Mutluluk Bir Energeia (Güç) mı Yoksa Bir Entelekheia (Sahip Olmak) mı?


Yrd. Doç. Dr. Lale LEVİN BASUT 
Yeditepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, İstanbul-Türkiye levin.basut@yeditepe.edu.tr 

Murat Apay
Metin Düzenleme, Vurgu ve Fotoğraflar 

Özet 

Aristoteles Nikomakhos’a Etik adlı yapıtında mutluluğun ne-dirini “tam erdeme uygun bir ruh etkinliği” (EN, 1098a 17) olarak belirlemektedir. Bu yazı Platon kavramlarını da -rastlantısal olarak değil tercih ile birlikte- hesaba katarak Aristoteles’in onu anladığı tarzda mutluluğu, etkinliği (energeia), etkinliğin tamamlanmadan (entelekheia) farkını ve “insan”ın tamamlanması ile mutluluğun ilişkisini araştırmaktadır. Aristoteles’in mutluluğa ilişkin tanımı gelişigüzel, el yordamı ile belirlenmiş değildir, aksine bu tanım onun insanın amacını içinde taşıyarak varolması ile insanın mutluluğunun bir-arada olduğuna ilişkin savının zorunlulukla temelendirilebilmesi için bilerek, isteyerek ve tercih ile ortaya koyulmuştur. 

Bu yazıda praksis’in poiesis’den telos’u bakımdan farkı, insanın asıl anlamda ve önde gelen insan olarak varolabilmesinin hangi etkinliklerle ve ancak nasıl mümkün olabileceği ve bunun mutluluk ile ilişkisi, insanın bir politikon zoon olmasının ne demeye geldiği, Platon’un belirlediği ve Aristoteles’in de onu kullandığı bir yöntem olarak dialektike’nin ne olduğu ve nasıl yürütüldüğü, Platon’da adaletin “kişi”nin mutlu olması ile ilişkisi ile philosophos’un tamamlanmasını olanaklı kılacak etkinlik olan theorein etraflıca ele alınmaktadır. 

Her tekhne, her methodos ve benzer biçimde her praksis ve her prohairesis’in bir iyiyi amaçladığı düşünülür” (Aristoteles 2007: 1094a) iyi olduğu düşünülen, kendisine belli bir biçimde iyi olmaklık yüklenilen bir şeyi. Praksis’ler çok belli tarzda düşünülmesi gereken energeia’lardır: bunların orada son buldukları “son” (telos) yine kendileridir. Bunun ne demeye geldiği, bir başka energeia tarzı olan poiesis, praksis’in yanına tutuldukta daha açık kılınabilir. Poiesis (yapma, yaratma) etkinliğinin kendisi bu etkinliğin kendisinin yüzü suyu hürmetine olup bitmez; heykeltraşın, kunduracının, çanak-çömlek ustasının amacı salt yontmak, kesmek, şekil vermek değildir, tekhnites’in kendisini bir tarzda ne ise o kılan etkinliği ile ortaya çıkarmayı amaçladığı şey bu yontma, kesme, şekil verme etkinliklerini sonralayan, bu etkinlikleri peşi sıra izleyen bir telos’tur; etkinliklerin kendilerinden “ayrı bazı eserlerdir” (Aristoteles 2007: 1094a 5). 

Her tek praksis’in telos’unun kendisi olması ya da farklı sanat, zanaat, bilim ve bilgi alanlarında farklı farklı telos’ların (sonların) olması bunların telos’larını da kapsayan bir başka alanın, telos’u bütün öteki alanlarla karşılaştırıldıkta “teleion” (tam) olan, bütün öteki etkinliklerin onun baktığı şeyin yüzü suyu hürmetine yapılıp edildiği bir alanın var olduğunu söylemeye engel değil. Bu bilgi alanı insana ilişkin öteki etkinliklerin onların içinde yürütüldüğü alanları söz gelimi eğitim, poietika, yasa yapma, rhetorik, ekonomi, tıp, askerlik ile “tek tek kişilerin nelerden kaçınması ve nelerin peşi sıra gitmesi gerektiğini belirleyen” (Aristoteles 2007: 1094b 7) etik alanını içinde barındırır.  

Sözü edilen alanların aradığı farklı iyilerin etkinliklerin kendileri olmaları ya da bu iyilerin “etkinliklerden ayrı kimi amaçlar olmaları” (Aristoteles 2007: 1094a 17) bütün bu iyilerin kendisi tam olan bir başka amaç uğruna arandığını söylememize de engel değil. İnsanca, ona özgü ve ona ait olan bu etkinliklerin her birinin kendine özgü telos’larının yanında bu telos’ların her birinin bir başka şey, bir başka iyi uğruna istenildiğini; dahası topluca ve tepeden bakıldıkta insan etkinliklerinin hepsinin kendisi bir başka şey için istenilmeyecek bir iyiden ötürü gerçekleştirildiğini söylemek zorunlu gözüküyor. 

Yukarıda sayılan bu alt-alanları içinde barındıran, yalnızca neliğini değil nasıl gerçekleşebileceğini de araştırdığı1 nesnesi “mutluluk2 olan alan (tekhne) ‘politike’dir. Araştırmanın “politik” bir araştırma olmasının ne demeye geldiği işte bu belirli akıl yürütme ile kavranabilir.  

Kendine yeter bir koinonia3 olan ve içinde kimi başka koinonia’ları da barındıran polis’e yine polis’in içinde işleyerek sahip olan insanın politikon zoon olması onun için polis’in, içinde varolmaklığını asıl anlamda tamamlayabileceği biricik yer olmasını imler. Çünkü insan “arada sırada gelişigüzel bir erkek ya da dişiyle çiftleşen sonra da kendi ininde yalnız yaşayan” (Aristoteles 1999: 1242a 23) bir zoon değildir, o hem oikonomikon tam da kendisine özgü (idion) olan şeyleri bir başkası ile ortak (koinon) kılan (Aristoteles 2007: 1162a 23) bir canlıdır hem de varolmaklığını ancak kendi eidos’una iye olan ve polis içerisinde kimi etkinliklerde bulunan; kendi varolmaklıklarını işleyen öteki canlılar ile birlikte tamamlayabilen bir politikon zoon’dur. 

1 Bütün öteki alt-alanlarda amaçların nasıl gerçekleştirilebileceği araştırılıyor, “nedir”i araştırılmıyor. Sözgelimi tıp telos’u olan sağlığın, askerlik utkunun nasıl gerçekleştirilebileceğine bakıyor.  İnsana özgü bu etkinlikleri içlerinde barındıran bu alanlara tepeden bakıldığında bütün bu alanlar arasında telos’unun hem nedir’ine hem de nasıl gerçekleşebileceğine bakan dahası öteki alanlardaki telos’ların ve öteki alanların kendilerinin de nedirine bakan, öteki alanların tamamının sınırlarını çizen yalnızca politike tekhne’dir. 
eudaimonia 
Aristoteles, Politika 1. Kitap.

Bütün bunlar değerlendirildikte Aristoteles’in bu politika araştırmasının içinde (Nikomakhos’a Etik 8. ve 9. kitaplar) bulunan “dostluk” tartışmasının zorunlu yeri ve önemi de açık kılınmakta. 

Politika denilen araştırma alanının sınırlarını, methodos’unu belirlemek bu alana özgü olan hypkeimenon’a; pragma’ya göre konuşmayı gerektirir. Bu hypokeimenon allta durmakla “eğitim görmüş kişi” (Aristoteles 2007: 1094b 23) ye [bir şeyi] işaret eder: “ilkeleri olduğundan başka türlü de olabilecek olan şeyler”e ilişkin bir araştırmanın ortasında durmaktayız ve bu araştırma alanında kullanacağımız, Platon’un da önceden işaret ettiği belirli bir methodos ile karşılaşabileceğimiz synperasma’dan (sonuç önermeleri) yalnızca belirli ölçüde kesinlik beklenebilir. Bu pekçoklarının benzer tarzda yanılgıya düştükleri gibi politika alanında araştırılan ve soru konusu edilen şeylerin sözgelimi Aristoteles’e göre bir praksis’in ona uygun olması gerektiği “güzel olan”ın (to kalon) ya da çok anlamda söylenen “adil olan”ın, kendileri hakkında sağlam bir şey söylemenin olanaklı olmadığını; farklı çağlarda, onyıllarda; farklı kasabalarda, köylerde ve şehirlerde farklı budunlar tarafından bu budunların kendi “nomos”larına ve “ethos”larına göre karar verilebilecek şeyler olduklarını asla imlemez. Politika araştırmasının onunla birlikte yürütüleceği methodos, dialektike’dir ve bu yöntem dikaios kotarıldıkta ortaya koyulacak sonuç önermelerini “çürütmek” yine dialektike sınırları içerisinde felsefece gerçekleştirilebilecek bir etkinliktir; bir sofistin yersiz kuruntusu değil, bir felsefecinin apaçık kutlu tesadüfüdür.  

Bir politika araştırmasında “[b]ilinenlerden yola çıkmak gerekir” (Aristoteles 2007: 1095b 2). Bu bilinenler pekçoklarının, “sürü”nün ya da bilge, ünlü kişilerin kanılarıdır (endoksa) (Aristoteles 2007: 1094b 31). Pek çoklarının ve sürünün kanılarını değerlendirmeye değer bulmadaki sebep böyle bir değerlendirmenin geçerlikteki ethos’u yani sürünün sürü olmaklığını sarsabileceğidir. Bu kanılar kendi yüzü suyu hürmetine, kendi değerinden ötürü değerlendirilmeye layık görülecek kanılar değillerdir4 ve çoklukla birer pseudes doksa’dırlar. Fakat bu kanıları değerlendirmek ve bununla birlikte bu kanıların onlarla işgörülemez ve tutmaz olduklarını, politikon zoon olan insanın olanaklarını işletmesine ilişkin pek çok açmaz yarattıklarını göstermek, diyesim onları “çürütmek” bir “paradigma”nın değişmesine yol açabilir. Geçerlikte olan kanılardan en yaygın olanların böylece değiştirilmesi polis’in politeia’sını değiştirebilir; daha adil kılabilir. Öte yandan pekçoklarının kanılarını ele almak ile kastedilen herkesin her kanısını ele almak asla değildir. Böyle bir işe girişmek bir yasa koyucunun tek tek durumların tümüne ilişkin yasa yapmağa girişmesine benzer; araştırmanın sağlıklı yürütülmesini ve bir sonuca ulaşmasını engeller.  

4  Bkz. Thrasymakhos’un “adalet güçlünün işine gelendir” yollu savı [Platon, Politeia 338c]. 
                                                           
Bilge kişilerin kanıları ise orthos olan diyesim ele alınmaya, değerlendirmeye değecek “makul” kanılardır, bu kanılar kendi yüzü suyu hürmetine değerlendirilir ve değerlidir, dahası bu kanıları edinecek şekilde yetiştirilmiş kimseler için onun içinde ilkeleri sınayacakları bir politika araştırmasını yürütmek zor bir iş olmaz. “Böyle biri zaten [praktikos nous’un yakaladığı; telos olan] arkhelere sahiptir ya da onları kolayca edinebilir” (Aristoteles 2007: 1095b 8). 

Böylece, bir politika araştırmasında yukarıda açıklandığı tarzda düşünülen “bilinenlerdialektike ile yani enine-boyuna, etraflıca, baştanbaşa kotarılacak ve logos’unu da yanından hiç eksik etmeyecek (dia-legesthai) bir temellendirme ile değerlendirilir. Bu değerlendirme sonucunda ilkin, aranılan şeyin ne olduğu değil de ne olmadığı keşfedilir ve bu bir arkhe’dir, diyesim araştırma alanın artık iş görülebilecek kadar temiz ve sağlıklı olduğunu imleyen başlangıç noktasıdır. Bir politika araştırmasına girişen kişi bu başlangıç noktasında “ne değildir”in yanıbaşında durur. “Nedir”i, eidos’u, to ti en einai’ı bulmazdan önce geçmenin zorunlu olduğu bu durak, içinde “nedir”e götürecek kimi sağlıklı ilkelerin de bulunabileceği biricik yerdir. Bu ilkeler “ne değildir”i onun aracılığıyla elde ettiğimiz “temizlik” aşamasında karşımıza çıkar ve “nedir”e gitmede bize yardımcı olurlar. Bu aşamadan sonra yapılacak olan iş yine logos’lu bir iştir, içinde aisthesis barındırmayan bir iştir. Bunun ne demeye geldiği ve aisthesis’in bir dialektik araştırması içindeki yeri ise başka bir tartışmanın konusudur.  

Eidos (“nelik”, “nedir”), to ti en einai, diyesim her hangi bir şeyin olmak bakımından ne olduğu işte bu türden bir araştırmanın sonucunda sağlam ve dikaios elde edilebilir. Bu tarzda yürütülecek bir araştırma ile elde edilecek sonuç önermelerinin (synperasma) “kesinliği”, sağlamlığı konusunda daha önce söylediklerimize ek olarak şunlar da söylenebilir: nasıl kendisinden beklenebilecek kesinliğin en yüksek olduğu alanda iş gören “bir matematikçinin olası şeyler söylediğini” kabul etmiyor ve “bir söylev ustasından kanıtlar göstermesini” (Aristoteles 2007: 1094a 27) istemiyorsak (nitekim rhetorike denilen alanda tanıtlamalar ile değil enthymema’lar ile iş görülür, bu da şu demeye gelir: rhetorikçi temellendirerek değil kişinin gönlüne hitap edecek ve onu çelecek türden konuşmalar yaparak onu ikna eder) bir dialektikçinin araştırması sonucu elde ettiği sonuç önermelerinden de sözgelimi matematik alanındakine eş bir kesinlik bekleyemeyiz. Bu kesinlik bekleyememenin ne demeye geldiği ve etik alanında geçerli araştırma ilkesinin “relativism” olduğu yollu görüşün açmazı konusunda yukarıda söylenenler yeterli. 

Aşağıda “mutluluk” üzerine söylenenler yöntemi dialektike olan politika araştırmasının ürünüdür: Mutluluk bir etkinlik (energeia) mi (etkinliğin kendisi mi) yoksa kimi etkinliklerin peşi sıra oluşacak bir durum mu? Tek tek kişiler kimi etkinliklerin kendilerini mutlu ‘kıldığını’ söylüyorlar. Bunu söylerken imlemeye çalıştıkları şey acaba etkinliklerin kendilerini mutluluk olarak gördükleri mi? Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı yapıtına baktığımızda onun mutluluğu şöyle tanımladığını görüyoruz: “mutluluk bir ruh etkinliğidir” (1098a 17).  

Şunları sormak gerekli gözüküyor: 

Mutluluk bir etkinlik mi yoksa bir etkinliği peşi sıra izleyen bir durum mu? 
Mutluluk bir energeia olabilir mi?  

Aristoteles mutluluğun “başka bir şey için değil de yalnızca kendisinden ötürü ve kendisi için istenilecek bir şey” olduğunu savlamada haklı gözüküyor. Fakat mutluluk=etkinlik demek ne demeye gelir ve mutluluk acaba belli bir etkinlik midir yoksa bir etkinlik ile, onun aracılığıyla ortaya çıkacak bir şey midir? 

Açmaz şu: insanlar kimi etkinlikleri mutlu olmak için yapıyorlar. Acaba o etkinlikleri yaparken mi yoksa yaptıktan sonra mı mutluluk oluşuyor? Belki de önceleme ve sonralama olarak bu zamansallığın tartışma açısından hiçbir önemi yok.  Çünkü “acaba o etkinlikler sırasında mı mutlu oluyorlar” yoksa “etkinlikleri tamamladıktan sonra mı mutlu oluyorlar” (ya da mutlu olmaya devam ediyorlar) sorularına verilecek yanıtlar şunu değiştirmiyor: mutluluk o etkinlikler olmadan oluşacak bir şey değil. 

Yeniden soralım: 

Kimileri “koşmak” mutluluktur diyor, kimileri “dağa tırmanmak” mutluluktur diyor. Ama acaba söylemeye çalıştıkları şey bu etkinliklerin kendilerinin kendi başına mutluluk olduğu mu yoksa etkinliklerin tek bir kişi açısından adına mutluluk denilen bir durumu yarattığı sanısı mı? 

İnsanlar kimileyin bir şeyi yapınca “mutlu oldum” diyorlar ve farklı insanlar farklı şeyleri yaptıklarında mutlu oluyor gibi gözüküyorlar. Bu etkinliklerin kendilerinin tek tek kişilerde asıl anlamda mutluluk yaratıp yaratmaması tartışma açısından ilineksel, çünkü burada bakılan şey etkinliğin kendisinin mi yoksa etkinliği peşi sıra izleyen şeyin mi mutluluk olduğu. 

O halde kimi etkinlikler beni mutlu ediyorsa, mutluluk bu etkinliklerin KENDİLERİ değil de, bu etkinlikleri peşi sıra izleyen bir şey olabilir. 

Biz bizdeki bize özgü kimi dynamis’leri etkinliğe dökmedikçe mutlu olamıyoruz, o dynamis’ler hali hazırda öylece durdukça mutluluk gerçekleşemiyor. Dolayısıyla mutluluk bir dynamis de değil. 

Mutluluğun etkinliklerin (energeiai) kendileri de olamayacağı gösterildi. O halde geriye mutluluğun bir entelekheia olması kalıyor. 

Mutluluğun kendisi yalnızca kendisi için, kendisinden ötürü istenilebilecek ve bir başka şey için istenilemeyecek bir şey. Aristoteles burada haklı fakat şunu gözden kaçırır gibi yapıyor5

5 Aristoteles’in bunu basitçe “gözden kaçırdığını” söylemek, böyle bir şeyi ona yüklemek, Aristoteles’le “tuz tüketen” (Bkz. EN 8. Kitap) okuyucu için oldukça zor. 

Mutluluğun yalnızca kendisinden ötürü istenilebilecek ve bir başka şey için istenilmeyecek bir şey olması mutluluğu yaratan etkinliğin de böyle olmasını zorunlu kılmaz. 

Yine şu konularda Aristoteles son derece haklı: 

1. Mutluluk “haz” değil. 
2. Mutluluk “sağlık” değil ama sağlık olmadan mutluluk olamıyor (bu, “insan”ın varolabilmesi için en temelde threptike psykhe’nin işlemesinin zorunluluğuna benzer). 
3. Mutluluk “onur” (time: onur, mevki, şan şöhret) de değil. Onurların mutlulukla ilgisinin olmadığı onurların bize bağlı olmamasından son derece açık. (Bkz. EN, 1095b 24

Aristoteles E.N.’nın başında yaşam biçimlerinden6 söz ederken telos’u bir energeia olan yalnızca bir tek yaşam biçiminden söz ediyor. Sözünü ettiği yaşam biçimleri: Haz Yaşamı (bu yaşamın amacı (telos’u) ‘haz’, hazzın kendisi bir başka şey için yani mutluluk için istenilecek bir şey dolayısıyla mutluluğun kendisi değil. Fakat hazzın kendisi bir etkinlik (energeia) değil, haz belirli etkinlikler sonucunda oluşabilecek bir şey), Siyaset Yaşamı (bu yaşamın amacı time (onur, mevki, şan, şöhret). Onurlar da eylem insanlarının (oi praktikoi) kimi etkinlikleri sonucunda elde edilebilecek şeylerdir ama kendileri birer energeia değildir.) ve Theoria Yaşamı (bu yaşamın telos’u (sonu) Aristoteles’e göre mutluluk, fakat şuna dikkat etmeli: mutluluk zaten çok belirli bir etkinlik (bir ruh etkinliği), bu yaşamdaki etkinliğin kendisi theoria, dolayısıyla theorein=mutluluk, yani etkinliğin kendisi zaten mutluluk oluyor. Telos ile energeia yalnızca bu yaşam biçiminde örtüşüyor. O halde buna göre mutluluk bir etkinliğin peşi sıra oluşabilecek bir şey ya da bir durum değil. Fakat Nikomakhos’a Etik’in tamamında baktığımızda mutluluk theorein’in de zorunlu olarak içinde bulunduğu kimi etkinlikler ile, bu etkinlikler aracılığıyla elde edilecek bir şey gibi gözüküyor.). 

Baştan ele alalım: mutluluk kişinin kendi dynamis’ini etkinliğe taşıması. Mutluluk bir etkinlik (energeia) değil, herkes için geçerli olabilecek “son derece belirli” etkinlikler bütünü değil. Mutluluk kişideki en parlak/en yetkin dynamis’lerin energeia7 haline dönüştürülmesi. 

Platon’a göre de her tek kişinin kendisini gerçekleştirebilmesi, kendine özgü o yapıyı etkinliğe taşıyabilmesi mutluluktur. Kişileri ne olacak iseler ondan alıkoyacak bir “mutluluk”, sözgelimi çanak çömlek ustasının işini yaşamı kılamaması; çanak çömlek yapacak zamana bir sebepten ötürü iye olmaması, başka işler ile meşgul olması -ki Platon’un yönetim biçimi aristokrasi olan kallipolis’inde bu çanak çömlek ustası “erdemli”dir, yani işini o iş, (“her tek kişinin ona doğru doğası gereği gitmiş olduğu, onun için öteki işlerden boş zaman yaratacağı, onda yaşam boyu çalışacağı ve onu güzel kotarmak için kritik anların kaçmasına izin vermeyeceği iş”) (Platon, Politeia, 374c) nasıl yapılması gerekiyorsa öyle yapar, belli türden episteme sahibidir (Protagoras 319a-c, Menon 89c): o belli kabın yapımında tam da ne kadar kil kullanılması gerektiğini, kilin hangi sıcaklıkta pişirilmesi, ne kadar süre ile pişirilmesi gerektiğini ve pişirildikten sonra ne kadar be kletilmesi gerektiğini bilir-, polis’in içerisindeki adaleti bozar (Politeia 420c- 421c). Her tek kişi kendi işini idame ettirmekle ne ise o olur. Nitekim herkes doğası gereği bir başka şeye yetilidir ve herkesin doğası ile orantılı biçimde kendisini etkinliğe taşımasını sağlamak da yine bu politeia’nın eğitiminin işidir. Her tek kişinin kendi physis’ine göre tamamlanmasını sağlayacak bu eğitim ise zor ile değil oyun ile olur. (Politeia, 537a)  

Haz Yaşamı, Siyaset Yaşamı, Theoria Yaşamı ile varolmaklığı Haz Yaşamına bağlı ilineksel yaşam: Ticaret Yaşamı. 
7 Burada energeia ile entelekheia’ın örtüşür anlamı düşünülmeli. Mutluluk “bir ruh etkinliği”dir derken Aristoteles energeia’nın entelekheia ile örtüşmez anlamını alıyor. 

Aristoteles şunda da son derece haklı: insanın, asıl anlamda insan olabilmesi yani philosophos olabilmesi için Aristoteles’in saydığı dynamis’lerin tamamını (sözgelimi: ankhinoia, nous, synesis, euboulia, sophia, phronesis) işletebilmesi lazım.  

Aristoteles’in mutluluk tanımı pek az kişinin altına düşebileceği bir tanım. Bu tanıma ilişkin şu sorular dile getirilebilir: mutluluğun insana en özgü olan etkinlikle birlikte gitmesi niçin zorunlu olsun? Theorein insana ve yalnızca ona özgü olan bir etkinliktir ve anthropos he anthropos ya da philosopos yani insanı asıl anlamda insan yapacak bütün dynamis’lere sahip ve bu dynamis’leri işleten kişi ancak bu belli etkinlik ile tamamlanabilir. Aristoteles burada da haklı ama bunun her tek kişinin mutluluğu ile zorunlu bağlantısını çıkartabilmek oldukça güç gözüküyor. 

Theoria yapabilenin theoria yapması ama theoria yapamayıp da flüt çalabilenin flüt çalması hem de erdemli tarzda çalması da mutluluk. Aristoteles yalnızca anthropos he anthropos’un mutluluğunu anlatıyor, Platon Politeia adlı yapıtında anthropos’unkini. Mutluluğun kendisi yalnızca kendisinden ötürü istenilecek bir şey ama en yüksek, önde gelen etkinlikle diyesim theoria etkinliği ile mutlu olan tek varolan: anthropos he anthropos (philosophos). Aristoteles yalnızca philosophos’a özgü olanı arıyor diyesim insan olarak insana (anthropos he anthropos). Eğer onu bulur ve gerçekleştirirse, etkinliğe dökerse anthropos he anthropos (philosophos) mutlu olabilir. Theoria yapmaya, felsefece etkinliğe katılmaya yetili olmayan kişinin mutluluğu ise ona özgü bir mutluluk. Söz gelimi teknatzein etkinliğine katılanlar için de bu, parçaya göre “ruh” etkinliğinin gerçekleştirilmesi mutluluk yaratır. 

O halde mutluluğun bir etkinlik (energeia) olmadığı açık, mutluluk bir etkinliğin peşi sıra ortaya çıkabilecek bir şey hem de yalnızca bir tek, belirli etkinlik ile değil, her tek kişinin farklı belirli etkinlikleri ile.  

Mutluluğu herkesin kendine özgü dynamis’ini etkinliğe dökmesi olarak belirledikte herkesin kendine özgü dynamis’ini keşfedecek şeyin Platon’un da söylediği gibi eğitim (paideia) olduğunu yineleyelim. Bu eğitimin nasıl kotarılması gerektiğinin yanıtı kabaca yukarıda verildi. 

Ethika Nikomakheia herhangi bir insanın değil philosophos olmak olanağına iye kişinin nasıl mutlu olabileceğini, tamamlanabileceğini açıklıyor. Aristoteles niçin mutluluğu yalnızca philosophos olmak olanağına iye kişi için ve anthropos’un en yüksek olanağının etkinliğe taşınması diye düşünüyor? 

Dikkatlice bakıldığında şu görülüyor: aslında Aristoteles’in kendisinin anlattığına bakıldığında mutluluk kimi etkinlikler sonucu ortaya çıkabilecek bir şey. O etkinliklerin hangi etkinlikler olduğu da son derece belirli. Ama o tanımı şu şekilde veriyor: “mutluluk bir ruh etkinliğidir, hem de tam erdeme göre”. Çünkü mutluluğun tanımını bu şekilde vermezse, yani mutluluk = bir etkinlik demezse, yalnızca kendisinden ötürü istenilen ve başka bir şey için istenilmeyen diye belirlediği theoria etkinliğini mutluluğun zorunlu ve yeter koşulu olarak alamayacak. 

Dolayısıyla Aristoteles philosophos olanağına iye kişinin nasıl mutlu olabileceğini anlatıyor ama bunu sanki her tek insanın nasıl mutlu olabileceğini anlatır gibi yapıyor. Nitekim insanın işini sorarken aslında philosophos’un işini soruyor ve bütün yapıt boyunca da onun etkinliklerine bakıyor.  

Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, şunlar söylenebilir: mutluluğun ne olduğunu araştıran kişi Platon’a, philosophos olanağına iye kişinin ancak nasıl mutlu olabileceğini araştıran kişi ise Aristoteles’e bakmalı. Her ikisinin tamamlanmasında ortak olan etkinlikleri keşfedebilmek için ise hem Platon’a hem Aristoteles’e (ama daha çok da Aristoteles’e) gelişli gidişli bakmalı. Aristoteles’e göre philosophos’un ancak ve ancak nasıl mutlu olabileceği ise başka bir yazının konusu olsun. 

O halde mutluluk, Platon’un da onu işaret ettiği gibi her tek kişide bulunan bütün dynamis’lerin erdemli tarzda etkinliğe dökülmesidir. İnsanın iye olduğu dynamis’lerin içinde sözgelimi tekhnatzein’i de saymak zorunlu gürünüyor. Tekhnatzein dynamis’ine sahip kişi için mutluluk bu olanak etkinliğe taşınmadan oluşabilecek bir şey değil. Her tek kişinin mutluluğu biricik tarzda kurulacak bir şeydir, her tek kişi biricik tarzda tamamlanır çünkü her tek kişinin dynamis’leri de ona özgü ve biriciktir. 

Dahası theorein Aristoteles’in onu belirlediği tarzda tam ve kendine yeter bir etkinlik olmasına rağmen yalnızca kendisi için istenebilecek ve başka bir şey için istenemeyecek bir etkinlik değildir. Theoria da hem kendisinden ötürü istenilebilecek hem de bir başka şey için istenilebilecek bir etkinliktir. Theorein etkinliğine katılmadan edemeyen philosophos’un tamamlanması göz önünde bulundurulduğunda, onun mutluluğu bakımından bu etkinliğin yeri önde gelir.  

O halde mutluluk bir energeia değil, bir entelekheia yani her tek kişinin kendi dynamisleri bakımından amacını içinde taşıyarak varolmasıdır. 

Mutluluğun ne olduğunu konusunda yukarıda söylenenler gidişli gelişli tarzda kotarılacak bir Platon - Aristoteles incelemesinin sonucunda ortaya çıkabilir. Elbette şunu da unutmamak gerek: “[a]na çizgileri iyi çizilmiş şeyleri işleyip ayrıntılarını düzenlemek herkesin yapabileceği bir iş gibi görünüyor; zaman böylelerini bulur ya da onlara iyi bir yardımcı olur.” (EN, 1198a 21

   
KAYNAKLAR 

ARİSTOTELES (2007) Nikomakhos’a Etik, çev. Saffet Babür, 3. Baskı, Ankara: BilgeSu Yayıncılık. 
ARİSTOTELES (1999) Eudemos’a Etik, çev. Saffet Babür,  1. Baskı, Ankara: Dost Yayınevi 
ARISTOTELIS (1894) Ethica Nicomachea, Oxford: Oxford University Press. 
ARISTOTLE (2002) Nicomachean Ethics,  çev. Joe Sachs, 1.st edition, Newburyport MA: Focus Publishing. 
PLATO (1992) Republic, Çev. G. M. A. Grube, Indianapolis: Hackett Publishing Company. 
PLATO (2007) Republic, Çev. Joe Sachs, Newburyport, MA: Focus Philosophical Library. 
PLATON (1995) Platonis Opera, TOMVS IV Tetralogiam 8 Continens, Oxford University Press. 

  Kaygı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi   Uludağ University Faculty of Arts and Sciences Journal of Philosophy  Sayı 24 / Issue 24│Bahar 2015 / Spring 2015  ISSN: 1303-4251 

Yorum Gönder

0 Yorumlar