TEKNOLOJİK GELİŞMELER ve HABERDE ETİK SORUNLAR


Prof. Dr. Nurettin GÜZ 
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi
Prof. Dr. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi

Haber kitle iletişim araçları için haber her zaman önde gelmiştir. Bu araçların ortaya çıkması ve konumunu güçlendirerek devam ettirmesinde haber hep ön planda olmuştur. Teknoloji medyayı geliştiren temel bir unsurdur. Son yıllarda teknolojinin gelişmesine paralel olarak medya kuruluşları daha fazla oranda küresel boyut kazanmıştır. Haber kaynaklarının artması medya kuruluşlarının eleman ihtiyacını da artırmıştır. Hızlı haber verme ihtiyacı medya kuruluşlarını daha fazla eleman aramaya zorlamıştır. Canlı ve hızlı haber verme ihtiyacı medya alanında eğitim almamış olan vatandaşların da kimi zaman muhabirlik yapmasını gerekli hale getirmiştir. Bu durum medya alanında etik sorunları da beraberinde getirmektedir. Haber kaynağı ne olursa olsun yapılan yanlışların sorumluluğu medya kuruluşuna aittir. 

GİRİŞ

Teknolojilerin tıpkı medya gibi insan hayatının ayrılmaz bir parçası olduğu 21. Yüzyılda dünya adeta bir önceki asrın ikinci yarısında öngörülen evrensel bir köye dönüşmüştür. Medya kuruluşları günümüzde insan hayatının neredeyse ayrılmaz bir parçası haline gelirken, medyayı günlük hayatın ayrılmazı haline getiren faktörler içerisinde kuşku yok ki teknoloji ayrı bir öneme sahiptir. 

Teknoloji, ilk ortaya çıkışından itibaren medya kurumlarının gelişmesinde temel unsur olurken özellikle son dönemde bu kurumlara yüklenen yeni misyonun belirleyicisi olarak da dikkati çekmektedir. Küreselleşmenin temel faktörü olan medya kurumlarına bu özelliğini veren de teknolojik gelişmeler olmaktadır. Kurumsal olarak medyanın ilk ortaya çıkmasında olmasa bile sonraki dönemlerinde gelişmesinin temel taşı teknoloji olmuştur. 

Bugün bilinen anlamında yazılı, sözlü ve görsel anlamda medya araçlarının ortaya çıktığı ve son şeklini aldığı dönem olan 20. yüzyıl diğer alanlarda olduğu gibi iletişim teknolojileri alanında da dev adımların atıldığı bir dönem olurken kitle iletişim araçları alanında yeni araçların devreye girmesini sağlamıştır. Gazete ve dergiler başta olmak üzere yazılı medya araçlarına bugünkü şekli geçen asırda verilirken, iletişim teknolojisindeki gelişmeye paralele biçimde bu araçlar içerik açısından zenginleşmiştir. Geçen yüzyılda medya araçları açısından sağlanan en önemli gelişme kuşkusuz ki sözlü ve görsel alanda olmuş, asrın başlarında devreye giren radyo ve yine ikinci yarısında daha yaygın olarak kullanılan televizyon toplumsal etkileri açısından önceki araçları gölgede bırakmıştır. İletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gelişen medya kuruluşları, siyasal rejimlerin ve özellikle liberal sistemin ayrılmaz bir parçası ve onun olmazsa olmaz kurumlar olmuştur. 

Medya dünyasının sihirli kutusunu gölgede bırakan yeni mecra ise kuşkusuz ki internet olmaktadır. Daha 2003’lerde dünyada 360 milyon olan internet kullanıcısı sayısının 3,5 milyara ulaşması, bireysel iletişim yanında kitle iletişim amacı ile de bu mecranın kullanılması kuşkusuz ki üzerinde çok durulması ve tartışılması gereken bir konuyu oluşturmaktadır. Geleneksel medya kuruluşlarının bu mecrayı kullanmalarının yanında salt bu alana özgü yeni kitle iletişim alanları oluşmuştur. Kullanımındaki kolaylık, neredeyse milyonlara ulaşan internet tabanlı yeni medya kuruluşları, yeni medya organlarının sahibi ya da kullanıcısı olma konusundaki büyük fırsatlar, gizlilik, sınırlılık, baskı ve bir ölçüde denetimden uzak bir kitlesel iletişim yeni araştırma ve tartışmaları da beraberinde getirmektedir. 

Gelinen yeni noktada bir önceki asrın tartışma konuları olan iletişim alanın güç sahipleri, reklam verenler, iktidar odaklı olarak dizayn edildiği, haber ve bilgilerin belirli süzgeçten geçirilerek hedef kitleye ulaştırıldığı, enformasyona ulaşımda serbestliğin ütopyadan ibaret olduğuna ilişkin görüşler ortadan kalkmıştır. Yeni ortama ilişkin yapılacak çalışmalar medya alanına yönelik yeni tanımların oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Teknolojik gelişmeler ve internet tabanlı yeni medya alanlarının en çok etkilediği konuların başında haber gelmektedir. Haber alma/vermedeki hız, haber kaynaklarının büyük oranda artması, haber kuruluşlarının çoğalması, etik ilkeler açısından denetimden uzak habercilik anlayışı beraberinde önemli sorunları da gündeme getirmektedir. Bu çalışmada geleneksel medya kuruluşları ve yeni medya haberciliğinde yaşanan etik sorunlar ele alınmaya çalışılmıştır. 

HABER ve UNSURLARI

Medya kuruluşlarının görev ve fonksiyonlarına ilişkin olarak birçok tasnifleme yapılmıştır. Genel olarak bakıldığında; medyanın olaylar hakkında bilgi vererek ülke ve dünyada gelişen olayların algılanmasını ve buna tepki gösterilmesini sağlayan haber verme işlevi hep önde gelmiştir. Haberin yanında toplumlar hakkında bilgi vererek bireyleri toplumların birer parçası haline getiren toplumsallaştırma, toplum tarafından belirlenen amaçlar için bireyin çalışmasını sağlamaya yönelik bir faaliyet olarak güdüleme, toplumsal değerlere açıklık getirmek ve ortak uzlaşma noktalarını sağlamak üzere hazırlayacakları tartışma ortamını içeren tartışma ortamı hazırlama bu görevler arasında yer alır. 

Yine, bireyleri toplumsal hayatın birer parçası haline getirme ve bireylere hoşça vakit geçirtmeyi amaçlayan eğlendirme ve toplumsal uyum ve toplumun bireyler tarafından tanınmasına yönelik olarak bütünleştirme işlevleri bulunmaktadır. (MacBride vd, 1980: 283-285; McQuail, 1994: 75-79) Medya ya da kitle iletişim araçları dendiğinde hemen her dönemde haber bu araçlarla birlikte dile getirilmiştir. 

Haberin Tanımı ve Gerçekle İlişkisi 

Kitle iletişim araçlarının en temel işlevi olarak ortaya çıkan haberin çok sayıda tanımının yapıldığını görüyoruz. Haber değişikliktir; haber bugün olup biten her şeydir, haberin yayınlanmasından sonra dünyada yeni olan her şeydir gibi tanımları vardır (Milburn, 1998:232). Haber nedir, sorusunu gazeteciler genellikle sezgi ve tanrı vergisi olarak yorumlarlar. Bu yorum beraberinde gazeteci/iletişimci olunmayacağı, gazeteci/iletişimci doğulacağı gibi iddialı bir argümanı da beraberinde getirir. 

Haberin, sağduyusu kutsanmış bir bilim ve haber adamını diğerinden ayıran gizli yeteneği vardır. Lippmann, haberin sosyal durumların bir aynası olmadığını, kendisini gündeme taşımış durumun raporu olduğunu söyler. Haberin aslında eskiden ibaret olduğu şeklinde bir görüş de vardır. Yine; satılabilir, yüzeysel, basit, nesnel, faaliyet merkezli, ilginç, yapay ve açıkgöz kelimeleriyle özetlemiştir haber. Haberin doğru olması önemli olurken, haber toplamadaki zorluğa karşılık alışılmışlık, bilgiye karşılık insanın ilgisinin çekilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Haberin sonraki olaylar için önemi, editörün kontrolü ve haberle ilişkisi, hedef kitlesi için işlevi ve etkisi, haberi yazana görünürlüğü onun değişmesinde etkili olur (McQuail, 1994:213214). 

Haberde esas olan husus, olabildiğince gerçeğe sadık kalınarak olayın aktarılmasıdır. Bunun için de kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden sorularının sorulması, bunlara cevap veremeyen haberin tam olmaması söz konusudur. (Hicks, 2004: 15; Gaillard, 1991:38; Schlapp, 2000:21). Haber kavramı içerisinde yer alan ilgi çekicilik haberciyi ve medya yöneticilerini zorlar. Olayların hangi yönlerinin ön plana çıkarılacağı, hedef kitleye nasıl sunulacağı konusunda yol gösterici olan temel faktör yayın politikasıdır. (Doob, 1966: 429)

Haberle ilgili yapılan birçok tanımdan hareketle genel olarak haberi, insanların ilgisini çekecek, zamanlı olan bir olayın, bilginin veya gelişmenin edebileştirilmiş özeti şeklinde tanımlayabiliriz.

Haber tanımlarında altı çizilmesi gereken bir nokta vardır ki konumuz açısından da çok önemlidir. Haber olabilecek olaylar seçilirken insanların ilgisini çekebilecek olmaları büyük önem taşır. İlgi çekmeyen sıradan olayların haber olabilme şansının bulunmamasıdır. Ancak ilgi çekici olayların haber olarak hedef kitleye sunulması, bu özelliği olmayan gelişmelerin ilgi çekici hale getirilerek haberleştirilmesi kimi zaman eleştirilmektedir. 

Rekabetin son derece yoğun yaşandığı bir alan olan medya sektörü (Keane, 1993: 62), insanların birinci derecede ilgi kaynağı olan haberi elde edebilmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazken aracın yönetimini üstlenen profesyonel yöneticiler kendilerine ulaşan çok sayıdaki olay ve konu arasından hedef kitlenin ilgisini en çok çekenleri seçer ve okuyucuya sunar. Bu seçim ve sunum yapılırken olayın ilginç hale getirilmesi için çeşitli teknikler kullanılarak habere esas olan olay başlık, resim ve spotlarla süslenir ve bu suretle haberin etkisi artırılmaya çalışılır. (Childs, 1965: 148)

Habercilikte arz ve talep dengesi alan için gerekli olmaktadır. Bu çerçevede oluşan habercilik anlayışında iletişimcileri zorlayan bir seçim söz konusudur. Neyin haber olduğu, hangi bilgilerin algılanması gerektiği konusunda iletişimciler bir seçim yapmakta, bu yapılırken de metinler ve diğer materyaller bazı aşamalardan geçmektedir. Haber, kaynağından derlenmesinden hedef kitlesine ulaştırılmasına kadar geçen birçok aşamada bilgiler içerisinden seçim yapılarak oluşturulur. 

Haberle ilgili olarak yapılan bu seçim, Kurt Lewin’in 1940’larda muhabirler için ortaya koyduğu “gatekeepereşik bekçisi” terimi ile açıklanır. Kitle iletişim araçlarıyla topluma nelerin haber olarak verilmeyeceğine eşik bekçileri karar vermektedir. Hangi olayların haber olup hangilerinin olmayacağı, başka bir ifadeyle “news values-haber değeri” olgusunu 1922’li yıllarda ilk ortaya atan Lippmann’dır. Ona göre; çelişkiye düşmeden hedef kitleye aktarılabilen net temalar, aşırılıklar, çatışmalar, sürpriz gelişmeler, okuyucunun kendisiyle özdeşleşebileceği, mekansal ve psikolojik olarak yakınlık duyacağı konular, hedef kitleyi doğrudan etkileyen ve önemli sonuçlar ortaya çıkaran olaylar haber olabilecektir. 

Lippmann kitle iletişim araçlarının hedef kitle eğilimlerini yansıtmak yerine temelde sahibinin veya yayıncının eğilimlerini aktardığını belirtir. Muhabirlerin haber seçim kuralları birbirine benzediği için okuyucu üzerinde bir onay etkisi yarattığını ve böylece sahte bir dünyanın oluştuğunu söyler. En iyi yayın politikasını oluşturan ve buna göre sunum yapan yayın organı bile yayımcının düşüncesini destekler. Farklı ideolojiyi benimseyen yayın organlarının farklı içerikle yayın yapmasının sebebi de budur (Neumann, 1998:170-171).

Medyanın hedef kitle zihninde yarattığı gerçekliğin habere esas olan gerçeklikle aynı olup olmadığı konusu Lippmann’dan beri tartışılmaktadır. Haber, gerçeğin bir aynası değil, olguların, gelişmelerin bir temsilcisidir ve temsilen seçilmiştir. Gerçek, haber olarak aktarılırken bir bölümü seçilmiş, diğer bölümü ise seçilmemiştir. Haber olarak sunulanların seçimi yapılırken nelerin, nasıl seçildiği önemlidir. Hedef kitlenin tercihlerinden daha çok sübjektif yargıların ve kişisel değerlerin işin içine girmesi gerçeğin temsilini engeller (Schudson, 2003:33). 

O halde gerçeklik nedir? Lippmann’a göre gerçeklik medya yoluyla insanların kafasında oluşturulan gerçekliktir, bunun ötesinde esas gerçekliğin ne olduğu önemli değildir, önemli olan insanın ona dair varsayımlarıdır ve bu varsayımlar beklentileri, ümitleri, çabaları, duyguları ve davranışları belirler. Medya aracılığı ile hedef kitleye iletilenler sadece muhabirlerin algılayabildikleri ve insanlara aktarabildikleridir. İnsanlar medya tarafından oluşturulan bilinçleriyle dünyayı ve gelişmeleri algılar ve açıklar. Yayınlanmayan veya hedef kitleye ulaştırılamayan haber ve bilgiler yok anlamını taşır. Bu durum gerçek kültür ve medya kültürü olarak da anlamlandırılır. (Neumann, 1998:172-173). 

Gerçek kültür ve medya kültürü kavramı, başka bir deyişle yayına konu olan gelişme ile medyanın kamuoyuna sunduğu haberin farklılıkları, farkı oluşturan değişik faktörler, medyanın hangi ölçüde olayın aslına sadık kalarak haber ve yayını yapabileceğinden kaynaklanmaktadır. (Güz, 2005: 72) Gerçeğe sadık kalınarak bilginin verilmesi temel bir etik ilke olmakla birlikte uygulamada bu durum çoğu zaman göz ardı edilebilmektedir. 

Kitle iletişim araçlarının özellikle haberlerde gerçeği ne derece ortaya çıkarmayı amaçladıkları konusu tartışmalıdır. Medyanın bir ayna işlevi görerek gerçeği olduğu gibi kamuoyuna yansıtmayı mı amaçladığı yoksa gerçeği yeniden kurgulayıp kendi gerçeğini mi kamuoyuna aktardığı konusunda bir fikir birliği yoktur. Haber ve gerçeklik üzerine çalışmalar yapan (Adoni, 1984; Schenk, 1989; McCombs, Shaw, 1972, 1983; Weaver, 1982; Lang, Lang, 1953; Halloran, Elliot, Murdock, 1970; Shomaker, Mayfield, 1987; Altheide, 1974; Östgaard, 1965; Smith, 1969; Glasgow Universitiy Medya Group, 1976, 1980; Graber, 1980 gibi) birçok araştırmacının bu konudaki görüşü farklıdır. 

İnsanların dünyaya açılan pencereleri konumunda olan medya kuruluşlarının, insana açtıkları pencereden verdikleri bilgilerin her zaman gerçeği ve doğruyu yansıttığı söylenemez. Bu araçların gerçeği vermediği, bunun yerine büsbütün ticari birer araç konumuna gelerek sosyal fonksiyonlarından tamamen uzaklaştıklarına, haber söyleminin tüketim söylemine göre düzenlendiğine ilişkin yoğun eleştiriler vardır (Baudrillard, 1997:145; Keane, 1993). Medya kuruluşlarının içeriklerini oluşturmada demokratik ilkeler gereği toplumu oluşturan bireylerin istek, eğilim ve beklentileri yerine piyasanın etkili olması bu kurumların zaaf noktalarını oluşturur. Ticari medya kuruluşlarının ürünlerini kitleye, kitleyi de reklamcılara pazarladıkları suçlaması klasik liberal sistemin öngördüğü çoğulculukla bağdaşmayan bir yapıyı işaret eder. 

Günümüz medyasının kamusal özelliklerinden daha çok ticari amaçlarının ön plan çıktığı dikkate alındığında medya yayın politikalarına yön veren faktörlerin de farklılaştığı görülecektir. Ticari amaca yönelik çalışan medya kuruluşlarının başarısındaki temel unsur fazla sayıda insana ulaşarak daha büyük oranlarda reklam alabilmek ve dolayısıyla kazanç sağlayabilmektir. Yayının amacı kamu yararına bir amaç çerçevesinde hedef kitleye ulaşmak ve bu çalışmanın sonucu reklam almak olmadığına göre, hedef kitlenin ilgisinin yoğunlaştırılarak daha fazla insana ulaştığını özellikle reklam verenlere duyurabilmektir. 

Haberle ilgili tartışmalar ne olursa olsun, haber içeriğine etki eden faktörler hangi boyutta bulunursa bulunsun her haberin taşıması gereken unsurları vardır.  

Haberin Unsurları

Haberin var olabilmesi için bir olaya, fikre, değişmeye veya soruna ihtiyaç vardır. Bu olmadan haber yazılamaz (Hicks, 2004: 11). Yalan, yanlış veya eksik habercilik meslek ilkeleri ve hukuki açılardan uygun bulunmayan bir davranıştır. Haberin gerçek zeminine oturabilmesi için ona esas teşkil edecek bir olay, fikir, değişme veya sorunun bulunması gerekmektedir.

Olaylar, fikirler, değişmeler, sorunlar haber haline getirilirken özetlenerek verilmelidir. Kuşku yok ki haber metinleri olayın veya fikrin birer raporu değildir. Bir trafik kazasında trafik polisinin olaya ilişkin tuttuğu rapor ile kazanın medya kuruluşlarında yayınlanan haber metni arasında çok büyük farklar vardır. Hedef kitlenin dikkatinin kaybolmaması, olayın önemli yerlerinin ön plana çıkarılması için habere temel teşkil eden bilgiler özetlenerek verilir. Her olayın bütün yönlerinin ayrıntılı olarak ele alınıp anlatıldığı raporlar haber olarak yayınlansaydı buna medya kuruluşlarının ne zamanı ne de gücü yeterdi. 

Özetleme sırasında habere esas olan olayın ana unsurlarının haberde yer almasına özen gösterilmelidir. Habere temel teşkil eden olay, fikir veya gelişmenin haber olarak kaleme alınması sırasında konu asli unsurlarından alınıp başka alanlara götürülmemelidir. Diğer bir ifade ile olay başka, haber başka şeyler söylememelidir. Olayın asli unsurları özetleme yapılsa bile yine haber metni içerisinde yer almalıdır. Bunlardan birisinin unutulması bile haberin doğru verildiği ve meslek ilkelerine uygun habercilik yapıldığı konusunda kuşkuların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. 

Habere esas olan unsurlar haber haline getirilirken edebileştirilmeli, başka bir deyişle haber dili ile anlatılmalıdır. Medya kuruluşlarının kullandığı farklı bir dil, başka bir deyişle basın/medya dili vardır. Haber dili ne bilimsel ve çok edebi, ne de çok sıradan ve alt kültür düzeyine seslenen bir dildir. Hedef kitlenin farklı yaş, cinsiyet ve kültür gruplarından oluştuğu dikkate alınarak herkesin anlayabileceği, algılayabileceği bir üslup haber dilinde kullanılmalıdır. 

Yine olayların, fikirlerin, değişmelerin ve sorunların zamanlı olmasına başka bir deyişle yeni olmasına ihtiyaç vardır. Medya kuruluşları rakipleriyle olduğu kadar zamanla da yarışan kurumlardır. Bir haberin ömrü çoğu zaman yeni haberlerin verildiği zaman dilimi ile sınırlıdır. Bir televizyon için haberin geçerliliği hemen sonraki haber saatine kadar sürebilmektedir. 

Bir günlük gazete haberinin ömrü ertesi güne kadardır. Medya kuruluşları olayları haber haline getirebilmek için bunların zamanlı olmasına özen gösterirler. Haberde zamanlılık kuralını belirleyen üç ana unsur vardır. Bunlar; yenilik (recency), anilik (immediacy) ve geçerliliktir (currency).

Bir olayın, gelişmenin veya fikrin haber olabilmesi için onun yeni olmasına ihtiyaç vardır. Kamuoyunun gündemine gelmiş, tartışılmış, eskimiş bir olayın haber olması mümkün değildir. Medya kuruluşlarının sunduğu yayınların içeriği arz ve talep dengesine göre oluştuğu için yeni olmayan bir olayın medyada haber olması da beklenmemelidir. Ancak geçmişte olduğu halde medyada haber olmamış veya kamuoyunun gündemine gelmemiş bir olay veya gelişme bunun dışındadır. Bu tür olaylar daha önceki tarihlerde meydana gelmiş olsa bile haber olarak hedef kitleye sunulabilecektir.

İkinci unsur olan anilik olayın meydana geliş süreci ile ilgilidir. Yavaş seyreden ve kamuoyunun gözlemleyebildiği bir olayın haber değeri olmayacaktır. Hızlı gelişen ve sonuca ulaşan olaylar haber değeri taşıyacaktır. Meydana gelen olayın farklı bölümleri varsa ve bunlar belirli bir süre içerisinde oluşuyorsa bu bölümlerin her biri ayrı bir haber konusunu oluşturacaktır. 

Üçüncü unsur olan geçerlilik ise haberin kaleme alındığı zaman dilimi içerisinde olayın geçerliliğini korumasıdır. İletişim teknolojilerinin de gelişmesi ile birlikte bir olayın geçerlilik süresi son derece kısa olabilmektedir. Bir haber verilerken aynı olayla ilgili yeni gelişmeler bir önceki bilgileri geçersiz kılabilmektedir. İletişimci olayı veya gelişmeyi haber olarak kaleme alırken konunun kamuoyu nezdinde halâ geçerli olup olmadığını, haberin yayınlanacağı zaman dilimi içerisinde olayla ilgili yaşanabilecek gelişmeleri de dikkate almalıdır. (Güz, 2005: 61-62)

YENİ HABERCİLİK ANLAYIŞI

Medyadaki haber tanımı ve habercilik anlayışı asırlarca belirli ilkeler çerçevesinde devam ettirilmiştir. Yukarıda açıklanan haberin unsurlarına bakıldığında dünden bugüne haber ve habere ilişkin beklenti konusunda fazla bir şeyin değişmediği söylenebilecektir. İlk gazetenin ortaya çıkışından itibarın haber dendiği zaman öncelikle insanların ilgisini çekebilecek bir olay, değişme ya da gelişme söz konusu olmuştur. Bu durum teknolojinin ön plana çıktığı yeni ortamda da geçerlidir. İnsanlar haber dendiği zaman öncelikle ilgi çekici gelişmeleri görmek istemektedir. Özellikle sosyal medyada insanlar kendilerine ait sıradan olayları da haber formatında verebiliyorsa da bu tür bilgilerin fazlaca rağbet görmediği bilinmektedir. Dolayısıyla haber dendiği zaman daha geniş kitlenin ilgisini çekebilecek gelişmeler anlaşılmaktadır.

Medya kuruluşlarının tarihleri boyunca haber konusundaki en büyük hassasiyetleri onun hızla hedef kitleye ulaştırılması noktasındaki çabaları olmaktadır. Elde edilen bilginin hızlı biçimde haber formatına sokularak olabildiğince çabuk biçimde hedef kitleye ulaştırılması her dönemde önem arz etmiştir. Bu durum medya kuruluşlarını her çağda zorlamış, rekabetin son derece çetin olduğu bu alanda, rakipsiz medya kuruluşları bile zamana karşı kendileriyle yarışmak zorunda kalmışlardır. 

Teknolojinin alana getirdiği en büyük yenilik haber kaynağına hızlı ulaşma ve haberin olabildiğince hızlı olarak hedef kitleye ulaştırılmasında yaşanmıştır. 11 Eylül saldırılarında küresel çapta insanların film seyreder gibi uçakların ikiz kulelere çarpmasını izlemesi, savaşan tarafların canlı olarak ekranlardan hedef kitleye yansıtılması teknolojinin gelişmesi ile mümkün olabilmiştir. Küçülerek evrensel köye dönüşen dünyadaki haber olabilecek hemen her gelişme yazılı, sözlü, görsel ve elektronik medya kuruluşları tarafından insanlara ulaştırılabilmektedir. Haber kaynaklarına ulaşma ve bunları derleme, haber haline getirilerek hedef kitleye ulaştırmada en hızlı dönem yaşanmaktadır. 

Habere ulaşmadaki baş döndürücü bu hız yakalanırken, teknolojik gelişmeye paralel olarak medya kuruluşu sayısındaki artışın da etkisiyle haber içeriği konusundaki gerekli özenden taviz verilebilmektedir. Hızlı haber verme konusunda iletişimciler üzerindeki baskı içeriğin doğruluğu, haberde uyulması gerekli ilkeler konusunda sorunlar ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Medya profesyonellerinin haber içeriğine müdahaleleri, meslek ilkeleri, hedef kitlenin istek ve beklentileri ile haber içeriğine giren sübjektif yorumlar konusundaki tartışmalar (Lipmann, 1965: 223) devam ederken teknolojinin de etkisiyle ortaya çıkan yeni konum sorunları daha karmaşık hale getirmektedir. 

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak haber kaynaklarının çoğalması medya kuruluşlarını habere gönderilecek muhabir konusunda zorlamaktadır. Kimi zaman ani gelişen ve zaman/mekan gereği muhabir gönderilemeyen olaylara medya kuruluşları gelişmenin meydana geldiği yerde bulunan insanlar aracılığı ile ulaşabilmektedir. Cep telefonları başta olmak üzere insanların sahip oldukları teknolojik araçlar medya kuruluşlarının ihtiyaç duydukları olayların görüntülenmesini de sağlayabilmektedir. Görüntüyü elde eden sıradan insanlar beraberinde muhabirin üstlendiği görevleri de yerine getirmeleri konusunda medya yöneticileri tarafından cesaretlendirilmektedir. Haber konusunda formasyona sahip olmayan insanların yaptığı muhabirlikle elde edilen bilgi ve görüntülerin hedef kitleye ulaştırılması da zaten tartışmalı olan alanı daha da karmaşık hale getirebilmektedir. 

İçinde yaşadığımız yüzyılın kitle iletişim araçları açısından en önemli gelişmesi kuşku yok ki internettir. İnternet tabanlı medya kuruluşlarının küresel boyutta haber ve bilgi derleyerek amatör veya profesyonel olarak hedef kitleye ulaştırması haber ve bilgiye ulaşma açısından son derece önemlidir. Ancak internet tabanlı medya kuruluşlarının milyonlarca insana ulaştırdıkları haberlerin kaynağı ve içeriği konusu da üzerinde ayrıca tartışılması gereken bir konuyu oluşturmaktadır. Genellikle kes yapıştır yöntemiyle derlenen haber içeriklerinin yeniden üretilerek, çaba sarf edilmeden haber haline getirilmesi önemli sorunlardan birisini oluşturmaktadır. 

Gelişen teknoloji ve bunu paralel olarak yaygınlaşan medya kuruluşlarının yayınlarında toplumsal sorumluluk konusundaki duyarlılıklarına ilişkin endişeler alanın yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. 

YENİ HABERCİLİK ANLAYIŞI ve MEDYA ETİĞİ 

Uluslar arası birçok metinde medya etiğine ilişkin açıklamalar bulunmakta, konuya dikkat çekilmektedir. Türkiye’de Basın Konseyi’nin oluşturduğu etik ilkeler de bunlardan bir tanesidir. Bu ilkelere bakıldığında; yayınlarda hiç kimsenin ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve dini inançları sebebiyle kınanamayacağı ve aşağılanamayacağı kayıt altına alınmıştır. Yine, düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı, genel ahlak anlayışını, dini duyguları ve aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapılamayacağı, mesleğin özel çıkarlara alet edilemeyeceği belirtilmektedir. Ayrıca, özel hayatın kamu çıkarları gerektirmedikçe yayın konusu olamayacağı, suç olduğu yargı kararıyla belirtilmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği, mesleğin saygınlığına gölge düşürebilecek yol ve yöntemlerle haber araştırmaktan sakınılacağı belirtildikten sonra şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçınılacağı açıkça ifade edilmektedir. (Basın Konseyi, 1989:53).

Genel olarak evrensel boyutta yer alan bu ilkelerin hayata geçirilmesi medya kuruluşlarının göstereceği hassasiyete bağlıdır. Medya kuruluşları için en büyük yargı merciinin kendi vicdanları olduğu dikkate alındığında medya yoluyla verilen haberlerin yapımında mesleki bir formasyonun gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Hemen her meslek grubu için gerekli olan etik ilkeler medya alanı için çok daha ön plandadır. Bu kuruluşların sahip olduğu etkileme ve yönlendirme gücü dikkate alındığında sorumluluğu taşıyamayacak ya da sorumluluğun bilincini kavrayamayacak insanların üretecekleri haberlerin oluşturacağı olumsuz sonuçlar üzerinde durulması gereken konuyu oluşturmaktadır. 

Bu çerçeveden bakıldığında yerel, bölgesel, ulusal veya uluslar arası medya kuruluşlarının haberlerin derlenmesi, hazırlanması ve yayınlanmasında kurumsal ve mesleki formasyona sahip insanları görevlendirmeleri önem taşımaktadır. Zamanla veya rakiple yarış, haber kaynağına ulaşmada yaşanan güçlükler sebebiyle mesleki formasyona sahip olmayanların üretecekleri haberler yayın konusu yapılmamalıdır. 

Yapılan ve yayınlanan her haberin doğruluğunu ispat yükümlülüğü her zaman muhabire ve yayın kuruluşuna aittir. Mesleki formasyona sahip olmayan, medya alanı ile ilgili kurumsal bir kimliğe, profesyonel bir ehliyete sahip olmayan insanların ürettikleri haberlerin yanlış çıkması halinde oluşacak sorumluluğun yayın kuruluşuna ait olacağı unutulmamalıdır. Sorumluluğun ötesinde yapılan yanlış haberden dolayı oluşacak zararın telafisi de mümkün olamamaktadır. 

Yeni habercilik anlayışında karşılaşılan önemli sorunlardan bir diğerini internet tabanlı haber kuruluşlarının haber içerikleri oluşturmaktadır. Medyada yayınlanan haberlerin kaynağının açık olarak belirtilmesi, başkası tarafından elde edilen haberlerin izinsizce kullanılması en önemli etik ilke ihlali olarak kabul edilmektedir. Halbuki internet tabanlı medya kuruluşlarının önemli bir bölümü, doğrudan haber kaynağına ulaşarak haber derlemek yerine diğer kuruluşlarının haberlerini –ki kimi zaman kaynak da belirtilmeden- alarak kullanmaktadır. Bu durum haber içeriklerinin doğruluğu konusunda önemli sorunlara yol açmaktadır. Haberi ilk yapanın yaptığı bir yanlılık, yanlışlık doğrudan diğer haber kuruluşları tarafından da aynı şekilde yayınlanmaktadır. Haberi ilk yayınlayana yönelik hak ihlali ise üzerinde durulması gereken diğer bir noktayı oluşturmaktadır. 

“Yurttaş Gazeteciliği” içinde bulunduğumuz döneme ortaya çıkan yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal konuları tartışma, sorun ve projeler konusunda kanaat oluşturma, haber ve bilginin daha geniş kitleye yayılmasına yönelik olarak ortaya atılan bu uygulama yaygınlaşmaktadır. Genellikle internet tabanlı olarak gelişen bu uygulamada görev alan insanların büyük bölümü sıradan vatandaşlar olmaktadır. Bilginin aktarılması yanında kişisel kanaat ve konumların paylaşıldığı bu uygulamada haber formatı da değişebilmektedir. 

İnsanların kendi özel hayatlarının kamu çıkarları söz konusu olmadığı durumlarda kendi istekleriyle bile olsa yayın konusu yapılması medyanın görev ve fonksiyonlarıyla bağdaşan bir tutum değildir. Diğer taraftan haber konusunda yapılan tartışmaların en yoğununu haberdeki sübjektiflilik oluşturmaktadır. Habere muhabir veya bir başkasının yorumunun, değer yargılarının, kişisel görüşlerinin girmesi en önemli etik ihlal olarak değerlendirilmektedir. Sıradan insanların haberle ilgili bu ilkeleri bilmeden muhabirliğe soyunmaları da bu açıdan üzerinde durulması ve tartışılması gereken bir noktayı oluşturmaktadır.  

Yayınlarda haberlerin formatı diğer program ve yayınlardan farklıdır. Yeni haber mecralarında bu duruma uyulmaması bir başka etik ihlali oluşturmaktadır. Haber ve yorumun, haber ve reklamın iç içe olması ve birbirinden ayrıt edilememesi temel bir hata olmaktadır. Hangi yayın türü olursa olsun habercilik yapanların bu konuda dikkatli olmaları önem taşımaktadır. 

Haberlerle ilgili üzerinde durulması gereken diğer bir noktayı verilen görüntülerdeki ayrıntı oluşturur. Kimi haberlerde ayrıntının verilmesi olayın anlaşılması için bir zorunluluk teşkil ederken ve verilmemesi halinde haber eksik kalacağı için etik ilkelerin ihlali anlamına gelmesi söz konusu iken, kimi haberler için ayrıntının verilmesi haber verme hakkının ihlali anlamına gelebilmektedir. Haberdeki ayrıntının hedef kitlede yaratacağı olumsuz psikolojik etkiler ayrıntının haberin bir parçası olmaktan çıkmasına sebep olmaktadır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak bu ayrıntı dikkate alınmadan elde edilen görüntülerin özellikle internet ortamında haber olarak yayınlanması da etik bir ihlal olarak karşımıza çıkmaktadır. 

SONUÇ

İçinde bulunduğumuz dönemde insanın ayrılmaz bir parçası haline gelen medya kuruluşları dünyayı evrensel bir köye dönüştürürken, etik ihlaller konusundaki şikayetler eleştirilerin odak noktasında yer almaktadır. Teknolojik gelişmeler iletişim mecralarında büyük gelişmeleri beraberinde getirirken habercilik konusunda daha titiz bir anlayışı zorunlu kılmaktadır. 

İnternetin yaygınlaşması ve teknolojik araç gereçlerin gelişmesine paralel olarak medya dünyasındaki yeni açılımlar alanın toplumsal sorumluluk açısından kontrolsüzleşmesini de gündeme getirmektedir. Her medya mensubunun bilmesi ve taşıması gereken formasyonun yeni yapılanmada istenerek, istenmeyerek ya da yeni durumun gereği olarak göz ardı edilmesi önemli bir sorun olmaktadır. 

İster ticari, ister kamusal, ister geleneksel ister yeni mecra yayıncılık anlayışını benimsesin, her medya kuruluşunun yayınlarında toplumsal sorumluluklarını göz önünde tutmasına ihtiyaç vardır. Medyanın haber verme görevi ile etik ilkelere bağlı, toplumsal sorumluluk içerisinde yayıncılık arasındaki ince çizgi noktasında hassasiyet göstermesi önem taşımaktadır. 


KAYNAKLAR

ADONI, Hanna, Sherrill MANE (1984) “Media and the Social Construction of Reality, Toward and Intergration of Theory and Research”, Communication Research, C.11, S.3. 
ALTHEIDE, David (1974) Creating Reality, How Tv News Distorts Events, Beverly Hills. Basın Konseyi (1989) Basın Konseyi Faaliyet Raporu, Basın Konseyi Yayını, İstanbul 
BAUDRILLARD, Jean (1997) Tüketim Toplumu, (Çev. H. Deliceçaylı, F. Keskin), Ayrıntı Yayınları, İstanbul. 
CHILDS, Harwood L., (1965) Public Opinion: Nature, Formation, and Role, D.Van Nostrand Comp., Toronto.
DOOB, Leonard W. (1966) Public Opinion, Second Edition, USA. 
HALLORAN, James D., Philip ELLIOT, Graham MURDOCK, (1970) Demonstrations and Communication, A Case Study, Baltimore 
GAILLARD, Philippe (1991) Gazetecilik, (Çev. M.S. Şakiroğlu), İletişim Yayınları, İstanbul. 
GLASGOW Universitiy Medya Group, (1976) Bad News, London 
GRABER, Doris B. (1980) Crime News and the Publick, New York. 
GÜZ, Nurettin (2005) Haberde Yönlendirme ve Kamuoyu Araştırmaları, Nobel Yayınevi, Ankara 
HICKS, Wynford (2004) “Writing News”, Writing for Journalists, (Ed. Hicks Wynford), Routledge Taylor&Francis Group, London and New York.
KEANE, John (1993) Medya ve Demokrasi, (Çev. Haluk Şahin), 2. Bsk., Ayrıntı Yayınları, İstanbul 
LANG, Kurt, Gladys Engel LANG (1981) “The Mass Media and Voting”, Reader in Public Opinion and Mass Communication, 3 rd Ed., (Ed. M.Janowitz, P. Hirsch,) The Free Press, New York. 
LIPMANN, (1965) Public Opinion, The Free Press, New York. 
MACBRIDE, Sean, vd. (1980) Communication and Society Today and Tomorrow: Many Voices One World, Kogan Page, London.
MCCOMBS, Maxwell, Donald SHAW (1972) “The Agenda-Setting Function of Mass Media” Public Opinion Quarterly, C.36
MCQUAIL, Denis (1994) Kitle İletişim Kuramı, (Çev. A.H.Yüksel), Anadolu Üniversitesi Yayınları., Eskişehir 
MILBURN, Michael A. (1998) Kamuoyu ve Siyaset, (Çev. A. Dönmez, V. Duyan), İmge Kitabevi Yayını, Ankara 
NEUMANN, Noelle E. (1998) Kamuoyu, (Çev. Murat Özkök) Dost Kitabevi Yayını, Ankara 
ÖSTGAARD, Einar (1965) “Factor Influencing the Flow on News”, Journal of Peace Research, C.2.
SCHENK, Michael (1989) “Massenmedian und Realitat, Die ‘Ptolemaische’ und die “Kopernakische Auffassung”, Massenkommunikation, Theorie, Methode, Befunde, (Der. Max Kaase, Wungried Schulz), Sonderheft 30. 
SCHLAPP, Hermann (2000) Gazeteciliğe Giriş, (Çev. Işık Aygün), Konrad Adenauer Vakfı, Vestfalya Eyaletler, Ankara. 
SCHUDSON, Michael (2003) The Sociology of News, W.W. Norton & Company, New York-London SHOMAKER, Pamela J., Elizabeth Kay MAYFIELD (1987) “Bulding A Theory of News Content”, Journalism Monographs, N.103.
SMITH, Raymond F. (1969) “On the Structure of Foreing News: A Comparision of the New York Times and the Indian White Papers”, Journal of Peace Research, C.6. 
WEAVER, David H. (1982) “Media Agenda-Setting and Public Opinion”, Communication Yearbook, C.18.

Yorum Gönder

0 Yorumlar