HUKUKÇULAR ARASI MAKALE YARIŞMASI
BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
ADİL YARGILANMA HAKKI VE YARGININ KURUMSAL BAĞIMSIZLIĞI
Mahmut ŞEN
Ankara 10. İdare Mahkemesi Başkanı
Murat ApayMetin Düzenleme ve Vurgu
Giriş
Avrupa Birliğine üyelik müzakereleri kapsamında ülkemizde pek çok alanda reform ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmaları yapılmakta; bu çalışmalar, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır. Ancak yapılan yeni düzenlemeler sonrasında uygulamadan kaynaklanan sorunlara bulunan yargısal çözümler, kamuoyunda tartışmalara neden olmaktadır. Genel olarak, ülkemizdeki siyasal ve ekonomik sisteminin sağlıklı işleyişi açısından hukuk sisteminin de evrensel ilke ve kurallara uygun olarak örgütlenmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, yargı ile ilgili evrensel standartların belirlendiği bütün belgelerde, adil yargılama yapabilecek kapasite ve nitelikte, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin varlığı, temel hak ve hürriyetlerin etkili bir korumaya tabi tutulması açısından bir önkoşul olarak kabul edilmiştir1.
1 Bu husus Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin 6. maddesinde , ’’Herkes...yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.’’, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. maddesinde ise, ‘’Herkes, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.’’şeklinde ifade edilmiştir.
Bu kapsamda, ülkemizde de yargı sisteminin evrensel standartlara uygun olarak, tarafsızlık ve bağımsızlık temelinde örgütlenmesi için 2010 yılı ve sonrasında anayasal ve yasal düzeyde değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin en önemlisi, hakim ve savcılar hakkında mesleğe kabul, ilerleme, terfi, atama, disiplin gibi işlemlerin yerine getirilmesinin yanı sıra yeni mahkemelerin faaliyete geçirilmesi ya da adliye teşkilatının kapatılması gibi kararlar alma ve uygulama yetkisi bulunan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeniden yapılandırılmasıdır. Anayasa değişikliği ile, üyelerinin büyük bir çoğunluğu mahkemelerde görev yapan meslektaşları tarafından seçilen, temsile dayalı, çoğulcu, geniş tabanlı, kendine ait bütçesi, sekreteryası ve teftiş kurulu olan idari ve mali özerkliğe sahip bir kurul yapısı hedeflenmiştir2. Yapılan bu değişikliklerin hukukun üstünlüğünü sağlamak için doğru yolda atılmış adımlar olduğu uluslararası kurum ve kuruluşlarca ifade edilmesine karşın3 ülkemizde yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerine yapılan tartışmalar bitirilememiştir.
Anayasal değişikliklerinin üzerinden henüz kısa bir süre geçmesine rağmen yasama organı tarafından yürütülen yeni Anayasa çalışmalarında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye seçim yöntemi ve yapısı ile yetki ve görevlerinin tekrar değiştirilmesi gündeme gelmiştir. Bununla birlikte, önerilen seçenek ve modellerde yasama ve yürütme organının yargı mekanizmasının yönetiminden sorumlu olan Yüksek Kurul’un oluşumundaki rolünün artırılması nedeniyle, bu önerilerin toplumun her kesimi tarafından genel kabul gördüğünü söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla, değişiklik ihtiyacının ortaya çıktığı durumlarda, Yüksek Kurul başta olmak üzere yargı sisteminin temel bileşenlerinin, tarafsızlık, bağımsızlık ve adil yargılama ilkeleri temelinde evrensel standartlar baz alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
2 12.9.2010 tarih ve 5982 sayılı Anayasa’nın 159. maddesini değiştiren Kanun’un 23. maddesinin gerekçesi, https://yenianayasa.tbmm.gov. tr/docs/gerekceli_1982_anayasasi.pdf erişim tarihi :15.01.2014
3 Avrupa Komisyonu 2011 Türkiye İlerleme Raporu, s.8, http://www. abgs.gov.tr
Bu çalışmada, uluslararası belgeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında adil yargılanma hakkı açısından bir gereklilik olan yargının kurumsal bağımsızlığının sağlanabilmesi için yargı kurullarının oluşumu ve görevlerine ilişkin yapılan tespit ve tavsiyeler ele alınmaktadır.
1. Uluslararası Belgelerde Yargı Bağımsızlığı
Hukukun üstünlüğüne dayanan bütün siyasal sistemlerde, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam olarak uygulanabilmesi için yasama ve yürütmenin işlemleri yargı organının denetimine tabi tutulmaktadır. ‘’Denetim ve Denge’’ (check and balance) sistemi, bütün çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazlarından biridir. Bu kapsamda, kural koyan yasama organı ile bu kuralları uygulamak suretiyle üstlenmiş olduğu kamu hizmetlerini yerine getiren yürütme organı ve idarenin, hukukun genel ilkelerine, anayasaya ve kanuna uygun hareket edip etmediğini denetlemek üzere yetkilendirilen yargının, bahsi geçen iki organdan bağımsız olmasının gerekliliği, tüm hukuk sistemlerinde genel kabul gören bir ilkedir.
Yasama ve yürütme organının faaliyetlerinin yargı denetimine tabi tutulması, kişi hak ve hürriyetlerinin de garantisidir. Gerçekten, demokratik bir toplumda kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereği olarak, güçlü idare ve yürütme karşısında yargı, bireylerin temel haklarının korunması açısından bir teminat olarak görülmekte ve bu fonksiyonunu etkili ve verimli bir şekilde yerine getirebilmesi için gerekli olan yetkilerle donatılmaktadır. Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi, hukuk kurallarının tarafsız, bağımsız ve adil bir şekilde uygulanması suretiyle temel hakların korunması ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasının yargı organının temel görevi olduğunu belirtmek suretiyle bu durumu teyit etmektedir 4.
4 Magna Carta of Judges, https://wcd.coe.int, erişim tarihi:21.01.2014
Yargının bağımsızlığının teminat altına alınması, hak ve özgürlüklerin hiçbir etkiye maruz kalmadan, tamamen hukuki sınırlar içinde gerçekleşen adil bir yargılama sonucu, tarafsız bir biçimde tespit edilmesi için bir önkoşuldur. Bu nedenle bağımsızlık, hakimlere tanınmış bir ayrıcalık değil, hukukun tarafsız bir biçimde uygulanmasının teminatıdır5.
Yargı bağımsızlığı ile ilgili öğretide kurumsal ve kişisel bağımsızlığa vurgu yapan tanımlara rastlanmaktadır. Bu kapsamda, yargıçların yasama ve yürütme organına ve idareye bağlı olmamaları, bu organlardan bağımsız olmaları ve bu organların yargıçlara emir ve talimat verememeleri ya da tavsiyede bulunamamaları olarak tanımlanabilen6 yargı bağımsızlığı, hakimin yargısal faaliyeti yerine getirirken her türlü kurum, kişi ya da müesseseden gelecek dış etkiden azade olması şeklinde de tanımlanabilmektedir7. Ayrıca, hakimlerin yargısal faaliyeti yürütürken aynı veya üst düzeydeki meslektaşlarından gelebilecek her türlü etkileme, telkin, talimat ve emirlere karşı korunmasının da gerekli olduğu genel olarak kabul edilmektedir8. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereği olarak, kurumsal olarak yargı organının ve kişisel olarak hakimin bağımsızlığı sağlanmadan adil yargılama yapıldığından bahsetmek mümkün değildir.
2. Yargının Kurumsal Bağımsızlığı
Bağımsız olmayan bir yargı sisteminin adil ve hakkaniyete uygun karar vermesi veya verilen kararın kamuoyunda adil olarak algılanması mümkün olmadığına göre, mahkemelerin bağımsız olmasının yanında yargı sisteminin organizasyonu ve yönetiminden sorumlu olacak kurulların yapısının, mali olanaklarının, yetki ve görevleri ile yasama ve yürütme organı ile etkileşiminin de bağımsızlık ilkesine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekir.
5 Sibel İnceoğlu, Yeni Anayasa’da Bağımsız Bir Yargı İçin Neler Yapmalı? Uluslararası Belgeler Işığında Öneriler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2011, 95, s. 236
6 Günday, Metin, İdare Hukuku, s. 46, İmaj Yayınevi, Ankara, 2004
7 Kunter, Nurullah, Muhakeme Hukuku dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 348, İstanbul, 1989.
8 Levent Gönenç, Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı, TEPAV Anayasa Çalışma Metinleri, 2011, s. 3.
Öte yandan, adalet hizmetinin tarafsız ve bağımsız yürütüleceğine, yasama ve yürütme organının hiçbir durumda yargısal süreçlere müdahale etmeyeceğine ilişkin kamuoyu inancı ve algısı demokratik bir toplumda önem arz ettiğinden, yargı bağımsızlığına ilişkin temel ilkelerin anayasal düzeyde güvenceye alınması gerekir9.
Yukarıda ifade edildiği üzere, temel haklara ilişkin pek çok metinde mahkemelerin ve yargı organının bağımsızlığına ilişkin ilke ve kurallar yer almaktadır. Bu belgeler arasında yer alan Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi ’nin 1 no’lu tavsiye kararında, hakimlerin mesleğe alınmalarından başlayarak terfi, disiplin, atama gibi her türlü özlük işlerini yürütecek olan otoritenin, yasama ve yürütme organından bağımsız, geniş tabanlı, temsile dayanan ve en az üyelerinden yarısının meslektaşları tarafından seçilmiş hakimlerden oluşan kurullar olması gerektiği ifade edilmektedir10. Yargı kurullarının oluşturulmasının amacı, yargının kendi kendini yönetecek bir yapıya kavuşturulması yoluyla mahkemelerin ve bireysel olarak hakimlerin bağımsızca karar verebilmesini, dolayısıyla hukukun üstünlüğünü sağlamaktır. Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi’nin 10 numaralı tavsiye kararında ise, ifa ettiği görevler ve üye yapısı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte kuvvetler ayrılığının bir gereği olarak yargı kurullarının, hakimlerin bağımsızlığını garanti edecek bir tarzda yapılandırılması gerektiği belirtilmiştir11.
9 Nuno Garoupa & Tom Ginsburg, “Guarding the Guardians: Judicial Councils and Judicial Independence” (Public Law & Legal Theory Working Papers No. 250, 2008), s. 29 https://chicagounbound.uchicago. edu/mwg-internal, erişim tarihi 07.01.2014
10 Opinion no 1 (2001) of the Consultative Council of European Judges (CCJE) for the attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on standards concerning the independence of the judiciary and the irremovability of judges , paragraf 37, 38 https://wcd.coe.int, erişim tarihi: 18.04.2013
11 Opinion no.10(2007) of the Consultative Council of European Judges (CCJE) to the attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on the Council for the Judiciary at the service of society, https:// wcd.coe.int, erişim tarihi 18.04.2013
Venedik Komisyonu’nun yargı bağımsızlığına ilişkin yayınlamış olduğu raporlarda da benzer görüşler dile getirilmektedir. Buna göre, yargı kurullarına hangi kaynaktan hangi otorite tarafından ve hangi yöntemle üye seçileceği, kurulun görev ve yetkilerinin ne olacağı, Adalet Bakanlığı, parlamento ve yürütme organı ile ilişkilerinin hangi temelde olacağı belirlenirken temel amaç olan yargı bağımsızlığı ilkesinin teminat altına alınmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, yargı ile ilgili tek otoritenin Adalet Bakanlığı olması kabul edilebilir bulunmamakta, yargı politikasının belirlenmesi ve uygulanmasında Bakanlık yoluyla ya da Yargı Kurullarına üye seçimi yoluyla siyaset kurumunun ve yürütmenin gereğinden fazla müdahil olması da eleştirilmektedir12.
Venedik Komisyonu tarafından, hakimlerle ilgili kararların, çoğunluğu hakimlerden oluşan, bağımsız ya da özerk kurullar tarafından alınması, meslek taassubunu önlemek için başka mesleklerden de kurula katılımın sağlanması tavsiye edilmektedir. Bu şekilde oluşturulmuş kurullar yoluyla yasama ve yürütme organının yargıya olan etki ve müdahalesi önlenmiş olacak, aynı zamanda hakimler arasındaki meslek içi koruma ve mesleki taassub minimuma indirgenmiş olacaktır.
Yukarıda yer verilen temel metinler dikkate alındığında, yargı kurullarının tüm üyelerinin hakimlerden oluşabileceği gibi farklı kaynaklardan üyelerinde yer aldığı karma yapılı kurullarda kurulabileceği kabul edilmektedir. Bununla birlikte, karma yapılı bir kurul öngörülmesi halinde, kurulun siyasi etkiden uzak olabilmesi için üyelerinin anlamlı bir çoğunluğunun meslektaşları tarafından seçilecek hakim kökenli üyelerden oluşması tavsiye edilmektedir. Kurulun, yetki, görev ve sorumluluklarının yargı ile ilgili olması nedeniyle hakim kökenli üyelerin çoğunlukta olması, yargısal süreçlerde yasama ve yürütmenin etkisini önleyeceğinden bağımsızlık açısından önem taşımaktadır.
12 Venedik Komisyonu’nun cdl( 2012 )035-27 Nisan 2012 tarihli görüşü, https://www.venice.coe.int, erişim tarihi 16.01.2014
Öte yandan, karma yapılı kurullarda hakim üyelerin seçiminde kesinlikle yasama ve yürütme organının etkisi olmamalıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince bu iki organdan bağımsız olması gereken hakimin, yargı kuruluna bu kurumlar tarafından aday gösterilmesi ya da seçilmesi halinde destek arayışı içine gireceği, bu hususun ise yargıyı siyasallaştıracağı ifade edilmektedir13.
Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi’nin 10 no’lu tavsiye kararında ise, karma yapılı kurulların sorunların farklı bakış açısı ile ele alınmasını sağlama ve hakim kökenli üyelerin aynı açıdan değerlendirme yapmasını engelleme ve kurulun meşruiyet temelini artırma yönlerinden fayda sağlayacağı ifade edilmektedir. Ancak yargı dışından gelecek üyelerin kaynağı, seçecek otorite ve seçim yöntemi belirlenirken yargının bağımsız ve tarafsızlığına gölge düşürmeyecek yol ve yöntemler belirlenmelidir14. Bu üyeler parlamento tarafından seçilecekse, gizli oyla 3/5 gibi siyasal partilerin etkisini azaltacak bir çoğunlukla seçilmelidir. Aksi takdirde, bir siyasi partinin adayı gibi bir algının doğması, seçim sonrası o üyenin kararlarını tartışmalı hale getirecektir.
Hakim kökenli olmayan üyeler akademisyen, avukat gibi farklı meslek mensupları arasından seçilebilmekte ise de, bu seçimin aktif olarak politika yapan ya da siyasi görüşleri ile ön plan çıkan, seçildiği zaman tartışmaların odağında olacak kişiler arasından yapılmaması gerekir.
Karma yapılı kurul tercihinde bulunulması halinde doğrudan yargısal konularla ilgili kararların hakim kökenli üyelerden oluşan heyetlerce karara bağlanması, hizmet içi eğitim, stratejik plan ve programların hazırlanması gibi görevlerinde akademisyen ve avukat kökenli üyeler tarafından yerine getirilmesinin uygun olabileceği belirtilmektedir15.
13 Venedik Komisyonu’nun cdl( 2012 )035-27 Nisan 2012 tarihli görüşü, https://www.venice.coe.int, erişim tarihi 16.01.2014
14 Opinion no.10(2007) of the Consultative Council of European Judges (CCJE) to the attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on the Council for the Judiciary at the service of society, paragraf 19, https://wcd.coe.int, erişim tarihi 18.04.2013
15 age, paragraf 45
3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Yargının Kurumsal Bağımsızlığı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi kapsamında iç hukukta yürütülen yargısal süreçlerin adil olup olmadığının denetimini yaparken, öncelikle mahkeme ya da hakimin yeterince bağımsız olup olmadığını tespit etmektedir. Bu konuda AİHM, genel olarak yargı sisteminin, özelde ise uyuşmazlığı karara bağlayan mahkemenin bağımsız olduğundan söz edebilmek için taşıması gereken bazı objektif ve sübjektif kriterler aramaktadır16. Mahkeme, yargının objektif bağımsızlığına, o ülkenin yargıya ilişkin kurumsal ve anayasal düzenlemelerini değerlendirerek karar vermektedir. Bu noktada, hakimlerin göreve alınma, atanma, yükselme, meslek içi eğitim ve disiplin süreçlerinde yasama ve yürütme organının etkisinin olmaması, bu süreçlerin geniş tabanlı ve hakimlerin yeterince temsil edildiği bağımsız kurullar tarafından yerine getirilmesi, hakimin görev, kadro ve pozisyonunun da kanunla garanti altına alınması gerektiği belirtilmektedir17.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yargının kurumsal bağımsızlığının konu edinildiği başvurularda demokratik toplumda kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığına ve önemine dikkat çekmektedir.Mahkeme, Sözleşme’nin hiçbir maddesinin güçler arasındaki etkileşimin sınırlarına ilişkin bir düzenleme öngörmediğini belirtmekle birlikte, yargı mekanizmasının yönetiminden sorumlu olan kurum ya da kurulların, yargı bağımsızlığı ilkesini teminat altına alacak şekilde örgütlenmesi gerektiği saptamasında bulunmaktadır18. AİHM’ne göre, sadece iç hukukta kararı veren mahkeme değil, yargının yönetiminden sorumlu olan kurulların da yasama ve yürütme organının etki ve tesirinden bağımsız olması gerekir.
16 AİHM’nin 25 Eylül 2001 tarihli Şahiner-Türkiye Davası, https://hudoc. echr.coe.int, erişim tarihi: 15.01.2014
17 John C. Reitz, Export of the rule of law, Transnational Law & Contemporary Problems Transnational Law & Contemporary Problems, 429, 2003
18 AİHM’nin 3 Mayıs 2003 tarihli Kleyn ve diğerleri- Hollanda kararı, https://hudoc.echr.coe.int, erişim tarihi 11.01.2014
Yargı sisteminin adil yargılanma hakkına uygun örgütlenip örgütlenmediği incelemesini yaparken, yargı kurulunun üyelerinin seçim yöntemi ve dairelerdeki üye kompozisyonu, üyelerin statüleri ve görev süreleri, yürütme organından gelebilecek etki ve müdahalelere karşı üyelere tanınan hak ve garantiler ile kamuoyunda bağımsız olarak algılanıp algılanmadığı gibi hususlar Mahkeme’ce dikkate alınmaktadır19.
AİHM’in 09/01/2013 tarihli Volkov –Ukrayna kararı’nda20, hakimler ile ilgili disiplin soruşturma ve cezaları hakkında karar veren kurulların üyelerinin yarısından fazlasının meslektaşları tarafından seçilmiş hakimlerden oluşması gerektiği açıkça ifade edilmektedir. Somut olayda, hakim hakkında disiplin cezasına karar veren kurulun üç üyesinin devlet başkanı, üç üyesinin meclis, iki üyenin savcılar arasından atanması ve adalet bakanı ile başsavcının doğal üye olması, kararda meslektaşları tarafından doğrudan seçilmiş hakim kökenli sadece 3 üyenin imzasının bulunması nedeniyle yasama ve yürütme organı tarafından seçilen üyelerin çoğunlukta olması yargı bağımsızlığı ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiş ve söz konusu durumun Sözleşme’nin 6. maddesine aykırı olduğuna hükmedilmiştir.
Mahkeme gerekçesinde, yargılama faaliyetini yürüten hakim hakkındaki disiplin sürecinin kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince devlet yetkisi kullanan diğer organlardan bağımsız yürütülmesi gerektiğini, ancak üyelerinin çoğunluğu yasama ve yürütme tarafından oluşturulan bir kurulun bu şartları sağlayamayacağını belirtmiştir. Öte yandan kurulda doğal üye olan Başsavcı’nın ve Adalet Bakanı’nın da Ukrayna yargı sistemi açısından çok etkili bir konumda oldukları, bu nedenle bağımsızlık için potansiyel tehdit olarak algılanabilecekleri değerlendirmesi yapılmıştır.
19 AİHM’nin 25 Şubat 1997 tarihli Findlay – Birleşik Krallık kararı, 73,
https://hudoc.echr.coe.int, erişim tarihi 15.01.2014
20 AİHM’nin 09/01/2013 tarihli Oleksandr –Ukrayna kararı, paragraf 109, 110
https://hudoc.echr.coe.int, erişim tarihi 13.01.2014
Kararda ayrıca, Ukrayna Anayasası’nda 2010 yılında yapılan değişiklik sonrasında kurul üyelerinin yarısının, hakim ve savcılar arasından seçilmesi öngörülmesine karşın, kurul üyelerini seçen organların değişmediği, sadece 3 hakimin meslektaşları tarafından doğrudan seçildiği, yargı içinden seçilen diğer 7 üyenin ise yasama ve yürütme organları tarafından seçildiği, bu nedenle kurul üzerindeki siyaset kurumunun etkisinin azalmadığı vurgusu yapılmış ve yargının kendini yönetmesi (judicial self-governance) ilkesinin önemi üzerinde durulmuştur21.
Bu sonuca ulaşırken Mahkeme tarafından, Venedik Komisyonu’nun Ukrayna’da yapılan Anayasa değişikliği hakkında düzenlediği 15-16 Ekim 2010 tarihli istişari görüşe de atıf yapılmış ve demokrasinin tüm kurumları ile yerleştiği ülkelerde, yasama ve yürütme organı tarafından oluşturulan bir kurul yapısının kabul edilebileceği belirtilmiştir. Zira bu ülkelerde devlet gücü ve yetkisini kullanan organlar arasındaki ilişkiler ve yetkilerin sınırları, yüzyıllara dayanan uygulamalar sonucu netleşmiştir. Bununla birlikte, kurumların yetki ve görevlerinin sınırlarına ilişkin tartışmaların devam ettiği ülkelerde, devlet gücü kullanan yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki yetkinin sınırlarının anayasal düzeyde açık bir şekilde çizilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin gereği olarak yargıya diğer organlar tarafından yapılabilecek baskı ve müdahaleyi önleyecek önlemlerin yine anayasal düzeyde alınması gerektiği belirtilmiştir22.
21 AİHM’nin 09/01/2013 tarihli Oleksandr –Ukrayna kararı, paragraf 111
https://hudoc.echr.coe.int, erişim tarihi 15.01.2014
22 AİHM’nin 09/01/2013 tarihli Oleksandr –Ukrayna kararı, paragraf 29
https://hudoc.echr.coe.int, erişim tarihi 15.01.2014
Sonuç
Bağımsızlık temelinde örgütlenmiş yargısal kurullar, kritik ve tartışmalı konularda karar veren ve bazen toplumun geneli tarafından beğenilmeyen ve eleştiri konusu yapılan kararlara da imza atan hakimin, yargı güç ve yetkisini tarafsız ve bağımsızca kullanabilmesinin teminatıdır.
Bağımsız olmayan bir yargı sisteminin adaleti temin etmesi mümkün olmadığına göre, yargı sisteminin organizasyonu ve yönetiminden sorumlu olacak kurulların yapısının, mali olanaklarının, yetki ve görevleri ile yasama ve yürütme organı ile ilişkilerinin bu amaca hizmet edecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir ülkenin yargı sisteminin ve kararı veren mahkemenin, Sözleşme’nin 6. maddesinde belirtildiği şekilde bağımsız olup olmadığı hakkında karar verirken Venedik Komisyonu, Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi gibi kurumlarca yayınlanan görüşlere de atıfta bulunmaktadır. Dolayısıyla, içtihatlarının uluslararası kurumların yargı ile ilgili görüş ve önerileriyle uyumlu olmasına dikkat etmektedir.
Ülkemizin uzun yıllardır Avrupa Konseyi’nin üyesi olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıdığı göz önüne alındığında, yargının kurumsal bağımsızlığının bu kuruluşlarca belirlenen ilke ve standartlara uygun olarak anayasal güvenceye kavuşturulması gerekir.
Yukarıda belirtildiği gibi, gerek Venedik Komisyonu ve Avrupa Hakimleri Danışma Konseyi gibi yargıya ilişkin anayasal düzenlemeler konusunda istişari görüş veren kuruluşlar, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yargı kurulunun, temsile dayalı, geniş tabanlı, idari ve mali özerkliğe sahip, üyelerinin anlamlı bir çoğunluğu meslektaşları tarafından doğrudan seçilmiş kurullar olması gerektiği ifade edilmektedir. Temel amaç, yargının siyaset kurumundan tam anlamıyla bağımsızlığının sağlanması yoluyla adil ve tarafsız yargılama yapıldığından emin olunmasıdır.
Öte yandan, bağımsızlığını korumak hakimin tek başına üstleneceği bir sorumluluk olmayıp, yasama ve yürütme organının kurumsal bağımsızlığı sağlayacak adımları atmasının yanında, yargı bağımsızlığının öneminin kamuoyuna anlatılması ve mahkemeleri etkileme girişimlerinin önlenmesi gerekmektedir. Hoşa giden kararlar nedeniyle övülen yargı organı ve mahkemelerin, hoşa gitmeyen kararlarında müdahale taleplerinin yükselmesi toplumun yargının konumu ve yargı bağımsızlığının önemi konusunda bilinçlendirilmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaynakça
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 25 Şubat 1997 tarihli Findlay – Birleşik Krallık kararı, https://hudoc.echr.coe.int
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 25 Eylül 2001 tarihli Şahiner-Türkiye Kararı, https://hudoc.echr.coe.int
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 3 Mayıs 2003 tarihli Kleyn ve diğerleri- Hollanda kararı, https://hudoc.echr.coe.int
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 09/01/2013 tarihli Volkov –Ukrayna kararı, https://hudoc.echr.coe.int
Avrupa Komisyonu 2011 Türkiye İlerleme Raporu, https://www. abgs.gov.tr
Levent Gönenç, Yargının Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı, TEPAV Anayasa Çalışma Metinleri, 2011
John C. Reitz, Export of the rule of law, Transnational Law & Contemporary Problems Transnational Law & Contemporary Problems, 429, 2003
Magna Carta of Judges, https://wcd.coe.int
Metin Günday, İdare Hukuku, İmaj Yayınevi, Ankara, 2004
Nuno Garoupa & Tom Ginsburg, “Guarding the Guardians: Judicial Councils and Judicial Independence” (Public Law & Legal Theory Working Papers No. 250, 2008), https://chicagounbound.uchicago.edu/mwg-internal
Nurullah Kunter, Muhakeme Hukuku dalı olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 1989.
Opinion no 1 (2001) of the Consultative Council of European Judges (CCJE) for the attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on standards concerning the independence of the judiciary and the irremovability of judges , wcd.coe.int
Opinion no.10(2007) of the Consultative Council of European Judges (CCJE) to the attention of the Committee of Ministers of the Council of Europe on the Council for the Judiciary at the service of society, wcd.coe.int
Sibel İnceoğlu, Yeni Anayasa’da Bağımsız Bir Yargı İçin Neler Yapmalı?Uluslararası Belgeler Işığında Öneriler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2011, 95 Venedik Komisyonu’nun cdl( 2012 )035-27 Nisan 2012 tarihli görüşü, www.venice.coe.int,
0 Yorumlar