Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Anadolu’da İlk Tapınak: Göbeklitepe
Bu çalışma, 2016 tarihinde sunduğum “Anadolu’nun İlk Tapınağı:
Göbekli Tepe” başlıklı yüksek lisans tezi esas alınarak hazırlanmıştır.
Ali Osman Kurt
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Dini İlimler Fakültesi, Dinler Tarihi Anabilim Dalı
aliosman.kurt@asbu.edu.tr
Mehmet Emin Göler
Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi., Sosyal Bilimler Ens., Dinler Tarihi Anabilim Dalı
eminguler00@hotmail.com
ÖZET
Bu makale Neolitik döneme ait ve Anadolu’da inşa edilen ilk tapınak olma özelliğine sahip Göbeklitepe’yi ele almaktadır. Arkeologlara göre burası insanlığın en eski tapınaklarından biridir. Göbeklitepe, yerleşik hayattan ve tarımsal üretimden yoksun olan avcı-toplayıcı toplulukların dinsel inanışları hakkında çok önemli bilgiler sunar. Bu tapınak, arkaik insanların dinden ve inançtan yoksun ilkel bir hayat sürmediklerini, aksine bir inanca sahip olduklarını, inançlarını yaşamak için tapınak inşa ettiklerini ve zengin bir dinî sembol kullandıklarını göstermektedir. Göbeklitepe, insanların yerleşik hayata geçip kendisi için konut yapmadan, hayvanları evcilleştirmeden ve tarımsal üretime başlamadan önce dinî ihtiyaçlarını karşılamak için tapınak yaptığının bir göstergesidir.
GİRİŞ
Bereketli hilal olarak gösterilen yukarı Mezopotamya insanlık tarihinin bilinen en kadim yerleşim yeridir ve ülkemizin güneydoğu bölgesinde bulunan Urfa ve Harran kapsamaktadır. Dinlerin ve mitlerin ortaya çıktığı önemli inanç merkezlerine sahip olan bu bölgede kadim Sümer, Asur, Bâbil ve Keldânî devletleri gibi, birçok medeniyet kurulmuştur.1 Arkeolojik kazılarda, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan Göbeklitepe’nin keşfi Dinler Tarihi açısından önemli veriler sunmaktadır.
1 Hasan Özalp, “İnsanlığın En Eski Tapınağı Göbeklitepe Teolojik Olarak Bize Ne Söyler?”, Bilimname 30, sy.1 (2016): 60.
Şanlıurfa şehir merkezinin 15 km kuzeydoğusunda yer alan ve Karaharabe (Örencik) Köyü’nün 2,5 km doğusunda bulunan Göbeklitepe, Neolitik döneme (MÖ. 10.500 - MÖ. 7.500) ait bir inanç merkezidir.2 Yaklaşık 200-300 metre yüksekliğinde ve kireçtaşı kayalıklardan oluşan bir höyüğün üzerine inşa edilen bu megalitik yapı, Harran Ovası’na hâkim bir konumda bulunmaktadır. Düz kireç taşı platodan yukarıya doğru yükselen bu höyük, bir göbeğe benzediği için Göbeklitepe olarak adlandırılmıştır.
2 Klaus Schmidt, “Göbekli Tepe”, Türkiye’de Neolitik Dönem içinde, ed. Nezih Başgelen ve Mehmet Özdoğan (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yay., 2007), 115.
Göbeklitepe ilk defa 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarih öncesi Araştırma Karma Projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir.3 Başlangıçta bu arkeolojik alanın gerçek değeri anlaşılamamış ve bölgenin büyük kireçtaşı bloklardan yapılmış mezar kalıntısı olduğu düşünülmüştür.4 Ancak 1994 yılında Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından buranın Neolitik Döneme ait olduğu keşfedilmiştir.5 1995 yılında İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi önderliğinde, Almanya Heidelberg Üniversitesi Tarih öncesi Enstitüsü’nün ortak projesi kapsamında kazı çalışmaları başlamıştır.6
3 Gülnur Sümer, Anadolu’da Neolitik Dönemde Tanrı ve Tanrıça (Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, 2007), 268.
4 Turan Yalçın, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de Yukarı Mezopotamya’da Küçük Taş Eserler (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, 2011), 11.
5 Nezih Başgelen, “Nevali Çori/Veba Vadisi’nden Göbekli Tepe’nin Dilek Ağacına: Klaus Schmidt”, Aktüel Arkeoloji Dergisi 46 (Temmuz-Ağustos 2015): 35.
6 Sümer, Anadolu’da Neolitik Dönemde Tanrı ve Tanrıça, 268.
Klaus Schmidt başkanlığında yapılan kazılarda bölgenin, diğer arkeolojik kazılarda bulunan Neolitik yerleşim yerlerinden farklı olduğu ve daha önce hiçbir yerde rastlanılmayan dinî yapılar tespit edilmiştir.7 Özellikle üzerinde hayvan figürlerinin ve sembollerin bulunduğu T biçimindeki dikili taşlar ve bu dikili taşlardan oluşan daire biçimindeki anıtsal yapılar dikkatleri üzerine çekmiştir. 2003 yılında yapılan manyetik ve radar taramalarında en az yirmi adet çember- imsi yapının Göbeklitepe’de bulunduğu tespit edilmiştir.8
7 Klaus Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, trc. Rüstem Aslan (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007), 107.
8 Nezih Başgelen, “Nevali Çori/Veba Vadisi’nden Göbekli Tepe’nin Dilek Ağacına: Klaus Schmidt”, Aktüel Arkeoloji Dergisi 46 (Temmuz-Ağustos 2015): 35.
Bölgenin jeolojik yapısı bazalt ve kireç taşından oluştuğu halde, kalıntıların bulunduğu birinci tabakanın yumuşak yapıdaki topraktan oluşması ve bu toprak tabakasında yöreye ait olmayan taş aletler ve kemik kalıntılarının bulunması, Göbeklitepe’nin doğal yollarla değil, bilinçli olarak üstünün toprakla örtüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Aslında bu tapınakların toprakla örtülmesi, onların günümüze kadar bozulmadan ulaşmasını sağlamıştır.
1. GÖBEKLİTEPE’NİN ÖZELLİKLERİ
Göbeklitepe’nin yapısal ve biçimsel özelliklerinin, aynı bölgede daha sonra ortaya çıkmış olan Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının tapınak biçimleri göz önüne alınarak mukayeseli incelenmesi yerinde olacaktır. Böylece Göbeklitepe’ye ait unsurlar bu mukayese çerçevesinde daha iyi anlaşılmış olacaktır.
1.1. Yüksek ve Hâkim Bir Konumda Bulunması
Şanlıurfa’nın kuzeydoğusunda yer alan Germuş Sıradağlarının en yüksek tepesi konumundaki Göbeklitepe höyüğü, 800 metre yükseltisi ile Harran Ovası’na hâkim bir konumda bulunmaktadır.9
9 Tolga Fahri Çakmak, İnanç Turizminin Turistik Destinasyon Pazarlamasındaki Yeri ve Önemi: Göbekli Tepe Örneği (Yüksek Lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, 2014), 57.
Göbeklitepe’de diğer Neolitik yerleşim yerlerinde olduğu gibi vadi, su kenarı ve ova yerleşiminin görülmemesi,10 arkeolojik kazılarda yoğun ritüel kalıntılarıyla karşılaşılması ve yerleşim amaçlı yapıldığını gösteren hiçbir kanıtın bulunmaması, araştırmacıları buranın bilinen bir Neolitik köy yerleşkesi olmadığı ve görkemli bir dağ kutsal alanı olduğu sonucuna götürmüştür.11 Göbeklitepe’nin, yerleşim yerlerinin dışında, bulunduğu konuma hâkim ve yüksek bir yerde inşa edilmesi gibi özelliklerini, sonraki dönemlerde Mezopotamya, Anadolu ve diğer kadim kültürlerin tapınaklarında da görmek mümkündür. Çünkü insanoğlu varoluşundan beri gökyüzüne karşı büyük bir hayranlık ve saygı duymuştur. Dağlar gökyüzüne en yakın mekânlar olması dolayısıyla bazen tanrıların mekânı, bazen de bizatihi kutsal olarak kabul edilmiştir.
10 Yalçın, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de Yukarı Mezopotamya’da Küçük Taş Eserler, 11.
11 Schmidt, Göbekli Tepe: En Eski Tapınağı Yapanlar, 107-113.
İslam geleneğinde geçmişte yaşamış kavimlerden biri olan Ad kavminin, yüksek yerlere sağlam yapılar yaptıkları ve bunlarla övündükleri Kuran-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı yükselteceksiniz?”12 Muhammed Esed’e göre “işaret”, “alamet” ve “belirti” anlamına gelen ayet kelimesi burada kabile tanrılarına tapınmak için tepelerde inşa edilen ve her biri ayrı bir tanrıya adanan semitik tapınaklara ve sunaklara işaret etmektedir. Bu yüzden o, ayet kelimesine anıtlar anlamı vermiştir.13
12 eş-Şuarâ 26/128.
13 Muhammed Esed, Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir, trc. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk (İstanbul: İşaret Yayınları, 1999), 2:751-752.
Anadolu ve Mezopotamya’da tapınakların zengin ve derin bir dünya görüşü ve inanç sistemiyle yapılması, Göbeklitepe’nin yerleşim yerlerinin dışında, yüksek bir konumda ve ihtişamlı bir şekilde inşa edilmesinin rastlantı olmadığını göstermektedir.
1.2. Dikili Taşların Bulunduğu Dairesel Bir Yapıda Olması
Göbeklitepe tapınakları, çapları 10 ila 30 metre arasında değişen ve çevresi taş örgü duvarla çevrili dairesel yapılardan oluşmaktadır. Bu yapıların merkezinde ve duvarlarına gömülü olarak dikili taşlar bulunmaktadır. Dairesel yapıların merkezinde birbirine paralel iki adet büyük ve çevre taş duvarına gömülü 10 ila 12 adet arasında değişen daha küçük T biçiminde dikili taşlar bulunmaktadır.14 (Bk.Şekil1).
Şekil-1: Göbeklitepe’nin Dairesel Yapısı
Kaynak: Erhan Balıkçı,
https://www.behance.net/gallery/18165393/Goebeklitepe-infografik, (10.09.2016)
Göbeklitepe’de her tapınağın çevresi taş duvarla çevrilmiştir. Kutsalın tezahür ettiği mekânlar olan tapınakların, taştan yapılan daire, çit veya duvar ile çevrilmesi en eski zamanlardan beri görülen bir uygulamadır. Bu şekilde kutsal alan, hem belirlenmiş ve sınırları çizilmiş hem de bu alan kutsal olmayan kişilerden ve unsurlardan korunmuş olur. Çünkü kutsal mekâna girecek kişinin kutsalı tecrübe etmeden önce bir dizi hazırlıklar yapması gerekmektedir, aksi durumda kutsal bölgeye giriş tehlikeli olabilmektedir. Birçok kültürde tapınağa/kutsal mekâna girilmeden önce uyulması gereken bazı kurallar bulunmaktadır.15 Örneğin, Kur’an-ı Kerim’de kutsal topraklara girerken Hz. Musa’nın “...hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ’dasın”16 denilerek uyarıldığından söz edilir. Bu uyarı Çıkış kitabında “Buraya yaklaşma, ayaklarından ayakkabılarını çıkart; çünkü durduğun yer kutsal bir topraktır.” biçiminde geçer.17
14 Emine Sonnur Özcan, “Göbekli Tepe”, Bilim ve Teknik Dergisi 560 (Temmuz 2014): 34.
15 Mircea Eliade, Dinler Tarihi, trc. Mustafa Ünal (Konya: Serhat Kitabevi, 2005), 437-438.
16 et-Tâhâ 20/12.
17 Çıkış 3/5.
Göbeklitepe tapınakları genellikle sonsuzluğu, bütünlüğü ve evreni simgeleyen daire18 formunda inşa edilmiştir ve tapınak alanındaki kaya yüzeylerinde çok sayıda daire sembolü yer almaktadır.19 Daire biçiminde tapınak formlarını Göbeklitepe’den sonra inşa edilmiş birçok tapınakta da görmek mümkündür.
18 Juan Eduardo Cirlot, A Dictionary of Symbols, translated by Jack Sage (London: Routledge & Kegan Paul Publisher, 1971), 123.
19 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 150.
Örneğin, Britanya’da dairesel veya dörtgen biçiminde Kelt-Roma tapınaklarının bulunduğu bilinmektedir.20 Kırk büyük taş sütunun kutsal kabul edilen bir dairenin üzerinde sıralanmasından oluşan İngiltere’deki Stonehenge yapısı,21 Göbeklitepe’ye en çok benzetilen yapılardan birisidir. Hindistan’da, Khasiler kabilesine ait büyük dikme taşlarla çevrili dairesel kült yapılarına rastlanmaktadır.22 İskoçya’nın kuzeydoğusundaki Aberdeen kentinde bulunan ve yaklaşık MÖ 3000 yıllarına ait olduğu düşünülen Neolitik dönem taş çember yapısından yaklaşık olarak yüz tane bulunmaktadır. Ortalama yirmi metre çapındaki bu daireler, iki tanesi diğerlerine göre daha uzun olan dikili taşlar ile çevrilidir.23 Örneklerini çoğaltabileceğimiz dikili taşlardan oluşan çemberimsi tapınaklar ve anıtların, tarihi boyunca birçok uygarlıkta görülmesinin nedeni arkaik insanın inanç ve düşünce dünyasında yatmaktadır.
20 Yves Bonnefoy, Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü, trc. Levent Yılmaz (Ankara: Dost Kitabevi, 2000, 1:561.
21 Annemarie Schimmel, Sayıların Gizemi, trc. Mustafa Küpüşoğlu (İstanbul: Kabalcı Yay, 2000), 265.
22 Eliade, Dinler Tarihi, 262.
23 Gordon Barclay, Farmers, Temples and Tombs (Edinburgh: Historic Scotland Pub., 1998), 32-33.
Arkaik insan, tapınakların ve kentlerin semavi bir prototipinin var olduğuna inanırdı. Antik Yunan’da Platon’un tanımladığı ideal kentin ve Hindistan’da kraliyet kentlerinin semavi bir ilk örneğinin (arketipinin) varlığına inanılırdı. Tevrat’ta Tanrı, Musa’ya kendisi için bir mihrap yapmasını söyler ve bu mihrabın planını gösterir.24 Aynı şekilde Süleyman mabedinin planının da, Tanrı tarafından bildirildiği anlatılmaktadır.25 Babil’de ve Asur’da kentlerin prototipinin semada bulunduğu inancı vardı.26 Bu inanıştan dolayı tarih boyunca yeryüzünde benzer tapınak formları ortaya çıkmıştır.
24 Çıkış 25/9, 40.
25 I. Tarihler 28/19.
26 Mircea Eliade, Ebedi Dönüş Mitosu, trc. Ümit Altuğ (Ankara: İmge Kitabevi, 1994), 21-23.
T biçimindeki dikili taşların üzerinde el ve kol tasvirlerinin bulunması ve birçok yönden insanı andıracak unsurlar taşıması, bunların taştan yapılmış insan biçimli anıtlar olduğunu kanıtlamaktadır. Yüzleri belirtilmemiş insan biçimindeki bu dikili taşların tam olarak neyi simgelediği konusu üzerinde uzlaşılmış bir görüş bulunmamaktadır. Bu dikili taşların tanrıları, ataları veya ruhları sembolize ettiği yönünde yorumlar27 yapılmasına rağmen, söz konusu tapınak olduğu için bu taşların tanrıları sembolize ettiği görüşü daha uygun görülmektedir.
27 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 116-117.
Göbeklitepe’den en az 5000 yıl sonra ortaya çıkan Anadolu ve Mezopotamya uygarlıklarının dinsel inanışları ve tapınak kültü ile Göbeklitepe arasında dikkate değer bir benzerlik göze çarpmaktadır. Bu uygarlıkların dinsel inanışlarına baktığımızda, tanrıları temsil eden heykellerin ve bu heykellerin muhafaza edildiği tapınakların öne çıktığı anlaşılmaktadır.
Mezopotamya’da en kadim tanrıların, antropomorfik (insan biçimli) ve sosyal rollere sahip olduğu görülür. Bunun yanında neredeyse bütün tanrıların eşi vardır.28 Babil mitlerine göre ilk yaratılan tanrı çifti Lahmu ve Lahamu ile Anşar ve Kişar çiftleridir.29 Bu tanrı çiftlerinin çok sayıda çocukları bulunmaktadır. Örneğin, Mezopotamya’da tanrılar panteonunda en önemli tanrılarından biri olarak bilinen, tanrıların babası ve kâinatın hükümdarı olarak tanınan ve Ninlil ile evli olduğuna inanılan Enlil adlı tanrının on bir çocuğu vardır (Bk. Şekil-2).30Bununla birlikte diğer önemli bir tanrı olan Enki’nin, Ninhursag olarak adlandırılan tanrıçadan Engaş, Abu, Nintula, Ninsutu, Ninkası, Nazi, Azimua ve Nintiolmak üzere sekiz ve Damgalnuna (Damkina) adlı tanrıçadan ise Marduk, Asarluhi, Enbilulu, Adapa ve Nanşe olmak üzere beş çocuğunun olduğu kaynaklarda geçmektedir.31 Tanrıların, kendi adlarına yapılan tapınaklarda çocukları, din adamlarından seçilen hizmetkârları ve sevdiği hayvanlarla çevrili olduğuna inanılırdı.32
28 Mircea Eliade ve Ioan P. Couliano, Dinler Tarihi Sözlüğü, trc. Ali Erbaş (İstanbul: İnsan Yayınları, 1997), 216.
29 Benjamin R. Foster, “Mesopotamia”, A Handbook of Ancient Religions, ed. John R. Hinnells (Cambridge: Cambridge University Press, 2007), 173.
30 Ali Narçın, Sümer: Yazının Mucitleri (İstanbul: Siyah Beyaz Yayınları, 2013), 38.
31 Ali Narçın, Babil: Babil’in Çocukları (İstanbul: Siyah Beyaz Yayınları, 2013), 34.
32 Tanju Gökçöl, “Mezopotamya Dinleri”, Dinler Tarihi Ansiklopedisi (İstanbul: Ansiklopedi Yayınları, 1999) 1:82.
Şekil-2: Tanrıların Eşleri ve Çocukları
(Kaynak: Ali Narçın, Sümer: Yazının Mucitleri, Siyah Beyaz Yay., İstanbul 2013, 38)
Aile panteonu inancı, Anadolu uygarlıklarında da görülmektedir. Fırtına tanrısı (Teşup) ile Ulu Tanrıça (Hepat) çiftinin merkezde olduğu ve büyük bir aileden oluşan Hitit tanrılar panteonunun, Hitit ülkesini koruduğuna inanılırdı.33
33 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi: Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına, trc. Ali Berk- tay (İstanbul: Kabalcı Yayınları 2003), 1:177.
Mezopotamya’da ve Anadolu’da ortaya çıkan uygarlıklarda tanrı çiftle- rinin merkezde olduğu ve aile gruplarından oluşan tanrılar panteonun şehirleri koruyup yönettiği inancı görülmektedir. Bundan dolayı tanrıların evleri olan tapınaklarda bu tanrıları temsil eden görkemli heykeller hiyerarşik sıralamaya göre yerleştirilirdi. Göbeklitepe, bu inanç sistemi, tapınak mimarisi ve tanrı kültü ile dikkate değer bir biçimde uyuşmaktadır. Bu da Göbeklitepe’nin, tanrı çiftlerinin merkezde olduğu ve aile gruplarından oluşan tanrılar panteonun yaşadığı kutsal bir tapınak olduğu görüşünü güçlendirmektedir.
1.3. T Biçiminde Tekparça Taştan Heykellerin Bulunması
Göbeklitepe’nin en dikkat çeken yapısı, yekpare taştan yapılmış ve üzerinde kabartma tekniğiyle işlenmiş hayvan figürlerinin ve soyut sembollerin bulunduğu T biçimindeki dikili taşlardır (Bk. Şekil-3).34 Yapılan jeomanyetik taramalar sonucunda iki yüzden fazla dikili taşın varlığı tespit edilmiştir.35 Ortalama 3-5.5 metre uzunluğunda ve 10-15 ton ağırlığında olan36 bu taşlardan birinin boyu 7 metre ve ağırlığı 50 tondur.37
34 Yalçın, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’de Yukarı Mezopotamya’da Küçük Taş Eserler, 12.
35 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 279.
36 Robert M. Schoch, “The Mystery of Göbekli Tepe and Its Message to Us”, New Dawn (2010): 54.
37 Serap Özdöl, “Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu’da Din ve Sosyal Yapı”, Tarih İncelemeleri Dergisi 26, sy. 1 (2011), 182.
Şekil 3: T Biçimindeki Dikili Taş
(Kaynak: Erhan Balıkçı, Bilim ve Teknik Dergisi Göbekli Tepe Eki, Sayı 560, 2014)
Mezopotamya uygarlıklarında T biçimindeki dikili taşlara benzeyen tanrı sembolleri görülmektedir. Babillerin Kassite hanedanı dönemine ait tapınakların içerisinde, kudurru olarak adlandırılan ve üzerine kutsal sembollerin işlendiği büyük ve sağlam taş yapılar bulunmuştur.38 Siyah bazalt gibi sert ve dayanıklı taştan yapılan ve sadece Mezopotamya bölgesinde bulunan bu taşların üzerinde tanrıların sembolleri ve isimleri yer almıştır. Bu ise o dönemde inanılan ve tapınılan tanrıların ve onların sembollerinin günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Tanrıları sembolize eden işaretlerin, bu taşa önem sırasına göre yukarıdan aşağıya doğru sıralandığı tahmin edilmektedir.39 MÖ 16. ve 12. yüzyıllar arasında yaygın olan kudurru taşlarının üzerinde, kral tarafından belirli kişilere verilen toprakların kayıtları tutulurdu. Bundan dolayı bu taşlar sınır taşı olarak da adlandırılmaktadır. Bunların bir kopyası toprak sahibine verilirken diğeri tapınakta tutulurdu. Bu taşlara tanrıların sembollerinin işlenmesiyle, hem tanrılar bu toprak bağışlama işlemine şahit tutulmuş olur hem de toprak sahibinin hakları korunmuş olurdu (Bk. Şekil-4).40
38 Gwendolyn Leick, Historical Dictionary of Mesopotamia (The United Kingdom: The Scarecrow Press, 2010), 101.
39 Jeremy Black ve Anthony Green, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia (London: The British Museum Press, 1992), 113-114.
40 Kathleen Kuiper, Mesopotamia, The World's Earliest Civilization (New York: Britannica Educational Publishing, 2011), 80-81.
Şekil-4: MÖ 1200 Yılına Ait Bir Kudurru Taşı
(Kaynak: Kathleen Kuiper, Mesopotamia, The World's Earliest Civilization
(New York: Britannica Educational Publishing, 2011), 80.)
Güneybatı İran’da yer alan Susaşehrinde bulunan ve MÖ 13. yüzyılda Babillere ait olduğu anlaşılan bir Kudurru taşı üzerindeki semboller ve tanrı isimleri şekil- 5’te görülmektedir. Bunların içinde “Šuqamuna” adlı tanrının sembolü kudurru taşı üzerinde T biçiminde gösterilmektedir41 ve üzerinde Göbeklitepe’de olduğu gibi semboller bulunmaktadır. Bu tanrı Kassite döneminde Anu, Enlil ve Ninlil tanrıları ile birlikte inanılan ve tapılan bir tanrıdır.42 Šuqamuna adlı tanrının yukarıda bulunması, bu tanrının Babiller için önemli olduğunu ifade etmektedir. Göbeklitepe’den binlerce yıl sonra T biçiminde sembolize edilen tanrıların bulunmuş olması, bu T biçimindeki dikili taşların tanrıları sembolize ettiği görüşünü desteklemektedir.
41 Black ve Green, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia, 16.
42 Mu-chou Poo, Enemies of Civilization (Albany: State Univ. of New York Press, 2005), 141.
Şekil-5: Kudurru Taşı Üzerinde Tanrı Sembolleri
Kaynak: Jeremy Black ve Anthony Green, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia
(London: The British Museum Press, 1992), 16.
Kaynaklarda arkaik toplumların sık sık megalitik yapıları tanrının sembolü veya kutsal kabul edip bunlara taptığı anlatılmaktadır. Bunlardan hareketle Göbeklitepe’de bulunmuş olan bu T biçimindeki dikili taşların, dönemin insanının inandığı ve taptığı tanrıların sembolü olarak ele alınmasının daha uygun olduğu görülür. T biçimindeki dikili taşlar, dönemin tanrı anlayışının somut örneğidir.
1.4. Taşların Üzerinde Çok Sayıda Hayvan Tasvirinin Bulunması
Göbeklitepe’de T biçimindeki dikili taşların üzerinde kabartma tekniği ile yapılmış hayvan figürleri bulunmaktadır. En fazla karşılaşılan yılan, tilki, yaban domuzu ve kuş (ördek, turna, akbaba vb.) gibi hayvanların figürleridir. Bunların dışında boğa, koçbaşı, eşek, koyun veya keçi, böcek ve örümcek gibi hayvanların figürleri de bulunmaktadır.43
43 Özcan, “Göbekli Tepe”, 36.
Tarih boyunca birçok toplumda hayvan türlerinin kutsallık kazandığını ve hatta kutsallık kazanmamış hiçbir hayvan türünün bulunmadığını söyleyebiliriz.44 Hayvanların hiyerofaniye dönüştürülmesi ve doğaüstü güçlerle donatılması insanlığın en erken dönemlerinde görülen bir uygulamadır.45 Anadolu’da ve Mezopotamya’da belirli hayvan türleri tanrılarla bağlantılıdır ve çoğu zaman tanrıların simgesi olmuştur.46 Tanrıların sembolü olan hayvanlar, tanrılarla birlikte gösterilir ve onların adına yapılan tapınaklara heykelleri konulurdu. Özellikle boğa figürü bu amaçla çok sık kullanılmıştır.47 Örneğin, Mezopotamya’da köpek iyileştirici tanrı Gula’nın, aslan-yılan-kartal Babil tanrısı Marduk’un ve keçi- balık ise Ea adlı tanrının sembolü ve kutsal hayvanıdır.48 Hitit panteonunun başında yer alan tanrı çiftlerinden fırtına tanrısı Teşup’un kutsal hayvanının boğa ve ulu tanrıça Hepat’ın ise aslan veya panter olduğuna inanılırdı.49
44 Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş, trc. Lale Arslan (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2009), 36.
45 Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, 1:21.
46 Karen Rhea Nemet-Nejat, Daily Life in Ancient Mesopotamia (London: Greenwood Press, 1998), 186.
47 Black ve Green, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia, 40.
48 Nemet-Nejat, Daily Life in Ancient Mesopotamia, 186.
49 Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, 1:177.
Göbeklitepe’de figürleri bulunan tilki, yılan, yaban domuzu, kuş ve boğa gibi hayvanların tercih edilmesi, bu hayvanların dönemin inanç ve düşünce sisteminde özel bir yerinin olduğunu göstermektedir. Özellikle tilki, yılan ve örümcek gibi besin ve evcilleştirme amaçlı kullanılamayacak hayvanların tercih edilmesi ve en çok avlanılan ceylan, koyun ve keçi gibi hayvanların tercih edilmemesi dikkat çekicidir.50 Bu hayvanlardan bazıları, Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları tarafından tanrıların sembolü olarak kullanılmıştır. Hitit’ler den önce Anadolu’da Seris ve Hurra olarak adlandırılan boğa biçiminde tanrılar bulunurdu. Eski Mısır’da Apis Boğası kutsal kabul edilmekteydi.51 Göbeklitepe’de altı adet kabartması ve dört heykeli bulunan domuzun 52 erkek cinsi, kadim Anadolu’da tanrının sembolü, Kelt’lerde tanrı olarak görülürdü. Bunun yanında eski Türklerin kullandığı on iki hayvanlı takvimde de domuzun yer aldığı görülür.53
50 Mehmet Özdoğan, “Göbekli Tepe’yi anlamak”, Aktüel Arkeoloji Dergisi 46 (2015): 50.
51 Altan Armutak, “Doğu ve Batı Mitolojilerinde Hayvan Motifi”, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi 28, sy. 2 (2002): 415.
52 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 242.
Göbeklitepe’de tasviri bulunan hayvanların bu topraklarda ortaya çıkan uygarlıkların edebiyatında ve düşünce dünyasında çok zengin anlamlara sahip olduğunu görülmektedir. Buradan bu uygarlıkların mitolojilerinde, dinsel inanışlarında ve mimarilerinde görülen yoğun ve güçlü bir hayvan sembolizminin temellerinin Göbeklitepe’de atıldığı düşünülebilir. T biçimindeki dikili taşların üzerindeki hayvan sembollerinin avcı-toplayıcı toplulukların inandıkları tanrılar ve sahip oldukları mitolojik dünya ile bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır.
1.5. Soyut Sembollerin Kullanılması
T biçimindeki dikili taşların üzerinde, kabartma tekniği ile yapılmış olan H biçiminde ve bunun 90 derece çevrilmiş şekli, yatay ve dikey pozisyonda yarım ay, daire ve sepet biçiminde soyut semboller bulunmaktadır (Bk. Şekil-6). Bu soyut sembollerin kutsal semboller olduğu düşünülmektedir. Bunlardan çok sık karşımıza çıkan H biçimindeki soyut sembollerin anlamı tam olarak çözülememiştir. Yarım ay ve daire sembolleri ise Güneş ve Ay olarak yorumlanmaktadır. Ayrıca kazı alanında ki kaya yüzeylerinde çok sayıda daire sembolü ile karşılaşılmıştır.54
54 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 150-282.
Şekil-6: Göbeklitepe’de Soyut Semboller
(Fırat Düzgüner, “Göbekli Tepe”, erişim 30 Ocak 2016,
www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf, s. 36-43.)
D tapınağı merkezindeki dikili taşların üzerinde ay hilal biçiminde, güneşise ortasında bir oyuk ile tasvir edilmiştir.55 Bu sembollerin Mezopotamya’da tanrı tasvirlerinde sık sık kullanıldığı görülmektedir.
55 Özgür Barış Etli, “Göbekli Tepe’nin Sırrı: Kozmik Ekinoks ve Kutsal Evlilik”, Popüler Bilim Dergisi, sy. 240, (2015), erişim 22 Şubat 2016, https://www.academia.edu/11848734.
D tapınağında 43 numaralı dikili taşın üzerinde bulunan sepetler, taştaki diğer figürlerle birlikte ele alındığında Tevrat’ta geçen Yusuf Peygamberin hikâyesi ile dikkate değer bir biçimde uyuştuğu görülür. Tevrat’ta üç sepet ifadesişöyle geçer:
“Ve baş ekmekçi tabirin iyi olduğunu görünce, Yusuf’a dedi: Ben de rüyamda idim ve işte, başımın üzerinde üç sepet beyaz ekmek vardı. En üstteki sepette Firavunun yiyeceklerinin her çeşidinden, ekmekçi işleri vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten onları yiyorlardı. Yusuf, “Onların tabiri şudur” dedi, “Üç sepet üç gün demektir.” Üç güne kadar Firavun senin başını senden kaldıracak ve seni ağaca asacak. Ve kuşlar senin etini üzerinden yiyecekler.”56
56 Yaratılış 40/16-19.
Şekil-7'de bu hikâyenin, 43 numaralı dikili taşın üzerindeki figürler ileşaşırtıcı bir şekilde uyuştuğu görülür.
Şekil-7: 43 Numaralı Dikili Taş
(Fırat Düzgüner, “Göbekli Tepe”, erişim 30 Ocak 2016, www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf, s. 36-43)
Dinler Tarihçi Mircea Eliade’ye göre arkaik dinsel düşünce, tarihin bazı dönemlerinde belirli koşullar altında tahminlerin ötesinde bir gelişme ve derinleşme gösterebilmektedir.57 Yüksek bir bilinç düzeyinin göstergesi olan soyut sembollerin Göbeklitepe’de kullanılmış olması, dönemin insanının sahip olduğu bilinç düzeyini ve düşünce derinliğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu soyut semboller ve hayvan figürlerinin tanrıların sembolü, tanrıların kutsal hayvanı, öteki dünyanın tasviri veya o dönem insanının anlatmaya çalıştığı mitolojik hikâyeler olduğu düşünülebilir. Her durumda bu semboller ve hayvan figürleri, avcı-toplayıcı toplulukların yüksek bilinç düzeyine ve derin bir dünya görüşüne sahip olduğu görüşünü güçlendirmektedir.
57 Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, 1:51.
1.6. Terrazzo Tabanın Görülmesi
Göbeklitepe tapınaklarında, kirecin belirli aşamalardan geçirildikten sonra zemine sürülmesiyle oluşan düzgün, parlak ve su geçirmez yapı olan terrazzo taban görülmektedir.58 Tapınaklar genellikle batıdan doğuya eğimlidir ve tabanda suyun tahliyesini sağlamak için delikler bulunmaktadır.59 Gösterişli bir yapısı bulunan terrazzo taban, kült yapılarına özgüdür. Bununla birlikte bazı tapınakların zemininde sıvı kalıntıları tespit edilmiştir. Bu, Göbeklitepe’de sıvı içeren ayinlerin yapıldığını göstermektedir.60 Bu ayinlerin ne amaçla ve nasıl yapıldığı hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
58 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 260.
59 Levent Sepici, Anadolu’da Keşfedilen Dünya’nın İlk Mabedi Göbekli Tepe (İstanbul: Sınır Ötesi Yayınları, 2013), 70.
60 Özdöl, “Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu’da Din ve Sosyal Yapı”, 181-182.
Mezopotamya’da ki tapınaklarda ayin esnasında sıvı kullanımı yaygındı. Ayinlerde, tanrı heykelinin önünde sıvı (kutsal su, alkol, süt, bal, yağ, sirke) dökülürdü. Nippur kentinde bulunan Akad dönemine ait bir silindir mühürde oturan bir tanrının huzurunda sıvı dökme ayininin tasviri şekil-8 de görülmektedir.
Şekil-8: Sıvı Dökme Ayini
Kaynak: Jeremy Black ve Anthony Green, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia
(London: The British Museum Press, 1992), 117.
Sümer tapınaklarında şuluh olarak adlandırılan el yıkama ayini ile kişi arınır ve kutsalı tecrübe etmeye hazır hale gelirdi. Mezopotamya’da bazı tapınaklarda su kaynağı bulunurdu.61 Buradan tapınaklarda sıvı kullanılan ayinlerin yaygın olduğu ve bunun geçmişinin Göbeklitepe’ye kadar uzandığı görülür.
61 Kürşat Demirci, Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş (İstanbul: Ayışığı Kitapları, 2013), 80.
Genelde kült yapılarda görülen terrazzo tabanın Göbeklitepe tapınaklarında bulunması, buranın ritüel amaçlı inşa edildiğini ve kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bunun yanında sıvı içeren ayinlerin yapılmış olması, Göbeklitepe’nin önemsenen ve yoğun içerikli ritüellerin yapıldığı bir tapınak olduğunu gösterir.
1.7. Labirent Biçimindeki C Tapınağı
Göbeklitepe’nin şekil yönünden labirente benzeyen C tapınağı eş merkezli üç çevre duvar ile çevrilidir ve tapınağın giriş kısmında uzun bir koridor bulunmaktadır.62
62 Shmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 142-143.
C tapınağının diğer tapınaklardan farklı olarak, neden labirent biçiminde inşa edildiği tam olarak bilinmemekle birlikte labirent biçimi ile merkeze giden yolu zorlaştırma ve uzatma amacının güdüldüğü açıktır. Tarih boyunca kutsal mekânlar olan tapınakların merkezine giden yollar zorluklarla donatılmıştır. Bu zorluklar, bazen uzun koridorlar ve çok sayıda merdivenler bazen de tehlikelerle dolu labirentler olmaktadır. Kutsala giden yolun yorucu, uzun ve bazen tehlikeli olması tapınakların yapısal özellikleri ile sağlanmaktadır. Bu engellerin aşılması ve merkeze ulaşılması erginleşmeyi, kutsalı tecrübe etmeyi, yanıltıcı olandan gerçeğe geçişi, insandan tanrıya ulaşmayı ifade etmektedir.63
63 Eliade, Ebedi Dönüş Mitosu, 31.
Labirent biçimindeki tapınak yapıları tarih boyunca farklı kültürlerde görülmektedir. Şekil-9 da, Göbeklitepe’de, İngiltere’de, İtalya’da, Suriye’de ve Hindistan’da bulunmuş kadim tapınak çizimleri görülmektedir.64
64 Haluk Berkmen, Kadim Girit Kültürü, erişim 2 Şubat 2016, http://www.halukberkmen.net/pdf/312.pdf.
Şekil-9: Kadim Tapınak Çizimleri
(1: İngiltere, 2:İtalya, 3: Suriye, 4:Hindistan, 5: İtalya)
(Kaynak : http://www.halukberkmen.net/pdf/312.pdf , ET:02.05.2016.)
Kutsalın kendine özgü bir diyalektiği bulunmaktadır. Kutsalın ilk örneği sınırsız bir biçimde kendini tekrarlama özelliğine sahiptir. Diğer bir ifade ile kutsalın arkaik dönemlerdeki ortaya çıkışı binlerce yıl sonra tezahür eden kutsallarla örtüşebilir. Arkaik dönemlerde kutsalın bir taşta veya ağaçta ortaya çıkması ile sonraki dönemlerde kutsalın tanrıda veya karmaşık bir yapıda ortaya çıkması neredeyse eşit derecede kutsalı ifade etmektedir.65 Kutsalın bu diyalektiği insanlık tarihi boyunca kutsalın genellikle ortaya çıktığı yerler olan tapınaklarda belirli yapısal ve biçimsel özelliklerin tekrarlanmasına neden olmuştur. Bu özel- likler Göbeklitepe tapınaklarında görülmektedir.
65 Mircea Eliade, Şamanizm, trc. İsmet Birkan (Ankara: İmge Kitabevi, 1999), 13-14.
Yukarıda sayılan özelliklerin dışında Göbeklitepe’de büyük taş halkaların ve büyük taş kapların varlığı ve tapınakların toprakla örtülmesi gibi özellikler görülmektedir. Bu özelliklerin de avcı-toplayıcı toplulukların inanç dünyalarını yansıttığı anlaşılmaktadır.66 2017 de bu megalitik yapıda yapılan kazı çalışma- larında üzerinde değişiklikler yapılmış (Derisi soyulmuş ve çakmak taşı ile oyulmuş) üç adet insan kafatası bulunmuştur. Kafatasların üzerinde oluk ve delik izleri görülmüştür. Bu tarzda şekil verilmiş kafatasları tarihte genellikle dini ritüellerde kullanılmaktadır. Bu da Göbeklitepe’nin Neolitik dönemde karmaşık ritüellerin yapıldığı bir tapınak kompleksi olduğuna işaret etmektedir.67
66 Bk. Mehmet Emin Göler, Anadolu’nun İlk Tapınağı: Göbekli Tepe (Yüksek Lisans Tezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2016), 63 vd.
67 Julia Gresky, Juliane Haelm ve Lee Clare, “Modified Human Crania from Göbekli Tepe Provide Evidence for a New Form of Neolithic Skull Cult”, Science Advances 3, no. 6 (June 2017), erişim 2 Şubat 2016, http://advances.sciencemag.org/content/3/6/e1700564.full.
2. GÖBEKLİ TEPE HAKKINDAKİ TEORİLER
On iki bin yıl gibi etkileyici bir geçmişe sahip olan ve son yıllarda yapılan arkeolojik kazıların en çarpıcı keşfi olarak kabul edilen Göbeklitepe hakkında, kutsal metinlerde sözü edilen cennetin kapısı olmasından uzaylıların merkezi olmasına kadar çok farklı iddialar ortaya çıkmıştır.68 Burada, Göbeklitepe hakkında öne sürülen teoriler içerisinden öne çıkanlar ele alınacaktır.
68 Özdoğan, “Göbekli Tepe’yi Anlamak”, 40.
2.1. Aden Bahçesi
Almanya’nın önde gelen dergilerinden olan Der Spiegel’in 23. sayısında (03 Haziran 2006), Göbeklitepe’nin Tevrat’ta geçen kayıp Aden Bahçesi olabileceği ifade edilmiştir. Göbeklitepe’nin Aden Bahçesi olabileceği fikri bu tarihten sonra yaygın bir görüş olarak dile getirilmeye başlanmıştır.
Yahudilerin ve Hıristiyanların iki bin yılı aşkın bir süre boyunca okudukları ve dinledikleri Âdem ile Havva hikâyesinde geçen Aden Bahçesi,69
69 Ziony Zevit, What Really Happened in the Garden of Eden? (New Haven: Yale University Press, 2013), xix.
Tevrat’ta şöyle anlatılmaktadır:
“Ve Rab şarka doğru Aden'de bir bahçe dikti ve yaptığı adamı oraya koydu. Ve Rab görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasında hayat ağacını ve iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi. Ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı: ve oradan bölündü ve dört kol oldu. Birinin adı Pişon'dur; kendisinde altın olan bütün Havila diyarını kuşatır ve bu diyarın altını iyidir; orada ak günnük ve akik taşı vardır. Ve ikinci ırmağın adı Gihon'dur; bütün Kuş ilini kuşatan odur. Ve üçüncü ırmağın adı Dicle'dir; Aşur'un önünden akan odur. Ve dördüncü ırmak Fırat'tır. Ve Rab adamı aldı, baksın ve onu korusun diye Aden bahçesine koydu.”70
70 Yaratılış 2/8-16.
Tevrat’ta geçen bu bilgilerden yola çıkarak, Tanrı tarafından doğuda yapılmış olan Aden Bahçesi’nden Pişon ırmağının çıktığı, bu ırmağın dört kola bölündüğü, Fırat ve Dicle nehirlerinin bu dört koldan ikisi olduğu ve Âdem’e bu bahçenin bakımı ve korunması görevinin verildiği anlaşılmaktadır.
Bu metinde geçen Pişon ve Gihon ırmaklarının nerede olduğu tam olarak bilinmemektedir. Yahudi tarihçi Josephus, Pişon ırmağının Hindistan’daki Ganj, Gihon ırmağının da Mısır’daki Nil ırmakları olduğunu ifade etmiştir.71 Martin Luther ve onu takip eden kilise bu görüşü kabul etmiştir. Luther, Tevrat’ta anlatılan olayın gerçekleştiği tarihte yeryüzü coğrafyasının günümüz coğrafyasından çok farklı olduğunu, özellikle Nuh tufanı ile coğrafyanın ciddi değişikliklere uğradığını ve bundan dolayı Aden Bahçesi’nin konumunun belirlenemeyeceğini söylemiştir. Aden Bahçesi’nden çıkan bir ırmağın dört kola ayrıldığı, bu kollardan ikisinin Fırat ve Dicle olduğu ve bu bahçenin doğuda olduğu bilgilerini göz önüne alan bazı araştırmacılar, Aden Bahçesi’nin Basra Körfezi’nde olabileceğini ifade etmiştir (Bk. Şekil-10). Bu durumda Gihon’nun İran’da bulunan Karun nehri olduğu düşünülmüştür.72
71 The Works of Flavius Josephus, translated by William Whiston (London: Thomas Nelson, 1848), 30.
72 Zevit, What Really Happened in the Garden of Eden?, 97-103.
Şekil-10: Aden Bahçesi
Kaynak: Ziony Zevit, What Really Happened in the Garden of Eden?,
Yale University Press, New Haven and London, s. 104.
Bunun yanında yüzyıllar boyunca Aden Bahçesi’nin nerede olduğu konusunda çok farklı fikirler ortaya çıkmıştır. İlk kilise babalarından, Aden Bahçesi’nin Moğolistan’da, Hindistan’da ve Etiyopya’da olduğunu öne sürenler olduğu gibi, bu bahçenin kayıp Atlantis kıtasında olduğunu iddia eden araştırmacılar da olmuştur.73
73 Dora Jane Hamblin, “Has the Garden of Eden Been Located at Last?”, Smithsonian Magazine 18, no. 2 (May 1987): 127-133.
Tevrat’ta geçen Aden Bahçesi hakkında çok çeşitli alegorik yorumlar yapılmıştır. Rabbinik gelenekte Aden’den çıkan dört nehrin dört krallığı sembolize ettiği söylenirken, Philo, Aden Bahçesi’nin ruhu sembolize ettiğini ve ondan çıkan dört ırmağın dört erdemi (akletme, itidal, cesaret, adalet) işaret ettiğini söylemiştir.74 Hıristiyanlığın önemli kilise babalarından olan Origen ise Aden’in cennet olduğunu ve ırmakların ilahi hikmeti gösterdiğini ifade etmiştir.75
74 Dursun Ali Aykıt, Hıristiyanlığın Öncüsü Olarak İskenderiyeli Philo (İstanbul: Kitabevi Yay., 2011), 114-115, 158.
75 John Martin Woolsey, The Original Garden of Eden Discovered, and the Final Solution of the Mystery of the Woman, the Tree and the Serpent: Being the Lunar Theory of Mythology (London: Cochrane Publis- hing, 1910), 270.
Konumu hakkında çok farklı görüşlerin öne sürüldüğü ve bir gizem olarak kalmış olan Aden Bahçesi’nin Göbeklitepe ile karşılaştırılması aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo-1: Göbeklitepe ile Aden Bahçesinin Karşılaştırılması
Tabloda bu megalitik tapınak yapısının, Aden Bahçesi ile yapısal ve biçimsel olarak uyuşmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Göbeklitepe’nin 12 bin yıl gibi çok eski bir geçmişe sahip olması ve Tevrat’ta Aden Bahçesi’nin Fırat ve Dicle’nin yakınında olduğu anlatılması, bazı araştırmacıları Göbeklitepe’yi bildikleri en eski kavramlardan biri olan Aden Bahçesi ile özdeşleştirmeye itmiştir. Bu görüşü destekleyecek somut bir dayanağın olmaması ve araştırmalar sonucunda ilk insan topluluklarının Göbeklitepe’den çok uzun bir süre önce ortaya çıktığının anlaşılması, bu görüşün doğru olmadığını göstermektedir.
Her ne kadar Göbeklitepe’nin Aden Bahçesi olabileceği görüşü önceleri ilgi görmüşse de Göbeklitepe hakkında sağlıklı bilgilerin elde edilmesi ve bunların doğru bir şekilde değerlendirilmesi sonucunda, bu görüşün gerçeği yansıtmadığı anlaşılmıştır. Bundan dolayı Klaus Schmidt, Göbeklitepe’nin Aden Bahçesi olabileceği fikrini benimsememiştir.76
76 Andrew Curry, “Seeking the Roots of Ritual”, Science Magazine 319 (2008): 280.CUID 21, sy. 2 (Aralık 2017): 1107-1138.
2.2. Gözlem Evi
İtalyan arkeoastronom Giulio Magli ve Hindistanlı astronom B.G. Sidharth gibi bazı bilim adamları, Göbeklitepe’nin bir gözlem evi olarak kullanıldığını ifade etmişlerdir. Bunun yanında yazılı ve görsel basında bu görüşü destekleyen açıklamaların yapılması, buranın bir gözlem evi olabileceği fikrini öne çıkartmıştır.
Tapınakların, yıldız ve gezegenlerle bağlantılı olduğu ve gök cisimlerinin hareketlerini izlemek ve konumlarını belirlemek için kullanıldığı görüşü, neredeyse bütün antik tapınaklar için dile getirilmiştir. Kadim toplumların astronomi ile olan ilişkilerini ve astronominin bu toplumlardaki etkisini arkeolojik kazılarla tespit etmeye çalışan arkeoastronomi bilim dalına göre kadim tapınakların, gök cisimleri (Ay, Güneş, gezegenler, yıldızlar ve takımyıldızları) ile önemli bağlantıları vardır.77 Bundan dolayı Maya, Aztek, İnka, Mısır ve Sümer gibi kadim medeniyetlere ait olan tapınaklar arkeoastronomların ilgi odağı olmuştur. Bu tapınakların gök cisimleri ile olan bağlantısını konu alan çok sayıda araştırma bulunmaktadır.78
77 Özgür Barış Etli, “Dünyanın İlk Gözlemevi: Göbeklitepe Tapınağı”, Popüler Bilim Dergisi 229 (2014): 26-35.
78 Özgür Barış Etli, Dünya’nın ve Ön Türklerin İlk Tapınağı Göbekli Tepe (Basılmamış kitap), 2014, 92-93
Arkeoastronomlara göre antik megalitik yapıların konumları ve pozisyonları gök cisimleri göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Göbeklitepe’yi gözlem evi olarak ifade eden araştırmacılar, T biçimindeki dikili taşların sıralanışı ve yönü gibi özelliklerin gök cisimleri ile bağlantılı olduğunu düşünmektedir. T biçimindeki dikili taşlar, Giulio Magli’ye göre Büyük Köpek (Kelbülekber) takımyıldızının en parlak yıldız olan Sirius (Akyıldız) yıldızı, Robert Schoch’a göre Boğa veya Oriyon (Avcı burcu) takımyıldızları, Andrew Collins’e göre ise Kuğu takımyıldızının en parlak yıldızı olan Deneb yıldızı gözlemlenecek biçimde konumlandırılmıştır.79 Bu görüşler, tapınakların yapıldığı zamanda belirtilen yıldızların gökyüzündeki pozisyonları ve hareketleri ile tapınaklar ve dikili taşların yönü ve pozisyonu hesaplanarak oluşturulmaktadır.
79 Alessandro De Lorenzis ve Vincenzo Orofino, “New Possible Astronomic Alignments at the Megalithic Site of Göbekli Tepe, Turkey”, Archaeological Discovery 3 (2015): 40-42.CUID 21, no. 2 (December 2017): 1107-1138.
Göbeklitepe tapınaklarından veya bu tapınaklardaki dikili taşlardan bir kısmının yukarıdaki hesaplamalar ile uygunluk içinde olması, bu megalitik yapının bir gözlem evi olduğu sonucuna götürmez. Bu uygunluk, kadim toplumların tapınakları inşa ederken gökyüzündeki cisimlerin pozisyonlarından yararlanmalarının bir sonucu olarak görülebilir. Örneğin, Mezopotamya uygarlıklarında, tanrının evi olarak bilinen tapınakların biçimsel özellikleri kutsal kabul edilir ve tapınak planının gökyüzünde mevcut olduğuna inanılırdı. Sitelerin planları gökyüzündeki takımyıldızlarından esinlenerek belirlenirdi. Yengeç takımyıldızı Sippar kentinin, Büyük Ayı Ninova şehrinin ve Çoban takımyıldızı Asur’un ilk örneğidir.80 Mısır piramitlerinde aynı düşünceyi görmek mümkündür. Mısır’ın en önemli piramitlerinden olan Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin Avcı (Orion) takımyıldızındaki Alnitak, Alnilam ve Mintaka yıldızlarının yeryüzündeki izdüşümü olacak şekilde inşa edildiği düşünülmektedir.81
80 Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, 1:83.
81 Etli, Dünyanın ve Ön Türklerin İlk Tapınağı, 92-93.
Dikili taşlardan oluşan bu dairesel yapıların inşa edilmesinde bazı gök cisimlerinin konum ve hareketinin etkili olduğu söylenebilir. Bununla birlikte Göbeklitepe’nin tüm elemanlarını içine alacak şekilde buranın sadece gözlemevi olduğunu kanıtlayan bir teori bulunmamaktadır. Göbeklitepe’nin belirli özellikle- ri ile göksel cisimlerin konumları ve hareketleri arasında bağlantı kurmaya çalışıp, diğer özelliklerini göz ardı ederek bu yapıları sadece bir gözlem evi olarak ifade etmenin doğru bir yaklaşım olmadığı açıktır. Göbeklitepe’nin karmaşık yapısı, onun bir gözlem evinin ötesinde farklı bir amaç için inşa edildiğini gös- termektedir.
2.3. Şaman Ritüel Merkezi
Bir din olup olmadığı tartışmalı olan ve paleolitik çağdan günümüze kadar uzayan bir geçmişe sahip olan Şamanizm, arkaik bir dini–sihri-mistik olay olarak tanımlanabilir. Merkezinde şamanın yer aldığı, kendine özgü inanç ve ayinleri ile farklı biçimlere sahip olan ve vecde dayalı bir yöntem olan Şamanizm82 tipik olarak Orta Asya’ya ve Sibirya’ya has dinsel bir olgudur.83 Şamanizm’i bir din olarak tanımlamak yerine, bazı fizikötesi varlıkları (ruh, cin, peri gibi) yönetip yönlendirmeye, gelecekten haber vermeye ve sihre dayanan bir uygulama olarak ifade etmek daha doğru olacaktır.84
82 Harun Güngör, “Şamanizm”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 38 (Ankara: TDV Yay., 2010), 325.
83 Eliade, Şamanizm, 22.
84 Zekiye Tunç, Şamanizm Üzerine Bir Araştırma (Yüksek Lisans tezi, Fırat Üniversitesi, 2007), 12.
Göbeklitepe’nin Şaman ayinlerin gerçekleştirildiği bir tapınak olabileceği görüşü Klaus Schmidt tarafından dile getirilmiştir. Schmidt, Göbeklitepe’de Şaman unsurlarını andıran özelliklerden hareketle böyle bir görüşü dile getirmesine rağmen bu görüşe temkinli yaklaşmıştır. Schmidt’e göre Göbeklitepe’de dinsel ayinlerin gerçekleştirildiği kesin olmakla birlikte bu ayinlerin Şaman ayini olma olasılığı bulunmaktadır.85
85 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 240-275.
Göbeklitepe’nin yapısal ve biçimsel özelliklerine baktığımız zaman bir Şaman tapınağı için çok karmaşık yapıda olduğunu görebiliriz. Klaus Schmidt zaten Göbeklitepe’de basit Şaman uygulamaların çok ötesinde kurumsal kimliğe bürünmüş bir dinsel organizasyonun varlığından söz etmiştir.86 Bununla birlikte bu bölgede Göbeklitepe tapınakları biçiminde şaman tapınaklarının görülmemesi, buranın şaman tapınağı olmadığı görüşünü güçlendirmektedir. Bu hipotez aynı zamanda Göbeklitepe’nin tüm yapısal ve biçimsel özelliklerini açıklamaktan uzaktır. Bu görüş genel olarak Göbeklitepe tapınaklarında görülen hayvan moti- flerinin Şaman unsurları ile olan benzerliğine dayanmaktadır. Bu megalitik yapının bir şaman tapınağı olduğu görüşü ispatlanamamakla birlikte, bir olasılık olarak bazı araştırmacılar tarafından da dile getirilmektedir.
86 Graham Hancock, Magicians of the Gods (New York: St. Martin’s Press, 2015), 9.
2.4. Tapınak
Köken olarak Yunanca “temno′′ ve Latince ′′templum′′ sözcüklerine dayanan, tanrının varlığının duyumsandığı ve insanların tanrı ile buluştukları yerler olan, birçok kültürde tanrının evi olarak tanımlanan ve aynı din mensuplarının topluca ibadet ettiği mekânlar olan tapınaklar,87 insanlık tarihinin en sık karşılaşılan yapılarından biridir. Göbeklitepe’yi tanımlamak için kullanılabilecek en uygun kelime tapınak sözcüğüdür. Şu ana kadar elde edilen bulgular bize, bu megalitik yapının bir inanç merkezi yani tapınak olduğunu göstermektedir. Klaus Schmidt, tapınak kavramının Göbeklitepe için en uygun kavram olduğunu dile getirmekte88 ve onunla ilgili farklı görüşlere temkinli yaklaşmaktadır. Schmidt bu farklı görüşleri kanıtlanmamış birer olasılık olarak görmektedir. Göbeklitepe üzerine çalışma yapan araştırmacıların büyük çoğunluğu buranın bir tapınak olduğunda hemfikirdir. Bir kısmı tapınak olduğunu kabul etmekle birlikte farklı işlevler (Gözlem evi, Şaman ayin merkezi gibi) için de kullanıldığını savunmaktadır.
87 Muhammed Güngör, Süleyman Mabedi (Yüksek Lisans tezi, Ankara Ü., 2005), 3-4.
88 Schmidt, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar, 283.
Tapınak kavramı Göbeklitepe’nin tüm yapısal ve biçimsel unsurları ile uyuşmaktadır. Gerek dikili taşlardan oluşan dairesel yapıları ve gerekse yerleşim yerlerinden uzak yüksek bir tepede bulunması bu düşünceyi güçlendirmektedir. Göbeklitepe’yi avcı-toplayıcı toplulukların ibadet ettikleri, tanrılara kurbanlar sundukları, yılın belirli dönemlerinde dinî festival ve şölenler gerçekleştirdikleri, tanrıların yaşadığı kutsal mekânlar olarak gördükleri ve kutsalı tecrübe ettikleri bir tapınak olarak düşünmek daha doğru bir yaklaşım olarak gözükmektedir.
SONUÇ
Hayatını avcı-toplayıcı olarak sağlamaya çalışan, din ve soyut düşünceden yoksun olduğu düşünülen, çanak-çömlek yapmasını bile bilmeyen, tarımı ve yerleşik hayatı keşfetmemiş insanların yoğun ve zengin bir sembolik anlatıma sahip tapınaklar yapması, bilim adamlarını derinden etkilemiştir.
Bir tapınak olmanın ötesinde Göbeklitepe karanlıkta kalmış bir inanç sisteminin en önemli kanıtı olarak günümüze ulaşmıştır. Arkaik insanın günümüz insanına miras olarak bıraktığı ve insanlığın erken dönem sırlarını taşıyan gizemli bir yapıdır. Yazılı kaynakların bulunmadığı ve sınırlı arkeolojik verilerin elde edilebildiği Neolitik dönemin erken evresine ait olan Göbeklitepe, bu dönemde yaşamış arkaik insanın inanç ve düşünce dünyasını bize göstermektedir. Bu me- galitik yapının yapısal ve biçimsel özellikleri, arkaik insanın sanıldığının aksine güçlü bir tanrı düşüncesine sahip olduğunu ve ileri düzeyde bir dinî sembolizm kullandığını kanıtlamaktadır.
Göbeklitepe ile temsil edilen inanç sistemi ve düşünce dünyasının ne kadar zengin ve etkili olduğunu, aynı bölgede en az 5.000 yıl sonra ortaya çıkan Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları üzerindeki etkisinden anlayabiliriz. Bu uygarlıkların tapınak yapıları ve dinsel inanışları, bu yapıyla dikkate değer bir biçimde uyuşmaktadır. Göbeklitepe, bu uygarlıkların karanlıkta kalmış yönlerini ortaya çıkarmada kaçırılmayacak bir fırsat sunmaktadır.
Göbeklitepe ilk ortaya çıkarıldığında büyük ses getirmiş ve bilim insanlarının ilgisini çekmiştir. Hakkında yazılı ve görsel basında çok sayıda haberin çıktığı bu yapının, Aden bahçesi, Babil Asma Bahçelerinin kalıntısı, Şaman tapınağı ve uzaylıların merkezi olduğu iddiaları ortaya atılmıştır. Göbeklitepe üzerinde yapılan arkeolojik kazıların ilerlemesi ve hakkında daha fazla bilgiye ulaşılması, onun bir inanç merkezi (tapınak) olduğunu göstermiştir.
Göbeklitepe’nin tarih boyunca inanç merkezi olan ve peygamberler şehri olarak bilinen Şanlıurfa’da ortaya çıkması, ülkemiz için önemli ekonomik ve kültürel fırsat oluşturmuştur. Anadolu’nun ne kadar kadim ve zengin bir kültürel dokuya sahip olduğunu kanıtlayan bu yapı, ortaya çıktığı günden beri birçok yerli ve yabancı araştırmacının ilgisini çekmiştir. İnanç turizminin en gözde mekânı olmaya aday bu tapınak yapısının ülkemize çok ciddi katkısının olacağı açıktır.
KAYNAKÇA
- Armutak, Altan. “Doğu ve Batı Mitolojilerinde Hayvan Motifi”. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi 28, sy. 2 (2002): 411-427.
- Aykıt, Dursun Ali, Hıristiyanlığın Öncüsü Olarak İskenderiyeli Philo. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2011.
- Balıkçı, Erhan. Göbeklitepe-İnfografik. (2014). Erişim 10 Eylül 2016.
- https://www.behance.net/gallery/18165393/Goebeklitepe-infografik
- Barclay, Gordon. Farmers, Temples and Tombs. Edinburgh: Historic Scotland Pub- lishing, 1998.
- Başgelen, Nezih. “Nevali Çori/ Veba Vadisi’nden Göbekli Tepe’nin Dilek Ağacına: Klaus Schmidt”. Aktüel Arkeoloji Dergisi 46 (2015): 30-37.
- Berkmen, Haluk. Kadim Girit Kültürü. Erişim 2 Şubat 2016.http://www.halukberkmen.net/pdf/312.pdf
- Black, Jeremy ve Anthony Green. Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia. London: The British Museum Press, 1992.
- Bonnefoy, Yves. Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü. trc. Levent Yılmaz. Ankara: Dost Kitabevi, 2000.
- Cirlot, Juan Eduardo. A Dictionary of Symbols. trc. Jack Sage. London: Rutledge & Kegan Paul Publisher, 1971.
- Curry, Andrew. “Seeking the Roots of Ritual”. Science Magazine 319 (2008): 278-280. Çakmak, Tolga Fahri. “İnanç Turizminin Turistik Destinasyon Pazarlamasındaki Yeri ve Önemi: Göbekli Tepe Örneği”. Yüksek Lisans tezi, İstanbul Üniversitesi, 2014. De Lorenzıs, Alessandro ve Vincenzo Orofino. “New Possible Astronomic Align- ments at the Megalithic Site of Göbekli Tepe, Turkey”. Archaeological Discovery 3 (2015): 40-45.
- Demirci, Kürşat. Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş. İstanbul: Ayışığı Kitapları, 2013. Düzgüner, Fırat. “Göbekli Tepe”. Erişim 30 Ocak 2016.
- http://www.hermetics.org/pdf/gobeklitepe.pdf
- Eliade, Mircea. Ebedi Dönüş Mitosu. trc. Ümit Altuğ, Ankara: İmge Kitabevi, 1994. Eliade, Mircea ve Ioan P. Couliano. Dinler Tarihi Sözlüğü. trc. Ali Erbaş. İstanbul: İnsan Yayınları, 1997.
- Eliade, Mircea. Şamanizm. trc. İsmet Birkan. Ankara: İmge Kitabevi, 1999.
- Eliade, Mircea. Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi: Taş Devrinden Eleusis Myste-
- ria’larına. trc. Ali Berktay. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2003.
- Eliade, Mircea. Dinler Tarihi. trc. Mustafa Ünal. Konya: Serhat Kitabevi, 2005. Eliade, Mircea. Dinler Tarihine Giriş. trc. Lale Arslan. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2009.
- Esed, Muhammed. Kur’an Mesajı: Meal-Tefsir. trc. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk. İstanbul: İşaret Yayınları, 1999.
- Etli, Özgür Barış. “Dünyanın İlk Gözlemevi: Göbeklitepe Tapınağı”. Popüler Bilim Dergisi 229 (2014): 26-35.
- Etli, Özgür Barış. Dünya’nın ve Ön Türklerin İlk Tapınağı Göbekli Tepe. Basılmamış kitap. (2014).
- Etli, Özgür Barış. “Göbekli Tepe’nin Sırrı: Kozmik Ekinoks ve Kutsal Evlilik”. Popüler Bilim Dergisi 240 (2015), Erişim 22 Şubat 2016, https://www.academia.edu/11848734
- Foster, Benjamin R. “Mesopotamia”. A Handbook of Ancient Religions. ed. John R. Hinnells. Cambridge: Cambridge University Press, 2007: 161-213.
- Gökçöl, Tanju. “Mezopotamya Dinleri”. Dinler Tarihi Ansiklopedisi. c. 1, 75-92. İs- tanbul: Ansiklopedi Yayınları,1999.
- Göler, Mehmet Emin. “Anadolu’nun İlk Tapınağı: Göbekli Tepe”. Yüksek Lisans Tezi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2016.
- Gresky, Julia, Juliane Haelm ve Lee Clare. “Modified Human Crania from Göbekli Tepe Provide Evidence for a New Form of Neolithic Skull Cult”, Science Ad- vances 3, no. 6 (June 2017), erişim 2 Şubat 2016,http://advances.sciencemag.org/content/3/6/e1700564.full
- Güngör, Harun. “Şamanizm”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 38: 325-328. Ankara: TDV Yayınları, 2010.
- Güngör, Muhammed. “Süleyman Mabedi”. Yüksek Lisans tezi, Ankara Üniversitesi, 2005.
- Hamblın, Dora Jane. “Has the Garden of Eden Been Located at Last?”. Smithsonian Magazine 18, no. 2 (May 1987): 127-133.
- Hancock, Graham. Magicians of the Gods. New York: St. Martin’s Press, 2015. Kuiper, Kathleen. Mesopotamia, The World's Earliest Civilization. New York: Britannica Educational Publishing, 2011.
- Leick, Gwendolyn. Historical Dictionary of Mesopotamia. The United Kingdom: The Scarecrow Press, 2010.
- Narçın, Ali. Sümer: Yazının Mucitleri. İstanbul: Siyah Beyaz Yayınları 2013.
- Narçın, Ali. Babil: Babil’in Çocukları. İstanbul: Siyah Beyaz Yayınları, 2013. Nemet-Nejat, Karen Rhea. Daily Life in Ancient Mesopotamia. London: Greenwood Press, 1998.
- Özalp, Hasan. “İnsanlığın En Eski Tapınağı Göbeklitepe Teolojik Olarak Bize Ne Söyler?”. Bilimname 30, sy. 1 (2016): 59-74.
- Özcan, Emine Sonnur. “Göbekli Tepe”. Bilim ve Teknik Dergisi 560 (2014): 30-39. Özdoğan, Mehmet. “Göbekli Tepe’yi Anlamak”, Aktüel Arkeoloji Dergisi 46 (2015). Özdöl, Serap. “Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu’da Din ve Sosyal Yapı”, Tarih İncelemeleri Dergisi 26, sy. 1 (2011): 173-199.
- Poo, Mu-chou. Enemies of Civilization. Albany: State University of New York Press,2005.
- Schimmel, Annemarie. Sayıların Gizemi. trc. Mustafa Küpüşoğlu. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2000.
- Schmidt, Klaus. “Göbekli Tepe”, Türkiye’de Neolitik Dönem. ed. Nezih Başgelen. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007.
- Schmidt, Klaus. Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar. trc. Rüstem Aslan. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2007.
- Schoch, Robert M. “The Mystery of Göbekli Tepe and Its Message to Us”. New Dawn (September-October 2010): 53-60.
- Sepici, Levent. Anadolu’da Keşfedilen Dünya’nın İlk Mabedi Göbekli Tepe. İstanbul: Sınır Ötesi Yayınları, 2013.
- Sümer, Gülnur. “Anadolu’da Neolitik Dönemde Tanrı ve Tanrıça”. Yüksek Lisans tezi, Ege Üniversitesi, 2007.
- The Works of Flavius Josephus. translated by William Whiston. London: Thomas Nelson, London, 1848.
- Tunç, Zekiye. “Şamanizm Üzerine Bir Araştırma”. Yüksek Lisans tezi, Fırat Üniversitesi, 2007.
- Woolsey, John Martin. The Original Garden of Eden Discovered, and the Final Solution of the Mystery of the Woman, the Tree and the Serpent: Being the Lunar Theory of Mythology. London: Cochrane Publishing, 1910.
- Yalçın, Turan. “Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’ de Yukarı Mezopotamya’da Küçük Taş Eserler”. Yüksek Lisans tezi, Selçuk Üniversitesi, 2011.
- Zevit, Ziony. What Really Happened in the Garden of Eden?. New Haven: Yale University Press, 2013.
0 Yorumlar