BÂTIL İNANÇ VE DAVRANIŞLAR


BÂTIL İNANÇ VE DAVRANIŞLAR ÜZERİNE PSİKOSOSYOLOJİK BİR ANALİZ 



*Ali KÖSE
*  Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı, alikose@marmara.edu.tr 
**Ali AYTEN
**  Arş. Gör. Dr. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı, aliayten@marmara.edu.tr 

Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, IX (2009), sayı: 3 



ÖZET 

Makale, tarihsel bir fenomen gibi gözüken, ama modern toplumlarda da varlığını sürdüren bâtıl inanç ve davranışları psiko-sosyal açıdan ele almaktadır. Bâtıl inanç ve davranışların oluşum şekillerini, psiko-sosyal sebeplerini, bireye sağladığı faydaları ve bâtıl inançların cinsiyet, yaş, eğitim durumu gibi kişisel özellikler ile ilişkisini irdelemektedir. Ayrıca makale bâtıl inanç ve davranışların modern toplumlardaki varlık nedenleri ortaya koymaktadır. Bu çerçevede bâtıl inançların bireye sağladığı psikolojik yarar üzerinde durmakta ve gerek Türkiye’den gerekse dünyadan çeşitli örneklerle konuya açıklık getirmeye çalışmaktadır. 

Bâtıl inanç aptalca, çocukça, ilkel ve irrasyonel bir şeydir. Ama bir tahtaya iki kere vurmanın da ne maliyeti var ki?  Juidth Viorst 

Giriş 

Galatasaray futbol takımı şampiyon olmuştu. Cim-Bomlu bir arkadaşımıza hediye almak için Galatasaray Store’daydık. Biraz yorgun, biraz dalgındık. Bir rafın önüne gelince dalgınlığımız şaşkınlığa dönüştü. Karşımızda tuğlalar vardı. Ali Sami Yen Stadı’nın yenilenen Eski Açık Tribünü’nden sökülen tuğlalardı bunlar. Şaşkındık, çünkü ummadığımız bir kutsallaştırmayla karşılaşmıştık bu modern dükkânda. Biz de Galatasaraylıydık. Ali Sami Yen Stadı’nın tribünlerini biz de defalarca ziyaret etmiştik. Belki bu tuğlalarda bizim de ayak izlerimiz vardı. Ama o tuğlalarla bir gün Capitol Alışveriş Merkezi’nde, modern dizaynlı Galatasaray Store’da kutsal bir meta olarak karşılaşacağımızı hayal bile edemezdik. Ama modern dünyanın belki de en popüler kültür fenomeni olan futbol kendi kutsalını doğurmuştu. Futbolun Kerbela Taşı karşımızdaydı. 

Eşyalara, renklere, hatta sayılara çeşitli anlamlar atfederiz. Ama çoğu zaman bunun farkında değilizdir. Kimimizin uğurlu sayısı, kimimizin uğurlu rengi vardır. Tiyatro sanatçısı Yasemin Yalçın’ın televizyon seyircisine beğeniyle izlettirdiği “İnce İnce Yasemince” adlı güldürü programını hatırlarsınız. “Gülazer” tiplemesi unutulmayacak bölümlerinden birisiydi. Sevimli bir laf ebesi, dolandırıcı bir bohçacıdır Gülazer. Yolu mahalle karakoluna fazlaca düşer. Ama her defasında Komiser Tarumar ve şaşkın polis memurunun elinden kolayca kurtulur. Bir gün yine karakoldadır. Bu defa satıcıdır. Kelepçe satma bahanesiyle uğrar karakola. Elindeki kelepçeleri Komiser Tarumar’a göstererek “Komiserim bunlar uğurlu kelepçeler!” der. Tarumar hemen itiraz eder: “Saçmalama Gülazer, hiç kelepçenin uğurlusu olur mu?” diye. Aralarında şu diyalog geçer: 

Gülazer: “Komiserim senin uğurlu rakamın ne?”  
Komiser: “Sekiz” 
Gülazer: “Peki komiserim uğurlu rengin hangisi?”  
Komiser: “Mavi”. 
Gülazer: “A be komiserim! Rakamın, rengin uğurlusu olur da, kelepçenin uğurlusu niye olmasın?” 

Bohçacı Gülazer bu sözlerle bize bâtıl inançlarla ne denli iç içe olduğumuzu öğretir. Tabii kendi payını da ihmal etmez. Komiser ve şaşkın polise uğurlu(!) kelepçeyi takar, kaşla göz arasında cüzdanlarını yürütür. 

Bâtıl inanç diye bilinen kimi inançlar aslında bâtıl kabul edilmeyen inançların zamanla dönüşüm geçirmiş hali olarak karşımıza çıkarlar. Kapı eşiğinde durmanın uğursuzluk getireceği şeklindeki halk inancı, aslında tarikat kültüründe eşiğin kutsal sayılmasından kaynaklanan tam tersi bir öğretiye dayanır. Tarikat ehli eşiği kutsal saymıştır. Çünkü eşik zâhirle bâtının buluştuğu, dışarıdan içeriye geçilen noktadır. Bâtını temsil eden mürşide ulaşmayı sağlayan mekândır. Dergâha, mürşidin bulunduğu odaya veya türbeye eşik öpülerek girilmesinin nedeni budur. Eşik aynı zamanda dervişliğin, yokluğun ve alçakgönüllülüğün sembolüdür. Bu tasavvufi yaklaşım halka yayılmış ve halk, kutsallığı nedeniyle eşiğe oturulmaması gerektiği şeklinde bir inancı benimsemiştir. Ancak zamanla bu inancın nereden geldiği unutulmuş ve eşiğe oturmanın uğursuzluk ve bela getireceği şeklinde bir inanca dönüşmüştür.1 

Bugün Batılıların %52’si astrolojiyi bir bilim olarak kabul ediyor. 70 milyon Amerikalı güne yıldız fallarını okuyarak başlıyor. İnternette 3 milyondan fazla astroloji sitesi var ve bunları yılda yaklaşık 120 milyon insan ziyaret ediyor. Türkiye’de de benzeri eğilimler hızla yaygınlaşıyor. Yıldız haritasına inananların sayısı giderek artıyor. “Kişilik analizi çıkarmadan kimseyle kahve içmeye bile gitmem!” diyecek kadar bu inanışları ciddiye alanlar var ülkemizde.2  

Astroloji, insanların kişilik özellikleri ile doğdukları gün ve saat arasında bir bağlantı olduğunu, güneş, dünya ve gezegenlerin konumlarının burçları etkilediğini iddia eder. Peki bu iddia doğru mudur? Saskatchewan Üniversitesi’nde (Kanada) gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırmaya göre bu sorunun cevabı “Hayır!”.3 Bu araştırma, 1958 yılında aynı gün birkaç dakika ara ile doğan 2000 kişiyi uzun yıllar gözlem altına almış ve bunların kişilik gelişimlerini ve karakter oluşumlarını incelemiştir. Bu arada 700 astrolog da, söz konusu 2000 kişi arasından rasgele seçilen deneklerin kişilik profillerine bakarak doğum haritalarını çıkarmıştır. Sonuçlar karşılaştırıldığında ise astrologların tahminlerinin başarısız olduğu görülmüştür. Kısacası, bu araştırmaya göre kişilik özellikleri ile doğum günü arasında bir bağlantı olduğu,  güneş, dünya ve gezegenlerin konumlarının burçları etkilediği inancı bir efsaneden ibarettir. Ancak insanlar bilinmedik alanla ilgili bir şeyler türetip kendilerince bir belirlemede bulunuyorlar. Çünkü insanoğlu gerçeğin belirsiz olduğu hallerde bir yere tutunmak ister. Bu amaçla da kendince bir gerçeklik yaratır.                                                

1  Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri, 1977, ss. 121-22.  
2  “Kişilik analizi çıkarmadan kimseyle kahve içmeye bile gitmem!” sözü 29 yaşındaki elektronik mühendisi Aslı Nasuhbeyoğlu’na ait. Nasuhbeyoğlu ile yapılan röportaj için bk. Hürriyet Gazetesi (Hürriyet Pazar) 14 Kasım 2004, s. 14-15. 
3  Geoffrey Dean ve I. W. Kelly, “Is Astrology Relevant to Consciousness and Psi?”, Journal of Consciousness Studies, 2003, 10 (6-7), s. 188.  

Eğer bu konuda kendisini ilişkilendirebileceği bir grup varsa, gerçekliği başkalarıyla beraber oluşturur. Bu durum, belirsizlikten kurtulma ve kesin bir şeye inanma arzusunun sonucudur. Din işte bu noktada devreye girer; insanlara, onların inanacağı kesin bilgiler sunar.  

Fransız dergisi Le Nouvel Observateur, Fransız felsefeci ve din sosyologu Frederic Lenoir’a modern toplumlarla “ezoterizmin”in nasıl bağdaşabildiğini sormuş. O da Edgar Morin’in şu sözleriyle cevap vermiş: “İnsanoğlu hem bilgedir hem tuhaftır. İnsanca yaşaması için mantık kadar duyguya, bilim kadar efsaneye muhtaçtır.”4 

Edgar Morin’in işaret ettiği bu noktayı inançların fonksiyonları bağlamında değerlendirebiliriz. Din psikolojisinin kurucusu sayılan William James bu konuda “İnançlar doğru oldukları için işe yaramazlar, işe yaradıkları için doğrudurlar” der. James’a göre, bizim için önemli olan inanç ve fikirlerimizin bizzat kendileri değil, etkileridir.5 Bu, pragmatist bir yaklaşımdır ve bâtıl inançlar için de geçerlidir. Çünkü bâtıl inançlar da psiko-sosyal ihtiyaçları tatmin eden bir görev üstlenirler. Bu nedenledir ki, binlerce yıldır her kültürde kendilerine yer bulmuşlardır. Modern kültür bu konuda bir istisna değildir. Dahası, modern kültür yeni formlarda bâtıl inançlar üretmektedir. Bu makalede, modern dönemde de varlığını sürdüren batıl inanç ve davranışlar ele alınmakta, batıl inançların benimsenmesinde etkili olan faktörlerin psikososyolojik açıdan incelenmesi amaçlanmaktadır. 

Ayrıca makalede şu sorulara cevap aranmaktadır: 

(a) Bâtıl inanç nedir ve hangi türleri vardır?
(b) Bâtıl inanç ve davranışlar nasıl oluşur ve devam eder? 
(c) Psiko-sosyal sebepleri nelerdir? 
(d) Bireye hangi faydaları sağlar? 
(e) Cinsiyet, yaş ve eğitim gibi değişkenlerle bâtıl inanç ve davranışlar arasında bir ilişki var mıdır?  (f) Günümüzde bâtıl inanç ve davranışların durumu nedir? 
                                                 
4  Le Nouvel Observateur, 9-16 Aralık 2004; Hürriyet Gazetesi (Hürriyet Pazar), 12 Aralık 2004
5  William James, Pragmatism and Other Writings, Penguin Books, New York 2000, s. 24. 

 1. Bâtıl İnanç ve Davranış Nedir? 

Bâtıl6 inanç ve davranış kavramının genel kabul gören bir tarifi yoktur. Çünkü birilerinin tuhaf gördüğü ve bâtıl olarak değerlendirdiklerini, bir başkaları normal olgular ve alışılmış durumlar olarak görebilir. Dahası bugün ancak birkaç kişinin inandığı bir şey ileride yaygın kabul gören inanç haline gelebilir. Bir zamanlar meteorlara çok az kimse inanırken bugün herkes “meteor teorisi”ni kabul etmektedir.7 Ya da tersinden bir örnek vermek gerekirse, 21. yüzyılda Amerika’da simyaya inanmak, çok irrasyonel bir inanış olarak görülebilir. Çünkü bugün simyaya inanmak mevcut fizik ve kimya kanunlarına aykırı düşmektedir. Ancak 10. yüzyıl İran’ında bu inanış o günün bilimsel verilerine uygundu, insanlar metallerin altın veya gümüşe dönüştürülebileceğine inanmaktaydı.8 Dolayısıyla, nelerin bâtıl inanç ve davranış olduğu, nelerin olmadığı zaman ve mekâna göre değişiklik arz edebilir. Bu nedenle, bâtıl inanç ve davranışların tarifini yaparken sosyal, kültürel ve tarihsel bağlamı mutlaka dikkate almak gerekir.  

Bâtıl inanç ve davranışlarla ilgilenen ilk sosyal bilimciler bâtıl inancı, doğal sebebi olan bir olayı doğaüstü, gizemli ve bilimsel olarak yalanlanmış neden veya nedenlerle açıklama eğilimi olarak tanımlamışlardır.9 Örneğin Alfred Lehmann’a göre bâtıl inanç “belirli bir din ile bağdaşmayan, aslı esası olmayan veya toplumun ulaştığı bilgi düzeyiyle çelişen genel bir zandır.” Wuttke, bâtıl inancı “eşyaya doğa üstü, insana da insan üstü nitelikler atfetme” şeklinde tanımlar.10 Davranışçı psikolog Skinner11 ise, bâtıl inancı şartlı refleksler bağlamında değerlendirir. Ona göre örneğin kaynamış suda parmağı yanmış bir çocuk, kaynayan bir tencereye karşı şartlı korku geliştirebilir. Bir köpek tarafından ısırılan çocuk, bütün köpeklerden korkabilir. Skinner, bu irrasyonel korkularla bâtıl inançlar arasında paralellik kurarak aynı kategoride değerlendirir. Ayrıca Skinner’a göre eylem sonrasında birey herhangi bir tehlikeden tesadüfen korunmuşsa, bu durum onun davranışını pekiştirir, tekrarını ve sürekliliğini sağlar. Kısacası, Skinner’a göre bâtıl inançlar yanlış bir neden-sonuç ilişkisi neticesinde ortaya çıkar.                                           

6  Arapça “butlan” kelimesinden türetilen bâtıl kavramı, “boş, çürük, asılsız ve gerçeğe aykırı olan” anlamına gelir. (Bk. İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul 2006, s. 303). Bu kavram, İngilizce ve Fransızca’da “superstition” kelimesiyle ifade edilmektedir. Bu kelimenin aslı Latince’deki “superstitio” kelimesidir. Bu kelime, eski halk inançlarının, yeni ve egemen dini anlayışın içinde varlıklarını sürdürmesi şeklinde olumsuz anlamda sihir ve kötü din manasında kullanılmaktadır. Bk. Ali Murat Yel, “Hurafe”, DİA, c. 18, s. 381. 
7  Michael Shermer, “Why Smart People Believe Weird Things”, Skeptic, 10 (2), 2003, s. 62. 
8  Stuart A. Vyse, Believing in Magic: The Psychology of Superstition, Oxford University Press, New York 1997, s. 19. 
9  Jeffrey Rudski, “What Does a “Superstitious” Person Believe? Impressions of Participants”, The Journal of General Psychology, 130 (4), 2003, ss. 431-2. 
10  Sedat Veyis Örnek,, Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Bâtıl İnançların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki, Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1966. s.19. 
11  B. F., Skinner, “Superstition in the Pigeon”, Journal of Experimental Psychology, 38, 1948, ss. 75-
12  I. V. Saenko, “The Superstitions of Today’s College Students”, Russian Education and Society, 47 (12), 2005, ss. 77-8. 

Bâtıl davranışlar genellikle bâtıl bir inanç veya kabulün sonrasında gerçekleşir. Örneğin tahtaya vurarak, muhtemel bir zarardan kurtulacağını düşünen insan, bu düşünceye bağlı olarak tahtaya vurur. Bir başka ifadeyle bâtıl davranış bâtıl inancı takip eder. Ancak bu bilişsel sistem her zaman böyle işlemez. Zaman zaman birey belirli bir bâtıl düşünceye sahip olmadan da bilinçsizce ve alışkanlık halinde bâtıl denilen davranışlar sergileyebilir. Bâtıl inanç ve davranışları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, bunların duygusal, bilişsel ve davranışsal unsurların bir karışımı olduğunu görürüz12

Duygusal boyut: korku, endişe, öfke, heyecan, sevinç, sürpriz ve merak gibi durumlarla bağlantılı olarak tecrübe edilen duygusal durum ve süreçleri içerir. 

Bilişsel boyut: algılama, düşünme, hayal etme, hafıza ve dikkat gibi süreçlerle temsil edilir. 

Davranışsal boyut ise, ritüeller ve sembolik davranışlarla ilgilidir.  

Yapılan tanımları dikkate aldığımızda bâtıl inanç ve davranışların asılsız ve irrasyonel olma, zaman ve mekâna göre değişme ve bireye yarar sağlama gibi özelliklerinin olduğunu görmekteyiz. Bu çerçevede bâtıl inanç ve davranışları şu şekilde tanımlayabiliriz: “Bâtıl inanç ve davranışlar, aklı selimle ve kitabî din anlayışıyla uyuşmayan, bu nedenle de anlamsız görünen, ancak bireye psikolojik yarar sağlayan ve nesilden nesile devam eden inanç ve uygulamalardır”.13 Makalede bâtıl inanç ve davranışlarla ilgili değerlendirmeleri yaparken bu tanım esas alınacaktır.  

2. Bâtıl İnanç ve Davranışların Sınıflandırılması 

Bâtıl inanç ve davranışlar kaynağına, içeriğine ve hedefine göre üç kategoride değerlendirebilir. Örneğin Gustav Jahoda bâtıl inanç ve davranışları kaynak açısından dört grupta toplar: 

(a). Herhangi bir kozmolojik anlayışın veya tutarlı bir dünya görüşünün uzantısı olan bâtıl inançlar. Cin veya şeytan inancının yansımaları bu grupta değerlendirilebilir. 
(b). Sosyal olarak paylaşılan bâtıl inançlar. Örneğin, kara kedi görme ile şansızlığı ilişkilendirmek veya sayı sistemlerine dayalı kehanetler. 
(c). Bireylerin yaşadığı doğaüstü tecrübeler; olağanüstü algılamayı gerektiren beden dışı deneyimler. (d). Kişisel bâtıl inançlar. Bireyin şanslı bir sayısının ya da şapkasının olması gibi.14 

Bâtıl inanç ve davranışları içerik açısından da dört grupta değerlendirebiliriz: 

(a). Bireyin hayatındaki önemli olaylarla (doğum, evlilik, ölüm vb) ilgili bâtıl inançlar: İnsanın göbek kordonunun gömüldüğü yerde yaşayacağı inancı gibi. 
(b). Günlük işlerle ilgili bâtıl inançlar. Belirli günlerde belirli işlerin yapılmasının uğur ya da uğursuzluk getireceğine inanılması: İki bayram arası nikâh yapmanın uğursuzluk getireceği inancını burada örnek olarak verebiliriz. 
(c). Hayvanlarla ilgili bâtıl inançlar. Baykuşun ötüşünün ölüm haberi getireceği, kara kedi görmenin bela getireceği inancı gibi. 
(d). Din alanındaki bâtıl inançlar: ulûhiyetle ilgili bâtıl inançlar, gayb bilgisi, ölülerden medet ummak ve cinlerle ilgili bâtıl inançlar bu gruba girmektedir.  

Bâtıl davranışları hedefleri açısından ise iki kısma ayırabiliriz. 

(a). Başa geleceği düşünülen kötülükler ve tehlikelere karşı yapılan bâtıl davranışlar. 
(b). Gerçekleşmesi istenilen şeylere yönelik bâtıl davranışlar. Birinci gruptaki bâtıl davranışların kişiye kötülük yönelten bir rakibe karşı gerçekleştirildiği düşünülür. Çoğu kültürde bu rakip kötü ruhlar, şeytan, kötü niyetli insanlar gibi figürlerle temsil edilir. Bu gruptaki davranışları gerçekleştiren kişi, kendisini pasif konumda hisseder. Çünkü kendisine yöneltilen bir kötülüğe ve tehlikelere karşı savunma ihtiyacı hissetmektedir.                                             

13  Rudski, a.g.m. ss. 431–432; Vyse, a.g.e. s. 19. 
14  Gustav Jahoda, The Psychology of Superstition, Penguin Books, Victoria 1970, ss. 10-16. 

İkinci gruptaki bâtıl davranışları gerçekleştiren kişi ise, kendisini aktif konumda hisseder, çünkü kişi kendisine yönelik özel bir tehdit veya tehlike hissetmeden maddi ya da manevi bir talepte bulunmaktadır.15 

3. Bâtıl İnançlar Nasıl Oluşur? 

İnsanoğlu zaman zaman irrasyonel davranma eğilimindedir. Olayları değerlendirirken gerek ön yargı gerekse bilgi eksikliği nedeniyle hatalı mantıksal çıkarsamalarda bulunur. İnsanın bu özelliği bâtıl inanç ve davranışlara katkıda bulunur.16 

Birey, çevresindeki uyarıcılarla etkileşim içerisindedir. Bu etkileşim sürecinde olaylar arasında bağlantılar kurar. Bu bağlantılar bazen gerçeği yansıtırken bazen de yanlış yorumlamalar ortaya çıkabilir. İşte hemen hemen tüm bâtıl inançların temelinde böyle bir yanılgı vardır. Kısacası, bâtıl inançlar çoğu zaman yanlış bir sebep-sonuç ilişkisine dayanmaktadır.17 

Bilişsel işleyişimiz, olaylar veya nesneler arasında çeşitli bağlantılar kurarak algılamayı gerçekleştir; ama bu süreçte bazen yanlış bağlantılar oluştururuz. Bu bağlantılar zamanla pekişerek bâtıl inanca dönüşebilir. Bu süreçte benzerlikler kuralı ve temas kuralı adı verilen iki temel kalıp söz konusudur. Benzerlikler kuralının etkin olduğu bâtıl inançlarda bir canlı üzerinde istenilen herhangi etkinin onun taklidi yapılarak yaratılabileceğine inanılır. Başka bir ifadeyle bu tür bâtıl inançların temelinde birbirine benzeyen uyaranların aynı olduğu yanılgısı yer alır. Mesela sevilmeyen bir kişinin bezden veya tahtadan kuklası yapılarak, kuklaya zarar vererek (şiş batırmak, ayağını çevirmek vb) o kişiye zarar verileceği düşünülür. Temas kuralının etkin olduğu bâtıl inançlarda ise herhangi bir canlıyla teması olan nesneye yapılacak etkinin, aradaki temas kopmuş olsa bile, o canlıya tesir edeceği düşünülür. Bir kimsenin saçını ve elbiselerini kullanarak ona zarar vermeye çalışmak18, ya da bir zamanlar Almanya’da bir kişinin ayak izine tırnak sürülmesi halinde bu kimsenin topal olacağına inanılması gibi.19 
                                                 
15  Saenko, a.g.m. s. 84. 
16  Vyse, a.g.e. s. 95. 
17  İnci Ayhan - Ferhat Yarar, “Bâtıl İnançların Psikolojisi”, Pivolka, 4 (17), 2005, s. 16. 
18  Ayhan-Yarar, a.g.m. ss. 17-18. 
19  Vyse, a.g.e. s. 8. 

Bazı bâtıl inançlar da koşullanma yoluyla öğrenilir20. Ayıcıklı silgisiyle sınava giren bir öğrenci eğer sınavı kazanmışsa diğer sınavlarda da aynı silginin kendisine uğur getireceğine inanabilir; ya da kazandığı bir sınavdaki olaylar silsilesinin bir sonraki sınavda da olup olmadığını izleyebilir. Örneğin “bir önceki sınavda ön sırada oturmuştum, öğretmen sınıfa girdiğinde merhaba demişti…” şeklinde düşünebilir. Bazı kalıp yargılar da sebep-sonuç ilişkisinin yanlış değerlendirilmesine neden olabilir. “Adil dünya yargısı” bunlardan birisidir. İnsanlar bazı kimselerin başlarına gelen kötü şeyleri hak ettiklerini, böylece adaletin yerini bulduğunu düşünebilir.21 

Bilişsel çelişki kuramına göre, bâtıl davranışı gerçekleştiren kişi bu davranışının (nazar boncuğu takmak, tahtaya vurmak vb)  akla uygun olmadığını anladığında, bilişsel bir çelişki yaşar. Ancak davranışını değiştirmek zor olduğundan, tutumunu değiştirir ve zamanla nazar boncuğunun ya da tahtaya vurmanın faydalı olduğu yönünde bir düşünce geliştirir.22 Bir başka ifadeyle, eğer bâtıl davranış süreklilik kazanmışsa sonuçta mutlaka inanca dönüşür.  

Antropolog L. Levy-Bruhl’a göre bâtıl inançlar, toplumun ortak inançlarının değişim geçirmiş halleridir. Bunlar telkin, taklit ve tavsiye yoluyla nesilden nesile geçerler. Çoğu bâtıl inanç çocukluk çağında öğrenilir ve pek fazla eleştirilmeden hayat boyu sürdürülür.23 

Farklı şekillerde oluşan bâtıl inançlar zaman içerisinde yerini farklı bâtıl inançlara bırakır ya da zamanla unutulan bâtıl inançlar belli bir süre sonra tekrar ortaya çıkabilir.24 Bâtıl inançların sürekliliğini sağlayan en büyük etken, bireye sağladığına inanılan faydadır. Kişi, bâtıl inanç ve davranışların kendisine faydalı olduğunu düşündüğü sürece, akla aykırı olduğunu bilse bile, bunları yapmaya devam eder.                                               

20  Skinner, a.g.m. ss. 168-72. 
21  Michaéla Schippers - Paul M. Von Lange, “The Psychological Benefits of Superstitious Rituals in Top Sport: A Study Among Top Sportpersons”, Journal of Applied Social Psychology, 36 (10), 2006, 
22  Ayhan-Yarar, a.g.m. s. 19. 
23  Saenko, a.g.m. s. 77. 
24  Jahoda, a.g.e. s. 87. 

Dolayısıyla, insanlarda geleceği bilme arzusu, güvende olma isteği, çaresizlik ve korku olduğu müddetçe bâtıl inançlar varolmaya devam edecektir. 

4. Bâtıl İnançların Psiko-Sosyolojik Nedenleri 

Bâtıl inanç ve davranışların kültürel, ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve belki de biyolojik olmak üzere pek çok nedeni olabilir. Ancak burada daha çok psiko-sosyolojik nedenler üzerinde durulacağız. Her bâtıl inanç türü farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bir bâtıl inancı açıklama biçimimiz bir diğeri için geçerli olmayabilir. Bir bâtıl inancın birden fazla da nedeni olabilir. Bu konudaki temel nedenleri şu şekilde sınıflandırabiliriz. 

a. Eşyanın ve Olayların Mahiyetini Bilmemek 

Malinowski25  ve Lévi-Bruhl26 gibi antropologlara göre, ilkel insanlar olayları kontrol edemedikleri ve gerçek sebepleri bilemedikleri zaman, doğadaki cansız nesnelere gizem ve güç atfederek büyü, sihir vb. bâtıl inançlara başvurmuşlardır. İlkel insan, günlük hayatta kullandığı eşyalara (balta, ip vs) çeşitli güçler atfetmiş ve bunları ancak böyle bir güç atfetmesi halinde kendi isteği doğrultusunda kullanabileceğini düşünmüştür. Bunun yanında, mesela kayaların ölümsüz olduğu, saygıyı hak ettiği ve bu nedenle kayalara vurulması durumunda uğursuzluğun ve salgın hastalıkların çıkacağına inanmıştır.27 Aslında modern insan da bugün aynı zihinsel yapıyı devam ettirmektedir. Nitekim günümüz insanı da izah edemediği olayları açıklarken hala metafizik dünyadan nedenler arama ihtiyacı duymaktadır.28  

Nesnelerin ve olayların mahiyetini bilmemekten kaynaklanan bâtıl inançlara günümüz Türkiye’sinden de örnekler vermek mümkündür. Sivas yöresinde siğilleri iyileştirmek için bir ağaç dalına kurbağa asılır. Kurbağa dalda kurudukça siğilin de kuruyacağına inanılır.29 

25  Bronislaw Malinowski, Büyü, Bilim ve Din, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2000, ss. 157-159. 
26  Lucien Lévi-Bruhl, İlkel İnsanda Ruh Anlayışı (Çev. O. Adanır), Doğu Batı Yay., İstanbul 2006, 
27  Lévi Bruhl, a.g.e. s. 29. 
28  Ali Kuşat, Türk Toplumunda Nazar ve Psikolojik Bir Yaklaşım, Laçin Yay., Kayseri 2004, s. 49. 29  Örnek, a.g.e. s. 107. 

Giresun yöresinde zayıf ve çelimsiz çocuklar, güç ve kuvvetin sembolü kabul edilen ceviz ağacının altından geçirilir, böylece çocukların güçleneceğine inanılır. Bu uygulamayı Trabzon ve civarında ise çocuğu olmayan kadınlar yapmaktadır.30 Adana ve yöresinde köpeklerin vakitsiz ulumasının o köyden cenaze çıkacağına işaret ettiğine inanılmaktadır. Terlik veya ayakkabının ters dönmesi birinin öleceğine işaret ettiğine inanılır ve bu yüzden hemen düzeltilir. Akşam kimseye süt ve yoğurt verilmez, yoksa evden cenaze çıkacağına inanılır. Baykuş konan evden cenaze çıkacağına inanılır ve baykuş uğursuz sayılır.31 

b. Geleceği Bilme Arzusu 

Bâtıl inançlar, geleceği görme ve muhtemel sıkıntıları tahmin etme arzusunu tatmin eder. Bu arzunun arkasında insanların geleceği merak etme veya kendi hayatlarında meydana gelecek olayları anlama, kendi kaderleri hakkında çeşitli sembolik işaretleri yakalama ve nihayetinde de kendilerini olumlu ya da olumsuz şeylere karşı hazırlama isteği yatmaktadır.32 Gelecekten emin olma arzusu ve haber alınamayan bir durumda rahatlama isteği insanları bâtıl inanç ve davranışlara sevk edebilir. Örneğin Konya ve yöresinde Peygamber devesi ismi verilen bir böcek kendisine uzatılan bir çöpü ayaklarıyla tutuyorsa o kişinin sorduğu soruya olumlu cevap veriyor demektir. Tekirdağ yöresinde, bebeğin cinsiyetini bilebilmek için bir bardak suya süt damlatılır, eğer süt suyun üzerinde kalırsa kız, dibine çökerse erkek olacağına inanılır. Yine aynı yörede gebe kadının haberi olmadan bir sandalyenin altına makas, diğerine bıçak konulur. Gebe kadın bıçağın üstüne oturursa bebeğin erkek, makasın üstüne oturursa kız olacağına inanılır.33 Ayrıca gazetelerde yayınlanan fallara inanma ve sayıları şifrelendirerek geleceğe dair birtakım kehanetlerde bulunmak da bu konuya örnek olarak verilebilir. 

c. Korku ve Stress 

Spinoza’ya göre bâtıl inançlar korku sayesinde yayılır, korunur ve beslenir. Spinoza, “insanlar karşı karşıya kaldıkları her şeyi bilinen kurallara göre yönetebilselerdi veya şans her zaman   onlardan yana olsaydı bâtıl inançlara yönelmezlerdi” der.34 Bazı insanlar ölümcül hastalıklara veya musibetlere her an uğrayacakları duygusuna fazlaca kapılırlar. Bu durum, onları korku ve cesaretsizliğe iter. Bu nedenle kendilerini koruyacağını düşündükleri irrasyonel hatta gülünç ritüelleri gerçekleştirme ihtiyacı hissederler. Tahtaya vurmak, ortası delik paradan medet ummak vb. bu duruma örnek olarak verilebilir.                                             

30  Tirebolu. 
31  Zeynep Kök, Karaisali (Merkez) Halk Kültürü Arastırması, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana 2006, ss. 50-51. 
32  Saenko, a.g.m. s.83. 
33  Erman Artun, “Tekirdağ Halk Kültüründe Geçiş Dönemleri Doğum-EvlenmeÖlüm”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 9-10, İstanbul, 1998, s. 86. 
34  Brian Morris, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler (Çev. Tayfun Atay), İmge Yay., Ankara 

Birey stresli anlarında kontrol duygusunu kaybeder. Böyle bir durumda kontrol duygusunu tekrar kazanmak için bâtıl inanç ve davranışlara başvurabilir. 1991 Körfez Savaşı sırasında İsrail’de yapılan bir araştırma şu sonucu ortaya koymuştur: Tehlike ve stresin daha fazla olduğu bölgelerde bâtıl inançların daha yaygın olacağı hipotezinden yola çıkan Tel Aviv Üniversitesi’nden Giora Keinan, Kudüs ve Scud füzelerinin vurduğu Tel Aviv kentlerinde karşılaştırmalı bir araştırma yaptı. Araştırma, Scud füzelerinden dolayı stres ve korkunun daha fazla olduğu Tel Aviv’de bâtıl davranışların yaygınlaştığını ortaya koydu.35  

d. Çaresizlik  

Bir felaketle karşılaşan kişi, gerçek çözümlerin zor olduğunu düşünmesi halinde suni çözümler üretir ve bu çözümlerin kendisine fayda vereceğine inanır. Bu anlamda, türbelerde çaresizlikten kaynaklanan bâtıl inanç ve davranışların pek çok örneği görülmektedir. Mesala İstanbul’daki Zuhurat Baba Türbesi’nde çocuğu olmayan bazı kadınlar türbeye bezden yapılmış beşik bıraktıkları takdirde çocuk sahibi olacaklarına inanmaktadırlar.36 Yine İstanbul’da bulunan Telli Baba Türbesi’nde ise insanlar her bir dilek için ayrı bir tel kesmekte, bunları türbeden ayrılırken yanlarında götürmekte ve dilekleri yerine gelince tekrar geri getirip telleri türbeye bırakmaktadırlar.37 

Samuel Stouffer, The American Soldier isimli kitabında II. Dünya Savaşı sırasında çaresiz kalan ve sürekli korku yaşayan askerler arasında bâtıl davranışların (muskalar, tılsımlar ve tavşan ayağı taşımak) yaygınlaştığını belirtir.38 
                                                 
35  Vyse, a.g.e. s.  133. 
36  Kübra Ünal, “Popüler Dinin Düşünüş Biçimi Üzerindeki Etkisi”, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, 7 (1), 2007,s. 3. 
37  Tuğba Uygun, Türbe Ziyaretlerinin Psiko-Sosyal Sebepleri (Sarıyer Telli Baba Türbesi Örneği), Lisans Bitirme Tezi, M.Ü. İlahiyat Fakültesi, İstanbul 2005, ss. 60-2. 

e. Kutsallaştırmanın Yön Değiştirmesi 

Kutsallaştırma din alanında gerçekleştirilmediği takdirde, içeriği farklı olmakla birlikte benzer kalıplarda başka alanlara kaymaktadır. Bir başka ifadeyle bastırılan, yani gerçek şekliyle tatmin edilemeyen inançlar başka şekillerde dışa vurabilir. Psikolog Viktor Frankl’a göre bastırılan gerçek inançların yerini bâtıl inançlar alır. Çünkü insandaki inanma isteği boşluk kabul etmez; genel kabul görmüş inançları benimseyemeyen insanlar, ne kadar modern ve rasyonel olurlarsa olsunlar bâtıl inançlara meyledebilirler.39 Kader inancının yıldız falları eşliğinde şekillendirilmesi bu duruma örnek olarak verilebilir. 

f. Güvenlik İhtiyacı 

Güvende olma duygusu, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarındandır. İnsan her zaman güvenli bir ortam arzusundadır. Bu arzu onu belki de farkında olmadan bâtıl inanç ve davranışlara yönlendirebilir. Güvenlik ihtiyacını tatmin eden bâtıl inanç ve davranışları iki gruba ayırabiliriz. 

(a) Başarısızlıktan kaçınmaya yönelik davranışlar: Bu tür davranışları gerçekleştirenler, hayattaki zorluklara, engellere, musibetlere, kötü niyetli kimselere, başarısızlıklara ve hastalıklara karşı kendilerini koruduklarını hissederler. 
(b) Duygusal dünyaya istikrar kazandırmaya yönelik davranışlar: Bu davranışlarla kişi kendisine daha fazla güven duyar, psikolojik olarak rahatlar, iyimser ve ümitvar bir ruh haline kavuşur; yeni teşebbüslerinde şüpheden uzaklaşır, başına kötü bir şey geleceği hissinden kurtulur.40 

Rusya’da üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırma, bâtıl inançları olan öğrencilerin %86’sının bu inançlarına güvenlik ihtiyacının  temel oluşturduğunu ortaya koymuştur. Aynı araştırma bâtıl inancı olan öğrencilerin %42’sinin başarısızlıktan kaçınmak ve %43’ünün duygusal dünyaya istikrar kazandırmak için bu davranışları yaptıklarını ortaya koymuştur.41
                                                 
38  Jahoda, a.g.e. ss. 128-9. 
39  E. Viktor Frankl, The Unconscious God: Psychoterapy and Theology, Washington Square Press, New York 1985, s.70. 
40  Saenko, a.g.m. s. 81. 
41  Saenko, a.g.m. s. 82. 

g. Başarıya Ulaşma ve Kendinden Emin Olma 

Kişi zaman zaman daha iyi bir gelecek arzusu, daha fazla maddi kazanç ve sosyal yaşamda daha başarılı olma gibi talepler için bâtıl inanç ve davranışlara yönelmektedir. Rusya’da üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada öğrencilerin %88’inin bâtıl inanç ve davranışlarının temelinde, başarıya ulaşma ve kendinden emin olma isteği olduğu ortaya çıkmıştır.42 Üniversite sınavına çalışan ancak kendi çalışmasına yeterince güvenmeyen bir öğrencinin herhangi bir türbeye giderek türbenin duvarlarına kazanmak istediği okulun ismini yazması, bu konuda gözlemlenen en canlı örneklerden birisidir. 

h. Belirsizlik Duygusu 

Günlük hayatımızda başarısızlıklarla, belirsizliklerle, bazen de felaketlerle karşı karşıyayızdır. Araba sürerken, maddi yatırım yaparken, iş değiştirirken, okula başlarken, bir gönül ilişkisine girerken bazı riskler alırız. Bu eylemlerimizin sonucunda mutluluk da yaşayabiliriz, üzüntü de. Ama sonuç ne olursa olsun bu süreçte kesin olan bir şey vardır ki, o da belirsizlik duygusudur. Belirsizlik insan tecrübesinin kaçınılmaz bir ögesidir. Ancak insanlar bu konuda farklı yaklaşımlar gösterir. Kimisi risk almayı sever: Kumar oynar, hızlı araba kullanır, paraşütle atlamaktan zevk alır. Bu tip insanlar belirsizliği kendileri için bir zevk haline getirirler. Kimisi de belirsizlikten aşırı derecede rahatsız olabilir, hatta çeşitli fobiler ve depresyonlar geliştirebilir.  Ancak insanların çoğu bu iki uç arasında orta bir yerde bulunur; hayatlarını bu tür risklerden ve kontrolleri dışında kalan beklenmedik hallerden uzak tutmaya çalışır.43 Buna rağmen hayat insanın karşısına her zaman kontrol edilebilir olaylarla çıkmaz. Böyle durumlarda bâtıl inanç ihtimali yükselir.  

Bir olayın sonucu kişi için ne kadar önemliyse, kişi belirsizlik durumunu o kadar ciddiye alır ve yoğun bir gerilim yaşar.44 Bu psikolojik durum kişiyi bâtıl inançlara sürükleyebilir. 
                                                 
42  Saenko, a.g.m. s. 82. 
43  Vyse, a.g.e. s. 5. 
44  Schippers-Lange, a.g.m. s. 2535. 


Geleceğe yönelik kaygının çok yoğun olduğu durumlarda, insan gelecekle ilgili hiçbir şey bilmemektense, hangi kötü durumla karşılaşacağını bilmeyi tercih eder. Belirsizlik halinden kurtulmak için de, bâtıl inançlara yönelebilir. Mevcut durumu kötü olan insanlarda böyle bir psikolojinin ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.45 Çevresel şartlardaki belirsizlikler de bâtıl inançları artırabilir. Örneğin Trobriand Adaları’nda gözlem yapan Malinowski, yerlilerin bilmedikleri bölgelere ava çıkmadan önce daha fazla ritüel yaptıklarını söyler.46  

i. Sosyal Uyum İhtiyacı 

Kişi bâtıl davranışları yerine getirerek toplumda yine kendisi gibi davrananların takdirini kazanmış ve onlara benzeyerek aidiyet duygusunu tatmin etmiş olur.47 Zaman zaman her birey kendi başına olduğunda yapmayacağı birtakım bâtıl davranışları topluluğa uyma adına gerçekleştirebilir.48 Burçların insanlar üzerindeki etkisine inanmamasına rağmen, bu konunun konuşulduğu bir ortamda gruba uymak için burcunu söyleyerek sohbete katılan kişiyi burada örnek olarak verebiliriz.  

j. Sorumluluğu Başka Güçlere Atfetme  

Bâtıl inançlar aynı zamanda kişinin sorumluluğu dış güçlere atfetme eğilimidir.49 İnsanlar zaman zaman kendi yeteneklerini, yetersizliklerini, başarılarını ve başarısızlıklarını dış güçlere atfederler. Ayrıca yetenek ile şansı karıştırmakta ve yaptıklarının sonuçlarını kendi yeteneklerine değil de, şansa bağlamaktadırlar. Bu da onların şanslarını artırmak için bâtıl inançlara eğilimli olmalarını açıklamaktadır.50                                              

45  Jahoda, a.g.e. s. 133. 
46  Malinowski, a.g.e. s. 157-59. 
47  Saenko, a.g.m. s. 83. 
48  Vyse, a.g.e. ss. 162-64. 
49  Galip İsen- Veysel Batmaz, Ben ve Toplum: Sosyal Psikoloji, Om Yay., İstanbul 2002, s. 84. 
50  Schippers-Lange, a.g.m. s. 2534. 51  Saenko, a.g.m. s. 83. 

Kişi bâtıl davranışı gerçekleştirmekle daha sonra yaşayacağı bir başarısızlığa mazeret bulduğunu ve üzerine düşen sorumluluğu yapmış olduğunu düşünerek üzerindeki yükü hafiflettiğini hisseder.51 Örneğin üniversite sınavına girecek olan bir öğrenci türbeye gidip kazanmak istediği okulun ismini türbenin duvarına yazarak veya sınava uğurlu saydığı bir kalemle girerek üzerine düşen görevi yerine getirdiğini düşünebilir. Böylece bu öğrenci sınavı kazanamaması halinde, elinden gelen her şeyi yaptığını hissederek kendini suçlama psikolojisinden sıyrılmış olur.    

k. Rüyalar ve Hayal Gücü 

İnsanlar zaman zaman rüyada gördükleri imgelerden etkilenerek düşünce ve hayal dünyalarını şekillendirirler. Rüyada görülen imgeler zamanla unutulur ve farkında olmadan gerçek kültürel ve çevresel unsurlarla da birleşerek gerçek olaylar gibi algılanabilir. Nitekim hayaletlerin varlığına dair inançların sebebi rüyalardır.52 Ayrıca insanlar özlem duydukları şeylere ulaşamadıkları zaman hayal güçlerine başvurarak bâtıla inanacak hale gelebilirler. Örneğin kocasının kendisini terk etmesiyle hem maddi hem de manevi yönden zor durumda kalan bir kadın, kocasını eve döndürmek için makaraları sararak “kuş yuvası” yapar ve bunu denize atar. Böylece kocasının geri döneceğini düşünür.53 Bu bâtıl davranış şeklinde, bireyin hayal gücünün yuva metaforunu ürettiği görülür. 

5. Bâtıl İnançlar Bireye Ne Kazandırır? 

Bâtıl inançların kökeninde bilgi eksikliği, şartlanma, korku, çaresizlik ve geleceği bilme arzusu gibi nedenler olabilir. Ancak bâtıl davranışların alışkanlık halini almasındaki en temel neden, bunların bireye fayda sağladığına inanılmasıdır. İnsanlar bâtıl davranışlara genelde zor zamanlarda ve çaresizlik anlarında başvururlar. Normal zamanlarda ise bâtıl inançlar sadece inanç düzeyinde kalırlar. Dolayısıyla, bâtıl davranışların bir faydaya, bir fonksiyona yönelik olarak gerçekleştirildiğini sonucuna ulaşabiliriz.  

Bâtıl inanç ve pratikler temel olarak şu fonksiyonlara sahiptir:  

Kontrol fonksiyonu: Kişi bâtıl inançları gerçekleştirmekle, davranışlarını planlama, değiştirme ve kontrol etme imkanına sahip olduğuna inanır.54 Mesela, tahtaya vuran ya da uğurlu elbisesini giyen bir kişi, kendisiyle ilgili bazı olayları kontrol ettiğini düşünür.                                                   

52  Jahoda, a.g.e. s. 39. 
53  Ünal, a.g.m. s.4. 
54  Saenko, a.g.m. s. 86-7. 

Bilişsel fonksiyon: Bâtıl inanç ve pratikler, bireyin kötü şans, sıkıntı ve başarısızlık gibi olayları anlamasını ve bunları bir sebebe atfetmesini sağlar. Ayrıca birey, bâtıl davranışları gerçekleştirmekle, gelecekteki muhtemel olayları tahmin etme imkanını elde ettiğini düşünür.55 Bireylerin temel ihtiyaçlarından birisi de tutarlı ve işlevsel bir anlam sistemi oluşturabilmektir. Bu sistem oluşturulurken insanlar özellikle kendi hayatlarıyla ilgili problemlerin çözümünü farklı alanlarda arayabilirler. İşte bu alanlardan birisi de bâtıl inanç ve davranışlardır. 

Duygusal Savunma fonksiyonu: Bazı durumlarda bâtıl düşünceler, bireyin duygusal alanını düzenler. Bireyi olumsuz duygulara karşı korur, rahatlamasını sağlar. Evlilik ve çocuk sahibi olmak gibi önemli kararların eşiğindeki bireyler, eğer verecekleri kararın olumlu sonuç getireceğinden emin değillerse, bâtıl inanç ve davranışlara yönelerek kendilerine duygusal destek sağlayabilirler.56 

6. Bâtıl İnançlar ve Kişisel Özellikler 

Araştırmalara göre bâtıl inançlar bireyin cinsiyetine, yaşına, eğitim durumuna ve kişilik özelliklerine göre farklılık gösterebilir. Bazı insanlar bâtıl inançları ciddiye alırken bazıları da onlara önem vermez, hatta gülüp geçerler. Kimi psikologlara göre bu farklılık insanların kişilik özelliklerinden kaynaklanır. Örneğin Gordon Allport57, bâtıla inanmayı bir tür kişilik özelliği olarak görür. Freud58 ise bâtıl inançlarla paranoyak kişilik arasında paralellikler olduğunu iddia eder. Ona göre bâtıl inançlılar ve paranoyak tipler, başkalarından gelen en küçük bir işaretten bile yersiz sonuçlar çıkarırlar. Ancak Freud bu tespitine rağmen, bâtıl inançlar konusunu her yönüyle incelemediğini ve kesin sonuçlara varmaktan özellikle kaçındığını belirtmiştir. Nitekim, Freud’dan sonra yapılan araştırmalar, bâtıl inanç ve davranışlardan pek çoğunun anormal sayılamayacağını göstermiştir.59 
                                                 
55  Saenko, a.g.m. s. 86-7. 
56  Saenko, a.g.m. s. 86-7. 
57  Gordon Allport, Personality: A Psychological Interpretation, Contable London, 1956, s. 434. 
58  Sigmund Freud, Günlük Hayatın Psikopatolojisi, Sosyal Yay., İstanbul 1990, ss. 297-8. 
59  Vyse, a.g.e. ss. 172-5. 

Klinik psikoloji araştırmalarına göre önyargılı kişiler ve baskıcı ailelerde yetişenler bâtıl inançlara daha eğilimlidirler.60 Yine bir kişilik özelliği olan içten/dıştan denetimlilik (iç kontrol odaklı veya dış kontrol odaklı olma) ile bâtıl inançlara meyletme arasında bir ilişki gözlemlenmiştir. İç kontrol odaklı bireyler olayları daha çok kendi eylemlerinin bir sonucu olarak görürken, dış kontrol odaklılar şans ve talih gibi kavramlara yönelmekte, olayların sebeplerini ve kontrolünü dış etkenlere atfetmektedirler.61 Dolayısıyla, dış kontrol odaklı kişiler bâtıl inanç ve davranışlara daha eğilimlidirler. Jerome Tobacyk ve Gary Milford’un yaptığı araştırmada dış kontrol odaklı bireyler iç kontrol odaklılara göre büyü, reenkarnasyon, önceden haber verme gibi fenomenlere daha çok inanma eğilimi göstermişlerdir.62 

a). Kadınlar mı yoksa erkekler mi bâtıl inanca daha eğilimlidir? 

Bâtıl inanç-cinsiyet ilişkisi, başka bir ifadeyle kadınların mı yoksa erkeklerin mi bâtıl inançlara daha eğilimli oldukları hep tartışılmıştır.  

Cinsiyet-bâtıl inanç ilişkisini inceleyen bazı araştırmalarda kadınların bâtıl inançlar ve olağanüstü olaylara inanma eğilimlerinin erkeklere göre daha yüksek olduğunu gösteren bulgular elde edilmiştir. Örneğin New York’ta 132 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada “tahtaya vurmanın uğur, merdiven altından geçmenin uğursuzluk getireceğine” kadınlar erkeklere oranla daha fazla inanma eğilimi göstermişlerdir. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan başka bir araştırmada ise olayları önceden bilmeye kızlar, erkeklere göre daha çok inanma eğilimi göstermişlerdir.63 Türkiye’de yapılan bazı araştırmada kadınların batın inançlara daha eğilimli olduğuna işaret eden sonuçlara ulaşılmıştır.64  
                                                 
60  Jahoda, a.g.e. s. 139. 
61  Schippers-Lange, a.g.m. s. 2537. 
62  Shermer, a.g.m. s. 69; Shermer, Michael, Why People Believe Weird Things, Henry Holt and Company, New York 2002, s. 294.  
63  Shermer, a.g.e. ss. 288-9.  
64  Emin Köktaş, Türkiye’de Dini Hayat: İzmir Örneği, İşaret Yay., İstanbul 1993, s. 105; Mustafa Arslan, “Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Değerler Eğitimi Dergisi, 2 (6), 2004, s. 26. 

b). Gençler mi yoksa yaşlılar mı bâtıl inanç ve  davranışlara daha eğilimlidir? 

Bâtıl inanç konusunda etkili olan bir başka faktör de yaştır. Yaş faktörü cinsiyet faktöründen daha karmaşık bir durum arz eder. Çünkü araştırmaların bazılarında gençler bazılarında yaşlılar bâtıl inançlara daha eğilimli gözükmektedir. Örneğin Amerika’da yapılan bir kamuoyu araştırmasında otuz yaş altındaki bireylerin otuz yaş üstündeki bireylere göre bâtıl inanca daha eğilimli olduklarını gösteren bir bulgu elde edilmiştir.65 Köktaş’ın araştırması66 da yaş ilerledikçe bâtıl inançlarda artış olduğunu göstermektedir. Amerika’da polisler üzerinde yapılan bir araştırma da genç polislerin dolunay etkisine, yani dolunayda suç işleme oranlarının arttığına, yaşlı polislerden daha çok inandıkları bulgulanmıştır. Psikolog Seymour Epstein’ın üç farklı yaş grubu (9-12; 18-22 ve 27-65) üzerinde yaptığı araştırmaya göre yaşlılar gençlere göre muskaların şans getirdiğine daha fazla inanmaktadırlar. Ancak aynı araştırmaya göre, telepati ve olayların önceden bilinebileceğine inanma konusunda yaş grupları arasında fark yoktur.67 

c). Eğitim-Bâtıl İnanç İlişkisi Nasıldır? 

Bâtıl inanç ve davranışların  “temelsiz, irrasyonel ve boş şey” şeklinde tanımlanması bu konuda zeka ve eğitim düzeyinin önemli bir değişken olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Bilim dünyasında, zeki ve eğitim görmüş insanların bâtıl inançlara ve olağanüstü olaylara inanma oranlarının daha düşük olacağı yönünde bir ön kabul vardır. Her ne kadar bu ön kabulü destekleyen emprik veriler olsa da, bu veriler hem sayıca sınırlıdır hem de bazı belirsizlikler içermektedir. Örneğin Georgia Eyaleti’nde lise son sınıf öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırma, IQ puanı düşük olan öğrencilerin IQ puanı yüksek olanlara göre bâtıl inançlara daha eğilimli olduğunu göstermiştir. James Alcock ve L. Otis tarafından yapılan bir başka araştırmada ise eleştirel düşünme yeteneği zayıf olanların olağanüstü olaylara inanma eğiliminin yüksek olduğu bulunmuştur. Yine W. S. Messer ve R. A. Griggs beden dışı tecrübeler (out of body experiences) gibi paranormal olaylara inanma ile derslerdeki performans arasında negatif ilişki olduğuna dair bulgular elde etmiştir. Fakat bu üç araştırmada da farklı ölçekler kullanılmıştır.                                                  

65  Shermer, a.g.e. s. 289. 
66  Köktaş, a.g.e. s. 106. 
67  Shermer, a.g.m. s. 66. 

Birinde IQ ölçeği, diğerinde düşünme yeteneği ölçeği ve eğitim performansı ölçeği. Bu ölçeklerin üçü de bireyin zeki olduğunun açık göstergesi olamazlar. Bu nedenle bu araştırmalara bağlı kalarak zeka seviyesi düşük olanların bâtıl inançlara daha eğilimli olduklarını söylemek mümkün görünmemektedir.68 

Bâtıl inanç ve pratikler konusunu psikolojik açıdan inceleyen ve bu konuda bir kitap yazan Stuart Vyse’e göre, New Age hareketlerinde69 olduğu gibi zeki ve iyi eğitim almış bireyler de bâtıl inançlara yönelebilirler.70 Çünkü zeki insanlar özel bir alanda zeki olabilirler. Ancak bu, onların her alanda aynı kabiliyeti sergileyecekleri anlamına gelmez. Bu insanlar bazı alanlarda çok başarısız olabilirler. Aynı zamanda zeki oldukları kabul edilen bilim adamları, üzerinde çalıştıkları konuların da etkisiyle, hep aynı şeylerle uğraşırken farklı bilgi alanlarını göz ardı ediyor olabilirler. Bu da onların uzman olmadıkları alanlarda başarısız olabileceklerini ve bâtıl inançlara yönelebileceklerini göstermektedir. Zaten bazı araştırmalar da bilimsel bilginin her zaman irrasyonel inançlara yönelimi yeterince engelleyemediğini ortaya koymaktadır.71  

Eğitim-bâtıl inanç ilişkisini inceleyen bazı araştırmacılar ise eğitim düzeyi yükseldikçe bâtıl inançların azalacağını savunmuşlardır. Örneğin Laura Otis ve James Alcock yaptıkları araştırmada üniversite hocalarının öğrencilerine göre bâtıl inanca daha az eğilimli olduklarını ortaya koymuşlardır.72 

7. Modern Dünya ve Bâtıl İnançlar 

Bâtıl inanç ve davranışlar en ilkel kabileden en modern topluma kadar tarih boyunca her coğrafyada görülen psiko-sosyal bir olgudur.73 Aslında tarihe bakıldığında insanlar arasında bâtıl  inançlı olanlar ve olmayanlar şeklinde kesin bir ayırım yapmak mümkün değildir.                                                 

68  Shermer, a.g.m. s. 64. 
69  Doğu dinlerini ve gizemli pratikleri temel alan felsefi ve ruhsal hareket. 
70  Vyse, a.g.e. s. 47. 
71  Shermer, a.g.e. ss. 287-91. 
72  Shermer, a.g.e. s. 290. 
73  Muzaffer Günay, Hurafeler ve Bâtıl İnançlar, Sevgi Yay., İstanbul 2002, ss. 112; Richard Wiseman- Caroline Watt, “Measuring Superstitious Belief: Why Lucky Charms Matter”, Personality and Individual Differences, 37, 2004, s. 1533. 

Her insanda az ya da çok bâtıl inanç vardır. Bu durum bugün de böyledir.74 Günümüz insanı da zaman zaman bâtıl inançlara yönelmekte ve bâtıl davranışlardan medet ummaktadır. Kimisi bâtıl inançlara ara sıra müracaat ederken kimisi bu inançları sürekli bir davranış şekline dönüştürmektedir.  
Modern yaşam tarzının bâtıl inançları ortadan kaldıracağı şeklindeki beklentiler bugüne kadar gerçekleşmemiştir. Konuyla ilgilenen akademisyenler artık bu inançların modern çağda da varolduklarını söylemektedirler.75 Aslında bâtıl inançları olan insanların sayısı göründüğünden fazladır. Çünkü bazıları alay edilme endişesiyle bâtıl inançlarını başkalarına anlatmamakta veya bu inançların gerektirdiği eylemleri yalnızken gerçekleştirmektedir.76  

Bâtıl inanç ve davranışlar günümüzde kültürel çözülmelerin ve ekonomik krizlerin yaşandığı zamanlarda daha fazla görülebilir.77 Modern dünyaya ait olan bu problemler bu inançların devamını sağlamaktadırlar. Eskiden doğa olayları karşısındaki çaresizliği nedeniyle bâtıl inançlara yönelen insanoğlu, bugün ekonomik krizler veya ailevi problemler nedeniyle aynı eğilimi sergilemektedir. Çünkü çaresizlik hissine kapılan kişi, kendine destek olacak bir güç aramakta, bu gücü bulamadığı zaman da bâtıl inançlara yönelebilmektedir. Dolayısıyla, bâtıl inançlardan uzaklaşacağı düşünülen Modern Batı toplumunda, bâtıl davranışların oldukça yaygın olduğunu söylemek için birçok nedenimiz bulunmaktadır. Mesela Amerika’da 1990 yılında yapılan Gallup (kamuoyu) araştırmasına göre Amerikalıların %14‘ü kara kedi görmenin; %12’si merdiven altından geçmenin; %5’i ayna kırmanın uğursuzluk getireceğine inanmaktadır.78 İtalya’da 2007 yılında “The Italian Association for the Protection of Animals and the Environment” isimli hayvan hakları derneği, ülkede her yıl 60.000 dolayında kara kedinin uğursuzluk getirdiği inancıyla öldürüldüğünü iddia etmiştir. Derneğin iddiasına göre kara kediler daha çok Cadılar Bayramı’nda (Halloween) öldürülmektedir.                                                 
74  Jahoda, a.g.e. s. 33. 
75  Vyse, a.g.e. s. VII. 
76  Vyse, a.g.e. s. 14. 
77  Saenko, a.g.m. ss. 77-8. 
78  Vyse, a.g.e. s. 18. 

İngiltere’de ise İtalya’nın aksine kara kedinin uğur getireceğine inanılmaktadır.79 

Başta Amerika olmak üzere bugün tüm Hıristiyan dünyasında uğursuzlukla özdeşleştirilen en yaygın bâtıl inanış 13 rakamına ilişkindir. Bu inanç Hz. İsa ile havarileri arasında yaşanan tarihsel bir vakıaya dayanmaktadır. Hz. İsa Roma askerleri tarafından takibata uğradığı sıralarda 12 havarisiyle birliktedir. Toplam 13 kişidirler. Havarilerden birisi (Yehuda İşkoryat) Romalılarla anlaşarak Hz. İsa’yı ele verir. Böylece 13. kişi ihanet eden kişi olmuştur. 13 rakamının uğursuzluyla ilgili inanç bu olaya dayanmaktadır. 

Mesela yine 1990 tarihli Gallup araştırmasına göre Amerikalıların %9’u ayın 13’ünün Cuma gününe rastlamasını bir uğursuzluk işareti olarak görmektedir. Çünkü İncil’e göre Hz. İsa Cuma günü ölmüştür. 13 rakamının uğursuzluğuyla ilgili inanışlara günlük hayatın her bölümünde rastlamak mümkündür. Örneğin bazı hostesler 13 numaralı koltukta oturan yolcuyla ilgilenmek istemezler. Bazı yolcular 13 numaralı koltuğa düştükleri zaman koltuklarını değiştirmek isterler.80 Yine Amerika’da bazı çok katlı binalarda 13. kat bulunmamaktadır. 13 rakamının uğursuzluğu Batı dünyasında o kadar yaygın bir fenomen haline gelmiştir ki, 13’ten korkma hastalığı (Triskaidekafobi) adıyla psikoloji literatüründe bile yer almıştır. Benzeri bir sayı takıntısı, 4 rakamından korkma rahatsızlığı (Tetrafobi) şeklinde Çin, Japonya ve Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde görülen bâtıl inançtır. Bu inancın nedeni ise ölüm ve 4 sözcüklerinin telaffuzlarının aynı olmasıdır.81 

Amerika’da yapılan diğer Gallup araştırmalarına göre ise, bâtıl ve olağanüstü olaylara inançlar halen devam etmektedir. Bu araştırmalara göre 1990-2000 yılları arasında hayalet gördüğünü söyleyenlerin, görülmeyen şeyleri gördüğünü veya bildiğini iddia edenlerin sayısında belirgin bir artış söz konusu olmuştur.82 
                                                 
79  Telegraph 
80  Jahoda a.g.e. ss. 18-19. 
81  Gökhan Tok, “Aklımızın En Sıradışı Oyunları”, Bilim ve Teknik, Haziran 2006, s. 21. 
82  Shermer, a.g.e. s. 29.

İngiltere’de yapılan bir araştırmada ise araştırmaya katılanların %22’si uğurlu sayılara; %18’i büyüye; %75’i ise tahtaya vurmanın şans getirdiğine inandığını belirtmiştir.83 

Türkiye’de de günlük yaşamın sıkıntılarını gidermede psikolojik işlevlere sahip olan yatır ve türbelerde çeşitli bâtıl davranışlara rastlamak mümkündür. Ölülerden medet ummak, mum yakmak, çaput bağlamak, bezden bebek yapıp türbeye bırakmak, ip germek, makara sarmak, türbedeki çimlere şeker bırakmak vb. bunlardan sadece birkaçıdır.84  

Kısacası modern dönemde bilimsel bilginin artmasıyla birlikte bâtıl inançların azalacağı öngörülmüştü. Ancak bu öngörü gerçekleşmedi. Bâtıl inançlar belki form değiştirdi, ama varlığını devam ettirdi. Örneğin, eskiden insanlar “şeytan” ya da “cin” sözlerini telaffuz etmekten sakınırlardı. Çünkü isimlerini telaffuz etmeleri halinde kendilerine musallat olacaklarını düşünürlerdi. Bugün bu düşünceler kısmen devam etmekle birlikte, bazı insanlar “kanser” ve “aids” gibi kelimeleri de yine aynı gerekçeyle telaffuz etmekten sakınmaktadırlar.  


Sonuç 

“Toplumun bilgi düzeyi ve hâkim dini anlayışıyla uyuşmayan, bu nedenle de anlamsız görünen, ancak bireye psikolojik yarar sağlayan” bâtıl inanç ve davranışlar modern dünyada popüler kültürün bir unsuru olarak kendilerine yer bulmaktadır. Modern toplumlarda giderek yaygınlık kazanan yıldız falları, rakamlara ve günlere uğur veya uğursuzluk atfedilmesi bu konuda hemen akla gelen örneklerdendir.  

“Boş inanç” da denilen bâtıl inançlar genelde hayal gücümüzün korku ve özlemler eşliğinde ürettiği kabullerdir. Bu tür inançlar, farklı yoğunlukta da olsa, tüm sosyo-kültürel kesimlerde görülebilmektedir. Bâtıl inançların evrensel bir yönü vardır. Nitekim farklı toplumlarda gerek zihniyet gerekse uygulama açısından birbirine benzer bâtıl inanç ve davranışları gözlemlemek mümkündür.  Bâtıl inanç ve davranışların birbirinden farklı nedenleri olabilir. Bunlar arasında “bilgi yetersizliği, korku, çaresizlik, belirsizlik, geleceği bilme arzusu ve güvende olma duygusu”nu sayabiliriz.                                                 
83  Stephen Hunt, Alternative Religions, Aldershot (İngiltere): Ashgate 2003, s. 170. 
84  İsmail Lütfi Çakan, Hurâfeler ve Bâtıl İnanışlar, Rağbet Yay., İstanbul 2003, ss. 63-5; Kemalettin Erdil, Yaşayan Hurafeler, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 2003, ss. 54-7; Ünal, a.g.m. ss. 3-4. 

Bâtıl inanç ve davranışların genel olarak hedefi, başarıyı yakalamaktan çok başarısızlıklardan ve kötü şeylerden kaçınmaktır. Bu tür inanç ve davranışlar genelde bireye, kendi davranışlarını planlama, değiştirme ve kontrol etme; kötü şans, başarısızlık gibi olayları anlamlandırma; kaygı ve kötümserlik gibi olumsuz duygulara karşı korunma hissi sağlar. 

Bâtıl inanç ve davranışlar, cinsiyet, eğitim, yaş vb. değişkenlere göre farklılık arz etmektedir. Nitekim araştırmalar kadınların erkeklere, yaşlıların gençlere göre bâtıl inançlara daha eğilimli olduklarını göstermiştir. Eğitim ve zekâ ile bâtıla inanma arasında ise olumsuz bir ilişki söz konusudur. Zekâ ve eğitim seviyesi arttıkça bâtıl inancı azalmaktadır. Bu nedenle“eğitimli ve zeki insanlar bâtıl inançlara diğer insanlara göre daha az eğilimlidir” denilebilir. Bununla birlikte, “eğitimli ve zeki insanlar hiçbir şekilde bâtıl inançlara yönelmezler” denilemez. Görülen o ki, bâtıl inanç ve davranışlar farklı formlarda da olsa zaman ve mekân tanımaksızın insanoğlunun dünyasında yer bulmaya devam edecektir. 


KAYNAKÇA 

Allport, Gordon, Personality: A Psychological Interpretation, Contable London, 1956. 
Arslan, Mustafa, “Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Değerler Eğitimi Dergisi, 2 (6), 2004, 7-34. 
Artun, Erman, “Tekirdağ Halk Kültüründe Geçiş Dönemleri Doğum-EvlenmeÖlüm”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 9-10, İstanbul, 1998, s. 85-l07. 
Atay, Tayfun, Din Hayattan Çıkar, İletişim Yay., İstanbul 2004. 
Ayhan, İnci-Yarar, Ferhat, “Bâtıl İnançların Psikolojisi”, Pivolka, 4 (17), 2005, 15-20.  
Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006. 
Batuhan, Hüseyin, Bilim ve Şarlatanlık, Yapı Kredi Yay., İstanbul 1995. 
Çakan, İsmail Lütfi, Hurâfeler ve Bâtıl İnanışlar, Rağbet Yay., İstanbul 2003. 
Çıblak, Nilgün, “Halk Kültüründe Nazar, Nazarlık İnancı ve Bunlara Bağlı Uygulamalar”, Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR), sy.15, 2004, 103-125. 
Dean, Geoffrey ve Kelly, I. W., “Is Astrology Relevant to Consciousness and Psi?”, Journal of Consciousness Studies, 2003, 10 (6-7),  s. 175-198. 
Erdil, Kemalettin, Yaşayan Hurafeler, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 2003. 
Eysenck, H. J., Sense and Nonsense in Psychology, Penguin Books, Maryland 1970. 
Frankl, E. V., The Unconscious God: Psychoterapy and Theology, Washington Square Press, New York 1985.  
Freud, Sigmund, Günlük Hayatın Psikopatolojisi, Sosyal Yay., İstanbul 1990.  
Gardner, Alice, “Supersitition”, Encyclopedia of Religion and Ethics, James Hastings (ed.), The Scholar Press, Edinburgh 1980. 
Gölpınarlı, Abdülbaki, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri, 1977. 
Günay, Muzaffer, Hurafeler ve Bâtıl İnançlar, Sevgi Yay., İstanbul 2002. 
Hunt, Stephen, Alternative Religions, Aldershot (İngiltere): Ashgate 2003. 
İsen, Galip - Batmaz, Veysel, Ben ve Toplum: Sosyal Psikoloji, Om Yay., İstanbul 2002. 
Jahoda, Gustav, The Psychology of Superstition, Penguin Books, Victoria 1970. 
James, William, Pragmatism and Other Writings, Penguin Books, New York 2000. 
Kök, Zeynep, Karaisali (Merkez) Halk Kültürü Arastırması, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Adana 2006. 
Köktaş, Emin, Türkiye’de Dini Hayat: İzmir Örneği, İşaret Yay., İstanbul 1993. 
Köse, Ali ve Küçükcan, Talip, Deprem ve Din, Emre Yayınları, İstanbul 2007 
Kuşat, Ali, Türk Toplumunda Nazar ve Psikolojik Bir Yaklaşım, Laçin Yay., Kayseri 2004. 
Lévi-Bruhl, Lucien, İlkel İnsanda Ruh Anlayışı (Çev. O. Adanır), Doğu Batı Yay., İstanbul 2006. 
Lorie, Peter, Bâtıl İnançlar, Milliyet Yay., İstanbul 1997.  
Malinowski, Bronislaw, Büyü, Bilim ve Din, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2000 
Morris, Brian, Din Üzerine Antropolojik İncelemeler (Çev. Tayfun Atay), İmge Yay., Ankara 2004. 
Örnek, Sedat Veyis , Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Bâtıl İnançların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki, Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1966. 
Rudski, Jeffrey, “What Does a “Superstitious” Person Believe? Impressions of Participants”, The Journal of General Psychology, 130 (4), 2003, 431-432. 
Saenko, I. V. “The Superstitions of Today’s College Students”, Russian Education and Society, 47 (12), 2005. 
Schippers, Michaéla and Lange, Paul M. Von, “The Psychological Benefits of Superstitious Rituals in Top Sport: A Study Among Top Sportpersons”, Journal of Applied Social Psychology, 36 (10), 2006. 
Shermer, Michael, “Why Smart People Believe Weird Things”, Skeptic, 10 (2), 2003. 
Shermer, Michael, Why People Believe Weird Things, Henry Holt and Company, New York 2002.  
Skinner, B. F., “Superstition in the Pigeon”, Journal of Experimental Psychology, 38, 1948, 75-129. 
Tok, Gökhan, “Aklımızın En Sıradışı Oyunları”, Bilim ve Teknik, Haziran 2006, sy. 463, s. 18-21. 
Uygun, Tuğba, Türbe Ziyaretlerinin Psiko-Sosyal Sebepleri (Sarıyer Telli Baba Türbesi Örneği), Lisans Bitirme Tezi, M.Ü. İlahiyat Fakültesi, İstanbul 2005.  
Ünal, Kübra, “Popüler Dinin Düşünüş Biçimi Üzerindeki Etkisi”, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, 7 (1), 2007. 
Vyse, Stuart A., Believing in Magic: The Psychology of Superstition, Oxford University Press, New York 1997. 
Wiseman, Richard and Watt, Caroline, “Measuring Superstitious Belief: Why Lucky Charms Matter”, Personality and Individual Differences, 37, 2004, ss. 1533-1541. Yel, Ali Murat, “Hurafe”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. 18, İstanbul 1998 

Yorum Gönder

0 Yorumlar