Basın Müzesi


Bir kültür-sanat merkezi 

Dünyadaki ilk ve tek Basın Müzesinin İstanbul'da olduğunu biliyor muydunuz? 

■ Metin ATLIHAN

Beyazıt'tan Sultanahmet’e doğru yürümeye başladığınızda Çemberli Taş’ı geçtikten sonra solda o eski hükümet konaklarını andıran bir bina görürsünüz. Girişinde "Press Museum-Basın Müzesi" yazılı tabelasını da fark edeceğiniz bu bina Türkiye'nin ve Dünyanın tek basın müzesidir. O resmi binaların içinize verdiği ürküntüyü atın, çekinmeyin, girin içeriye. Girişte sizi asık suratlı güvenlik görevlileri karşılayacak, ama aldırmayın, hemen arkada duran koskoca bir baskı makinasını incelemeye başlayarak gezmeye başlayabilirsiniz. Sıkı durun çünkü gezilecek üç kat daha sizi bekliyor. 

Yukarıda binanın tarihi olduğunu söylemiştim. İsterseniz size binanın tarihi geçmişinden ve özelliklerinden söz edeyim. Müze müdiresi Nurhayat Berker Hanımefendi'nin - artık o çok az duyduğumuz güzel İstanbul şivesiyle- anlattığına göre bina 1865 yılında neoklasik tarzda inşa edilmiş. Sultanahmet'teki darülfünun (üniversite) yanması sonucu ikinci bir darülfünün olması düşünülerek yapılmış. Fakat binanın tarihi seyrine baktığımızda darülfünun olarak çok az kullanıldığını görüyoruz. Bir ara Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) olarak hizmet veren bina, sonra Basın Sansür Merkezine dönüştürülmüş. (Eminim Babıâli'ye yakın olduğu içindir). 1983 yılına kadar şehir belediyesine ait bir bina olarak işlev görmüş. 

1983 yılında o zamanın Belediye Başkanı Abdullah Tırtıl ve İstanbul'daki gazetelerin yönetim kurulu başkanları birleşip binanın "Basın Müzesi" olması için karar almışlar. Şehir Belediyesinden Gazeteciler Cemiyeti tarafından teslim alındığında binanın hali içler acısı durumdaymış. 1984 yılında çeşitli büyük firmaların da sponsorluğuyla restorasyona başlanıyor. Binanın restorasyondan önceki hali; geniş merdivenleri, çok büyük odaları, odalarında -o dönemin özelliklerini yansıtan- kalem işi süslemeleri olan saray yavrusu bir konak görünümündeymiş. Restorasyonun başlamasıyla iç bölüm tamamen yıkılıyor. Sonra içi çelik karkaslarla desteklenen üç katlı bina giriş katıyla birlikte beş kata çıkarılmış. Yani yüksekliği çok olan odalar, birleştirilip asma katlar ilave edilmiş. Dört yıl süren bir uğraştan sonra nihayet 1988 yılında restorasyon tamamlanıyor. (Aslında restorasyon değil modernize edilmiş demek gerek. Çünkü binanın içinde tarihi özelliklerini yansıtabilecek bütün dizaynlar yok edilmiş. Duvarlar, duvar kağıdı kaplı, yerler halı döşeli. Sadece dış görünümü otantik şekilde korunmuş). 9 Mayıs 1988'de verilen bir resepsiyonla devrin Başbakanı Turgut Özal tarafından açılışı yapılmış. 

Müzenin giriş katında taş baskıdan tutun tipo, ofset baskı makinalarına kadar değişik türde tarihi makina göreceksiniz. Şimdiki modem makinaların yanında tanık yığmını andıran bu dev yaratıkların en eskisi 1870 yılına ait. Tüm makinalar bağış ya da hediye. Hatta tamamiyle bağış yapılan bir kli- şehane göreceksiniz. 

Giriş katının üst katı, yani birinci kat, müze katı olarak düzenlenmiş. Burada İbrahim Müteferrikanın resmi ve baskı makinasının temsili bir maketi bulunuyor. Ayrıca İbrahim Müteferri- ka'nın basmış olduğu taş baskı kitapların sayfalarından örnekler görebilirsiniz. 1828'den 1923'e kadar çıkmış olan tüm gazete, dergi ve mecmuaların kronoloji takip ederek hazırlanmış sergilerini görmeniz mümkün. Hemen başka bir bölümde bu gazeteleri çıkaran şair ya da yazarların bazı özel eşyalarını inceleme imkanınız var. Örneğin Namık Kemal'in, Agah Efendi'nin Şinasi'nin, Teodor Kasap'ın defter, kalem, saat, gezi notlan v.b. özel eşyaları. Burada Burhan Felek'ten Abdi İpekçi'ye kadar süregelen gazetecilerin ressam Münir Fehim Bey tarafından yapılan yağlıboya portreleri de görülmeye değer. Bir başka köşede ise Cumhuriyet Devrinin gazetecilerinden Sedat Simavi, Ahmet Emin Yalman, Zekeriya Sertel, Cihat Baban, Abdi İpekçinin özel eşyaları ve eserleri sergileniyor. 

İkinci kat, dört ayrı sergi salonunu kapsayan, çok güzel ışıklandırılmış, modern görünümlü bir bölüm. Her ay 15'er günlük sürelerle resim, heykel, ebru, fotoğraf, hat sanatı ile ilgili sergiler düzenleniyor. Bizim gezimiz esnasında Bosna-Hersek yararına düzenlenen ebru sergisi ile üç ayrı konuda resim sergisi mevcuttu. Bu katta ayrıca resim, gravür atölyelerinin olması resim ya da gravür çalışmak isteyenlere bir uzman eşliğinde bu imkanı veriyor. 

Üçüncü kat kütüphane katı. Basınla ilgili tüm eserlerin, kaynak kitapların bulunabileceği bu kütüphane 30 kişinin aynı anda çalışmasına uygun genişlikte. Eski gazete kolleksiyonları, süreli yayınlar, mahalli gazeteler,, matbaa, baskı makinalarıyla ilgili kitaplar kısacası basınla ilgili tüm eserleri bulabileceğiniz kütüphane herkesin kullanımına açık. Salonunda Haşan Tahsin'den, Uğur Mumcu'ya kadar basın şehitlerinin fotoğraflarının olduğu bu katta 80 kişilik bir de konferans salonu var. Basın Müzesinin düzenlediği çeşitli etkinlikler burada yapılıyor. Cemal Işın Bey'in fotoğraf atölyesi de yine bu katta. 

Dördüncü kat idari bölüme ayrılmış. Müdür, sekreter, araştırma görevlilerinin bulunduğu en son kat burası. Bir İletişim Fakültesi öğrencisi olarak çıkıp müdire hanımla çeşitli etkinlikler hakkında konuşmanız, sorular sormanız onu memnun eder. Çünkü biz İletişim Fakültesi öğrencilerinin müzeye olan ilgisizliğinden yakındı. Diyor ki Nurhayat Hanım "İletişim Fakültesi öğrencileri olarak bir ayağınız burada olmalı. Sergilerimizi gezin görün. Kütüphanemizden yararlanın. Katılmak isterseniz diksiyon, tiyatro kurslarımız var, katılırsınız. İlgi duyan arkadaşlarınız bir öğretmen eşliğinde resim gravür çalışmaları da yapıbilirler. Cep Tiyatromuzda dia-showlar oluyor onları görmeye gelebilirsiniz. Sizin düzenlemek istediğiniz her türlü etkinliğe de açığız. Gelin konuşalım." 

Sayın Nurhayat Berker müzenin özelliklerinden bahsederken Türkiye'nin ve Dünyanın tek basın müzesi olduğunu söylüyor. Dünyada baskı ma- kinaları ile yazmsal ürünlerin birarada sergilendiği tek müze burası. Batı’da baskı makinaları, teknoloji müzelerimde; yazılı ürünler, edebiyat müzelerinde sergilendiği için ikisini yanyana görmek pek olası değil. Ama ellerinden gelse makinaları çalıştırabilseler, herkesin çalışan makinaları ve basılan ürünleri yanyana görmesini istiyor Nurhayat Hanım. Fakat makinalar çok eski olduğu için büyük bir ihtimalle çalışacak durumda değiller. 

Nurhayat Berker işinin uzmanı bir kişi. 4000 m2'ye kurulu ve 2500 m2 kullanım alanı olan koca müzeyi en güzel şekilde idare ediyor. Güzel Sanatlar Akademisi Resim bölümü mezunu olan Nurhayat Hanım, Topkapı Sarayı Müzesinde asistanlık yapmış, Türk El Sanatları dahnda uzmanlığı olan bir sanat dostu. En son Yapı Kredi Kültür Sanat Danışmanlığından emekli olup, Basm Müzesinin müdürlük görevini üstlenmiş. 



Basın müzesi 

Her gazetecinin adeti olduğu üzere ne gibi sorunları olduğunu soruyorum. Nurhayat Hanım müzeciliğin maddi imkanlara dayandığını binlerce gazete dergi ve belgenin arşivlerde uygun şartlarda saklanmasının bile büyük masraflar gerektirdiğini belirtiyor. Sonra şunları söylüyor : "Müzemiz Kültür Bakanlığına ya da vakıflara bağlı değil. Doğrudan Gazeteciler Cemiyetine bağlıyız. Cemiyetin ayırdığı bütçe ile idare etmek zorundayız. Tüm gazetelerin ve basının ortak paydalarının bulunduğu bu müzemize gazetelerin maddi katkılarda bulunması bizi memnun eder. Özellikle orijinal tarihi eserlerin müzemize kazandırılmasında sponsorluk yapmaları müzemiz açısından bir kazanç olur." 

"Nasıl Topkapı Sarayı Osmanlı sanatını bugünlere getirip gösteriyorsa Türk basın tarihini de ileri tarihlefe taşıyacak olan yer Basın Müzesidir. Başka yerde basınla ilgili bu kadar çok dö- küman, belge bulma imkanı yok çünkü." Böyle tamamlıyor konuşmasını Nurhayat Hanım, o sıcak sevecen gülümsemesiyle. Biz de gösterdiği yakın ilgiye ve yardımlarına teşekkür edip başarılar dileyerek ayrılıyoruz. 

Başarılar Nurhayat Hanım.

Yorum Gönder

0 Yorumlar