Empati




Empati başkalarını anlama ve onlarla aynı hisleri hissetme yeteneğine verilen ad. Her zaman olduğu gibi bu tek kelime onca hissiyatı ve olayı kapsamaya yetmiyor. 

Bu yetenek her ne kadar yetenek olsa da yönetilmesi ve yönlendirilmesi zor. İnsanoğlunda doğuştan olan empati kabiliyetini kimi insan fark eder kimisi fark etmeden hayatına devam eder. 

Başkalarının hislerini, düşüncelerini anlayabilmek, okuyabilmek faydalı bir şey gibi gözükse de aslında bu hisleri tecrübe edenlerin çok iyi bileceği gibi neredeyse lanetli bir şey olabilir empati. Çoğu empat bu yeteneğe sahip olduğunun farkında bile değildir. 

Kimi zaman karşınızdaki kişinin en derinden akan hislerini hissedersiniz. Üstelik kendi hissiniz gibi hissedersiniz. Karmaşa da burda başlar çünkü farkında olmazsanız, bu hisleri kendi hisleriniz sanırsınız ve bulunduğunuz yeri değiştirmez veya o kişiden uzaklaşmazsanız bu hisleri hissetmeye devam eder durursunuz. Ki; bir müddet sizde kalanları bile olur. 

Biraz daha ileri seviyedeki empatlar bu hisleri ayırt etmeyi bilirler ve karşıdakinin görünen gerçekliğinden sıyrılıp, derindeki hislerine inerek sevgi ile onları rahat hissettirmenin yollarını ararlar. 

Empati yeteneği kişiden ve şekilden bağımsızdır, arkadaşlara, yabancılara, uzaktakilere, hayvanlara ve bitkilere karşı dahi hassasiyet getirir. 

Başkalarına olan yararlarının önemi şüphesiz büyüktür ancak asıl fayda kişinin gelişimi içindir. Kişiden kişiye değişen empati gücü, sahibi olduğu kişiye kendini tanıma yolunda muazzam bir ayna tutar. 

Empatinin nasıl işlediğine gelince… 

Bilim adamlarınca araştırılan bu konu kısaca şöyle açıklanabilir. Bilindiği gibi dünyada her şey bir titreşim halindedir. Sabit görünen her şey onu oluşturan atomaltı parçacığın kalitesine sahiptir ki; bu parçacıkların sürekli bir hareket halinde olduğunu, buna da enerji dendiğini biliyoruz. Bu titreşimler her şey ve/veya her kişi de farklı frekanslara sahiptir. Empatlar bu çıplak gözle veya beş duyu organıyla hissedilemeyecek titreşimleri fark edebilecek hassasiyete sahiplerdir. 

Kelimeler ifade edildikleri anlarda belirli bir enerji kalıbına sahiptir ve kaynağı da o kelimelerin sahibidir. Anlamları sahibi dolayısıyla ortaya çıkar. Kişinin ifade şeklinin arkasındaki güç alanına kısaca enerji diyebiliriz. Örneğin öfke kelimesi beraberinde yoğun nefret hislerini de getirir. Kelime, söyleyen kişinin hissiyatı ile güçlenir. İşte empatlar bu hisleri algılarlar. Kelimeler konuşulsun veya konuşulmasın, beden dili olarak ifade edilsin veya edilmesin, fark etmez. Kelimelerin kaynağı olan hisler algı alanına girmiştir. 

Empatlar doğuştan şair, yazar ve sanatçılardır. Yüksek seviyede yaratıcıdırlar ve hayal etme kabiliyetleri güçlüdür. Birden fazla yetiye sahiptirler. Farkı ilgi alanları, açık fikirlilikleri, şevkat ve mizah yetenekleri ile fark edilirler. 

Empatların kişisel özelliklerinden de bahsedelim biraz; genellikle sessizdirler ve bir komplimanı algılamaları zaman alır çünkü daha ziyade karşısındakinin iyi yönlerini görmekle meşguldürler. Duygusal ifadede oldukça açıktırlar. Kendileri hakkında dürüstlükle konuşurlar ve genelde çok direkt ve objektif özeleştiriler yapabilirler. Hislerini açıklamak ve anlatmak konusunda hiç problem yaşamazlar. 

Bunlar pozitif yönler…Gelelim kılıcın öbür ucuna. Zira empati yeteneği iki ucu keskin bir kılıç. Bir münzevi gibi kendi köşelerine çekildikleri sık görülür. Tepkisiz oldukları anlar olabilir. Başkalarını bloke etmekte, yok saymada üstlerine yoktur. Tabi bu son bahsettiğim empati yeteneğini kontrol etmeyi başarabilmişler için geçerli. Başkalarını yok saymak bir empat için aslında hiç de kötü bir şey değildir. Çünkü bir empat başkalarından gelen yoğun duygu sellerine karşı ara sıra tedbir almak durumundadır. Başkalarına ait hislerin yanında kendi hisleriyle de başa çıkmak zorundadırlar. Bu nedenle de dışardan gelen yoğun hisleri ara sıra bloke ederler, etmeleri gerekir. Genellikle kendi, iç hislerinden ziyade dışardakileri hissederler. Bu da kendi hislerini yok saymaları anlamına gelir. Barışcıl ve agresif olmayan varlıkları çevrelerindekilere huzur verir. Uyumsuz herhangi bir yer onlarda rahatsızlık hissi uyandırır. Ve o yerden daha kimse fark etmeden uzaklaşmaları muhtemeldir. Genelde olacak kötülükleri, tehlikeleri önceden hissederler. 

Empatlar insanları bir mıknatıs gibi çekerler. Onların şevkat ve sıcaklık hissi bir ışık gibi diğerlerine yol gösterir. 

Bazen yeni tanıştığımız birine hayatımızın en derin sırlarını, kendimize bile ifade edemediğimiz duygları anlatır buluruz. Kalbimizi açmış, içindekileri olduğu gibi ortaya koymuşuzdur. İşte karşımızdaki gerçek bir empattır. Bilinçaltından biliriz ki; bu insan bizi dinleyecek ve anlayacaktır. 

Empatlar dünyayı dinlerler. 

Peki siz bir empat mısınız? Başkalarının hislerini daha onlar söylemeden fark edebiliyor musunuz? Etrafınızdakilere hassas mısınız? Belki de bir empatsınız. 

Empatlar bir bukalemun gibidir adeta. Ancak bu şekilde dünyada güvenle yaşayabilirler. Bir çeşit adaptasyon tekniği. Eğer etrafınızdaki insanların ne hissettiğini biliyorsanız onlara ne diyeceğinizi, nasıl yaklaşmanız gerektiğini de biliyorsunuz demektir. Bu şekilde onları rahat hissettirirsiniz, duygusal veya fiziksel olarak. Karşıdakini rahat hissettirmek için ses tonu, konuşma stili, beden duruşu, taktikler geliştirilebilir. Tıpkı bir bukalemunun çevresine uyun sağlamak için renk değiştirmesi gibi. Karşınızdakinin rengi olursunuz, o an için. Tabi burda önemli bir problem var… Ya kendi renginizi unutursanız. İşte asıl mesele burda. Kendinizi öyle iyi tanımalısınız ki; başkalarına yardım edebilesiniz. 

Bir empat için kendi rengini, hislerini anlaması için öncelikle yapması gereken şey, kendisine bir kalkan oluşturmasıdır. Bu kalkandan ancak izin verdiği hislerin geçmesine olanak tanımalıdır. Başkalarının sorumluluklarını almamak, “yardım” konseptinin egosal tuzaklarına düşmemek ancak bu kalkan sayesinde olabilir. 

Bilinçsizce alınan, size ait olmayan hisler, keyfinizi ve huzurunuzu kaçırabilir. Hiçbir neden yokken birden huzursuz hissettiğiniz anlar oluyorsa, belki de size ait olmayan hisleri almış olduğunuzdandır. 

Bizler doğuştan sınırsız yaratılmış varlıklarız. Enerji ve titreşimlerimizin sınırları yoktur. Kendi enerji alanımızla bir başkasınınki birbirine girebilir. Bu alanlar içinde gezinir dururuz, çoğu zaman karşımızdakinin ne hissettiğini anlamak için bunu yaparız. Aslında bunu da bir korunma iç güdüsü olarak yaparız, kendimizi güvende hissetmek için karşı tarafı bilmek durumunda olduğumuzu söyler içimizdeki ses. Yaşamda ilerledikçe sözcüklerle, beden diliyle bunu yapmayı sürdürürüz ve empatik yetilerimizden uzaklaşırız. Ama kimimiz hislerle yaşamaya, sünger gibi etrafındakileri içine çekmeye devam eder. Kendimizin nerede başladığı ve başkasının nerede bittiği karışır. Böyle olduğunda da empati hediyesi bir lanete dönüşebilir. Çünkü dışardaki ve içerdeki birbirine karışmıştır. 
Atalarımız boşuna “kendini bil” dememişler… 


Gülenay Pema Antep 
İllustrasyonlar: Meral Erdoğan

Yorum Gönder

0 Yorumlar