Bakanlar Kurulu kararı ile Ordu Kuvvetlerinden de yararlanılabileceği hükmü getirilmiştir. Burada polis Teşkilatının resmi adının Emniyet Umum (genel) Müdürlüğü olduğu ve İçişleri Bakanına bağlı olduğu belirtilmektedir67.
Bunun yanında illerde Valiler, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. mad- desinin; Devletin ve hükümetin temsilcisi ve ayrı ayrı her bakanın temsilcisi ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır. Hükmü gereği İllerdeki teşkilat yapılanmasıvalinin emrindedir.
3201 sayılı E.T.K merkez ve taşra teşkilatını düzenleyen 16. maddesi 1989 tarihli ve 3518 sayılı kanunla değiştirilmiştir. Buna göre Emniyet Genel Müdürlüğü’nün
a) Merkez Teşkilatıb) Taşra Teşkilatıc) Yurt Dışı Teşkilatından oluşacağı hükme bağlanmıştır.
Polisin görev ve yetkilerini düzenleyen ve çok uzun yıllar kullanılacak olan Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 1934 tarihinde çıkarılarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun 1. maddesinde; polis, asayişi, amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eder. Yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamnamelerin kendisine verdiği vazifeleri yapar denilmekte, 2. maddesinde ise polisin genel emniyetle ilgili görevlerinin;
A) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak.B) İşlenmiş olan suç hakkında Ceza Muhakemeleri Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak, olduğu belirtilmektedir.
Söz konusu maddeleri açıklayacak olursak; Polis, Hukuka uygun olarak aldığı tedbirlerle68;
a) Devlete, topluma, kişilere mal ve eşyalara yönelik tehlike, kaza ve sabotajların söz konusu olmadığı bir ortamı sağlayacak,b) Alacağı tedbirlerle düzensizlik ve karışıklıkları önleyecek,c) Hayatın normal akışını, her türlü korku ve kaygıdan uzak bir biçimde sağ- layacak,d) Dirlik ve düzenin varlığı konusunda halkta yerleşik ve yaygın bir düşüncenin oluşmasına gayret sarf edecek.e) Şahısların tek ve birlikte Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan temel hak ve hürriyetlerini kanunların gösterdiği biçimde kısıtlanmadan kullanmaları için gerekli tedbirleri alacak.
Kısacası kamu düzeni ve güvenliğini sağlayacak, yardım isteyenler ile yardıma muhtaç olanlara yardım edecektir.
Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı üzere, Polisin Temel Görevleri:
1) Suç ve suçluluğun önlenmesi için gerekli ve hukuka uygun tedbirleri almak,2) Kamu düzeni bozulduktan sonra, yani suç işlendikten ve suçlular ortaya çıktıktan sonra bozulan kamu düzenini eski haline iade etmek, kanunlara saygılı vatandaşlar yararına suçluları yakalayarak adli mercilere göndermek,3) Muhtaç olanlara, yardım isteyenlere yardım etmek,4) Diğer kanunlarda yer alan ve Usulüne uygun bir biçimde kendisine verilen görevleri yapmak, olarak özetlenebilir.
Bugün Emniyet Teşkilatı, ülkede huzur ve güveni tesis ederken gerek yukarıda hususları, gerekse sürekli değişen ve gelişen teknik ve yeniliklerden faydalan- manın gayreti içerisindedir. İnsan haklarına saygılı, teknolojik imkânlarla donatılmış Emniyet Teşkilatı bunlarla yetinmeyip halkına sunduğu hizmeti daha üst seviyelere çıkarmanın gayreti içerisindedir. Bugün çağdaş dünya ülkelerinde ve bizde toplumun örgütlenmiş şekli olan devletin en başta gelen görevi toplumun düzen ve güvenini temin etmektir69.
IV. POLİS YETİŞTİREN KURUMLAR
A. POLİS MESLEK YÜKSEK OKULLARI
Polis Meslek Yüksek Okulları, Emniyet Teşkilatının ihtiyacı olan polis memurlarını yetiştirmek üzere; Polis Akademisine bağlı ön lisans düzeyinde, mesleki eğitim-öğretim ve uygulama yapan okullardır. Bu okullara Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından Öğrenci Seçme Sınavını kazanan ve Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar lise mezunları arasından yapılan özel yetenek sınavında başarılı olan adaylar arasından alınır. Polis Meslek Yüksek Okulunun eğitim süresi iki yıldır. Bu okullara girmeyi hak kazanan öğrencilerin ihtiyaçları devletçe karşılanır. Öğrenimlerini süresi içerisinde başarı ile tamamlayanlar, Emniyet Teşkilatı kadrolarına aday polis memuru olarak atanırlar70.
Polis Okullarına başvurabilmek için; Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmak, lise mezunu olmak, 18 yaşını tamamlamış olmak, bayan ve askerlik yapmayan erkek adaylar için 23 yaşından, askerlik hizmetini yapmış erkek adaylar için 25 yaşından gün almamış olmak, bayanlar için 1.65, erkekler için 1.67 cm. kısa boylu olmamak, adaylar arasından Polis Okulları Yönetmeliği ve Emniyet Genel Müdürlüğüne Bağlı Eğitim Kurumlarına Alınacak Öğrencilerde Aranacak Sağlık Şartlarına Dair Yönetmelikte belirtilen nitelikleri taşıyanlar,71 her yıl Temmuz ve Ağustos ayında yapılan seçme ve yeterlik sınavlarında başarılı olan ve güvenlik soruşturmaları olumlu gel- miş olma şartı ile okullara öğrenci olarak kabul edilmektedir72.
B. POLİS KOLEJİ
Polis Koleji Polis Akademisine öğrenci yetiştirmek üzere 1938 tarihinde Ankara Polis Koleji adı altında hizmete başlamış ve 1970 yılında kadar Polis Enstitüsü bünyesinde faaliyet göstermiştir.
Polis Koleji lise seviyesinde eğitim veren ve Türkiye’de yalnızca bir tane olan bir okuldur. Kolej müfredat olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na, yönetim açısından ise Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanlığı’na bağlı olan ve yabancı dil ağırlıklı olarak eğitim veren bir okuldur. Polis Kolejine, alınacak öğrenciler 8 yıllık orta öğretimi tamamlayanların belli bir puanın üzerinde başarılı diploma alanların arasından; sözlü, yazılı ve beden eğitimi sınavlarını başarı ile tamamlayanlarının alındığı bir yapı taşımaktadır.
Polis Koleji’ni başarı ile 4 yıllık eğitimin sonunda tamamlayan öğrenciler, ya lisans seviyesinde yapacakları eğitimleri için Polis Akademisi’ne ya da üniversite sınavlarına girerek bir sivil okulu kazanma durumlarında Emniyet Genel Müdürlüğü adına FYO öğrencisi olarak o eğitim kurumunda okumaktadırlar73.
C. POLİS AKADEMİSİ
Polis Teşkilatının üst kademe amir ihtiyacını karşılamak için hizmet veren Polis Akademisi 1937 tarihinde Polis Enstitüsü olarak kurulmuş, 1961 tarihinde 2 yıllık, 25 Haziran 1962 tarihinde 3 yıllık yüksek okul statüsüne, 06 Aralık 1984 tarihinde kanunla Polis Akademisi haline getirilmiştir74.
Polis Akademisinin esas öğrenci kaynağı polis kolejidir. İhtiyaç halinde, ge- nel lise, erkek tekniköğretim, kız teknik öğretim ve ticaret ve öğretimine bağlı okul mezunları arasından yönetmelikle belirtilecek şartları taşıyan öğrenciler arasından seçilmektedir.
Buraya Polis bilimi okumaya ve pratik uygulamanın aktif aktörleri olmaya gelen öğrenciler; ya polis kolejini başarı ile tamamlayarak polis akademisine gelenler, ya da ÖSS sınavlarında belli bir puanın üzerinde not alan lise mezunu öğrenciler arasında yapılan, yazılı, sözlü, sağlık ve beden eğitimi sınavlarını başarı ile tamamlamış sınırlı sayıdaki öğrencilerin arasından seçilenlerden oluşur75.
Yukarıdaki kaynak öğrenci grubunun dışında yine her sene Arnavutluk, Gagavuzya, Azerbaycan, Kırgızistan, Gürcistan, Türkmenistan, Moldavya ve KKTC’den gelen 4 yıl boyunca Polis Akademisinde okuyarak komiser yardımcısı rütbesiyle mezun olan ve ülkelerine geri dönen öğrenciler de bulunmaktadır. Bu kardeş topluluklardan gelen yabancı öğrenciler de, diğer bütün öğrencilerle birlikte aynı sınıflarda okumaktadırlar. Polis akademisinde 4 yıllık üniversite ayarında lisans eğitimi verilmektedir.
BİRİNCİ BÖLÜM POLİSİN GÖREVLERİ
I. GÖREV KAVRAMI
Kamu hukuku alanında görev ve yetki, bitişik ikizler gibi birbirinden ayrılamaz kavram ve sorunlar olmakla beraber, İdare Hukukunda önemli bir yer tutan idarenin işlevini açıklamak ve teknik nitelik taşıyan yetkilerini daha iyi kavrayabilmek için, bunları ayrı incelemek daha uygun ve doğru olur76.
Görev, yetki ve sorumluluk birbirlerinden ayrılmaz parçalarıdır. Pek çok kanun polise görev vermiştir. Bu görevlerin yerine getirilebilmesi için yetkili kılınması da gerekmektedir. Yetki, görevin nasıl, ne biçimde, kiminle yapılacağını ifade eder77.
İdarenin uğraşları anlamında kullanılan görev, bu cihazın genel amacını ifade eden işlevden dar, belli bir çalışma konusu olan ödevden daha geniş bir kavramdır78.
İdarenin işlev, her yerde ve her zaman toplumun yararına gerçekleştirme amacını gütmekle beraber, idarenin görev alanı ve çeşitleri devletin iktisadi, sosyal ve siyasi düzenine bağlı olarak, dar veya geniş, sınırlı veya yaygın biçimde görülür79.
Polisin görevleri konusunda çeşitli yönlerden tasnifler yapılmıştır. Bir ayırıma göre polisin suç öncesi ve suç sonrası olmak üzere iki çeşit görevi vardır. Burada suç öncesi görevleri; suç işlenmeden önce suça engel olmak bakımından alınan tüm tedbirleri kapsar. Suç sonrası görevleri ise; suç işlendikten sonra suçun tespiti, şüphelilerin ele geçirilmesi ve o suçla ilgili maddi delillerin araştırılıp adli makamlara gönderilmesi safhasıdır.
Polis görevlerine yerine getirirken Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin Çalışma Saatlerine İlişkin Esaslar çerçevesinde, Merkez ve Taşra teşkilatında görevli olup, nöbet usulü ile çalışması zorunlu olan personelin çalışma saatleri, hizmetin gerekleri göz önünde bulundurularak olağan üstü durumlarda 12/12; diğer hallerde 12/24 veya 12/36 esaslarından herhangi birine veya her birine göre, Taşra Teşkilatında Mülki Amirin, Merkez Teşkilatında Genel Müdürün onayı ile düzenlenir. Ayrıca, çalışma süresi 40 saatten az ve 12/24 esasından daha ağır olmayacak biçimde, aynı makamların onayı ile değişik çalışma usulleri uygulanabilir.
Büro hizmetlerinde çalışma personelinin çalışma saatleri, herhangi bir olağanüstü durum olmadığı sürece Devlet Dairelerinin tabi olduğu mesai gibidir. Olağanüstü veya hizmetin gerektirdiği durumlarda, bu mesainin gereken yeni şekli veya kuvvetlere destek amacıyla görevlendirme, yetkili amir tarafından yazılı veya sözlü emirle düzenlenebilir. Sözlü emir 24 saat içerisinde yazılı olarak teyit edilmelidir.
Olağan üstü durumlar dışında, nöbet usulüyle çalışan personelin çalışma saatleri artırılamaz. Ancak görev değişimi, durumun gerekleri göz önünde bulundu- rularak, Birim Amirince gecikmeli olarak yaptırılabilir. Bu geciktirme hiçbir zaman, personelin tabi olduğu görev süresinin dörtte birini aşamaz.
Nöbet usulüyle çalışan personele ayrıca hafta izni verilmez. Ancak, hizmet gereği olarak Karakol ve benzeri birimlerde araştırma, takip, gözetleme gibi görevlerle özel bir şekilde görevlendirilenler ile Büro hizmetlerinde çalışanlara haftada bir günden az iki günden çok olmamak üzere hafta izni verilir. Olağanüstü durumlar hariç olmak üzere bu izin kesilemez. Bu şekilde kesilen izinler, mümkün olduğu takdirde aynı hafta içerisinde, aksi halde bir sonraki hafta içerisinde telafi edilir.
II. POLİSTE GÖREVİN YERİNE GETİRİLMESİ VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ŞARTLAR
PVSK 1. maddesine göre; Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet şubesi, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, şüpheli şahıs ve suç delillerini tespit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir.
Bu madde hükmü gereğince bir suça müdahale eden polise karşı işlenen suçlar görevli memura karşı işlenmiş; müdahalede bulunan polisin işlediği suçlar ise görevli memurun işlediği suç sayılır.
Polis, görevini yerine getirirken alacağı güvenlik önlemi ve tedbirlerde şunlara dikkat etmelidir:
A. GECİKMEDE TEHLİKE ŞARTI
Polisin Önleme amacı ile harekete geçebilmesi için, her şeyden evvel bir tehlike mevcut bulunmalıdır. Polis hukukunda tehlike, Kamunun emniyeti veya düzeni bakımından mevcut bulunan tehlikedir. Zarar verici olayın gerçekleşmeye başlamış bulunduğu veya hemen başlayacağı konusunda kesine yakın bir ihtimalin mevcut bulunduğu hallerde, halen mevcut tehlike vardır. Bu anlamda bir tehlike, polisin güvenlik tedbirlerine başvurmasının şartlarından bir tanesidir. Gerçekleşmesinden korkulan zarar doğmazdan önce, önünü almak için başka türlü davranmak imkânı yoksa gecikmede tehlike vardır. Derhal müdahale edilmediği zaman kamu düzeninin bozulması veya tehlikeye girmesi söz konusu ise gecikmede tehlike vardır80.
B. GÖRÜNÜŞTE HAKLILIK ŞARTI
Polisin tedbirlerini uygulanabilmesinin ikinci şartı görünüşte haklılıktır. Polis tedbiri bir koruma tedbiri olduğundan ve koruma tedbiri ise bir üst kavram olarak tehlike tedbiri içinde bulunduğundan, beklene bilen ya da görünen yakın bir tehlikenin en kısa zamanda ve acilen giderilmesi için haklılık olup olmadığının aramaya imkân bulunmaz. Bu bakımdan görünüşte haklılığın varlığı yeterlidir. Bu manada koruma tedbirine başvurulabilmesi için tedbirin korumak istediği durumun ileride gerçekleşeceğinin mümkün olması değil, muhtemel görülmesi yeterlidir81.
Yakalama ve arama gibi koruma tedbirleri için gerekli olan makul şüphe veya başka koruma tedbirleri için gerekli basit şüphe, görünüşte haklılığın özgün bir görünüşüm şekilleridir.
C. ZORUNLULUK ŞARTI
Polis tedbirinin uygulanabilmesi için diğer bir şart, polis tarafından böyle bir güvenlik önlemine başvurmanın zorunlu olmasıdır. Zorunluluk, olayın giderilmesi için çözüm olarak görülen ölçüde tedbire başvurmak demektir82. Bir yazarın koruma tedbirlerinin bazıları için kullandığı haksız zaruret83 deyimi, kanaatimizce polis tedbirlerinin zorunluluk özelliğini anlatabilir. Şöyle ki, polis tedbirleri, acele hallerde başvurulan bir tedbir olma özelliği bakımından temel haklara istenmeyen müdahale ama mecburi kalındığı için başvurulan tedbirlerdir. Şu halde bide istenmeyen zorunlu tedbirler diyebiliriz.
D. ORANTILIK ŞARTI
Polis sadece tehlikeyi önlemek bakımından yeterli olan tedbirleri alabilir. Başka bir ifade ile kamu düzeninin korunması için yeterli olan tedbirler açısından yetkilidir. Zor kullanmadan amaca ulaşmak mümkünse, daha hafif tedbirlerin uygulanması gerekir. Buna Anayasal bağlamda ölçülülük ilkesi de diyebiliriz. Ölçülülük, tedbirlerin zaruri, gerekli ve uygulama ile orantılı olmasını anlatmaktadır84. Ays.13 maddesinde temel hakların sınırlandırılmasında da ölçülü olunması vurgulanmaktadır.
Polisin görevi, toplum düzeninin korunması ve devamının temin edilmesidir. Toplum düzeni bozulduğu vakit, Polis hukukuna aykırı bir durum meydana gelmiş olur. Polis hukuku ile ceza hukuku kavramları arasında bu noktada önemli bir fark vardır. Polis hukukundaki amaç, toplum düzenini bozan hal veya durumun önlenmesi veya ortadan kaldırılmasıdır. Ceza hukukundaki amaç ise, sonuçta o fiili gerçekleştiren kişiyi cezalandırmaktır. Ceza hukukçusu kast, taksir, hukuka uygunluk sebepleri gibi kavramlardan yola çıkar, onun için fail önemlidir. Buna karşılık, Polis hukukunda, Polis hukukuna aykırı olan durumun ele alınış biçimi tamamen farklıdır: Polis bakımından önemli olan kamu düzeninin bozulmuş olması ve toplumdaki emniyetin tekrar sağlanması ihtiyacıdır.
Çağdaş kabullere göre kolluğun görevi sadece suç işlemeyi başarmış olanları yakalayarak adli mercilere sevk etmek olmayıp, aynı zamanda suçun işlenmesini önlemektir. Devletin önleme görevi, özgürlüğün zararına olarak kötüye kullanılmaya cezalandırma görevinden daha fazla müsaittir. Çünkü bir insanın hareket serbestliğinin hemen hemen hiçbir bölümü yoktur ki, şu ya da bu türden bir suç işlemeyi kolaylaştırıyor şeklinde gösterilmek mümkün olmasın. Böyle olunca bir resmi makam veya bir vatandaş, bir kimsenin suç işlemeye hazırlandığını görünce suç işleninceye kadar eli kolu bağlı olarak durmak zorunda değildir85. Zaten suçluları cezalandırmaktan çok, suçun işlenmesini önlemek daha faydalıdır. Esasen cezalandırma hakkı devlete suçun işlenmesinden önce, önlenmesi görevini de yükler.
Suçun önlenmesinde tek başına kolluğun başarılı olması zordur, önleme ancak halkın, ceza adaleti sisteminde yer alan diğer unsurların ve kolluğun işbirliği ile gerçekleştirilebilir86.
Herkes kendisinin veya kendisine tabi olan kişilerin hareketinin toplum bakımından bir tehlike yaratmamasına dikkat etmek mecburiyetindedir. Elinde eşya bulunduran kişiler de, üzerinde fiili hâkimiyete sahip bulundukları eşyaların kamu emniyeti ve kamu düzeni bakımından düzeni bozucu nitelikte olmamalarını temin etmek mecburiyetindedirler. Kişilerin eşyalarını, tehlike meydana getirmeyecek şekilde muhafaza etmeleri gerekir.
Tehlike yaratmakta olan bir eşya hakkındaki Polis tedbirleri, eşya üzerinde fiili hâkimiyet sahibi olan kişi hakkında uygulanır. Bununla birlikte malik veya asıl hak sahibi hakkında da tedbir uygulanması mümkündür. Ancak, hırsızlıkta olduğu gibi eşya üzerindeki fiili hâkimiyet malikin rızası rağmen kurulmuşsa, malın sahibi hakkında tedbir uygulanması söz konusu olamaz. Polise karşı esas mal sahibi yerine, düzeni bozan eşyayı asıl malikin rızası hilafına elinde bulunduran kişi sorumlu olur. Sahipsiz bir eşyadan doğan sorumluluk, onu sahipsiz duruma getiren kişiye aittir.
IV. POLİSİN GÖREV ÇEŞİTLERİ
A. HİZMETİN NİTELİĞİNE GÖRE POLİSİN GÖREVLERİ
Polise görev veren yasaların başında Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu gelmektedir. Kanunun polise vermiş olduğu görevleri altı ana başlık altında top- lamak mümkündür.
1. Polisin Genel Asayiş Görevleri
Toplumun güvenliğinin sağlanmasında polise büyük sorumluluklar düşmektedir. Devlet olarak örgütlenmiş toplumlarda, halkın dirlik, düzen, huzur ve güvenliğini sağlama görevi polise verilmiştir.
PVSK 1. maddesinde bu husus; Polis, asayişi, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur, halkın ırz, can ve malını muhafaza, ammenin istirahatını temin eder. Denilmek suretiyle ilk fıkrada asayiş başta olmak üzere toplumun ve kişilerin güvenliği, ana ilke olarak belirtilmiştir.
Polis Vazife Selahiyet Tüzüğü 1. maddesin de; Asayiş, amme, şahıs tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korumak, halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin etmekle mükellef olan polis bunlara karşı herhangi bir şekilde vuku bulacak tecavüz ve sarkıntılığı men etmeye ve şüphelileri yakalamaya ve haklarında kanunen yapılması gereken işlemleri yapmaya mecburdur denilmek suretiyle aynı konu dile getirilmiştir.
PVSK 2. maddesinde polise; kanunlara, tüzüklere, hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak, mani olmak görevi verilmiştir. Polisin asli görevi suçun oluşumuna engel olmak ve bu amaçla gerekli önleyici tedbirleri almaktır.
2. Polisin Sosyal Yardım Görevleri
Polisin kişilere yardım görevleri, toplum hayatımızda polisten beklenen ve büyük önemi olan bir husustur. Bu konuyu anlatırken de PVSK 1. maddesini ele almak gerekmektedir. Zira polisin yardım görevi bu maddenin 2. fıkrasında; Yardım isteyenlere, yardıma muhtaç olan çocuk, hasta ve acizlere yardım eder denilmektedir.
Yine PVST 1. maddesine göre;
a) Yolda hastalanarak veya bir kaza ve başka bir nedenle düşüp kalan veya yerine gitmeye kuvveti olmayan kimseleri uygun taşıtlarla oturdukları yere göndermeye ve acele tedaviye muhtaç olanları ilk tıbbi yardım ve imdat merkezlerine veya en yakın eczaneye, doktor muayenehanelerine veya işin göstereceği ihtiyaca göre ebe muayenehanelerine ve emsali müesseselere götürerek tedavi ettirmeye ve bu gibi hallerde acele olarak en yakın ailelerine haber vermeye ve görülecek lüzum üzerine beraberinde gitmeye veyahut yanlarına birer memur vermeye çalışır.b) Bunlardan başka, çocuk doğurmak gibi acil haller nedeniyle gelebilecek istekleri ve ihtiyaçlar dikkate alınarak en yakın yerlerde bulunan doktor, ebe ve diğer gerek görülen vasıtaları temin eder.c) Polis vapur, tren gibi nakil vasıtalarına yetişemeyen veya bu araçların hareket edememesi nedeniyle gidecekleri yerlere gidemeyen ve kalacak yeri olmayan ve buna maddi güçleri olmayan kimseleri barındırma çareleri arar.d) Sokaklarda dolaşan ve oturduğu yeri tarif edemeyen kimse ve çocukları ailelerine veya yakınlarına teslim eder. Yakınları bulunamayanları bakım evlerine veya belediyelere teslim eder.e) Yukarıdaki fıkrada belirtilen kişi veya çocukları almayan, kanuni sahipleri hakkında adli işlem yaparak bu acizleri mahkeme sonuçlanıncaya kadar bakım evlerine teslim eder.f) Serseri gibi dolaşan ve kimsesiz oldukları anlaşılan çocukları ve çalışmaya vücutları yeterli olmayanları bakım evlerine teslim eder.g) Polis yer ve yol sormak isteyenlere gerekli bilgileri vermek suretiyle yardımcı olur.
Ayrıca PVST 24. maddesi polisin yardım görevlerinden bahsetmektedir. Polis yukarıda sayılan yardım görevlerini yerine getirmek zorundadır.
Yapılması gereken yardımları tek tek anlatmanın imkanı yoktur. Polisten istenen yardım görevinin genellikle hastalar, aranan adresler, barınacak yerler, ulaştırma araçları, yaşlılar, sakatlar, kimsesiz veya terkedilmiş çocuklar konusunda yoğunlaştığı görülmektedir.
Bir yardım isteğiyle karşılaşan polis istenen yardımın önemini iyi takdir etmeli, bir zorunluluk var ise mevzuatta bir açıklık bulunmasa dahi istenen yardım görevini yapmaktan çekinmemelidir.
Polis hizmetleri ile kendisini halka beğendirmek ve sevdirmek çabası ve davranışları içinde olmak zorundadır. Aksi takdirde dürüst vatandaşı kendi yanında görmesi mümkün değildir. Polis teşkilatı ne kadar etkin ve iyi olursa olsun halkı ile bütünleşmeden ve onların desteğini almadan ve onlarla işbirliği yapmadan görevinde başarılı olamaz.
B. HİZMETİN MAHİYETİNE GÖRE POLİSİN GÖREVLERİ
1. Polisin Devletin Yürütme Gücüne Yardım Görevi
Doğrudan doğruya kuvvet kullanılması gereken hallerde, devletin diğer makamları yeterli güce sahip değilseler, bir kararın yerine getirilmesi için Polis onlara yardım eder. Bu şekilde bir yardım gerekirse ilgili makam Polisten yazılı olarak istekte bulunmalıdır, istekte uygulanması istenilen tedbirin sebebi ve hukuki dayanağı da belirtilmelidir. Kolluğun böyle bir yardımda bulunması kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir işlem yapılmasını gerektirirse, özgürlük kısıtlamasının hu- kuka uygun olduğuna dair bir hakim kararı da alınmalıdır.
2. Polisin Önleme Görevi
Suçları önlemek demek, suç riskinin önceden sezilmesi, görülmesi, tanınması, değerlendirilmesi suçun önüne geçmek için de gerekli girişimlerin yapılması demektir87.
Polisin önleyici görevi, suçları önlemeyle kapsamlı bir mücadeleyi gerektirmekte olup, Uluslararası Suç İşlenmesini Önleme Departmanınca şu şekilde tanımlamaktadır; Suç önleme, suça sebep olan faktörleri yok etmek, güvenlik bilincini geliştirmek, hayat kalitesini olumlu yönde etkilemek amacıyla gösterilen tavır ve davranışlarda artış sağlamaktır 88.
Kolluğun önleme yetkisinin amacı ileriye yöneliktir. Tehlike önlenecektir, infaza yardım ile bastırma görevi bir tarafa bırakılacak olursa, kolluğun suç öncesi görev ve suç sonrası görev olmak üzere 2 büyük görevi vardır. Polisin önleme görevi; hükümet emirlerine, hukuk normlarına ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce önünü almak şeklinde tanımlanmıştır (PVSK 2, PVST 1).
Önleme görevi suç işleninceye kadar olan safhalardan oluşur. Polisin önleme görevlerinin bir kısmı doğrudan doğruya konusu suç teşkil eden fiil ve hareketlere karşı tedbirlerden oluşurken, diğer kısmı ise, konusu suç teşkil etmediği halde, kamu düzenini ve asayişi temine yönelik tedbirlerdir. Bu görevler sürekli olabildikleri gibi, belli zamanlarda ifa edilen görevler de olabilirler.
a.Genel Güvenlik ve Esenliği(Asayişi), Tasarruf Güvenliğini Koruma Görevi
Genel güvenlik; yetkili makamların toplumsal disiplini sağlama, esenliği koruma yönünden alınan yasal önlemler ve konuya ilişkin olarak konan yasak ve emirlerle sağlanır. Güvenliğin sağlanması, önleyici yani önleyici kolluk görevlerinin gereğince yerine getirilmesinin bir sonucudur89.
Tasarruf güvenliği deyimi ise, devlet dairelerinin, kurumların, gerçek ve tüzel kişilerin yasalarla kendilerine verilmiş görevleri yapabilmelerini, tanınan hak ve yetkileri, mal, mülk ve eşyalarını kullanabilmelerini anlatır90.
Kolluk önleyici kolluk görevini kendi bölgesinde her yerde devriyeler gezdirerek yerine getirir. Devriyeler hizmet sırasında dolaştıkları yerlerde herhangi bir suç işlenip işlenmediğini de araştırırlar. Ayrıca, yangın, su baskını, deprem, toprak kayması vb. olayları haber alan devriyeler kendi amirlerine ve ilgili kamu görevlilerine haber verir ve gecikmeksizin olay yerine giderek gerekli bütün tedbirleri alırlar. Buna ilişkin tutanağın bir suretini mülki amire, bir suretini de Cumhuriyet Savcısına verir.91
b. Konut Dokunulmazlığını Koruma Görevi
Konut dokunulmazlığı Anayasada düzenlenen temel hak hürriyetlerinin en önemlilerindendir. Anayasaya göre;
‘Kimsenin konutuna dokunulama Gerek Anayasa madde 21 ‘konut dokunulmazlığı’ ilkesinin gerekse TCK madde 116 ‘konut dokunulmazlığı ihlali’ ilişkin kuralları birlikte değerlendirildiğinde konut sahibi ya da sahiplerinin rızası olmaksızın, konuta girmek, girdikten sonra çıkmamak vb. hareketler suç oluşturur92. Bu anlamda olmak üzere, konut dokunulmazlığının korunması kolluğun başlıca görevleri arasında yer alır. (PVSK md.1) Ancak bu koruma kural olarak genel kollama görevi içinde sağlanan güvenlik önlemleri ile sağlanır. Bu konuda kolluk devriyeleri ilk akla gelen önlemdir.
Ancak bu konuda PVSK 20. maddesi bir hukuka uygunluk nedeni ön görmüştür. Buna göre; İmdat istenmesi veya yangın, su baskını ve boğulma gibi büyük tehlikelerin haber verilmesi ya da görülmesi halleri ile ağır cezalık suçların işlenmesine veya devamına engel olmak için konutlara, iş yerlerine ve eklentilerine kollukça girilebilir. Böylesi durumlarda konut sahiplerinin rızasının varlığı ya da yokluğunun bir önem taşımayacağı ortadadır93.
c.Halkın Irz, Can ve Malının Korunması Görevi
Danıştayın bir kararında da belirttiği gibi; ‘Devlet ve bu anlamda kolluk makamları; belli bir olayla karşı karşıya olmadıkça ancak genel nitelikte ve kollayıcı, koruyucu önlemler almakla yükümlüdürler. Kişisel çıkar ve ihtiyaçlarda bu genellik içinde sağlanmış ve korunmuş olur. Zabıta hizmet ve tedbirleri de bu genel kuralın dışında düşünülmeyeceğinden, kişisel ve bireysel zabıta tedbirleri ile ancak özel karakter taşıyan hallerde ve başlangıçta hükümet yetkili ve görevlileri haberdar edilmek koşuluyla özel olaylara uygulanabilir94.
Bu anlayış içinde her hangi bir kimsenin ırz ve canına yönelen ve başka türlü önlenmesi olanağı bulunmayan bir saldırıyı sağmak için kolluk ‘haklı savunma( meşru müdafaa) veya zaruret hali’ sınırları içinde silah kullanma dahi, saldırının derecesi oranında zor kullanma yetkisine sahiptir ( PVSK md.16/B). Haklı savunma ise bir hukuka uygunluk nedeni olup eylemin hukuka uygun olmasından ötürü bir cezasızlık nedenidir (TCK md. 25/1). Kaldı ki, böyle bir durumda haklı savunma koşullarının varlığı halinde TCK md. 25/1 de yer alan hak herkese tanınmış bir hak niteliği taşır95.
d.Kamunun İstirahatını Sağlama Görevi
Bireyler, toplum denen organizmanın hücreleri gibidir. Devletin varlık nedeni onların her açıdan huzurunu sağlamaktır. Bu anlamda olmak üzere herkesin gönlünce ve yasal sınırları içinde çalışıp dinlenebilmesi için önlem alınması ve böylelikle esenliğin sağlanması oldukça önemli bir konudur. Bu bakımdan PVSK md. 1 de ‘ Kolluk kamunun istirahatını sağlar’ kuralına yer vermiştir. Bazı hukuka aykırı davranışlarla vatandaşların rahatsız edilmesi olasıdır. Bu konuda ilk akla gelen sorun gürültüdür. Çağımızın aslında gürültü çağı olduğu gerçektir. Ancak insanların hiç olmazsa konutlarında, bu gibi rahatsızlıklardan korunmuş olması son derece önemlidir. Bu nedenle, TCK 123 ve 183 maddelerinde yer alan düzenlemelerle gürültüyü cezalandırmıştır96.
e.Yardım Gerekenlere Karşı Yardım Görevi
PVSK’ya göre kolluk yardım isteyenlere yardıma muhtaç olan çocuk, akıl hastası ve acizlere yardım eder (PVSK md 1.) Çağdaş demokrasilerin en belirgin özelliği, sosyal hukuk devleti ilkesini en önemli anayasal ilke olarak benimsemeleridir. Bunun sonucu olarak, devlete pek çok sosyal ödevler yüklenir. İşte, kolluğa yasayla verilmiş bu ödevlerde, bu yükümlülüğün bir sonucudur. Söz konusu sosyal görevler ya da yükümlülükler değişik özellikler gösterir. PVSK’nın uygulama biçimini göstermek üzere, çıkarılmış olan, Polis Vazife ve Selahiyetleri Tüzüğü (PVST) kolluğun hangi hallerde halka yardım edeceğini oldukça ayrıntılı bir düzenleme ile altı fıkrada belirlemiştir(PVST md 2.)97
3. Polisin Olayları Bastırma Görevi
Önleme görevi çerçevesinde yürütülen çabalara rağmen suç işlenebilir veya olaylar meydana gelebilir. Olayın boyutlarının büyümemesi veya faillerin suçüstü yakalanması için polisin bastırma görevi vardır. Kavga çıkması, kanunsuz toplantı yapılması ve benzen hallerde polis müdahale ederek hadiseyi bastırır.
4. Polisin Adli Görevleri
Suç işlendikten sonra Polisin adli görevi başlar. Aynı polis memuru suç işlenmeden önce önleme göreviyle hareket ettiği halde, suç işlendikten sonra yaptığı işlemlerde adli polis sıfatıyla hareket eder. Adli Polis, acele hallerde işin aydın- latılması, suçluların aranması ile görevli olup, acele hallerde kendiliğinden, yani savcı tarafından görevlendirilmeden harekete geçebilir. Suç ile ilgili araştırmalar savcı adına yapılır.
Adlî kolluk; ETK 8, 9 ve 12. maddeleri, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7. maddesi, Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8. maddesi ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4. maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.
Soruşturma işlemleri, C. Savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, C. Savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.
İKİNCİ BÖLÜMPOLİSİN YETKİLERİBİRİNCİ KISIMYETKİ KAVRAMI, ÇEŞİTLERİ VE SINIRLARI
I. YETKİ KAVRAMI
Yetki, görevin nasıl, ne biçimde, kiminle yapılacağını ifade eder. Görevin ifa edilebilmesi veya amme nizamındaki amacın sağlanması için mevzuatın tanıdığı, kapatma, yakalama, zapt etme, silah kullanma gibi imkânlardır98.
Yetki, mevzuatta yapılması istenen hizmetleri yapabilme gücüdür. Mevzuatın vermiş olduğu bir görevi yaparken, bu görevi ifa edenlerin yine mevzuattan almış oldukları hukuki güce denir. Yetki, Anayasa ve kanunlar gibi bir hukuki metne dayanmalıdır ki, hukuk devletinden söz edilebilsin. Aksi takdirde kanunlardan kaynaklanmayan bir yetkinin kullanılması keyfi bir durum meydana getirir ki bu da demokratik hukuk devleti normlarına uygun değildir. Günlük dilde, bir işi yapmaya ve bir harekette bulunmaya hakkı olma anlamına gelen yetki, hukuk dilinde buna ek olarak ayrıca kamusal bir güç ve iktidarı da ifade etmektedir. Kamu görevlilerine, kanunların kendisine yüklemiş olduğu hizmetleri gereği gibi yürütebilmelerini sağlamak amacıyla devlet yetkileri verilir. Bu yetkiler, onların kişiliğine değil, bulundukları makama bağlıdır. Bir makamı işgal eden görevlinin sahip olduğu yetkiler, aynı zamanda onun görevlerini de ifade eder. Yetki ile görev arsındaki bu ilişki ya da benzerlik gereği olarak kamu görevlileri, yetkilerini kanunda gösterilen biçimde ve hizmetin gereklerine uygun olarak kullanmak zorundadırlar. Görüldüğü gibi yetki, belli bir otorite ve kamusal güç sağlamanın yanında göreve bağlı olarak bazı yükümlülükleri de ifade etmektedir99.
Bu çerçevede yetki, idari makamların görevlendirildikleri alanlarda, görevleri ile ilgili olarak devlet adına tasarrufta bulunma yetenek ve iktidarı anlamı- na gelmektedir100.
Yetki görevle başlar, görevle biter. Yetkiyi ancak statüde olan amme görevlisi kullanabilir. Statüde olmayan kişi yetkiyi kullanamaz. Yetki geneldir ve kişilik dışıdır101.
Yetkinin, genel, kişilik dışı ve aksine bir kayıt olmadığı müddetçe devredilebilir olması belli başlı özeliklerindendir. Yetki kişiye değil, makama aittir102.
Polisler, devletin meşru ve yasal yetkilerini kullanırlar. Bu yetki demokratik ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Polis, bir kanunu uygulamak İçin başka bir kanunu ihlal etmemelidir. Polis, görev ve yetkilerini kullanırken kanun, tüzük ve yönetmeliklerle kendisine verilen sınırlar içerisinde hareket etmelidir. Polisin kendisine verilen görevleri başarabilmesi, kendi alanında kamusal güç dağlayan bazı devlet yetkilerinin verilmesini zorunlu kılmıştır. Polis, kendisine mevzuatla verilen yetkileri usulüne uygun olarak kullanır103.
Yönetim hukukunda yetki, hukuksal bir güç demektir. Yönetime bu güç yasalarla verilir, Yönetime verilen yetkinin sınırları dışına çıkılması, ya da hiç kullanılmaması yetki yönünden hukuka aykırılık sayılır104.
Yönetimin kendi görev alanına girmeyen, aslında hiçbir yönetsel kuruluşun görevi içine girmeyen bir konuda karar almasına “görev gaspı"; Yönetim adına irade açıklamasında bulunmaya, başka bir deyişle karar almaya yetkisi olmayan, yine yönetim içinde yer alan bir kişinin yaptığı işlemlere ise "yetki gaspı" denir105.
Kanunlar çerçevesinde ve kanunlara uygun hareket etmek hukuk devletinin bir sonucu ve hukuk devletinin temel ilkesidir, idare, eylem, işlem ve işlevlerinde tamamen serbest olmayıp, hukuk kuralları ve kanunlarla sınırlandırılmıştır. Any 8. maddesi de buna paralel olarak, yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağını ve yerine getirileceğini öngörmektedir106.
Hukuk devleti anlayışı uyarınca, devletin tüm işlevleri hukuk kurallarına bağlı olmak zorundadır. Bu çerçevede Any. 123. maddesinde; İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. Ve Any. 125. maddesinde de;İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır hükümlerine yer vererek hukuk devleti anlayışına uygun düzenlemeler yapmıştır.
Kısaca yetki; kanun, tüzük ve yönetmeliklerde yapılması istenilen hizmetleri yapabilme gücü olarak tanımlanabilir. Yetkinin kaynağı ve sınırlan Anayasa ve kanunlardır. Kimse kendiliğinden yetki kullanamaz.
II. YETKİ ÇEŞİTLERİ
Kolluk kuvvetleri kanunlar çerçevesinde kendilerine tanınan yetkiler dâhilinde, tehlikeli bir durumu önlemek için, gerekli düzenleyici işlemleri yapmak ve tedbir almak zorundadır.
İdarenin faaliyeti, kanunilik ilkesine uyulmak suretiyle, ya takdir yetkisine veya bağlı yetkiye uygun olarak gerçekleşir.
Hukuk kuralları ile idare arasında sıkı bir ilişki vardır, idarenin hukuka bağlı olması, yönetime aynı zamanda faaliyetlerini yerine getirmede serbest hareket etme olanağını verir.
Yönetime tanınan yetkiler biri bağlı yetki diğeri takdir yetkisi olmak üzere iki kümede toplanır. Yönetimin belli bir şey yapması, ya da belli bir davranışta bulunması kesin bir biçimde buyrulmuş ise, bu durumda bağlı yetkiden söz edilir, Yönetime, belli bir davranışta bulunurken, ya da belli bir görevi yerine getirirken az ya da çok bir hareket serbestliği tanınmış ise, takdir yetkisinden söz edilir107.
Genel olarak, hukuk kurallarının idareye yasal çerçeve içerisinde serbestlik tanıması takdir yetkisini, sadece hareket tarzını göstermesi ise bağlı yetkiyi ifade eder.
A. BAĞLI YETKİ
Yönetimin, belli koşul ve durumların gerçekleşmesi halinde; belirli bir yönetsel karar almak zorunda kalması biçiminde tanımlanabilir. Bağlı yetki halinde, yönetim belli koşul ve durumların gerçekleştiğini gördüğünde, zorunlu olarak yasada öngörülen kararı almak zorundadır. Yönetim, belli koşul ve durumların gerçekleşmiş olmasına rağmen, yasada gösterilen kararı almaz veya başka karar alırsa, kanuna aykırı hareket etmiş olur. Yönetimce anılan biçimde alınan karar sakat olur108.
Kanunun gösterdiği sebeplerin varlığı ve koşulların oluşması halinde, yine kanunun gösterdiği kararın alınmasına, işlem veya eylemin yapılmasına bağlı yetki denilmektedir. Burada yönetime düşen görev, yasada gösterilen sebeplerin varlığının, koşulların toplanmış olduğunun, tespit edilmesidir. Bunu tespit ettiği anda yapacağı işlem veya eylem yasada belirlenmiştir. Belirlenen bu işlemi yapmak zorundadır. Başka seçeneği yoktur. Bağlı yetkide yöneticinin kişisel düşünceleri, alacağı kararın yerinde ve doğru bir karar olup olmadığı konusundaki takdirleri önemli ve etkili değildir109.
B. TAKDİR YETKİSİ
Basit ve geniş anlamıyla, serbestçe karar alma, hareket etme yetkisidir. Bunun aksi bağlı yetkidir. Gerçekten bağlı yetkinin varlığı halinde yönetimin hiçbir hareket serbestîsinin olmadığı, önceden belirlenen kuralların çizdiği sınırların dışına çıkılamayacağı kabul edilmektedir.
Takdir Yetkisi; kanunen tam olarak açık olmayan bazı durumlarda kullanılan ancak yine kanunen tanınan bir yetkidir. Takdir yetkisinde idareye seçme serbestîsi tanınmıştır.
Mevzuat, uygulanmakta olan anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname, uluslararası antlaşma, tüzük, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşur.
Polis Meslek Mevzuatı ise; polisin görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken güç aldığı pozitif hukuk kurallarının bütününü teşkil etmektedir.
Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Taslağı 5. maddesi takdir yetkisi ve ölçülülük ilkesi adı altında, polisin tedbirlerindeki takdir yetkisini, ne gibi hareket etmeleri ve sınırını belirtmeye ve alanını netleştirmeye çalışmıştır.
III. YETKİNİN ÖZELLİKLERİ
Yetki sadece bir hak değil, ayni zamanda bir mükellefiyettir. Görevin yerine getirilmesinde kullanılır ve gerektiği zaman kullanılmazsa sorumluluk doğurur. Geneldir ve her yerde ve aynı şekilde kullanılır. Yetkinin herkes için aynı ve eşit şekilde kullanılması gerekir. Şahsi menfaat için değil, kamu yararı için kullanılmalıdır. Yetkinin kaynağı yürürlükte olan anayasa, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler vs. hukuk kurallarıdır.
a.Konuda Yetki
Her şeyden önce, polis yetkisini kullanırken yapacağı görevin konusunu incelemelidir. Yapılacak görev polisi nedenli ilgilendiriyorsa bunun araştırmasını yapması gerekir. Çünkü vatandaş başı sıkışınca hemen polise koşar. Polis mesleki mevzuata hâkim değilse yanlış bir yetki kullanarak suçlu duruma düşebilir. Örneğin iki kişi arasındaki bir alacak meselesi polisi ilgilendirmez. Polis bu konuda yetkili olmadığını bilmelidir. Ancak burada polis vatandaşa yol göstermek suretiyle yardımcı olmalıdır110.
b. Mekânda Yetki
Polisin görev alanı kendi teşkilatı arasında taksime tabi tutulduğu gibi jandarma ile de görev sahaları belirli bir şekilde ayrılmıştır. (Ancak jandarma ile işbirliği bu kaidenin dışındadır.) Polis her zaman ve her yerde genel olarak görevlidir. Ancak kendi görev ve yetkilerini kullanılmasında esas görev alanı daha uygun düşmektedir111.
c. Zamanda Yetki
Yetkiyi kullanmaya hak kazanmak için kişinin polis olması ve görevi başında bulunması gerekir. Polis görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde zamanına bakılmaksızın suçla karşılaştığında suça el koymak mecburiyetindedir. İşi daha sonra yetkili zabıtaya devreder. Ayrıca zamandaki yetki kanundaki yetkinin kullanabileceği süreyi ifade eder. Örneğin zaman itibari ile bir suçlunun hürriyetine tehdit için yaslar polise 24 saat müsaade vermiştir. Vatandaşı keyfi olarak istediğimiz kadar gözaltında bulunduramayız. Bunun için yetki belirli zaman içinde kullanılmalıdır112.
IV. YETKİ UNSURUNDA GÖRÜLEN SAKATLIKLAR
a.Yetki Gaspı
Yönetim adına irade açıklamasına bulunmaya, başka bir deyişle karar almaya yetkisi olmayan, yine yönetim içinde yer alan, bir kişinin yaptığı işlemler yetki ile sakattırdır. Yetki gaspında, işlem yapılacak konu, yönetimin görev alanına girmekte, fakat yönetim adına karar alan kimse, yönetim adına irade açıklamaya yetkisi olmayan bir görevlidir113.
b.Yetki Aşımı
Herhangi bir makamın zamanda, konuda, mekânda yetkisiz olduğu halde her hangi bir tasarrufta bulunmasıdır (İşten el çektirilmiş polis memurunun bir kişiyi gözaltına alması gibi.)114
c. Yetki Saptırması
Yetkiyi veren kanunun özel maksadının şahsi kin, garez ve husumet gibişekillerde aşılması yetkinin saptırılmasıdır115.
V. YETKİ SORUMLULUK İLİŞKİSİ
Yetki ve sorumluluk ilişkisi, konusu ile esas ilgili olan sorumluluk, yapılan işin sonucu ile ilgili hesap verme anlamındadır.
Anayasaya göre, idare kendi eylem ve işlemlerinden dolayı sorumlu olduğu ve bundan dolayı ortaya çıkacak zararı ödemekle yükümlü olduğu anayasa hükmüdür.
Sorumluluk ve hesap verme hem ceza alma, hem de maddi tazminat ödeme şeklinde olmaktadır. Polis genellikle riskli işlerle uğraşır, kişi veya kuruluşlara maddi veya manevi zarar verebilir. Örneğin; görevin yapılabilmesi amacıyla polis sanığın kapısına veya aracına zarar verebilir. Ya da olay ile ilgisi olmayan birisinin yaralanmasına veya maddi zarara uğramasına neden olabilir.
VI. GÜVENLİK KUVVETLERİ ARASINDAKİ YETKİ İLİŞKİSİ
ETK 1.maddesine göre Genel asayiş ve emniyetin sağlanmasından birinci derecede İçişleri Bakanı sorumludur. Bakan bu görevi EGM ve diğer zabıta teşkilatlan eliyle yürütür ve gerektiğinde Bakanlar Kurulu kararı ile askeri birliklerden istifade eder.
İçişleri Bakanlığı iç güvenlik hizmeti gören değişik zabıta kuvvetlen arasında ve zabıta, asker arasında koordinasyon hizmeti görür; Polis ve Jandarma ikisi de genel zabıta kuvvetleridir. Her biri kendi görev alanında benzer hizmetleri aynıyetkileri kullanmak suretiyle görürler. Ancak suç ve suçlu sınır tanımadığından zaman zaman farkına varılmadan veya bilerek ve haber vererek birbirlerinin görev alanlarına girebilirler. Ayrıca gerektiğinde Mülki amirin emriyle bu kuvvetler bir- birlerinin görevlerine yardım edebilirler.
Bu durum İl dâhilinde Vali, İlçe dâhilinde Kaymakam çağrısıyla gerçekleşebilir. Asker iç güvenlik hizmeti gördüğü zaman zabıta yetkilerini kullanır. İl idaresi kanununa göre, silahlı kuvvetler birliği polis ile beraber görev yaptığı esnada sevk ve idareden en kıdemli askeri komutan sorumludur. Bu husus polis ile jandarmanın beraber çalışması halinde de aynen geçerlidir.
VII. İNSAN HAKLARI AÇISINDAN POLİSİN YETKİ KULLANIMI VE SINIRI
Kolluk hizmetinin rolü kamu düzenini sağlama, suçun araştırılması, şüphelinin adalet önüne çıkartılması, huzuru ve asayişi temin etme, ihtiyacı olanlara yardımcı olma, aciz ve güçsüzleri korumadır.
Bir suç işlenmesi durumunda kolluğun görevi şüpheliyi bulmaktır. Şüphelinin suçlu olduğuna ancak mahkeme karar verecektir. Suçlunun cezalandırılmasıda şüpheliyi polis değil, mahkeme cezalandırır. Soruşturma yapan polisin görevi doğruyu ortaya çıkarmak ve itiraf ettirmeyi sağlamaktır.
Kolluğun sivillerden farklılığı vardır. Demokratik bir toplumda, yetki kolluğa yasalar tarafından verilir. Toplum, kolluğa, yetkilerini kötüye kullanmayacağı konusunda güvenir. Kötüye kullanma söz konusu olduğunda ise adalete olan inanç zarar görür. Yetkilerin kötüye kullanılmasının daha ciddi olduğu durumlarda ise sivillerin kendi adalet sistemlerini uygulaması tehlikesi mevcuttur.
Demokratik bir toplumda, polisin görevini yaparken dikkat etmesi gereken en önemli ilkeler özellikle, eşite davranmak, insan onuruna saygı ve insan haklarının korunmasıdır. Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği çerçevesinde de, polis teşkilatının bir hizmet organizasyonu olarak yapılandırılması tavsiye edilmektedir.
Bu polis teşkilatının sunduğu ürün ise, insan hakları esası üzerinde kurulu olan, toplumsal huzur, düzen ve güvenliğin korunması ile sınırlanabilir.
Bundan da Polis organizasyonunun, bir devlette kesinlikle insan haklan koruyucusu olarak görülebileceğinin sonucu çıkartılabilir.
İnsan haklarına uyma garantisi devlete ait bir sorumluluktur. Devlete ait olan güç kullanma tekeli, emniyet ve asayiş konularında icra etmesi için polise devredilmiştir.
Polisten daha çok, hukuk düzeni tarafından kendisine tahsis edilen yetkileri, duruma yönelik ve orantılı bir şekilde birbirine ilişkilendirip uygulaması talep edilmektedir.
A. KANUNLARIN POLİSİN YETKİ VE GÖREVLERİNE ETKİSİ
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi: 1950 tarihli bir bölgesel sözleşmedir. Ulusal yasaların üzerinde bir belgedir. Tüm bireylere yasal haklar tanır. Devlet ve birey ilişkisini düzenler. Kolluk göreviyle ilgili doğrudan ve dolaylı maddeleri içerir.
İşkencenin Önlenmesi Dair Avrupa Sözleşmesi; 1988 tarihli bir sözleşmedir. Gözaltındakilerin kötü muamele görmelerini ve işkenceye maruz kalmalarını önlemeyi hedef alan bir belgedir. Gözaltı odalarının düzenli olarak denetlenmesini gerektirir.
Polisin herhangi bir olaya müdahale etmesi demek, kanunlar çerçevesinde hareket etmesi, kuralları ve talimatları her durumda dikkate alması demektir. Kanun uygulama amaçları için kanunu ihlal etmenin haklı gösterildiği hiçbir durum yoktur. Polisin kuvvet kullandığı durumlarda gereklilik ve orantılılık prensipleri ile uyum şarttır. Zor ve kuvvet kullanma hem orantılı, hem de gerekenden fazla ol- mamalı ve sadece bir suçu engellemek veya bir suçlunun ya da şüphelinin kanuni yollarla yakalanmasına yardımcı olmak amacıyla kullanılabilmelidir. Buna göre ateşli silahlar, şüphelinin silahlı direncinin olduğu ya da insanların hayatlarına kastettiği durumlarda, şüpheli şahsı kontrol altına almak için daha az etkili yöntemler olmadığı durumlar haricinde kullanılmamalıdır116.
B. POLİSLERİN YETKİ KULLANIMINDA MESLEKİ DAVRANIŞLARI
Etkili ve profesyonel bir polis olmak aynı zamanda iyi eğitimli ve insan hakları konusunda dikkatli olmayı gerektirir. Polisler, kendi aile bireylerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, sivillere de öyle davranmalı ve suçla mücadele de mesai arkadaşları ile işbirliği yapmalıdırlar. Ayriyeten toplumun güvenini kazanmaya çalışmalıdırlar. Çünkü toplumun güvenini kazandığı takdirde daha etkin çalışırlar.
C. YETKİ KULLANIMINDA İNSAN HAKLARI
1.İnsan Hakları Kavramı ve Özellikleri
İnsan hakları, insanın, salt insan olması nedeniyle öznesi olduğu, insan onurunu güvence altına alan, insanın tüm yönleriyle kişiliğini ve değerini korumamayı ve geliştirmeyi amaçlayan evrensel ilke ve kurallar bütünüdür. İnsan haklarının kaynağı yalnızca insan olmak olduğundan ayırım gözetmeme insan haklarının özüdür. İnsan hakları olan haklar değil, olması gereken haklardır. Bu nedenle Pozitif Hukuk denilen yazılı hukuktaki haklarla sınırlı değildir. Yazılı hukukun dışında ve üstünde, yer ve zaman sınırlarını aşan, ayırım gözetmeksizin tüm insanlara tanınması gereken evrensel nitelikte haklardır. Bugün insan haklarının çoğu özne, konu ve yaptırımlarıyla ulusal ve uluslar arası yazılı hukukta düzenlenmiş ve güvenceye bağlanmıştır117.
İnsan hakları; dil, din, ırk, cinsiyet, ekonomik ve sosyal durumu gibi hiçbir ayarım gözetilmeksizin bütün insanların yalnızca insan olmaları nedeniyle sahip oldukları haklardır118.
İnsan hakları; insanının doğmadan önce de sahip olduğu, vazgeçilemeyen ve değerler sisteminde en üst sırada yer alan temel haklar şeklinde de tanımlanmaktadır119.
İnsan haklarının amacı; suçsuz insanların korkusuzca ve baskıya maruz kalmadan yaşamaların sağlamaktır. Polisler, devletin meşru yetkilerin kullanırlar. Bu yetki demokratik ve kanunlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Polis yetkisini kullanırken kanunu uygulamak için, başka bir kanunu ihlal etmemelidir. Yetki ve güç kullanımı yasal çerçeve içinde olmalıdır120.
İnsan Haklarının Özellikleri
a.İnsan hakları evrenseldir. Bütün insanların ve hatta dünyaya henüz gel- memiş çocukları sahip olduğu haklardır. İnsan haklarının konusu insandır. Ayrıkişi ya da kültüre göre insan hakları değişiklik gösteremez121.b.İnsan hakları etik temel üzerine oturmaktadır. İnsan etik yani ahlaki bir varlıktır. Bütün dinler, inanç sistemleri ve felsefeler insani ahlaki bir varlık olarak kabul etmektedir.c. İnsan hakları geri alınamaz, hiç kimsenin her hangi bir nedenle bir başkasının insan haklarından yoksun bırakmaya hakkı yoktur.d.İnsan hakları devredilemez. Hiç kimse sahip olduğu bu haklardan feragat edemez veya bir başkasına devredemez.e.Onurlu bir şekilde yaşamak için tüm insanlar özgür, güvenlik içinde ve yeterli yaşam standartlarında yaşamak hakkına sahiptir.
Kamu düzeni ve kişi güvenliği kişi güvenliğin sağlanması devletin devamlılığı ile mümkündür. Ancak devlet kendi güvenliğini vatandaşlarının güvenliksizliği üzerine kuramaz. İnsan hakları kavramı ve talepleri çerçevesinde devletin temel niteliklerin ve bütünlüğünün muhafaza edilemeyeceği düşüncesi toplumsal barış ve istikrarın önünü tıkayan bir yanlıştır122.
İnsan hakları bir tehdit olarak algılandığı sürece sağlıklı bir devlet /toplum ilişkisi kurulmayacağı gibi toplumsal barışta sağlamaz. Bütün felsefi ve etik gerçeklerin ötesinden insan haklarına dayanan bir devlet yapılması aslında bütün devletlerin taşıdığı güvenlik endişelerini ve tehditleri azaltıcı bir işlev taşır. Temel hak ve özgürlükleri devlet tarafından güvenlikli kılınmayan bireylerden oluşan toplumda devletin kendisi ve güvende olamaz. Aslında devlet, bireyin temel hak ve özgürlüklerini koruyucu mekanizmaların oluşmasına imkân tanıyarak hem popüler bir meşruiyet kazanır, hem de kendisini güvence altına alır123.
2. İnsan Haklarının Sınırlandırılması
Hiçbir zaman, hiçbir toplumda sınırsız özgürlük olmaz, sınırsız özgürlük anarşiyi ve neticede özgürlüklerin yok olmasını neden olacaktır. Herkes için özgürlük, paylaşılmış özgürlüktür. Paylaşılmış özgürlük ise sınırlandırılmıştır. Anayasamızda geniş olarak tanımlanan hak ve özgürlüklerin, hem birlikteliğinin sağlamak, hem de kötüye kullanılmalarını önlemek için sınırlandırılması kaçınılmazdır. Özgürlükler ancak bir düzen içinde mevcut olabilirler. Hemen belirtmek gerekir ki olan hukuk düzeni ile olağan üstü ortam ve koşullarda hak ve özgürlüklerin uygulanmaya geçirilme aşamaları aynı olmaz124.
Özgürlüklerin sınırı konusunda bir takım ölçülerin olması gerekir. Bu ölçüler;
a.Sınırlamanın yasa ile olması
Yürütmeye karşı elde edilen özgürlüklerin bir yürütme işlemi ile değil de yasama işlemi ile olması bütün anayasalarda ve uluslar arası metinlerde öngörülmüştür. Sınırlamanın yasa ile olması bir güvencedir125. Çünkü asıl olan özgürlüktür. Sınırlama istisnadır. İstisnanın ise az kullanılması esastır.
b.Sınırlamanın sınırı
Özgürlükler için en önemli husus, sınırın nereye kadar uzanacağıdır. Sınırlamanın sınırını göstermezsek insanın o zaman büsbütün özgürlükleri kullanamaz duruma düşme tehlikesi ile karşı karşıya getiririz126.
Kanun, kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın veya hürriyetin özüne dokunulamaz şeklinde düzenlenmiştir.
Polis günlük çalışmalarında birinci görevi kişi varlığı hakları korunması, örneğin yaşam hakkı, mülkiyetin korunması, özel yaşamın ve aile yaşamının korunması hakkı ve ifade özgürlüğü hakkının korunmasıdır.
Her devlet organı gibi polis teşkilatı da, işlevlerini yerine getirirken kanunlarla tespit edilen insan haklarını göz önünde bulundurmalıdır. Devletin özellikle de polis teşkilatının insan haklarına bağlı olması, kendisine tanınan devletin güç tekeli rolü sebebiyledir. Prensipte sadece kolluk kuvvetleri, gözaltına alma, ev araması yapma gibi yetkilere sahiptir. Bu yetkileri kullanılması esnasında genel olarak fiziksel güç kullanımı, devlet organları içerisinde somut olarak kolluk teşkilatına tanınmıştır127.
Toplumun güvenlik ihtiyacı bireylerin özgürlüklerini daraltma tehlikesiyle gerilimli bir ilişki içindedir. Belirli değerlerin ve özgürlüklerin haksız müdahalelere karşı korunması polis teşkilatı tarafından yerine getirilir.
Müdahaleye yakın faaliyet alanı sebebiyle polis teşkilatı rutin mesaisinde daima insan haklarına uygun davranmaya dikkat etmelidir. Polisin yaptığı uygulamalar topluma sıklıkla insan hakları ihlalleri olarak gösterilir. Polisin müdahaleye yakınlığı dikkate alındığında, uygulama ve kontrollerinde her zaman polis teşkilatının insan haklarının koruyucusu şeklindeki önemli rolü hatırlanmalıdır. Polis sadece insan haklarını dikkate alma yükümlülüğüne sahip değildir, ayna zamanda da insan hakları ile korunan kişi varlığı haklarının da etkin şekilde başka gerçek kişilerin haksız müdahalelerine karşı korumalıdır128.
İKİNCİ KISIMPOLİSİN ÖNLEYİCİ YA DA İDARİ YETKİLERİ
I. ÖNLEYİCİ (İDARİ) KOLLUK KAVRAMI
Polis görevini yerine getirirken ve yetkisini kullanırken, kanuni olarak gereken veya izin verilen bir amaca ulaşmak için tüm gerekli kararlılığı kullanacaktır, ancak yasal çerçevede kalmak üzere makul olandan fazla kuvvet kullanmayacaktır.
Suçun işlenmesinden önce ve suçun işlenişinden sonra yapılan kolluk hizmetlerine göre kolluk; önleyici kolluk ve suç kolluğu olmak üzere ikiye ayrılır. Suç öncesi kolluk ETK 1. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Polise görev ve yetki veren yasaların başında PVSK gelmektedir. Nitekim PVSK ek madde 9/1-A bendinde; Bu kanun ve diğer kanun hükümlerine göre gerekli hallerde; önleyici, caydırıcı, düzenleyici ve koruyucu kolluk hizmetlerine dair görevlerin ifası denilmek suretiyle genel ifadeler içerisinde suç öncesi kolluğun görevleri sıralanmıştır. Yürütmenin gözü-kulağı olan kolluk, kamu düzenini korumak, bozulan düzeni yeniden eski normal haline döndürmekle ve bu konuda her türlü tedbiri almakla yetkili ve görevlidir129.
Suçun önlenmesinde tek başına kolluğun başarılı olması zordur, önleme ancak halkın, ceza adaleti sisteminde yer alan diğer unsurların ve kolluğun işbirli-ği ile gerçekleştirilebilir. Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarısı Taslağının 4/2. maddesine göre; Polis, görevlerini yerine getirirken toplumun desteğini ve katılımını sağlamayı amaçlar130 diyerek sadece polisiye önlemlerle başarılı olunulamayacağını toplumun katılımı gerektiği vurgulanılmıştır.
Önleyici kolluk faaliyetleri üç tür kamu görevlisi eliyle yürütülür131.Bunlardan kolluk makamları olarak kabul edilenler kollukla ilgili konularda düzenleyici işlemler yapmaya yetkili kılınanlardır. Bakanlar Kurulu, İçişleri Bakanı ve valiler kolluk makamlarıdır. Bu makamlar TC Anayasası ( md. 115, 124, 126), Emniyet Teşkilat Kanunu (md. 4/39 ve İl İdaresi Kanununa (md. 9/Ç,11/C) göre, kolluk konusunda tüzük yönetmelik ve genel emirler çıkartmağa yetkilidirler.
Kolluk üstleri, görevli oldukları çevrede kolluğa ilişkin bütün olay ve durumlar hakkında özgül ve birel işlemler yapma konusunda genel bir yetkiye sahip bulunan ajanlardır. Genel önleyici kolluk için İçişleri Bakanı, valiler, kaymakamlar ve bucak müdürleri sırasıyla ülke, il, ilçe ve bucak çevresinde kolluk üstleridir.
Kolluk personeli ise sadece işlemleri uygulama, görevleri yerine getirme ve kamu düzenini gerçekleştirme ödevleri ile yükümlüdürler.
Önleyici kolluk, kamu düzeninin sağlanması, korunması ve bozulduğunda geri getirilmesi amacıyla bireylerin toplum içindeki tutum ve davranışlarının düzenlenmesi, gözetilip izlenmesi ve aykırı eylem ve durumların gerektiğinde kuvvet kullanılarak önlenmesi, engellenmesi ve kaldırılmasıdır132. Her insan toplumu, ortak yaşamını sürdürebilmek için belli bir düzene ve disipline gereksinim gösterir. Bu nedenle en ilkelinden en gelişmişine kadar her toplumda idarenin en birincil ve yaygın görevi toplum düzenini (kamu düzenini) korumak ve böylece bireyleri ve toplulukların güvenlik ve huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır133. Devlet kolluk gücü ile bireylerin toplum içindeki tutum ve davranışlarını gözetip denetleyerek kamu düzenini gerçekleştirir134. Önleyici kolluğun asıl konusu ve amacı, kamu düzenini sağlamak, korumak ve bozulduğunda geri getirmektir.
İdare, kolluk faaliyetleri ile bireylerin ve topluluklarının toplum içindeki tutum ve davranışlarını, uğraş ve faaliyetlerini denetlemekte ve onların temel hak ve özgürlüklerini gerektiğinde sınırlayabilmektedir. Bu nedenle, önleyici kolluk faaliyetleri bireyler ve toplulukları ile idareyi temel hak ve özgürlükler konusunda karşı karşıya getiren bir önleyici faaliyet türüdür135.
Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarısı Taslağı 32. maddesinde toplum destekli polislik ve 33. maddesinde de kamuya açık alanların izlenmesi başlığı adı altında polisin var olan çalışmalarını hukuki bir dayanağa kavuşturmaya çalışmıştır. Özelliklede kamuya açık alanların izlenmesi konusunda, izlemenin nasıl ve ne şekilde olması gerektiğini, nereleri ve neyi kapsadığını belirterek sınırlarını çizmeye çalışmıştır.
Madde 33;
1) Tehlikenin önlenmesi, kamu düzeninin sağlanması, suçların önlenmesi veya tespiti, faillerin yakalanması, trafik güvenliği ve kontrolünün sağlanması amacıyla, meydan, cadde, sokak ve park gibi kamuya açık belirli alanlar, mülkî âmirin emriyle polis tarafından teknik araçlarla izlenebilir ve kayda alınabilir. Ancak bu suretle kişiler arasındaki konuşmalar dinlenemez ve kayda alınamaz.2) İzleme ve kayıt, belirli bir süreyle sınırlı tutulabileceği gibi, kesintisiz olarak da yapılabilir.3) Sürekli izleme ve kaydın yapıldığı yerlere, rahatlıkla okunabilecek şekilde yazıların yer aldığı levhalar konur.4) Polise ait hizmet bina ve tesislerinde herhangi bir izne ve uyarıya gerek olmaksızın izleme ve kayıt yapılabilir.5) Kayıtlar, yetkili makamlar haricindeki kişi veya kuruluşlara verilemez.6) Kaydedilmiş veriler, mevcut teknik imkânlar ölçüsünde en az on gün süre ile saklanır.7) İzleme sırasında kanunlara aykırı bir fiil veya fail ile ilgili bilgiyi tespit eden görevliler, durumu mahiyetine göre yetkili makamlara bildirirler.8) Özel güvenlik amaçlı kayıtlar da beşinci, altıncı ve yedinci fıkralar hükümlerine tabidir.
II. ÖNLEYİCİ KOLLUK HİZMETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Önleyici kolluk hizmetlerinin önleyicilik ve koruyuculuk, tek taraflılık, devredilemezlik, zorunluluk, kısıtlayıcı ve yasaklayıcı olma gibi özellikleri vardır136.
1.Önleyici kolluk faaliyet ve hizmetlerinin en önemli özelliği önleyici ve koruyucu olmasıdır. Bu onu adli kolluk faaliyetlerinden ayıran önemli bir özellik- tir. Esas amaç kamu düzenini korumak, suç işlenmesini ve toplumu tehdit eden tehlikelerin ortadan kaldırmaktır. Suç işlenmiş veya tehlike gerçekleşmiş ise artık kamu düzeni kısmen bozulmuş demektir. Bu safhadan sonra yapılan hizmet ve faaliyetler adli kolluğun konusunu oluşturur.2.Önleyici kolluk faaliyetleri ve işlemleri daimi tek taraflıdır. Düzenleme yapılırken ve tedbirler alınırken, bunların muhatabı olacak kişilere sorulmadan idari makamlarca doğrudan doğruya belirlenir ve uygulanır. Kişilerin bu tedbirlerin alınmasında görüş ve rızaları alınmaz.3.Kolluk hizmetleri devletin en temel ödevlerinden biridir. Bu görevi özel kişi ve kurumlara devredilmesi söz konusu olamaz ve idari bu şekilde sorumluluktan kaçamaz. Bu husus önleyici kolluk hizmetlerinin devredilmezlik özelliğini oluşturur. Ancak 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun bu kuralın bir istisnasını oluşturmaktadır. Bu kanunun 3. maddesine göre kişilere silahlı personel tarafından korunması kurum ve kuruluşlar bünyesinde özel güvenlik birimi kurulması veya güvenlik hizmetlerini şirketlere gördürülmesi özel güvenlik komisyonunun kararı üzerine valinin iznine bağlıdır.4. Kamu düzenini sağlama idare için bir zorunluluktur. İdare elindeki mevcut bilgileri ve durumu değerlendirmek sureti ile kamu düzenini bozulma ihtimali olan yer ve durumlarda ve zamanında gerekli tertip ve tedbirleri almak zorundadır. Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi ilgililer için görevi ihmal suçunu oluşturur(TCK md. 257/2).Meydana gelen zararlardan idare sorumlu olur.5.Önleyici kolluk işlemleri kişilerin ilişki ve yaşayışlarına yasak getiren bir devlet müdahalesi niteliğini taşıdığından kısıtlayıcı ve yasaklayıcıdır. Hak doğurucu değil, hakkı sınırlayıcıdır. Ancak bu sınırlamaların mutlaka kanunla yapılması gerekir.6. İdare, idare hukuku kurallarına göre, kolluk önlemlerinin neden oldu-ğu zararlardan sorumludur. İdarenin sorumluluğu kolluk hizmetlerinin kötü işle- mesinden, hiç işlememsinden veya geç işlemesinden kaynaklanan hizmet kusuru- na dayana bileceği gibi kusursu sorumluluk ilkesine de dayana bilir. Danıştay, 10. Dairesi 30.03.1983 gün ve 82/206 sayılı esas ve 83/665 sayılı kararı ile yasa dışı bir örgütle ilişkisi olduğu sanılan kişinin poliste gözaltında tutulduğu sırada ölü olarak bulunması sonucu ölenin yakınlarının açtığı davada İçişleri Bakanlığını tazminata mahkum etmiştir137.
Bu yasadan kaynaklanan ve polisin görevlerini hukuka uygun yapabilmesi açısından polise genel olarak verilen idari yetkiler ana başlık halinde şunlardır.
III. POLİSİN ÖNLEYİCİ YA DA İDARİ KOLLUK YETKİLERİ
A. POLİSİN DURDURMA VE KİMLİK SORMA YETKİSİ
1. Durdurma Kavramı
Durdurma yakalama değildir. Yakalamada bireyin Anayasanın 19. madde ve İHAS 5. maddesi garantisi altında olan, kişi hürriyeti ve güvenliği söz konusudur. Durdurmada ise bir yerden başka bir yere gitmekte olan kişinin geçici bir süre için bekletilmesi yani seyahat hürriyetinin (Any. md. 23/3) Anayasada belirtilen sebeplere uygun şekilde düzenlenmiş olan Kanun (PVSK md. 4A) uyarınca sınırlandırılması demektir138.
Durdurma, kişinin seyahat özgürlüğünü (Any. md. 23/3) ilgilendirir. Bu nedenle, Anayasa’nın öngördüğü suç soruşturma, kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla kanunla sınırlandırılabilir. Anayasa’nın bahsettiği Kanun PVSK 4/A maddedir. Bu nedenle durdurma yetkisinin PVSK ile düzenlenmesinin Anayasa’ya uygun olduğunu saptamak isteriz139.
Durdurma, esasen PVSK’daki diğer yetkilerin kullanılabilmesi için ve bu yetkilerin kullanılması sırasında başvurulan bir yoldur. Bu bakımdan, PVSK’da daha önce açıkca düzenlenmesine gerek duyulmamıştır. Bununla birlikte, AÖAY’nin 27. maddesinde ‘Durdurma ve arama’ yetkisine yer verilmiştir140.
Durdurma yetkisinin gerek AÖAY’nin 27. maddesinde düzenlenmiş olması, gerekse kimi zaman bir başka yetkinin kullanılması aşamasına geçilmeden, önleme amaçlı uygulamanın durdurma yetkisinin kullanılması ile sınırlı olarak da uygulanabilmesinden dolayı, bu yetkiye PVSK’da ayrıca yer verilmiş olması ile bir eksiklik giderilmiştir. Çünkü idarenin her türlü işlem ve eylemi kanuna dayanmak zorundadır.
Bir başka ifadeyle, idare, kanunda kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz. Yukarıda ifade edildiği gibi, durdurma çoğu zaman bir başka yetkinin kullanılabilmesi için gerekli bir uygulama olsa da, kimi zaman yalnız başına da uygulanabilmesi mümkündür141.
2. Kimlik Sorma Kavramı
Polis suç işlenmesini önlemek veya işlenmiş suçların faillerini ele geçirmek için kişilerden (kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra) kimliğini sorabilir. Bu istem karşısında herkes nüfus cüzdanını, pasaport veya resmi bir belgeyi göstererek kimliğini belirtmek zorundadır142.
Kimlik sorma yetkisi, kişilerden kim olduklarını belirtmek sureti ile kendilerini tanıtmalarını istemek demektir. Bu yetkiye “kimliği öğrenme yetkisi” denmelidir. Çünkü burada kimliğin sorulması değil; kimliğin öğrenilmesi için sorulması öne çıkmaktadır143.
Polisin kimlik sorma yetkisi, PVSK 4/A. maddesinde düzenlenmiştir. Polisin kimlik sorma yetkisi, dar anlamda, sadece bir kişinin kimliğini göstermesini istemek şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu yetki, geniş anlamda, bir kişinin kimliğini göstermesini istemenin yanı sıra, yasal herhangi bir yol ile birisinin kimlik bilgilerini öğrenmek veya çeşitli belgeler üzerinde yapılacak araştırmalar ile kimlik bilgilerine ulaşmak şeklinde anlaşılmalıdır144.
PVSK 4/A maddesinde: Polis, kişileri ve araçları;
a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek, amacıyla durdurabilir.
Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz.
Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.
Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz.
Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir.
Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez.
Bu Kanun ve diğer kanunların verdiği görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis tarafından gerekli işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla ilgili hükümler saklıdır.
Polis, görevini yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir. Bu kişilere kimliğini ispatlamaları hususunda gerekli kolaylık gösterilir.
Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usûlü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.
Kimliğinin tespiti amacıyla tutulan kişiye, kimliği tespit edildikten sonra ve talepte bulunması halinde, bu amaçla tutulduğuna ve tutulma süresine dair bir belge verilir. Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.
Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra, 5 inci maddeye göre fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınır.
Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olduğunun anlaşılması halinde, 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.
Kimliği tespit edilemeyen veya nüfusa kayıtlı olmadığı anlaşılan ve nüfus idarelerine gönderilmesi gerekenlerin parmak izi veya fotoğrafları alındıktan sonra kimliklerinin tespiti veya nüfusa kayıtlarının temini için tüzükte gösterilen esas ve usullere göre işlem yapılır.
Öncelikle polis gerektiğinde her zaman kişilerin kimliğini sorabilir veya araştırabilir. Kişiler, kimlik sorulması halinde kimliklerini polise göstermek zorundadır.
Polis, 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu ve bağlı Yönetmelik gereğince kimliğini bildirmek zorunda olanların (otel, motel, vs. yerlerde kalanlar) kaldıkları yer yetkililerince tutulan kayıtlarını da her zaman inceleyebilir.
Polis, üniformalı değil ise, kimlik sormadan ve gereken incelemeyi yapmadan önce kendisinin polis olduğunu ispatlayan belgeyi göstermelidir. Polisin ilk başta bunu yapmaması halinde, kimliği sorulan kişi polisten kimliğini göstermesini isteyebilir.
Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarısı Taslağı 13.maddesinde durdur- ma ve 14. maddesinde de kimlik sorma başlığı altında PVSK 4/A maddesinden farklı olarak durdurma ve kimlik sormayı ayırmış ve daha net ve sağlıklı bir ayırıma gitmiştir. Böylece Durdurmayı da bir yetki olarak düzenlemiştir.
3. Kişi ve Araçları Durdurma
Bu düzenleme Anayasa’nın 23. maddesinin de bir gereği olarak yapılmıştır. Kişilerin ve araçların durdurulması için gerektiğinde zor kullanılması kamu güvenliği ve düzeni açısından bir zorunluluktur. Bu bakımdan durdurulması gereken aracın yapılan uyarıya rağmen durmayarak kaçması hâlinde, toplumun veya kişilerin tehlikeye düşmesinin ya da suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla durdurulması için, tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte zor kullanılabilecektir. Genel kolluk görevlisi olarak polisin, yerine getirdiği görevler çerçevesinde; başta suç ve tehlikenin önlenmesi olmak üzere, kimlik sorma, arama, trafik kontrolleri, trafik cezası uygulaması ve Kabahatler Kanununa göre idari yaptırım uygulaması ve benzeri birçok yetkisinin kullanımının önceliğini bu yetki oluşturmaktadır145.
İngiliz hukukunda da arama için durdurma, kişinin veya aracının özgürlüğünün belli süreyle kısıtlanmasını beraberinde getirir. Araç veya kişinin aramanın icrası için durdurulduğu yerden veya yakınından başka yerlere götürülmemesi esas olup, kanun koyucunun bu hususta, kişi ve araçların olay yerinden karakola götürülmeleri sonucunu doğuran yakalama işlemini değil, sadece arama işlemini murat ettikleri anlaşılmaktadır146.
Suçluluk karşısında güvenliğin sağlanması, ancak vatandaşın özgürlük alanına kolluk mensuplarının hukuki araçlarıyla müdahalesi sonucu mümkün olabilir. Bu tedbirler belirsizlikler nedeniyle hem masumluk karinesine, hem de maddi olarak masum ve eyleme katılmamış olanlara yönelmektedir. Suç işlemeyen veya işleme tehlikesi bulunmayan insanlara kolluğun –suçun işlenmesi bahanesiyle de olsa-yerli yersiz müdahale etmesi, bu insanların özgürlüklerini kısıtladığı için onların hayattan aldıkları zevki de azaltır. Bu sebeple önleme faaliyetleri, kişilerin özel hayatlarına müdahale niteliğinde veya onur kırıcı olmamalıdır. Üzerinde suç şüphesi olmayanlarla, suç işleme tehlikesini gösteren önemli belirtiler bulunmayanların sürekli kimliklerinin sorulması ve kimliğini ispatlayamıyor diye önleme yakalamasına tabi tutulması haklı görülemez. Bu gibi tavırlar insan haklarını ihlal eder147.
Durdurma kurumunun hukuki niteliğini belirlerken durumu ikiye ayırmak mümkündür. Bir suç işlenmesinden önce kullanılan yetki olduğundan, önleme amaçlı durdurmayı bir önleme tedbiri olarak kabul etmek gerekir. Buna karşılık bir suçun işlenmiş olabileceği şüphesi üzerine bu suçun aydınlatılabilmesi ve failinin yakalanabilmesi amacıyla, yani adli amaçla yapılan durdurmayı ise bir koruma tedbiri olarak nitelendirmek yerinde olacaktır.148 Kolluk görevlisinin dur emrine uyulmaması veya durdurulduktan sonra sorulan sorulara cevap verilmemesi yakalama yetkisini beraberinde getirmektedir149.
Durdurma Yetkisinin kullanılabilmesi için herhangi bir karara veya yazılı emre ihtiyaç bulunmamaktadır. Polisin kendisine tanınan bu yetkiyi 4/A maddesinin 2.fıkrası hükmünde öngörülmüş bulunan “makul bir sebebin bulunması” ön şartının ve yine 4/A maddesinin 1. fıkrası hükmünde belirlenen dört nedeninden birinin varlığı halinde kullanabilmesi bir kararın ve yazılı emrin alınmasına, yani bir izne tabi tutulmamıştır. Polis şartları oluştuğunda bu yetkisini kendiliğinden kullanabilecek ve böylece görevini de yapabilecektir150. Durdurma ve aramalar kolluğun takdir yetkisinin maksimum hissedildiği alanlardır. Kolluk nazarında bir suçun önlenmesi, O suçun failinin yakalanmasından daha önemlidir. Böyle olmasına rağmen İngiltere’den farklı olarak, Türkiye’de halkın kendi bölgesinde veya etrafında hissettikleri çeşitli yasadışı oluşumları kendileri için tehdit oluştursa bile ihbar etmekten çekindikleri151 görülmektedir.
Kolluk, kişi ve araçları keyfiliğe varmadan, durdurma için zorunlu olan süreden fazla olmaksızın ve başlangıçta durdurma sebebini bildirmekle işe başlayacak, üniformalı bile olsa kimliği ile beraber kendisini tanıtıp durdurulan kişilere sorular sorabilecektir. Ayrıca Kolluk, kimliğini sorduğu her kişiye değil, yalnızca bu amaçla beklettiği, tuttuğu kişilere talebi olması halinde bir belge tanzim edecektir152. Nitekim adli aramada da aynı durum söz konusudur. Esasen bu belge tanzimi konusu, arama öncesinde bilgi verme zorunluluğunun, arama sonrasında belge vermek şeklinde bir uzantısıdır. Aranılan yerin sahibi veya zilyedi yoksa, mümeyyiz hısımı, temsilcisi, birlikte oturan kimse veya komşusunun talebi olması halinde sözü edilen belge tanzim edilecektir153. Talep olmadığında aramayı yapan memur ayrıca bir belge düzenlemez. Ancak Aramalar Yönetmeliğinin 11. maddesi aramaya katılan ve hazır bulunanlara imzalatılarak, belgeden farklı olarak düzenlenen tutanağın bir suretinin ilgiliye verileceği belirtilmektedir.
Makul sebebin yerinde çıkması durumunda ise; Polis bir kişiyi ve aracı yakalama emri bulunan birisini tespit etmek amacıyla durdurmuş ve durdurduğu kişinin bu aranan kişi olduğunu anlamıştır. Bu durumda durdurulan kişinin ayrılmasına izin verilmeyecek ve bu kişi hakkında durdurmanın yapılış sebebine uygun işlem yapılacaktır. Yani kişi yakalanacak ve üzerinde kendisine, uygulayıcı kolluk görevlilerine ve diğer kişilere zarar verebilecek bir şey bulunabileceği şüphesiyle kontrol edilebilecektir.154
Nitekim söz konusu maddenin 6.fıkra gerekçesi de aynı istikamettedir. 6. fıkra ile polisin, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri alabileceği düzenlenmektedir. Bu kapsamda, durdurulan kişi üzerinde, giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, elle, yüzeysel olarak, yoklama biçiminde bir kontrol yapılabilir. Yoklama ve sıvazlama, durdurma sırasında, polisin kontrol amaçlı yapabileceği işlemlerdendir. Bu işlem, makul şüphenin kuvvetlendiği durumlarda yerine getirilecek bir tedbirdir. Yoklama, görevli polis tarafından el ile şüphelenilen kişinin üstünün, mahremiyetine ve elbisesinin detaylarına vakıf olunmayacak ve elbisesi çıkarttırılmayacak şekilde farklı noktalarına dokunulmak suretiyle kontrol edilmesini ve suç unsuru eşyaların bulunup bulunmadığının belirlenmesini ifade etmektedir. Sıvazlama ise yoklama işleminin, elin kişinin üstünden kaldırılmaksızın sürekli bir şekilde gezdirilmesi suretiyle yerine getirilmesidir.
4. Durdurma Üzerine Yapılacak İşlemler
Polisin, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik olarak gerekli tedbirleri alabilir. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisesinin çıkarılması veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. Buradaki sorun kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir ibaresine ne anlam verileceğidir. Bu çerçevede Polis acaba kendisine ve başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik olarak arama yapabilir mi? Bu soruyu söz konusu düzenlemenin ikinci cümlesiyle birlikte değerlendirmek gerekir. Bu düzenlemeye göre yapılamayan kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılmasının istenmesidir. O halde bunun dışında kalan aramalar yapılabilir denebilir. Ancak kanımızca söz konusu eylem araştırma faaliyeti niteliğini aşmamalı, arama boyutuna ulaşmamalıdır. Aksi halde arama tedbirinin ayrıca düzenlenmesinin ve bunun için ayrı bir hüküm getirilmesinin anlamı kalmamaktadır155.
Kanun, durdurulan kişinin üzerinin, yetkili mericin yazılı emri olmadan, en azından kabaca aranmasına müsaade ederek, kolluğa ve başkalarına yönelik kişiden kaynaklanacak tehlikeyi önlemeye yönelik bir çözüm mü sunmaktadır?
Kanun koyucunun böyle bir amacının olduğu çok net olarak anlaşılıyor olsa da, bizce bu sorunun cevabı hala hayır’dır. Çünkü aramayı hem Anayasa, hem de önleme aramasının düzenlendiği PVSK md. 9 ve adli aramanın düzenlendiği CMK md.119 ağır şartlara bağlamıştır.
Bir nevi önleme amacıyla başlatılan durdurma ve kimlik sorma yetkisi, kişiye duyulan şüphe muvacehesinde adli nitelik kazanmış olduğundan, Durdurma yetkisinin kullanılması sırasında polis, CMK 90/2. maddesine göre tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan bir hâlin varlığı durumunda; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı yoksa yakalama yetkisinin kullanılması kapsamında bu maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenen gerekli tedbirleri de alabilecektir156. Söz konusu 4.fıkra ise Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir hükmü gereğince kabaca bir üst araması yapmaktır.
Ayrıca, ele geçirdiği tesadüfi delilleri ise, CMK md. 138. istinaden, öncelik- le koruma altına alacak, gecikmesinde sakınca bulunmasından dolayı da koruma altına aldığı bu delili C. savcısından gelecek yazılı emir veya O’na ulaşılamadığı durumlarda ise kolluk amirin yazılı emri ile el koymaya dönüştürecektir.
Delilin muhafaza altına alınabilmesi için, önceden öngörülemeyen sürpriz bir durum neticesinde tesadüfen bir bulma söz konusu olmalıdır. Arama emrinin sınırları içerisinde ve aramanın konusu olan şey aranmakta iken, özel bir gayretle değil, çıplak gözle görülebilir nitelikte olan ve aynı zamanda bu fiil ile bağlantısı olmasa bile, diğer bir suçun işlendiğini gösterir nitelikte bulunmalıdır157.
Görevin yerine getirilmesinde dirençle karşılaşılması durumunda ise, zor veya silah kullanabilecektir. Zor, kişinin kendisine terettüp eden belirli bir yükümlülüğün gereklerine uygun davranmaması halinde, bu yükümlülüğün gereklerine uygun davranmasını sağlamak amacıyla ve ancak kanunla verilen yetkiye dayalı olarak kullanılabilecektir158.
Kanunun verdiği yetki ise, Zor kullanılmasını gerektiren bir direniş karşısında, bu direnişi kıracak ölçüde, kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilmesini öngörmektedir.
Polis öncelikle, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağının ihtarını yapar veya direnmenin mahiyeti ve derecesi itibariyle ihtarsız da zor kullanabilir. Zor kullanmanın derecesini ve araçlarını ise, olay mahallindeki yetkili tayin eder.
Yine durdurma kapsamında kişi üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda şüphesi bulunan Polisin, şartlarının bulunması halinde her şeyden önce maddi ceza hukukumuz çerçevesinde ve Türk Ceza Kanunun- da düzenlenmiş bulunan hukuka uygunluk nedenlerinden birisi olan meşru savunmadan yararlanabileceği de gözden kaçırılmamalıdır159.
Meşru savunma ise, bir kimsenin kendisini veya başkasını hedef alan bir tecavüz veya saldırı karşısında, savunma amacına matuf olarak bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanmasını ifade eder. Saldırıya maruz kalan tecavüzü defetmek amacıyla hareket ettiğinden, icra edilen savunma fiili, saldırıyı defedecek ölçüde olması şartıyla hukuka uygun hale gelmektedir. Meşru savunmada bulunan kişininin şartlarına uygun olarak gerçekleştirdiği fiil, muaheze edilmesini, kınanmasını, ayıplanmasını gerektirmez; aksine meşru savunmada bulunan kişi aynı zamanda insanlarda hukuk bilincinin gelişmesine katkıda bulunmuş olur160.
B. POLİSİN PARMAK İZİ VE FOTOĞRAF ALMA YETKİSİ
1. Parmak İzi Kavramı
Parmak izi parmağın en uç boğumundan tırnak dibine kadar olan bölgedeki şekillerin dokunduğumuz yüzeylerde kalan şekillerine denir. Parmak izlerinin değişmez oluşu, hiçbir parmak iznin başkasını parmak izine benzememesi tasnif edilebilir olması nedeniyle gerçek kimlik tespiti bakımından önem kazanmıştır. İsim ve kimliklerini sürekli değiştiren suçluların gerçek kimliklerinin tespiti ve adli sicillerinin tutulması ileride herhangi bir suçtan şüpheli ve sanık olarak yakalanan kimselerin gerçek kimliklerinin tespit edilmesi daha evvelce hangi suçları işlediğinin mahkemelerce tespit açısından bazı kişilerin parmak izi alınmaktadır161.
Parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi bir çeşit tanıma ve bilgi edinme yolu ve Alman Polis Kanun Tasarısında söylendiği şekli ile162 aynı zamanda tekrar tanımaya yarayan bir yetkidir. PVSK gerekçesinde adli teşhis ve herhangi bir cürümde suçluyu tayin edebilmek için bu yetkiye ihtiyaç olduğu belirtilmektedir163.
2. Parmak İzi ve Fotoğraf Alma Yetkisi
Olay yerinde bulunan iz ve delillerin polis açısından en önemlisi parmak izleridir. Parmak uçlarının iç yüzeylerinde muntazam aralıklarla dizilmiş çizgiler değişik desen meydana getirirler. Kabartma şeklinde olan bu çizgilere papil denir. Olayla ilgisi olan kişinin kimliğini tespit ve olayı aydınlatmak için en emin yollardan birisidir164. Parmak izlerinin ne yanılmağından ne de yetersiz kalmalarından söz edilebilir165.
PVSK 5 ve 4/A maddelerinde polisin parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi düzenlenmiştir. Parmak izi yetkisinin kullanılması yasal şartların doğmasına bağlıdır. Parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi, Any 19. madde kişi hürriyeti ve güvenliği ile Any. 20. maddesi özel hayatın gizliliği Kanunlara öngörülen bir istisnasını oluşturmaktadır. Çünkü kişi güvenliği, kendisini güvende hissetmesi ile ilgili olup, kapsamı itibariyle geniştir. Anayasa Mahkemesi 02.04.1965 tarihli e:138 ve k: 71 sayılı kararında166 özel hayatın gizliliğini yaşama hürriyetinin bir parçası olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca kişinin fotoğrafı üzerindeki hakkı, özel hayat hakkı ile ilgilidir167.
Parmak izinin, değişmez-değiştirilemez, benzemez-benzetilemez ve tasnif edilebilir özellikleri168 kişileri tanımada, olayları aydınlatmada, dolayısıyla suçluları yakalamada önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bu itibarla polise suç işleyenler ile kendisi suç konusu olabilecek yahut suç işlemesi muhtemel şahısların parmak izlerinin alınması yetkisi verilmiştir169 .
PVSK 5.maddesin de: Polis;
a) Gönüllü,b) Her çeşit silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunan,c) Başta polis olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel gü-venlik görevlisi olarak istihdam edilen,ç) Türk vatandaşlığına başvuruda bulunan,d) Sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan sair yabancı,e) Gözaltına alınan, kişilerin parmak izini alır.
Birinci fıkraya göre alınan parmak izi, ait olduğu kişinin kimlik bilgileri ile birlikte, ne zaman ve kim tarafından alındığı belirtilmek suretiyle, bu amaca özgü sisteme kaydedilerek saklanır. Ancak, parmak izinin hangi sebeple alındığı sisteme kaydedilmez.
Olay yerinden elde edilen ve kime ait olduğu henüz tespit edilemeyen parmak izleri, kime ait olduğu tespit edilinceye kadar, ilgili soruşturma dosya numarası ile birlikte sisteme kaydedilir.
CMK 81.maddesi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 21. maddesi hükümlerine göre alınan parmak izleri de bu sisteme kaydedilir.
(a) bendi hariç 1. fıkra ile dördüncü fıkra kapsamına giren kişilerin ayrıca fotoğrafları alınarak, 2. fıkrada belirlenen esaslara uygun olarak parmak izi ile birlikte sisteme kaydedilir.
Bu sistemde yer alan bilgiler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddî gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla mahkeme, hâkim, C. Savcısı ve kolluk tarafından kullanılabilir.
Kolluk birimleri, kimlik tespiti yapmak ya da olay yerinden alınan parmak izini karşılaştırmak amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı kurabilir.
Sistemde kayıtlı bilgilerin hangi kamu görevlisi tarafından ve ne amaçla kullanıldığının denetlenebilmesine imkân tanıyan bir güvenlik sistemi kurulur.
Sistemde yer alan kayıtlar gizlidir; altıncı ve yedinci fıkralarda belirlenen amaçlar dışında kullanılamaz.
Sisteme kayıtlı olan parmak izi ve fotoğraflar, kişinin ölümünden itibaren on yıl ve her halde kayıt tarihinden itibaren seksen yıl geçtikten sonra sistemden silinir.
Parmak izi ile fotoğrafların sistemde kaydedilmesi ve saklanması ile bu kayıtlardan yararlanmaya ilişkin diğer esas ve usûller, İçişleri Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığının görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
PVSK madde 4/A da; Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra 5. maddeye göre fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınır.
Bu yetki hiçbir zaman için suiistimal edilmemeli, gerektiğinde suçların ön- lenmesi ve olayların aydınlatılması amacıyla kullanılmalıdır. Parmak izi alınması konusunda CMK 81. maddesinde bir takım sınırlamalar getirmiştir.
3. Fizik Kimliğinin Tespiti
Birey olarak bilinmeyen bir kişinin şüpheli ve sanık sıfatını alması mümkün değildir. Buna karşılık birey olarak bilinmekle birlikte kimlik bilgileri biline- meyen kişinin şüpheli ve sanık sıfatını alması mümkündür. Zira birey olarak bilinen fakat kimliği tespit edilemeyen kişi hakkında tutuklama kararı verilmesi170 ve kamu davası açılması için engel bir durum söz konusu değildir. Bu durumda CMK 81. maddesine göre fiziki kimliğin tespiti yoluna gidilmesi mümkündür171.
CMK 81. madde de Fizik Kimliğin Tespiti başlığı adı altında parmak izi ile ilgili hükümler düzenlenmiştir. Madenin gerekçesinde, bu hükmün, fiziki kimliğin saptanmasına ilişkin asesleri ve saptanacak hususları gösterdiği; fizik kimliğin saptanmasının, şüpheli ve sanıkların soruşturma ve kovuşturma makamlarınca tanınması amaçlandığı belirtilmektedir172.
Bu madde de; Üst sınırı 2 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, C. Savcısının emriyle, fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde C. Savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilirşeklinde belirtilir.
Soruşturma veya kovuşturma aşamasında da hâkim veya mahkeme kararıyla fizik kimliğinin tespitine ilişkin işlemler yaptırılabilir.
4. Şüpheli veya Sanığın Teşhisi
Şüpheli veya sanığın teşhisi, sanık veya şüphelinin, suçun tanık veya mağduru, benzer kişilerle bir grup yapılarak seçtirilmesi işlemidir.
Yürürlükteki hükümlere göre polisin soruşturma sırasında şüphelinin veya sanığın kendisinin veya fotoğraflarının, suçtan zarar görene, mağdura veya bilgi ve görgü sahibi kimselere gösterilerek teşhis ettirilmesi yoluyla kimliği ve şüpheliyi tespit etmesi mümkündür. Danimarka’daki uygulamaya göre polis, bir hükümlü veya kaçağın yakalanması ya da şüphelinin suçunu ispat açısından bunların fotoğraflarını ilgililere gösterebilmektedir173.
Karşılaştırılmalı hukukta bu işlem daha çok polisin yetkisi addedilir. Örneğin, Danimarka CMK 81/2 ve devam eden maddelerinde teşhisle ilgili görevlerin hepsi polise verilmiştir. Hatta kaçak bir suçlunun eşkâlinin doğrudan kamuoyuna verebileceği bile, Danimarka’da polise verilen açık bir yetki mahiyetindedir. Teşhis için, teşhis edilecek olanın rıza göstermesi de teşhis yetkisinin kullanılabilmesi sebepleri arasında kabul edilmiştir. Alman Ceza Muhakemesi kanununa göre yeniden teşhis etmek amacıyla bir kimsenin kimlik bilgilerini tespit için o kişinin suçu işlediği konusunda kuvvetli şüphe bulunmalıdır. Tanıklar bakımından da bu hüküm geçerlidir.174
5. Yetkinin Kullanılma Usulü, Arşivleme, Silme ve Şahsi Verilerin Korunması
PVSK 5. maddesinin 2. ve devam eden fıkralarına göre:
Polise parmak izi alma yetkisi veren halleri içeren ve yukarıda incelenen hükümler doğrultusunda alınan parmak izi, ait olduğu kişinin kimlik bilgileri ile birlikte, ne zaman ve kim tarafından alındığı belirtilmek suretiyle, bu amaca özgü sisteme kaydedilerek saklanır. Ancak, parmak izinin hangi sebeple alındığı sisteme kaydedilmez175.
Bu sistemde yer alan bilgiler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla, mahkeme, hâkim, C. Savcısı ve kolluk tarafından kullanılabilir.
Kolluk birimleri, kimlik tespiti yapmak ya da olay yerinden alınan parmak ya da olay yerinden alınan parmak izini karşılaştırmak amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı kurabilir.
Bir ülkede potansiyel suçlu olarak değil ama suçları işleyenlerin tekrarlayabilecekleri olayların veya faili meçhul suçların daha kolay aydınlatılabilmesinde çok önemli bir yere sahip olan parmak izi ve fotoğraf arşivinin imha edilmesi, suçların takibi ve önlenmesinde büyük olumsuzluklara sebep olacaktır. Çok doğru bir biçimde, delilden sanığa gidilmesinin tavsiye edildiği yerde parmak izlerine önem verilmesi gerektiğinin altı da çizilmektedir. Alman savcılarının yetkilerine ait dair yönetmelikte, şüpheli hakkında tüm bilgilerin araştırılarak tamamlanmış vaziyette incelemeye sunulması gerektiğinin altı çizilmektedir. Bu nedenlerle parmak izi bilgilerinin imhası için tespit olunan bu süreler yerinde olmuştur.
TCK 138. maddesinde de hukuka uygun olarak kaydedilmiş olan kişisel verilerin kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına rağmen, verileri süresi içinde yok etmekle görevli olanların, yükümlülüklerini yerine getirmemesi yaptırıma bağlanmış ve bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
AB müktesebatında da, terörizm dâhil cezai suçların önlenmesi, soruşturulması ve aydınlatılıp cezalandırılabilmesi amacıyla, veri koruma çerçeve kararı bulunmaktadır. Avrupa konseyi, telekomünikasyon trafiğinin servis sağlayıcılar tarafından ilgili kuralların oluşturulmasına ilişkin önlemlerin değerlendirilmesini kabul etmiştir. Bu çerçeve kararda verilerin korunması çok önemli yer tutmaktadır176.
C. POLİSİN AÇILMASI İZNE BAĞLI OLAN İŞ YERLERİ KONUSUNDA TAHKİKAT VE FAALİYETTEN MEN ETME YETKİSİ
1. Umuma Açık İstirahat ve Eğlence Yerleri Kavramı
Umuma açık istirahat ve eğlence yerleri tanımı PVSK 7. maddesinde yapılmıştır.
Buna göre; Kişilerin tek veya toplu olarak eğlenmesi, dinlenmesi veya konaklaması için açılan otel, motel, pansiyon, kamping ve benzeri konaklama yerleri; gazino, pavyon, meyhane, bar, birahane, içkili lokanta, taverna ve benzeri içkili yerler; sinema, kahvehane ve kıraathane; kumar ve kazanç kastı olmamak şartıyla adı ne olursa olsun bilgi ve maharet artırıcı veya zekâ geliştirici nitelikteki elektronik oyun alet ve makinelerinin, video ve televizyon oyunlarının içerisinde bulunduğu elektronik oyun yerleri; internet kefeler ve benzeri yerler umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılır.
Sabit veya seyyar olarak kullanan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçlarında, birinci fıkrada belirtilen faaliyetlerin icrası durumunda, bu yerler de umuma açık ve istirahat yerleri sayılır177.
2. Umuma Açık ve İstirahat Yerleri İle İlgili Genel Bilgiler
Bu yetki esas olarak PVSK 7. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu iş yerlerinin faaliyet göstereceği alanları belirlemeye veya mevcut umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin bu amaç için ayrılan yerlerde toplanmasına, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanlar dışında il özel idareleri yetkilidir.
Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin bulunacağı alanların tespiti ve bu yerlerin ruhsatlandırılmasında uygulanacak usul ve esaslar İçişleri Bakanlığıtarafından çıkarılan İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
Bu iş yerleri için düzenlenen iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarının bir örneği yetkili kolluk kuvvetine gönderilir. Bu iş yerleri genel güvenlik ve asayişyönünden genel kolluk tarafından denetlenir.
Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetinin görüşünün alınmış olması, bu yerlerin patlayıcı, parlayıcı, yanıcı ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan, kullanılan, depolanan yerler ile gaz dolum tesislerine mevzuatın öngördüğü uzaklıkta bulunması, yangına karşı gerekli önlemlerinin alındığını gösteren itfaiye raporunun alınması, ayrıca umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinden meyhane, bar, kahvehane, kıraathane, elektronik oyun merkezi ile açıkta alkollü içki satılan işyerlerinin okul, yurt, mabet bina ve tesislerine mevzuatın öngördüğü uzaklıkta bulunması zorunludur.
İçkili yer bölgesi, mülki idare amirinin genel güvenlik ve asayiş durumu hakkındaki görüşü doğrultusunda belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından tespit edilir. İçkili yer bölgesi haricinde içkili yer açılamaz.
İçkili yer bölgesi
a)Hükümet binaları, hapishane ve ıslah evleri; her türlü mabet, dini kurum ve kuruluşlar; sanat müesseseleri, maden ocakları, inşaat yerleri; patlayıcı, parlayıcı, yanıcı ve benzeri tehlikeli maddeler üretilen, satılan ve depolanan yerler ile gaz dolum tesisleri yakınında,b)Konaklama yerleri hariç olmak üzere, oto yolları ve karayollarının her iki tarafında sınır çizgisine 200 metreden yakın mesafe içinde,c)Otogar ve otobüs terminallerinde,d)Resmi ve özel okul binaları, ilk ve orta öğretim örgencilerinin barındığı örgenci yurtları ile anaokullarına 100 metreden yakın mesafe içinde, tespit edilmez.
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ve Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamına girmeyen eğitim – öğretim kurum ve tesisleri ile öğrenci yurtları ve (a) bendinde belirtilen yerler için mahalli şartlar dikkate alınarak belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından belirli bir mesafe, tayin ve tespit edilir.
Kanuni istisnalar saklı kalmak üzere; eğlence, oyun, içki ve benzeri amaçlı umuma açık yerlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılamaz.
Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde çalıştırılacak kişilerin yetkili idareye bildirilmesi şarttır. Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel kadın olarak tescil edilenler çalıştırılamaz. Müşteri ile beraber yiyip içerek müşterinin eğlenmesini sağlayan konsomatrisler sadece pavyon ruhsatlı yerlerde çalışabilir. Yabancıların umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde çalışmaları yabancılarla ilgili mevzuat hükümlerine tabidir.
3. Kolluk Denetimi
Kolluğun denetim yetkisi PVSK birçok maddesinde düzenlenmiştir. Bununla; Kanuna uygun hareket edilip edilmediğini veya bir suç işlenip işlenmediğinin tespiti çoğu zaman denetim yetkisinin kullanılması ile mümkün olur. Bu bakımdan PVSK ve yetki veren kanunların aynı zamanda bu hususlara ilişkin denetim yapma yetkisini de verdiğini kabul etmek gerekir178.
Kolluk, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini genel güvenlik ve asayiş yönünden denetler. Denetimler sırasında tespit edilen mevzuata aykırı hususlar, yetkili idarelere gereği yapılmak üzere bildirilir.
PVSK 8. maddesinde sayılan hususların tespiti halinde belirtilen işyerleri 30 günü geçmemek üzere, mahallin en büyük mülki idare amiri tarafından geçici süreyle faaliyetten men edilir.
PVSK 6. maddesinde belirtilen hususların tespiti halinde, yetkili idare tarafından mezkûr maddede belirtilen usule göre idarî para cezası uygulanır.
Kapatma tutanağında kapatma nedeni, tarihi ve saati belirtilir ve hazır bulunanlar tarafından imzalanır. İşyeri sahibi veya kanunî temsilcisinin imzadan kaçınması halinde, bu durum tutanakta belirtilir.
Otel, motel, kamp ve benzeri her türlü konaklama yeri işleticisi, bu yerlerde yatacak olan TC vatandaşı veya yabancı uyruklu kişilerin kimlik ve geliş-gidiş kayıtlarını ücretli veya ücretsiz, gündüz veya gece kalmalarına bakılmaksızın örneğine ve usulüne uygun şekilde, günü gününe tutmak ve kolluk denetimine hazır bulundurmak zorundadır.
4. Kapatma Kavramı Ve Kapatma Yetkisinin Uygulanması
a. Kapatma Kavramı
Kolluğun, kanunlara aykırı düştüğünü saptadığı bir umuma açık eğlence ve istirahat yerini, kanunlarda belirtilen hallerde, çalışmalarını geçici veya devamlı sonlandırmak amacıyla kapatması demektir. Kapatma yetkisi, çalışmanın sonlandırılması amacı ile kullanılır179.
Bir başka ifade ile Kapatma; umuma açık yerler ile faaliyetleri neticesinde umuma açık yer haline dönüşen tüzel kişiliğe haiz kurum ve kuruluşların lokal veya benzeri yerlerinin yasal olmayan faaliyetlerinden dolayı belirli bir süre veya devamlı olarak işletilmekten alıkonulmaları veya icraatlarının durdurulmasıdır180.
b.Kapatma Yetkisinin Uygulanması
Bu konu PVSK 7 ve 8. maddelerinde düzenlenmiştir.
Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin ruhsatı bağlı olduğu kolluk kuvvetinin görüşü alındıktan sonra belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanların dışında il özel idareleri tarafından verilir. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir. Ruhsat talepleri bir ay içinde sonuçlandırılır. İzin alınmadan açılan umuma açık istirahat ve eğlence yerleri kapatılır. Kapatma kavramı, mesken ile özel ve genel işyerlerinin daimi veya bir süre için kullanılmaktan veya işletilmekten alıkonulması, faaliyetinin durdurulması ve menedilmesi olarak tanımlanabilir181.
PVSK 8. maddesinde Polisçe yeterli delil elde edilmesi halinde; Kumar oynanan umumî ve umuma açık yerler ile her çeşit özel ve resmi kurum ve kuruluşlara ait lokaller, mevzuata aykırı bir şekilde uyuşturucu madde imal edilen, satılan, kullanılan, bulundurulan yerler, mevzuata aykırı faaliyet gösteren genelevler, birleşme yerleri ve fuhuş yapılan evler ve yerler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasal düzenine, genel güvenliğe ve genel ahlâka zararı dokunacak oyun oynatılan, temsil verilen, film veya videobant gösterilen yerler ile internet üzerinden yapılan yayınlara izin verilen yerler, Derneklere, sendikalara, loca ve kulüplere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile benzeri kurum ve kuruluşlara ait ve yalnız üyelerinin yararlanması için açılan lokallerden, birden fazla denetim sonunda ve yazılı ihtara rağmen, iç yönetmeliğine aykırı faaliyet göstererek umuma açık yer durumuna geldiği tespit edilenler, Mahallin en büyük mülkî amiri tarafından 30 günü geçmemek üzere geçici süreyle faaliyetten men edilir.
Burada yazılı fiiller sebebiyle bir yıl içinde üç defa faaliyetten men edilen işyerlerinde, bu fiiller tekrar işlendiği takdirde, işyeri açma ve çalışma ruhsatları, mahallin en büyük mülkî amirinin bildirimi üzerine, belediye veya il özel idaresi tarafından beş iş günü içinde iptal edilir.
PVSK 6. madde: Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinden;
a) Faaliyetten geçici olarak men edildiği halde süresinden önce açılan,b) Açık ve kapalı bulunacağı saatlere uymayan,c) Bu Kanunun 12. maddesinde belirtilen yasaklara uymadığı tespit edilen,d) Mevzuat hükümlerine aykırı olarak işletilen,
İş yerlerinin işletmecilerine idarî para cezası verilir.
Bu maddede öngörülen idarî para cezaları, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında il daimi encümeni tarafından verilir. Verilen idarî para cezalarına dair kararlar ilgililere Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır, idarî para cezalan Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Bu maddede belirtilen aynı fiillerin bir yıl içinde tekrarı halinde, en son uygulanan para cezası bir kat artırılarak uygulanır.
D. POLİSİN MEN ETME (YASAKLAMA) YETKİSİ
1. Men Etme Kavramı
Menetme; bir kişinin belirli davranışlarda veya faaliyetlerde bulunmasına, ya da belirli davranış veya faaliyetlerin devam etmesine izin verilmemesi olarak tarif edilebilir182.
Ayrıca; Yasalara aykırı faaliyet gösteren yerler ili kişilerin faaliyetlerinin önlenmesi, devamına mani olunması ve gerektiğinde durdurulması olarak ta tanımlanabilir183.
Faaliyetten men veya çalışmayı durdurma halleri, bir iş yerinin kapatmaktan daha az etkili ama kapatma yetkisi gibi sonuç doğuran işlemler olabilir. Bu sebeple, örneğin bir iş yerinde bir cihazın çalışmaması için mühürlemek yetiyorsa, o iş yerini kapatmadan, faaliyetten men etme de imkân dâhilinde bulunmaktadır184.
Polisin, kişinin bir davranışını veya yapılan bir faaliyeti menetme yetkisi, konusuna göre çeşitlere ayrılır. PVSK, 11, 12, 14, 19 ve 21. maddelerin de düzenlenmiştir.
2. Polisin Genel Ahlaka Aykırılık Nedeniyle Men Etme Yetkisi
Polisin genel ahlaka aykırılık ile ilgili yetkisi PVSK 11. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin tam metni şöyledir; Polis;-
a) Genel ahlak ve edep kurallarına aykırı olarak; utanç verici ve toplum düzeni bakımından tasvip edilmeyen tavır ve davranışlarda bulunanlar ile bu nite- likte söz, şarkı, müzik veya benzeri gösteri yapanları,b) Çocuklar, kız ve kadınlar ile genç erkeklere sözle veya herhangi bir şekilde sarkıntılık edenleri, kötü alışkanlıklara ve her türlü ahlaksızlığa yönelten ve teşvik edenleri,c) Genel ahlâk ve edebe aykırı mahiyette her türlü sesli ve görüntülü eser- leri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üreten ve satanları,
Herhangi bir müracaat veya şikayet olmasa bile engeller, davranışlarının devamını durdurarak yasaklar, şüpheliler hakkında tanzim olunacak evrakı derhal, şikayete bağlı suçlar hakkındaki evrakı da şikayet ve müracaat vuku bulduğu takdirde adliyeye tevdi eder.
Video ve ses bantlarını ticari maksatla dolduran gerçek veya tüzel kişiler, bu bantların birer adedini piyasaya çıkarmadan önce mahallin en büyük mülki amirine vermek zorundadırlar.
Bu maddenin metninden çıkarılacak sonuca göre, genel ahlaka aykırılık ile ilgili menetme yetkisi kısaca iki şekilde olur. Bunlar;
a) Kişilere sarkıntılık etmek gibi genel ahlaka aykırı davranışların ve bu davranışlarda bulunanların men edilmesi,b) Genel ahlâk ve edebe aykırı mahiyette her türlü sesli ve görüntülü eserleri, kaydedildiği materyale bakılmaksızın üreten ve satanların men edilmesi, yani bu faaliyetleri yapanlara izin verilmemesidir.
3. Polisin Küçükler ile İlgili Men Etme Yetkisi
Bu yetki PVSK 12. maddesinde şöyle düzenlenmiştir; Kanunî istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence, oyun, içki ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılmasıizne bağlı yerlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılamaz.
Polis bar, pavyon, gazino, meyhane gibi içkili yerler ile kıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlere yanlarında veli ve vasileri olsa bile 18 yaşını doldurmamışküçüklerin girmesini meneder.
Bu madde hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında PVSK 17, işyerleri hakkında da PVSK 8. maddeleri hükümlerine göre işlem yapılır.
Buna göre, polisin küçükler ile ilgili menetme yetkisinin de iki şekilde yapıldığı anlaşılmalıdır.
a) Kanunî istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence, oyun, içki ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılması izne bağlı yerlerde 18 yaşından küçüklerin çalıştırılamaması.b) Polis bar, pavyon, gazino, meyhane gibi içkili yerler ile kıraathane ve oyun oynatılan benzeri yerlere yanlarında veli ve vasileri olsa bile 18 yaşını doldurmamış küçüklerin girmesini meneder.
4. Polisin Gürültüyü Men Etme Yetkisi
Meskûn mahalde, mesken dâhil kapalı ve açık yerlerde saat 24'ten sonra alışılmışın dışında ve halkın huzur ve rahatını bozacak şekilde gürültü yapanlarıpolis men eder. Önceden izin alınan düğün ve tören gibi faaliyetler bu kapsamın dışındadır. Bununla ilgili PVSK 14. maddesi şu hükmü getirmiştir:
Şehir ve kasabalarda gerek mesken içinde ve gerek dışında saat 24'ten sonra her ne suretle olursa olsun civar halkının rahat ve huzurunu bozacak surette gürültü yapanlar polisçe men olunur. Zabıtadan izin alınarak yapılacak düğün, müsamere ve balolar bu kayıttan müstesnadır.
5. Polisin Trafikle İlgili Men Etme Yetkisi
Trafiğin akış ve kontrol sistemi Karayolları Trafik Kanunu ile düzenlen- miştir. Ancak, trafik güvenliği amacıyla, PVSK 19. maddesi ile polise trafik kurallarına aykırılığı görülen araç ve sürücülerin çalışmaktan men edilmesi yetkisi verilmiştir. Söz konusu madde metni şöyledir:
Polis; sokak, meydan ve umuma mahsus yerlerde intizamı temin ve Trafik Yönetmeliği'ndeki vasıflara uygun olmayan nakil vasıtalarını işletmekten ve bu vasıtaları sarhoş olarak veya trafiğin intizam ve selametini bozacak surette idare edenleri çalışmaktan men eder.
6. Polisin Neşriyat ile İlgili Men Etme Yetkisi
Polisin neşriyat ile ilgili yetkisi, basılı eserler araç olarak kullanılmak suretiyle halkın huzurunun bozulmasını ve dolandırılmasını önleme amaçlıdır. PVSK 21. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
Bir neşir vasıtası için abone yazmak veya bunlar için yazı, resim, ilan gibi bir madde kabul etmek maksadıyla Basın Kanununa göre alınmış vesikası olmaksızın idare evlerinin dışında dolaşanlar veya dolaştırılanlar, şantajdan veya böyle bir hareketle dolandırıcılıktan maznun olarak takibat altında bulunanlar polisçe bu yolda çalışmaktan men edilir.
Görüldüğü gibi, bu yetki çerçevesinde polis tarafından men edilen kişiler iki grupta toplanmaktadır.
a) Yetkili mercilerden habersiz olarak abone yapmak ve reklam almak gibi faaliyetlerde bulunanlar.b) Haberdar olsa bile, bu konuda dolandırıcılıktan sanık konumuna düşenler.
7. Polisin İzin Alınmadan Yardım Toplamayı Men Etme Yetkisi
Yardım toplama usul ve şartları, 2860 sayılı kanunla bu kanunun uygulamasına dair yönetmelikte detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu mevzuata aykırı olarak yardım toplamak aynı zamanda bir suçtur. Kanuna aykırı yardım toplayanlar bu bakımdan hemen yasaklanır. Yardıma el konarak tüm soruşturma dosyası ve eldeki veriler adliyeye intikal ettirilir. Derneklerin kabul ettikleri bağış gibi gelirleri bundan ayrı tutmak gerekmektedir. Keza, bir kişinin elden diğer kişiye yardımda bulunması halinde yardım toplama kanunu hükümleri uygulanmamalıdır. Yardım Toplama Kanununa göre yardım toplamanın söz konusu olabilmesi için açılan kampanyanın kamu oyununa duyurulması yeterli ve gereklidir185.
8. Polisin Kişileri Adresten Ayrılmayı Men Etme Yetkisi
PVSK ek 3. maddesinde düzenlenmiştir
Ek Madde 3 göre; Polis, aşağıdaki hallerde gerekli görülen kişilerden;
a) Devletin bütünlüğü, genel güvenliği ve Anayasa düzeni ile kaçakçılık ve uyuşturucu maddelerle ilgili olarak yaptığı suç soruşturmaları sırasında ifadesine başvurulacak olanlara,b) Vatandaşlık durumu ile bu Kanunun 17. maddesinde belirtilen kimlik tespiti yapılıncaya kadar, Tespit edilmiş olan ikametgâh veya iş adreslerinden ayrılmamalarını yazılı olarak isteyebilir. Bunların, bulunabilecekleri yeni adreslerini bildirmeleri şartıyla o yerden ayrılmalarına mahallin en büyük mülki amirinin yazılı emriyle izin verilir186.
E. POLİSİN KAPALI YERLERE GİRME YETKİSİ
Polisin bu yetkisi PVSK 20. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; meskene, işyerlerine (Burada söz konusu olan özel işyerleridir. Umuma açık işyerleri bu konunun dışındadır.) ve üniversitelere girme yetkisi vardır. Bu yetki, polisin herkes gibi ve her zaman girip çıkabildiği yerler değil, ancak izin dâhilinde veya davet edilerek ya da belirli şartlar gerçekleştiğinde polisin girebildiği yerlerle ilgilidir187.
Polis, imdat istenmesi veya yangın, su baskını ve boğulma gibi büyük tehlikelerin haber verilmesi veya görülmesi halleri ile ağır cezalı bir suçun işlenmesine veya yapılmakta devam olunmasına mani olmak için konutlara, işyerlerine ve eklentilerine girebilir. (PVSK md 20/1)
Kapalı yer; üstü örtük yer demek değildir. Ne ile çevrilmiş olması önemli değildir. İçine girilmemesi için etrafı görünür biçimde çevrilmiş olan inşaat da kapalı yer sayılır188.
Polis, her hangi bir suçla ilgili olarak, suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde CMK hükümlerine uygun olarak arama yapma yetkisine sahip bulunmaktadır. PVSK yukarıya alınan (md 20/1) hükmü ise arama ve adli nitelikli görevler dışındaki diğer hallerde de can ve mal güvenliğini sağlayıcı mahiyeti ile bir boşluk doldurucu özellik taşımaktadır. Böylece, polise henüz işlenebilecek ağır cezalı bir suçun önlenmesi de dahil olmak üzere imdat istenmesi, yangın gibi afetlerle ilgili olarak, adli veya idari nitelikli bir yetki verilmiş olmaktadır. Polise verilen bu yetki her hangi bir hakim kararı gibi prosedüre ihtiyaç olmadan, acele hallerde doğrudan kullanılacak bir yetkidir189. Bu durumda polis, örneğin evinde köpek, yılan gibi hayvanların saldırısına uğrayıp imdat isteyen kimselere de yardım edecektir190.
Kamu düzeni ve kişilerin ırz, can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli olan polisin, bu görevini yerine getirebilmesi için, bazı şartların tahakkuku halinde evlere girebilme yetkisini tespit eden PVSK 20. maddesine fıkralar sözü geçen maddesine göre, üniversite özerkliğinin, üniversite binalarında ve eklerinde suçların veya suçluların kovuşturmasına engel teşkil edecek şekilde tanımlanması mümkün değildir191.
Diğer taraftan, üniversite binaları ve ekleri içinde, kurumun imkanları ile önlenmesi mümkün görülmeyen olayların cereyanı ihtimali karşısında, ilgili kuru- mun yetkililerinin, polisin önleyici tedbirler almasını temin etmek üzere yardım talep edebilecekleri ve idari makamlarca bu talebin derhal yerine getirileceği açıkça belirtilmek sureti ile uygulamada karşılaşılan tereddütlerin ve bundan doğan sakıncaların giderilmesi sağlanmaktadır192.
1. Konut ve İşyeri Kavramı
Gerek Yargıtay Kararlarında ve gerekse doktrinde eklenti ve mesken deyiminin tanımına veya bu deyimlerden ne anlaşılması gerektiğini belirleyici somut nitelikte kesin ölçülere rastlanmamaktadır193. Bununla birlikte Yargıtay, (4.C.29.4.1949 Tarihli 5260/6295 sayılı bir kararında apartman, koridor, asansör boşluğu, merdiven aralığı gibi yerlerin eklenti olmayacağını belirttiği halde sonradan verdiği (Y.C.G.K.27.1.1969 Tarihli ve 4–542/31 sayılı) diğer kararında ise bu gibi yerleri eklentiye dahil etmiştir194.
Konut terimi ise geniş bir yorumla kişinin fiilen oturduğu yerdir. Konut için ev terimi kabul edilecek olursa bu neviden yerlerin anlaşılabileceği gibi, ikametgâh olarak kabul edildiğinde de bir otel odasının konut olmayacağı sonucu ortaya çıkar. Asıl olan özel hayatın gizliliğidir. Konutun devamlı kullanılması veya gece yatısına tahsis edilmiş olması hatta taşınmaz bir mülk olması da gerekmez. Bu tanımlamalarla apartman katı, ev, kulübe, çadır, otel odası, yurt odası (koğuş), mobilyalı bir oda, kaptan ve tayfaların oturdukları kabinler, kayıklar, mavnalar, tren kompartımanları, treyler, karavan vb. konut hükmündedir. Bununla birlikte metruk ev, ya da kokaktaki araba ise konut sayılmaz195.
İşyerinin mesken sayılıp sayılamayacağı konusunda görüş birliği yoktur. Alman hukukunda işyerlerinin de mesken gibi algılandığı görülmektedir196.
Hukuk sistemimizde ise, işyerlerinin mesken gibi dokunulmazlık kapsamında bulunduğuna dair hüküm, göze çarpmamaktadır. CMK 119. maddesinde yer alan C. Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşularından iki kişi bulundurulur hükmü, dolaylı olarak, işyerinin mesken gibi anlamaya uygun görünmektedir197.
2. Konut ve İşyerlerine Girmenin Şartları
a. Hakim Kararı veya Emir ile Girme
PVSK 20. maddesi ve diğer mevzuat çerçevesinde, polisin konut ve işyerlerine girmesi iki türlü söz konusu olabilir.
Burada da ikili bir ayırımın söz konusu olduğu görülmektedir: Hakim kararı ile ve emir ile konut veya işyerlerine girme yetkisi.
a) Polisin arama ve yakalama yapmak için bir konut veya işyerine girmek istemesi durumlarında hâkim kararı gerekmektedir. Bu durumlarda genellikle aciliyet söz konusu değildir ve hâkim den alınan arama veya yakalama tezkeresi gerekmektedir.
Konutta yapılan aramanın AİHS 8. madde de belirtilen kişinin konutuna saygı gösterilmesi hakkını ihlali olmaması için madde de belirtilen meşrulukşartlarını taşıması gerekir. Meşru şartlar oluşmadan konutta arama yapmak 8. maddenin ihlali anlamını taşır. Konuta müdahale açısından tipik örneği, arama oluşturur. AİHM, Belçika hakkında 2003 yılında vermiş olduğu Ernst ve Diğer- leri kararında, konutlarda, işyerlerinde ve otolarda yapılan aramanın saygı hakkına müdahale oluşturduğunu ve bunun için de yasayla öngörülme ve haklı bir amaç izleme koşullarını olayda gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamıştır198.
b) Acil durumlarda ise bir konut veya işyerine girmek için hâkim kararı olmayabilir. Bu durumlarda C. Savcısı veya en üst polis yetkilisinin emri ile konut ve işyerlerine girilebilir.
b. Doğrudan Girme
PVSK 20. maddesinin ilk fıkrasında belirtildiği gibi, gecikmesinde sakın- ca görülen durumlarda herhangi bir karar ve emir olmadan da polisin konut veya işyerlerine girmesi söz konusu olabilir. Polisin doğrudan bir mesken veya işyerine girebildiği durumlar üç başlık altında toplanabilir:
a)Konut veya işyerlerinden imdat istenmesi
Polis özellikle yaya veya motorlu devriye görevi yaparken imdat sesi duyabilir, bu durumda bir karar veya emir beklemeksizin imdat istenen yere girebilir. Zaten PVSK 1. maddesine göre polisin yardım görevi de söz konusudur.
b)Yangın ve su baskım gibi acil ve tehlikeli durumların olması:
Bu durumlarda polis içerdekileri haberdar etmek ve güvenliklerini sağlamak amacıyla tehlikeye maruz kalan yerlere doğrudan girebilir.
c)Ağır cezalı bir suçun işlenmesi veya işlenmesi ihtimali
Bu tür bir suçun işlenmesine veya işleniyorsa devamına engel olmak için polis, umuma açık yerler ile suç işlendiği, suçlu veya sanıklar ile suç delillerinin saklandığı tahmin edilen yerlere ve suç ile ilgili kişi ve delilleri elde etmek amacıyla gereken diğer yerlere, bir karar veya emre gerek olmadan girebilir.
3. Üniversitelere Girmenin Şartları
a. Davet Üzerine Girme
Polisin bazı yerlere girme yetkisi ile ilgili olan PVSK 20. maddesinin 2. fıkrası gereğince polisin üniversiteye girmesi de davet üzerine ve davetsiz girme olmak üzere iki şekilde değerlendirilebilir.
Normalde polis üniversite ve eklerine ilgililerin daveti üzerine girebilir. Üniversitenin kendi imkânları ile önlenemeyen bir olayın çıkması veya çıkma ihtimalinin olması halinde Rektörün daveti üzerine polis olaya müdahale etmek veya gereken tedbirleri almak üzere girebilir.
Acil durumlarda üniversiteye bağlı birimlerin yetkililerinin daveti üzerine de polis üniversite ve eklerine girebilir. Bu, genellikle söz konusu fakülte veya yüksek okulun, üniversitenin yerleşkesi dışında veya başka bir şehirde olması halinde söz konusu olur199.
b. Davetsiz Olarak Girme
Polis bazı durumlarda davetsiz olarak üniversiteye girebilir. Örneğin, suç ve suçlunun kovuşturulması amacıyla polis her zaman üniversite ve eklerine girebilir. Bu genellikle gecikmesinde veya açıkça yapılmasında sakınca görülen hallerde söz konusu olduğu için, bu durumlarda polis, gerekiyorsa ve mümkünse, üniversite yetkililerine haber verebilir.
Aynı zamanda, kanun gereğince, kovuşturma sırasında üniversite ve bağlı birimlerin ilgililerinin polise her türlü yardım ve kolaylığı göstermesi gerekir.
F. POLİSİN UYARIDA BULUNMA VE EMİR VERME YETKİSİ
Bu yetkinin kaynağı PVSK 17. maddesidir. Bu maddeye göre; kolluğun hukuka uygun olarak verdiği emre itaatsizlik edenler ve aldığı önlemlere uymayanlar ile görevini yaparken kolluğa karşı gelen veya görevinden alı koymak maksadıyla zorla karşı koyan ve yakalandıkları takdirde hareketlerine devam etmeleri kuşkusuz bulunan şahıslar karakola götürülüp haklarında düzenlenecek evrakla birlikte adliyeye sevk edilirler.
Bu yetki daha çok idare ve kolluk makamlarınca konulan yasakların belirtilmesi veya hatırlatılması için başvurulur. Kaza olan bir yolun trafiğe kapatılması veya yangı olan bir sokağa girişin yasaklanması, devlet büyüklerin korunması kapsamında bir alana girişin yasaklanması gibi durumlar buna örnektir.
Bu emirlere uymayanlar hakkında iki olasılık söz konusu olabilir. Bunlardan birincisi yükümlülüğü düzenleyen kanunda yükümlüye uymamanın yaptırımının gösterilmiş olmasıdır. Bu durumda kolluk ile gili kanundaki yaptırımın uygu- lanması doğrultusunda işlem yapacaktır. Emre uymamanın yaptırımının gösterilmediği yada yasak veya yükümlülüğün yasaya uygun olarak idari makamlarca belirlendiği durumlarda ise kabahatler kanunu uyarınca işlem yapılmalıdır.
G. POLİSİN ÖNLEYİCİ YAKALAMA YETKİSİ
1. Önleme Yakalaması Kavramı
Önleme hapsi (önleme yakalaması), suçun veya tehlikenin önlenmesi amacıyla kişi özgürlüğünün yetkililerce geçici olarak kısıtlanmasıdır. Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği md.4’ te önleme yakalaması şöyle tanımlanmıştır; Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken … kişinin ... muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasını ifade eder200.
Önleme yakalaması kişinin özgürlüğünün; kamu emniyetinin, kamu düzeninin gereği olarak veya kişinin hayatının mevcut bir tehlikeden korunması için kolluk tarafından kısıtlanmasıdır. İdari yakalama, kamu yararının zorunlu kıldığıhallerde ve kanunun açıkça düzenlendiği durumlarda uygulanabilir201.
Kolluk da önleyici görevi çerçevesinde kalmak üzere toplumu tehdit eden tehlikelerden korumak amacıyla bireylerin özgürlüğünü kısıtlayabilir. Ayrıca, kişinin vücudu veya hayatı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması için gerekli ise o kişinin özgürlüğünün kısıtlanması mümkündür. Bu tür önleme yakalaması suç ile ilgili değildir. Bu nedenle yakalama yerine muhafaza altına alma denilmesi daha uygundur202.
2. Kolluğun Yakalama Yetkisi
PSK 13 ve 17. maddelerinde, CMK belirtilen yakalama koşulları gerçekleşmeden de kolluğa yakalama yetkisi vermektedir. Kunter-Yenisey ve Yurtcan’a göre, PVSK’da belirtilen durumlar suç teşkil ettiklerinden ve suçüstü ve gecikmesinde tehlike durumu göz önünde tutulduğunda bu düzenleme Anayasaya aykırılık oluşturmamaktadır203. Gerçektende Anayasa Mahkemesi bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına 26.11.1986 tarihli kararı ile karar vermiştir. Bu karara katılmakla birlikte Kunter- Yenisey ve Yurtcanın bu madde de belirtilen eylemlerin hepsinin suç teşkil ettiği nitelendirilmesine katılamıyoruz. Çünkü PVSK madde 13 de belirtilen eylemlerin tamamı suç oluşturmamaktadır. Burada sayılan eylemlerin bir kısmı bizim idari yakalama adını verdiğimiz önleyici kolluk yaptırımına konu oluşturmaktadır. Örneğin kolluğun akıl hastalarını hastalık bulaştırabilecek veya sınır dışı edilecek kişileri yakalaması suçtan kaynaklanan yakalama değil, idari yakalamadır204.
Kolluk görevlilerinin kişiyi muhafaza veya gözaltına alması, ya kamu düzenini korumak veya kişilerin kendi emniyetlerini sağlamak amacıyla yapılmaktadır( PVSK md. 13, 14, 17).Bunun dayanağı AİHS md.5/1-c’de ‘suç işlemesine mani olmak zarureti’ şeklinde ifade edilmiştir. Örneğin, alkol tutkunlarının, serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişilerin sınır dışı edileceklerin, kimliğini ispat edemeyenlerin veya evlerinden kaçan küçüklerin yakalanması idari yakalamadır. Kolluk alkol tutkunlarını, serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri sağlık kuruluşuna sevk eder; sınır dışı edilecekleri ülkelerine veya bir başka ülkeye; kimliğini ispat edemeyenleri nüfus idarelerine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınanları ve gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyenleri C. savcılığına, evlerinden kaçak küçükleri ise veli veya vasilerine gönderir205.
Kişinin suç işleyebileceğinden bahisle onu engellemek amacıyla gözaltına alınması olarak tanımlanabilecek olan ’suç işlemeyi önleme amacıyla gözaltına alma’, üzerinde durulması gereken bir konudur. AİHS md.5/1-c’ de ‘suç işlemesi-ne mani olmak zarureti’ olarak ifade edilen bu tür gözaltına alma Türk hukukunda düzenlenmemiştir206.
Yalnız Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarısı Taslağı 16. maddesinde Kontrol altına alma başlığı adı altında 11 fıkra şeklinde detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Eğer tasarı kanunlaşır ise bu konudaki boşluk ve de tartışmalar sona erecektir.
3. Kimliğini İspat Edemeyenlerin Gözaltına Alınması
İdari Yakalama konusunda özellikle kolluğun kimlik sorma yetkisi üzerinde de durmak gerekir. Konu hem PVSK madde 4/A hem de Kabahatler Kanunun madde 40 düzenlenmiştir. PVSK md. 4/A ya göre kolluk görevini yerine getirirken, kendisini kolluk olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilir. Bu istem karşısında herkes nüfus hüviyet cüzdanı, pasaport veya resmi bir belgeyi göstererek kimliğini belirlemek zorundadır. Bu kişilere kimliğini ispatlamaları hususunda gerekli kolaylık gösterilir. Belgesinin bulunmaması, açıklama da bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal C. Savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar ver- me yetkisi ve usulü bakımından CMK hükümleri uygulanır.
H. POLİSİN ÖNLEME ARAMASI YETKİSİ
1. Önleme Araması Kavramı
Genel manada arama işlemi ortada olmayan, saklı ve gizli olan nesneleri ortaya çıkarma faaliyetidir. Beş duyu organı ile açıkça tespit edilebilen şeylere ulaşılması işlemi arama kapsamına girmez207. Gözle görülen, koklanarak algılanan veya işitilerek varlığı anlaşılan delil veya emareler de arama kavramının içerisine girmemektedir208. O halde polisin mesela, otomobilin arka koltuğunda duran tabancayı görerek aracı durdurup tabancaya el koyması, dürbün kullanması, bahçede bulunan kişilerin oldukça uzak mesafeden özel teknik yöntemlerle fotoğrafların çekilmesi arama olarak kabul edilmez209.
Önleme araması suç meydana gelmeden önce, suçun meydana gelmesinin engellenmesi ve suç işlenecek aletlerin elde edilmesi için yapılan aramadır. Kamu düzenini koruma sebebiyle yapılan diğer işlemler gibi bunda da amaç, kolluğun görevleri ile ilgili olarak sonuca ulaşabilmek için araştırma yapmasıdır210.
Önleme aramaları için geçerli olan sebeplerden, kamu düzeninin esas itibariyle üç unsurunun bulunduğu, bunların kamu güvenliği, kamu sağlığı ve kamunun esenliği olmakla birlikte, bazı durumlarda ahlaki sayılmayabilecek bir tutum ve davranışın, toplum düzenini dış alemde hemen yada yakın gelecekte bozma tehlikesi ile karşı karşıya bulunması halinde İdarenin (kolluk) yasal yetkileri çerçevesinde bunu önleyebileceği, ayrıca maddede geçen genel ahlak bağlamında ise Anayasa Mahkemesinin şu tanımı getirdiği belirtilmektedir; genel ahlak deyimi belli bir zamanda bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlak kurallarıyla ilgili hareketleri gösteren ve kolayca anlaşılan bir anlam taşımaktadır211.
Adli aramadan farklı olarak önleme araması bir koruma tedbiri değil, önleme tedbiridir. Esasen önleme ve koruma tedbirleri bir bütün olarak tehlike tedbirlerişeklinde anılır. Buna göre tehlikede zarar ihtimali olup, hukuk söz konusu tehlikeli halleri göz önünde bulundurarak gerekli çarelere başvurur. Tehlike uzak ise önleme tedbiri, yakın ise koruma tedbirine başvurulması gerektiği söylenebilir. Ancak hangi tedbire başvurulması gerektiği konusundaki asıl kriterin suçun işlenmesi anı olduğu söylenmelidir. Henüz suç işlenmemiş ise başvurulması gerekli tedbirler önleyicidir212.
Önleme araması suç işlenmeden önce söz konusu olan bir arama olduğundan, suça ilişkin bir durum olan şüphe, burada söz konusu değildir. Bu nedenle, ön- leme araması için ön şart, aramanın makul ve kabul edilebilir bir sebebinin varlığıdır.
Makul sebep, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenmektedir. Tehlike yukarıda belirtildiği gibi hayali, sübjektif değil somut olgulara bağlanmalıdır. Örneğin her yıl takvime bağlanmış olan önemli günlerde, olay oluyor şeklinde bir yaklaşımdan ziyade, yapılan istihbarı çalışmalar, çevre araştırmaları, halkın olağan olmayan seyahatleri veya nüfus akımları belgelerle ispatlanmalıdır. Suçların işlenmesinin kuvvetle muhtemel olduğu gerçeğinden hareketle alınması gereken tedbirler, yetkili merciye takdim edilmelidir.
Özetle, önleme aramalarında makul sebep denilince, kamu düzeninin devamı bakımından, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti gerekir ki, aksi halde toplum açısından önü alınamaz ya da telafisi güç zararların ortaya çıkması söz konusudur.
2. Önleme Aramasının Konusu
Devletin mevcudiyetinde bulunan arama yetkisi iki türlüdür. Arama ya, önleme araması şeklinde, Anayasal hak ve özgürlüklerin korunması ve tehlikenin önlenmesi için, veya adli arama şeklinde, suçun işlenmesinden sonra, suçun ve failin ortaya çıkarılması için yapılır. Arama önleme amacıyla yapıldığında tehlike yaratan bir eşyanın ele geçirilmesi, ceza muhakemesi gayesiyle yapıldığında ise saklanan sanığın ve delillerin elde edilmesi için yapılır. Anayasamız suç işlenmesinin önlenmesi için konutta arama yapılmasına kural olarak izin vermişse de, PVSK 9.maddesiyle düzenlenen önleme araması, konuttan açıkça söz etmediği için, yine anayasal bir hüküm olan Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir şeklindeki 13.madde hükmü gereğince, konutta hâkim kararı da olsa önleme araması yapılamayacaktır 213.
Bu doğrultuda, önleme aramaları bakımından, aramanın konusuna tahdit getirilerek, kişilerin üstleri, araçları ve eşyasının dahil olduğu bir faaliyetin icrasına müsaade edilmiştir. Nitekim Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun (PVSK) 9/5. maddesi konuya bir defa daha açıklık getirerek, Konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamayacağını hükme bağlamıştır.
3. Önleme Aramasının Amacı
Önleme aramasının amacı tehlike yaratan bir eşyanın ele geçirilmesi dolayı- sıyla kamu emniyetinin ve kamu düzeninin sağlanmasıdır. Örneğin kolluk, gece vakti bir evin penceresinden duman tüttüğünü gördüğünde kapıyı zorlayarak içeri girebilir, sarhoş olarak yol kenarında yatan bir kişinin üzerini arayarak kimliğini tespit etmeye çalışabilir214.
Önleme aramasında amaç; kamu düzeni, milli güvenlik, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hak ve özgürlüklerine yönelebilecek bir tehlikenin önlenmesidir. Fakat bu tehlikenin soyut değil, somut ve öngörülebilir olması gerekir. Bu somut ve muhtemel tehlikenin yok edilmesi amacıyla kişilerin üzerinde eşyasında ve araçlarında, silah patlayıcı madde gibi suç unsurları ve kendisi suç unsuru oluşturmamakla birlikte, duruma göre suç işlenmekte kullanılabilecek (pet şişe, bozuk para, cep telefonu, radyo ve çakmak gibi) eşyanın varlığı araştırılmaktadır.215
Önleyici kolluğun ve önleyici kolluk tedbirlerinin amacı kamu düzeninin korunmasıdır. Bu tedbirler önleyici niteliktedirler kamu düzenini korumakla ve onu tehdit eden tehlikeleri önlemekle görevli olan kolluk işlevi, bu düzeni koruyucu önlemleri önceden koymak, ilan etmek ve herkesin bunlara uymasını istemek yetkisini de içine alır. Bu nedenle düzenleyici işlemlerle konan kurallara aykırı hareket hiçbir zarar doğurmamış olsa bile bir kolluk suçu teşkil eder çünkü bu kuralların amacı kamu düzeni İçin tehdit oluşturan tehlikeleri gidermektir. Bu kurallara aykırı hareketler her zaman için kamu düzenine karşı potansiyel bir tehlikedir216.
Bu nedenle amacı kamu düzeninin korunması ve niteliği önleyicilik olan önleyici kolluk tedbirleri ve bu tedbirler uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımı gösteren ceza hükümleri herkes için söz konusu olmalıdır. Çünkü önleyici kolluk önlemlerinin amacı bakımından kamu düzeninin bozulmuş olması, onu kimin bozduğundan çok daha önemlidir. Öyle olduğu içindir ki, örneğin bir spor karşılaşmasını izlemek için stadyuma gelenlerin, bir toplantı veya gösteri yürüyüşüne katılanları veya uçağa binmek isteyenlerin üzerlerinin aranmasında sıfatları ne olursa olsun arama yapılacak kişi bakımından bir istisna söz konusu değildir. PVSK (bu gibi durumları düzenleyen) 9. maddesi uygulanmasında (Milet vekili, hakim savcı, vali, kaymakamlar, avukat, asker kişi gb.) ceza yargılaması bakımından özellik arz eden kişiler için bir muafiyet hükmüne yer verilmemiştir217.
4. Önleme Aramasının Şartları
a. Arama Kararı ve Emri
aa. Hâkim Kararı
Adli aramada olduğu gibi önleme aramasında da karar vermek yetkisi Any.20. maddesine istinaden kural olarak hâkimindir. Önleme araması kararı için de, adli aramada olduğu gibi kolluğun bir talepte bulunması gerekir.
Önleme aramalarında, aramanın yapılacağı kanunda belirtilen umumi ve umuma açık yerlerde makul sebeplerin oluştuğunu ve millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacının ortaya çıktığını ve tehlikenin oluştuğunu gösteren belirlemeler, kolluk tarafından önceden tespit edilir ve ara- manın yapılması önerilen yer ve zaman ile birlikte o yer mülkî amirine, gerekçeleri ile birlikte yazılı olarak iletilir.
Önleme araması talebinin hâkime gelmesi üzerine, hâkim dosya üzerinde yapacağı inceleme sonucunda, makul sebep ve tehlikenin varlığı kanaatine varırsa arama kararı verecek aksi durumlarda vermeyecektir. Ayrıca, önleme araması kararında aramanın sebebi, konusu ve kapsamı, yapılacağı yer, geçerli olacağı zaman süresi açıkça belirtilir.
Görüldüğü gibi Arama kararları gecikmesinde sakınca bulunan hal olmadı-ğında Anayasanın sistematiği içerisinde sulh ceza hâkimi tarafından yazılı olarak verilmektedir.
Önleme araması idari bir işlem ise de, “hâkim kararı” ile yapılması gerekir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluğa arama emrini il sınırları içinde Vali ilçe sınırlarında ise kaymakam yazılı olarak verir. Ancak dikkat edilmelidir ki, kolluk amirinin “önleme araması yapma” emri verme yetkisi yoktur. Kolluk amirinin aleni yerlerde yapılacak adli aramalar için yazılı emir verme yetkisi ise 2005 yılında 5353 sayılı kanunla tanınmıştır218.
Ancak, Hakimlerin, PVSK düzenleme yapılana kadar (2001-2002 arası) idari bir işlem olan önleme araması ile kendi görevleri arasında ilişki kurmakta zorlandıkları ve (haklı olarak) arama kararı vermeye yanaşmadıkları da bilinenler arasındadır219.
ab. Mülki Amirin Emri
Mülki amir, kolluk tarafından kendisine önleme araması yapılması hususunda bir taleple başvuru olduğunda, iki aşamalı bir değerlendirme yapacaktır.
Birinci ihtimal, önleme araması yapılmasını gerekli kılan ve millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacının ortaya çıktığını gösteren makul sebeplerin ve bunları tehlike altına sokan bir durumun var olup olmadığına ilişkin bir değerlendirmedir.
Mülki amir, böyle bir tehlike ve bu tehlikeyi ortaya koyan makul sebeplerin olmadığı kanaatine varırsa, kollukça yapılan istemi reddedecektir. Bu durumda ikinci seçeneği değerlendirmeye gerek kalmaz. Şayet mülki amir yukarıda sayılan muhtemel tehlikelerin somut olgularının varlığına dair ikna olur ise kendi imzasıyla kolluğun hazırladığı talep yazısını Sulh ceza mahkemesine göndertecek ve arama kararı alınmasını isteyecektir.
İkinci ihtimal, Yukarıda sayılan makul sebepleri kabul etmekle birlikte, gecikmesinde sakınca bulunduğundan bahisle mülki amirin, arama emrini bizzat yazılı mahiyette kolluğa icrası için tevdi etmesidir. Hakime ulaşma ve oradan gelecek cevabı beklemek olumsuz neticelere sebebiyet verebilecek ise, bu sefer mülki amir, yazılı emir metodunu Anayasa ve PVSK bağlamında devreye sokarak, başlangıçta umulan tehlikelerin bertaraf edilmesini kolluktan isteyecektir.
b. Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal
Önleme aramaları bakımından gecikmesinde sakınca bulunan halin tanımıYönetmeliğin 4. maddesinde yapılmıştır. Buna göre kavram; derhâl işlem yapılmadığı takdirde, millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasının tehlikeye girmesi veya zarar görmesi, suç işlenmesinin önlenememesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilememesi ihtimalînin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâlini220 ifade etmektedir.
Gecikmede tehlike tabiri, aslında çok geniş değildir. Tehlikenin yakınlığı ve konusu önem arz etmektedir. Genel olarak insan hak ve hürriyetlerini sınırlayan koruma tedbirlerinin haklı görülebilmesi için, (i) gecikmezlik, (ii) haklı görünüş ve (iii) orantılılık şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu konuda çıkabilecek yetki uyuşmazlıklarında son kararı veren yargılama mercilerine başvurma imkânıda bulunmalıdır221. Öte yandan, Adli aramanın ceza muhakemesi bakımından bir koruma tedbiri olması sebebiyle, orantılılık, görünüşte haklılık ve geçici olma şartlarını taşıması gerekirken, Önleme aramalarının ise ceza muhakemesi için bir koruma sağlamadıklarından bu koşulları taşımasına gerek olmadığı da belirtilmektedir222.
PVSK 9/6. maddesinde hangi hallerin “gecikmesinde sakınca bulunan hal” olduğu tek tek sayılmıştır. Buna göre “Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden toplulukların oluştuğu haller” bu kapsamdadır. Ancak bu son kanun değişikliği ile mülki amirin arama emri vermesinin yolunu genişletecek bu yeniliğin diğer kanunlar ile pek örtüşmediği de görülmektedir. Her ne kadar yapılmak istenen Hakim kararına daha az müracaat ile önleme aramalarını yapmak ise de; Örneğin 5149 sayılı kanunun müsabaka güvenliği başlıklı 6. maddesi ile açık bir şekilde çelişmektedir. Ancak şunu belirtelim ki, kollu-ğun günün her saatinde ulaşması 5542 sayılı yasa gereğince zorunlu olan mülki amirden izin alma işlemi daha kolay ve etkili olacaktır. Nitekim bahsi geçen kanunun 11.maddesi şu şekildedir; Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurları vali tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdür. Bu bakımdan yapılan bu düzenleme yerinde olmuştur diyebiliriz. Ancak yeterli değildir.
Zira yazılı emir şartının getirilmesi uygulamada hukuk devleti ile bağdaşmayacak sonuçların doğmasına sebep olacaktır. Canlı bomba olan birinin üst aramasının yapılabilmesi için yazılı emir alınana kadar doğacak sonuçların vahameti veya yazılı emir alınana kadar üst araması yapılamayan birinin aramaya göre daha ağır bir koruma tedbiri olan yakalamaya maruz kalması buna örnektir. Bu gibi durumlarda insan haklarının korunması amacıyla yapılmış olan bu değişiklikler tersine çalışarak insan haklarının önünde engel oluşturacaktır223. Öte yandan kolluğun kendisine yetki verilmeden suçun failini bulması da mümkün değildir. Yetkisiz yapacağı her işlem ise haksız bir fiil eşliğinde başka bir suçu meydana getirecektir. Kullanılan bir yetki, neticede hak ve özgürlüklere müdahale riskini de beraberinde taşımaktadır224.
c. Arama Talep Yazısı ve Zamanı
Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Polis koşulları oluştuğunda –önleme araması talep yazısı- hazırlar. Makul sebeplerin oluştuğunu gerekçesiyle birlikte göstererek mülki amire başvurur225.
Arama kararında veya emrinde;
a) Aramanın sebebi,b) Aramanın konusu ve kapsamı,c) Aramanın yapılacağı yer,ç) Aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre belirtilir.( md. 9/2)
Yetkili merci, kolluğun talebini uygun bulursa, hâkimden arama kararı talep eder; ancak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yazılı arama emri verir. Hâkim tarafından verilen kararlar aleyhine, mülkî âmir tarafından kanun yollarına başvurulabilir. Usulüne uygun olarak verilmiş arama kararı veya emri üzerine, yetkili âmirin, aramanın yapılması için kolluk memurlarına vereceği sözlü emirler derhâl yerine getirilir. Bu konudaki emirlerin yazılı olarak verilmesi istenemez. Bu hâllerde, emrin yerine getirilmesinden doğabilecek sorumluluk, emri verene aittir.
Uygulamada Polis ve Jandarmanın süresiz veya bir ay süreyle genel arama kararları istediği görülmektedir. Bu durum özel hayatın korunması ilkesini ihlal eder. Öte yandan PVSK’na göre her derecede eğitim ve öğretim kurumlarında idarecisinin talebi ile arma yapılması hayli yerinde bir düzenlemedir. Zira anaokuluna baskın yapılmasının küçük yüreklerde açacağı yara düşünüldüğünde konunun önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Önleme aramalarında henüz ortada işlenmiş bir suç yoktur. İşlenebileceği öngörülen bir suçun önlenmesi söz konusu olmaktadır ki, özel hayatın en yoğun şekilde yaşandığı yer olan konut ve işyerinin aranması sıkı şartlara tabi tutularak, konutta yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz denmiştir226.
5. Önleme Araması Yapılabilecek Yerler
a. Kişilerin Üst ve Eşyalarının Aranması
Polisin önleme amacıyla bir kişinin üzerini arayabilmesi, kimliğinin tespiti lazım gelen kişinin silah veya tehlikeli diğer aletler ile patlayıcı maddeleri taşıyıp taşımadığını belirlemek amacıyla yapılmakla birlikte, aramayı yapan görevlinin kendisinin veya üçüncü kişilerin vücut ve hayatlarını tehlikeden korumak içinde gereklidir227. Kişilerin üst ve eşyalarının aranması aramalar yönetmeliğinin 28.maddesinde detayları ile düzenlenmiştir. Buna göre;
Aramanın gerçekleştirileceği yerde, öncelikle kişilerin kaçmasını ve saldırmasını engelleyecek şekilde gerekli güvenlik tedbirleri alınır. Kolluk görevlileri, kolluk görevlisi olduğunu ispatlayan kimliğini gösterir. Üst araması, kişinin cinsiyetinde bulunan görevli tarafından yapılır.
Üst ve eşya araması sırasında, yapılan aramanın konusu olan eşyanın ne olduğu veya aramanın yapılmasına temel teşkil eden sebepler ilgiliye açıklanır. Üst araması sırasında, kişinin beraberinde olan eşya da, mümkünse elektromanyetik cihazlarla, değilse beş duyu organı aracılığıyla aranır. Sahipsiz eşya hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Kişi direndiği takdirde üst ve eşya araması orantılı güç kullanılarak gerçekleştirilir. Üst ve eşya araması, kişinin veya aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Başka yere götürülerek arama yapılamaz. Gerektiğinde kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılabilir.
Üst araması sırasında, kişinin üstünde veya eşyasında rastlanan özel kâğıt ve zarflar, içinde müsadereye tâbi bir eşya bulunması ihtimali dışında açılmaz; açıksa dahi yazılı bilgiler okunamaz.
Kişinin kanunlara göre izin verilmeyecek bir şeyi taşıdığına ilişkin makul şüphenin bulunması ve aramanın amacına başka türlü ulaşılamaması hâlinde, Aramalar Yönetmeliği 28. maddesine göre üst araması aşağıda belirtilen şekilde giysiler çıkartılmak suretiyle yapılabilir:
a) Arama yapılmadan önce, bu aramayı yapmanın neden gerekli görüldüğü ve nasıl yapılacağı, o birimde görevli en üst kolluk âmiri tarafından ilgiliye bildirilir.b) Arama, aynı cinsiyetten görevliler tarafından yapılır; arama işlemi kimsenin görmemesini sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir.c) Arama, kişinin utanma duygusunu en az ihlâl edecek bir şekilde yapılır; önce bedenin üst kısmındaki giysiler çıkarttırılır; bedenin alt kısmındaki giysiler, üst kısmındaki giysiler giyildikten sonra çıkarttırılır. Bu giysiler mutlaka aranır.d) Arama sırasında bedene dokunulmaması için gerekli özen gösterilir.e) Arama, mümkün olduğunca kısa bir süre içinde bitirilir.
Yapılan aramanın neticesinde bir suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır. Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir.
Kişinin giymekte olduğu elbisesi içinde veya altında, kişinin vücudu üzerinde ve doğal vücut boşluklarında tıbbi araçlar kullanılmaksızın gözle veya elle yapılan delil olabilecek eşya ve iz araştırmasına üst araması denir. Ancak doğal vücut boşluklarından olan cinsel organlar ve anüste yapılan araştırmayı kanun muayene kapsamında değerlendirdiği için, bu boşluklar içinde saklanmış olan delil olabilecek şeylerin aranması ve ele geçirilmesi, üst araması yoluyla değil, iç beden muayenesi yoluyla gerçekleştirilebilir228.
Kişinin üzerindeki giysilerinin çıkarılarak vücudu üzerinde arama yapılması, özel olarak düzenlenmiştir. Ancak, bunun için kanunlara göre izin verilmeyen birşeyin taşındığına ilişkin makul şüphe olmalı ve aramanın amacına başka türlü ulaşılamamış olmalıdır. Giysiler çıkarıldıktan sonra cinsel bölgede açıkça gözle görülebilir bir şekilde saklanmış (örneğin yapıştırılmış şekilde görünen uyuşturucu madde) şeyler çekilip alınabilir. Bundan daha ileriye giden müdahale üst araması kapsamında olmadığı için hekim tarafından yapılmalıdır229.
Maddi bir varlığa sahip taşınabilir ve delil olabilir nitelikteki her şey eşya olarak aramanın konusunu oluşturabilir. Eşyaya sahip olma bir hakka dayanmak zorunda olmakla birlikte bu hakkın niteliğinin önemi yoktur. Hatta bir hırsızın dahi eşyası aranabilir. Bu bakımdan eşyanın mutlaka aranan kişinin mülkiyetinde olmasıda gerekmez. Fiili bir kullanım yeterlidir. Eşyanın aranan kişinin zilyetliğinde ve himayesinde bulunması yeterlidir. Eğer gerekirse eşyanın içinde bulunduğu kilitlişeyler açılabilir. Eşyaya örnek olarak o sırada giymiş olmadığı elbiseler sandıklar, bavullar, çantalar ve kutular verilebilir230.
b. Araçların Aranması
Aramalar Yönetmeliğinin 29. maddesine göre;
Araçlarda aramanın gerçekleştirileceği yerde, öncelikle kişilerin kaçmasını ve saldırmasını engelleyecek şekilde gerekli güvenlik tedbirleri alınır.
Araç araması sırasında, yapılan aramanın konusu olan eşyanın ne olduğu veya aramanın yapılmasına temel teşkil eden sebepler ilgiliye açıklanır.
Araç araması, kişiye en az sıkıntı verici şekilde ve makul olan en kısa sürede yapılır.
Araç araması, aracın ilk durdurulduğu yerde veya o yerin yakınında, mümkün olduğu kadar başkalarının göremeyeceği tarzda yapılır. Detaylı inceleme yapılması gereken hâllerde, başka yere götürülerek arama yapılabilir.
Deniz şartları sebebiyle aramanın denizde mümkün olmaması veya deniz aracının ayrıntılı aranmasının gerektiği hâllerde şüpheli deniz aracı en yakın ve uygun limana çekilerek arama limanda yapılabilir.
Araç araması sırasında rastlanan özel kâğıt ve zarflar, içinde müsadereye tâbi bir eşya bulunması ihtimali dışında açılmaz; açılsa dahi yazılı bilgiler okunamaz.
Yapılan aramanın neticesinde bir suça ilişkin iz, eser, emare ve delil elde edilirse, kişi yakalanır. Boş araçların aranmasında, arama yapıldığını belirten bir not bırakılır. Bu notta, arama tutanağının bir kopyasının alınabileceği yer belirtilir.
Bu maddede yazılı işlemler gece de yapılabilir.
c.Kamuya Açık İşyerlerinin Aranması
Önleme aramasının konusunu oluşturan üçüncü alanda kamuya kapalı olmayan iş yerleridir. Lokantalar, kahvehaneler, alış veriş merkezleri, umuma açık işyerleri ile Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda öngörülen suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, ticarethane, işyeri, eğlence ve benzeri yerler ile eklentileri de bu kapsamdadır. Ne var ki bakkal, manav kasap, özel yazıhaneler gibi herkesin elini kolunu sallayarak rahatça giremediği yerler ile yukarıda zikrolunan kamuya açık işyerlerinin muhasebe ve yönetim odası gibi yerlerde aramanın kapsamı dışındadır.
Öncelikle mevcut bir önleme araması kararı ile iş yerine gelen kolluk, gerekli güvenlik önlemlerini alacak, mümkünse o yere girme izni verme yetkisine sahip kişilerle iletişim kurulmasına çalışarak kolaylık gösterilmesini isteyecektir. Arama yapılacak olan yerin konut veya yerleşim yeri olarak kullanılmadığı, bilakis iş yeri olması sebebiyle önceden bir bilgilendirmeye de gerek yoktur. Ancak arama kararı gösterilecek ve arama karar veya emrinin içeriğine göre de, orada bulunan kişiler aranabilecektir.
Aramayla görevlendirilenler, aramaya karşı çıkılması hâlinde, durumun haklı kıldığı ölçüde güç kullanarak direnci-mukavemeti ortadan kaldırabileceklerdir. Aranacak yerde bulunan kişilerin özel hayatlarına ve mallarına gerekli özen gösterilecektir.
Arama sırasında rastlanan özel kâğıt ve zarflar, içinde müsadereye tâbi bir eşya bulunması ihtimali dışında açılmayacak; açılsa dahi yazılı bilgiler okunmayacak, CMK Belge ve kağıtları inceleme yetkisi başlıklı 122.maddesi tatbik edilecektir.
Özellikle konut ve işyerleri için gerekli olan aramada işlem tanığı bulundurma zorunluluğu, önleme aramasının konusuna giren ve herkesin rahatça elini kolunu sallayarak rahatça girebildiği yerler olarak tarif edilen, kamuya açık iş yerleri için cari değildir. Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına da engel olunamaz.
d. Spor Müsabakaları ile İlgili Aramalar
PVSK 9.maddesinde halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde önleme aramalarının yapılabileceği belirtildikten sonra, aynı maddenin 6.fıkrasında da bu kez, gecikmesinde sakınca bulunan haller sayılırken, spor müsabakalarının bu türden olduğu belirtilerek önleme aramalarına konu olacağına dair kuşkuya yer bırakmamıştır. Ayrıca genel kural olarak Hâkim kararı ile seyircilerin aranması işlemi de bu son kanun değişikliği ile ortadan kaldırılmış ve spor müsabakaları acele hallerden sayılarak mülki amir yetkili kılınmıştır.
5149 sayılı Kanunun müsabaka güvenliği başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrası şu şekildedir. Müsabakaların yapılacağı spor alanına, güvenlik güçlerince gerçekleştirilecek kontrolden sonra seyirci alınır.
Spor alanlarının çevresinde, stadyum veya spor salonu girişleri ile turnike girişlerinde, müsabakayla ilgili olarak hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca olan hallerde mülkî amirin yazılı izni ile genel güvenlik güçlerince veya genel güvenlik güçlerinin denetiminde, özel güvenlik güçlerince üst araması yapılır ve bu kanunun amacına aykırı madde ve cisimlere el konulur.
Aramalar Yönetmeliğinin 23. maddesin de ise “…kanunun amacına aykırı madde ve cisimler geçici olarak koruma altına alınır “ denmektedir. Buna göre mülki amirin yazılı emri üzerine kolluk veya onun denetiminde özel güvenlik görevlilerince hem turnike girişlerinde hem de spor alanlarında aramalar icra edilirken, kanunun amacına aykırı her türlü cisminde stadyuma girişine mani olunup iade edilmek üzere geçici olarak koruma altına alınması söz konusu olacaktır.
Burada bir sorun da özel güvenlik görevlilerinin detektörle mi, yoksa elle mi kontrol veya arama yapacaklarıdır. 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair kanunun 7. maddesine göre bu mümkün görülmemektedir. Zira maddenin ilgili fıkrasıbunu açıkça düzenlemiş olup, 2559 veya 5149 sayılı kanunlarda da el ile arama yapı- lacağına dair bir düzenleme yoktur. Özel Güvenlik Görevlilerinin bu konuyla ilgili Yetkisi b fıkrasında yazılanlar ile sınırlıdır. Maddenin fıkrası da Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini detektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme şeklindedir.
e.Derneklerde Yapılacak Aramalar
Dernekler Kanununa göre dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla ya-saklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını ifade etmektedir.
Her ne kadar, önleme aramasının kapsamının sayıldığı PVSK 9. maddesinde, dernek ve eklentilerinde arama yapılacağı belirtilmemiş ise de, ilgili yasa suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla ve usulüne göre verilmiş hâkim kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda mülkî idare amirinin yazılı emri ile dernek ve eklentilerinde arama yapılarak suç eşyasına el konulabileceğini belirtilmektedir.
Dernekler Kanunun Kolluk kuvvetlerinin yetkisi başlıklı 20. maddesine göre ise: Kamu düzeninin korunması veya suç işlenmesinin önlenmesi nedenlerinden birine bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça, yine bu nedenlere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda mülkî idare amirinin yazılı emri bulunmadıkça, kolluk kuvvetleri, dernek ve eklentilerine giremez, arama yapamaz ve buradaki eşyaya el koyamaz.
Mülkî idare amirinin kararı 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren 48 saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. Hâkim kararı, mülkî idare amiri tarafından dernek yöneticilerine yazıyla duyurulur.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, dernek ve eklentilerine girmenin dahi, amacı arama olmasa bile karar veya emir üzerine yapılabileceğidir.
6. Karar Veya Emir Olmaksızın Yapılacak Önleme Aramaları
Zabıtaya, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde genel arama yapma yetkisi verilmiştir. Polis gece vakti bir evde duman görürse, kapıyı zorlayarak içeriye girer devamında ise, mevcut tehlikeyi önlemek adına gerekli tedbirleri alır. Yol kenarında baygın bir vaziyette yatan kişinin üzerini arayarak kimlik tespitinde bulunmaya çalışır. Bir kavga ihbarı ile olay mahalline geldiğinde, üzerinde silah taşıdığı söylenen kişinin de üstünü arar. Önleme amacına matuf bu örneklemeler, birer polis tedbirleri olup, kamu emniyeti ve kamu düzenini tehlikeye sokan kişi ve eşyaları bularak, onları koruma altına almak gayesini taşımaktadır. Nitekim önleme araması idari bir işlemdir231.
Aramalar Yönetmeliğinin 25.maddesinde Hâkimden önleme araması kararıalınması gerekmeyen hâller” başlığı altında kolluk görevlilerinin doğrudan arama yetkisini kullanabileceği durumlar 6 ayrı bent de açıklanmıştır. Özellikle (a) ve (b) bentlerinde sayılan tesisler için ve buraya gelenlerle ilgili olarak, kanunların taşınmasını yasakladığı bir eşya veya müsaderenin konusunu oluşturan bir malvarlığı değerine rastlanması ya da şahsın aranan kişilerden olduğunun anlaşılması durumunda, vakit geçirmeden Cumhuriyet savcılığı ile irtibata geçilecektir. Aksine durumlarda CMK’nun “ihbar ve şikayet” başlıklı 158. maddesinin delaleti ile, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi (TCK 279) suçu işlenmiş olacaktır.
Aşağıda sayılacak hallerde Hâkimden arama kararı, mülki amirden buna dair bir yazılı emir alınmadan da kolluk mensupları teknik cihazlarla veya el yardımıyla arama yapabileceklerdir.
a.Kamu Binalarında
Devletçe kamu hizmetine özgülenmiş bina ve her türlü tesislere giriş ve çıkışın belirli kurallara tâbi tutulduğu hâllerde, söz konusu tesislere girenlerin üstlerinin veya üzerlerindeki eşyanın veya araçlarının aranmasında karar veya emir gerekmemektedir.
b.Hava Meydanları, Limanlar ve Sınır kapılarında
İl İdaresi Kanununun Ek 1. maddesi kapsamında bulunan, sivil hava meydanlarında, limanlarda ve sınır kapılarında, binaların, uçakların, gemilerin ve her türlü deniz ve kara taşıtlarının, giren çıkan yolcuların X-ray cihazından geçirilerek, gerektiğinde üstünün ve eşyasının aranması ile buralarda görevli kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar personelinin, üstlerinin, araçlarının ve eşyalarının aranmasında herhangi bir karar gerekmemektedir.
c.OHAL Bölgesinde
Olağanüstü Hâl Kanununun 11. maddesi kapsamında, kişilerin üstünün, eşyalarının Olağanüstü Hâl Valisinin emriyle aranmasında da arama kararı gerekmemektedir.
Olağanüstü hal ilanında il valisinin değil, Bölge Valisinin ev, işyeri ve eklentileri ile umuma açık olmayan mahallerde arama yaptırma yetkisi vardır. Bu aramalarda genel güvenlik ile kamu düzeninin korunması amaçlanmaktadır. Söz konusu aramalar önleyici nitelikte olup, hangi tür tedbirlerin alınacağı kanunun 9. ve 11. maddelerinde belirtilmektedir.
d.Sıkıyönetim Zamanında
Sıkıyönetim Kanununun 3. maddesi kapsamında, konutların ve her türlü dernek, siyasî parti, sendika, kulüp gibi teşekküllere ait binaların, işyerlerinin, özel ve tüzel kişiliklere sahip müesseseler ve bunlara ait eklentilerin ve her türlü kapalı ve açık yerlerin, mektup, telgraf ve sair gönderilerin ve kişilerin üzerlerinin sıkıyönetim komutanının emriyle aranmasında arama emri ya da kararı gerekmez.
e.Muhafaza Altına Alma Tedbirinde
Kanunların, muhafaza altına alınmalarına olanak verdiği kişilerin, üst veya eşyalarının aranmasında arama emri ya da kararı gerekmez.
Özgürlüklerin kısıtlanması bakımından muhafaza altına alma tedbiri, ilgilinin suç işlemesini önlemek amacıyla zorunluluk doğuran makul sebepler eşliğinde hukuka uygun olabilmekte, suç şüphesi maddi olgulara dayanırken, keyfilikten uzak olmak da zorundadır. Kolluk kişi özgürlüğünü sınırlayan bir takım kurallar koyarak, bunların ihlalini suç sayabilir. Örneğin tehlikeli kişilerin toplumdan tecrit edilmeleri tehlikenin sona ermesine kadar sürebilir. Ancak bu süre gözaltı süresinden daha uzun olamayacaktır. Diğer bir ifadeyle önleme amaçlı özgürlük kısıtlaması için Hâkimden karar almaya gerek yoktur. Ancak 24 saat geçmiş ve kısıtlama sebepleri henüz sona ermemişse, kontrol halinin devamı için Sulh Hâkiminden karar almak gerekecektir232.
Konunun biraz daha detaylarına inmek, mevcut mevzuat hükümlerine göre faydalı olacaktır. Buna göre, muhafaza altına alınmak amacıyla yakalanan kişilerin kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacıyla kaba üst araması yapılarak, silâh ve bunun gibi unsurlardan arındırılması, devamında ise yakalama sebebi, yakalamaya itiraz etme hakkı ve bu hakkı nasıl kullanılacağının derhâl bildirilmesi gerekmektedir. Bu kişilerden ıslah veya tedavi kurumuna götürülmesi gerekenlerin ilgili kurumlarca teslim alınmaları sağlanır. Teslim alınmaması hâlinde, durum bir tutanakla tespit edilir ve tutanağın bir sureti mülkî amire gönderilir.
Adli yakalamanın yanında, halkın can mal ve ırzını muhafaza etmek gayesiyle suç şüphesi altında bulunmamalarına karşın, tehlikeye maruz kalmaları veya tehlike yaratmaları nedeniyle kimi kişilerin geçici olarak yakalanıp, özgürlüklerinin kısıtlanması, kolluk tedbirlerinden olmakla birlikte, konunun yönetmelik haricinde kanuni bir düzenlemesi bulunmamaktadır233.
f. Seçim Günlerinde;
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevli kolluğun, aynı Kanunun 79. maddesindeki silâh taşıma yasağı kapsamında, silâh taşıdığından şüphelenilen kişilerin üstlerinin ve eşyalarının aranmasında, doğrudan yetkili olduğu belirtilmektedir. Bu tür aramalar seçim günlerine münhasır olup, şüphe üzerine kişide silah bulunup bulunmadığını tespit gayesiyle ve seçimlerin tarafsızlığına söz söyletmemek adına yaptırılmaktadır.
7. Önleme Aramaları Açısından Özel Statülü Şahıslar
Adli arama açısından özel usule tabi kimselerden birisinin aranması önleme araması açısından istisna teşkil etmez. Kolluk herkesi her zaman adli amaçlı durdurma ve aramaya tabi tutamamaktadır. Hâkim, savcı ve avukatların durdurularak üzerlerinin aranması, işlenilen suçun ağır cezalık ve suçüstü olmasına bağlıdır. Durum Adalet Bakanlığına bildirileceğine göre, ilgilisi de kolluğa kimliğini ibraz etmek zorundadır. Hâkim, savcı ve avukatlara tanınan bu ayrıcalık sadece adli amaçlı durdurma ve aramalar için geçerli olup, önleme amaçlı durdurma ve aramalar için kanun bir istisna getirmemiştir. Bu kişiler stada girerken, cezaevine konulurken, uçağa binerken, gözaltı birimine getirilirken aranmaları gereklidir. Söz konusu bu adli konulu ayrıcalıktan Cumhurbaşkanı, diplomatik dokunulmazlığa sahip olanlar, yüksek yargı organları başkan ve üyeleri ile noterler de bulunmaktadır234.
Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin; herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde el ile kontrol etmeye ve aramaya yetkilidir. Bu yerlere girmek isteyenler kimliklerini sorulmaksızın ibraz etmek zorundadırlar. Milletlerarası anlaşmalar hükümleri saklıdır. Söz konusu bu fıkranın Adalet Komisyonunda kabul edildiği şekliyle bina ve tesislere gelenlerin; unvan, sıfat veya görevlerine, diğer özel kanunlarla kendilerine tanınan istisnalara ve herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın şeklinde duraksamadan arama yapılabilmesi amacını taşıyan unvan, sıfat veya görevlerine, diğer özel kanunlarla kendilerine tanınan istisnalara ve sözcükleri, TBMM genel kurulunda verilen bir önerge sonucunda, bazı sıfat ve görevi bulunan kişilerle ilgili ayrıcalıkların saklı tutulması gerektiğinden hareketle metinden çıkartılmıştır. Bu gelişme kanun koyucunun özel kanunlardaki kısıtlayıcı hükümlerin, genel kolluk tedbirleri sırasında da göz önünde bulundurulmasını, böylece korunmakta olan bina ve tesislere gelen milletvekili, hâkim, savcı ve avukatların arama ve kontrole tabi olmamasını öngördüğü belirtilmektedir235.
Ancak yukarıdaki yaklaşıma katılmamız mümkün değildir. Zira ihtisas komisyonunda kabul görmüş bilime uygun bir metnin, genel kurulda verilen önergeler doğrultusunda değiştirilmiş olması, siyasi olmaktan öteye geçemeyecektir.
Suç işlendikten sonra söz konusu olan ve önleyici aramaya göre daha ağır bir tedbir olan adli arama açısından özel statüleri bulunan şahısların, önleyici arama açısından da aranamayacaklarını savunmak mümkündür. Çünkü bir şeyin çoğu için geçerli olanın azı içinde geçerli olacağı düşünülebilir. Ancak yasal anlamda bakıldığında, önleme aramaları açısından özel statülü şahısların istisnai bir durumda oldukları söylenemez. Herkes gibi bu şahıslarda aranabilirler236.
I. POLİSİN ZOR VE SİLAH KULLANMA YETKİSİ
Kolluğun yapacağı vazifeye göre kolluğa yasalarda çeşitli zor kullanma yetkileri tanınmıştır. Bunlar ikaz, kelepçe takma, doğrudan kuvvet kullanmak vb. Zor kullanmada bir bakıma kuvvete karşı koyma, meşru müdafaa da bulunma durumlarına benzer bir hareket tarzı söz konusudur. Zor kullanmada; zor kullanmaya mecbur kalınmalı, zor kullanma tedbirleriyle olay arasında bir denge olmalı ve zor kullanma kanuna uygun olmalıdır237.
Zor kullanma, direnme ve saldırmanın mahiyetine ve derecesine göre sanığı etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve yasal şartlar gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkisidir238.
Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliğinin 4.maddesine göre zor kullanma; kanunsuz toplu hareket haline gelen herhangi bir toplumsal olayın etkisiz hale getirilmesi veya önlenmesi veya dağıtılması için toplu hareketin niteliğine veya dağıtma sırasında meydana gelen cebir ve şiddet veya dağıtılması için tehdit veya saldırı veya direnişin derecesine ve gereğine göre kademeli şekilde artan ölçüde bedeni kuvvet, maddi güç ve silah kullanılması halidir239.
Polislik görevinin kendisi genelde zor kullanmaktan ibarettir. Yani kuvvete dayanan bir iş veya meslektir. Polise zor kullanma yetkisinin verilmesi normaldir ve bu, bazı temel hakların teminat altına alınması bakamından önemlidir240.
PVSK 16 maddesinde göre Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
Dolayısıyla polisin zor kullanma yetkisi, esas itibariyle geniş bir şekilde, PVSK 16. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede hangi hallerde, kime karşı, nasıl ve ne tür zor kullanmaya başvurulabileceği ve bunu yaparken ne gibi kurallara dikkat edilmesi gerektiği anlatılır.
Aşağıda da değinileceği gibi, diğer yetkiler kullanıldığı halde gereken görev yerine getirilemediği takdirde, görevden vazgeçilemeyeceğine göre, polis zor kullanma yoluna gider. Fakat yine de zor kullanma yetkisinin sınırları belirtilmiştir.
Polis en çok toplumsal olaylarda zor kullanma yetkisini kullanmaktadır. Bu durumda kalan polis birimi de genellikle Çevik Kuvvettir. Dolayısıyla başta Çevik Kuvvet olmak üzere, polis zor kullanma yetkisinin kanuni ve hukuki sınır- larını ve meşru uygulama metotlarını çok iyi bilmelidir. Toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvet amiri tarafından tayin ve tespit edilir241.
Polisin herhangi bir olaya müdahale etmesi demek, kanunlar çerçevesinde hareket etmesi, kuralları ve talimatları her durumda dikkate alması demektir. Kanun uygulama amaçları için kanun ihlal etmenin haklı gösterildiği hiçbir durum yoktur. Polisin kuvvet kullandığı durumlarda gereklilik ve orantılılık prensipleri ile uyum şarttır. Zor ve kuvvet kullanma hem orantılı hem de kesinlikle gerekenden fazla olmamalıdır. Zor ve kuvvet kullanımı, polisin sadece bir suçu engellemek veya bir suçlunun ya da şüphelinin kanuni yolarla yakalanmasına yardımcı olmak amacıyla kullanılabilir. Buna göre ateşli silahlar şüphelinin silahlı direncinin olduğu ya da insanların hayatlarına kastettiği durumlarda şüpheli şahsın kontrol altına almak için daha az etkili yöntemler olmadığı durumlar haricinde kullanılmamalıdır242.
1. Polisin Zor Kullanabileceği Haller
PVSK 16. maddesine göre, polisin zor kullanmaya başvurmak durumunda kaldığı veya zor kullanabileceği haller dört başlık altında toplanabilir;
a) Polisin verdiği kanuni emir ve direktiflere uyulmaması,b) Polisin belirlediği yasal kural ve tedbirlere uyulmaması,c) Polisin görev yapmasının engellenmesi,d) Polise mukavemet edilmesi hallerinde.
2. Zor Kullanmada Genel Kurallar
PVSK 16. maddesine göre polis zor kullanmaya başvurduğu zaman, bazıkurallara uyması veya bazı şartların varlığını araması gerekir. Bunlar şöyle sayılabilir:
a) Polis istediği zaman ve şekilde zor kullanamaz. Diğer bir ifade ile keyfi olarak zor kullanma yoluna gidilemez, gerekli şartların oluşması gerekir.b) Gereken şartların var olması halinde polis zor kullanmaya karar verir.c) Zor kullanmayı gerektiren hallerin ortaya çıkmasında polisin kendisi bir sebep konumunda olmamalıdır.d) Zor kullanma, kanunlara uygun olarak, bir görevin yerine getirilmesi amacıyla olmalıdır. Görev dışı, şahsi bir amaç için ve kanunsuz olmamalıdır.e) Zor kullanmak için mecbur kalınmış olmalıdır. Mecburiyet, olaya müdahale etmek, olaya karışanların kaçmasını önlemek ve yakalamak, suç delillerini elde etmek vs. için, diğer bütün yetkilerin kullanıldığını, bütün yolların denendiği- ni ve zor kullanmaktan başka bir çarenin olmadığını ifade eder.f) Zor kullanmanın niteliği ve derecesi durumun şiddeti ile orantılı olmalı ve karşılaşılan direnme ya da saldırıya göre değişmelidir. Burada anlatılmak istenen meydana gelen olayın ve olay çıkaranların başvurduğu şiddetin boyutlan dikkate alınarak bir zor kullanma yolunu seçmektir.g) Kullanılacak kuvvetin türü kademeli olarak artırılmalıdır. Kuvvet sıra ile bedeni güç, maddi güç, araç, gereç ve silah kullanma şeklinde olabilir. Dolayısıyla duruma göre uygun şiddette bir kuvvet türü tespit edilmelidir.
Kolluk görevlileri gerek kendilerine yetki veren yasalar çerçevesinde, görevlerinin gereğin olarak bazı koşullar oluştuğunda kişilere karşı zor kullanabilirler. Kolluk görevlilerinden polis ve jandarma, hem adli hem de idari görevleri sırasında zor kullanabilirler. TCK 256. madde hükmüyle, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerinin görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacağı öngörülmüştür. Bu düzenleme gereğince, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanan kolluk görevlilerinin, TCK 86/3. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekecektir.
Güç kullanma; kanuna göre yapılması gerekli bir işlemin yerine getirilmesi sırasında, kolluk güçlerinin eşya ve kişiler üzerinde, belirlenen amaçla dengeli ve kanunlara uygun maddi ve manevi zor kullanmalarıdır. Zor kullanma ikaz, kelepçe takma, barikat kurma, kuvvet kullanma, silah kullanma şekillerinde olabilmektedir.
Güç kullanma, belirtilen bu önlemlerin olayın şiddeti ve durumuna göre, kullanılmasıdır243.
Kolluk görevlilerinin en çok zor kullanmak durumunda kaldığı haller, toplumsal olaylardır. Toplumsal olaylar, polis ile vatandaşın en yakın ve sıcak bir şekilde temasa geçtiği durumlardır. Toplumsal olaylar aynı zamanda, polisin güç kullanmada aşırıya kaçması halinde, kötü muamele suçunun ortaya çıkmasına neden olur. Bu ve benzeri durumlarda zor kullanmak için mecbur kalınması halinde zor kullanmanın niteliği ve derecesi, durumun şiddeti ile orantılı olmalı ya da saldırıya göre değişmelidir. Bu bağlamda zor kullanma, kademeli bir güç artışını ortaya çıkarır244.
Bireylerin gereğinden fazla bir güce maruz kalmama hakları vardır. Bu hakkın kaynağı, kişi dokunulmazlığı ile maddi ve manevi varlığının korunmasını düzenleyen AİHS 2. ve 3. maddeleri, Any. 17. maddesi ve zor kullanmayı düzenleyen PVSK 16. maddeleridir. Bu düzenlemeler dikkate alındığında; kuvvete başvurmak için söz konusu olayda kuvvet kullanma gerekli olmalıdır. Amaca ulaşıldığında ise, kuvvet kullanımı sona erdirilmelidir. Toplumsal olaylarda sıklıkla yapıldığı gibi izinsiz gösteriye katılan şahıs yakalandıktan ve etkisiz hale getirildikten sonra, şahsa karşı güç kullanma işlemine devam etmenin hukuki bir dayanağı yoktur245
Yakalanacak olan şahsı etkisiz hale getirmeye yetecek miktarın dışında kuvvet kullanılamaz. Diğer bir ifadeyle, elde edilmek istenen amaçla kullanılan kuvvet arasında bir oran bulunmalıdır. Zor kullanma, direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartlar gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkilerini ifade eder246.
Zor kullanmanın diğer bir yönü de saldırıyla orantılı olması, direniş ya da saldırının kırılması için yeterli ölçüde, orantılı ve dengeli bir biçimde kullanılmasıdır. Görevin amacıyla var olan koşullar, uygulanacak zorun şekli, zor kullanmanın derecesi arasında bir denge olmalıdır247. Yapılan açılamalardan sonra, zor kullanma ölçülü, dengeli olması halinde hukuka uygunluk gösterecektir. Polisin güç kullanımı sırasında, belirtilen ilkelere uymaması, insan hakları ihlali ve polisin cezai sorumluluğunu ortaya çıkarabilecektir. Kuvvet kullanımında seçilen metotta yakalanan şahsa ve etrafına en az zarar verilmesi amaçlanmalıdır. Polis, kuvvet ve silah kullanmadan önce, gereksiz kuvvet ve silah kullanmayı lüzumsuz kılacak ve üçüncü şahısların zarar görmesini engelleyici her türlü tedbiri almalıdır. Silah en son çare olarak ve sadece yakalanacak olan şahsı etkisiz hale getirmek amacıyla kullanılmalıdır. Örneğin, havaya veya kaçan şahsın ayağına ateş edilerek istenilen amaca ulaşılacaksa, şüpheli veya sanığın hayati tehlike arz eden bölgelerine ateş açılamaz. Şüpheli veya sanığın kaçmasını engellemek için öldürme amacıyla ateş açılamaz.
Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarısı Taslağı 47/1. maddesi Zararların giderilmesi başlığı adı altında; Polisin zor veya silâh kullanması sırasında bu işlem nedeniyle veya bu sırada yaptıkları yardımları nedeniyle iyi niyetli üçüncü kişilerin uğradığı zararlar, zarar görenin talebi ve varılan uzlaşma üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından karşılanır hükmü, polisin zor kullanma sırasındaki maddi durumunu düşünmesini önleyip daha rahat müdahale etmesini ve verimini artırmayı sağlama düşünmüştür.
3. Silah Kullanma
Silah kullanma yetkisi bir anlamda zor kullanma yetkisinin en son ve enşiddetli derecesi sayılabilir. Silah kullanma yetkisi çerçevesinde silah denilince sadece tabanca anlaşılmamalı, her türlü patlayıcı ve ateşleyici aletler de bu kapsamda sayılır. Onun için aşağıda sayılacak şartlar ve kurallar bunların hepsi için geçerlidir248.
Silah kullanma, kamu düzen ve güvenliğinin bozulmamasının ve bozulan düzenin tekrar düzeltilmesi için polisin zor kullanarak yapacağı ve fakat asesleri önceden belirtilmiş tamamıyla hukuki bir müdahaledir. Böyle olmakla birlikte bu önlem, düzenin yerine getirilmesi için en son bir çare ve sonuçları itibariyle zorun sınırlarını da aşabilen bir nitelik taşır249.
Silah kullanma yetkisinin temel yasal dayanağı PVSK 16. maddesidir. Ancak bunun dışında, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 18. maddede, Asayişe Müessir Bazı Suçların Önlenmesi Hakkında Kanun, Terörle Mücadele Kanunu, Sıkıyönetim Kanunu 4. madde, OHAL Kanunu 23 madde ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu 24 madde ile de polise bu yetki verilmiştir 250.
PVSK 16. maddesinin hükümlerinden çıkarılabilecek şu hallerde polis silah kullanabilir:
a) Polis nefsini müdafaa etmek için silah kullanabilir. Burada meşru müdafaanın şartlarını ayrıca belirtmekte yarar vardır. Meşru müdafaa hali olduğu gerekçesiyle polisin silah kullanılabilmesi için şu şartların varlığı gerekir: Polisin nefsine bir taarruz veya tecavüz olmalı, taarruz haksız olmalı, müdafaa haksız mecburiyeti olmalı, taarruz ile müdafaa aynı anda olmalı, taarruz ile müdafaa eşit şiddette ve aynı şartlarda olmalı ve nihayet tecavüz devamlılık arz etmelidir.Meşru müdafaanın bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabulündeki en önemli etken, savunmada zorunluluk bulunması, başka ifadeyle, saldırıya uğrayan kimsenin başka çaresinin bulunmaması, saldırıdan başka türlü kurtulmasının imkânsız olması olmasıdır. Bu nedenledir ki müdafaa olmadan da, saldırıyı def etme imkânı varsa, meşru müdafaa kabul edileme 251.b) Ayrıca polis başkasının da canını ve ırzını korumak için silah kullanma yetkisine sahiptir.c) Polis, ağır cezalık bir suçtan dolayı gözetiminde bulunan şahısların kaçması halinde, durdurmak veya kaçmasını önlemek amacıyla silah kullanabilir.d) Polisin koruduğu kişi, yer ve eşyaya bir saldırı olması halinde, bunları korumak veya bunlara yapılan saldırıyı defetmek amacıyla silah kullanılabilir.e) Ağır cezayı gerektiren bir suçlunun bulunduğu yer veya suçüstü yapılan yerlerin aranması esnasında şüpheli bir kişinin kaçması halinde bunu durdurmak amacıyla silah kullanma yetkisi doğar.f) Ağır cezayı gerektiren bir suçlunun kaçmasını önlemek amacıyla da silah kullanabilir.g) Polise saldırıya elverişli bir silah veya aletin teslimi istendiğinde uyulmaması halinde de polis silah kullanabilir.h) Görevli polise engel olunması ve saldırılması hali de silah kullanma yetkisini doğurur.i) Son olarak, devletin otorite ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmesi hallerinde silah kullanılabilir.
Silah kullanma, polisin yasal yetkilerinden biri olmasına rağmen, bu yetki kullanılırken bir takım hususlara dikkat edilmelidir.
Polisin kaçmakta olan bir tutukluyu veya ülke bütünlüğünü tehdit eden siyasi ayaklanmayı yetki mercilerin verdiği izin doğrultusunda bastırmaya çalışması soncu ortaya çıkmış ölümler İHEB 3. ve AİHS 2. maddelerinde meşru kabul edilmektedir. Öldürme fiili sözleşmeye uygun olabilmesi için meşru müdafaa halinde olması gerekir. Öldürme ferdin gayri meşru cebir ve şiddete karşı korunmasını sağlamak için, zaruri olarak gerçekleştirilmiş ise sözleşmeye aykırılık yoktur252.
Öncelikle silah kullanma son çare olmalıdır. Yani başka her türlü yetki kullanılıp, her yol ve yöntem denenerek yetersiz kalınıp silah kullanmaya mecbur olunmalıdır. Ateş etme öldürmek için değil, yakalama ve kaçmayı önlemeye yetecek derecede olmalıdır. Ateş etmeden önce mutlaka dur ihtarı yapılmalıdır.
Namlu ile ateş edilen kişi arasında üçüncü bir şahıs bulunmamalıdır. Bu amaçla üçüncü kişilere zarar vermemek için, kalabalık yerlerde silah kullanmaktan kaçınılmalıdır.
Kullanılan silah ve aletler Emniyet Teşkilatı tarafından polise kullanılmak üzere verilen türden olmalıdır. Başkatip silah kullananlar sorumluluktan kurtulamaz.
Toplu olarak yapılan müdahalelerde toplu kuvvetin başındaki amirin emri olmadan kendiliğinden ateş edilmemelidir. Burada meşru müdafaa gibi haller hariç tutulmalıdır.
a.Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanununa Göre Silah Kullanma
B)(A) bendindeki yetkiler saklı kalmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya ağır hapis cezasını gerektiren suçlardan bir veya birkaçını işlemekten sanık veya hükümlü olup da haklarında tevkif veya yakalama müzekkeresi çıkarılan ve silahlı dolaşarak emniyet ve asayişi tek başına veya toplu olarak fiilen tehdit ve ihlal ettikleri anlaşılanlardan, teslim olmaları için İçişleri Bakanlığınca tespit edi- len tarihte başlamak üzere 10 günden az ve 30 günden çok olmamak şartıyla verilecek mühlet ile ad, san ve eylemleri de belirtilerek sanık veya hükümlünün dolaş- tığı bölgelerde mutat vasıtalarla ve uygun görülen yayın organlarıyla radyo ve tele- vizyon la da ilan edilenlerin belirtilen süre sonuna kadar adli makamlara, zabıtaya veya herhangi bir resmi mercie teslim olmamaları hallerinde.
Kanunun 2. maddesine göre de;
Birinci maddenin (B) bendinde sayılan hallerde:
a) Sanık veya hükümlünün teslim olması için yapılan (Teslim ol) ihtarından sonra,
b) Polis veya jandarmaya karşı silah kullanmaya fil hal teşebbüs etmeleri halinde ise ihtara lüzum olmaksızın, Silah kullanılır.
Müsademe sırasında; sanık veya hükümlüye müsademede veya kaçmada yardımcı olanlar haklarında da birinci fıkra hükmü uygulanır.
Bu kanun hükümleri dairesinde silah kullanan polis veya jandarma hakkında hazırlık soruşturması Cumhuriyet Savcıları veya yardımcıları tarafından bizzat yapılır. Dava açıldığında sanık duruşmadan vareste tutulabilir ve hakkında açığa alma, işten el çektirme işlemi uygulanmaz.(Md 3)
b. Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Göre Silâh Kullanma Yetkisi
Kanunun 1. maddesine göre; Polis ve jandarma, diğer kanun ve tüzüklerde yazılı yetkileri saklı kalmak üzere, aşağıda yazılı hallerde de silah kullanmaya yetkilidirler;
A)PVSK 16. maddesinde yazılı hallerde, Gümrük bölgesine Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden girmek, çıkmak veya geçmek yasaktır.
Bu yerlerde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçları yetkili memurlar tarafından durdurulur ve kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçları aranır.
Dur uyarısına uymayan kişiler için önce havaya ateş edilmek suretiyle uyarı yinelenir. Bu uyarıya da uyulmaz ise görevli memurlar durmaya zorlayacak şekilde silâh kullanmaya yetkilidir. Ancak, silâhla karşılığa yellenilmesi veya meşru müdafaa durumuna düşülmesi hallerinde yetkili memurlar doğrudan hedefe ateş edebilir. Memurların silâh kullanmalarından dolayı haklarında soruşturma ve kovuşturma açılması halinde, bağlı bulunduğu kurum tarafından avukat sağlanır ve avukatlık ücreti kurumlarınca karşılanır.
Demiryolu araçlarına ilişkin işlemler istasyonlardaki beklemeleri sırasında uygulanır.
Kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla yükümlü olanlar, gümrük bölgesindeki her nevi deniz araçlarına yanaşıp yük ve belgelerini incelemeye yetkilidir. Görevlilerin yanaşmasına izin vermeyerek kaçan veya kaçmaya teşebbüs eden her nevi deniz araçlarına uluslararası deniz işaretlerine göre telsiz, flama, mors ve benzeri işaretlerle durması ihtar olunur. Bu ihtara uymayan deniz araçlarına uyarı mahiyetinde ateş edilir. Buna da uymayıp kaçmaya devam ettiği takdirde durmaya zorlayacak şekilde üzerine ateş edilir.
J. BİLGİ TOPLAMA VE İSTİHBARAT YETKİSİ
1. Bilgi Toplama İstihbarat Kavramları
Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununa göre polis, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirler almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere; ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya makamlara kullanım alanına ulaştırır253.
Bilgi toplama ve istihbarat, esasları Anayasada gösterilen devlet düzenine veya kişilerin güvenliğine yönelik faaliyetlerin başlamadan önce, hukuka uygun çeşitli yol ve imkânlarla haber alınmasıdır. PVSK Ek 7. maddesinde düzenlenmiştir254.
a.Bilgi Toplama
Kamu düzenini koruma ve kollama görevini üzerine almış olan polis bu görevlerini etkin bir biçimde yerine getirmek için, bilgi toplamak, topladığı bilgileri değerlendirmek, bundan çıkardığı sonuçlara göre planlama yapmak ve karar vermek durumundadır255.
b.İstihbarat
İstihbarat; Genel anlamda devletlerin ve özellikle de hasım ve hasım olması muhtemel devletlerin gücüne, etkinliklerine ve olası hareket tarzlarına ilişkin haber alma, alınan haberlerin birleştirilip değerlendirilmesidir.
Çeşitli imkân ve vasıtalarla herhangi bir konuda elde edilen haberlerin ayrılması, birleştirilmesi, karşılaştırılması, değerlendirilmesi ve yorumlanması suretiyle bunlardan bir sonuca varılması, düşman faaliyetlerine karşı konulması, yıkıcı propagandaların önlenmesi ve olumlu haberlerin yapılması faaliyetidir. Hasımların niyetleri, planları, kapasiteleri hakkında her türlü imkan ve vasıtalarla haber derlenmesi ve belirli işlemlere tabi tutularak yorumlanması suretiyle bir sonuca varılmasıdır.
Devlet güvenliği ile ilgili haberleri yurt içinden ve yurt dışından, görünmeden görebilmek, duyulmadan duyabilmek sureti ile toplayabilmek ve bunlardan faydalana bilmek sanatıdır256.
İstihbarat; Genel anlamda devletlerin ve özelliklede hasım ve hasım olması muhtemel devletlerin gücüne, etkinliklerine ve olası hareket tarzlarına ilişkin haber alma, alınan haberlerin birleştirip değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir.257
İstihbarat günlük dilde sadece bir haberi elde etme, duyma gibi anlam taşımakla birlikte, teknik açıdan farklılık gösterir. Bu bakımdan istihbarat terimi, nakledilen, işleme tabi tutulmuş, belirli metotlarla elde edilen haberlerle ve bu alanda gösterilen faaliyetler ve gayretlerdir. İstihbarat ile haber alma arasında bir ilişki olduğu gibi, istihbaratın espiyonaj faaliyeti dediğimiz, gizli bilgi elde etme ile de ilişkisi vardır. Çok çeşitli kaynaklardan oluşan açık bilgiler toplanır ve arkasından bunlar ayrıştırılır kaydedilir, kıymetlendirilir ve böylece istihbarat haline dönüşür. İstihbaratta, açık bilgi toplamadan başka bir de espiyonaj dediğimiz gizli bilgi toplama faaliyeti vardır. Bu faaliyet istihbaratın %10’luk gibi bir kısmına tekabül eder258.
Polisin istihbarat hizmetlerini; ETK 9/E maddesi Siyasi polis devletin umumi emniyetine taalluk eden işlerle mükellef olan kısmıdır ve yine PVSK 2/A maddesi Kanunlara, Tüzüklere, Yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak ve PVSK EK 7. maddeye göre Polis, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, anayasa düzenine ve güvenliğe dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere; ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanım alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar hükümlerine göre yerine getirir259. Olay olduktan sonra yapılan bilgi toplama faaliyeti istihbarat değil, soruşturmadır.
Madde metni özellikle, istihbarat faaliyetlerinin neleri içerdiğini düzenlemektedir. Buna karşılık bilgi toplama kaynaklarının neler olduğu, nasıl elde edileceği, değerlendirme usulleri, kullanılması polis teknik ve taktiklerine bırakılmıştır.
Şu husus unutulmamalıdır ki istihbarı bilgiler, suç delili olarak kullanılmaz. Ancak, delile ulaşmada, suçluyu bulmada ve tedbir alınmasında yol göstericidir260.
2. Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi
CMK 135. madde de İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması göre;
1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. C. Savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç 24 saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Savcı tarafından derhâl kaldırılır.
2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılmasıhâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.
3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir karan en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.
4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.
5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.
6) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir;
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),2) Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),3) İşkence (madde 94, 95),4) Cinsel saldırı (madde 102/2/3/4/5/6),5) Çocukların cinsel istismarı (madde 103),6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),7) Parada sahtecilik(madde 197),8) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220/1/3/4/5/6),9) Fuhuş (madde 227/1/2/4/5/6/7/8),10) İhaleye fesat karıştırma (madde 235),11) Rüşvet (madde 252),12) Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),13) Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),14) Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı(madde 12) suçları.
c) Bankalar Kanununun 22/3/4. maddesinde tanımlanan zimmet suçu,
d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar.
7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.
Yeni yasa bakımından iki farklı tedbir aynı madde de düzenlenmiştir.Bu tedbirlerden birincisi şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebilmesi ,dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendiril- mesidir.İkinci tedbir ise şüpheli veya sanığın kullanmakta olduğu mobil telefonun yerini tespit edilmesidir.Bu ikinci tedbirin yegane amacı ise delil elde etmektir261.
TCK 132. madde de Haberleşmenin Gizliliğini İhlâl suçu düzenlenmiştir
İletişimin dinlenmesi ve tespiti konusuyla ilgili olarak sırf istihbarat amaçlıolarak yapılan iletişimin dinlenmesi ve tespiti bu suça konu olur mu? Şayet, istihbarat, işlenmiş bulunan suçun aydınlatılması için yapılıyorsa, sorun yoktur. Sorun, sadece istihbarat amaçlı dinlemelerdedir. Buna ilişkin bir kanun bulunmadığından, böyle bir durumda yapılan iletişimin dinlenmesi ve tespit yeni TCK ya göre suç teşkil edebilecektir, denilmiştir. Ayrıca madde de, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimsenin, hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Burada suç teşkil eden hareket, dinleme yapmak değil haberleşme içeriğini ifşa etmektir262.
Kişiler arasındaki alenî olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, TCK 133. maddesindeki Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması suçunu işlemiş olur. Bu madde ile kişiler arasında aleni olmayan konuşmaların bir aletle dinlenmesi veya bir ses alma cihazı ile kayda alınması yaptırıma bağlanmıştır. Söz konusu suçu, aleni olmayan konuşmanın tarafı olmayan kişi işleyebilir. Suçun oluşabilmesi için, konuşmanın taraflarından herhangi birinin rızasının olmaması yeterli sayılmaktadır.
Burada düzenlenen suçun oluşabilmesi için en az iki kişi arasında telefon gibi bir vasıta kullanmaksızın yapılan ve aleni olmayan bir konuşmanın olması gerekir. Suçun tanımında geçen alet ibaresi ile kastedilen böcek olarak bilinen bazı aletler veya gizli kamera gibi vasıtalardır. Mağdurun rızası, eylemi suç olmaktan çıkarır. Aynı şekilde CMK 140. maddesinde düzenlenen teknik araçlarla izleme bu suç bakımından hukuka uygunluk sebebini oluşturur. Ancak burada CMK suç işlendikten sonra uygulanan bir kanun olduğu unutulmamalıdır263.
3. Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi
Gizli soruşturmacı kavramı; Alman yasa koyucu tarafından yaratılmış bir kavramdır. Al. CMUK md. 110A/2 de gizli soruşturmacı, kendisine sürekli olarak verilmiş bulunan uydurma bir kimlik altında soruşturma yapan polis memuru olarak tanımlanmaktadır264. Türk hukukunda gizli soruşturmacı, gizli görevli gibi kavramlar kullanılmaktadır265.
Gizli soruşturmacı içine girdiği suç örgütünden gerçek kimliğini gizlemeli ve bu örgüt üyelerinin güvenini kazanmalıdır. Aksi halde örgüt içine girebilmesi, yasanın deyimiyle sızabilmesi mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, resmi görevli olan gizli soruşturmacı gerçek kimliğini saklayıp, başka bir isim, görüntü ve hatta hayat tarzı ile suç örgütünün içine girmelidir. Gizli soruşturmacı böylece, yanıltıcı bir statü elde etmek suretiyle mümkün içine girdiği ortamda resmi kimliğini gizleyerek kendisinden beklenen görevleri yerine getirmeye çalışacaktır. Açıklanan nedenlerle kanaatimizce gizli soruşturmacı isim, adres, meslek, vatandaşlık, kişisel durum vb. birçok konuda uydurma bir statü içerisine sokulabilmelidir. Bu anlamda gizli soruşturmacı uydurma kimliği ile görevinin gerektirdiği durumlar da bir takım hukuki işlemlerde yapabilmelidir( Örneğin, şirket kurmak gibi )266.
Soruşturmacı bir ajan kışkırtıcı değildir. Bu nedenle örgüt içinde her türlü araştırmaları yapmak ve kanıtları toplamak yetkisi taşımakla beraber, onun diğer failleri suça yönlendirmek yetkisi yoktur. Bununla beraber örneğin uyuşturucu imal örgütü içinde kişiliğinin belirlenmemesi için imal eğilimine katılması mümkündür ve bu suçtan sorumlu tutulması mümkün değildir. Zira burada diğer kişileri suça yönlendirmekte, sadece kanıtların oluşmasını ve bunların elde etmeye çalışmaktadır. Bununla beraber soruşturmacı örgütün faaliyeti dışında kalan herhangi bir suçu işlediği takdirde sorumluluğu ortaya çıkar267.
Gizli soruşturmacının güvenirliğini test etmek için suç işletmek istendiğinde, eğer bu suçu işlemeden gizli görevlinin örgüt içinde tutunması mümkün olmayacaksa, soruşturma faaliyetlerine son verip örgütten çekilmekten başka seçeneği bulunmamaktadır. Bununla beraber gizli soruşturmacı, görevlendirildiği örgütün zaten işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulmaz268.
CMK 139. maddeye göre gizli soruşturmacı görevlendirilmesi;
1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebep- lerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.
2) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir.
3) Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur.
4) Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür.
5) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz.
6) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz.
7) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
2) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (2, 7 ve 8. fıkralar hariç, madde220),3) Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde315).
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda 12. maddesinde tanımlanan silah kaçakçılığı suçları.
c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar.
23.03.2007 tarihli Polis Görev ve Yetkileri Kanunu Tasarı Taslağının 25. maddesinde; Düzenlenen bu kimlik, hukuki işlem tesisinde kullanılamaz. Kullanılma süresi dolan kimlik, hâkim kararıyla imha edilir diyerek CMK da kine yakın fakat ondan hukuki işlem tesisi edemez ve kullanım süresi dolan kimlik hakim kararıyla imha edilir hükmüyle farklı bir düzenlemeye gitmeyi amaç etmiştir.
4. Teknik Araçlarla İzleme
Teknik araç; insanın görme ve işitme duygusunun algılama yeteneğinin sınırlarını aşmaya yardım eden her türlü teknik tertibatı ifade eder269.
CMK 140. maddesine göre;
1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir;
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1) Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),2) Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),4) Parada sahtecilik (madde 197),5) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (2,7ve 8. fıkralar hariç, madde 220), 6) Fuhuş (madde 227, fıkra 3),7) İhaleye fesat karıştırma (madde 235),8) Rüşvet (madde 252),9) Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),10) Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde315),11) Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330,331, 333, 334, 335.336.337), Suçları.
b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda 12.maddesinde tanımlanan silah kaçakçılığı suçları.
c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan suçlar.
d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74. maddelerinde tanımlanan suçlar.
2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısı tarafından karar verilir ve Savcı tarafından verilen kararlar 24 saat içinde hâkim onayına sunulur.
3) Teknik araçlarla izleme karan en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde birde faya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.
4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz ve ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde C. Savcısının gözetiminde derhâl yok edilir.
5) Yukarıda sayılan bu hükümler, kişinin konutunda uygulanamaz.
Tedbire ilişkin kararın onaylanmaması durumunda tedbire kendiliğinden son verilmesi gerekir. Bununla birlikte madde de bu konuda açıklık yoktur. O ana kadar elde edilen kanıtların kullanılmayacağı görüşündeyiz. Aksi fikirde olan ya- zarlarda vardır270.
K. POLİSİN SORUŞTURMAYI KAPSAYAN İLLER ARASI GÖREVLENDİRME YETKİSİ
PVSK ek 5. maddesinde düzenlenmiştir. Madde 5 göre: Genel güvenlik, kaçakçılık ve uyuşturucu maddelerle ilgili önemli olayları takip etmek, gerekiyorsa müdahale ederek soruşturmasını yapmak üzere;
a) İçişleri Bakanlığınca doğrudan veya ilgili valinin talebi üzerine merkez personelinden ekipler görevlendirilebilir.
b) Yukarıdaki bent hükmüne uygun olarak bir ilde soruşturması yapılan olayın aydınlatılması, delillerin toplanması, sanıkların yakalanması, başka illerde de araştırma ve soruşturma yapılmasını gerektiriyorsa iller arasında ilgili valilikler- ce ekipler görevlendirilebilir.
Bu ekiplerin polis yetkilerini kullanması, polis bölgesi sınırları ile kayıtlıdeğildir. Bu ekipler görev yaptıkları mahallin en büyük mülki amirine bilgi vermek zorundadırlar. Görevin ifası sırasında mahallin en büyük mülki amirine karşı da sorumludurlar.
Genel ve özel kolluk makam ve memurları bu personele gereken her türlü yardımı yapmaya mecburdur271.
ÜÇÜNCÜ KISIM POLİSİN ADLİ YETKİLERİ
A. POLİSİN ADLİ KOLLUK YETKİSİ
1. Adlî Kolluk Görevlileri
Ceza Muhakemeleri Kanunu, ETK 8, 9 ve 12. maddeleri, Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununun 7. maddesi, Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8. maddesi, Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4. maddesi ve Jandarma Teşkilâtı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapmak üzere, tâbi oldukları atama usulüne göre görevlendirilen komutan, âmir, memur ve diğer görevlileri ifade eder272.
Ülkemizde bütün genel ve özel kolluğun yönetimi tamamen idare örgütünün elinde olmakla beraber, kolluğun bütün amir ve memurlarının C. Savcısının yargıyla ilgili emirlerini yerine getirmekle yükümlü oldukları CMK da açık bir şekilde belirtilmiş, kolluğun adli görev ve yetkileri de 2.6.2007 gün ve 5681 sayılı kanunun 5. maddesiyle PVSK Ek 6. maddesi değiştirilerek PVSK ile de yasal dayanağa kavuşturulmuştur 273.
Yasal düzenlemenin varlığına rağmen CMK ve Adli Kolluk Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesine kadar ülkemizde gerek genel kolluktan ayrı olarak kurulmuş ve adli görevler ifa eden, gerekse genel kolluğun bünyesinde adli görevler ifa etmek üzere ayrılmış ve görevlileri belirlenmiş adli kolluk anlamında herhangi bir kolluk kuruluşu mevcut değildi274.
2. Adlî Kolluk Sorumlusu
İçişleri Bakanlığına bağlı Jandarma Genel Komutanlığı, EGM ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı tarafından atamalarındaki usule göre görevli adlî kolluğun komutanını/âmirini ifade eder.
Soruşturma yapmak üzere;
a) EGM, asgarî tam teşekküllü bir polis karakolu bulunan yerlerde,b) Jandarma Genel Komutanlığınca, asgarî tam teşekküllü bir jandarma karakolu bulunan yerlerde,c) Sahil Güvenlik Komutanlığınca, asgarî sahil güvenlik bot komutanlıklarının bulunduğu yerlerde,d) Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğünce, gümrük muhafaza müdürlüğü ile müstakil bölge ve kısım amirlikleri bulunan yerlerde, mevcut imkânlar ölçüsünde yeterince adlî kolluk personeli görevlendirilir.
3. Adli Kollukla İlgili Esaslar ve Adli Kolluğun Yetkileri
Adlî kollukla ilgili esaslar Adlî kollukla ilgili düzenleme ve uygulamalarda aşağıdaki genel esaslara uyulur:
a) C. Savcıları, adlî görevlere ilişkin emir ve talimatlarını öncelikle adlî kolluk sorumlularına veya adlî kolluk görevi ifa eden diğer birim âmirlerine verir.b) Adlî kolluk, bağlı bulunduğu kolluk teşkilâtının bir parçası olup, öncelikli görevi, karşılaştığı suçun işlenmesini önlemektir.c) C. Savcılarınca, adlî görevler ile ilgili emir ve talimatlar zorunluluk bulunmadıkça, kolluk birimlerinin aralarındaki işbölümü ile kolluk teşkilâtlarının görev ve yetki alanları gözetilerek verilir.d) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde üstlerinin emrindedir.e) Adlî kolluk görevlilerine, adlî görevi bulunmayan üstleri tarafından, yürütülen soruşturma ile ilgili emir ve talimat verilemez. Yönetmeliğin 7. maddesi hükümleri saklıdır.f) Adlî kolluk görevlileri, kadrolarında yer aldıkları birimlere mevzuatla verilmiş ve adlî görev kapsamı dışında kalan diğer görev ve hizmetleri de yerine getirirler.g) Adlî kolluk görevlilerinin özlük hakları, bağlı oldukları teşkilât tarafından yürütülür.
Görev ve yetkiler Soruşturma işlemleri, C. Savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri C. Savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini gecikmeksizin yerine getirir.
Adlî kolluk görevlileri, kendilerine yapılan bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetleri; elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl C.Savcısına bildirir ve C. Savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerine başlar.
Bir ölümün doğal nedenlerden meydana gelmediği kuşkusunu doğuracak bir durumun varlığı veya ölünün kimliğinin belirlenememesi hâlinde; kolluk görevlisi, durumu derhâl C. Başsavcılığına bildirmek ve C. Savcısının emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlamak zorundadır.
C. Savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirir; aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince alınmasına hazır edilir. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirir.
Suçüstü hâli ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, C. Savcısına erişilemiyorsa veya olay genişliği itibarıyla C. Savcısının iş gücünü aşıyorsa, sulh ceza hâkimi de bütün soruşturma işlemlerini yapabilir. Bu durumda adlî kolluk görevlileri, sulh ceza hâkimi tarafından emredilen tedbirleri alır ve araştırmaları yerine getirir.
Adlî kolluk görevlileri, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, C. Savcısının emirleri doğrultusunda şüphelinin lehine veya aleyhine olan tüm delilleri, kanunda ön görülen koşullara uyarak toplamak, muhafaza altına almak ve bunları bir fezleke ile C. Savcısına sunmakla yükümlüdür. Hukuka aykırı delil elde edildiğinin tespiti hâlinde, fezlekede bu hususa da yer verilir. Adlî kolluk görevlileri diğer soruşturma işlemlerini de aynı titizlikle yerine getirir.
Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan adlî kolluk görevlisi, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar önce sözlü olarak ikâz eder; uyulmaması hâlinde zor kullanarak olay yerinden uzaklaştırır. İlgilinin ısrarı hâlinde yakalama işlemi uygulanır.
Buradaki kolluğun zor kullanma yetkisinin kapsamı açıklanmaya muhtaçtır. Kanımızca kolluğun bu durumda zor kullanması sadece yapılması gereken işlemin yapılmasını sağlamayı mümkün kılacak tedbirlerin alınması ile sınırlı olmalıdır. Bu anlamada kişiye örneğin kelepçe takılabilir, engel olma ya da alınan tedbirlere aykırı davranma bir suç boyutuna ulaşmadığı sürece koruma tedbiri niteliğinde gözaltı işlemine başvurmamalıdır. Nitekim CMK yanlış anlamayı ve uygulamayı önlemek için gerektiğinde gözaltına alma yerine gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder ibaresine yer vermiştir. Bununla paralel olarak hükümde, karşılığı olan CMUK 157. maddesinde olduğu gibi gözaltı süresinin 24 saati geçmeyeceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Kanımızca yeni düzenlemede açıkça yer almasa da zor kullanarak men kavramı içine bir koruma tedbiri niteliğine bürünmekle birlikte özgürlüğün sınırlandırılması da dahildir. Bu anlamda örneğin işlemi yapılmasına direnen kişi ekip otosunda gözaltında tutulabilir. Buradaki tedbirler işlemin gerçekleştirdiği yerle sınırlı olmalıdır275.
Diğer kolluk birimlerinin adlî kolluk görevi ise gerektiğinde veya C. Savcısının talebi hâlinde, diğer kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu durumda, kolluk görevlileri hakkında, adlî görevleri dolayısıyla CMK hükümleri uygulanır.
Böyle düzenleme uygun değildir. Zira adli kolluk özel bir bilgi, beceri ve ihtisas isteyen bir birimdir. Normal kolluk görevi yapandan, birden bire adli görev ifa etmesini istemek, olumlu bir sonuç vermeyecektir276.
B. POLİSİN ADLİ ARAMA YETKİSİ
1. Arama Kavramı
Sözlük anlamı olarak aramak bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak anlamına gelir. Arama ile ilgili hukuki düzenlemeler çerçevesinde doktrinde şöyle bir tanım yapılabilir: Arama kural olarak hâkim, gecikmede sakınca bulunması halinde savcı veya kolluk tarafından yakalama ve/veya delil elde etme amacına yönelik olarak sanık, şüpheli veya üçüncü bir şahsın mesken ve sair yerlerinde, üstünde veya eşyasında yapılan bir araştırma işlemidir277.
Arama, gizli ya da saklı olanı, kısacası elde edilmek istenen eşya veya kişiyi bulmak için yapılan faaliyettir. Araştırma veya arama için vücudun muayene ettirilmesi ve olay yerinin incelenmesi de girer. Gerek vücudun gerekse olay yerinin; olayın daha iyi anlaşılabilmesi ve ortaya çıkması için, ortada olan bulgunun araştırılmasıdır278. Örneğin olay yerinde bulunan beden parçası üzerinde böyle bir inceleme yapılabilecek, ancak bu inceleme yine mağdur, sanık ve şüphelinin kimliğinin bulunması için yapılabilecektir279.
Arama; sanığın yakalanması ve delillerin zaptını mümkün kılan bir vasıta olarak tanımlanmıştır280.
Arama sadece CM özgü bir tedbir olmayıp, sadece CMK da düzenlenmiş değildir. CMH hükümleri bir suç işledikten sonra başlar. Buna karşılık bazı tedbirlere başvurulmak için mutlaka bir suçun işlenmesi gerekmez; hatta bir suçun işlenmesini önlemek, işlendikten sonra adaleti sağlamak kadar önemlidir. Bu nedenle hukuk düzenleri önleyici nitelikte bazı tedbirleri kabul etmek zorundadır. Bu tedbirleri uygulama görevi ise bizim hukukumuzda kolluğa verilmiştir. İşte bu tedbirlerden birisi de arama tedbiridir. Başta PVSK olmak üzere bazı kanunlarda kolluğa arama tedbirine başvurabilme imkânı verilmiştir. Ancak buradaki arama bir suç işlendikten sonra değil, henüz bir suç işlenmeden önce söz konusu olmaktadır. Bu yönüyle bu tür aramaya önleyici ya da idari arama denir281.
Bu durumda iki tür aramadan bahsedilebilir. Bunlardan 1. genel olarak CMK da düzenlenen ve suç sonrası arama tedbirini oluşturan adli arama, 2. ise başta PVSK da düzenlenen ve suç oluşmadan önce bir suçun önlenmesi amacıyla yapılan öneyici veya idari aramadır.
Genel olarak aramanın 3 çeşidinden söz edilebilir: Konut, işyeri vb. yerlerde arama, üstte arama ve eşyada araması. Aramanın bir koruma tedbiri olarak bazı özellikleri vardır: Arama, henüz herhangi bir hüküm yokken kişilerin bazı temel hak ve özgürlüklerini kısıtlar, arama, bir yaptırım olmayıp geçici bir koruma tedbiridir ve arama hüküm vermeyi kolaylaştıran bir araçtır282.
Polisin, PVSK 2. maddesine göre toplumu koruma ve tehlikeyi önleme ile ilgili olarak, suçların işlenmesini önleme görevi vardır. Suç veya bir tehlikeyi önlemeye hizmet eden tedbirlere "önleme tedbiri" denir. Tehlike yakın ise koruma tedbiri söz konusudur.
Polisin gerek muhtemel suçları önlemesi, gerekse suçluları ve suçları araştırma ve ortaya çıkarması açısından en önemli görevleri arasında yer alması açısından polisin üzerinde durması gereken ve uygulamada dikkat etmesi gereken en önemli konulardan birisi aramadır. Arama, saklanan sanığın ve delillerin elde edilmesi için bir kimsenin meskeninde ve eşyasında yapılan araştırma işlemidir283. Polisin arama yetkisi, esas olarak CMK ve PVSK 9. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
2. Arama Kararı Yetkisi
CMK 119 maddesinde aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.
1) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde C. Savcısının, C. Savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları C. Başsavcılığına derhal bildirilir.
2) Arama karar veya emrinde;
a) Aramanın nedenini oluşturan fiil,b) Aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya,c) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, Açıkça gösterilir.
3) Arama tutanağına işlemi yapanların açık kimlikleri yazılır.
4) C. Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.
5) Askerî mahallerde yapılacak arama, C. Savcısının istem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir.
Yukarıdaki kurallar çerçevesinde yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
Ayrıca,
1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır.
3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.
Adlî aramaya karar vermek yetkisi hâkimindir. Kolluk, arama kararı alınmasını talep ettiği durumlarda, makul şüphe sebeplerini belirten ayrıntılı ve gerekçeli bir rapor hazırlar ve C. Savcısına başvurur284.
Hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, savcıya ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle arama yapılabilir.
C. Savcısına ulaşılamayan hâllerde kolluk âmirinin yazılı emriyle gerçekleştirilen arama ve elkoyma işlemi üzerine; ilgili kolluk görevlilerince neden C. Savcısına ulaşılamadığı, C. Savcısının hangi vasıtalarla arandığını belirten ayrıntılıtutanak düzenlenerek ilgili soruşturma evrakına eklenir.
Kolluk amirlerince konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama kararı verilemez. Sayılan bu yerlerde arama ancak hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde C. Savcısının yazılı emriyle yapılabilir. Ancak Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda öngörülen suçlar bakımından, özel konut ve eklentilerinde hâkim kararı olmadıkça arama yapılamaz.
Kolluk âmirinin yazılı emriyle yapılan arama ve sonuçları C. Başsavcılığına derhâl bildirilir.
Görüldüğü gibi adli aramalarda ilke olarak karar verme yetkisi hakime aittir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısı arama konusunda yazılı emir verebilir. Kolluk amirinin adli arama konusunda arama emri verebilmesi belli şartlara tabi tutulmuştur. Öncelikle gecikmesinde sakınca bulunan halde C. Savcısına ulaşılamaması gerekir. Ulaşılamamanın gerekçesi ve hangi vasıtalarla C. Savcısının arandığı ayrıntılı olarak hazırlanan tutanakta belirtilecek ve soruşturma dosyasına eklenecektir. Kolluk amiri gecikmesinde sakınca bulunan halde C. Savcısına ulaşılamazsa bile konutta, işyerinde, kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama kararı veremeyecektir.
C. Savcısına ulaşılamayan hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle konut, iş yeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar dışında arama yapılabilir.
Arama talep, karar veya emrinde; Aramanın nedenini oluşturan fiil ile Aranılacak kişi ve aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya ile karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi ve aranılacak eşyanın elde edilmesi hâlinde elkonulup konulmayacağı açıkça gösterilir.
C. Başsavcılıklarınca, arama ile ilgili kararları vermek üzere, 24 saat süreyle nöbetçi C. Savcısı görevlendirilir.
Arama bir koruma tedbiri olduğundan genel ön şartlar ve bu arada gecikmede tehlike şartı muhakkak aranacaktır. Adli aramanın amacı ya bir şüphelinin yakalanmasıdır veya şüphe sebeplerini ele geçirmek ve ileride dahil olmaları için bunlara elkoymaktır285.
Arama da amaç, suçlunun, suç iz ve delillerinin elde edilmesidir. Arama ya genel emniyet ve asayişin korunması amacıyla da suçun işlenmesinden sonra, suç ve suçlunun ortaya çıkarılması amacıyla yapılır.
Arama, anlamı ve amacı açısından farklı üç kategoriye ayrılabilir:
a. Yapılış Amacına Göre Arama
Yapılış amacına göre iki türlü arama olduğu söylenebilir. Birincisi, suçu önlemek amacıyla yapılan idari veya önleme amaçlı arama; ikincisi ise suç sonrası bir işlem olan adli amaçlı aramadır.
aa. Adli Amaçlı Arama
Ceza muhakemesi amacı ile yapılan adli arama, saklanan sanığın veya elde edilmemiş olan delilin veya müsadere edilecek bir eşyanın ele geçirilmesi için, bir kimsenin meskenin de, üzerinde veya eşyasında yapılan araştırmadır. Başka bir ifadeyle, adli aramanın amacı şüphe altında bulunan kimsenin yakalanması, müsadereye tabi eşyanın veya delillerin ortaya çıkarılmasıdır286. Adli arama temelde ve esas olarak tüm yönleriyle CMK da düzenlenmiştir.
bb. Önleme Amaçlı Arama
Suç işlemeye çalışan kişilerin veya suç işlemeye yarayan araçların ele geçirilip suçun önlenmesi amacıyla yapılan bir işlem olarak tanımlanabilir. Bu arama da münferit olaylar ve kişiler için olabileceği gibi genel aramalar şeklinde de olabilir. Önleme amaçlı arama ise genel olarak başta PVSK 9. maddesinde düzenlenmiştir. Polisin kamu düzenini sağlamak için önleyici nitelikte yapmış olduğu idari kontroller ve aramalardır.
Önleme aramasının amacı genel olarak kamu güvenliğini ve düzenini tehlikeye sokan kişi ve eşyaların bulunması ve bunların kontrol altına alınmasıdır. Suç işlenmesinden önce suçu önlemek, mevcut düzeni korumak ve düzeni bozmaya yönelik girişimleri ve girişimcileri etkisiz hale getirmek ve eşyayı koruma altına almak amacıyla önleme aramasına başvurulabilmektedir287.
b.Aranan Yer Açısından Arama
Adli veya önleme amaçlı olsun, münferit olaylar için veya genel aramalarda olsun, polisin yaptığı arama, aranan yer açısından ikiye ayrılabilir; Mekân arama ve kişilerin aranması.
Mekân arama da konut, işyeri vs. gibi yerlerde yapılan aramadır. Kişilerin aramasında ise genelde üstleri, eşyaları ve araçları aranır. Bunlar, yakalanan ve gözaltına alınanlar, yasal olarak zor alıma tabi şeyleri yanında bulunduranlar, belli bir işi ve ikametgâhı olmayanlar (serseriler), suç işlemeye yarayan bir eşyayı üzerinde bulunduranlar, şuuru yerinde olmayanlardan kimliği tespit edilmesi gerekenler ve kimliğini ispat edemeyenlerdir. Ancak PVSK 9. maddesindeki özel durum- larda, uygun yerde, uygun şekilde kişilerin bedeni araması yapılabilir.
c. Yetki Açısından Arama
Normal durumlarda arama yetkisi hâkimindir. Hâkimden arama kararıalmak suretiyle arama yapılabilir.
Mülki amir gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde PVSK 9. maddesinde belirtilen, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yerler, sendika ve meslek kuruluşlarının toplantı yapacağı yerler, stat, gar, hava limanı gibi halkın toplu halde bulunduğu yerler, eğitim kurumlarının içi ve çevresi, sanık ve suçluların konut ve işyerleri ile umumi ve umuma açık yerler ve taşıtlarda arama yapmak için, yazılı emir verebilir ve suçun önlenmesi amacıyla kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar, suç unsurlarına elkoyar ve evrakı ile birlikte C. Savcılı-ğına tevdi eder.
CMK ile diğer kanunlara göre ise suç iz, eser, emare veya delillerinin tespiti veya faillerinin yakalanması amacıyla polis tarafından yapılacak aramalar için de usulüne göre verilmiş hâkim kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, diğer kanunlarda yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır.
3. Aramada Genel Kurallar
PVSK ve CMK’nın ilgili maddelerinde bulunan hükümlerden hareketle, polisin arama yetkisini kullanacağı zaman veya kullanırken bilmesi ve uyması gereken kurallar şöyle sayılabilir:
a) Arama için somut bir olayın olması ve aramaya ihtiyaç duyulması gerekir. Diğer bir ifade ile kesin olarak ortaya çıkmayan bir olay sebebiyle arama yapılamaz.b) Olay somut olarak ortaya çıkmış olsa dahi suç ve suçlunun elde edilmesi için tüm diğer yollara başvurulmuş ve aramaya kesinlikle ihtiyaç duyulmuş olmalıdır.c) Arama yetkisi normalde hâkimindir, ama gecikmesinde sakınca bulunan ivedi hâllerde kanunun yetkilendirdiği kişi yazılı emir verebilir,d) Aramanın amacını tehlikeye sokan acil bir durum yoksa adlî arama gündüz yapılır.
Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde adlî arama gece yapılamaz. Ayrıca bu yerlerde kolluk âmirinin yazılı emriyle de arama yapılamaz.
Ancak;
a) Suçüstü hâlinde,b) Gecikmesinde sakınca bulunan hâlde Gecikmesinde sakıncalı hal; derhal işlem yapılmadığı takdirde, suçun delillerinin ortadan kaybolması olasılığının ortaya çıkması halini ifade eder288.c) Firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması hâlinde,
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir özellik vardır. Firar eden her şüphelinin konutunda arama yapılamaz. Bunun için önceden yakalanmış kişinin, yakalandıktan sonra kaçmış olması gerekir. Yoksa yakalanmış bir kişinin konutuna girebilmek için suçüstü hali veya gecikmesinde sakınca bulunması gerekir289.
d) Geceleyin herkesin girip çıkabileceği PVSK 7. maddesinde sayılan umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde, gece adli arama yapılabilir. Önleme aramaları, denetimler ve kontroller her zaman yapılabilir.e) Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya komşusu hazır bulundurulur.
Bir aramadan sonra yapılması gereken ilk ve en önemli işlem, yukarıda sayılan kurallara uygun olarak yapılan arama işlemini bir tutanakla tespit etmektir.
Usulüne uygun yapılan aramada;
a) Yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmakla birlikte, karar veya yazılı emirde konu edilmeyen,b) Yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek, bir delil elde edilirse; bu delil koruma altına alınır ve durum C. Başsavcılığına derhâl bildirilerek elkoyma işlemini gerçekleştirmek için C. Savcısından yeni bir yazılı emir istenir. C. Savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk âmirinin yazılı emriyle kolluk görevlileri elkoyma işlemini gerçekleştirebilir.
Elkoyma; sübut vasıtalarından olmak üzere faydalı görülen yahut müsadereye tabi eşyanın koruma altına alınmasıdır290. Böylece eşya üzerindeki zilyedin tasarruf yetkisi kaldırılıp koruma altına alınmaktadır. Elkonulması gereken eşyanın taşınmaz mal olması halinde bu husus tapu kaydına satılamaz, devredilemez şerhi verilerek yerine getirilir. Ceza yargılamasının amaçlarından birisi, kovuşturma sonunda eşyanın ya da kazancın suçtan elde edildiği kanaatine varılır ve eşyanın ya da kazancın müsaderesine karar verilirse bu kararın uygulanmasına olanak sağlamalıdır. Buda muhafaza atlana alınma ya da elkonulma suretiyle olmaktadır. Aksi halde eşyanın ya da kazancın kaçırılması söz konusu olabilir291.
Muhafaza altına alma; ilgili, delil olabilecek eşyayı istek üzerine kendiliğinden verirse şüphe sebebi olacak eşya, muhafaza altında tutulur. Elkoyma işleminin konusunu teşkil eden eşya elinde bulunduran kişi, istendiği takdirde bunu göstermek ve teslim etmek mecburiyetindedir292. Zora dayanmaması nedeniyle elkoymadan farklıdır. Eşya önce bulundurandan istenecek rızası ile teslim etmezse elkoyma işlemi gerçekleştirilecektir293.
Zoralım için basılmış eserin zor alımına karar verilecek nüshaların hepsine elkoymak gerekir. Bu şekilde elkoymaya toplatma denir294.
Hâkim kararı olmaksızın elkoyma işlemi, 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren 48 saat içinde açıklar; akdi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.
Bu tür aramada, aramanın amacı ve konusu dışında ele geçirilen ve haklarında tutuklama veya yakalama kararı bulunan kişiler, evrakıyla birlikte C. Başsavcılığına sevk edilir.
Hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin belge veya kâğıtlarını inceleme yetkisi, C. Savcısı ve hâkime aittir.
Kolluk, arama sırasında ele geçen belge veya kağıtlara, suçla ilgisi olup olmadığını tespit amacıyla, incelemeksizin bakabilir. Suçla ilgisi olabileceğinden şüphelendiği anda Kanunun öngördüğü şekilde incelenecek belge ve kâğıtları ambalajlayarak mühürler.
Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü de koyabilir veya imzasını atabilir. İleride mührün kaldırılmasına ve kâğıtların incelenmesine karar verildiğinde bu işlemin yapılmasında hazır bulunmak üzere, zilyedi veya temsilcisi ya da müdafii veya vekili çağrılır.
İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkin olmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir.
Elkonulan eşyanın sahibine iadesi, eşyaya eski statüsünün kazandırılması anlamına gelir. Eşya üzerinde üçüncü hak iddiaları varsa bu durumda eşya doğrudan ilgilisine verilmez. Bu uyuşmazlığın hukuk mahkemesinde çözüme bağlanmasından sonra hak sahibine verilmesi gerekir295.
Any 20. maddesinde Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması ana başlığı altında ve 21. maddesinde Konut Dokunulmazlığı ile ilgili hükümler arasında arama ile ilgili genel olarak anayasal kurallar yer almaktadır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça, yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, Any 20 maddede; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası ve Any 21. maddesinde de; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya elkonulamaz. Yetkili merciin kararı 24t saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren 48 saat içinde açıklar; aksi halde, elkoyma kendiliğinden kalkar.
Any 20 ve 21. maddeleri incelendiğinde arama ile ilgili genel olarak arama sebepleri ve aramaya kimlerin karar verebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, genel olarak arama sebepleri şunlardır: Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak arama yapılabilir.
Adli arama esas olarak CMK düzenlenmiş olup, suç iz ve delerli ile suçluların yakalanması amacıyla yapılan bir arama faaliyetidir.
CMK 117/1. maddesine göre şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. Madde de belirtilen diğer kişiler, şüpheli veya sanık olmayan, suça iştirak durumunda bulunmayan ve yataklık edenlerin dışında kalan kişilerdir. Başka bir anlatımla fail ile ilişkisi olmayan kişilerdir296.
CMK 120 madde de arama esnasında kimlerin hazır bulunması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre;
1) Aranacak yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir; kendisi bulunmazsa temsilcisi veya ayırt etme gücüne sahip hısımlarından biri veya kendisiyle birlikte oturmakta olan bir kişi veya komşusu hazır bulundurulur.2) CMK 117. maddenin 1. fıkrasında gösterilen hâllerde zilyet ve bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı hakkında bilgi verilir.3) Kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel olunamaz.
CMK 121. madde de arama sonunda verilecek belgelerin neler olduğu düzenlenmiştir Bu maddeye göre;
1) Aramanın sonunda hakkında arama işlemi uygulanan kimseye istemi üzerine aramanın CMK 116 ve CMK 117. maddelere göre yapıldığını ve CMK 116. maddede gösterilen durumda soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliğini belirten bir belge ve istemi üzerine elkonulan veya koruma altına alınan eşyanın listesini içeren bir defter ve eğer şüpheyi haklı kılan bir şey elde edilmemiş ise bunu belirten bir belge verilir.2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerde, hakkında arama işlemi uygulanan kimsenin, elkonulan eşyanın mülkiyetine ilişkin görüş ve iddialarına da yer verilir.3) Koruma altına alman veya elkonulan eşyanın tam bir defteri yapılır ve bu eşya resmî mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.
Askeri mahallerde yapılacak arama, askeri yetkililer tarafından gerçekleştirilecektir. Askeri mahal kavramı Anayasada da kullanılmıştır. CMK madde gerekçelerinde hangi askeri mahal olduğu belirtilmiştir. Buna göre 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 12. maddesinde tarif edilen kıta, taktik birlik, idari birlik, karargâh ve askeri kurumlar ile aynı kanun 51. maddesinde açıklanan kışla ve benzeri yerler bu nitelikleri bakımından askeri mahallerdir. Aynı kanun100. maddesinde askeri mahal olma durumları uygulamada tereddütlerin olabileceği düşünülen ordu evleri, askeri gazinolar ve kışla gazinolarının da askeri bina olup askeri mahal niteliğine haiz olduğu açıklanmıştır. Öte yandan 2692 sayılı Sahi Güvenlik Komutanlığı Kanunun 21. Maddesinin son fıkrasında Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı askeri mahaller açıklanmıştır297.
Aramaya maruz kalan kişinin aramaya rıza göstermesi durumunda hakim kararının alınmasına gerek yoktur ve rıza üzerine yapılan arama sonucu elde edilen deliller hukuka aykırı olmamaktadır. Hukuken geçerli bir arama rızası verildiği takdirde, polis arama kararı olmadan ve suç işlenmesi konusunda makul bir şüphe olmadan arama yetkisi kazanmaktadır. Burada önemli olan rızanın serbest iradeye dayanmasıdır. En önemli şart, kişinin sahip olduğu hakları bilmesi ve polisin arama isteğini ret edebileceğini bilmesidir298.
C. POLİSİN ADLİ YAKALAMA YETKİSİ
1. Yakalama Kavramı
Polisin yakalama yetkisinin temel dayanağı, Any 19. maddesi Kişi Hürriyeti ve Güvenliği kenar başlıklı olmakla beraber, PVSK 13. ve 17 maddeleri ile CMK 90–99 maddelerinde ve Yakalama, Gözaltına alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde düzenlenmiştir.
Yakalama, hakkında henüz tutuklama kararı bulunmaksızın suç işlediğişüphesi altında bulunan kişinin özgürlüğünün yazılı hukuktaki koşullarla kolluk ve vatandaşlar tarafından kısıtlanması sonucunu doğuran bir ceza muhakemesi işlemidir299.
Yakalama; Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasına denir300.
Yakalama, kişilerin özgürlüklerini kısıtlanması ile ortaya çıkar. Yakalamanın gerçekleşmesi için kişinin resmi kuruluşa, örneğin polis karakoluna götürülmesi zorunluluğu yoktur. Yakalama, kişi hürriyeti ve güvenliğine getirilen “hukuki bir istisna” olup, İHAD, 06.11.1980 tarihli (seri A, no.39, Guzzardi Davası) kararında yakalamanın hürriyeti sınırlayıcı fonksiyonunu vurgulamıştır301.
Yakalama, bir kimsenin denetim ve gözaltına alınarak hürriyetlerinin geçici olarak sınırlandırılmasıdır. Bir suç işlemek şüphesi altındaki kişinin yargılama makamı önüne götürülmek üzere özgürlüğünün sınırlandırılmasıdır302.
Any.19. maddesine göre Yakalama, hâkim kararı olmadan özgürlüğün kısıtlanması sonucunu doğuran en ağır koruma tedbiridir.
Yakalanan kimsenin nezaret altında bulundurulmasına gözaltına alma, gözetim altında tutma veya gözlem altına alma denir. Tutuklamaya göre tutukluluk ne ise, yakalamaya göre de gözaltına alma odur. Ondan ayrı bir tedbir olmayıp onun devamıdır303.
CMK göre yakalama ve gözaltına alma bir koruma tedbiri olarak değerlendirilmektedir.
2. Yakalama ve Yakalanan Kişi Hakkında Yapılacak İşlemler
CMK 90. maddeye göre;
1) Kişiye suçu işlerken rastlanması ve Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması hâllerinde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir.Özel kişiler faili yakalarken makul oranı aşan cebir kullanamaz, silah kul- lanamaz. Arama ve elkoyma işlemi de gerçekleştiremez304.2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; C. Savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.3) Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malûllük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.4) Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir.5) Birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya 2. fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında C. Savcısına hemen bilgi verile- rek, emri doğrultusunda işlem yapılır.Böylece kolluğun yakalamadan sonraki yetkileri ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu nedenledir ki gözaltı kararını da savcı verecektir. Kolluğun yakalama ve yakalama işlemi hakkındaki belgeleri düzenleme dışında bir işlevi kalmamış olmaktadır. O halde yakalamadan sonra ayrıca delil toplama yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda gerekiyorsa ayrıca arama ya da elkoyma kararı çıkartılmalıdır305.6) Yakalama emrine konu işlemin yerine getirilmesi nedeniyle yakalama emrinin çıkarılma amacının ortadan kalkması durumunda mahkeme, hâkim veya C. Savcısı tarafından yakalama emrinin derhâl iadesi istenir.
3. Yakalama, Gözaltına Alma ve Muhafaza Altına Alma Yetkisi
Yakalama, Gözaltına Alma ve Muhafaza Altına Alma Yönetmeliği 5. maddesine göre
Kolluk görevlileri;
a) Gecikmesinde sakınca bulunan ve C. Savcısına veya derhâl âmirlerine müracaat imkânı olmayan hâllerde; hakkında yakalama emri düzenlenmesi veya tutuklama kararı verilmesi gereken kişileri ya da suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan şüphelileri,b) Kolluk kuvvetinin kanun ve usul dairesinde verdiği emre itaatsizlik edenleri ve aldığı tedbirlere uymayanları,c) Görev yaparken mukavemette bulunan veya görevinden alıkoymak maksadıyla kolluk kuvvetine zorla karşı koyan ve yakalanmadıktan takdirde hareketlerine devam etmeleri ihtimali bulunan kişileri,d) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama emri, yakalama ve tutuklama kararı bulunanları ve ya kanunla istenilen bir mükellefiyeti yerine getirmedikleri için yakalanması gerekenleri,e) Uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri alan, satan, bulunduran veya kullananları,f) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanlarıveya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları,g) Halkın huzur ve sükûnunu bozanlardan, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenlerle, başkalarına saldırıya yeltenenleri ve kavga edenleri,h) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla belirtilen esaslara uygun olarak, alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu ve uyarıcı madde veya alkol tutkunu, serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri,ı) Haklarında mahkemece çocuk bakım ve yetiştirme yurtlarına veya benzeri resmî veya özel kurumlara yerleştirilmesine veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen çocukları,i) Usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren veya hakkında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınan kişileri, yakalayabilir.
Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
a) Kişiye suçu işlerken rastlanması,b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması ihtimalinin bulunması veya hemen kimliğini belirleme imkânının bulunmaması.
Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, beden veya akıl hastalığı, malûllük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hâllerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir.
Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suç hakkında CMK 90. maddesinin 3. fıkrasına göre şikâyetten önce şüpheli yakalanmış olursa şikâyete yetkili olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama bildirilir.
Kişilere yakalandıkları andan itibaren haklarının anlatılması veya öğretilmesine rağmen ikrar veya diğer bilgi verme halleri doğrudan ceza sorumluluğunu gerektirecektir306.
Kolluk kuvveti tarafından yapılan yakalama hâlinde işlem, yakalanan kişi ve uygulanan tedbirler derhâl C. Savcısına bildirilir. Yakalamadan ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin emirden, yakalananın bir yakınma veya belirlediği bir kişiye C. Savcısının emriyle gecikmeksizin haber verilir.
Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir307. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten bu Yönetmeliğe ekli “Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu” (EK-A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir.
Suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması ihtimalinin bulunması veya hemen kimliğini belirleme imkânının bulunmaması nedeniyle başkaları tarafından yakalanıp kolluk görevlilerine teslim edilen veya bu hâllerde kolluk görevlilerince yakalanan ya da haklarında tutuklama karan veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; C. Savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma imkânı bulunmaması sebebiyle kolluk görevlilerince yakalanan kişi ve olay hakkında C. Savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır. C. Savcısı tarafından verilen sözlü emir, en kısa zamanda yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilir; aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince alınmasına hazır edilir. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirir.
Yakalanan kişi, C. Savcısının emri ile serbest bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır.
Muhafaza altına alınmak amacıyla yakalanan kişiler hakkında da bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulandıktan sonra, yakalama sebebi, yakalamaya itiraz etme hakkı ve bu hakkı nasıl kullanılacağı derhâl bildirilir. Bu kişilerden ıslah veya tedavi kurumuna götürülmesi gerekenlerin ilgili kurumlarca teslim alınmalarısağlanır. Teslim alınmaması hâlinde, durum bir tutanakla tespit edilir ve tutanağın bir sureti mülkî amire gönderilir.
Bir suç işleyen veya işlediğinden şüphe edilen kişinin yakalanmasından itibaren hâkim önüne çıkarılıncaya kadar alıkonulmasına gözaltı denir. Hemen kelimesi derhal anlamında değildir. Deyimin somut olaydaki özelliklere göre değerlen- dirilmesi, gereksiz gecikmeye yer verilmemesi şeklinde anlaşılması doğrudur. AİHM vermiş olduğu 4 günlük süreyi azami süre olarak kabul etmiştir308.
4. Gözaltı Süresi, Salıverme ve Adlî Mercilere Sevk
CMK hükümlerine göre usulüne uygun olarak yakalanan kişi C. Savcısı tarafından bırakılması emredilmezse, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır.
Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilme için zorunlu süre 12 saatten fazla olamaz.
CMK 250/1. maddesinde yer alan suçlara bakmakla görevli olan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giriyorsa bu süre 48 saattir.
Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasında güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle C. Savcısı gözaltı süresini her defasında 1 günü geçmemek üzere, 3 gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. Gözaltı süresinin uzatılması emri, gözaltına almana derhâl tebliğ edilir. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden mahrum bırakılamaz.
CMK 250/1 maddesinde yer alan suçlara bakmakla görevli olan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlardan; Any. 120. maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında, aynı kanununun 91/1-3. maddesinde 4 gün olarak belirlenen süre, C. Savcısının talebi ve hâkim kararı ile 7 güne kadar uzatılabilir. Hâkim karar vermeden önce yakalanan ve gözaltına alınan kişiyi dinler.
CMK 250. maddesinde sayılan suçlar bakımından, geniş yetkili Ağır Ceza Mahkemesi veya başkanı C. savcısı mahkeme naibi veya istinabe olunan hakim kolluğa, soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheliyi, sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurma emri verebilir.(CMK md. 251/6) Bu emir kolluğa yakalama yetkisi verir309.
Yakalama, gözaltına alma işlemine veya gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin C. Savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafi veya kanunî temsilcisi, eşi ya da 1. veya 2. derecede kan hısımı hemen serbest bırakılmasını sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Yakalanan kişinin dilekçesi yetkili hâkime en seri şekilde ulaştırılır.
Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç 24 saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır, serbest bırakılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya mahkemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır.
Yakalanan kişi, gözaltına alınmasını gerektirecek bir nedenin tespit edilememesi veya yakalama sebebinin ortadan kalkması hâlinde C. Savcısının emri ile kolluk kuvvetince derhâl salıverilir.
Yakalanan kişi, hakkında ıslah veya tedavi tedbiri alınması gereken kişilerden ise ilgili kuruma teslim edilir.
Gözaltı süreleri azamî süreler olup, gözaltına alınan kişilerin işlemlerinin en kısa sürede bitirilmesi esastır.
Gözaltına alınanlar, işlemleri bitirildikten sonra gözaltı süresinin dolması beklenmeksizin kolluk kuvvetince ilgili C. Başsavcılığına derhâl sevk edilir.
Yakalama, gözaltına alma işlemine veya gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin C. Savcısının emrine karşı, hâkime yapılan başvuru üzerine verilen serbest bırakma kararı derhâl uygulanır.
Emanete alınan şahsî eşya ve para eksiksiz olarak ilgilisine teslim edilerek ve girişte tanzim edilen güvenlik araması tutanağına şerh düşülerek kendisine imzalatılır.
Sevk veya serbest bırakma işlemi ve sebebi, "Sevk/Serbest Bırakma Tutanağı"na bağlanır, bunun bir sureti gözaltından çıkarılan kişiye verilir.
Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine, gözaltına alınıp da serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve C. Savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.
Çocuklar bakımından yakalama ve ifade alma yetkileri aşağıdaki şekilde sınırlandırılmıştır:
a) Fiili işlediği zaman 12 yaşını doldurmamış olanlar ile 15 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler; Suç nedeni ile yakalanamaz ve hiçbir suretle suç tespitinde kullanılamaz.
Kimlik ve suç tespiti amacı ile yakalama yapılabilir. Kimlik tespitinden hemen sonra serbest bırakılır. Tespit edilen kimlik ve suç, mahkeme başkanı veya hâkimi tarafından tedbir kararı alınmasına esas olmak üzere derhâl C. Başsavcılığına bildirilir.
b) 12 yaşını doldurmuş, ancak 18 yaşını doldurmamış olanlar suç sebebi ile yakalanabilirler. Bu çocuklar, yakınları ile müdafilerine haber verilerek derhâl C. Başsavcılığına sevk edilirler; bunlarla ilgili soruşturma C. Başsavcısı veya görevlendireceği C. Savcısı tarafından bizzat yapılır ve aşağıdaki hükümlere göre yürütülür:
1) Çocuğun gözaltına alındığı ana-baba veya vasisine bildirilir.2) Kendi talebi olmasa bile müdafiden yararlandırılır, ana-baba veya vasisi müdafi seçebilir.3) Müdafi hazır bulundurulmak şartı ile şüpheli çocuğun ifadesi alınır.4) Kendisinin yararına aykırı olduğu saptanmadığı veya kanunî bir engel bulunmadığı durumlarda ana-babası veya vasisi ifade alınırken hazır bulunabilir.5) Yetişkinlerden ayrı yerlerde tutulur.6) Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda yazılı suçlar büyüklerle beraber işlendiği takdirde soruşturma evresinde çocuklarla ilgili evrak ayrılır, soruşturmaları ayrı yürütülür.7) Çocukların kimlikleri ve eylemleri mutlaka gizli tutulur.8) Suçun mağduru çocuksa, bunlara karşı işlenen suçüstü hâllerinde, kovuşturulması suçtan zarar gören kimsenin şikâyetine bağlı olan fiillerde şüphelinin yakalanması ve soruşturma yapılması için şikâyet şartı aranmaz.9) Çocuklarla ilgili işlemler mümkün olduğu ölçüde sivil kıyafetli görevliler tarafından yerine getirilir.10) Çocuklara kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak, zorunlu hâllerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlemler alınır.
Bu suç ile korunan hukuki değer kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir. Kişiler bir yerde kalma ve bir yere gitme konusunda tercihte bulunma serbestîsine sahiptirler. Söz konusu suç ilenmekle kişinin bir yerde kalma ve bir yere gitme hürriyeti ihlal edilmiştir310.
TCK’ da kamu grevlilerinin kişi hürriyetinden yoksun kılmaları kamu görevinin sağladığı nüfusu kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirmeleri durumu, suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir311.
D. POLİSİN İFADE ALMAK İÇİN DAVET VE İFADE ALMA YETKİSİ
1. İfade Alma Kavramı
Polis tarafından tanıkların, mağdurların, sanıkların ve şüpheli şahısların konuya uygun şekilde ifadelerinin alınması ve dokümantasyonun uygulanabilirliği, hazırlık soruşturmasının ana unsurlarını teşkil etmektedirler.
Polisin bu yetkisi, CMK 145–148. maddeleri, PVSK 15. ve 17. maddesinin ile Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. PVSK 15. maddesinde Polis; yaptığı tahkikat esnasında ifadelerine müracaatı lazım gelen kimseleri çağırır ve kendilerine lüzumlu olan şeyleri sorar hükmü yer almaktadır.
PVSK 17. maddesin de Kanun ve usul dairesinde verdiği emre itaatsizlik ve ittihaz eylediği tedbirlere riayetsizlik edenler; vazife yaparken polise mukavemette bulunan veya vazifesinden alıkoymak maksadı ile polise zorla karşı koyan ve yakalanmadıkları takdirde hareketlerinde devam etmeleri melhuz bulunana şahıslar karakola götürülüp haklarında tanzim olunacak evrakla beraber adliyeye verilirler diyerek ifade alınabilecek kişiler belirtilir.
Karakola davet etme bir kişinin ifadesine başvurmak veya başka bir amaçla karakola götürülmesi veya çağrılması demektir. İfade alma ise, şüphelinin kolluk görevlileri veya C. Savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesine denir.
Polisin ifade alması tanık dinleme veya şüphelinin sorguya çekilmesi olarak kabul edilmemektedir. Sorgu ile ifade alma arasında gözetildiği ileri sürülen bir ayırıma göre; sorguda dinlenen kişinin devlet adına faaliyette bulunan kişini tarafından kovuşturma konusu oluşturan fiil ve bununla ilgili, mahkeme açısından önemli sayılacak durumlar hakkında, bilgi sağlama faaliyeti söz konusu olmaktadır312.
Kolluk, bir suçun işlenip işlenmediğini öğrenebilmek, soruşturmaya başlayabilmek ve basit bir şüphe üzerine başlatmış olduğu soruşturmada kimin hangi muhakeme rolüne sahip olacağını belirleyebilmek için temasa geçtiği kişilere ön bilgi almaya yönelik bir takım sorular yöneltebilecektir. Kolluğun çeşitli kişilere soru sorması, olayın bir resmini oluşturmak istemesi durumunda henüz bir ifade alma işlemi başlamamıştır313.
Kolluğun ön bilgi alma faaliyetini şüpheli ortaya çıktığı andan itibaren kesmesi ve ifade alma faaliyetine başlaması gereklidir. Bu noktada ne zaman ön bilgi alma faaliyetinden ifade alma faaliyetine geçileceği büyük önem taşımaktadır. Çünkü ifadesi alınacak olan kişiye haklarının hatırlatılması gerekmektedir. Bu yüzde ön dinleme, somut şüphenin henüz hiçbir ilgiliye yönelmediği bir aşamada meşru olabilir. Şüpheli ortaya çıktıktan sonra, kolluğun ön bilgi edinme faaliyeti kapsamında kişileri dinlemesi mümkün değildir. Çünkü böyle bir dinleme teknik anlamda bir ifade alma olarak değerlendirilir ki buda hukuka aykırıdır314.
Bir olay ile ilgili olarak ifadesine başvurulabilecek kişiler de yasal olarak tanımlanmış kişilerdir. Polisin, herhangi bir olay ile ilgili olarak ifadesini alabileceği kişiler altı grupta toplanabilir. Bunlar:
a) Mağdurlar (suçtan zarar görenler),b) Müştekiler (şikâyetçiler),c) Muhbirler (suçu ihbar eden veya polise bildirenler),d) Tanıklar (olaya şahit olup hakkında bilgisi olanlar),
PVSK da yukarıda zikredilen maddeleri gereğince karakola davet edilecek ya da götürülebilecek kişiler üç grupta toplanabilir. Bunlar;
1) Yapılan soruşturma ile ilgili olarak ifadesine başvurulması gerekenler,
2) Görev esnasında polise mukavemet edenler ile görevini engelleyenler ve
3) Mahkemede hazır bulundurulması gerekenlerdir.
e) Sanıklar vef) Bilgisine başvurulması gereken diğer kişilerdir.
CMK 145. maddeye göre İfadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.
CMK 146 maddesinde Şüpheli veya Sanığın Zorla Getirilmesi ile ilgili hükümler belirtilmiştir. Bunlar;
1) Hakkında tutuklama kararı verilmesi veya yakalama emri düzenlenmesi için yeterli nedenler bulunan şüpheli veya sanığın zorla getirilmesine karar verilebilir.Zorla getirme kararı, usulüne uygun olarak davet edilen kişilerin her hangi geçerli bir mazeret göstermeksizin gelmemeleri halinde zorla getirilme yetkisini veren kararadır. Başka bir ifade ile zorla getirme kararı, gereğinde zor kullanmaya yetki veren bir karara olup; davetiye ile çağrılıp ta gelmeyen veya tutuklama kararı çıkarılması için yeterli nedenlerin varlığı halinde veya hakkında yetkili adli makamlarca çıkarılan ve kolluğa bu kimseleri zorla getirme yetkisi ve görevi veren emir niteliği taşır315.2) Zorla getirme kararı, şüpheli veya sanığın açıkça kim olduğunu, kendisiyle ilgili suçu, gerektiğinde eşkâlini ve zorla getirilmesi nedenlerini içerir.3) Zorla getirme kararının bir örneği şüpheli veya sanığa verilir.4) Zorla getirme kararı ile çağrılan şüpheli veya sanık derhâl, olanak bulunmadığında yol süresi hariç en geç 24 saat içinde çağıran hâkimin, mahkemenin veya zorla getirmeyi isteyen C. Savcısının önüne götürülür ve sorguya çekilir veya ifadesi alınır.5) Zorla getirme, bunun için haklı görülecek bir zamanda başlar ve hâkim, mahkeme veya zorla getirmeyi isteyen C. Savcısı tarafından, sorguya çekilmenin veya ifade almanın sonuna kadar devam eder.6) Zorla getirme kararının yerine getirilememesinin nedenleri, köy veya mahalle muhtarı ile kolluk görevlisinin birlikte imzalayacakları bir tutanakla saptanır.
2. Şüpheli ve Sanık Kavramı
CMK şüpheli ve sanık kavramlarını ceza muhakemesinin evrelerini esasa alarak tanımlamıştır. Buna göre şüpheli; soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi; sanık ise, kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder. Soruşturma kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi; kovuşturma ise iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade etmektedir(CMK md. 2/1-a,b). Bu tanımlara göre, suç şüphesinin öğrenilmesi ve yetkili mercilerce soruşturmaya başlanılmasından itibaren suç şüphesi altındaki kişi şüpheli sıfatını almakla ve bu sıfat iddianamenin mahkemece kabul edilmesi halinde sanık sıfatına dönüştürülmektedir. Sanık sıfatı ise iddianamenin mahkemece kabulü ile başlayıp CMK 223 maddesinde sayılan hükümlerden birinin verilip bu hüküm kesinleşmesi ise ilgili kişi artık hükümlü sıfatına almaktadır316.
3. İfade Almada Sorgu Usulü ve Sorguda Yasak Usuller
a. İfade Almada Sorgu Usulü
Ceza muhakemesinin en önemli süjesi şüpheli ve sanıktır. Zira olay hakkında doğrudan doğruya bilgisi olan şüpheli veya sanığın olaya ilişkin açıklamaları maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından en önemli beyan delilidir317.
Olayı en iyi bilen kişi şüpheli veya sanık olduğundan açıklamaları oldukça önemlidir. Kovuşturma evresinde sanığın doğru söyleyip söylemediğini takdir yetkisi hakime aittir. Sanığın sorgusu sırasındaki beyanı, delil olarak değerlendirilir. Sanığı sorguya çekme yetkisi ise hakime aittir. Soruşturma sırasında henüz sanık sıfatını almadan şüphelinin savcı veya kolluk tarafından dinlenmesi sorgu değil, ifade almadır318.(CMK md. 2/g-h)
CMK md.147 İfade ve Sorgunun Tarzı belirtilmiştir. Bunlar;
1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur319;
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, CMK 147/1- a maddesince kimliğine ilişkin sorulan doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür. Kimliği hakkında beyanda bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması Kabahatler Kanunun 40. maddesi uyarınca idari yaptırım gerekir. Bu durumda, şüpheli veya sanığın şahıs olarak kim olduğunun belirlenmesi bakımından CMK 81. maddesinde belirtilen “fiziki kimliğin tespiti” ile ilgili hükümlerden yaralanabilinir. Zira CMK 170/3-a bendine göre şüphelinin kimliğinin iddianamede yer alması gerekmektedir. Başkasına ait kimlik bilgilerini vermesi unsurlarının varlığı halinde TCK 268. maddesine uyan iftira suçunu özel işleniş biçimini oluşturur320.b) Kendisine yüklenen suç anlatılır. Hukukta bu hakka “haklarını ve suçlamayı öğrenme hakkı” denir. CMK 90/4, 147/1-b, 170/3-h, 176 ve 191/3-b maddeleri bu hakkı açıkça düzenlemiştir. Şüpheli yakalandığında, sebebi ve hakkında ki iddialar derhal bildirilecektir(Yön 6/4. md.)c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
AİHM kararları göz önünde bulundurularak ceza hukuku çerçevesinde avukat temini hakkında AİHM hassasiyetleri ne bakıldığında; Kişinin avukat ücretini ödeme gücünün olup olmadığı ve bunun belgelenmesi durumu hakimin takdirine bırakılmıştır. AİHM ücretsiz avukat tayinin teorik ve hayali değil, gerçek ve etkili olarak sağlanmasını aramaktadır321.
Müdafi Seçme Hakkı; şüphelinin ve sanığın hem soruşturmada ve hem de kovuşturmanın her safhasında bir veya birden fazla müdafiinin yardımından yaralanabilir, kanuni temsilcisi varsa, o da şüphelinin veya sanığın müdafiini seçebilir. Soruşturma evresinde, yani yetkili mercice suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evrede, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. Soruşturmanın ve kovuşturmanın evrelerinin her aşamasında müdafiin, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma ve sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engelleneme, kısıtlanamaz(CMK 149. md). Şüpheli ve sanık ile müdafiin yaptığı görüşmeleri başkalarının duyamayacağı ortamlarda yapmaları sağlanır(CMK 154 md)322.
d) Yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir. Susma Hakkı da dediğimiz bu hakkının şüpheli ve sanığa tanımasının ana nedeni, İnsanlık Onuruna Saygı İlkesidir. Sanığa ve şüpheliye susma hakkı veya ifade vermeme özgürlüğünün tanınmasının amacı, öncelikle şüpheli ve sanığın kendisine ve yakınlarını yükümlülük altına sokmadan yani suçlamadan korumadır. Sanığın mahkemenin yürüyüşüne, hızlandırmasına ve kendi mahkûmiyetine aktif olarak katkıda bulunma zorunluluğu yoktur. Susma hakkını tamamen kullanabileceği gibi kısmen yani bir kısım sorulara cevap vermeme şeklinde de kullanabilir. Sanığın susma hakkını kullanması suçluluğunun kanıtı sayılmaz. Ancak sanığın görünüş, boy, jest, mimik gibi halleri maddi ispat vasıtası olabilir. Susma hakkını kullanması şüpheli ve sanığa keşif ve muayeneye tabi olmama izni vermez323. Ancak susma hakkı isnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamayı kapsamaktadır. Sorguya davet edilen ve ancak susma hakkını kullanan sanığın sorgusu yapılmış sayılır 324.
AİHM, bir mahkûmiyetinde sadece ve asıl olarak sanığın susmasına dayandırılması halinde susmasından dolayı sanık aleyhinde sonuçlar çıkarmanın suçsuzluk karinesini ve kendini suçlamama hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir325. Bu hak, insan haklarının bir parçasıdır.
Sanığın susma hakkına sahip olması ve kendi mahkûmiyetine yardımcı olmama hakkının varlığı AİHM tarafından da açıklanmıştır326.
AİHM 25.2.1993 tarihli Funke/Fransa kararında, kaçakçılık suçundan kovuşturulan bir kişinin, gümrük mevzuatı uyarınca yetkililere suç kanıtı niteliğindeki bazı belgeleri teslim etme zorunluluğuna uymaması nedeniyle hapis cezasına çaptırılmasını, Sözleşmenin 6/1 maddesi hükmünün ihlali olduğu kararı vermiştir. Susma hakkı ve kendi mahkûmiyetine yardımcı olmama hakkı adil yargılanma ilkesi içerisinde kabul edilerek Sözleşme ile koruma altına alınmıştır. Görüldüğü üzere bu hak AİHS 3. maddesinde hem de 6. maddesinde koruma altındadır327.
CMK 147/1-e maddesi uyarınca, şüpheli ve sanığın ifadesini alan kolluk veya C. Savcısı, sorgusunu yapan hâkim, onun ne ile suçlandığını bildirdikten sonra, kendisine bu konuda açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğunu anlatacaktır. Şüpheli ve sanığın yüklenen suçu işlediği başkaca kanıtlarla ispat edilmediği sürece susma hakkını kullanması suçu kabul ettiği şeklinde anlaşılamaz ve sanığın susma aleyhine delil olarak kullanamaz328.
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır. Şüpheli ve sanığın savunma hakkı Any. 36/1 ve AİHS 6/3 maddeleri ile güvence altına alınmıştır.g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
CMK 147/1-h bendinde, ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanır hükmüne yer vermiştir. Ancak bunun için teknik alt yapının oluşturulması gerekmektedir. İfade ve sorgu işlemlerinin yetkisiz olarak kayda alınması (ses veya görüntü kaydı yapılması) TCK 286. maddesinde Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi veya kişilerin fiillerini suç olarak tanımlamıştı. Hâkim veya savcı tarafından uygun görülmesi durumunda, kayıt alma işleminin yapılmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Bu nedenle, madde metninde bu kayıt ve nakletme işlemlerinin “yetkisiz olarak” yapılmasının, söz konusu suçu oluşturacağı kabul edilmiştir. Bu suç tanımıyla korunmak istenen hukuksal yarar, adliyenin ve kişilik haklarının korunması ve adli yargılamanın sağlanmasıdır329.
ı) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır.
Bu tutanakta; İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih, ifade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği, ifade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri ile tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı ve imzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri yer alır.
İfade ya da sorgunun bir tutanakla saptanması gerekir. CMK 169/2. maddesinde her soruşturma işleminin tutanağa bağlanacağını belirtmiştir. Tutanaklar, yargılamanın vazgeçilmez parçası konumundadır. İfade ve sorgu işlemlerinin tutanakla saptanması işleminde daktilo, steno, bilgisayar gibi teknik olanaklardan yararlanılır. Bunun önemli bir yararı vardır. Bu şekilde kayıt altına alınan bir sorgu veya ifade hem şüpheli veya sanığa ileride iddialarını engelleyecek ve hem de buradaki ifadeleri ret etme olasılığı ortadan kalkacaktır 330.
b. İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller
CMK 148. maddesinde 5 fıkra halinde düzenlenmiştir. Aşağıda sırasıyla incelenecektir.
1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
Kötü davranma; şüpheli veya sanığa bedensel ve ruhsal acı çektirilmesidir. Amaç şüpheli veya sanığın serbest iradesini ve direnme gücünü kırmaktır331.
Kötü davranmaya örnek olarak şüpheli veya sanığın tekmelenmesi, itilip kakılması, saçının çekilmesi, tokat atılması gösterilebilir. Ancak kötü davranışların tek tek sayılması olanaklı olmayıp özgür iradeye etki yapan sözlü veya eylemsel olduğu kuşkusuzdur332.
İşkence, bir kimseye, kendisinden veya üçüncü bir kişiden bilgi veya bir itiraf sağlamak, kendisinin veya üçüncü bir kişinin işlediği veya işlediğinden kuşku duyulan bir eylemden ötürü onu cezalandırmak, kendisine veya üçüncü bir kişiye gözdağı vermek veya onları zorlamak amacıyla veya herhangi bir ayrımcılığa dayalı bir nedenle, bir resmi görevli veya resmi sıfatla davranan bir başkası tarafından veya onun kışkırtması veya açık veya zımni onayıyla, bilerek, maddi veya manevi ağır acıvermek veya eziyette bulunmaktır333. Örneğin kişiyi aşağılayıcı sözlere maruz bırakılması manevi işkence ve sürekli soğuk su altında tutulması da maddi işkence olarak kabul edilebilir334.
İlaç verme; ifadesi alınan ya da sorgulanan kişinin bedeni veya ruhi durumuna etki yapan ve serbest iradesini ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü maddedir335.
Aldatma; Hileli yöntemlerle kişinin iradesinin sakatlanmasıdır. Aldatma bilinçli bir yalanı ifade eder. Dolayısıyla şüpheli ya da sanığın yanılgısından yararlanılabilir. Yine bazı gerçeklerin saklanması da aldatma olarak kabul edilemez. Buna karşılık diğer şeriğin suçunu itiraf ettiği, şüpheliyi olay yerinde gördüğünü söyleyen bir tanığın bulunduğu gibi yalanlar aldatmadır. Ancak neyin aldatma olarak kabul edildiğini belirlemek çok kolay değildir. Yine susarsa en ağır ceza ile cezalandırılacağını söylenmesi de aldatma sayılmalıdır336.
Bunların yapılması veya dikkat edilmemesi sonucu suç oluşur. Kanun koyucu da TCK 94. maddesi işkenceyi 95. maddesi ise, netice sebebiyle ağırlaştırılmış işkence suçunu düzenlemiştir. TCK’ da, işkence suçunda sahiplere yer vermemiştir. İşkence suçu, özgü bir suç olup sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Kamu görevlisi olmayan bir kişinin işkence suçunun unsurlarını içeren davranışları gerçekleştirme ile 96. maddedeki eziyet suçu oluşur337.
AİHM, sözleşmenin 3. maddesindeki mutlak işkence yasağı kuralını, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi olarak adlandırılan, işkence ve diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde yer alan İşkence, bir kimseye, kendisinden veya üçüncü bir kişiden bilgi veya bir itiraf sağlamak, kendisinin veya üçüncü bir kişinin işlediği veya işlediğinden kuşku duyulan bir eylemden ötürü ona cezalandırmak, kendisine veya üçüncü bir kişiye gözdağı vermek veya onları zorlamak amacıyla veya herhangi bir ayrımcılığa dayalı bir nedenle, bir resmi görevli veya resmi sıfatla davranan bir başkası tarafından veya onun kışkırtması veya açık veya zımni onayıyla, bilerek, maddi veya manevi ağır acı vermek veya eziyet etmek tanımı göz önünde bulundurarak yorumlamaktadır338.
Yeni AİHM Sözleşme 3. maddesini uygularken bazı yeni ölçütlere başvurduğu da gözlenmektedir. Önemli bir yenilik, işkence kavramının içeriğini belirlemede Birleşmiş Milletler ve Diğer İnsanlık dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşmenin 1. maddesindeki işkence tanımının esas alınmaya başlamasıdır. Mahkeme, kimi yeni kararlarında bu tanımın unsurlarını dava konusu olaylara uygulamıştır. Bu yaklaşımın Mahkeme içtihadına getirdiği en önemli sonuç ise, itiraf ya da bilgi almak, cezalandırmak, gözdağı vermek ya da zorlamak amaçlarıyla, devlet görevlilerince kasti olarak işlenen bulunmaktır şeklindeki ve maddi ya da manevi ağır acı veren ya da eziyette bulunan muamelelerin işkence olarak kabul edilmesidir339.
İfade alma ve sorguda yasak usuller, CMK 148 maddesinde örnekseme yolu ile gösterilmiştir. Ancak, yasak usuller bu sayılardan ibaret değildir. Zira 148/1.fıkra “.... Bedensel veya ruhi müdahaleler yapılamaz.” İfadesiyle söz konusu düzenlemenin sayılanlarla sınırlı olmadığı belirtilmiştir. O halde, bu sayılanlar dışında kalmakla birlikte, şüpheli ve sanığın özgür iradesine tesir eden diğer yöntemlerde yasaktır. Şüpheli aç bırakılması, sustuğu sürece gözetim altında tutulacağının söylenmesi örnek olarak gösterilebilir340.
2)Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
Yasak usullerden biride kanuna aykırı bir yarar vaadinde bulunmaktır. Yararın kanuna aykırı olmasından maksat, vaat edilen hususun kanunen yasak veya vaatte bulunan tarafından yerine getirilmesinin hukuken mümkün olmamasıdır. Bir ifadenin verilmesinin veya ifadenin belirli bir içreciğinin karşılığı olarak menfaatlerin söz verilmesi halinde, kanuna aykırı menfaat vaadi söz konusu olur. Ancak daha az ceza verilmesini veya cezadan bağışıklığı öngören hususlarda şüpheli veya sanığın aydınlatılması ve bir itirafın cezayı azaltıcı sonuçlarına işaret edilmesinin bu kapsamda yasak ifade alma ve sorgu usulü sayılmaması gerekir. Örneğin pişmanlık yasasından yararlanma koşullarının hatırlatılması gibi341.
Buna karşılık sanığın suçunu itiraf etmesi halinde serbest bırakılacağı vaadi, sorguyu yapanın iktidarında olsun olmasın kanuna aykırıdır. Esasen sorguyu yapanın gerçekleştirme iktidarında olmadığı menfaat vaadinde bulunması, örneğin kolluk görevlisinin suçunu itiraf etmesi halinde tutukluğu kaldırma sözü vermesi, kanuna aykırı menfaat vaat etme kavramı kapsamında bir yasak sorgu sayılabileceği gibi, aynı zamanda aldatma teşkil eder ve dolayısıyla bu şekilde alınan ifadeler hukuka aykırı olur342.
3)Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
CMK148/3. fıkrası yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez şeklinde, mutlak bir değerlendirme yasağı getirmiştir. Bu değerlendirme yasağı, soruşturma ve kovuşturma makamları( kolluk, C.Savcısı, sulh hâkimi ve mahkeme) tarafından uygulanan veya sebebiyet verilen yasak yöntemlere dayanan tüm ifadeler için geçerlidir. Yasak sorgu yöntemleri insan haysiyetini ihlal ettiğimden yasa koyucu, rıza ile verilmiş olması halinde bile bu yöntemlerle alınan ifadelerin delil olarak değerlendirilemeyeceğini öngörmüştür. Çünkü insanlık omuru vazgeçilemez bir temel hak olduğundan, insan olarak şüpheli veya sanık, kendi onuruna saygı gösterilmemesi konusunda izin veremez 343.
Müdafi hazır bulunuyorsa kollukça onun varlığında alınan ifade hakim ve- ya mahkeme huzurunda şüpheli tarafından doğrulmansa, inkar edilse dahi hükme esas alınabilir344.
5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak C. Savcısı tarafından yapılabilir. Kanaatimizce yasa koyucu bu düzenleme ile şüpheliye savunma hakkı bakımından bir güvence getirilmiş, soruşturma evresinde ifade alma işleminin tümüyle kolluğun inisiyatifine bırakılmasının doğurabileceği sakıncaların önlenmesini amaçlamıştır345.
4. Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve Yetkileri
a.Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi
CMK 149. maddesin de 3 fıkra halinde düzenlenmiştir.
1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç, kovuşturma evresinde de sayısız avukat hazır bulunabilir.3) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.
Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Ve bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.
b. Müdafiin Görevlendirilmesi
Ceza muhakemesinde bir insan hakkı olan savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesi için müdafi gibi teknik hukuk bilgisi ile donatılmış bir yardımcıya ihtiyaç vardır. İddia, savunma ve yargılama faaliyetlerinden oluşan ceza muhakemesinde iddia makamını C. savcılığı, yargılama makamını da hâkimler temsil etmektedir. Her makamın temsilcileri de iyi hukuk bilgisine sahip kişilerden oluşmaktadır. Savunma makamının teknik hukuk bilgisinden mahrum kişiler tarafından temsil edilmesi doğru olmayıp, bu makamda aynı eğitimi almış avukatlar tara- fından temsil edilmektedir346.
CMK 150 maddesinde 3 fıkra halinde düzenlenmiştir.
1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.2) Şüpheli veya sanık 18 yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.3) Üst sının en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada 2. fıkra hükmü uygulanır.
CMK 150. madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir. Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.
CMK149–150. maddelerine göre seçilen veya görevlendirilen ve TCK 220 ve 314. maddelerinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir.
C. Savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hak- kında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir, itiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.
Bu düzenleme sanık için önemli bir teminattır. Zira uygulamada soruşturma aşamasında görevlendirilen müdafi değişik sebeplerle kovuşturma aşamasında görev almak istememekte bu da savunma hakkı için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bununla birlikte hükmün daha çok kovuşturma evresine yönelik olduğu söylenmeli ve fakat soruşturma evresinde benzer bir durumla karşılaşıldığında ne şekilde hareket edileceği konusunda yasada bir düzenleme bulunmamaktadır347.
Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez.
c. Müdafiin Dosyayı İnceleme Yetkisi
Müdafi yardımından yararlanma hakkının kapsamı içinde, dosyayı inceleme ve örnek alma (CMK md.153), mahkemede hazır bulunma, mahkemede soru sorma, çapraz sorguya katılma, sanığı temsil ve nihayet denetim muhakemesine başvurma yetkilerinin girdiği söylenebilir348.
CMK 153 maddesinde müdafiinin dosya incelemesi hakkı düzenlenmiştir. Buna göre;
Müdafi, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
Eğer inceleme veya belgelerden örnek alma, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, C. Savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.
Soruşturmanın amacı maddi gerçeğin belirlenmesi, suç işleyen kişinin cezalandırılması ve suç işlenmesi ile bozulan toplumsal barışın yeniden tesisidir. Bu amacın tehlikeye düşmesi ise dosyadaki bilgi ve belgeleri öğrenen şüphelilerin yargımercilerini yanıltmaları, delil elde edilmesini önlemeleri, delilleri gizleme ve ya da değiştirme yoluna başvurmaları gibi hallerdir. Bu nedenle soruşturma aşamasına mahsus olmak üzere müdafi bazı hallerde dosyayı inceleme ve belge alma hakkı bulunmamakla ya da sınırlı olarak kullanılabilmektedir349.
Özellikle bazı tedbirlerden şüphelinin haberdar olması bu tedbirin sonuçsuz kalmasına neden olacaktır. Örneğin iletişimin dinlenmesine karar verilen şüphelinin bu karardan haberdar olmaması gerekir. Yine teknik araçlarla izleme ve gizli görevli atanması hallerinde hakkında tedbir uygulanan kişilerin bilmemesi gerekir. Öğrenmeleri halinde davranış ve konuşmalarını buna göre ayarlayacaklar ve belge alma hakkı bulunmamakla ya da sınırlı olarak kullanılabilmektedir350.
Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.
Sanığın kanunî temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir. Sanığın eşi hakkında da tebligat yapılmaksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.
CMK 156 maddesinde müdafiin görevlendirilmesinde usul düzenlenmiştir. CMK 150. madde de yazılı olan hâllerde, müdafi; İfade İçin Çağırma (Davet Etme) ve İfade Alma Yetkisi Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine, Kovuşturma evresinde de mahkemenin istemi üzerine, Baro tarafından görevlendirilir.
Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir. Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan mü- dafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.
5. Temel Hak ve Hürriyetler Çerçevesinde İfade Alma
Sanıkların ve tanıkların ifadeleri esas itibariyle resmi bir mekânda gerçekleştirilmelidir. Uygun tedbirler alınarak, rahatsızlıklar önlenmelidir.
Bayanların ifadesi alınırken, şayet ifadeyi alan memur bir bayan değilse, ifade alma işlemi mutlaka iki memur tarafından gerçekleştirilmelidir.
İfadesi alınacak şahsın, sanık statüsünde orada bulunması, ifade alınma işleminden önce kendisine hak ve görevlerinin anlatılmasını gerektirmektedir.
Şayet sanık kendisine hak ve görevlerinin anlatılmasından sonra, ifade vermek istemediğini açıklıyorsa ve vermemeye direnirse, ifadeyi alan memur kendisine ifade alma işleminin hedefini, konunun tüm suçlayıcı ve tüm suçu hafifletici açıklamaların su yüzüne çıkarılması olduğunu ileri sürerek, açıklayabilir
Sanık, gerçeğe uygun ifade vermek yükümlülüğünü taşımaz. Ama yalan söyleme hakkı da yoktur. Bu nedenle sanığı doğru söylemesine ilişkin uyarmak meşrudur. Şayet doğruyu söylemezse veya çelişkilere sürüklenirse, kendisinin itiraf ettiği takdirde ceza indiriminden faydalanabileceğine dair dikkati çekilebilir.
Hazırlık tahkikatı yazılı bir uygulamadır. Bütün deliller, ilgili gözlemler ve alınan ifadeler dosyalandırılmalıdır.
Kayıtların hazırlanmasından sonra ifadesi alınan kişiye yazılanları okumak veya ona okumasını isteyip istemediği sorulur. Her halükarda ifadesi alınan kişiye orijinal metin okuyabilmesi için verilir.
Yazılanların okunması ve bu esnada ifadesi alınan kişiye gerekli düzeltmeleri ve değişiklikleri şahsen el yazısı ile yapmasını talep etmek önemli ve esaslı bir kontrol aracıdır. İfadesi alınan kişi istediği değişiklikleri şahsen el yazısı ile yazmalı veya şayet uzun cümleler olacak ise ayrı bir kâğıda yazmalıdır. Her düzeltme paraflanmalıdır (ifadesi alınanın imzası).
Tanık dava sırasında bir delil niteliğindedir ve yaşadığı veya algıladığı gerçekler üzerine ifade vermesi gerekmektedir. Tanık olmak için tek ön koşul soru sorulan kişi olarak gerçeği bulmaya yönelik yardımcı olması ve karşı tarafa kendini ifade edebilmesidir.
Tanıkların polise gelme ve ifade verme yükümlülükleri yoktur. Mecbur oldukları tek şey, kimlik bilgilerini bildirmektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kişilerin akrabalarını suçlayabilecek ifadeleri vermelerinin gerekmemesi ve yasalara göre de verme yükümlülüklerinin olmamasıdır.
Bu durumlarda da tanıkların (mağdur aynı zamanda tanık olacaktır) ifadesinin alınmasının kuralları geçerlidir. Özellikle bu kişilerin duygularına dikkat edilmelidir Müdafiin ceza muhakemesi usulü açısından müvekkili ile ilişkisinin hukuksal boyutunun bir başka yönü de hukuksal olarak müvekkil – vekil ilişkisinin doğmuş olduğu zamandan itibaren tebligatların şüpheli müvekkilin kendisine ve vekili yani avukata yapılması kabul edilmektedir351.
Bu durumda, kanun hazırlık soruşturmasında vekâletname aramadığına ve bununla birlikte müdafi ile şüpheli arasındaki vekâletnamesiz yetkilendirmeyi de yeterli gördüğüne göre, poliste yapılan işlemlerde şüpheliye yapılacak tebligatın müdafiine de yapılması kanaatimizce doğru olanıdır352.
SONUÇ
Toplumumuzun en önemli gereksinimlerinin başında Güvenlik gelmektedir. Bu nedenle yaşamın her alanında Polise ihtiyaç duyulmaktadır. Türk Polisi, Devletimizin ve Milletimizin bölünmez bütünlüğü ile vatandaşın can, mal ve namusunu korumayı kendisine vazife edinmiş, Anayasa ve yasalardan aldığı yetkiler ile halkın desteği ve sevgisini de yanına alarak, onu en iyi ve en doğru şekilde kullanarak görevini başarı ile yerine getirmeye çalışmaktadır. Polisi daha da ileriye götürmek, verimliliği artırmak, hizmet kalitesini en üst düzeye çıkarmak, başarıyı ve mücadeleyi sürekli kılmak ve gelişen suç çeşitleri ile mücadelede devamlılığını sağlamak için başarıların artarak devam mecburiyeti vardır.
Kamu kuruluşlarının tümünün kuruluş amacında halka hizmet yatar. Bir kamu kurumu olan Emniyet Teşkilatının da genel amacı, kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getirerek, halkın güven, huzur ve mutluluğu noktasında halka hizmet etmektir. Kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler çalışmalarında olduğu gibi polis-halk ilişkilerinde de kazanç amacı düşünülmez.
Polisin, toplumun desteğini ve yardımını alması için halka verdiği hizmetin kalitesini artırmasını ve bunu yaparken de toplumla uyumlu ilişkiler geliştirmesi gerekmektedir. Bu yüzden Emniyet teşkilatının kendini her türlü toplum kesimine tanıtmaya ve onlarla iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Pilot illerde uygulanan Toplum Destekli Polisliğin de amacı budur ve de her ilde kurularak Avrupa’daki gibi yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanamayan her polis, yapacağı bireysel hatalarla polis teşkilatına itibarını kaybettirecektir. Kamuoyu bireysel hataları emniyet teşkilatının geneline mal edebilmektedir. Bu nedenle polis eğitimlerinde her polise aynı davranışı kazandırma zorunluluğu vardır. Polis eğitimlerinin ihtiyaca uygun hale getirilmesi için eğitim uzmanlarından yararlanılması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Çağımız uzmanlık çağıdır ve herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Bunun için polis eğitim programlarının hazırlanmasından, kalitesinin ölçülmesine kadar olan süreçte uzman görüşlerinden yararlanılmasına ihtiyaç vardır. Emniyet teşkilatının başarılı hizmetler üretebilmesi, personelin nitelikli eğitim programlarından yetişmiş olmaları ile doğru orantılı olacaktır. Bu durumun gerçekleşmesinde, eğitimlere süreklilik kazandırılmasının önemli katkıları olacaktır.
Bu bağlamda, Polis eğitimine önem veren İçişleri Bakanlığı Polis Okullarını iki yıla çıkartarak Polis Meslek Yüksek Okuluna dönüştürmüştür. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Anadolu Üniversitesi arasında protokol yapılarak, ön lisans programı ile daha önceden lise mezunu olan polislerimiz yüksek okul mezunu yapılarak personelin birinci dereceye kadar yükselmesi sağlanıp, hem çalışırken hem de emekli olduktan sonra ücretlerinde iyileştirmeler sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu yüzden Emniyet Teşkilatı, bütçe, personel ve teknoloji yönünden sürekli desteklenerek güçlendirilip; personelin mali ve sosyal haklarında görevleri ile orantılı iyileştirmeler İçişleri Bakanlığınca temel hedefleri arasında olması gerekmektedir. Çünkü polisin en önemli sorunları çalışma koşulları ve maaş durumlarıdır. Özellikle ek görevle ilgili sıkıntı hat safhadadır. Çünkü yoğun ve stresli ve riskli görev yapan polis bir de bunun üzerine ek göreve gidince sosyal yönünü geliştirme veya yeterli dinlene bilme olanağı bulamamakta ve ailesine yeterli vakit ayıramamaktadır. Bundan dolayı polisin üzerindeki fazla yükü kaldırmak için 5188 Sayılı Özel Güvenlik Görevlilerine Dair Kanunu işletilmeye ve alanını genişletmeye gerek vardır. Bu kanun sayesinde istihdamda artacak ve birçok kişiye yeni iş imkânları doğacaktır.
Günümüzde insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlük kavramları sık gündeme gelmekte ve medyada boy göstermektedir. Böyle bir ortamda polisin çalışmalarında başarılı olabilmesi için, özellikle teknolojik imkânlardan en üst seviyede yararlanması ve halk ile etkili bir iletişim kurması gerekmektedir. Polis ne kadar teknik imkânlarla donatılırsa donatılsın, halkın işbirliği olmadan yürüttüğü faaliyetlerde başarı yakalaması mümkün değildir. Polisin suç sonrası görevinden ziyade, suç öncesi önleyici görevi daha önemlidir ve bu görevde halkla ilişkilerin rolü çok fazladır.
Etkili bir polis hizmetinin birincil hedefi suçun önlenmesi, ikincil hedefi ise, eğer suç işlenmiş ise suçlunun yakalanması ve cezalandırılmasıdır. Halkın huzurunun sağlanması, can ve malının korunması, suçun olmaması, polisin başarısını gösterir. Ancak, bu amaçların gerçekleşmesi sanıldığı gibi kolay olmamaktadır.
Kamu düzeni koruma ve devamını sağlama görevi polise çok geniş sorumluluklar yüklemektedir. Polis, gerek kamu düzenin sağlanması, gerekse bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması gibi çok önemli bir hizmeti sunmaktadır. Bu gö- revler topluma kesintisiz olarak sunulmak zorundadır.
Polis, bütün faaliyetlerinde hukuka saygılı davranmalı ve hukuk dışına çıkmamalı ve bu konuda gereken tüm önlemleri alıp uygulayabilmelidir. Polis, kesinlikle hissi davranmamalı kin, hırs ve intikama dayalı girişimlere izin vermemeli ve arka çıkmamalıdır.
Polisin önceliği, demokrasi ve insan hakları olmalı, hizmet eylem planlarıbunların daha iyi işlemesine ve kullanmasına imkân verecek şekilde düzenlenmelidir. Demokrasiyi ve onun doğal bir sonucu olan insanın temel hak ve özgürlüklerini göz ardı ederek bunları görmezlikten gelmek suretiyle suçlara ve suçlulara yönelmek kabul edilemez.
Demokratik hukuk devletinde kamu düzeni, devletin keyfi tasarruflarına değil, insan haklarından yola çıkan bir hukuk anlayışına sahiptir. Demokratik hukuk devletinde; kamu otoritesinin vatandaşa uyguladığı kurallara bütün kurumları ve çalışanlarıyla beraber öncelikle kendisinin uyması, vatandaşlar arasında ideolojik ayrım yapmaması söz konusudur. Polis tedbir alırken kişilerin anayasa teminatı altında bulunan haklarını, yasa uygun olarak sınırlandırabilir.
Kolluğun önleme yetkisinin amacı ileriye yöneliktir. Polisin önleme görevi; hükümet emirlerine, hukuk normlarına ve kamu düzenine uygun olmayan hareketle- rin işlenmesinden önce önünü almak şeklinde tanımlanmıştır. Önleme görevi suç işleninceye kadar olan safhalardan oluşur. Polisin önleme görevlerinin bir kısmı doğ- rudan doğruya konusu suç teşkil eden fiil ve hareketlere karşı tedbirlerden oluşurken, diğer kısmı ise, konusu suç teşkil etmediği halde, kamu düzenini ve asayişi temine yönelik tedbirlerdir. Bu görevler sürekli olabildikleri gibi, belli zamanlarda ifa edilen görevler de olabilirler.
Suç işlendikten sonra Polisin adli görevi başlar. Aynı polis memuru suç işlenmeden önce önleme göreviyle hareket ettiği halde, suç işlendikten sonra yaptığı işlemlerde adli polis sıfatıyla hareket eder. Adli Polis, acele hallerde işin aydınlatılması, suçluların aranması ile görevli olup, acele hallerde kendiliğinden, yani savcı tarafından görevlendirilmeden harekete geçebilir. Suç ile ilgili araştırmalar savcı adına yapılır.
Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça elkoymak, önlemek, şüpheli şahıs ve suç delillerini tespit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir. Birde bir suça müdahale eden polise karşı işlenen suçlar görevli memura karşı işlenmiş, müdahalede bulunan polisin işlediği suçlar ise görevli memurun işlediği suç sayılır.
Polis sadece tehlikeyi önlemek bakımından yeterli olan tedbirleri alabilir. Başka bir ifade ile kamu düzeninin korunması için yeterli olan tedbirler açısından yetkilidir. Zor kullanmadan amaca ulaşmak mümkünse, daha hafif tedbirlerin uygulanması gerekir.
Türkiye, taraf olduğu milletlerarası sözleşmeler konusunda taahhüt altına girmiştir.
Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme, 10 Şubat 1984 tarihli İşken- ceye ve Diğer Zalimane, Gayri insanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile 26 Kasım 1987 tarihli İşkencenin ve Gayri insanî ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesini onaylamıştır.
Bu milletlerarası yükümlülüklere paralel olarak Anayasada da bu sözleşmelerdeki hak ve özgürlüklere paralel düzenlemeler yaparak, Türk Ceza Kanunun da bu özgürlük ve hakların anayasada güvence altına alınması doğrultusunda ihlal edilmesini engellemek ve ihlal edenlerle ilgili ceza öngörerek kendi içinde içselleştirmiştir.
Kolluk görevlileri kendilerine yetki veren yasalar çerçevesinde, görevlerinin gereği olarak bazı koşullar oluştuğunda kişilere karşı zor kullanabilirler. Kolluk görevlileri hem adli hem de idari görevleri sırasında zor kullanma yaptığında, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde Türk Ceza Kanunu uyarınca suç işlemiş sayılırlar.
Türk Ceza Kanunu, kamu görevlileriyle ilgili suçlar konusunda bazı suçları sadece Kamu görevlilerinin işleyebileceği suçlar arasında sayarken, bazı suçları da, kamu görevlisi olsun veya olmasın, herkes tarafından işlenmesi mümkün olmasına karşın, kamu görevlilerince işlenmesi halinde, suçun nitelikli hale dönüşeceğini öngörmüştür. Bunun yanında, kamu görevlilerince işlenen bazı suçlarda, suçun işleniş biçimi de, suçun nitelikli hali olarak kabulü sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yasa bu hallerde, nitelikli hal kavramını kabul ederek, suç için öngörülen cezanın ağırlaştırılmasını öngörmüştür. Bu yüzden Hizmet İçi Eğitimler de Hukuk bilgisinin artırıl- ması ve devamlılığının sağlanması ve Hukuk Fakültelerinden olmadığı yerlerde de Adliyeden yeterli derecede yararlanılması gerekmektedir.
DİPNOTLAR
1 ŞAFAK, Ali, Ceza Muhakemeleri Usulü ve Polis, Liberte Yay., Ankara, 1989, s.72.
2 ŞAFAK, Ali, Hukuk ve Emniyet Terimleri Sözlüğü, Rehber Yayıncılık, Ankara, 1992, s.659.
3 DÜNDAR, A. Nihat, Açıklamalı-İçtihatlı-Örnek Uygulamalı Emniyet Teşkilatı ve Hizmetleri, Yiğit Ofset, Ankara, 1988, s.1.
4 GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Yönetim Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara, 1989, s.185.
5 SÖNMEZ, Nevzat, Emniyet Teşkilatı Polis Meslek Hukuku, Ankara, EGM Yayınları, 2005, s.2.
6 ONAR, Sıdık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları(Cilt III), İstanbul,1996, s.1476.
7 TARAKÇIOGLU, İhsan, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi 2002–2003 Eğitim-Öğretim Dönemi Açılış Töreni, İlk Ders, 07.10.2002.
8 DERDİMAN, Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Arı Ofset Matbaacılık, Tokat, 1997, s.5.
9 AYDIN, A. Hamdi, Polis Meslek Hukuku, Ankara, 1996, s.5.
10 AYDIN, s.5–6
11 SÖNMEZ, s.3.
12 2559 Sayılı PVSK md 1.
13 Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Polis Dergisi, Yıl 4, S. 15, Ankara, 2003, s. 10.
14 Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı, Polis Okulları Ders Kitapları, 1.Ankara, 1997, s.302.
15 FINDIKLI, Remzi, , Güvenlik Hizmetlerinin Etkinliği Açısından Polis-Halk İlişkilerinin Anlam ve Önemi, 1. Polis-Halk İşbirliği Sempozyumu, Dizi 1, Ankara,1995, s. 278.
16 FINDIKLI, s. 280.
17 DAĞLI, Nihat - AKTÜRK, Beyhan, Hükümetler ve Programları - 1, TBMM Yay., Ankara,1988, s. 64.
18 FINDIKLI, s. 281.
19 YAŞAR, Yılmaz, Açıklamalı Polis Meslek Hukuku, Başkent Klişe Matbaacılık, Ankara, 1997, s. 45.
20 YAŞAR, s. 45.
21 YAŞAR, s. 45–46.
22 YAŞAR, s. 46–47.
23 YAŞAR, s. 47.
24 YAŞAR, s. 48.
25 YAŞAR, s. 54.
26 YAŞAR, s. 55.
27 YAŞAR, s. 21.
28 TDK Sözlüğü
29 KAVGACI, Halil İbrahim, Demokratik Polislik, Temel Yaklaşımlar, Maset Matbaacılık, Ankara, 1997, s. 6.
30 AYDIN, s. 1.
31 GÜLER, Ahmet İlhan, Kolluk Teşkilatında Görev ve Yetki (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), İstanbul, 1992, s.1.
32 SÖNMEZ, s.6.
33 KAVGACI, s.1.
34 CERRAH, İbrahim, Güvenlik Hizmetlerinde Profesyonellik ve Meslek Etiği, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM, Ankara, 2000, s.127.
35 YILMAZ, Ejder, Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yay., Ankara, 2005, s. 274.
36 KIRATLI, Metin, Koruyucu İdari Hizmetler, TODAİE Yay. 135, Ankara, 1973, s. 40.
37 TEZSEVER, Serhat, Polisin Yetkileri, İstanbul,1992, s. 2.
38 Polis Vazife ve Selahiyetleri Tüzüğü Madde 24.
39 YAYLA, Yıldızhan, İdare Hukuku, Filiz Kit., Ankara, 1985, s. 11–12.
40 KUYAKSİL, Ali, 155.Yılda Polis Teşkilatının Tarihçesi, Kolluk Kavramı ve Günümüzde Emniyet Teşkilatı, Polis Dergisi, 155.Yıl Özel Sayısı, Ocak-Şubat-Mart 2000,Yıl 6, S. 22, s.3.
41 DÜNDAR, Nihat, Osmanlı Yönetiminde 78, Cumhuriyet Döneminde 70 Yılı Geride Bırakan Bir Polis Teşkilatı, Türk İdare Dergisi, Yıl 55, S. 401,1993, s. 213–215.
42 ALYOT, Halim, Türkiye de Zabıta Tarihi Gelişimi ve Bugünkü Durumu, Ankara, Kanaat Bas.,1947, s.11.
43 TOKGÖZ, Mehmet, Polis Meslek Mevzuatı Ders Notu, Polis Akademisi, Ankara, 1990, s, 2.
44 YAŞAR, s. 2.
45 TOKGÖZ, s. 2–8.
46 YILMAZ, s. 5.
47 DÜNDAR, s. 217.
48 DÜNDAR, s. 217.
49 TOKGÖZ, s. 3.
50 BİRİNCİ, Ali, Türk Emniyet Teşkilatındaki İlkler, Polis Bilim Dergisi, Cl.1, Ankara,1999,s.3.
51 UNAT, F.Reşit, Hicri Tarihleri Miladi Takvime Çevirme Kılavuzu, Ankara, 1998,s. 86–87.
52 DÜNDAR, s. 222.
53 YAŞAR, s. 9.
54 DÜNDAR, s. 222.
55 DÜNDAR, s. 9.
56 DÜNDAR, s. 223.
57 YAŞAR, s. 10–11.
58 DÜNDAR, s. 225.
59 YAŞAR, s. 12.
60 DÜNDAR, s. 226.
61 DÜNDAR, s. 233–234.
62 DÜNDAR, s. 244–305.
63 YAŞAR, s.15–19.
64 ŞAFAK, Ceza Muhakemesi Usulü ve Polis, s. 72.
65 DÜNDAR, s. 1.
66 SEÇKİN, Aytekin, Çevik Kuvvet Rehberi, Eksen-Basın Yay., İstanbul, 1997, s. 36.
67 3152 Sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, md 29. Kanunlar Külliyatı, Cilt 5, s. 6588.
68 DÜNDAR, s. 136.
69 KIRATLI, s. 27.
70 Polis Yüksek Öğretim Kanunu, md 10.
71 Polis Meslek Yüksek Okulları Giriş Yönetmeliği, 24508 sayılı Resmi Gazete, 2001.
72 SAKAL, Emin, Öğreten EM Formasyon Eğitim Programı, E.G.M. Bas., Ankara, 2002, s. 3.
73 AYTAÇ, Önder-BİLİR, İhsan, Polis Eğitimi Dergisi, 155.Yıl Özel Sayısı, S. 22, EGM, Ankara, 2000 s. 320.
74 Emniyet Genel Müdürlüğü Çalışmaları, E.G.M. Basımevi, Ankara,1990, s. 82.
75 Polis Yüksek Öğretim Kanunu, s. 7943.
76 DÜNDAR, s. 197.
77 VURAL, Mehmet Zeki, Polisin Görev ve Yetkileri, İstanbul, 1970, s.9.
78 TEZSEVER, , s.4.
79 DURAN, Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul, 1982, s.243.
80 YENİSEY, Feridun, Polis Meslek Mevzuatı, Ankara,1996, s.61.
81 KUNTER, Nurullah, Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2006, s.611– 612.
82 DERDİMAN, Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Nobel Yay.,Ankara,1995, s.71.
83 EREM, Faruk, Ceza Usulü Hukuku, AHFY, Ankara 1978, s.465.
84 GÖZLER, Kemal, İdare Hukuku, Ekin Kitapevi Yay., Cl. II, Bursa, 2003, s.511.
85 MILL, John Stuart, Hürriyet Üstüne (Çev:M. O. Dostel, Sadeleştiren: Ö. Çaha), İst.2003, s.172.
86 SOKULLU AKINCI, Füsun, Polis Toplumsal Bir Kurum Olarak Gelişmesi Polis Alt-Kültürü veİnsan Hakları, İstanbul, 1990, s.100–103.
87 GELERİ, Aytekin, Önleyici Polis, Seçkin Yayınları, Ankara, 2003, s.46.
88 GÜLCÜ, Tarık Ziyad, Suçun Önlenmesinde Polisin Rolü, EGM Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, EGM Basımevi, Ankara, 2006, s. 21. (Çev.)
89 KUTKAN, Mahmut-KOÇ, Cihan, İdare Hukuku ve İdari Kanunlar, Jandarma Subay Temel Kursu, Jandarma Okullar Kotanlığı, Ankara,1999, s.72.
90 KUTKAN-KOÇ, s.72.
91 GÜNDOĞAN, Kadir-KOÇ, Cihan-ÖZBUDAK, Coşkun, Kolluğun Önleyici ve Adli Görevleri, Kartal Yayınevi, Ankara, 2007, s.46.
92 SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Genişletilmiş II. Baskı, Ankara, Eylül 1997, s.614–615.
93 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s.47.
94 Danıştay D.D. Genel Kurul, 1948 /108 sayılı içtihadı(KUTKAN-KOÇ, İdare Hukuku ve İdari Kanunlar, s.73.)
95 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s.48.
96 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, .49.
97 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s.56.
98 VURAL, s. 9.
99 KARATEPE, Şükrü, İdarenin Hukuku, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1988, s. 44.
100 DURAN, s. 347.
101 TEZSEVER, s.5.
102 VURAL, s. 10.
103 SÖNMEZ, Nevzat, Polisin Görev ve Yetkileri, EGM Yayınları, Ankara, 2005, s.2.
104 GÖZÜBÜYÜK, s. 277.
105 GÖZÜBÜYÜK, s. 278.
106 SÖNMEZ, s. 2.
107 GÖZÜBÜYÜK, s. 203.
108 SÖNMEZ, s. 2.
109 OYTAN, Muammer, Türkiye’de İdari Yargı Denetimin Sınırları, TİD, Ankara,1985, s.37.
110 TEZSEVER, s.7.
111 TEZSEVER, s.7.
112 TEZSEVER, s.7.
113 GÖZÜBÜYÜK, s.278.
114 GÖZÜBÜYÜK, s 80.
115 GÖZÜBÜYÜK, s. 80.
116 CRAWSHAW, Ralph, İnsan Hakları ve Polis-Uygulamaya Yönelik Öğretim İçin Kitap, Strazburg, Avrupa Konseyi, 1988, s.12–13.
117 GÖLCÜKLÜ, Feyyaz –GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Turhan Yay., Ankara, 2002, s.3.
118 YALMAN, Süleyman, Hukuka Giriş, Sayram Yayınları, Konya, 2005, s.110.
119 EGM Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı, İnsan Hakları Eğiticiler İçin Kılavuz, Baş- kent Kılışe Matbaacılık, Ankara, 2007, s.3.
120 SÖNMEZ, s. 9.
121 ERDOĞAN, Mustafa, Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001, s. 150.
122 DAĞI, İhsan, İnsan Hakları Üzerine Bazı Düşünceler Öneriler, Siyasal/Kültürel Bir Bakış, Hukukun Üstünlüğü, Demokrasi, İnsan Hakları; Sivil Toplum Örgütleriyle Düzenlenen Çalışma Toplantısı, Ankara Başbakanlık Basımevi,1999, s.196–2001.
123 COŞKUN, A. Vahap, İnsan Hakları ve Kültürel Rölatvizim, http://www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/ihvr.htm,Erş.Tar:04.12.2006.
124 KABAOĞLU, İbrahim, Özgürlükler Hukuku, AFA Yay., İstanbul, 1994, s. 70.
125 KABAOĞLU, s. 59.
126 AKILLIOĞLU, Tekin, Genel Olarak İnsan Hakları, İnsan Hakları Uygulamaları, APK Dairesi Başkanlığı Yay. S.139, Ankara, 2000, s. 9.
127 İfade Alma Standartların Belirlenmesi İçin Görüş ve Tavsiyeler Kılavuzu, s. .96.
128 İnsan Hakları Eğiticiler İçin Kılavuz, s. 10.
129 ŞAFAK, Ali, CMUH Ders Notları, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM- Eğitim Dairesi Başkanlığı Eğitim Serisi–2, Ankara 2000, s. 1011.
130 AVCI, Mustafa, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Amaçlı Özgürlük Kısıtlamaları, EGM Yayını, Ankara, 2008, 106.
131 DURAN, s. 275,276.
132 DURAN, s. 250.
133 GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku Dersleri, Ankara,1996, s. 191.
134 DURAN, s. 248.
135 GÜNDAY, s. 191.
136 KIRATLI, s. 34,35- ONAR, s. 1485 vd.
137 GÖZÜBÜYÜK, Şeref-DİNÇER, Güven, İdari Yargılama Usulü, Ankara,1996, s.97.
138 YENİSEY, Feridun, Faili Tekrar Tanımaya Yarayan Önleme ve Koruma Tedbirleri, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007,Antalya, s. 7.
139 YENİSEY, Faili Tekrar Tanımaya Yarayan Önleme ve Koruma Tedbirleri, s. 6.
140 GÜNDOĞAN, Kadir-KOÇ, Cihan-ÖZBUDAK, Coşkun, Kolluğun Önleyici ve Adli Görevleri, Kartal Yayınevi, Ankara, 2007,s. 80.
141 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 80.
142 YAŞAR, Yılmaz, s. 307-TEZSEVER,1992, s. 62.
143 DERDİMAN, s.174.
144 SÖNMEZ, 2005, s.127.
145 ZEYBEK, Cengiz, PVSK Değişiklikleri ve Önleyici Polislik, Türk İdare Dergisi, Haziran 2007, s. 30–31.
146 ERYILMAZ, Mesud Bedri, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 177.
147 AVCI, Mustafa, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Amaçlı Özgürlük Kısıtlaması, EGM. Yayını, Ankara, s. 164.
148 ERDAĞ, Ali İhsan, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Kolluğun Durdurma Yetkisi ve Durdurma Üzerine Yapılabilecek İşlemler, EGM Yayını Ankara 2008, s. 39.
149 ERYILMAZ, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, s. 213.
150 ERDAĞ, s. 40.
151 ERYILMAZ, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, s. 239.
152 ERDAĞ, s. 41–42, ERYILMAZ, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, s.174.
153 ÖZBEK, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2006, s. 347–348.
154 ERDAĞ, s. 42–43.
155 ÖZBEK, Veli Özer, MUYEP Tebliğleri-II, Önleme Araması, EGM Yayını, Ankara,2008, s. 69.
156 ZEYBEK, s. 32.
157 ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 354.
158 ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 2.Baskı, Ankara 2007 s. 288.
159 ERDAĞ, s. 45.
160 ÖZGENÇ, s. 368–369.
161 KARAGÖZ, Ahmet, Polis İdari Kolluk Yetkileri, İstanbul, 1990, s. 62.
162 İÇEL, Kayıhan-YENİSEY, Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, Beta Yay., İstanbul, 1989, s.117.
163 ALİKÂŞİFOĞLU,Kemalettin-DOĞU,Engin, TCK, CMUK ve Polis Mevzuatı, Seçkin Yay., Ankara, 1985, s. 1193- 1194.
164 AKBULUT, Ömer Faruk, Olay Yeri İncelemesi, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM, Ankara, 2000, s. 218.
165 ÖKSÜZ, Arif, Kişilerin Kimliğini Tespit Etmekte Polise Yardımcı Olan İmza ve Parmak İzninin Tetkiki ve Parmak İzinin Tasnifi, Ankara, 1986, S.49.
166 ARMAĞAN, Servet, Temel Haklar ve Ödevler, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1980, s. 10.
167 ARASLI, Oya, Özel Hayatın Gizliliği ve1961 Anayasasında Düzenlenişi, Ankara, 1982, s.51 vd.
168 YAŞAR, s. 174–175.
169 YILMAZ, Tuncay, Gerekçeli-Notlu ETK İle PVSK, Evren Yay., Ankara,2000, s. 39.
170 KUNTER, Nurullah-YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Arıkan Basım, 2005,s. 244..
171 TOROSLU, Nevzat-FEYZİOĞLU, Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2006, s.125.
172 BAYYURT, Yıldırım, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu, Kartal Yay., Ankara, 2005, s. .211.
173 DERDİMAN, 2007, s. 181.
174 KUNTER – YENİSEY, 2005, s. 336.
175 DERDİMAN, 2007, s.166.
176 DERDİMAN, 2007, s. 167.
177 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 88–89.
178 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 88.
179 DERDİMAN, s. 256.
180 YAŞAR, 2000, s. 204.
181 SÖNMEZ, 2002, s. 258-AYDIN, 1996, s. 97-SÖNMEZ, 2005, s. 119.
182 SÖNMEZ, 2005, s. 125.
183 YAŞAR, 2000, s. 276.
184 DERDİMAN, s. 256.
185 DERDİMAN, Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, III. Baskı, Nobel Yayıncılık, Ankara, 2007, s. 278.
186 SÖNMEZ, 2005, s. 128.
187 SÖNMEZ, 2005, s. 279.
188 TAŞDEMİR, Kubilay-ÖZKEPİR, Ramazan, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, 3. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007, s. 433-KANTAR, Baha, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1946, s.108.
189 GÜLEN, Kadri, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu, Ankara,1977, s. 436.
190 DERDİMAN, s. 284.
191 ARIKAN, Seyfettin, Emniyet Teşkilatı ve Hizmetleri, Polis Enstitüsü Yüksek Öğrenim 1981– 1982 Ders Notları, Ankara, s. 26.
192 YILMAZ, Yaşar, s. 76.
193 DERDİMAN s. 284- EREM, Faruk, Ceza Usulü Hukuku, AHFY, Ankara,1978, s.279–280.
194 DERDİMAN, s. 284.-Bkz. DÖNMEZER, Sulhi, Türk Ceza Hukukunda Özel Hükümler, Filiz Kitabevi, 1985, İstanbul, s. 59.
195 ÖZBEK, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2006, s. 319.
196 DERDİMAN, s.285-ARASLI, s.131-YÜCE, s.77.
197 DERDİMAN, s.285.
198 TEZCAN, Durmuş, AİHS Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Seçkin Yay., Ankara, 2004, s.402.
199 YAŞAR, Yılmaz, s. 344.
200 AVCI, Mustafa, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Amaçlı Özgürlük Kısıtlamaları, EGM Yayını Ankara, 2008, s. 5.
201 YENİSEY, s. 174.
202 ŞAHİN, İlyas, Türk Ceza Yargılaması Hukukunda Yakalama ve Gözaltına Alma, Ankara, 2003, s. 151.
203 KUNTER-Nurullah, YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Özet Kitap, Arıkan Yayınları, İstanbul, 2005, s. 649.
204 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s.147.
205 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s.148–149.
206 ŞAHİN, İ. ,s. 152.
207 ŞAFAK, Ali - BIÇAK, Vahit, Ceza Muhakemesi Hukuku, EGM Yayını, Ankara 2005, s.76.
208 ÖZBEK, Veli Özer, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Araması, EGM Yayını Ankara 2008, s. 68.
209 ÖZBEK, Veli Özer, CMK İzmir Şerhi, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunun Anlamı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, s. 394.
210 ŞAFAK-BIÇAK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 148.
211 ATAKAN, Arda, Kamu Düzeni Kavramı, Marmara Ünv. .Hukuk Fak., Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1-2, 2007 s. 104.
212 ÖZBEK, MUYEP Tebliğleri-II, Önleme Araması, s. 71.
213 YENİSEY, Feridun, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Arama, EGM Yayını Ankara 2008, s.50.
214 KUNTER-YENİSEY, Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 670.
215 ERYILMAZ, Mesut Bedri, TCK-CMK-Kabahatler Kanunu. ve İlgili Yönetmeliklerin Uygulamalarının Değerlendirilmesi Semineri Tebliğleri,10–11 Şubat 2006 Önleme Araması ve Uygulamada Karşılaşılan Problemler, EGM Yayını 2006, s.216
216 KIRATLI, Metin, Koruyucu İdari Hizmetler Ankara, 1973, GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref, Yönetim Hukuku, Ankara 1991.
217 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 1004.
218 YENİSEY, MUYEP Tebliğleri-II, Arama, s. 51
219 ERYILMAZ, 10–11 Şubat 2006, Önleme Araması ve Uygulamada Karşılaşılan Problemler, s.215
220 Aramalar Yönetmeliği md..4-Tanımlar.
221 KUNTER-YENİSEY, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 606–607.
222 GÖKCEN, Ahmet, MUYEP Tebliğleri-II, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbiri Olarak Arama ve Elkoyma, EGM Yayınları, Ankara,2008, s. 262.
223 ÖZTÜRK Bahri, 2001 Anayasa Değişikliklerinin Ceza Muhakemesine Etkileri, Terör, Örgütlü Suçla Mücadele ve İnsan Hakları konulu 16.Hukuk İhtisas Semineri, Çağın Polis Dergisi, s. 13
224 ERYILMAZ, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, s. 22
225 YENİSEY, MUYEP Tebliğleri-II, Arama, s. 51.
226 ÖZTÜRK, Bahri, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Yeni CMK’ da Savcı-Kolluk İlişkileri ve 2007 PVSK Değişiklikleri, s.331.
227 KUNTER-YENİSEY, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 671
228 TURHAN, Faruk, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Adliye-Kolluk İlişkileri, EGM Yayını Ankara, 2008, s. 306.
229 TURHAN, s. 313
230 ÖZBEK, MUYEP Tebliğleri-II, Önleme Araması, s. 87.
231 KUNTER-YENİSEY, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.670
232 AVCI, s. 171–173.
233 ODMAN, M. Tevfik, MUYEP tebliğleri 23-28 Ekim 2007, Yakalama, Muhafaza Altına Alma ve Gözaltına Alma, EGM Yayını Ankara 2008, s.159
234 ERYILMAZ, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, s.145, dip.249
235 GÖKCAN, Hasan Tahsin, MUYEP Tebliğleri-II, 23-28 Ekim 2007, Aramalar, EGM Yayını Ankara 2008, s.117-118
236 YENİSEY Feridun, Ceza Hukukunun Güncel Kaynakları, Avrupa Birliği Uyum Yasaları Çerçevesinde Değişen Yasalar ve Arama (Aksaray), Bahçe şehir Üniversitesi Yayınları, C III.4, s.19
237 ŞAFAK-BIÇAK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.34.
238 SÖNMEZ, 2005, s.126.
239 YAŞAR, Yılmaz, Açıklamalı Polis Meslek Hukuku, Başkent Klişe Mat., Ankara, 2003, s. 293
240 AYDIN, s. 123.
241 SÖNMEZ, 2005, s. 126.
242 CRAWSHAW, s. 12–13.
243 YAŞAR, Y. , s. 274.
244 AYDIN, s. 123125.
245 ERYILMAZ, M. Bedri, Türk Hukukunda Polis- İnsan Hakları İlişkisi, 21. Yüzyılda Polis, EGM, Mat., Ankara, 2000, s. 151–152.
246 ŞEKERCİOĞLU, Metin, Kolluğun Yargısal Görevleri Hakkında Kılavuz, Doruk Mat., Ankara, 1980, s. 291.
247 KOÇ, Cihan, Kolluğun Adli Görevleri, Kartal Yayınları, Ankara, 2002, s. 422.
248 AYDIN, s. 129.
249 YAŞAR, Y. , s. 314.
250 SÖNMEZ, Nevzat, Emniyet Teşkilatı ve Polis Meslek Hukuku, Seçkin Yay., Ankara, 2002, s.274.
251 HAKERİ, Hakan, Ceza Hukuku (Genel Hükümler), Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, s. 141.
252 BAŞLAR, Kemal, İnsan Hakları ve Kamu Hürriyetleri (2), EGM Polis Akademisi Başkanlığı, Ankara, 2001,s. 35.
253 ÇALI, Hasan Hüseyin, Polisin Yetkileri, Adil Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2003, s.124.
254 SÖNMEZ, 2005, s. 128.
255 ALDERSON, J.,İnsan Hakları ve Polis, Çev. İhsan Kuntbay, TODAİE Yay., Ankara, 1989, s. 48.
256 TEZSEVER,1999, s. 99-DERDİMAN,2007, s. 215.
257 YAŞAR, 2000, s. 338-SÖNMEZ, 2002, s. 277.
258 TEZSEVER, 1999, s. 100-DERDİMAN, 2007, s.215.
259 DERDİMAN, 2007, s. 215-YAŞAR, 2000, s. 339- SÖNMEZ, s. 277.
260 YAŞAR, s. 339-SÖNMEZ, s.278.
261 ÖZBEK, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006, s. 421.
262 ÖZTÜRK, Bahri-TEZCAN, Durmuş - SIRMA, Özge- SIRMALAR, Yasemin ve İNCİ, Özen, Yeni Türk Ceza Kanunun Getirdikleri, Özel Hayata ve Adliyeye Karşı Yeni Suçlar, Milliyet Gazetesi Eki, 29.05.2005, s.11.
263 ÖZTÜRK-TEZCAN- SIRMA- SIRMALAR- İNCİ, s.11.
264 ÖZBEK, Veli Özer, Organize Suçlulukla Mücadelede Kullanılan Gizli Görevlinin Görevinin Gerektirdiği Suçlar Bakımından Cezalandırılabilirliği, Yetkin Yayınları, Ankara, 2003,s.22.
265 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 531.
266 AKYAZAN, Ahmet Emrah, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Yeni Müesseseler; Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ocak/Şubat 2006, s.62.
267 DONAY, s.181–182.
268 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 533-ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan,-SIRMA, Özge -SAYGILAR, Yasemin, Ceza Muhakemesi Hukuku Temel Kavramlar, 4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006,s.497.
269 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 536.
270 KUNTER, Nurullah -YENİSEY, Feridun -NUHOĞLU, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olara Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, Arıkan, İstanbul, 2006, s. 739.
271 SÖNMEZ, s. 129.
272 SÖNMEZ, Polisin Görev ve Yetkileri, s. 61.- GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 350.
273 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 345.
274 GÜNDOĞAN-KOÇ-ÖZBUDAK, s. 350-ÖZBUDAK, Coşkun, Adli Kolluk, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1999. s.37.
275 ÖZBEK, s.721–722.
276 DONAY, Süheyl, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2005, s.222.
277 ÖZBEK, Veli Özer, Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin Yay., Ankara, 1999, s. 17.
278 YÜCE, Turhan Tufan,, CMH Devleti Asesleri,Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yay., 1968, s. 77.
279 DONAY, s.91.
280 KANTAR, Baha, Ceza Muhakemesi, İstanbul, 1946, s.106.
281 ÖZBEK, s. 11–12.
282 ÖZBEK, s. 21.- KUNTER, s. 66-YÜCE, s. 77- DERDİMAN, s. 78–80.
283 ŞEKERCİOĞLU, s. 267–268 – YENİSEY, 1995, s. 1-KUNTER, s. 408-ALDERSON, s. 33.
284 ERYILMAZ, Bedri, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, Seçkin Yay., Ankara, 2003, s. 12.
285 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s.106- KUNTER-YENİSEY, s. 765.
286 YENİSEY, Feridun, İnsan Hakları Açısından Arama, Elkoyma, Yakalama ve İfade Alma,, Özyurt Matbaası, Ankara, 1995,s.26.
287 YENİSEY, İnsan Hakları Açısından Arama, Elkoyma, Yakalama ve İfade Alma, s.14-15.
288 YAŞAR, Osman, Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005, s.507.
289 DONAY, s.144.
290 EREM, Faruk, Ceza Yargılama Hukuku, 6.Baskı, Ankara, s.488–489
291 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 460.
292 KUNTER, Nurullah-YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Arıkan, İstanbul, 2005, s.795.
293 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 460.
294 KUNTER, Nurullah, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. Baskı, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1986, s. 675.
295 GÖKÇEN, Ahmet, Ceza Muhakemesi Kukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma, Ankara, 1994, s. 162.
296 BAKICI, Sedat, Ceza Yargılaması ve Ceza Kanunu Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s. 362.
297 ÇOLAK, Haluk- TAŞKIN, Mustafa, Açıklamalı –Karşılaştırmalı-Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, s.385–386.
298 KAYMAZ, Seydi, Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı Deliler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 1997, s.145.
299 TOROSLU, s. 21- ÖZTÜRK-ERDEM-ÖZBEK, s.637- KUNTER-YENİSEY, s. 647,YURTCAN, s.337, YENİSEY, s. 174- CENTEL, s. 175.
300 GÜNDOĞAN- s..567.
301 ALDERSON,1989, s. 37-DERDİMAN,2007, s. 349.
302 TOSUN, Öztekin, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cl. 1, Genel Kısım, 3. Bas., İstanbul, 1985, s. 685.
303 TEZSEVER, s. 57-DERDİMAN,2007, s. 349-AYDIN,1996,s. 107-SÖNMEZ, 2005, s. 123.
304 KUNTER, Nurullah-YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hu- kuku, 2005 Ekim, Mayıs 2005, Arıkan, s. 312.
305 ÖZBEK, Veli Özer, CMK İzmir Şerhi, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu Anlamı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, s. 316.
306 SAVAŞ, Vural-MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık, CMUK Yorumu, Seçkin Yay., Ankara,1995, s.698–699.
307 YENİSEY, İnsan Hakları Açısından Arama, Elkoyma, Yakalama ve İfade Alma, s. 104.
308 ÜNAL, Şeref, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, TBMM Bas., Ankara, 2001, s. 151.
309 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 371-KUNTER-YENİSEY(2005 Eki), s. 290.
310 ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi,Seçkin Kit., Ankara,2005, s. 832.
311 ÖZCAN, İrfan, Yeni TCK Göre Memur ve Diğer Kamu Görevlerine İlişkin Suçlar, Ankara, Ocak 2006, s. 1.
312 BAL, Ramazan, Adli-İdari Soruşturma ve Resmi- Mesleki Yazışma Kuralları, Adalet Yay., 2006, s.257.
313 KOCA, Mahmut, Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği Hakkında Genel Bir Değerlendirme, Atatürk Üniversitesi, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi Clt. III S. 1, s. 62.
314 KOCA, s. 63–64.
315 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 567.-MALKOÇ, İsmail-YÜKSELTEPE, Mert, Açıklamalar ve Yorumlar Ceza Muhakemesi Kanunu, Malkoç Kitabevi, 2005, s. 412.
316 PARLAR, Ali- HATİPOĞLU, Muzaffer- YÜKSEL,Erol Güngör, Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller Çapraz Sorgu ve İspat,Yayın Mat.,Ankara,2008,s. 57.
317 PARLAR- HATİPOĞLU- YÜKSEL, s. 57.
318 TOROSLU, Nevzat, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara,199, s. 178–179.
319 YAŞAR, Osman, Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, Cem Web Ofset, Ankara, 2005, s. 562.
320 ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 243–244.
321 ALTINPARMAK, Cüneyd, AİHS ve İç Hukukumuz Çerçevesinde Müdafilik Kurumumuz, İstanbul Barosu Dergisi, C.80, S. 2006/1, s. 79–80.
322 ALPER-HATİPOĞLU-YÜKSEL, s. 59.
323 DEMİRBAŞ, Timur, Sanığın Hazırlık Soruşturmasında İfadesinin Alınması, DEÜHF Yay. , İzmir, 1996, s. 246.
324 MALKOÇ, İsmail- YÜKSEKTEPE Mert, Açıklamalar ve Yorumlarla 5271 sayılı Yeni Ceza Muhakemesi, Kanunu, Malkoç Kitabevi Ankara,2005, s.147.
325 Wyngaert/Gane/Künhe/Mcauley, Adil Yargılanma Hakkı, Uluslararası Af Örgütü Yayını, çev. TAMER, Ahmet Fadıl/KAPLAN, Erol, s. 187–188.
326 GÖLCÜKLÜ/GÖZÜBÜYÜK, s. 293–294.
327 DÖNMEZ, B. Dermen, Ceza Muhakemesi Hukukunda Çapraz Sorgu, Seçkin Yay., Ankara, 2007,s.54.
328 TURHAN, Faruk, Ceza Muhakemesi Hukuku, Asil Yay., Ankara 2006, s.1006.
329 PARLAR/HATİPOĞLU, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara,2007,Cl. 2, s.1918–1921
330 DONAY, s. 197.
331 KAYMAZ, s. 1997.
332 TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 589.
333 ÖZDEK, Yasemin, Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, TODAİE Yay., Ankara, 2004, s.160.
334 MALKOÇ-YÜKSEKTEPE, s.430.
335 DEMİRBAŞ, s..285.
336 DEMİRBAŞ, s. 291.
337 YIRTIMCI, Kaan, Yeni TCK ile 765 Sayılı TCK Karşılaştırılmalı Olarak İncelenmesi, Hukuk Gündemi, Ankara, 2005, s. 18.
338 ÖZCAN, s. 1.
339 ÖZCAN, s. 1.
340 CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yay., İstanbul, 2006, s. 226.
341 ŞAHİN, Cumhur, Sanığın Kolluk Tarafından Sorgulanması, Ankara, 1994, s. 216.
342 CİHAN, Erol, Ceza Muhakemesi Hukukunda İkaz, İhtar, Hukuka Aykırı Vaat ile Telkin Kavramı, İHFM, 1970, s.130–131.
343 DEMİRBAŞ, s. 246.
344 ÖZBEK, 2005, s. 657.
345 ALPER-HATİPOĞLU-YÜKSEL, s. 74.
346 ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan-ÖZBEK, Veli Özer, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 2000, s.311.
347 ÖZBEK,2005, s. 667.
348 ÖZBEK,2005, s.660.
349 ÇOLAK, Haluk - TAŞKIN, Mustafa, Açıklamalı-Karşılaştırmalı-Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 532.
350 ÇOLAK - TAŞKIN, s. 532
351 KUNTER – YENİSEY, s 424.
352 DERDİMAN, s. 211.
KAYNAKLAR
- AKBULUT, Ömer Faruk, Olay Yeri İncelemesi, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM, Ankara, 2000.
- AKILLIOĞLU, Tekin, Genel Olarak İnsan Hakları, İnsan Hakları Uygulamaları, APK Dairesi Başkanlığı Yay. Ankara, 2000.
- AKYAZAN, Ahmet Emrah, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Yeni Müesseseler; Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme, Türkiye Barolar Birliği Dergisi,Ocak/Şubat 2006.
- ALDERSON, J., İnsan Hakları ve Polis, Çev. İhsan Kuntbay, TODAİE Yay., Ankara, 1989.
- ALPER, Ali - HATİPOĞLU, Muzaffer- YÜKSEL, Erol Güngör, Açıklamalı - İçtihatlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller Çapraz Sorgu ve İspat, Yay., Ankara, 2008.
- ALİKÂŞİFOĞLU, Kemalettin-DOĞU, Engin, TCK, CMUK ve Polis Mevzuatı, Seçkin Yay., Ankara,1985.
- ALYOT, Halim, Türkiye de Zabıta Tarihi Gelişimi ve Bugünkü Durumu, Kanaat Basımevi, Ankara, 1947.
- ARASLI, Oya, Özel Hayatın Gizliliği ve 1961 Anayasasında Düzenlenişi, Ankara, 1982.
- ARIKAN, Seyfettin, Emniyet Teşkilatı ve Hizmetleri, Polis Enstitüsü Yüksek Öğrenim 1981–1982 Ders Notları, Ankara.
- ARMAĞAN, Servet, Temel Haklar ve Ödevler, Fakülteler Mat., İstanbul, 1980.
- ATAKAN, Arda, Kamu Düzeni Kavramı, Marmara Ünv. .Hukuk Fak., Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 13, Sayı 1-2, 2007
- AVCI, Mustafa, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Amaçlı Özgürlük Kısıtlamaları, EGM Yayını, Ankara, 2008
- AYDIN, A. Hamdi, Polis Meslek Hukuku, Doğuş Mat., Ankara, 1996,
- AYHAN, Yalçın, 2559 sayılı Polis Vazife Salahiyet Kanunu Madde 1. Der Yay., İstanbul, 1998.
- AYTAÇ, Önder-BİLİR, İhsan, Polis Eğitimi Dergisi, 155.Yıl Özel Sayısı, Yıl 6, S. 22, E.G.M. Basımevi, Ankara, 2000.
- BAL, Ramazan, Adli-İdari Soruşturma ve Resmi-Mesleki Yazışma Kuralları, Adalet Yay., Ankara, 2006.
- BAKICI, Sedat, Ceza Yargılaması ve Ceza Kanunu Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008.
- BAŞLAR, Kemal, İnsan Hakları ve Kamu Hürriyetleri (2), EGM Polis Aka- demisi Başkanlığı, Ankara, 2001.
- BAYYURT, Yıldırım, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kartal Yay., Ankara, 2005.
- BİRİNCİ, Ali, Türk Emniyet Teşkilatındaki İlkler, Polis Bilim Dergisi Cl.1, Ankara, 1999.
- CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yay., İs- tanbul, 2006.
- CERRAH, İbrahim, Güvenlik Hizmetlerinde Profesyonellik ve Meslek Etiği, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM, Ankara, 2000.
- CİHAN, Erol, Ceza Muhakemesi Hukukunda İkaz, İhtar, Hukuka AykırıVaat ile Telkin Kavramı, İHFM, 1970.
- COŞKUN, A. Vahap, İnsan Hakları ve Kültürel Rölatvizim, http://www.dicle.edu.tr/dictur/suryayin/khuka/ihvr.htm,Erş.Tar:04.12.2006.
- CRAWSHAW, Ralp, İnsan Hakları ve Polis-Uygulamaya Yönelik Öğretimİçin Kitap, Strazburg (Avrupa Konseyi), 1988.
- ÇALI, Hasan Hüseyin, Polisin Yetkileri, Adil Yayınevi, III. Baskı, Ankara, 2003.
- ÇOLAK, Haluk-TAŞKIN, Mustafa, Açıklamalı –Karşılaştırmalı- Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005.
- DAĞI, İhsan, İnsan Hakları Üzerine Bazı Düşünceler Öneriler, Siya- sal/Kültürel Bir Bakış, Hukukun Üstünlüğü, Demokrasi, İnsan Hakları; Sivil Toplum Örgütleriyle Düzenlenen Çalışma Toplantısı, Başbakanlık Basımevi, Ankara,1999.
- DAĞLI, Nihat - AKTÜRK, Beyhan, Hükümetler ve Programları - 1, TBMM Yay., Ankara,1988,
- DEMİRBAŞ, Timur, Sanığın Hazırlık Soruşturmasında İfadesinin Alınması, DEÜHF Yay., İzmir, 1996.
- DERDİMAN, Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Arı Ofset Matbaacılık, Tokat, 1997,
- DERDİMAN, Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Nobel Yayın Dağıtımı, Ankara, 2007.
- DONAY, Süheyl, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Vedat Kitapçılık,İstanbul, 2005.
- DÖNMEZ, B. Dermen, Ceza Muhakemesi Hukukunda Çapraz Sorgu, Seç- kin Yay., Ankara, 2007.
- DÖNMEZER, Sulhi, Türk Ceza Hukukunda Özel Hükümler, Filiz Kitabevi,İstanbul,1985.
- DURAN, Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, İstanbul, 1982.
- DÜNDAR, A. Nihat, Açıklamalı-İçtihatlı-Örnek Uygulamalı Emniyet Teşkilatı ve Hizmetleri, Yiğit Ofset, Ankara, 1988.
- DÜNDAR, Nihat, Osmanlı Yönetiminde 78, Cumhuriyet Döneminde 70 Yılı Geride Bırakan Bir Polis Teşkilatı, Türk İdare Dergisi, Yıl 55, 1993.
- DÜNDAR, Nihat, Açıklamalı-İçtihatlı-Örnek Uygulamaları Emniyet Teşkilatı ve Hizmetleri, 2. Baskı, Yiğit ofset, Ankara,1988.
- EGM Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı, İnsan Hakları Eğiticiler İçin Kılavuz, Başkent Klışe Matbaacılık, Ankara, 2007.
- EGM Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı, İnsan Hakları Eğiticiler İçin Kılavuz, Başkent Klışe Matbaacılık, Ankara, 2007.
- Emniyet Genel Müdürlüğü Çalışmaları, E.G.M. Basımevi, Ankara,1990.
- Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı, Polis Okulları Ders Kitapları, 1.Ankara, 1997,
- ERDOĞAN, Mustafa, Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2001.
- EREM, Faruk, Ceza Usulü Hukuku, AHFY, Ankara,1978.
- EREM, Faruk, Ceza Yargılama Hukuku, AHFY, 65. Baskı, Ankara,1986. ERYILMAZ, M. Bedri, Türk ve İngiliz Hukukunda ve Uygulamasında Durdurma ve Arama, Seçkin Yayınları., Ankara, 2003.
- ERYILMAZ, M. Bedri, Türk Hukukunda Polis- İnsan Hakları İlişkisi, 21. Yüzyılda Polis, CERRAH, İbrahim E. Semiz. EGM, Matbaası, Ankara, 1998.
- ERYILMAZ, M. Bedri, Türk Hukukunda Polis- İnsan Hakları İlişkisi, 21. Yüzyılda Polis, EGM, Matbaası, Ankara, 2000.
- ERYILMAZ, Mesut Bedri, TCK-CMK-Kabahatler Kanunu. ve İlgili Yönetmeliklerin Uygulamalarının Değerlendirilmesi Semineri Tebliğleri,10–11 Şubat 2006 Önleme Araması ve Uygulamada Karşılaşılan Problemler, EGM Yayını 2006,
- GELERİ, Aytekin, Önleyici Polis, Seçkin Yay., Ankara, 2003.
- GÖKCAN, Hasan Tahsin, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Aramalar, EGM Yayını, Ankara, 2008.
- GÖKÇEN, Ahmet, Ceza Muhakemesi Kukunda Basit Elkoyma ve Postada Elkoyma, Ankara, 1994.
- GÖKÇEN, Ahmet, MUYEP Tebliğleri-II, Ceza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbiri Olarak Arama ve Elkoyma, EGM Yayınları, Ankara,2008.
- GÖLCÜKLÜ, Feyyaz –GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Turhan Yay., Ankara, 2002.
- GÖZLER, Kemal, İdare Hukuku, Ekin Kitapevi Yay., C. II, Bursa, 2003. GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Yönetim Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara,1989. GÖZÜBÜYÜK, Şeref-DİNÇER, Güven, İdari Yargılama Usulü, Ankara,1996.
- GÜLCÜ(Çev.),Tarık Ziyad, Suçun Önlenmesinde Polisin Rolü, EGM Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı Yayın. EGM Basımevi, Ankara, 2006.
- GÜLEN, Kadri, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK), Ankara,1977. GÜLER, Ahmet İlhan, Kolluk Teşkilatında Görev ve Yetki( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), İstanbul, 1992. GÜNDAY, Metin, İdare Hukuku Dersleri, Ankara,1996.
- GÜNDOĞAN, Kadir-KOÇ, Cihan-ÖZBUDAK, Coşkun, Kolluğun Önleyici ve Adli Görevleri, Kartal Yayınevi, Ankara, 2007.
- HAKERİ, Hakan, Ceza Hukuku (Genel Hükümler), Seçkin Yay., Ankara, 2005.
- İÇEL, Kayıhan-YENİSEY, Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, Beta Yay., İstanbul, 1989. İfade Alma Standartların Belirlenmesi İçin Görüş ve Tavsiyeler Kılavuzu. KABAOĞLU, İbrahim, Özgürlükler Hukuku, AFA Yay. , İstanbul, 1994.
- KARAGÖZ, Ahmet, Polisin İdari Kolluk Yetkileri, Ölçülük İlkesi, İstanbul, 1990.
- KANTAR, Baha, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1946.
- KARATEPE, Şükrü, İdarenin Hukuku, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1988.
- KAVGACI, Halil İbrahim, Demokratik Polislik, Temel Yaklaşımlar, Maset Matbaacılık, Ankara, 1997.
- KAYMAZ, Seydi, Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı Deliller, Seçkin Yayıncılık, Ankara,1997.
- KIRATLI, Metin, Koruyucu İdari Hizmetler, TODAİE Yayını 135, Ankara, 1973.
- KOCA, Mahmut, Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği Hakkında Genel Bir Değerlendirme, Atatürk Üniversitesi, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi Clt. III S. 1
- KOÇ, Cihan, Kolluğun Adli Görevleri, Kartal Yay., Ankara, 2002.
- KUNTER, Nurullah, Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku,İstanbul, 1985.
- KUNTER, Nurullah, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. Baskı, Kazancı Yayınları, İstanbul, 1986.
- KUNTER, Nurullah-YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 2005 Ekim, Arıkan Yayıncılık, İstanbul, Mayıs 2005.
- KUNTER, Nurullah -YENİSEY, Feridun -NUHOĞLU, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olara Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, Arıkan, İstanbul, 2006.
- KUYAKSİL, Ali, 155.Yılda Polis Teşkilatının Tarihçesi, Kolluk Kavramıve Günümüzde Emniyet Teşkilatı, Polis Dergisi, 155.Yıl Özel Sayısı, Ocak-Şubat- Mart 2000,Yıl 6, Sy. 22.
- MILL, John Stuart, Hürriyet Üstüne (Çev: M. O. Dostel, Sadeleştiren: Ö. Çaha), İst.2003.
- ODMAN, M. Tevfik, MUYEP tebliğleri 23–28 Ekim 2007, Yakalama, Muhafaza Altına Alma ve Gözaltına Alma, EGM Yayını, Ankara, 2008.
- ONAR, Sıdık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları(Cilt III), İstanbul,1996.
- OYTAN, Muammer, Türkiye’de İdari Yargı Denetimin Sınırları, TİD, Ankara,1985.
- ÖKSÜZ, Arif, Kişilerin Kimliğini Tespit Etmekte Polise Yardımcı Olan İmza ve Parmak İzninin Tetkiki ve Parmak İzinin Tasnifi, Ankara,1986.
- ÖZBEK, Veli Özer, Organize Suçlulukla Mücadelede Kullanılan Gizli Görevlinin Görevinin Gerektirdiği Suçlar Bakımından Cezalandırılabilirliği, Yetkin Yayınları, Ankara, 2003.
- ÖZBEK, Veli Özer, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Önleme Araması, EGM Yayını, Ankara, 2008
- ÖZBEK, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, 2006.
- ÖZBEK, Veli Özer, Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin Yay., Anka- ra, 1999.
- ÖZBEK, Veli Özer, CMK İzmir Şerhi, YCMK Anlamı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005.
- ÖZBUDAK, Coşkun, Adli Kolluk, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1999.
- ÖZCAN, İrfan, Yeni TCK Göre Memur ve Diğer Kamu Görevlerine İlişkin Suçlar, Ankara, 2006.
- ÖZDEK, Yasemin, Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, TODAİE Yay., Ankara, 2004.
- ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Seçkin Kitabevi, Ankara, 2005.
- ÖZTÜRK, Bahri-TEZCAN, Durmuş - SIRMA, Özge- SAYGILAR, Yasemin ve İNCİ, Özen, Yeni Türk Ceza Kanunun Getirdikleri, Özel Hayata ve Adliyeye Karşı Yeni Suçlar, Miliyet Gazetesi Eki, 29.05.2005.
- ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan-ÖZBEK, Veli Özer, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 2000.
- ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan,-SIRMA, Özge -SAYGILAR, Yasemin, Ceza Muhakemesi Hukuku Temel Kavramlar, 4. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara,2006.
- ÖZTÜRK, Bahri, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Yeni CMK’da Savcı-Kolluk İlişkileri ve 2007 PVSK Değişiklikleri
- ÖZTÜRK Bahri, 2001 Anayasa Değişikliklerinin Ceza Muhakemesine Etkileri, Terör, Örgütlü Suçla Mücadele ve İnsan Hakları konulu 16.Hukuk İhtisas Semineri, Çağın Polis Dergisi
- PARLAR/HATİPOĞLU, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara, ,C.2,2007. Polis Meslek Yüksek Okulları Giriş Yönetmeliği Polis Yüksek Öğretim Kanunu
- REMZİ, Fındıklı, Güvenlik Hizmetlerinin Etkinliği Açısından Polis-Halk İlişkilerinin Anlam ve Önemi, 1. Polis-Halk İşbirliği Sempozyumu, Ankara,1995. SAKAL, Emin, Öğreten Emniyet Müdürleri Formasyon Eğitim Programı, E.G.M. Basımevi, Ankara, 2002.
- SEÇKİN, Aytekin, Çevik Kuvvet Rehberi, Eksen Yay., İstanbul, 1997. SOKULLU-Akıncı, Füsun, Polis Toplumsal Bir Kurum Olarak Gelişmesi Polis Alt-Kültürü ve İnsan Hakları, İstanbul, 1990.
- SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Genişletilmiş II. Baskı, Ankara, 1997.
- SÖNMEZ, Nevzat, Emniyet Teşkilatı Polis Meslek Hukuku, EGM Yay., Ankara, 2005.
- SÖNMEZ, Nevzat, Emniyet Teşkilatı ve Polis Meslek Hukuku, Seçkin Yay., Ankara,2002.
- SÖNMEZ, Nevzat, Polisin Görev ve Yetkileri, EGM Yay., Ankara, 2005.ŞAFAK, Ali - BIÇAK, Vahit, Ceza Muhakemesi Hukuku, EGM Yayını, Ankara, 2005.
- ŞAFAK, Ali – BIÇAK, Vahit, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Polis, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş, Roma Yay.,Ankara, 2005.
- ŞAFAK, Ali, Ceza Muhakemeleri Usulü ve Polis, Liberta Yay., Ankara, 1989.
- ŞAFAK, Ali, CMUH Ders Notları, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM- Eğitim Dairesi Başkanlığı Eğitim Serisi– 2,Ankara 2000.
- ŞAFAK, Ali, Hukuk ve Emniyet Terimleri Sözlüğü, Rehber Yay., Ankara, 1992.
- ŞAHİN, Cumhur, Sanığın Kolluk Tarafından Sorgulanması, Ankara, 1994.174
- ŞAHİN, İlyas, TC Yargılaması Hukukunda Yakalama ve Gözaltına Alma, Ankara, 2003.
- ŞAVAŞ, Vural-MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık, CMUK Yorumu, Seçkin Yay., Ankara, 1995.
- ŞEKERCİOĞLU, Metin, Kolluğun Yargısal Görevleri Hakkında Kıla- vuz, Doruk Matbaacılık, Ankara 1980.
- TARAKÇIOGLU, İhsan, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi 2002–2003 Eğitim-Öğretim Dönemi Açılış Töreni, İlk Ders,07.10.2002.
- TAŞDEMİR, Kubilay-ÖZKEPİR, Ramazan, Ceza Muhakemesi KanunuŞerhi,3. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007.
- TEZCAN, Durmuş, AİHS Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Seç- kin Yay., Ankara, 2004.
- TEZSEVER, Serhat, Polisin Yetkileri, İstanbul, 1993.
- TOKGÖZ, Mehmet, Polis Meslek Mevzuatı Ders Notu, Polis Akademisi, Ankara, 1990.
- TOROSLU, Nevzat, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara,1999.
- TOSUN, Öztekin, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, İstanbul, 1985. TURHAN, Faruk, Ceza Muhakemesi Hukuku, Asil Yay., Ankara, 2006. TURHAN, Faruk, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Adliye-Kolluk İlişkileri, EGM Yayını, Ankara, 2008. Türk Dil Kurumu Sözlüğü
- UNAT, F.Reşit, Hicri Tarihleri Miladi Takvime Çevirme Kılavuzu, Ankara, 1998.
- ÜNAL, Şeref, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, TBMM Basımevi, Ankara, 2001.Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Polis Dergisi, Yıl 4, S. 15, Ankara, 2003. VURAL, Mehmet Zeki, Polisin Görev ve Yetkileri, İstanbul, 1970. Wyngaert /Gane/Künhe/Mcauley, Adil Yargılanma Hakkı, Uluslararası Af Örgütü Yay., Çev. TAMER, Ahmet Fadıl/KAPLAN, Erol.YALMAN, Süleyman, Hukuka Giriş, Sayram Yay., Konya, 2005.
- YAŞAR, Osman, Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, Cem Web Ofset, Ankara, 2005.
- YAŞAR, Yılmaz, Açıklamalı Polis Meslek Hukuku, Başkent Klişe Matbaa- cılık, Ankara, 1997.
- YAYLA, Yıldızhan, İdare Hukuku, Filiz Kitabevi, Ankara, 1985. YENİSEY, Feridun, Polis Meslek Mevzuatı, Ankara,1996.
- YENİSEY, Feridun, Faili Tekrar Tanımaya Yarayan Önleme ve Koruma Tedbirleri, Polis Görev, Yetki ve Sorumluluk Veren MUYEP Tebliğleri-II, Antalya, 23–28 Ekim 2007.
- YENİSEY, Feridun, Ceza Hukukunun Güncel Kaynakları, Avrupa Birliği Uyum Yasaları Çerçevesinde Değişen Yasalar ve Arama, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, C III
- YENİSEY, Feridun, MUYEP Tebliğleri-II, 23–28 Ekim 2007, Arama, EGM Yayını, Ankara, 2008.
- YENİSEY, Feridun, İnsan Hakları Açısından Arama, Elkoyma, Yakalama ve İfade Alma,, Özyurt Matbaası, Ankara, 1995.
- YILMAZ, Ejder, Hukuk Sözlüğü, Yetki Yay. Ankara, 2005.
- YILMAZ, Tuncay, Gerekçeli-Notlu, ETK İle PVSK, Evren Yay. Ankara, 2000.
- YILMAZ, Yaşar, Açıklamalı Polis Meslek Hukuku, Başkent Klişe Matbaa- cılık, Ankara, 2003.
- YIRTIMCI, Kaan, Yeni TCK ile 765 Sayılı TCK Karşılaştırılmalı Olarakİncelenmesi, Hukuk Gündemi, Ankara, 2005.
- YÜCE, Turhan Tufan, Ceza Muhakemesinde Hukuk Devleti Asesleri, Ata- türk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yay.,1968.
0 Yorumlar