İnsan Genom Projesi, şimdiye dek DNA üzerinde yapılan en geniş kapsamlı bilimsel çalışmadır. Proje sayısız bulgular sundu. Bu bulgular da henüz tıp ve toplumu yeni şekillendirmeye başlıyor.
Bir şeyler netleşmeye başladı. DNA yı okuyabilmek onun hakkında her şeyi biliyor olduğunuz anlamına gelmiyor. Yeni bir program, konuyu daha iyi anlayabilmek için tüm genomları çizimden yazıya geçirmeye çalışıyor. Buna bitki, mikrop, hayvan ve insan DNA sı da dahil. Ama insan DNA sı üzerine yapılan çalışma, bunun doğru olup olmadığı konusunda çok büyük bir tartışmaya yol açtı.
Günümüzde toplamda yaklaşık 3 milyar baz çift ile tüm insan genomu gözlerimizin önünde. Bunlar Adenine(A), cytosine (C), guanine (G) ve thymine (T). Bir araya geldiklerinde, bildiğimiz ikonik çift sarmalı oluştururlar. Genom o kadar karmaşıktır ki bilmediğimiz ve anlamadığımız çok fazla şey var. Mesela hala bu baz çiftlerinin birbirleriyle nasıl bir etkileşim-çalışma içinde olduklarından emin değiliz.
Peki o zaman genetik bilimi nasıl ilerleme kaydedebilir? Bir şeyleri parçalamadan, parçaladığınız şeyleri tekrar bir araya getirip yeni baştan kendiniz yapmadan, o şeyi tam olarak anlayamazsınız. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın dediği gibi “Yaratamadığım şeyi, anlayamam.”
Esas hedef nükleotitler içinde saklı bilgiyi kullanarak, kendi genomumuzu ve de diğer organizmalarınkini insan ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde kullanmaktır. Bunların arasında hastalıkları iyileştirmek, daha fazla ve daha sağlıklı besinler üretmek ve belki de bir gün insan bedenini mevcut kapasitesinin ötelerine geliştirmektir. Bu yolda ilerlemek beraberinde bir sürü etik soruyu da ortaya atmaktadır.
Geçen yıl Harward Tıp Fakültesi’nde konuda uzman dünya çapında100den fazla kişi gizlice toplandı. Katılımcılardan toplantılarda yer alan bilgilerini paylaşmamaları istendi. Bazı bilim insanları toplantıları küçük gördü çünkü basın davet edilmemişti. Olayın amacı İnsan Genom Projesi Yazımı (GP-W) oluşturmaktı.
Bu yıl 9-10 Mayıs tarihlerinde yaklaşık 250 araştırmacı yeniden New York’ta buluştu. Organizasyona katılanlar, projenin lojistik, etik ve de uygulamalar hakkındaki detaylarını konuştular. GP-W nin ardındaki grup şu anda projelerinin ilk atılımı için 100 milyon dolar arayışındalar. Geçen yıl ki kapalı oturumdan ve yapılan eleştirilerden dolayı bilim adamları artık proje hakkında daha açık davranıyorlar. Hatta konu hakkında detaylı bir yazı bile yayımladılar.
Jef Boeke projenin önde gelen bilim insanlarından biri. New York Üniversitesi Sistem Genetiği Enstitüsü müdürü. Dr. Boeke GP-W’ın, 4-5 yıl içinde suni insan DNA sı üretebileceğini söyledi.
Bazı bilim insanları Dr. Boeke’nin bunun için verdiği sürenin kısa olduğunu düşünüyorlar. Ama çoğunluğu önümüzdeki 10 yıl içinde suni organizmalar üreteceğimiz konusunda hem fikirler. Peki bunun bize ne gibi faydaları olacaktır? Donör bekleme listesini elimine eden, 3 boyutlu organlar yapıldığını düşünün mesela. Ya da Ebola gibi bir salgınla daha etkili savaşabilmek için üretilen bağışıklık hücresi yapıldığını hayal edin. Hastalıkların oluşumunda genlerin rolünü daha iyi anlamamıza ve onların bu rolünü saf dışı bırakmamıza bile faydalı olabilir.
GP-W sayesinde elde edilen ilim, nihayetinde enfeksiyonlara, radyasyona ve hatta kansere dirençli insan hücresiyapımında faydalı olabilir. Elde edilen sonuçlarla yepyeni ilaçlar üretilebilir; ileri derece kök hücre tedavisi, yenihücre terapileri uygulanabilir. Hatta yeni biyoyakıt bile üretilebilir.
Çizimden organizma üretebilmek için yenilikçi tekniklerin uygulanması gerekecek. Henüz bilim insanlarının yapamadığı şey ise DNA nın tüm bölümlerini alıp doğru yerlerde birleştirmeler yapmak. CRISPR-a9 ya da gen düzenlemesi benzer başka tekniklerin de uygulanmasına yardım edecektir. Bilim insanları yapay kromozomlar elde eder etmez, bunları boş hücrelere enjekte edip, bölünüp bölünmediklerini gözlemleyecekler.
İlk deneyler yapım aşamasında. Eleştirmenler bu tip çalışmaların, “tasarım bebekler” oluşumuna neden olacağı konusunda tartışma içindeler. Müstakbel ebeveynler cilt rengi, boy, cinsiyet, görünüş ve zeka gibi tercihlerde bulunabilir duruma gelecekler. 2. Dünya Savaşı zamanında, “üstün ırk” yaratmak adına soy gelişimciler ve Naziler tarafından uygulanan zulümden sonra bu gibi endişelerin olması çok da şaşırtıcı değil aslında. Genlerin patentlenmesi olasılığına karşı endişeler bile var. Gelir eşitsizliği, biyolojik olarak tasarlanan eşitsizlikle karşılaştırılamaz değil mi? Bir başka endişe verici husus da, bilim insanlarının kazara genomun içine girerek, gelecek nesillere aktarılan yeni bir genetik hastalık geliştirebilecek olmalarıdır. Ya da yapay hücreler yayılıp çevreye zarar verebilirler. Dr Boeke artık toplumsal endişelerden çekinmiyor. ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri başkanı Francis Collins:
“DNA okumaktan, DNA yazmaya geçmek doğal bir süreçtir aslında. Toplumla bunu paylaşıp tartışmak da çok önemlidir.”
Çeviren : Sıdıka ÖZEMRE
https://okyanusum.com/
0 Yorumlar