Necronomicon -Giriş-


Necronomicon

NecronomiconHoward Phillips Lovecraft'ın kendi yarattığı Cthulhu Mitosu'nu desteklemek için çoğu öyküsünde bahsini geçirdiği kurmaca kitap. İlk olarak "The Hound" (1924) başlıklı Lovecraft öyküsünde yer alır.

Tarihçe


8. yüzyılda Abdul Alhazred adlı bir Arap tarafından yazılmıştır. Yunancadan çevirisi Lovecraft'ın iddiasıyla Ölüler Yasasının Simgesi (necros: ölü, nomos: yasa, eikon: simge) başka bir yaklaşımla ise Ölülerin Sınıflandırılması'dır. (necros: ölü, nemo: sınıflamak, ikon: nötr sıfat eki). Yazar, kitabın özgün adının Kitab Al Azif olduğunu ve 950 yılında Theodorus Philetas tarafından Yunancaya çevrildiğini söyler.
Piyasada birbirinden tamamen farklı birçok Necronomicon bulmak mümkündür. Bunlardan en çok bilineni "Simon" Necronomicon'u denilen kitaptır. Bu Kitap Sümer mitolojisiyle bağlantılıdır.

Necronomicon ve okült

Necronomicon okülttür. Lovecraft öykülerinin çoğunda Necronomicon'dan bir tiksinti ile bahseder. O gizin araştırılması sonucu ortalığa çıkan/çıkabilecek şeylerden bahseder. Tasarımının sahibi bilinmemekle birlikte Necronomicon Gate olarak bilinen bir tür okült de Necronomicon'un piyasadaki örnekleri üzerinde görülebilmektedir.


Necronomicon'un popüler kültüre etkisi


Lovecraft'ın yarattığı bu kurgusal kitabın müzikte etkilerine sıklıkla rastlanır.
  • Nox Arcana adlı grubun Necronomicon adında bir albümü vardır. Albüm genel olarak Lovecraft'a adanmıştır ve Cthulhu Mitosu ile ilgili şarkılar bulunmaktadır.
  • Kataklysm adlı death metal grubunun simgesinin içinde Necronomicon Gate bulunmaktadır.
  • Cold Winter Sun adlı ingiliz metal grubunun demosu da Lovecraft'a adanmıştır ve Necronomicon adlı bir şarkısı vardır.
  • Warcraft'ın internet üzerinden en çok oynanan haritası olan DotA-Allstars'da ve Valve tarafından geliştirilen DotA 2 isimli oyunda bir eşyanın adı Necronomicon'dur. Karakterler kitabı kullanarak bir okçu bir de piyade necronomicon savaşçılarını diriltebilirler.
  • Şilili bir grup olan Attomic Agressor'un Necronomicon adlı bir şarkısı vardır.
  • Evil Dead/Şeytan'ın Ölüsü/Kötü Ruh serisi. Bu seride olaylar direkt olarak Necronomicon bazlıdır ve ana karakter Ash'in (Bruce Campbell) başına gelenlere de bu kitap sebep olur. Ancak bu Necronomicon Lovecraft Necronomicon'unu değil de "Simon" Necronomicon isimli kitabı baz alır.

Howard Phillips Lovecraft
Hikayeler
Deliliğin Dağlarında • Cthulhu'nun Çağrısı
Uyarlama Filmler
Dagon • Gömüt • Dunwich Korkusu • Uyku Duvarının Arkasında • Adlandırılamayan • Adlandırılamayan 2: Randolph Carter'ın İfadesi • Herbert West - Diriltici • The Resurrected • Ötelerden • Cthulhu'nun Çağrısı • Çalınmış Ruhlar
İlgili Başlıklar
Necronomicon • Cthulhu
Oyunlar
Call of Cthulhu: Dark Corners of the Earth • Darkness Within: In Pursuit of Loath Nolder • Darkness Within: The Dark Lineage

NECRONOMICON
Kara Dünyanın Kitabı H.G. Ginger
ALTIKIRKBEŞ YAYIN
Kadıköy,2005
Aleister Crowley’e Adanmıştır
1875- 1975

Kabala’nın yaratılmasından çok önce tapınılan ve çağırılan eski çağlara ait güçler vardır. Bunlar Sümer inancındaki kadimlerdir ve Aleister Crowley’in majisinde[1] ve H. P. Lovecraft’ın mitosunda yaşarlar. Dünyayı bir kez daha yönetmek için kapının hemen ardında beklemektedirler…

[1] Aleister Crowley’e göre maji, irade doğrultusunda değişiklik yaratmanın sanatı ve bilimidir.

Uzun süredir kayıp olan sihirbazın elkitabı, büyülü sözler ve çağırışlar, ruhları defetme ve bağlama yollarını içerir. Ama bunlar düşüncesizce kullanılmamalıdır. Sadece, Abdül Alhazret’in, Kara Dünyanın Kitabı’nı tamamlamasına engel olan kaderini bile düşünmemiz yeterlidir. Ve hatırla ki, NECRONOMİCON’da çağrılan güçler için etkili bertaraf ediciler yoktur.

NECRONOMICON’un majisi kurcalanacak bir şey değildir ve seni baş edemeyeceğin psikolojik güçlere maruz bırakabilir. Şunu daima hatırla, eğer efsunlar konusunda acemice davranırsan uyarılacaksın.’

Fate Dergisi

TEŞEKKÜR

Editör, sözü bile edilemeyen tehlikelere karşı işbirliği ve adanmışlıkları ile bu kitabı mümkün kılan insanların hepsine teşekkür etmek ister. Teşekkürlerimiz ilkin, bize bu orijinal yazmayı sunduğu o tarihten itibaren ortalıktan kaybolan şu adsız papazadır. İkinci olarak, en tatsız ve çoğu zaman tatmin edici olmayan görevi icra eden, sürekli değişen çevirmen kadrosuna: Bayan I. Celms, Bayan.N.Papaspyrou, BayPeter Levenda, Bay X ve Bay Y’ye. Üçüncü olarak cadılık folklörü hakkındaki eksiksiz bilgi ve anlayışı, editore bu çalışmaya karşı uygun bir perspektif yaratmada yardımcı olan Bayan J. McNally’e. Dördüncü olarak kitabın gücü ve tehlikeleri ile ilgili başlangıç niteliğindeki bazı uygulamalı araştırmalarda yardımcı olan Bay J. Birnbaum’a. Beşinci olarak, bu esrarengiz eserin basılmasını desteklemekle, sözü bile edilemeyen korkunç tehditleri göze alarak kadimlerin dehşetli öfkesini uyandırmaya cesaret eden Mr. L.K. Barnes’e. Altıncı olarak, bu cildin nihai basımını nefeslerini tutarak ve diken üstünde bekleyen bütün sabırlı Paganlar’a ve Cadılık Dostları’na. Yedinci ve belki de en önemlisi, durmak bilmez cesaretlendirişleri ve bitmez tükenmez şikayetleri bu çalışmanın tamamlanması için malzeme olan Magickal Childe’dan (Warlock Mağazası) Herman Slater’e. Ve son olarak, yardımları olmadan bu kitabın basılmasının imkansız olacağı İblis PERDURABO’ya.

Kutlu olun!

GİRİŞ

1920’lerin ortasında, bir zamanlar Warlock Mağazası’nın olduğu Brooklyn Heights’tan aşağı yukarı iki blok ötede, sessiz ve her şeyden elini eteğini çekmiş bir adam olan, iki yıllık karısından en sonunda boşanarak ergenliğini geçirdiği ve iki teyzesiyle kaldığı Rhode Island’daki evine dönen bir kısa öykü yazarı yaşamaktaydı. 20 Ağustos 1890’da doğan Howard Phillips Lovecraft, 1923’te Weird Tales dergisi ile yakaladığı ilk başarılarının güdük kaldığı edebiyat dünyasında bir etki yaratmak için çaba harcayacaktı. 15 Mart 1937’de 46 yaşındayken bağırsak kanseri ve Bright hastalığının kurbanı olarak trajik biçimde öldü. Dashiell Hammett gibi şöhretli insanların, hem yurt içinde hem de yurtdışında basılması için antolojiye koyarak onun çalışması ile ilgilenmesine karşın, kendisine genellikle bahşedilen ‘Gotik Korkunun Babası’ ününü, seçilmiş mektuplarının bir cildi ve biyografisi gibi çalışmalarının çeşitli kitabevleri tarafından muazzam çoklukta yeniden basılmasına kadar geçen birkaç yıla dek gerçek yerini bulmadı. 1975’te, aylık Atlantic dergisinin Temmuz sayısında, Louis Borges’in ‘H.P.Lovecraft anısına’ başlığıyla, ‘There Are More Things’ adında bir hikayesi yayınlandı. Borges gibi edebiyatın önemli kişilerinden birinin yaptığı bu jest Lovecraft’ın, ölümünden kırk yıl sonra, Amerikan edebiyat tarihinde hak ettiği yere nihayet yükseldiğinin bir göstergesi idi kuşkusuz.

Lovecraft, Weird Tales dergisinde yazısının yayınlandığı yıl bir başka beyefendinin daha adını görmekteydi ama İngiliz tabloid basınında. Sunday Express’in baş sayfasında ALEISTER CROWLEY’İN YENİ UĞURSUZ İFŞALARI yazısını okumaktaydı. Haber, kötü şöhretli majisyenin ilk takipçilerinden birinin (ya da gerçekte, takipçilerinden birinin karısının) Sicilya, Cefalu’daki Thelema Manastırı’nda ölen kocasından Crowley’i sorumlu tutan tanıklığı ile ilgiliydi. Kötü basına, gizli örgütlerin kafalarda oluşan hayali tehlikeleri de eklenince Mussolini, en sonunda Yüce Canavar’ı (The Great Beast) İtalya’dan sürgün etmek zorunda kaldı. Gelecek haftalar ve aylar boyunca İngiltere’deki gazetelerin sayfalarını korku hikayeleri dolduracaktı: satanik ritüeller, kara kitle ayinleri, hayvan hatta insan kurban etmeler rapor edildi -ya da bu konularda bile bile yalan söylendi-. Çünkü, hikayelerin çoğu gerçek olmasa ya da fantastik abartmalar bile olsa tek bir şey belirgindi: Aleister Crowley bir majisyendi, ilk sıradakilerden biri.

12 Ekim, 1875’te İngiltere’de -Shakespeare ile aynı bölgede- doğan Edward Alexander Crowley, ‘Plymouth İhvanı’ adında bir tarikatın üyesi olan katı, fundamentalist, dindar bir ailede büyüdü. Ona, (‘Book of Revelation’ kitabındaki atıftan sonra) meşhur olacağı şu ‘The Beast 666’ ismi ve sayısı ile hitap eden ilk kişi annesiydi ve o da bu unvanı gönülden kabul etti. Cambridge’de okurken ismini Aleister Crowley olarak değiştirdi; bu isim ve ona eklediği ‘666’ ile hiçbir zaman kitaplardan ya da basından uzak olmayacaktı. Çünkü kendisinin bir tanrı, bir kadim enkarnasyonu[2], insanlık tarihini Yeni Çağ’a, Osiris’in eski çağının yerini alacak Horus’un Eon’una aktaracak aracı kişi olacağına inanıyordu. 1904’te, Lovecraft’ın ‘Dış Uzaydan’ diyebileceği bir yerden, yeni bir felsefe, bilim, sanat ve din sistemini, Yeni Dünya Düzeni’ni içeren bir mesaj aldı, ancak bu yeni düzen, bir ana bölüm ve bu dördününün de ortak paydası ile başlamalıydı: Maji ile.

[2] Vücut bulma

1937’de, Lovecraft’ın öldüğü sene, Naziler, aralarında Crowley’in yönettiği iki tanesinin de bulunduğu, Almanya’daki okült[3] locaları yasakladılar: A.:.A.:. ve O.T.O’yu. Crowley, ikincisine İngiltere’de başkan seçilmişti, ilkini bizzat kendisi kurmuştu. Onun, bir şekilde, majik anlamda Üçüncü Reich’ten sorumlu olduğuna inananlar bulunuyordu, bunun için iki sebep vardı: ilki, Yeni Dünya Düzenlerinin ortaya çıkışı genellikle holocaustlara[4] neden olmuş gibi görünüyordu ve ikincisi onun, Adolf Hitler’in aklını etkilemiş olması gerektiğinin söylenmesiydi. Crowley ve Hitler’in hiçbir zaman karşılaşmadığı neredeyse kesinken, Hitler’in Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk günlerde bazı okült localara mensup olduğu biliniyordu. Bunlardan biri, Hitler’in, Üçüncü Reich adına, iğrenç sembolü Swastikayı[5] benimseyeceği, Arianların ırksal üstünlüğü öğretisini vaaz eden Thule Gesellschaft[6]’idi. Crowley’in, Nazizmi bütün biçimleri ile, yalnızca küçümsediği, pek çok yazısında, özellikle de otuzların sonlarında yazdığı denemelerinde açıktır. Crowley, Nazizm olgusunu, anti-semitizmi ve Reich’in liderliğinin büyük bölümünü nitelendiren çeşitli türdeki deliliklere ve ‘psikolojik tıkanıklıklar’a yol açmış, kendi taraftarlarına ilişkin katı ahlaki sınırlamalar içinde bulunan bir Hıristiyanlık yaratığı olarak düşünür görünmektedir. Yine de, bu yıllarda Dünya’yı içine çeken kaosun Crowley’in Liber Al vel Legis’inde (The Book of the Law) peşin olarak anlatıldığı ve öngörüldüğüne dair belki de çok az şüphe duyulabilir.

[3] Bâtıni. Bilinmeyen bilimi.
[4] Toplu ölüm. Almanya’da Nazi rejimi sırasında altı milyon Yahudi'nin sistemli bir biçimde öldürülmesi
[5] Gamalı haç
[6] Hitler’i iktidara getiren, Dünya'daki siyasi , kültürel ve askeri hareketleri yönlendirmeye çalışan gizli Alman örgütü.

MİTOS ve MAJİ

Lovecraft’ın kısa öykülerinin pek çoğunun özü ile Crowley’in eşsiz törensel maji sisteminin ana temalarını yararlı biçimde kıyaslayabiliriz. İkincisi, inisiyeyi[7] Jungcu üstatların edilgen derinlik analizlerine karşı, (‘hasta’nın kendisi tarafından meydana getirilen) etken ve dinamik bir bireyleşme süreci sonunda daha yüksek benlik ile temasa geçme haline hazırlamak niyetinde olan sofistike bir psikolojik sistemken, Lovecraft’ın Cthulhu Mitosu yalnızca eğlence amaçlıdır. Okurları, elbetteki, Lovecraft’ın yazdıklarında, sanatın herhangi bir tezahürüne yapılabileceği gibi, daha yüksek, daha öte motifler bulabilirler.

[7] Erginlenme, Tekris

Lovecraft, Cthulhu Mitosu’nda ışığın ve karanlığın, Tanrı ile Şeytan’ın zıtlaşan güçleri arasındaki mücadelenin bir tür Hıristiyan mitini resmetmiştir. Bazı eleştirmenler bunun gerçek Hıristiyan dogmasından çok, Manicilik[8] sapkınlığı koktuğu şikayetinde bulunabilirler. Yine de bir papaz ve öncesinde bir rahip olarak, bu dogmanın ne yazık ki müminlerin çoğunluğu tarafından olması gerektiği öneminden uzak olduğunu söylemenin adil olacağına inanıyorum. Şeytana ve iyinin ve kötünün neredeyse denk güçlere sahip varlıklarına karşı girişilecek bir savaş fikri belki de en iyi şekilde, Doğu'nun Ortodoks kiliseleri arasındaki kişisel iblis ve kişisel melek ortak inancı ile açıklanmıştır. Bu kavram Roman Katolik Kilisesi tarafından –belki de bilinçaltında öyle bir noktaya dek abartılmıştır ki, editörün sahip olduğu bir dua kitabının içerdiği Havari Aziz Andrew Bayramı için yapılan 30 Nisan tarihli bir gravür ‘Ecce Qui Tollis Peccata Mundi’-Dünyanın Günahlarını Alıp Götürene Bakın’ alt yazısını taşır ve üzerindeki resim bir atom bombasına aittir!

[8] İranlı düşünür Mani’nin III. yüzyılda kurduğu ve iyilik kötülük esasına dayalı dinî doktrin, Manihaizm.

Mitosta, iki temel tanrı ‘takımı’ vardır: haklarında Hıristiyanlık inancındaki ‘Işık’a tekabül ettikleri, insanoğlunu kurtarmak için gelen, yıldızlara ait bir ırk oldukları dışında pek fazla şey ifşa edilmeyen Yaşlı Tanrılar ve haklarında bazen muazzam ayrıntılarla çok fazla şey anlatılan ve ‘Karanlık’a tekabül eden Kadimler. Bu ikinciler insan ırkı için hastalıktan başka bir şey istemeyen ve sürekli olarak dışarıdan doğru, bir kapıdan geçerek dünyamızın içine girmeye uğraşan Kötü Tanrılar’dır. Aramızda, kendilerini kadimlere adamış ve kapıyı açmaya, böylelikle bu, görünüşte tiksindirici örgütün bir kez daha Dünya’yı yönetmesini sağlamaya uğraşan kişiler vardır. Kadimlerin şefi, bir deniz canavarı olarak temsil edilen, eski çağlara ait bir tür, Okyanus’un muazzam derinliklerinde ikamet eden Cthulhu’dur. Lovecraft’ın arkadaşı August Derleth onu yanlış bir biçimde bir ‘Su Elementali[9]’ olarak adlandırır. Aynı zamanda Kaos’un kör ve aptal tanrısı, Azathoth, Kaos’ta Azathoth’un ortağı Yog Sothot, ‘bin yavrulu keçi’ Shub Niggurath ve diğerleri de vardır. Bunlar, çeşitli zamanlarda Cthulhu Mitosu’nun öykülerinde kahramanların, cehennemi şeyleri geldikleri yere gönderme girişimlerindeki güçlerini ve becerikliliklerini sınayan korkutucu biçimlerde ortaya çıkarlar. Bu sayfalarda, insan sanki fiziksel güvenliğinden başka, spiritüel doğasını tehdit eden bir şeylerle temas kuruyormuş gibi ilkel korku ve kozmik dehşete dair egemen bir duygu vardır. Bu korku kozmolojisi NECRONOMİCON kitabının sık sık ortaya çıkışıyla daha da yayılır.

[9] Water Elemental: Saf Su, Suya ait...

Lovecraft’ın öykülerine göre, NECRONOMİCON, M.S. sekizinci yüzyılda ‘Deli Arap’ lakaplı, Abdul Alhazred tarafından Damascus’ta yazılmış bir cilttir. Hikayelerden birinde 700’lü sayfalardan bir tanesinin bazı eksik kısımları olduğuna dair bir gönderme bulunduğuna göre, kitabın uzunluğu aşağı yukarı 800 sayfa olmalıdır. Çeşitli dillerde -diye devam eder hikaye- kopyalanmış ve yeniden basılmıştır. Bunlar arasında Latince, Grekçe ve İngilizce vardır. Elizabeth döneminin ünlü majisyeni, Doktor Dee’nin bir nüshaya sahip olduğu ve bunu tercüme ettiği sanılmaktadır. Mitosa göre bu kitap inanılmaz şeyleri, insan ruhunun Uçurumu’nda (Abyss) ve Dış Uzayı’nda (Outer Space) ikamet eden varlıkları ve canavarları çağırıp görünür duruma getirmenin formüllerinden oluşmaktaydı.

Bu tür kitaplar gerçekte vardır ve gerçekten de var olmuştur. İdris Şah, Arap majisyen Abdül-kadir tarafından yazılan, şimdiye kadar yalnızca bir tek nüshasının bulunduğu Gücün Kitabı’nın (Book of Power) bir kopyasını bulmak için yürüttüğü araştırmadan bahseder (Bkz. The Secret Lore of Magic-İdris Şah). Barrett’in The Magus’u gibi, Hz. Süleyman’ın Anahtarları da (The Keys of Solomon), bütün bu çalışmalar son on beş yıl ya da ona yakın bir zaman içinde, nihayet tekrar basılana kadar, benzer bir üne sahipti. Yüzyılın ünlü İngiliz ve Amerikan okült locası Altın Şafak'ın, bir başka Arap tarafından yazılan ‘Negatif Varoluşun Peçeleri’ (Veils of Negative Existence) adlı bir el yazmasına sahip olduğu söylenmektedir.

Bunlar sihirbazların kitaplarıydı ve çoğunlukla, törensel majiye dair metinlerden oluşan kitaplar ve ansiklopediler anlamına gelmiyorlardı. Bir başka deyişle, sihirbaz ya da majisyenin, tıpkı bir aşçıdan ‘yumurtaların Benedicti’nin ruhunu çağırmadan önce yumurtaları çırpmayı çok iyi bilmesinin’ beklenmesi gibi, karmaşık bir majik ritüeli yerine getireceği elzem bir bilgi ve eğitime sahip olması umuluyordu. Grimoire’lar ya da Kara Kitaplar, yemek kitapları gibi, bir tema üzerinde yapılan çeşitlemeler, daha önceki majisyenlerin neler yapmış olduğuna, bağlantı kurdukları ruhlar ve kazandıkları başarılara dair farklı kayıtlardı. Şu an, bu çalışmaları okuyan majisyenlerden, bir simyacının kendi konusundaki bir eserde kasten yapılmış hataları fark etmesi ile çok benzer bir yolla, sapı samandan ayırması beklenmektedir.

Öyleyse, bir acemi için ruh çağırma alıştırmaları yapmak için Lesser Key of Solomon gibi, törensel majiye dair bir çalışmayı öğrenmek delilikti(r). Aynı zamanda Crowley’in Magick in Theory ve Practice çalışmasını da aynı niyetle pratik anlamda öğrenmek akılsızlık olacaktı. Her iki kitap da kesinlikle yeni başlayanlar için olmadığı gibi söylediklerinin doğruluğu sık sık kanıtlanabilecek şeyler de değildir. Ne yazık ki, dehşet verici NECRONOMICON da belki bu kategori içinde yer alır.

Crowley’in majisi, onun geçmiş uygarlıkların ve kadim zamanların yasaklanmış ve unutulmuş bilgisi üzerine yaptığı araştırmalarda bulduklarının kanıtıydı. Book of the Law kitabı 1904 İlkbaharı’nda Kahire’de, kitabı oluşturan üç bölümü kendisine dikte ettiren Aiwass adında insan-evveli entelijans ile temas kurduğuna inandığı sırada yazılmıştı. Herhangi bir başkasından daha fazla etkilemişti, bu onu ve hayatının geri kalanı bunu tam olarak anlamakla ve mesajlarını dünya tarafından bilinir hale getirmekle geçti. O kitap da görünmeyeni çağırarak görünür hale getirmek için gerekli formülleri içeriyordu ve sayfaları içinde dönüşümün gizleri saklıydı, ancak Crowley’in bu kendi NECRONOMICON’u Ortadoğu’da, Gize’deki Büyük Piramit’in gölgesinde alınmıştı ve içinde yalnızca Güzel ile ilgili değil, hali hazırda insanlığı beklemekte olan Çirkin ile ilgili şeyler de yazılıydı.

Crowley’in felsefesini, ‘Ne istersen onu yap, kanunun hepsi budur’ şeklindeki Rabelaisci cümlenin nakaratı olmasından başka, özete indirgemeye yönelik bir girişim beyhude olacaktır. Bu cümle kalıbının gerçek anlamını açıklamak ciltlerce kitap tutar, ancak kabataslak söylersek bilinçli benliğin birleşmesi, melek saf ve tekamül etmiş benliği belirtecek şekilde, ‘Kutsal Koruyucu Meleğin Bilgisi ve Konuşması’ ayini ile doruk noktasına yükselen bireyleşme süreci ile ilgilidir.

Yine de, benliğe giden yolda pek çok tehlike ve zaferin ilan edilebilmesinden önce geçilmesi gereken bir uçurum vardır. Demonlar, vampirler, psişik sülükler, arzu dolu majisyene her bir açıdan, büyüsel çemberin her yönünden yaklaşan dehşet verici biçimlerdir ve majisyeni mahvetmeden yok edilmeleri gerekir. Crowley engelleri aştığını ve bilgi uçurumunu geçtiğini, gerçek benliğini bulduğunu iddia ettiğinde, bunun, Hıristiyanlar’ın İblis’i temsil ettiğini düşündüğü, Book of Revelation kitabındaki Canavar (The Beast) 666 ile özdeş olduğunu gördü. Aslında Crowley, bilgisinin, kitaptaki bu girişi aralayan dizeleri ilan etmesine yol açtığı, Mezopotamya'daki Yezitler’in, sözde ‘iblise-tapan’ kültünün Shaitan’ına (Şeytan) hayranlıktan başka bir şey beslemiyordu. Çünkü Yezitler’in yüce bir sırra ve zamanın gerilerine, Osiris’in güneş kültlerinin, Mithra’nın ve İsa'nın ötesine, hatta Yahudi dininin ve İbrani dilinin oluşumundan bile öncesine uzanan yüce bir geleneğe sahip olduklarını gördü. Crowley, Ay’ın tapıldığı zamandan önceye, ‘Zamanın Dışındaki Gölge’ye geri gönderiliyordu ve bu zamanın içinde, o farkına varsın ya da varmasın ‘Cthulhu’nun Çağrısı’nı duyuyordu. 

SÜMER

New England’ın sakin bir mahallesinde yaşayan şu, elini eteğini çekmiş kısa öykü yazarı ve dünyayı evi olarak adlandıran manyak, iğrenç usta majisyenin unutulmuş bir uygarlığın kumlarla kaplı ıssızlıklarında bir biçimde karşılaşmış olmaları imkansız görünüyor. Her ikisinin de insanlık tarihinin Yeni Eon’unun Peygamberleri ve Habercileri olmaları gerektiği de aynı ölçüde, belki de daha fazla, inanılmazdır. Yine de H.P. Lovecraft ve Aleister Crowley için ‘inanılmaz’, basmakalıp bir sözdür. Her ikisi de takipçileri ve hayranları tarafından birer dahi ilan edilen ve aslında hiç karşılaşmamış olan bu iki adam bacaklarını dünyanın bir ucundan diğerine germişler ve aklın yedi fersah derininde, ortak bir toprakta buluşmuşlardır… Sümer’de…

Sümer, şimdilerde Irak olarak bilinen, Grekler tarafından ‘Mezopotamya’, Araplar tarafından ise dağların arasından geçerek İran Körfezi’ne dökülen Tigris ve Euprates nehirlerinin arasında olmasından dolayı sadece ‘Ada’ adı verilen bölgede kurulan gelişmiş bir uygarlığa verilen isimdir. Burası Babil adındaki masal kentinin yanı sıra, Kaldeliler’in Ur, Kiş ve daha kuzeydeki Ninova şehirlerinin bulunduğu yerdir. Sümer’in başlıca yedi site devletinin her biri, Sümerliler’in garip, semitik-dışı dilinde, Aryan ırkının diline yakın akraba olan, Sanskrit dilindeki (ve söylendiğine göre Çince’deki) pek çok kelimeye özdeş kelimeye sahip olan bir dilde tapılan farklı bir ilah tarafından yönetilirdi.

Çünkü Sümerliler’in nereden geldiğini ve nasıl gizemli şekilde ortaya çıktıklarını, kültürlerini yok etmesine karşın Asur mitolojisi ve dininin büyük bir kısmını meydana getirmiş olan -öyle ki tıpkı Latince’nin bugün Roman Katolik Kilisesi’nin resmi dili olması gibi Sümerce de devletin kilisesinin resmi dili haline gelmişti- Asur istilasından sonra nasıl ortadan kaybolduğunu kimse bilmiyordu. Sümerliler’in, dünya çapındaki pek çok başka kadim uygarlık gibi dikkatlice kayıtlara geçtikleri o olaydan, Tufandan önceki krallarının bir listesi vardı. Sofistike bir astronomi (ve astroloji) sistemlerine ve bununla aynı ölçüde sofistike dini ritüellere sahip olduklarına inanılıyordu. Sümer’de maji de, tarih gibi, Batı Dünyası içindir, çünkü o buradadır, bir Çağı kaydeden, ilk yaratılış destanının, ruhları ilk defetmenin, gezegensel ilahları ilk çağırışın, kötü güçlerin ilk çağrılışının ve ironik biçimde, antropologların ‘cadılar’ olarak adlandırdıkları ‘yakılan’ ilk insanların bulunduğu kuma-gömülü çiviyazısı tabletlerle başlamıştır.

Lovecraft’ın mitosu chthonic ilahlar olarak bilinen, Eski Ahit’in Leviathan’ı gibi yeraltı tanrı ve tanrıçaları ile ilgilidir. Chthonic’in telaffuzu, Lovecraft’ın panteonunun şef ilahı, dünyanın altında ‘ölü değil ama rüya görerek’ yatan bir kadim ve insanlığın ve akıllı ırkın muhtemel düşmanı olan Cthulhu’nun adını anmak için değil, ama onun ünlü Miskatonik Nehri ve Miskatonik Üniversitesi’ni açıklamak için kullanılan ‘katonik’tir. Cthulhu’ya, Azathoth ve Shub Niggurath gibi diğer ucube türleri eşlik eder. Bu ilahların çoğunun, majisyen Aleister Crowley tarafından, ‘yeniden keşfedilmesinin’ çok elzem olduğuna hükmedilen, Sümer geleneğinde en azından isimsel olarak gerçek karşılıklarının olması okült bilimlerle uğraşan öğrenciler için son derece önemlidir.

Kadim Sümer’deki yeraltı, pek çok isimle bilinir. Bunlar arasında ABSU ya da ‘Abyss’(Uçurum), bazen de Nar Mattaru, muazzam Yeraltı Okyanusu ve aynı zamanda Cutha ya da Enuma Elish’teki (Sümerlilerin Yaratılış Efsanesi) biçimiyle KUTU vardır. Cutha, KUTU ve Chthonic, aynı zamanda Cthulhu arasındaki fonetik benzerlik çarpıcıdır. Eldeki Sümer grameriyle bir yargıda bulunulduğunda KUTULU ya da Cuthalu (Lovecraft’ın Cthulhu’su Sümerleştirildiğinde) kelimesi ‘KUTU (Cutha) İnsanı’, Yeraltı İnsanı, (Crowley’in Sümer Geleneğinden geriye kalanlar olarak saydığı) Yezitler tarafından bilinen Şeytan anlamına gelecektir. Lovecraft’ın yaratışı ile Sümer tanrıları arasındaki, aynı şekilde Lovecraft’ın mitosu ile Crowley’in majisi arasındaki benzerliklerin listesi, şu an burada yeterince yer olmadığı için yazamayacağımız kadar sınırsızca ve derinlemesine devam eder. Sümer ile ilgili son bulguların ve Lovecraft’ın hikayelerinin izahı ışığında, Crowley’in okültizmi için yapılacak etraflı bir muayene şu an için hazırlık aşamasındadır ve kısa bir süre sonra elde edilebilir olması umulmaktadır. Bu zamana kadar, birkaç örnek ile yetinilmelidir.

Buraya Lovecraft’a, Crowley’e ait ve Sümer çapraz-göndermeli çeşitli varlıkları ve kavramları içeren bir liste iliştirilmiş olsa bile bu, editörün ilişkilerin ne kadar geçerli ve hatta irkiltici bulduğunu göstermek için yapılacaktır. AZATOT, Cthulhu mitosunun amansız sayfalarında sıkça zikredilen ve NECRONOMICON’da, bize kimliğine dair bir ipucu verecek şekilde ilki Sümerce, ikincisi Koptik iki kelimenin bir araya gelmesinden oluşan AZAG-THOTH şeklinde ortaya çıkar. AZAG, Sümerce ‘efsuncu’ ya da ‘majisyen’ anlamına gelir, THOTH, hem Altın Şafak hem de Crowley’in kendisi tarafından (ve Grekler tarafından HERMES olarak adlandırılan ve bizim ‘Hermetik’ kelimesini edindiğimiz) Mısır’ın maji ve Akıl Tanrısı, TAHUTI’ye Koptikçe verilen isimdir. AZAG-THOTH, bu nedenle, majisyenlerin, ama ‘Kara’ majisyenlerin ya da ‘Diğer Tarafın’ sihirbazlarının Tanrısıdır.

NECRONOMICON’da, SHUB NİGGURATH’a, ISHNIGARRAB olarak adlandırılan,‘Duaları Kabul eden’ bir Sümer ilahına yapılan zahiri gönderme vardır. ‘Shub’ kelimesi Sümer dilinde, Nam Shub olarak adlandırılan ve ‘Fırlatma’ anlamına gelen Defetme Ayini’ne gönderme olarak bulunacaktır. SHUB ISHNIGARRAB’ın (SHUB NIGGURATH) birleşiminin gerçekte ne anlama geliyor olabileceği henüz net değildir.

Işık’ın ve ‘Karanlık’ın güçleri arasında, insanın yaratılmasından, hatta bizim bildiğimiz şekliyle kozmosun yaratılmasından çok önceleri yer alan bir (sözde) savaş vardı. Bu savaş Enuma Elish’te ve onun NECRONOMICON’da bulunan yozlaştırılmış versiyonunda tam olarak betimlenmiştir ve Yılan MUMMU-TIAMAT ve onun erkek karşılığı ABSU tarafından öncülük edilen kadimler ile onlara karşı, bu taraftaki majisyenlerin ya da–kadim zamanlara ait mitlere yapılacak yakın bir sınama, savaşan hiziplerden hangisinin ‘iyi’ hangisinin ‘kötü’ olduğuna dair yargılama girişiminde bulunmadan önce bir kimseyi bir anlığına tereddütte bıraksa da-‘Beyaz Majisyenler’ olarak adlandırılabileceklerin Tanrısı olan Deniz Tanrısı ENKI’nın oğlu Savaşçı MARDUK tarafından öncülük edilen YAŞLI TANRILARI’ı (NECRONOMİCON’da böyle adlandırılır) içermektedir. MARDUK savaşı -Aziz George’un ve Aziz Micheal’ın daha sonraları yılanı yendiği yolla- kazanır, ölü yılanın bedeninden kozmos ve insanoğlunu Yaşlı Tanrıların ‘soluk’u ile birlikte o suretle düşmanın kanından da oluşan torunlar yapacak şekilde, Eski Ahit’te bahsedilen ‘Tanrının oğulları ile insanın kızları’ diyerek yapılan göndermeye yakın bir paralelde, kadimler ordusunun ölü kumandanı, KINGU’nun kanından insan yaratılır. Yine de, zafer kazananın kimliği belirgin de olsa, kadimlerin müthiş ve en inanılmaz güçlerin kaynağı olması gerektiğine inandığı halde galip gelen tarafta olmaya cesaret eden belirli insan ve örgütler vardı(r). 

TARİHTE KADİMLERİN TAPIMI

“Günü lanetleyenler ona lanet etsinler, Leviathan’ı uyandırmakta becerikli olan o adamlar.” Eyüp 3:8

S.H. Hooke, Ortadoğu Mitolojisi adlı muhteşem kitabında, Eski Ahit’in Eyüp bölümünde ve başka yerlerde zikredilen Leviathan’ın, Yılan TIAMAT’a verilen İbranice isim olduğunu anlatır ve varoluşta ya bir kült ya da Denizin Yılanı’na ya da Abyss’e (Uçurum) tapan ya da onu çağıran, bir görünüp bir kaybolan bireyler olduğunu ifşa eder. Hooke, gerçekte Çıkış 1:2’de Abyss için kullanılan İbranice kelime tehom’u bilim adamlarının çoğunluğunun, kaos-ejderhası TIAMAT’ın İbrani metninde yaşayan şekli olarak ele aldığını söyler. Her iki isim de birbirinden bağımsız olarak zikredilmiş olsa da, KUTULU’yu, ABSU ile benzer biçimde TIAMAT’ın erkek karşılığı olduğunu gösterecek şekilde, NECRONOMICON’un sayfalarında KUTULU ya da Cthulhu ile özdeşleştirilen işte bu TIAMAT ya da Leviathan’dır.

Bu canavar, dünya çapındaki kült tapımlar tarafından iyi bilinmektedir. Çin’de yine ilginç bir değişim olmuştur. Varoluşun sayfasından insanoğlunun silmeye çalışmasına atıfta bulunulan tamamıyla düşman bir varlık olarak düşünülmenin çok ötesinde, Ejderha’ya üstün bir varlık statüsü verilir ve bir kimse ejderhayı öldürmeye çalışan Çinli bir melek ya da azizden çok, onun büyütülmesine uğraşılması hakkında bir şeyler duyar. Çin’in Geomancy sistemi, feng shui, Fransa’daki Chartes Katedrali, İngiltere’deki Glastonbury Kayalığı ve Mezopotamya'nın Ziguratları gibi yerlerdeki damıtılmış telürik[10] enerjiler ile aynı olan, toprağın altındaki ‘ejderha akımları’nı anlama bilimidir. Hem Avrupa hem de Çin kültüründe, Ejderha ya da Yılan ‘toprağın altında’ bir yerlerde ikamet eder. Güçlü bir erktir, yaratılmış dünya üzerindeki egemenlik ile özdeşleştirilen majisel bir erktir. Aynı zamanda fazla değil, çok az kişi tarafından çağrılabilen bir güçtür. Çin’de, bu güce karşı Avrupa ve Filistin’de bilinen şekliyle korku ya da kinden doğan düşmanca tepki görülmemiştir ve Çin’de kudretin ve krallığın sembolü hala Ejderha’dır. Batıda bu gücün çağrılması, yetiştirilmesi ya da tapımı Solar, Tektanrılı dinlerin gelişi ile gayet faal biçimde zıtlaşır ve eski adetlere bağlı olanlar etkili biçimde bastırılmıştır. ‘Cadı’ adı verilenlerin soruşturma boyunca büyük çaplı olarak boğazlanmaları, Kilise’nin desteklediği vakur ve saptırılmış -yani amaçsız ve aydınlanmamış- dinsel bekarlık kadar bunun bir örneğidir. Çünkü Wilhelm Reich’in orgone’u en az, Tantrik üstatların Kundalini’si ve Cadılar tarafından yüceltilen güç kadar Leviathan’dır. O, her zaman için, en azından son iki bin yıldır, okültizm ve onun Kötü Majisi ya da Yasak Majisi ile zorunlu olarak bir tutulmuştur, yani Düşmanın ya da Şeytanın…

[10]Batılı okültistlere göre yerküre insan vücudundaki kan damarları ve sinirlere benzeyen enerji kanallarıyla örülü durumdadır. Bu kanallarda akan enerjiye “telürik enerji” denir.

…ve Caduceus’un yılanı tarafından ve galaksilerin fır dönüşleri ile oluşturulan bükülmüş ve kutsal spiral de aynı zamanda biyologların yaşam şifresindeki -DNA’daki- spiral kadar Leviathan’dır.

Cadıların Tanrıçası

WICCA adı verilen kültün şimdiki yeniden canlanışı, orijinal niyette olduğu gibi, bu telürik, okült gücün çekip çıkarılması ve kendi yararları ve insanlığın yararı için kullanılması adına kadim gizli toplulukların tezahürüdür. Dairesel dans yoluyla Güç Konisi’nin yükseltilişi, olasılıkla, ‘Leviathan’ın Uyandırılması’nda sonuca ulaşan en basit yöntemdir ve Gnostik Hıristiyanlar için tanıdık olan yuvarlak danslar ve geçmişte, her yıl Chartres’te yapılanlardan başka, Ortadoğu’nun Dervişleri ve Afrika’nın Piton Dansçıları gibi farklı topluluklar tarafından da kullanılmıştır.

Bugünün cadıları, telürik gücün eril unsurunun önemini bilirken, daha yüce onuru genellikle, Tanrıça olarak kişiselleştirilen Dişil İlke’ye vermeyi tercih etmektedir. Tanrıça’ya da bütün dünyada ve pek çok isim altında tapılmış bile olsa o hala özünde aynı Tanrıça’dır. TIAMAT’ın bir dişi olduğu kuşku götürmez ve Çinlilerin de Sümerliler gibi eril ve dişil olarak iki ejderha akımı algılamış olmaları araştırmacılara daha karmaşık bir resim verir. Simyacıların Yeşil Ejder’i ve Kızıl Ejder’i de ünlü Çin sembolü yin-yang’ta tezahür edildiği gibi, bizim algıladığımız kozmosu da içine alan pozitif ve negatif enerjilerle bu yolla özdeşleştirilmiştir.

Peki ya Sümerliler arasında tek dişil tezahüre sahip gezegensel ilah INANNA ne olacak? NECRONOMICON’da çağrılmış ve ölümü yenen ile özdeşleştirilmiştir, çünkü yeraltına inmiş ve Abyss’in Tanrıçası, kız kardeşi Kraliçe ERESHKİGAL’i (olasılıkla TIAMAT’ın bir başka ismidir) yenmiştir. Bu mit ile Hıristiyanlığın Hz. İsa'nın ölümü ve dirilişi kavramı arasında pek çok paralellik vardır. Mit içindeki çarmıha gerilme (INANNA ceset olarak kazığa geçirilmiştir), Sümer’in Hadesi’nde geçirilen üç gün ve sonundaki diriliş Sümer mitolojisinin -bu mitin kozmik ve sonsuz doğasını da çok güzel biçimde resmettiği üzere Hıristiyan dinini üç bin yıl gibi bir zaman öncesinden nasıl öngördüğüne dair göze çarpan örneklerdir.

Böylelikle, Cadıların Tanrıçası’nın iki ayrı biçimi vardır: majik ritüellerde uyandırılan Ejder benzeri telürik güç, yani Kadim ve ölümden sonra ve enkarnasyonlar arasında ‘Sümer diyarı’ olarak adlandırılan yerde ikamet etmek zorunda olan takipçilerine dirilişin ve gençleşmenin vaadini getiren, Ölümü Yenen, Yaşlı Tanrıça.

Sümer diyarı mı?

Bilgenin Kardeşliği’nin bir başka ayırt edici niteliği, Sümer edebiyatında olduğu gibi, NECRONOMICON’da da belirgindir ve Kardeşliğin resmi Pagan bayramlarının yarısını oluşturan, üç aylık çapraz dönemlerin ayarlanmasıdır. Bunlar 2 Şubat, 1 Mayıs, 1 Ağustos ve 1 Kasım günlerinin arifeleridir ve sırasıyla Cvelemas, Beltane, Lammas ve Samhain (ya da Hallows) olarak adlandırılır.

Lammas ismi Sümer’deki kumullarda acayip bir kökene sahiptir. Önemi, astrolojiye ayarlanmış işaretlere sahip dört mitolojik canavarın adından daha az değildir. Lamas, Aslan Burcunun (Lammas bayramı geldiğinde, Ağustos’un büyük bir kısmına hükmeder) yarı-aslan, yarı insan koruyucusu; USTUR, Kova burcunun (Şubat); SED, Boğa burcunun (Mayıs) ve NATTIG, Akrep burcunun (Kasım) koruyucusudur. Lammas Bayramı’nın Sümer kökenli olduğunun fantastik bir iddia olduğuna inanmıyorum. Gerçekte bu, en az İdris Şah’ın Sufiler (The Sufis) adlı kitabında temsil edilen, cadılık etimolojisi ile ilgili fikirleri kadar geçerlidir. Mısır'daki Sfenks’te ortaya çıkmaları ve kadim gizemler ile ilgilenen dindar Grek tarihçilerinin cehaletinin bir sonucu olarak ironik ve görkemli bir şekilde Hıristiyanlığın Yeni Ahit’indeki dört müjdecinin sembolleri haline gelmeleriyle, bu dört canavarın bütün Ortadoğu bölgesince bilindiğini söylemek yüksekten atılmış bir iddia olmayacaktır.

Sümerlilerin, Cadılık’a ilişkin sahip olduğu en bağdaşmaz kavram Tanrıça’nın, Ay’a (çünkü cadılık bunu seçecektir) değil de, Venüs gezegenine ait bir ilah olarak isimlendirilmesidir. Ay, eril bir tanrısallık tarafından, NANNA (INANNA gibi ama baştaki I eksik) tarafından yönetilmektedir ve erken dönem Sümer dinince, Tanrıların babası olarak düşünülmüştür. Yine de, ‘Kuşaklılar’ ya da Grekçe’de Zonei diye tabir edilen bütün gezegensel ilahların ve gerçekte bütün Sümer ilahlarının, Sümerlilerin kesin olarak evreni bir yin-yang tertibi olarak tanıdıklarını gösterecek şekilde (‘eril Ay’ fikri, editörün böyle anlamaya meyilli olduğu fikir, sözde Aryan mitolojilerinin hepsinde ortaktır) hem eril hem de dişil tezahürleri vardır. Aynı Zamvea, her tanrı ve tanrıçanın hem iyi hem de kötü doğaya sahip olduğu ve bu uygarlığın ruhları defetme formülleri ile kötü tanrıların, Demon’un daha düşük biçimlerine de yapıldığı gibi, bertaraf edildiğine dair kanıtlar vardır. 

Boynuzlu Ay

Daha önce de zikredildiği üzere, Ay tanrısına Sümerliler tarafından NANNA denilmekteydi. Sonraki Sümerliler ve Asurlular tarafından ise SIN denildi. Her iki durumda da, Tanrıların babası (Gezegen krallığının, Zonei’nin) idi ve cadılar için tanrılarının temsilcisine daha yakın olacak şekilde, boynuzlu olarak resmedilmişti. Boynuz biçimli taç, Ay’ın hilal safhasının bir açıklamasıdır ve dünyadaki pek çok kültürde tanrısallık sembolüdür ve boynuzu olan, bu özel nitelikleri için tapılan keçi ve boğa gibi belli hayvanları temsil ettiği düşünülmüştür. Bu hayvanlar aynı Zamvea gibi cinsel gücü de temsil ederler.

Gerçek şu ki, Kadim Sümer ve Mısır’da boynuzlar sadece kötü tanrıları değil, Hıristiyan Kilisesi tarafından Pagan inançlarının kökünü kurutmak için kullanılan pek çok farklı ilahı temsil eder. Kilisenin boynuzlu, pençeli ve bazen de kuyruklu olarak resmettiği yarı-hayvan, yarı-insan yaratık olan ‘Kötülüğün Faili’ Şeytan ile özdeşleştirmek için yeterince basit bir semboldü bu. Kilisenin boynuzları kötülüğün bir tür arketipi olarak kullanışı, pek çok insanın bugün, Naziler tarafından kullanılan, Batıda kötülük mührünün arketipi olmuş, swastikayı göz önünde bulundurarak hissettikleri ile çok benzerdir. Onun, Doğu’da çok değerli, mistik ve dini sembol olduğu gerçeği çok fazla bilinmemektedir. Daha da kötüsü, Kilise tarafından işlenilen İblis imgesi aynı zamanda cinsel enerjiyi de temsil eder ve Jung’un gölge arketipi ile, animanın bir erkeğin dişil kısmını temsil etmesi gibi onun tabii ‘erillik’inin psişik deposu ile kıyaslanabilir. Hakikaten, sofu bir Katolik rahip tarafından yapılmış, bir şeytana tapma ritüelini anlatan resimler cinsel orjilerden ve ‘sapıklıklardan’ birini gösteriyordu ve soruşturmacıların el kitabı-çok fazla insanın ölümünden ve hatta Hitler’in Mein Kampf kitabının yazılmasından sorumlu olan Malleus Maleficarum ayrıntılı cinsel tasvirlerle doludur ve katledilmeleri için bu kitabın kullanıldığı masum insanlardan çok, bunları yazan papazların ruhlarını açığa çıkarmaktadır. Nihayetinde, Satanizm, Protestanlık ve Yahudilik, Kilise’nin Ortaçağ boyunca, ateş ve kılıçla yok etmeye girişeceği, kötülüğün çok renkli bir yorganını oluşturmaları için karışık biçimde bir arada dokunmuşlardı.

İşin aslı, bu zamanlar boyunca belirli bir iblis türü tapımı vardır, ancak dönemin en iğrenç Kara Kitle Ayinleri’nin, Kilise’nin yegane güç ve çare olduğu bu belirsiz zamanlarda oğullarının iyi beslenmiş ve eğitimli olarak yetişmelerini dileyen ebeveynlerinden Tanrı’nın hizmetine girmeleri için genç yaşta baskı gören din adamları tarafından gerçekleştirilmesi ve bunlara dahil olunması gerçeğinden kaynaklanan bir şey olarak, ironik biçimde, Cehennem’in gerçek yardakçıları mahkemeye asla getirilmemiştir. Bir tarafta toplumun terk edilmesini talep eden bir hayata ‘mahkum edilmenin’ hüsranı, diğer tarafta pek çok rahibin Demon’un ayini olan Kara Kitle Ayini yoluyla düşmanlıklarını dışavurumlarına yol açan ‘normal’ bir hayat. Kilise, dönemin bütün politik yaşantısını manen denetlediği için, bu durum, çoğunlukla politik bir gösteri aracı oluyordu. Bir bakıma, Aleister Crowley -Kilisenin muazzam bir güce sahip olduğu o günlerden çok uzakta bulunsa da- bir felsefe laboratuarındaki test tüpü gibi, benzer şartlar altında yetiştirilmişti. Fanatik derecede dindar bir Hıristiyan aileden gelen ve Cambridge çevresindeki yaşantısından kurtulan Crowley bir anlamda Satanist’e dönüştü. Kendini hem politik hem de spiritüel anlamda, mazlum ile özdeşleştirdi ve sonunda canavarın ismini kendi ismi olarak alacak noktaya geldi ve Viktorya İngiltere’sinin Hıristiyan atmosferinin kurulu ahlakının üzerine bürüdüğü duvar örtüsünü yırtacağını umduğu felsefesini açıkladı ve onun, pek çok saf ipliklerden dokunmuş bu halının, gerçekte ne için olduğunu, Tanrı -ya da ebedi mutluluk- için değil, yalnızca şekerleme yapmak için olduğunu gösterdi.

Bu yüzden, onun yeni felsefesinin ya da bazılarının deyişiyle yeni ‘dini’nin temeli için dünyanın eski dinlerini, yani yenilenleri araması neredeyse mantıklı görünüyor. Dişi öğeyi, Mısır ritüelleri ve Eleusis zamanındaki gibi, eril ile aynı eşitliğe yükseltmiştir. ‘Babil Kızımız’ sözü (ona ait bir büyülü söz) pek çok majik yazısının teması haline gelmiş ve Credo’su (dini öğreti) olan, Kanunun Kitabı’nı bir kadın aracığıyla, karısı Rose Kelly aracılığıyla almıştır. Çalışmalarında, Venüs unsuruna olduğu gibi, Lunar unsura da ulaşılabilir. Okült çevrelerde, çağdaş bir cadı hareketinin kurucusu olan Gerald Gardner’de bulunan Gölgelerin Kitabı adlı bir grimoire[11]’ın birleştirilmesinde de parmağı olduğu söylenmektedir.

[11] Kökeni eski İbrani ve Mısır’a dayanan, maji işaretlerini kullanmayı anlatan kitap.

Ay’ın, Crowley’in ve O.T.O.’nun zihnini fazlasıyla meşgul eden tantrik seks majisi ritüellerinde son derece önemli, aslında zaruri bir rolü vardır. Bir kadın ve bir erkek bulunmadan gerçek bir maji yapılamaz ve okültün sembolik dilinde Aysız bir Güneş olamaz. Simyada, törensel majide ve cadılıkta formül aynıdır, çünkü, ister hayat iksirinin Güneş’i ve Ay’ı, Hindu ya da Çin tantrizmindeki eril ya da dişil iştirakçiler, isterse Jung’un derinlik psikolojinin Gölge’si ya da Anima’sı olsun, hepsi de, özdeş niteliklerle ilişki kurarlar.

Aşağı yukarı M.Ö. 3000 yıllarında Mezopotamya çölleri ve bataklıkları ortasında sergilenen dini ve mistik bir dramanın temel kişisini oluşturan Ay, yıllardır Sümerlilerin başlıca ilahı olarak kalmıştır. Ay, NANNA’nın tapımı ile birlikte yan yana, Blatty tarafından yazılan The Exorcist kitabı ve onun filminde tekrar yaratılan ve Kilise tarafından İblis’in kendisi ile benzer bir şekilde tanınan cin PAZUZU’nun korkusu vardı. Canavar PAZUZU, Aleister Crowley tarafından hayata döndürüldü ve Demon, Dünya’yı bir kez daha arşınlamaya başladı.

H.P. Lovecraft tarafından yapılan tanıtımla.

İBLİS

PAZUZU, özellikle Sümerliler’in haberdar olduğu ve yontu ve heykelleri ile sürekli olarak resmettikleri İblis türüne başlıca örnektir. Bu ikonografinin amacı veba veya başka bazı kötülüklere neden olan spiritüel -ve psişik- koşulları savuşturmaktı. ‘Kötülüğü yok etmek için Kötülük’. Dünyanın kadim insanlarının, Sümer Yaratılış Efsanesi ve Mısırlıların Set kültündeki rivayetlerde olduğu gibi, ‘Kötülüğün Faili’, İblis veya Şeytan olarak adlandırabileceğimiz bir varlığın bilincinde olmalarına karşın, daha baskın olan genellikle, topluma işkence eden ‘daha küçük şeytanların’ def edilmesine olan ilgiydi. TIAMAT’ın defedilmesi söz konusu değildir, o tıpkı Abyss’in varolduğu gibi varolur ve eğer onu enerjinin dişil niteliği olarak sembolize edersek, insan hayatı için belki de zorunludur. MARDUK’un, denizden gelen canavarı ikiye bölmekten sorumlu olmasına rağmen, Sümer geleneği onu, ölü değil, ama Dünya'nın üzerinde, uyur halde, rüya gören kuvvetli, nüfuzlu, tehlikeli ve çok gerçek, güçleri, ‘Leviathan’ı uyandırabilecek yetenekte olan’ bilgililer tarafından çekip çıkarılabilecek bir şey olduğu şeklinde ele aldı.

Hıristiyan dini, İblis’in Tanrı’ya göre daha aşağıda olduğunu ve insanın kışkırtıcısı olarak -elbette ki müphem bir varlık nedeni- yalnızca kendi amacını gerçekleştirmek için varolduğunu ispatlamakta çok ileri giderken, Sümer geleneği ‘Kötülük’ kişisinin gerçekte, Tanrıların en yaşlısı ve en kadimi olduğunu bilir. Hıristiyanlık Lucifer’in cennette bir asi olduğunu ve Tanrı’nın lütfundan çok aşağılara düştüğünü açıklıyordu, oysa orijinal hikayede MARDUK asiydi ve Kozmos’u yaratmak için Kadimlerin Kadimlerinin bedenini ikiye böldü, bir başka deyişle, Yahudi-Hıristiyan dogmasının tam tersiydi. Yaşlı Tanrılar ebeveynlerinin sahip olmadığı bir bilgeliği sahiplerdi, yine de ebeveynleri gücü, İlksel Erki, yaşlıların kendi yararı için çekip çıkardığı -çünkü o dişiye baba olmuşlardı- ilk Maji’yi ellerinde tutuyorlardı.

Maji salonlarında, gücün gerekli yardımcılığı olmaksızın dünyadaki bütün bilgeliğin yararsız olduğu genellikle kabul edilmektedir. Bu güç, Tanrıça ve İblis gibi pek çok isimlerle anılır, ancak Çinliler onu Ejderha ile sembolize eder. O, iradenin kuvvetidir ve insan bedeni ve bu yolla ona varlık kazandırmak için insan bilincini oluşturan biyokimyasal madde üzerine yoğun bir şekilde bel bağlamıştır. Bilim, psikolojinin -davranışçıların psuedo-bilimsel deneylerinden edindiklerine itibar ederek, her zaman için ruhun hayati kısımlarını oluşturduğu kabul edilen şeylerin kökünü kurutmak için beyhude girişimlerinde, bizi Koestler’in The Ghost In The Machine kitabındaki ‘beyaz fareler ve güvercinler’ ile bırakarak kabul etmediği noktada, iradenin varolduğu gerçeğini kabul etmek zorunda kalıyor. Majinin kadim kız kardeşi bilim, spiral-haritalı beyin maddesinin içinde, fark edilmeden ikamet eden insan potansiyelini fark etmeye başladı. Tıpkı majisyenlerin, İblis’le alışveriş etmekle suçlanan, doğal olayların çok üzerinde harikulade bir güç geliştirdikleri söylenen majisyenler gibi,Bilim de bu krallığa ayıpsız ve suçsuz olarak tırmanıyor. Papa uçağa atlayıp gitti. Kardinaller, teknolojik çevre kirliliğini körükleyip, endüstriyel olarak aşağılık insanın üzerine lanetler ve İblis’i savurarak, İsa’yı çağırdığı helikopterlerin içinde Güneydoğu Asya'daki savaş alanlarının üzerinde uçuyorlar. Ecce Qui Tollit Peccata Mundi.

Ve Anglikan sapkınlığın yuvası İngiltere’den bir rock grubu, İblis’e ‘sempati’ hakkında şarkı söylüyor. PAZUZU. TIAMAT. Yedi ölümcül günah. Lovecraft’ın korkusu. Crowley’in kibri.

Aya iniş, insanın yeni elde ettiği potansiyel, göksel bedenlerin, Zonei’nin, Yaşlı Tanrıların doğasını -ve belki de nükleer silahlarla yörüngelerini- değiştirme gücünün sembolik bir tezahürüydü. Bu, Kadimlerin yeni milenyumlar için beklediği bir güçtü ve şu an avuçlarının içinde. Gelecek yüzyıl insana bu dehşetli gücü ve sorumluluğu teslim edebilir ve onu, Zonei’nin, ABSU’yu koruyan bariyere yaklaşan IGIGI’nin korku salan kapılarını çalarken bırakabilir.

Ve bir gün, NECRONOMICON’un faydası olmaksızın insan ırkı bariyeri kıracak ve kadimler bir kez daha dünyayı yönetecek.

Alternatif bir olasılık vardır: şöyle ki, Ay’ın üzerine inerek kadim Akti yeniden eski değerine kavuşturma ve o suretle dışarıya karşı korunmamızı temin etme noktasına geldik. Çünkü ‘tanrılar unutkandır’, onların göksel kürelerine ayak basmakla onlara, yarattıklarına, bize karşı olan kadim yükümlülüklerini hatırlatıyoruz. Çünkü, insanın en kadim akitlerinden biri olan Zümrüt Kitabeleri’nde söylendiği üzere, ‘Yukarıda ne varsa, aşağıdaki gibidir’. İnsanın, çevresindekilerin doğasını değiştirme gücü kendi iç çevresine, kendi aklına-psikozuna, ruhuna, tinine-hükmetme yeteneği ile aynı Zamvea gelişmelidir. Belki de, aya iniş insanlık için, onu, bilginin uçurumunu aşmış, ‘zalim göksel ruhların’ ırklarının ötesinde ikamet eden hayırlı kuvvetin bir adım daha yakınına getirecek ilk kolektif inisiyasyondu. Yine de, majik ereklere eşlik eden okült güçlerin yalnızca süs niteliğinde, kusursuzluk yolunda üstesinden gelinen engellerin göstergesi olduğunu, içlerindekinin peşinden koşulmaması gerektiğini, çünkü içlerinde ölümün gerçeğinin olduğunu hatırlamalıdır. Lovecraft, dünya savaşın birinden çıkıp, tehdit edici şekilde diğerine girerken bu kötülüğü görüyordu. Crowley bunun için hazırlıklıydı ve bize formülleri sağladı. Deli Arap bunu, bir vizyon içinde, gördü ve yazdı. Belki de zamanının en gelişmiş üstatlarından biriydi o ve bize, bugün için, sezginin anlayabileceği bir dilde söyleyeceği bir şeyleri vardı. Yine de ona ‘Deli’ diyorlardı.

Deliliğin saflarında Nietzsche, Artaud ve Reich gibi ‘delilere’ eşlik eden Deli Arap, kozmik köprünün ölüm-kalım oyununda dördüncü sırayı alıyordu. Onlar deliliğin, insanların toplum adını verdiği deliliğin sahrasında bağrışan seslerdi ve sürülmüşlerdi, taşlanmışlardı ve zihinsel olarak yaşamaya layık olmadıklarına hükmedilmişti. Ancak, onlar için Adalet, Devlet Gemisi’nin ve St. Peter’in gemisinin yalnızca Kaptanlarının sonsuz okyanusu görmezden gelerek yıldızlara bakıp denizdeki rotalarını çizmeye çalıştıkları- bir Aptallar Gemisi olduğunu fark ettiğimizde ve sonrasında, seferde kılavuzluk etmeleri için tutuklu mahpuslara bel bağladığımızda gelecektir.

Her zaman oradadır o ve Cthulhu Çağırır.

ÖNSÖZE İLİŞKİN NOTLAR

Var olan el yazması, editörün ellerine, bazı kitap ve makalelerde şu ‘gezgin piskoposlar’ vakası üzerine eğlenceli biçimde betimlenen kilise dışı yöntemlerle, papaz atanmayı becermiş bir rahip tarafından teslim edilmiştir. Bunlardan biri de, demonoloji[12], cadılık ve benzerleri üzerine çok sayıda kitap yazmış, Ortodoks olmayan yüksek rütbeli rahip Fr. Montague Summers’tı. Önümüzde duran çalışmanın gerçekliğine dair şüphe içinde olduğumuzu söylemek yeterlidir. Her şeyden önce, Grekçe idi ve adının NECRONOMICON oluşu ve içindeki tuhaf çizimler dışında, onun gerçekte ne olduğunu kısa bir sürede araştırmak çok zordu. İkinci olarak, tercümeden sonra, çalışmanın tamamına sahip olmadığımıza dair deliller ve bazı içsel uyuşmazlıklar bulduk. Hala bile, kitabın belli bölümlerini saklamış olan, bazı kayıp ve usulsüz keşişler olabilir. Bölümler numaralı olmadığı için böyle olmadığını söylemek zor.

[12] Cinler bilimi

Bu kitabın basımına çok miktarda aksilik eşlik etti. ilkin, birden fazla çevirmenle çalıştık. En sonuncusu, çalışmasını ayrıntılarıyla açıklayan önsüzünü de alarak kayıplara karıştı. Bu yazıyı sonraki sayfalarda hafızamızda kalanlardan oluşturmak zorunda kaldık. Olayın bir noktasında, West Coast’tan vicdansız bir yayıncı ilk önsözün ve tercümedeki (kendimizi korumamız için potansiyel yayıncılara verme alışkanlığında olduğumuz bazı müsveddeleri içeren) muhtelif sayfaların bir kopyasını aldı ve sırra kadem bastı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.

El yazmasının hazırlığındaki hayati bir aşamada, editör akciğer yetmezliğine yakalandı ve hayatını kurtarmak için acil bir cerrahi müdahaleye maruz kaldı.

Her şeye rağmen biz NECRONOMICON’un içindekilerin betimlemesi ile devam edelim:

Bu sayfalarda majinin ve okültizmin en karanlık günlerinde hayatta kalan bir takım mit ve ritüeller sunulmuştur. Ünlü Maqlu metnindeki defetme ve bağlama büyüleri tam şekliyle olmasa da ilk defa İngilizce olarak sunulmuştur: çünkü bütünlüğü içindeki orijinaller NECRONOMICON’un yazarı tarafından da bilinmemektir ve üzerlerine yazıldıkları çeşitli tabletlerin, pek çok yerinden çatlaması ve silinmesinin tercümeyi imkansız kılması yüzünden derin bir bilgi sunmamaktadırlar. Sümerler’in Yaratılış Efsanesi’ni (sonraki pek çok şerh ile birlikte) kapsayan MAGAN metni ve pek çok ilgisiz konu eşliğinde ‘İnanna’nın yeraltına inişi’ sunulmuştur. Eşsiz, ‘Giriş Kitabı’nın okült edebiyatta karşılığı yoktur ve majik mühürlerin ve sembollerin çizimleri -geçen bin yılda bulunan bazı kadim Arap metinlerindeki çeşitli diyagramlarla benzerlik taşısa da- çağdaş okült dekoru içinde ortaya çıkan herhangi bir şey için yenidir. Bu sayfalarda bulunan karakterlerin izleri Mandaik ve Demotik kaynaklara dek ve görünüşe göre, ortaya çıkan kapsamlı mühürlerinin olağan dışılığı, neredeyse gerçeküstülüğü dolayısıyla Sümer ayinlerinin çok daha sonraki bir tarihe dek sürülebilir.

Kitap, Deli Arap (Lovecraft’ın meşhur ettiği ‘Abdul Alhazred’ ismi bizim el yazmasının nüshasında görünmemektedir) olduğu tahmin edilen yazarın giriş yazısıyla başlar ve aynı Arap’ın bir tür epiloğu ile sona erer. İlk kısmı ‘Deli Arap’ın Tanıklığı’ ve ikincisini ‘Deli Arap’ın Tanıklığı, İkinci Bölüm’ olarak adlandırdık. İkinci bölüm insanın kanını donduruyor. Yazar, eserinin yazımındaki bu aşama ile, ruhu için korku duyan bir hale geliyor ve sanki söylemeyi unutmuş gibi ya da belki önemlerini vurgulamak için, daha önceki bölümlerde zaten söylemiş olduğu şeyleri söyleyerek kendisini tekrarlamaya başlıyor. İkinci tanıklık, kendinden öncekilerle ilgisiz kelimeler ve büyülü söz kırıntıları yoluyla gizleniyor.

Kitabı bitirmiyor.

Kitap muhtemelen Araplar’ın usulünde, sülalesini sıralayıp imzasını attığı yerde sonlanmalıydı. Bunun yerine, kendisinin ya da herhangi bir akrabasının adını vermeden kitap sona eriyor. Onun soylu bilgeliğinin başına ne geldiğini yalnızca dehşet içinde hayal edebiliriz.

Editörün yüzleştiği bir başka sorun da kopyalayan kişinin şerhlerinin şüpheli sıklığıydı, yani ara sıra metnin yazıldığı dönem ile uyuşmazmış görünen cümle kırıntıları ya da edebiyat parçalarının görülmesiydi. Yine de, bu sorun üzerine son bir söz söylenemez. Güçlük ‘yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?’ asırlık sorusu ile baş göstermektedir. Örneğin, MAGAN metninde en son dizeler Zerdüşt’ün Chaldean Oracles’ındanmış (Kalde Kehanetleri) gibi okunur:

Zerdüştçü değil Grek kökenli olabilecek “Sakın eğilmesin, karanlıkla parlayan Dünya üzerine’dizesi gibi. Bu bilim adamları için sorundur.

Belli kelimelerin etimolojisi hem editörü hem de yirmi veya daha çok sayıdaki eski Sümer araştırmacısını büyüleyen bir oyundur. Bugün kullandığımız pek çok kelimenin ve yer isminin Sümerce kökeni kendi kökenlerimiz hakkında bir önsezi sağlar. Örneğin, Sümerce tapınak kelimesinin karşılığı, Waddell’in söylediğine göre, bizim ‘bariyer’ kelimesini edindiğimiz BAR kelimesidir. Bu, dışarıdaki düşman güçlere karşı bariyerler kurma ve bariyerleri savunma ile çok fazlaca ilgilenen NECRONOMICON’un metni içinde anlamlıdır.

Hatta majiye ilişkin olduğunda etimoloji, dramatik bir hal bile alır ve bize Crowley’in sistemini, bizim yaptığımızdan daha fazla anlamamızda yardım eder. Bir örnek olarak, Crowley (ya da Aiwass) Kanunun Kitabı’nı ‘AUM.HA.’ kelimeleriyle sonlandırır. Waddell tarafından yazılan Sümer-Aryan Sözlüğü’nde AUM kelimesinin Sümerlilerce de neredeyse aynı anlamda bilindiğini ve Hindularca da aynı anlamda bilinmekte olduğunu okuruz. Kutsal bir kelimedir ve Majisyenlerin Tanrısı, ENKI’ye aittir. Dahası, ENKI’nın Grekçe heceleniş şekli, Sümerolojiyi konu edinmiş Avrupalı metinlerde en çok bilinen haliyle, EA’dır. Grek alfabesinde EA, HA olarak görünecektir. Q.E.D.:AUM.HA bu kitabın temel Sümer karakterine ihanet eder.

İlk tanıklıktan sonra, ‘ZONEI’lere ve Onların Niteliklerine Dair’ başlıklı bölüme geliriz. Zonei, elbette ki, Grekçe bir kelimedir ve gezegensel, göksel kütlelere göndermede bulunur, çünkü onların ‘kuşak’ı, yani kurulu yörüngeleri ve küreleri vardır. Zonei’nin dışındaki ‘ruh’ ya da kütlelere ‘kuşaksız’ anlamında Azonei denir. Bunun (daha önceki astronomların araştırılması gerekli herhangi bir küresi olmadığı söylenen) sözde ‘sabit’ yıldızlara mı, kuyruklu yıldızlara mı göndermede bulunduğu editör tarafından bilinmemektedir. Durum ne olursa olsun, Zonei Yedi Felsefi Gezegeni, yani gezegensel bedenler Güneş ve Ay ile birlikte Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ü içeriyor görünmektedir. Her birinin kendi mühürleri ve sayıları vardır.

Sümer Tanrıçası Venüs’ün, sonraki tarihlerde aşkın ve savaşın sayısının on beş olduğunu bilmek Aleister Crowley ve the Hidden God adlı kitabın yazarı Kenneth Grant’in ilgisini çekebilirdi (ya da belki zaten biliyordur). Bu dönemin pek çok kadim tabletinde ona, çiviyazısı şeklinde bütün ismi hecelemek yerine kısa yolla ‘on beş’ diye göndermede bulunulduğunu tahmin ediyoruz. Grant, ‘Tanrıça on beş’ göndermesini, Tanrıça’nın çok iyi bilindiği ismini ve onun yurdunu zikretmeksizin yapmıştır. Zonei üzerine olan bölümden sonra, gezegensel kürelere benlik-inisiyesinin gerçek bir sistemi ve yedi katlı dağlar, Mezopotamya zigguratlarının basamaklarının gezegenlere göre düzenlenmesi ile ilgisi olması muhtemel bulunabilen ‘Giriş Kitabı’na geliriz. Potansiyel inisiyasyon adayına, bu ‘kapılar’ın nasıl çalıştığına ya da bir kapının anahtarının ondan önceki kapıya hükmetmekte olduğunu söylemek dışında orada ne bulabileceğine ilişkin çok fazla şey ifşa edilmemiştir. Deli Arap da kutsal bir sır saklıyordu veya benzer sistemlerdeki diğer inisiyelerin, gerçek anlamda aydınlanmışların, LSD tribi deneyimini benzeyen, müphem soyutlamaları ile ifade ettikleri şeyleri tasvir etme görevi için insan dilini yetersiz görüyordu.

Kapıların Büyülü Sözleri’ ile devam edilir ve bir önceki bölüme, göksel kapıların her birine uygun duaların edilmesine eşlik etme amacındadır. Bunu, ‘Ateş Tanrısının Çağrılması’ takip eder ve Grekçe ve Sümerce cümlelerin karışımdan oluşması ile diğerlerine benzer. Orijinal elyazmasının neresinde Sümerce bir cümle varsa onu, Deli Arap’ın da öyle istediğini umarak olduğu şekliyle, tercüme edilmemiş olarak muhafaza ettiğimizin belirtilmesi gerekir. Büyük olasılıkla, eski dildeki pek çok ruh çağırma sözcüğünün tam anlamlarını bilmese de, onu, özündeki gücü dolayısıyla korunması gereken ‘barbar’ bir dil olarak görmüştür. Gerçekte, bu kitabın basılmasıyla, Sümerce, majisyenler arasında, Elizabeth İngiltere’sinde Dr. Dee tarafından keşfedilen garip, melek dili Enokça kadar popüler hale gelebilir.

Orijinal elyazmasındaki ortak bir büyülü söz Grekçede şöyle görülecekti. (Grekçe için Romen harfleri kullanılarak):
‘O Kakos Theos
‘O Kakos Daimon
‘O Daimon PNEUMA TOU OURANOU THUMETHERE!
PNEUMA TES GES THUMETHATE!
(Ey Lanetli Tanrı, Ey Lanetli Demon, Ey Gökyüzünün Demon Ruhu, Hatırla! Dünyanın Ruhu, Hatırla!)

Buna rağmen, Güneş ilahının ismi SHAMMASH, SAMAS veya SAMMAS olarak okunur ve NECRONOMICON metninde kelimeyi orijinali gibi okuyacaktık.

Ateş Tanrısının çağrılışını, “Gözcünün Çağrılışı” takip eder. “Gözcü” kelimesi “melek” ile eşanlamlı olarak kullanılır ve bazen, egragori’den, yani meleklerden başka, ayrı bir ırk olarak kullanılır. Gözcüler ırkının, emirleri uygulamak dışında, gözledikleri şeyleri korumadıkları söylenir. Akılsız, ama çok etkili yaratıklardır. Belki de,hantal ve yönetilmelerinin zor olması dışında, Lovecraft’ın shuggoth’ları ile uyuşmaktadırlar.
Gözcüden sonra, bu çalışmaya -belli ki yazar elyazmasını derlediğinde elde bulunmayan- bir tercümesinin de eklendiği ünlü “Xilka Xilka Besa Besa” büyülü sözlerini orijinal şekliyle kapsayan, defetmelerin toplamı görünümündeki MAKLU metni gelir. Böylelikle, ilk kez bu bol söylentili defetme ayinleri bütün olarak ve İngilizce olarak elde edilebilir durumdadır.

Bundan sonra gelen “Çağrı Kitabı”nın biraz açıklanmaya ihtiyacı vardır. Ayinlere eşlik edecek mühürler ve diyagramlarla birlikte çağırış ayininin formüllerini içeren, NECRONOMICON’daki grimoire’lardan biridir. Onu, Kaos’u alt eden, Tanrı MARDUK’un elli ayrı gücü olan “Elli İsmin Kitabı” izler. Bu ilginçtir, buradaki isimler, içinde Yaşlı Tanrıların, onun kötülüğü bozguna uğratışını takdir ederlerken MARDUK’a tevcih ettikleri unvanlar olan elli ismin yer aldığı Enuma Elish’ten geliyor görünmektedir. İsimlerin her biri için bir mühür ve pek çoğu için bir güç kelimesi verilmiştir.

Sonra, kitabın nirengi noktası, MAGAN metni gelir. MAGAN kelimesi, Sümer’in batısında bulunduğu söylenen, MAGAN’ın yurdu anlamına geliyor olabilir. Bir zaman için, MAGAN -Güneş Batı’da ‘öldüğü’ için- “Ölüm Yeri” ile eşanlamlıydı. Bu yüzden, MAGAN’ın gerçekten de bu metinde ne anlama gelmesi gerektiği kargaşa yaratıcı niteliktedir, duruma göre “Ölüm Yeri” açıklaması çok geçerli görünüyor. MAGAN metni, INANNA’nın Yeraltına İnişi ve pek çok şerh ile birlikte Sümer Yaratılış Efsanesi’nin tamamlanmamış ve serbest nazımlı bir versiyonundan başka bir şey değil. MARDUK’un TIAMAT’ı -Benchley’in JAWS romanında dostane polis þefinin büyük beyaz köpekbalığını, ağzının içine kötü bir rüzgar (oksijen tankı) üfleyerek ve onu infilak ettirmek için arkasından içine doğru bir ok (kurşun) göndererek öldürüşüne benzer şekilde- öldürüşünü dinleriz. Elbette ki, geçen yılların en fazla gişe hasılatı yapan başarılı iki ya da üç filminin JAWS, THE EXORICST ve belki THE GODFATHER olması Sümer mitolojisinin özünün Yirminci Yüzyılın ikinci yarısında kendini çok gerçek bir yolla hissettirdiğinin bir göstergesi değil midir?

Uzun ve şiirsel MAGAN metninden sonra, Lovecraft’ın R’lyeh Metni olabilecek, “Menfurluklar” alt başlığına sahip URILLIA metni gelir. Yılan’ın tapımı ve günah kutlamalarında rol alan kültlerin doğası ile daha spesifik olarak ilgilidir. Yine, okuyucu bunları kullanmamakla yükümlü kılınsa da, daha fazla çağırış sözü verilmiştir. Bu, herhangi bir dönemde yazılmış pek çok grimoire’da görülen ve belki de majisyenlerin zihniyetinin çok azını ortaya koyan bir uyuşmazlıktır, çünkü işini bitirmekten başka bir şeyi, meleksi mi yoksa demonik güçlerle mi temas kurduğunu umursayamayan ilerlemiş bir magus için, kötü olan çok az şey vardır

Ardından, URILLIA metnini takip eden ve elyazmasının en sonunu oluşturan Deli Arap’ın Tanıklığının İkinci Bölümü gelir. İnsanın kafasına takılan, gamlı bir okült kişiliktir. Gerçekten de deli miydi? Bu belki de insan kendisini, en az şeytansı olan kadar ilahi olanı, mutlu olan kadar üzgün olanı da kapsayan kozmik dansın ve spiralin bir parçası olarak kendisini anlamaya çalıştığı sürece devam edecek bir sorudur. Belkide Arap’ın ifşa edemediği, başka dünyalara ait bir sırdan haberi vardı. Belki de kapıyı, uçuruma giden kişisel kapıyı yanlışlıkla açmış ve bilinmeze doğru olan eşiğini geçmeye zorlanmıştı. Bunu hiçbir zaman öğrenemeyebiliriz.

Ya da, öğrenmemiş olmayı dileyebiliriz.

Editör New York, New York

12 Ekim 1975


Bu elbette ki, hiçbir suretle tam bir liste değildir, daha çok ilham verici bir örneklemedir. Mitosta zikredilen çeşitli varlıklar üzerine derin düşüncelere dalmak öğrencinin kendi sonuçlarını çıkarmasına izin verir. Hem Lovecraft’ın hem de Crowley’in kendine has edebiyatının etimolojisi üzerine yapılacak bir araştırma kendi, tanıdık malzemesini yaratmada okültiste olanak sağlar.

(Not: Lovecraft’ın Crowley hakkında duydukları, New York’ta coven’lara çeşitli buluşma yerleri kuran,İngiltere’den bir kült liderine göndermede bulunduğu ‘The Thing in the Doorstep’ adlı kısa öyküsünde gizli kapaklı anlatılmaktadır. 1936’da Weird Tales’da basılan bu hikayede, ‘kötü şöhretli’ olarak tasvir edilen bir kült lideri chthonic[13] güçlerle özdeşleştirilmiş ve Edward Derby adındaki kahramanın garip kaderine bağlanmıştır.)

[13] Toprağın içinde veya altında yaşayan Tanrıça veya doğaüstü varlıklara özgü

777’ye EK NOTLAR

Takip eden Tablo editörde şu an mevcut olan, Asur-Babil dinlerine dair araştırmaya dayanmaktadır. Yaşlı Tanrıların, MARDUK ırkının gelişinden önceki benzerlik durumlarına atıfta bulunmaktadır, yani kozmosun MARDUK Cennetten Düşmeden önceki doğasını yansıtmaktadır. (Zodyak'taki takımyıldız isimleri Budge’ın yorumlarından sonra konulmuştur.)


BÜYÜLER (TERCÜME EDİLMİŞ)

Olası her yerde editör Grekçe verilen bir çağırış büyüsünün Sümerce veya Akadca orijinalini bulmak için her fırsatı değerlendirmiştir. Bunlar burada verilecektir. Aynı zamanda, okuyucu NECRONOMICON’da verildiği şekliyle Sümerce büyülerin İngilizce tercümelerini de bulacaktır. Büyülerin hepsi aynı şekilde elde edilebilir değil ve bazen isabetli davranmaya çalıştıklarımız oldu. Burada bulunanların çoğu, mevcut tek tercümesi Tallqvist’in yaptığı Almanca (“Die Assyrische Beschworungsserie Maqlu nach dem originalen im British Museum Herausgegeben” Acta Societatis Scientiarum Fennicae, Tomm. XX, No. 6, Helsingforsiae mdcccxcv) tercüme olan Maklu metninden geldi. “Maklu” veya “maqlu” kelimesi de başlı başına çelişkilidir, ancak Tallqvist, görünüşe göre onun, gerçekte, özellikle de içinde bulunan büyülü sözlerin bir varlığı, genellikle, bir majisyenin zararsız hale getirmek istediği bir cadı ya da kötü sihirbaza benzeyecek şekilde yapılan bir oyuncak bebeği yakmayı gerektirmesinden dolayı ‘yakma’ anlamına geldiğini düşünmektedir. O suretle, burada sahip olduğumuz şey insanların Cadılar ve Paganlar olarak ateşli bir ölüme mahkum edildiği, soruşturmanın muazzam yakma zamanları arketipidir. “Yan, cadı! yan!” şarkısı eski zamana ait bütün o ihtişamı içinde Maklu metninde bulunabilir. Aslında, Çağıran Cthulhu’dur.

”Kötü Sihirbazları Bağlama” Büyüsü 
Alsi ku nushi ilani mushiti
Itti kunu alsi mushitum kallatum kuttumtum
Alsi bararitum qablitum u namaritum
Ashshu kashshaptu u kashshipanni
Eli nitum ubbiraanni
Ili-ia u Ishtari-ia ushis-su-u-eli-ia
Eli ameri-ia amru-usanaku
Imdikula salalu musha u urra
Qu-u imtana-allu-u pi-ia
Upu unti pi-ia iprusu
Me mashtiti-ia umattu-u
Eli li nubu-u xiduti si-ipdi
Izizanimma ilani rabuti shima-a dababi
Dini dina alakti limda
Epu-ush salam kashshapi-ia u kashshapti-ia
Sha epishia u mushtepishti-ia
Is mass-ssarati sha mushi lipshuru ruxisha limnuti
Pisha lu-u ZAL.LU Lishanusha Lu-u Tabtu
Sha iqbu-u amat limutti-ia kima ZAL.LU litta-tuk
Sha ipushu kishpi kima Tabti lishxarmit
qi-ishrusha pu-uttu-ru ipshetusha xulluqu
Kal amatusha malla-a sseri
Ina qibit iqbu-u ilani mushitum

“XILQA XILQA BESA BESA” 
Çağrışı veya “Demon Sürülerine Karşı Mükemmel Çağırış 

Ortaya çık! Ortaya çık! Uzağa git! Uzağa git!
Utan! Utan! Kaç! Kaç!
Etrafında dön, git, ortaya çık ve uzağa git!
Lanetin bir duman gibi gökyüzüne yükselsin!
Ortaya çık ve bedenimi terk et! Bedenimden, utançla kop!
Bedenimden kaç!
Bedenimden defol!
Bedenimden uzaklaş!
Bedenime geri dönme!
Bedenimin yakınına gelme!
Bedenime yaklaşma!
Bedenimin etrafına üşüşme!
Kudretli Shammash seni kumanda etsin!
Her şeyin Tanrısı Enki seni kumanda etsin!
Tanrıların Yüce Majisyeni Marduk seni kumanda etsin!
Senin Yok edicin Ateş Tanrı seni kumanda etsin!
Bedenimden çekinmelisin!

“Sihirbazların bir başka Bağlanışı 

Ssalmani-ia ana pagri tapqida duppira
Ssalmani-ia ana pagri taxira duppira
Ssalmani-ia iti pagri tushni-illa duppira
Ssalmani ini ishdi pagri tushni-illa duppira ,
Ssalmani-ia qimax pagri taqbira duppira
Ssalmani-ia ana qulqullati tapqida duppira
Ssalmani-ia ina igari tapxa-a duppira
Ssalmani-ia ina askuppati Tushni-illa duppira
Ssalmani-ia ina bi’sha duri tapxa-a duppira
Ssalmani-ia ana GISHBAR tapqida duppira

MASHU Dağlarının Çağrılışı 

Dağ seni çok güçlü yapsın!
Dağ seni zaptetsin!
Dağ seni fethetsin!
Dağ seni ürkütsün!
Dağ seni baştan aşağı sarssın!
Dağ seni durdursun!
Dağ sana boyun eğdirsin!
Dağ seni kaplasın!
Kudretli dağ üzerine düşsün,
Bedenimden çekinmelisin!

(Not: orijinal çevirmen Tanrı kelimesinin Grekçe karşılığı olan kurios ile dağ anlamına gelen Sümerce kelime kur ve yine kur adı verilen, Eski Ahit’teki Leviathan’a göndermede bulunan, chthoic bir tür yeraltı canavarı arasındaki benzerlikleri belirtmiştir. Aynı zamanda, bu özel çağırışta, dağ kelimesi için kullanılan kelime shadudur – shaddai mi yoksa? Yaşlı yılan KUR, elbette ki, Hıristiyanlar tarafından her gün çağrılır: Kyrie Eleison olarak!)


SÜMERCEDEKİ VE İNGİLİZCEDEKİ ORTAK KELİMELER VE KALIPLAR


ORİJİNAL ELYAZMASI İLE İLGİLİ BİRKAÇ SÖZ

Editör ve yayıncılar, ister merak adına, isterse bir mührü doğru şekilde yaptığımızdan emin olmayı arzu eden sinirli deneyciler tarafından olsun, orijinal NECRONOMICON’un ayrıcalıklı görüntüsü için bir talep olacağını tahmin etti. Bu noktada orijinal elyazmasının ne editörün ne de yayıncıların malı olmadığını bir an önce söylemeliyiz. Bize bu çalışmayı, ihtiyaç duyulan ek ve açıklayıcı malzeme ile birlikte, çevirme ve yayınlama hakkı verildi, ama halkın teftiş etmesi için elyazmasını sergileme hakkı verilmedi. Durum böyle olduğu için esef içindeyiz, ancak aynı zamanda, meşgul olunan çalışmanın tehlikeli niteliğine ilişkin olarak, bu akıllıca. Belki de bir gün, tercümenin başından nihai basım aşamasına dek eşlik eden korku dolu halisünasyonlar, fiziksel yetersizlikler, duygusal sıkıntılar içeren böylesi orijinal bir çalışmaya evinde ya da bürosunda sahip olmasının zararları üzerine bir kitap yazılır. Böylelikle, bir tedbir sorunu olarak, NECRONOMICON’un orijinal durumunu görmek yönündeki istekleri onurlandıramıyoruz.

BERTARAF ETMELER

Bu bölümü dikkatlice okuyun.

Bu çalışmanın tercümesi ve basımı arasındaki ara dönemde, editör, bir başka disipline ait inisiyeler çevresi ile birlikte, NECRONOMICON’da çerçevesi çizilen ritüel ve güçleri deneyimlemeyi üstlendi. Malzemeyi tek başına veya Batı’ya özgü törensel yapıda (Golden Dawn benzeri) kullanmada, her iki durumda da korkutucu keşiflere ulaştık: NECRONOMICON’da çağırılan güçlere karşı etkili bertaraf ediciler yok! Bu kitaptaki ritüeller, büyülü sözler, formüller Batı okült tarihindeki bazı en eski yazılmış majik çalışmaları da içine alan kadim bir kökene sahiptir. İçinde teşhis edilen ilahlar ve demonlar büyük olasılıkla yaklaşık altı bin yıldır etkili biçimde çağrılmamıştır. Şimdiye kadar, deneyimli büyücüler tarafından yapılan sıradan kovma ve defetme formülleri çok yetersizdir. Aşağıdaki tavsiyeler bu yüzdendir.

Kadim Sümer insanlarının dini lunar-yönlü, bir anlamda gecenin, bir anlamda karanlığın dini-majik yapısı-gibi görünmektedir. Solar formülleri kullanılarak yapılan çağrı büyülerinin NECRONOMICON demonlarını ve entelijanslarını başarılı biçimde bertaraf etmekte etkili olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, Yahudi inancındaki Kaddish duası bazı muhalif cinlere karşı çabuk iyileştirdiği kanıtlanan solar unsurlar içerir ve Hıristiyanlardaki, Tanrı’nın Duasının vibrasyonu da aynı zamanda işe yarayan bir yöntemdir.

Bireysel uygulayıcıların, artık dinleri olmayacağı ya da ömürleri içinde dinlerini değiştirmiş olacakları için, kendi dinlerinden ya da atalarının dinlerinden, buna denk, solar nitelikli (örneğin, pozitif ışık) büyülü sözler kullandığını tahmin ediyoruz.

Başlangıçta en iyi pratik amaçlara ulaşmak için- buradaki ritüelleri gerçekten uygulamak niyetinde olanlar için- majik dairenin ve bütün majik savunma biçimlerinin oluşturulmasında hususi bir özen gösterilmesi akıllıca olur. Bu grimoire’a girişmeden önce usulüne uygun yapılan başlangıç niteliğindeki bir arınma dönemi iyi olur. Sağlam olmayan bir zihinsel ya da duygusal duruma sahip kişilerin her ne koşul altında olursa olsun bu ritüellerden birinin ilerleyişini gözlemlemesine izin verilmemelidir. Bu suça ve hatta intihara neden olabilir. Meslektaşlarımızdan biri, bu kitaptaki son derece basit bir formülü takip ederken korkutucu şekilde köpeği tarafından doğrudan bir saldırıya uğradı. Bu kesinlikle bir Gilbert kimya seti değildir.

NECRONOMICON’un yöntemi Tarot kozlarındaki ve Golden Dawn’ın telesmatik[14] figürlerindeki normal arketipsel imgeleri yeniden var eder görünen derin, ilksel güçlerle ilgilenir. Bunlar Yahudi Hıristiyan ana yolunun dışında gelişen ve bugün bildiğimiz kadarıyla Kabala’nın yaratılışından çok önce tapılan ve çağrılan güçlerdir. O suretle, Golden Dawn bertaraf usullerinin etkisizliği bu nedenledir. Onlar, bu terimlerin Batı’da herkes tarafından anlaşıldığı anlamda demonik ya da kliphotik değildir, yalnızca, büyük oranda ortaya çıkarılmamış ve bu yüzden de yirminci yüzyıl, anayol bilinçliliği tarafından bilinmeyen kuvvet kaynaklarını temsil ederler.

[14] Tılsımlı

Bu kitap ile, aynı şekilde onun ritüelleriyle ilgili uygulamalı fikirler ile yapılacak deneylerin sonuçları yayıncı tarafından memnuniyetle karşılandı.

BİBLİYOGRAFYA ve ÖNERİLEN KİTAPLAR LİSTESİ




ALTIKIRKBEŞ YAYIN
Kadıköy,2005

Yorum Gönder

0 Yorumlar