BENCİLLİK Mİ YOKSA OTORİTEYE BİR İSYAN MI ?

Ülkemizde yaygın olarak görülen davranışlardan birisi de bazı değer yargılarından ve kurallardan günlük yaşamda kolayca vazgeçilebilmesidir. Bir çok örnek söylenebilecek olmasına karşın her gün trafikde yaşananlar en sık görülen ve en tipik örnekler olarak sayılabilir. Diğer yandan bu kişiler (aslında bu belki de hepimiz) ile konuşulduğunda ise çoğunun kurallara uyulmadığından yakındığı görülür. 

İnsanların bir yandan yakındıklarını bir yandan da kendisine gelince hemen hiçbir rahatsızlık duymadan yapması ilk bakışta anlaşılması güç bir durum gibi görünmektedir. Bunları anlamaya çalışmada davranışın hangi bağlamda ortaya çıktığı ve kişinin o anda yaşadığı duygular anahtar rol oynayacak ögelerdir. Kişinin özümsediği bir kurala ya da değer yargısına hemen her konumda, her koşulda, her bağlamda uyması ve bunları çiğnemesi durumunda da utanç ya da suçluluk duygusu yaşaması beklenir.Yaşanan utanç ya da suçluluk duygusu ne kadar şiddetliyse kişinin gelecekte aynı davranışı yeniden göstermesi pek mümkün olmaz.
Toplumumuza bakıldığında ise sanki ortada “başkasının koyduğu ve kendisinin uyduğu” kurallar varmış gibi davranıldığı görülmektedir. Kurala uyulması için çoğu zaman kuralı uygulamak isteyen (belki de kuralı koyan olarak algılanan) otoritenin görünürde olması gerekmektedir. Diğer yandan kuralı çiğneyenin yaşadığı duyguya bakıldığında da kişinin daha çok başarı duygusu yaşadığı gözlenmektedir. Buradaki başarı duygusu bir rekabette kazanmanın verdiği hazza benzemektedir. Başkalarının hakkına saygı gösterme ve başkası ile eşduyum yapma kapasitesi felç olmuş gibidir. Böyle bir davranış biçiminin ortaya çıkıyor olmasının elbette bir çok nedeni olması gerekir. En kolay söylenebilecek olası nedenlerden birisi çocukların büyüklerinden bunu görüyor olmalarıdır. “Ne ekersen onu biçersin”in diğer yüzü “ne görürsen onu yaparsın”dır. Ekilen/görülen ya da biçilen/yapılan şudur: bazı kurallar vardır, ama bunlar her zaman esnetilebilir; kimi zaman da hiç uygulanmaz, hatta bazı özel durumlarda tersi bile yapılabilir. Sigara içme diyen ana-babanın kendisi içer. Beş dakika önce dedikodu konusunda nasihatlarda bulunan anne, eve gelen komşusuyla dedikodu anlatma yarışına girer. Kişinin yaptığına kendince bir gerekçe bulması bir başka nedendir. Kendince mantıklı bir neden bulunduğunda kolayca esnetilir kurallar ve değerler. Örneğin kural anlamsız / yersiz bulunur. “Buraya bu trafik ışığının konulmasının hiçbir anlamı yok” diye düşünen bir sürücü, kırmızı ışığa uymayacaktır elbette. Kuralları çiğnerken kendi mantığına göre kuralı çiğnemesine olanak tanıyan bahaneler ruhsal yapıdaki omnipotense ve narsisizme işaret etmektedir kanımca. "Bana bir şey olmaz", "benim gördüğüm en doğrusudur", “benim bildiğim en iyisidir” anlayışı bu görüşü desteklemektedir.

Toplumumuzda büyüklerin/otoritenin rolünün giderek değişmekte olması da bu davranışı etkileyen başka bir etmen olsa gerek. Aile içinde otorite konumundaki kişilerin (büyükbaba, baba vs) aile içindeki erkinin giderek zayıfladığı görülmektedir. İşyerlerinde de kıdemli ya da yaşça büyük olma giderek üst olmak için yeterli olmaktan çıkmaktadır. Değişen ekonomik ilişkiler giderek bireyselleşmeye yol açan koşullardır. Bugün için ülkemize bakıldığında ise görülen başkasına ve onun haklarına saygılı bir bireyselleşme değil, "ne olursa olsun haz alma" ilkesine bağlı bencilleşme gibi görünmektedir. Kurallara ya da değerlere uyanların kayıpları olması da insanların kural tanımamasını arttıran bir etmendir. Bir ceza görüyor olması bir yana, yapanın yaptığının yanına kar kalması kurallara uymamayı pekiştirmektedir. Bir davranışın anlaşılmasında ona eşlik eden duygu da önem taşımaktadır. Ülkemizde görüldüğü kadarıyla kurala uyulmadığında yaşanan duygu elde edilen bir başarıyı anımsatan haz duygusudur. Bu başkasının/otoritenin koyduğu kuralı çiğneyebilmenin yarattığı bir duygu mudur, kendi bildiğini okuyabilmenin yarattığı narsisistik büyüklenmecilik midir; yoksa ikisinin birlikte işlediği bir süreç midir yanıt bekleyen sorulardır. Başka bir deyişle bu “otoriteye bir isyan mıdır” yoksa “başkasını hiç dikkate almayan bir bencillik midir”.
Sonuç olarak görünen o ki esnek olmaya izin veren zihinsel yapıya sahibiz. Kurallara uyulmadığı zaman suçluluk ya da utanma duygusu yaşanmadığına göre, kurala uymamanın davranışımıza yön veren zihinsel yapılara uymayan bir yönü yok gibi görünmektedir. Diğer yandan bu iki duygunun toplumumuzda başka zamanlarda fazlasıyla yaşandığı da düşünüldüğünde konu daha da karmaşıklaşmaktadır. Ancak ruhsal süreçlerle ilgili bütün denklemlerin birden çok formülü olduğu unutulmamalıdır.

Celal Bayar Üniversitesi Tıp FakültesiPsikiyatri AD Öğretim Üyesi

Yorum Gönder

0 Yorumlar