Türkiye’de Covid-19’un İlk Kısıtlama Döneminde Yazılı Basına Yansıyan İntiharlar
Öğr. Gör. Nurdane BÜRÜNGÜZ
Öğretim Görevlisi, Maltepe Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü, nurdaneburunguz@maltepe.edu.tr
ORCID: 0000-0002-6315-132X DOI: 10.54752/ct.1142740
Öz:
Covid-19 salgınının Türkiye’de görülmesinin ardından hızlıca çeşitli önlemler alınmış ve 16 Mart - 31 Mayıs arasında sokağa çıkma yasaklarını da kapsayan kısıtlamalara gidilmiştir. Kısa sürede olumsuz sosyal ve ekonomik etkileri gözlenen kısıtlamalarla birlikte yoksulluk ve işsizlik bağlantılı intihar haberlerinin yoğunluğu Covid-19 sürecindeki sosyal ve ekonomik gelişmelerin intiharlardaki etkisinin araştırılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma, hayatın her alanında yoğun kısıtlamaların ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı 2020 yılının 16 Mart - 31 Mayıs tarihleri arasında yerel ve ulusal basına yansıyan intihar haberlerine odaklanmıştır. Çalışma kapsamında, 303 kişiye ilişkin intihar vakaları ilişkisel tarama modeli ile incelenmiştir. Bu doğrultuda, , Covid-19’un iki buçuk ay süren ilk kısıtlama döneminde yaşanan intihar olayları ve bunun ekonomik gelişmeler ve yoksullukla ilişkisi irdelenmiştir. Araştırma sonucunda sebebi bilinmeyen intiharlar ve psikolojik temelli intiharlardan sonra ilk sırayı ekonomik temelli intiharların aldığı, ekonomik temelli intiharlar içinde de en büyük payı işsizliğin aldığı görülmektedir. Diğer taraftan intiharın, yoksulluk ve hak bağlamında bir protesto biçimi olarak ve ayrıca bireyin toplumla bağının kopması sonucunda da ortaya çıkabildiği anlaşılmıştır.
Giriş
Kişinin, sonucu ölüm olan bir eylemi bilerek gerçekleştirmesi olarak tanımlanan intihar (Durkheim, 2002), sosyal, duygusal ve ekonomik anlamda olumsuz yaşam deneyimlerinin bir sonucu olarak kişilerin hissettiği çaresizlik, anlamsızlık,mutsuzluk gibi duygularla ortaya çıkabilmektedir. İntihar konusunun duygusal etkileri bakımından çalışılmasının zor olduğu düşünülmekle birlikte nedenlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için üzerinde daha fazla çalışmanın gerekli olduğuna inanılmaktadır.
İntihar vakalarının ekonomik krizler, sosyal ve doğal felaketler yani toplumu bütünüyle etkileyen olumsuz durumlar karşısında arttığı bilinmektedir (Durkheim, 2002; Uysal ve Dilber, 2020). 2020 yılı boyunca tüm toplumları biyopsikososyal veekonomik anlamda olumsuz etkileyen Covid-19 salgını, 2020 yılının Mart ayı itibari ile Türkiye’yi de etkilemeye başlamıştır. Türkiye’de yayılmaya başladıktan bir süre sonra ise çeşitli illerde birçok insanın intihar ettiği ya da intihar girişiminde bulunduğuna dair haberler medyaya yansımıştır. Bu haberlerin büyük bir kısmında intiharın arkasındaki temel sebebin yoksulluk olduğu ve Covid-19 sürecinin ilk üç ayında yaşananların yoksulluğu derinleştirdiğine ilişkin söylemler dikkat çekmektedir.
TÜİK’in 2019 yılı intihar istatistiklerine göre 3 bin 406 kişi aynı yıl içinde intihar etmiştir ve intihar edenlerin 321’inin intihar sebebi olarak ekonomik sebepler gösterilmiştir (TÜİK, 2019). 2020 yılına ilişkin intihar verileri ise 2022 yılı Haziran ayı itibari ile hâlâ açıklanmamıştır. Dolayısıyla, Covid-19 sürecinin ilk iki buçuk aylık döneminde yaşanan ve basına yansıyan intiharların yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı gibi ekonomik nedenlerle ve salgınla ilişkisinin olup olmadığı konusu bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.
Bu araştırmada salgının yoksulluğu derinleştirdiği varsayılmaktadır. ÇünküCovid-19 sürecinde sokağa çıkma yasakları ve hastalığın yayılımının önlenmesi konusunda çalışma alanlarında alınan önlemler dolayısıyla özellikle kendi hesabına çalışanların ve yoğunluklu olarak hizmet sektöründe olmak üzere üretim sektöründe de işçilerin iş ve dolayısıyla gelir kaybı yaşadığı bilinmektedir. (ILO, 2021a; DİSK-AR, 2020; BİSAM, 2020). Çalışma yaşamına ilişkin salgın sürecini kapsayan yasal düzenlemelerin de bu varsayımı desteklediğini göstermektedir. Ayrıca ILO’nun gözlemlerine göre Türkiye’de 2020 yılında çalışma süresi kaybı yüzde 14,7 olarak ölçülmüştür (2021b).
Araştırma kapsamına ilişkin veriler internet sitesi bulunan yerel ve ulusal basın kuruluşlarının haberleri incelenerek elde edilmiştir. Bu kapsamda bir medya takip merkezi aracılığı ile erişilen ve en sıkı karantina önlemlerinin alındığı ve yoğun kısıtlamaların yapıldığı 16.03.2020- 31.05.2020 tarihleri arasında yayınlanan ve içinde “intihar” sözcüğü geçen, ulusal basında bin 22, yerel basında 2 bin 100 olmak üzere toplamda 3 bin 122 haber içeriği incelenmiştir. İncelenen haberlerde yer alan ve aynı kişilerin konu olduğu vakalar ve intihar vakası haberi olmadığı anlaşılan haberler elendikten sonra, belirtilen tarih aralığında 303 kişinin intihar ettiği ya da intihar girişiminde bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. 2020 yılı Mart-Nisan-Mayıs aylarında basına yansıyan intihar haberleri incelenerek içerikleri analiz edilmişve intiharların/intihar girişimlerinin yoksulluk ve Covid-19’la bağlantısı irdelenmiştir.
Çalışmanın ilk bölümünde toplumsal bir olgu olarak intihar ele alınmış ve literatüre ilişkin bilgilere yer verilmiştir. İkinci bölümde, araştırma sonuçlarına ilişkin sayısal veriler paylaşılmış ve intihar nedenleri üzerinde durulmuş; üçüncü bölümde Türkiye’de Covid-19 sürecinin seyri ve bu sürecin yoksulluğa etkisi irdelenmiştir. Son bölümde ise araştırma kapsamında ele alınan ekonomik temelli intiharlara değinilmiş ve özel olarak bir protesto biçimi olarak ortaya çıkan intiharlar ile toplumsal bağın kopuşundan doğan intiharlara odaklanılmıştır.
TÜİK intiharlara ilişkin en son 2019 yılının verilerini yayınlamış, bu yıldan sonra ne intihar ne de ölüm nedeni istatistiklerini yayınlamamıştır. Bununla birlikte, bu araştırmada salgının yalnızca ilk iki buçuk ayına odaklanılması, resmi kayıtlara dayalı olmayıp yalnızca yerel ve ulusal basına yansıyan intihar haberlerine dayanması, basına yansımayan intihar olaylarının olma olasılığı ve elde edilen bulguların karşılaştırılabileceği verilerin yokluğu bu çalışmanın önemli kısıtlarını oluşturmaktadır.
İntihar olgusu
İntiharı açıklamaya yönelik sosyolojik yaklaşımlardan önde geleni Durkheim’ın intiharı toplumsal bir olgu olarak ele aldığı yaklaşımdır. Durkheim, İntihar isimliçalışmasının giriş bölümünde intihar kavramına ilişkin detaylı bir tartışma yürüttükten sonra intiharı “Ölen kişi tarafından ölümle sonuçlanacağı bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir edimin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüm olayı” intihar girişimini ise “bu biçimde tanımlanan, ama ölüm sonucu doğmadan durdurulan edim” şeklinde tanımlar (1897: 25).
Ritzer, Durkheim’ın, bencil, özgeci, fatalist ve anomik olmak üzere dört intihar tipinden bahsettiğini belirtmiştir (Ritzer, 1992:93-97). Ancak Durkheimbencil, elcil (özgeci) ve kuralsızlık (anomik) olmak üzere intiharları üç başlık altında açıklamıştır. Bencil intiharlar kişisel algı ve duygular üzerinden ve bireycilik ile; elcil intiharlar fedakârlık ile, ; kuralsızlık (anomik) intiharları ise toplumsal düzenin bozulması ile karakterizedir ( Durkheim, 2002: 163-320))2. Bu çalışmanın odak noktası Covid-19 salgınının ve toplumda yarattığı etkilerin intiharlar üzerindeki etkisidir. Dolayısıyla anomik intiharlar bu çalışma kapsamında üzerinde durulacak olan intiharlardır.
2 Durkheim, Ritzer’in bahsettiği dördüncü tür olan fatalist yani kaderci intihar türünü “baskıcı bir disiplinle gelecekleri acımasız bir biçimde engellenmiş, tutkuları şiddetle bastırılmış olanların başvurdukları” ve “aşırı düzenlemeden ileri gelen” intiharlar olarak tanımlamış ancak o dönem için önem taşımadığı dolayısıyla üzerinde durmayı gereksiz görmüştür (1992:320).
İntihar, tek bir sebebe bağlı olarak gelişen bir olgu değildir. Kişiyi intihara sürükleyen biyopsikososyal ve sosyoekonomik pek çok neden olabilir. Turner, Durkheim’ın toplumlardaki en yüksek intihar oranlarının anomik akımların ortaya çıktığı durumlarda yükseldiğini göstermeye çalıştığını belirtmektedir (2014:155). Bu yaklaşıma referansla, Covid-19 salgınının intiharları artırabileceğine ilişkin öngörüde bulunmak mümkündür. Nitekim, bu salgın süreci toplumsal düzeni özellikle ekonomik alanda ciddi biçimde sarsmıştır. Dünya Bankası’nın raporuna göre salgın süreciyle birlikte 2020 yılı sonunda dünya genelinde 88 ila 115 milyon; 2021 yılı sonunda ise 23 ila 35 milyon olmak üzere toplamda 110 ila 150 milyon arasında insanın aşırı yoksulluğa düşeceği tahmin edilmiştir. (Dünya Bankası, 2020). ILO’nun tahminlerinde ise küresel işsizliğin en iyi senaryoda 5,3 milyon; en kötü senaryoda ise 24,7 milyon artacağı öngörülmüştür (2020:13). ILO, 2021 yılında yayınladığı raporda ise küresel işsizliğin 33 milyon arttığını, buna ek olarak 81 milyon insanın ise işgücü dışında kaldığını tespit etmiştir (2021b). Bu veri, 2020 yılında covid-19’la birlikte beklenenin çok üzerinde artış olduğunu göstermektedir.
Yoksulluk ve işsizlik sıklıkla yan yana gelen ve aralarında sıkı bir ilişki bulunan iki olgudur. İşsizlik, -özellikle emeğinden başka bir varlığı bulunmayan ücretli çalışanlar açısından- yoksulluğa düşmenin en önemli sebeplerinden biridir. İşsizlik, ekonomik sorunlarla birlikte psikososyal sorunları da beraberinde getirir. Örneğin, Uysal ve Dilber’in aktardığına göre (2020: 731), 1947-1967 yılları arasında ABD’de yapılan bir araştırmada ekonomik kriz ve savaş dönemleri sonrasında genç işsizliğin artmasıyla birlikte intihar oranlarının da arttığı gözlenmiştir (Hamermesh& Soss, 1974:83-98).
Günümüzün toplumsal ilişkileri çalışma ilişkileri temelinde şekillenmiştir. (Meda, 2018). Ancak çalışmak sadece bir geçim aracı değil aynı zamanda kişinin toplumla bağ kurmasının, onun naçizane bir parçası olmasının da bir aracıdır ve bunun insanın yaşamına psiko-sosyal etkileri vardır (Marx, 2013). Dolayısıyla çalışmanın insan hayatındaki yerinin işsizlikle bağlantılı olarak gerçekleşen intiharları açıkladığı söylenebilir. Buna bir de toplumsal dayanışma ağlarının zayıflığını ve yaygın yoksulluğu eklediğimizde kişi işsizlikle birlikte çaresizliğe de düşebilmektedir.
Elbette işsizlik tek başına insanları intihara sürükleyen bir neden değildir. Kuşkusuz ona eşlik eden başka kişisel ve toplumsal sorunlar da vardır. Ancak işsizlik ve intihar arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok çalışmada bu iki olgu arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır (Ekici, Savaş ve Çıtak, 2001; Ayas,2016; Bayrak, 2018; Uysal ve Dilber, 2020). Örneğin, Uysal ve Dilber’in TÜİK’in2005-2018 yılları arasındaki intihar verilerini analiz ettikleri çalışmada 2008 Küresel Kriz döneminde intiharların artış gösterdiğini tespit etmişlerdir (2020).
Ekonomik krizler emek süreçlerine doğrudan sirayet eder ve piyasaların daralmasına, istihdamın azalmasına, işten çıkarmalara, kendi hesabına çalışanların işyerlerini kapatmasına ve dolayısıyla işsizliğe sebep olmaktadır. Zaman zaman ekonomik alan dışındaki sorunlar da -örneğin doğal afetler, çatışmalar/savaşlar, salgınlar vs- ekonomiye olumsuz etkilerde bulunabilir. Nitekim Voyvoda ve Yeldan’ın Covid-19 salgınının “Türkiye ekonomisine olası yük ve maliyetlerini” inceledikleri çalışmada işsizliğin artacağı, hane halkı gelirlerinin azalacağı öngörülmüştür (2020). İşsizlik ve intiharlar arasındaki anlamlı ilişki göz önüne alındığında Covid-19 sürecindeki izolasyon tedbirleriyle birlikte3 Türkiye’de işsizlik ve dolayısıyla geçim zorluğunun arttığı, buna paralel olarak intiharların da artacağı öngörülmektedir
3 Türkiye’deki krizin yalnızca Covid-19 krizi olduğunu söylemek eksik olacaktır. Covid-19’un Türkiye ekonomisinin zaten gerilemede olduğu bir süreçte yaşandığını belirtmekte fayda var (Voyvoda ve Yeldan, 2020). Dolayısıyla hem ekonomik krizin hem Covid-19 salgınının bir arada var olmasının intihar vakalarını daha da artırabileceği düşünülmektedir.
Araştırma Bulguları
Araştırma sürecini kapsayan 16 Mart-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemde yazılı basına yansıyan intiharlar incelenmiştir. Kapsam olarak bu tarihlerin seçilmesinin nedeni ise, sokağa çıkma yasakları, okulların kapatılması, çalışma yaşamındaki düzenlemeler gibi salgının yayılımını engellemeye dönük kimi önlemlerin alınmış ve restoran, kafe, spor salonu gibi kimi sosyalleşme mekanlarının bu tarihler arasında kapatılmış olmasıdır. Bu izolasyon sürecinin hem psikososyal hem de ekonomik açıdan oldukça zorlayıcı olduğu açıktır ve çalışmada, bu süreçte yaşanan intihar olaylarının ekonomik süreçler ve yoksullukla ilişkisi değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Çalışma kapsamında bir medya takip merkezinden edinilen ve içinde intihar sözcüğü geçen 3122 gazete haberi tek tek incelenmiş, kapsam dışı ve mükerrer olan haberler elendikten sonra kalan 292 haber üzerinde analiz yapılmış ve 303 kişinin intihar ettiği ya da intihar girişiminde bulunduğu tespit edilmiştirr. Analiz sürecindeelde edilen bilgiler isim, yaş, cinsiyet, ikamet edilen il, intihar sebebi, intihar şekli, intihar/intihar girişimi sonucu ve intihar tarihi başlıkları altında sınıflandırılmış ve böylece nicel verilere ulaşılmıştır. Bu 292 intihar haberinin üçü toplu intihar kapsamında değerlendirilmiştir.4 Araştırmada elde edilen veriler kullanılarak intihar eden ya da girişimde bulunanların profili ve intihar nedenleri üzerinden intiharlardacovid-19 ve yoksulluk etkisi anlaşılmaya çalışılmıştır.
4 Bu haberlerden birinde 10 inşaat işçisi ücretlerini alamadıklarını, ödenmezse intihar edeceklerini söyleyerek inşaatın çatısına çıkmışlardır. Bkz: Serdivan’da Toplu İntihar Girişimi, Sakarya Halk Gazetesi, 21.03.2020. Bir diğeri, çocukları covid-19 karantinasında olan bir çiftin intihar girişimi ile ilgilidir. Bkz: Çocukları Karantinada Olan Anne Baba İntihara Kalkıştı, Urfanatik Gazetesi, 20.05.2020. Sonuncusu ise biri Avusturyalı diğeri Alman olan çiftin intiharına ilişkindir. Bkz: Yabancı Uyruklu Çiftin Cesedi Günler SonraBulundu, Sahil Gazetesi, 22.05.2020.
Araştırma Sonuçlarına İlişkin Sayısal Veriler
16 Mart-31 Mayıs 2020 tarihleri arasında yazılı basına yansıyan 292 intihar haberinden 99’u ulusal basında, 193’ü ise yerel basında yer almaktadır. Toplam 57 şehir adının geçtiği bu haberlerde beş şehirde 10’dan fazla intihar vakasının haberlere yansıdığı anlaşılmaktadır. Bu şehirlerden ilki 32 intihar vakası ile Antalya’dır. İkincisi 24 haber ile İstanbul; üçüncüsü, 18 vaka ile Aydın; dördüncüsü, 18 vaka ile Sakarya ve sonuncusu ise 11 haberle Samsun’dur. Denizli, İzmir, Kayseri ve Kocaeli’nde ise 10’ar vaka basına yansımıştır.
İntihar eden ya da intihar girişiminde bulunan 303 kişiden 241’i erkek, 58’i kadın, 1’i trans bireydir, 3 kişinin ise cinsiyetleri belirtilmemiş olup, haber dilinden de cinsiyetleri anlaşılamamıştır. Bu kişilerden 172’si hayatını kaybetmiş olup, intihar girişiminde bulunduktan sonra hastaneye kaldırılanların sayısı 12’dir ve hayatta kalıp kalmadıklarına ilişkin bilgiye ulaşılamamıştır. İntihara kalkışan ancak intihar etmeyenlerin sayısı ise 119’dur.
İntiharlardaki yaş dağılımlarına baktığımızda ise 200 kişiden 8’inin 18 ve altında; 38’inin 19-24 yaş aralığında; 88’inin 25-44 yaş aralığında; 42’sinin 45-64 yaş aralığında; 24’nün ise 65 yaş ve üzeri olduğu anlaşılmaktadır5. Geri kalan 103 kişin ise yaşları haber içeriğinde verilmediği için bu sınıflamaya dahil edilememiştir.
5 TÜİK yaş aralıklarını belirlerken 15 yaş altı, 75 yaş üstü olarak ve aradaki yaşları ise 15-19aralığından başlayarak dörder yıllık 14 dilim halinde yani toplamda 16 dilimde incelemektedir. Ancak bu araştırmada gelişimsel dönemler baz alınarak sırasıyla çocukluk, beliren yetişkinlik, genç yetişkinlik, orta yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsayan yaş aralıkları üzerinden değerlendirilmiştir.
İntihar şekline bakıldığında ise yoğunluklu olarak üç yöntemin öne çıktığı anlaşılmaktadır. Buna göre 111 kişi yüksekten atlama, 62 kişi ateşli silahlarla, 57 kişi ise kendini asarak intihar etmiş ya da intihar girişiminde bulunmuştur. Geri kalanlardan 20 kişinin ise nasıl intihar ettiği haber içeriğinde belirtilmemiş olup; 16 kişi suda boğularak; 15 kişi kesici alet kullanarak; 14 kişi ilaç ya da zehirli bir madde içerek; 5 kişi kendini ateşe vererek; 3 kişi trenin önüne atlayarak intihar etmiş veya intihar girişiminde bulunmuştur.
Son olarak vakaların aylara göre dağılımına baktığımızda 2020 yılında Mart ayının son iki haftasında 75 kişi, Nisan ayında 101 kişi, Mayıs ayında ise 127 kişiye ilişkin intihar haberi basına yansımıştır.
İntihar Nedenleri
TÜİK’in intihar istatistiklerinde intihar nedenleri “hastalık, aile geçimsizliği, geçim zorluğu, ticari başarısızlık, hissi ilişki ve istediği ile evlenememe, öğrenim başarısızlığı, diğer ve bilinmeyen” olmak üzere sekiz başlıkta ele alınmaktadır. İntihar nedeni bilinmeyenlerin oranı ise hayli yüksektir. Örneğin 2019 yılı verileri incelendiğinde toplam intiharlardan yüzde 32,1’nin nedenleri bilinmemektedir. 2018 yılı verilerinde bu oran yüzde 40,3; 2017 verilerinde ise yüzde 42,6’dır. Bu üç yılın ortalamasına bakıldığında intiharların yüzde 38,3’ünde intihar nedenlerinin bilinmediği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki tabloda TÜİK’e ait son üç yılın intihar istatistikleri paylaşılmıştır.
Tablo 1: Yıllara ve Nedenlerine Göre İntihar Sayıları (2017-2019)
Kaynak: TUİK, 2017, 2018, 2019 yıllarına ait İntihar İstatistikleri
Bu araştırmada intihar nedenleri kategorize edilirken daha genel bir çerçeve oluşturulmuş ve ayrıca covid-19 ile doğrudan ilişkili olan intiharlar da ortayakonulmaya çalışılmıştır.
Tablo 2: İntihar Nedenlerinin Dağılımı (2017-2019)
Araştırma kapsamındaki intihar verileri incelendiğinde 303 kişiden 158’nin yani %52,1’inin neden intihara yöneldiği haber içeriğinde belirtilmediği için bilinmemektedir. Bu 158 vaka incelendiğinde dört vakadan -her ne kadar intiharnedenlerinin bilinmediği belirtilse de- üçünün Covid-19 tedavisi sebebiylehastanede yattıkları sırada, birinin ise Covid-19 tedavisi sonrasında intihar ettiği anlaşılmaktadır. Diğer intihar vakaları incelendiğinde 21’inin boşanma, aile içi şiddet, aile geçimsizliği gibi aile sorunları sebebiyle; 43’ünün yoksulluk, borçluluk, işsizlik, alacaklı olmak gibi ekonomik nedenlerle; 71’inin yalnızlık, kayıp/yas, sevgiliden/eşten ayrılma, psikiyatrik bozukluklar, öfke kontrol problemleri gibi psikolojik sebeplerle; yedisinin izolasyon, aile üyelerinin karantinada olması, virüs kapma korkusu gibi doğrudan Covid-19 bağlantılı durumlar nedeniyle intihara yöneldiği tespit edilmiştir. Geriye kalan üç kişiden biri Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı görevinden istifasına ilişkin haberlerin gündeme gelmesi sebebiyle; bir diğeri ehliyeti olmadığı gerekçesiyle motosikletinin polis tarafından bağlanması dolayısıyla, sonuncu kişi de işlediği suç dolayısıyla polise teslim olmamak için intihar girişiminde bulunmuştur.
Haber içerikleri detaylı incelendiğinde hem intihar nedeni bilinmeyenler hem de diğer nedenlerle intihara yönelenlerin birden fazla sorunları olduğuna ilişkin bilgiler de göze çapmaktadır. Bir diğer göze çarpan detay, tamamı erkeklerden oluşan 15 intihar vakasının cinayet ya da cinayete teşebbüs sonrasında gerçekleşmiş olmasıdır. Bunlardan 13’ü ölümle sonuçlanmış, diğer ikisinde kişilerin ateşli silahla yaralandığı anlaşılmış ancak son durumlarına ilişkin bilgiye ulaşılamamıştır. Bu 15 vakadan dokuzu kadına yönelik şiddet/cinayet teşebbüsü veya kadın cinayeti sonrasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durum erkek şiddetinin zaman zaman bumerang etkisi yarattığını göstermektedir. Böylece erkek kişisinin erkek şiddetini kendine de uygulayabildiği anlaşılmaktadır.
Çalışmanın devamında üstünde durulacak olan intiharlar işsizlik ve yoksulluk sebebiyle gerçekleşmiş olanlardır. Öncesinde Covid-19 ve yoksulluk arasındaki ilişki Türkiye özelinde açıklanmaya çalışılacak ve sonrasında araştırma kapsamındabelirtilen tarihler arasında gerçekleşmiş ekonomik temelli intiharlar/intihar girişimleri irdelenecek ve yorumlanacaktır.
Türkiye’de Covid-19 ve Artan Yoksulluk
Türkiye’de Covid-19 sürecinin topluma etkisi özellikle çalışma yaşamı üzerinden sarsıcı olmuştur. Zaten ekonomik daralma yaşamakta olan Türkiye’de (Voyvoda ve Yeldan, 2020), salgınla birlikte daha zorlu bir süreç başlamış ve işyerlerinin kapanması ve iflaslarla birlikte işsizlik daha da artmıştır (DİSK-AR, 2020; BİSAM, 2020; Aykaç ve Murat, 2020;). Buna ek olarak Çelik ve Özdemir, işten çıkarma yasağı nedeniyle işten çıkarmaların kayıtdışı sektörde gerçekleştiğini, Ocak 2020’de yüzde 21,9 olan tarım dışı kayıtdışılık oranının Ocak 2021’de yüzde 16,8’e gerilediğini, üstelik de bu kişilerin Kısa Çalışma Ödeneği ya da Nakdi Ücret Desteğinden yoksun kaldığını belirtmişlerdir (2021:181)
Kara’ya göre “kayıt dışı veya kendi hesabına çalışanlar için destekler, işsizlik yardımları, ücret sübvansiyonları, yeni çalışma düzenlemeleri, hastalık izni için sübvansiyonlar, işten çıkarma sınırlaması ve mesleki eğitim sübvansiyonları” gibi düzenlemeler küresel düzeyde istihdama yönelik tedbirler olarak değerlendirilmiştir (2020:269). Türkiye’de ise ücret sübvansiyonları, hastalık izni için sübvansiyonlar ve işten çıkarma sınırlamasına ilişkin önlemler alınmıştır (Kara, 2020:276). Ancak özel sektör çalışanları açısından düşünüldüğünde özellikle beyaz yakalı çalışanlar açısından evden çalışmanın yaygınlaştığı gözlenmiştir. Bu yaygınlık elbette teknolojinin izin verdiği ölçüde gerçekleşmiştir. Aytun ve Özgüzel’in Türkiye’de evden çalışmanın mümkün olup olmadığına ilişkin araştırma verilerine bakıldığında yaklaşık olarak %70’inin evden çalışabileceği ifade edilmiştir (2020). Ancak buna yönelik bir tedbir devlet tarafından alınmamış ve sektörlerde işverenlerin inisiyatifine bırakılmıştır.
Çalışma yaşamında ilişkin olarak alınmış en önemli tedbir işten çıkarmaların yasaklanmasıdır. İşten çıkarma, 16 Nisan 2020 tarihinde 4857 sayılı kanuna eklenen geçici madde 10 ile üç ay süreli olarak yasaklanmış ve son olarak 2021 yılının Ocak ayına dek uzatılmıştır6. Emekçiler açısından değerlendirildiğinde bu adım olumlu görünse de çalışanların gelir kaybı yaşamasını engellememiştir. Nitekim bu süreçte işverenler çalışanları için kısa çalışma ödeneğine başvurabilmiş ya da onları ücretsiz izne çıkarmayı tercih etmiştir. İşsizlik ödeneği ise Covid-19 öncesi süreçte zaten var olan bir uygulamadır. Buna ilişkin olarak Çelik, 20 Nisan 2020 tarihli Birgün Gazetesi’nde işsizlik ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayacak olan işçilere günde 39,2, ayda 1.168 TL verileceğini ancak bu ödeneğin “Covid-19’un yarattığısosyal ve ekonomik tahribatla karşılaştırıldığında son derece yetersiz” görüldüğünü belirtmiştir.
6 4857 sayılı kanuna eklenen bu geçici madde, 17 Nisan 2020 tarihinde 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7244 sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgininin Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltilmasi Hakkinda Kanun Ile Bazi Kanunlarda Değişiklik Yapilmasina Dair Kanunun dokuzuncu maddesinde açıklanmıştır. Bkz: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/04/20200417-2.htm
Bu noktada işsizlik ve istihdam oranlarını da göz önüne almak gerekmektedir. TÜİK’in Nisan 20207 İşgücü İstatistiklerine göre mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı bir önceki döneme göre 0,7 puan artarak %13,8; istihdam oranı bir önceki döneme göre 1,6 puan azalarak %41,0; işgücüne katılma oranı ise 5,7 puanlık azalış ile %47,2 olarak açıklanmıştır. Ancak DİSK-AR tarafından, TÜİK’in açıkladığı bu oranların gerçeği yansıtmadığı ve “Covid-19’un Mayıs 2020’de en az 8,6 milyon yeni eşdeğer istihdam kaybı ve işsize yol açtığı” ve böylece işsiz sayısı ve iş kaybının 17,2 milyona yükseldiği belirtilmiştir (2020).
7 Nisan 2020 dönemsel sonuçları Mart, Nisan ve Mayıs aylarını kapsamaktadır (TÜİK, 2020). Bu çalışmada odaklanılan dönemin 16 Mart-31 Mayıs olması dolayısıyla zamansal olarak örtüştüğü düşüncesi ile Nisan verileri paylaşılmıştır.
Buradan anlaşılıyor ki her ne kadar işten çıkarmalar yasaklanıp devlet tarafından çalışanlara çeşitli destekler sunulsa da işsizliğin artmasının, istihdamın azalmasının, gelir kaybının ve yoksullaşmanın önüne geçilememiştir. Bu noktada gözler sosyal yardım alanına çevrilmelidir. Çünkü bireyler çalışma yaşamının dışına-bir şekilde- itildiklerinde ve sosyal destek ağlarından -aile, arkadaş, aidiyet duyulan kurumsal yapılar vs.- ihtiyacı olan desteği alamadığı durumda sosyal yardım sağlayan kamu kurum/kuruluşları ya da sivil toplum örgütlerinde çare aramaktadırlar.
Taşgın ve Bürüngüz’ün İstanbul’da sosyal hizmet ve sosyal yardım sunan kurumlarda çalışanlarla yürüttükleri çalışmada özellikle yerel yönetimlerin sosyal yardım birimlerine ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına (AÇSHB) bağlı Sosyal Hizmet Merkezlerine sosyoekonomik destek için başvuruların ciddi biçimde arttığını belirtmişlerdir (2021). Bu artışın Covid-19’un çalışma yaşamınaetkilerinden kaynaklandığı açıktır.
Bu süreçte Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sitesinden yayınladığı basın açıklamasında “3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile 2022 sayılı Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’a göre kriterleri karşılayarak halihazırda düzenli sosyal yardım almakta olan T.C. vatandaşı ihtiyaç sahibi 2 milyon haneye 1.000 TL nakdi destek verilecektir.” diye belirtmiştir (2020). Yani zaten sosyal yardımlardanfaydalanmakta olan vatandaşlara bir defaya mahsus 1000 TL ek ödeme yapılmıştır İşşiz kalmış ya da gelir kaybına uğramış vatandaşlar bu yardımdan faydalandırılmamış dolayısıyla bu bireyler diğer yardım kuruluşlarına müracaat etmiştir. Yerel yönetimler düzeyinde uygulanan politikalar ise belediyedenbelediyeye değişiklik gösterse de uygulamaların merkezinde sosyoekonomik destek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak belediyelerin nakdi yardımları çok cüzidir ve ayni olarak da yardımlara başvuran vatandaşlara erzak kolileri ve hijyenkitleri verilmiştir (İBB, 2020).
Araştırma Kapsamındaki İntiharlarda Yoksulluğun Etkisi
Covid-19’un da etkisiyle Türkiye’de yoksulluğun 2020 yılında daha da derinleştiği gözlenmektedir. Yoksulluk ve intihar arasında ise anlamlı ilişki olduğu birçok çalışmada belirtilmiştir (Ayas, 2016; Topbaş, 2017; Bayrak, 2017; Uysal ve Dilber, 2020). Çalışmanın bu bölümünde 16 Mart-31 Mayıs tarihleri arasında yazılı basına yansıyan intiharlardan yoksullukla ilişkilendirilebilecek işsizlik, geçim zorluğu, borç gibi nedenlerle intihar eden/intihar girişiminde bulunanlar ele alınacaktır.
Araştırma bulgularına göre ekonomik sebepli intihara yönelen 43 kişi bulunmaktadır. Haber içeriğinde intihar nedeninin bilinmediği ifade edilen ancakekonomik sebeplerin -özellikle işsizliğin- etkili olduğu anlaşılan 5 vakanın daha buraya dahil edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla toplamda 48 kişi ekonomik gerekçelerle intihar etmiş ya da intihar girişiminde bulunmuştur. 44’ü erkek, 4’ü kadın olan bu 48 kişiden 16’sı hayatını kaybetmiş, 30’u intihara kalkışmış, 2’sinin ise hayati tehlikesinin sürdüğü belirtilmiş ancak hayatta olup olmadığına dair bilgiye ulaşılamamıştır. Aşağıdaki tabloda ise intihar nedenleri detaylı olarak verilmiştir.
Tablo 3: Ekonomik Temelli İntihar Nedenleri
Tablo incelendiğinde ekonomik temelli intiharlarda ilk sırayı işsizliğin aldığı anlaşılmaktadır. Ardından ise sırasıyla ücretini alamama, borç, geçim sıkıntısı, mutlak yoksulluk ve diğer nedenler gelmektedir. Buna göre temel insani ihtiyaçları karşılamanın bir aracı olarak çalışmanın insan yaşamındaki yerinin ne denli önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Kısıtlamaların başladığı tarih olan 16 Mart’tan 31 Mart’a kadar 19 kişiye ilişkin olarak basına yansıyan 9 ekonomik temelli intihar haberi bulunmaktadır. Bunlardan 2’si ölümle sonuçlanmıştır. İntiharlardan biri ise 10 inşaat işçisinin ücretlerini alamadıkları için toplu olarak girişimde bulundukları vakadır. Nisan ayında 6’sı ölümle sonuçlanan 14 vaka, Mayıs ayında ise 8’i ölümle sonuçlanmış 15 vaka yazılı basına yansımıştır. Bu bulgulardan hareketle belirtilen zaman aralığında ekonomik sebeplerle gerçekleştirilen intiharlarda hem vaka sayılarının hem de ölümle sonuçlanan intihar vakalarının arttığı söylenebilir.
Bir Protesto Biçimi Olarak İntihar
Kapitalist dünyada ücretli çalışma temel insan ihtiyaçlarının karşılanmasının ve aynı zamanda toplumla bağ kurmanın bir aracı olması dolayısıyla bir zorunluluk olarakkarşımızda durmaktadır (Marx, 2013; Méda, 2018, Castel, 2019). Buna göre bir insan çalışabilecek durumda ise ama bir sebepten çalışmıyor ya da çalışamıyorsa yani işsizse, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşulların elverdiği sürece bunadayanabilir.
Türkiye’nin karşılıklı bağlılık ilişkilerini sürdüren, sosyal destek ağlarının varlığını koruduğu toplumsal yapısının, işsizliğin yarattığı sorunlarla başa çıkma noktasında belli bir düzeye kadar direnç sağladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak, bu herkes için geçerli olmamakla birlikte bireyin toplumsal cinsiyet ve aileilişkileri temelinde omuzlarına yüklenen rol ve sorumluluklarının belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, ailesi ve çocukları olan bir ebeveynin işsizlik durumuna vereceği tepki ile ailesiyle birlikte yaşayan işsiz bir gencin vereceği tepkinin aynı olmayacağı açıktır.
Nitekim araştırma kapsamında incelenen ekonomik nedenli intihar haberleri de bunu doğrular niteliktedir. Buna göre medeni durumlara ilişkin olarak bahsi geçen 48 kişiden8 9’unun bekar olduğu9, 24 kişiye ilişkin herhangi bir bilginin haberiçeriğinde verilmediği ancak bunlardan 3’ünün 30 yaş üzeri olması, 16’sının da haber içeriğinden hareketle toplamda en az 19’unun evli/evli-çocuklu olduğu tahmin edilmektedir. Haber içeriğinde evli/evli ve çocuklu olduklarına dair bilgiverilen kişilerin sayı 14’tür10. Bu 14 kişiden 7’sinin intiharı ölümle sonuçlanmış; bir kişinin hayatta kalıp kalmadığı anlaşılamamış, geri kalan 6 kişinin ise intihara teşebbüs ettikleri ancak nihayete erdiremedikleri ve dolayısıyla hayatta oldukları anlaşılmıştır.
8 Bunlardan yalnızca 4’ü kadındır. Bu kadınlardan 3’ünün bekar ve çocuklarının olmadığı anlaşılmaktadır.
9 Haber içeriğinden çıkarımda bulunularak bekar oldukları düşünülmüştür.
10 Birlikte yaşayan ve birlikte intihar eden çift evli kategorisine dahil edilmiştir.
Tablo 4: Ekonomik Nedenli İntiharlarda Medeni Durum
İntihar eden ya da intihar girişiminde bulunan kişilerin medeni durumları incelendiğinde, medeni durumu belirsiz olan 24 kişiden en az 19’unun evli ve çocuklu olabileceği tahmini de eklendiğinde evli/evli ve çocuklu olanların sayısının bekar olanlara göre fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak ölümle sonuçlanan vakaları değerlendirdiğimizde bekar olanlarda intiharın ölümle sonuçlanma oranının evli/evli ve çocuklu olanlara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu noktada bireylere rol ve sorumluluk yükleyen toplumsal cinsiyet rollerinin ve aile bağlarının intiharların girişim olarak kalmasında etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu bulgu Durkheim’ın çalışmasında evlilik ve intihar arasındaki ilişkiyi açıklayan bulgularıyla da uyumludur (2002). Örneğin, intihar girişiminde bulunan bir kişinin ifadeleri basında şöyle yer almıştır:
Doğal gazımı kestiler. Kaçak kullanıyorduk. 2 gün önce saati bile söktüler. 2 çocuğum var, 9 nüfusumuz var. Babamın engelli maaşı var. 500 lira gelirim var. Borç harç dükkân açtım. O da olmadı" (Ü. K., Gazete Gerçek, 8/4/2020).
Girişim olarak kalan bu intihar, intiharın bir ifade biçimi olabileceğini düşündürmektedir. İntihar girişimi, çaresiz kalan kişilerin zaman zaman sorunlarına çözüm üretilmesi için seslerini duyurabilecekleri bir çaresizlik eylemi olarakdeğerlendirilebilir. Nitekim, araştırma kapsamında karşılaşılan intihar girişimlerinden biri 10 işçinin toplu olarak çalıştıkları inşaatın çatısına çıkmalarına ilişkindir. Haberde işçilerin ücretlerinin ödenmesini talep ettiklerini, ödenmediği takdirde kendilerini çatıdan atacaklarını ifade ettikleri belirtilmiştir11. Her ne kadarücretlerinin temini konusunda başarıya ulaşıp ulaşamadıkları bilinmese de bu intihar girişiminin örgütlü bir protesto biçimi olarak tanımlanabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla içinde talep barındıran intihar girişimlerinin büyük oranda ölümle sonuçlanmayacak girişimler olduğu söylenebilir.
Bu intihar girişimleri yazılı basında farklı ifadelerle de nitelenebilmektedir.Haberlerden birinde12 kişinin intihar girişimi “şov” olarak değerlendirilmiş ve şu ifadelerle aktarılmıştır:
Karabük'te Doğan K. isimli şahıs Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan istediği yardımı alamadığı iddiasıyla valilik binasının çatısına çıkarak intihar etmek istedi. Valilik çatısına çıkarak şov yapan şahsın alamadığını iddia ettiği yardım gerçeği ise polis merkezinde ortaya çıktı. (Sabah, 6/5/2020).
11 Bkz: Serdivan’da Toplu İntihar Girişimi, https://www.sakaryamedyasi.com/serdivanda- toplu-intihar-girisimi-H1924750.htm Erişim Tarihi: 28.11.2020
12 Bkz: Valilik Çatışındaki Şovu Polis Merkezinde Bittihttps://www.sabah.com.tr/karabuk/2020/05/06/valilik-catisindaki-sovu-polis- merkezinde-bitti Erişim Tarihi: 10.12.2020
Yazılı basında “şov” biçiminde değerlendirilmiş bu intihar girişiminde, bahsi geçen kişinin üçüncü faz yardımdan faydalandırılacağı anlaşılmaktadır. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları aracılığı ile pandemi süreciyle ilişkili olarak ödenecek olan 1000 liralık üçüncü faz yardımlarının daha önce birinci ve ikinci faz yardımlarındanyararlanmamış kişilere ödendiği bilinmektedir. Dolayısıyla zaten yardım ihtiyacı içindeki ailelere ödenen bu yardımdan faydalandırılacak olan kişinin, beklediği yardımın yapılmaması nedeniyle intihar girişiminde bulunması “şov” olarak değil,bir protesto biçimi olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Toplumsal Bağın Kopuşundan Doğan İntiharlar
Durkheim “İntiharların artış nedeni yoksullukla ilgili olmaktan öylesine uzaktır ki, bir ülkede gönenci birdenbire artıran mutlu bunalımlar bile intiharları ekonomik çöküntüler gibi etkilemektedir” diye yazmıştır (2002: 277). İşsizlik, geçim sıkıntısı, borçluluk, yoksulluk gibi nedenlerin ekonomik temelli intiharları tek başına açıklayan olgular olmadığı, ekonomik sorunlara eşlik eden başka sosyal ve duygusal sorunların birlikteliğiyle intihara bir yönelişin olduğu gözlenmektedir. Ancak yine de ekonomik sebeplerin diğer sorunların tetikleyicisi olduğu, toplumsal bağın kopuşunun da burada başladığı söylenebilir.
Günümüz dünyasında, kişinin çalışmadığı/çalışamadığı durumda içinde yaşadığı mikro çevreden yeterli desteği alamaması ya da dışlanmasının, çalışma aracılığıyla kurulan toplumsal bağın kopuşuna ve dolayısıyla yalnızlaşmaya sebep olabilir, bu da kişiyi intihara sürükleyebilir Özellikle bekar kişiler için bunun çok daha yalnızlaştırıcı bir sonuç yaratacağına inanılmaktadır. Nitekim, bu çalışmada ölümle sonuçlanan intiharlardan 6’sında kişilerin bekar olduğu bilinmektedir. Bu intiharlardan biri basına şöyle yansımıştır:
...Eren T. olduğu belirlenen kişinin, yaklaşık 20 gün önce yaşamını yitirdiği belirlendi. Çevrede yapılan incelemelerde, Eren T.’ye ait eşyalar ve not defterine yazılmış 18 sayfalık not bulundu. Eren T. yazdığı notta, ailesinin kendisini istemeyip evden kovduğunu, bu nedenle 15 gündür sokakta yaşadığını, çöplerden topladığı cam şişe ve kutuları satarak yemek yediğini ve başına bir şey gelirse sorumlusunun yakınları olduğunu yazdı. Eren T.’nin ardından bıraktığı notlar arasındaki bir sayfaya ise, “Bugün 17 Nisan, doğum günüm. Ne olur ne olmaz bilemem. Allahhayır etsin inşallah. Kimsesiz bırakıldım" yazdığı görüldü (CNN Türk, 8.5.2020).13
13Bkz: 18 sayfalık not bırakıp intihar etti, https://www.cnnturk.com/turkiye/18-sayfalik- not-birakip-intihar-etti Erişim Tarihi: 10.12.2020
Bu haberde bahsi geçen kişinin intiharından 20 gün sonra cansız bedeninin bulunduğu belirtilmiştir. Bu, o süre boyunca kişiyi kimsenin aramadığını/merak etmediğini göstermektedir. Dolayısıyla kişinin yoksul olduğu zaten haber içeriğinden anlaşılmakla birlikte aynı zamanda en yakın çevresinden dışlanmış olduğu da açıktır. Buna göre yoksulluğun, kişinin sosyal çevresinde kabul gördüğüve dayanışma ağları içinde varlığını sürdürdüğü sürece katlanılabilir bir olgu olduğu yorumu yapılabilir.
Bir diğer intihar vakası ise 29 Nisan 2020 tarihinde İstanbul/Aksaray’da bir üstgeçide kendini asan Ahmet Karakeçi’ye ilişkindir. Üzerinde “Koronovirüs öldürmedi beni ama sahipsizlik, çaresizlik, umutsuzluk, tükenmişlik beni öldürttü.” İfadelerinin yer aldığı bir not bulunan Karakeçi’nin bu ifadeleri toplumsal bağın kopuşunun kişide uyandırdığı duyguları göstermesi bakımından önemlidir. Toplumsal bağın kişiye yaşaması için bir neden sunan bağ olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla kişinin o bağını yitirdiğinde kendini yalnız ve çaresiz hissedebilir ve buyalnızlaşma süreci kişiyi intihara sürükleyen bir risk olarak ortaya çıkar.
Toplumsal bağın kopuşuyla ilgili olduğu düşünülen bir diğer intihar ise 15 Nisan 2020 tarihinde Antalya’da “elektrik ve suyu olmayan evde komşuların yardımıyla” yaşayan Ergin Y.’ye ilişkindir.14 Haber içeriğinden, Ergin Y.’nin aile bağlarının olmadığı, komşularıyla olan bağının ise yardım temelli olduğu anlaşılmaktadır. Sefalet içinde yaşayan bu kişinin hayatla kurduğu tek bağın komşularının sağladığı yemek ve su olduğu düşünülmektedir. Kişinin yaşamına anlam katacak ilişkilerin (aile, eş/sevgili, akrabalık, arkadaşlık vs.), temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gelir sağlayacağı bir işi, gelecekten bir beklentisi olmadığı ve içinde yaşadığı sefaletten kurtulmak için ölmeyi tercih ettiği düşünülmektedir.
14Bkz: Evde ölü bulundu, yemekleri kapısında kaldı, https://www.haberturk.com/antalya- haberleri/77147896-evde-olu-bulundu-yemekleri-kapisinda-kaldi Erişim Tarihi: 18.12.2020
Toplumsal bağlarının kopması dolayısıyla intihar ettikleri düşünülen bu kişilerin intihara sürüklenmesinde Covid-19 sürecindeki kısıtlamaların da etkili olduğu düşünülmektedir. Kısıtlamalarla birlikte insanların evlere kapanması ve sosyal ilişkilerin sürdürülememesi; çalışma yaşamının etkilenmesi ve çalışanların gelir kaybına uğraması ve buna bağlı olarak toplumsal dayanışmanın azalması ve sosyal yardımlara talebin artması ancak yardım sunumlarının yetersizliği gibi olumsuz sebeplerin kişilerin daha hızlı intihar kararı almalarına neden olduğuna/olacağına inanılmaktadır.
Sonuç
Bu çalışmada Covid-19’un etkilerine yönelik alınan önlemler doğrultusunda sıkı kısıtlamaların uygulandığı ilk dönem olan 16 Mart-31 Mayıs arasında yazılı basında yer almış 303 kişinin intiharı ele alınmış ve bunların içerisinden de ekonomiktemelli intiharlara/intihar girişimlerine odaklanılmış ve kişilerin hangi gerekçelerle yaşamlarından vazgeçerek intihara yöneldikleri anlaşılmaya çalışılmıştır.
Kendinden ve hayattan vazgeçiş ya da kişinin kendine uyguladığı bir şiddet biçimi olarak da tanımlayabileceğimiz intihar, kararı kolayca alınabilecek bir olgu değildir. Kişileri intihara sürükleyen şeyin olumsuz yaşam deneyimlerinin kişide uyandırdığı çaresizlik, anlamsızlık, mutsuzluk gibi duygular olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine de intiharların kesin ve net olarak açıklanabilecek tek bir nedeninin olmadığı ya da her zaman nedenlerinin anlaşılamayacağını da söylemek gerekir. Nitekim, TÜİK’in intiharlara ilişkin yıllık olarak yayınladığı verilerde de intiharların büyük bölümünde nedenin bilinmediği belirtilmektedir. Bu çalışmada da TÜİK’in verileri ile uyumlu olarak büyük oranda (%52,1) intihar nedenlerinin bilinmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla değerlendirmeler intihar nedeni bilinenlerden hareketle yapılmıştır.
Araştırma kapsamında intihar eden ya da intihar girişiminde bulunanlardan %56,7’si ölümle sonuçlanmıştır. Bu bulgudan hareketle intihara yönelenlerin yarısından fazlasının intihar etme konusunda kararlı oldukları değerlendirmesi yapılabilir. Dolayısıyla intihar edeceğine ilişkin ifade ya da imalarda bulunankişilerin ciddiye alınması ve psiko-sosyal destek almaya yönlendirilmesi önerilmektedir.
İntihar sebepleri değerlendirildiğinde ilk sırayı yalnızlık, kayıp/yas, sevgiliden/eşten ayrılma, psikiyatrik bozukluklar, öfke kontrol problemleri gibi psikolojik sebepler, ikinci sırayı ise yoksulluk, borçluluk, işsizlik, gibi ekonomik nedenler almaktadır. İntiharların en çok görüldüğü yaş aralığı ise 25-44 yaş arasını kapsayan genç yetişkinlik dönemidir. İntihar yöntemlerine bakıldığında ise yaygın olarak sırasıyla yüksekten atlama, ateşli silahla kendini vurma ve kendini asma en sık kullanılan yöntemlerdir. Ayrıca kısıtlama dönemi içerisinde Mart ayından Mayıs ayına kadar intiharlarda artış gözlenmiştir.
Araştırmada en dikkat çeken verilerden biri, intiharlardan 15'inin -9’u kadına yönelik olmak üzere- şiddet ve/veya cinayet sonrası gerçekleşmiş olmasıdır. Bu veriden hareketle erkek şiddetinin, erkek kişisinin kendine de yönelebilen bir şiddet olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla intiharlarda erkeklerin oranının yüksek olması durumunun toplumsal cinsiyet ve erkek şiddeti bağlamında ele alınabilecek bir konu olduğu ve araştırılması gerektiği düşünülmektedir.
Çalışmanın ana odak noktası olarak ekonomik temelli intiharlar konusunda ise intihar nedenleri arasında ilk sırayı %33,3 ile işsizliğin aldığı, sonrasında ise sırasıyla %22,9 ile ücretini alamama, %18,7 ile borç, %12,5 ile geçim sıkıntısı, %8,3 ile mutlak yoksulluk ve %4,1 ile diğer nedenlerin geldiği anlaşılmaktadır.
Ekonomik temelli intiharlar incelendiğinde ortaya çıkan iki temel tespitten biri intiharın bir eylem biçimi olarak ortaya çıkabildiğidir. Bu şekilde değerlendirilebilecek intiharların bir talebin karşılanması ya da bir sorunun çözülmesi amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu intihar girişimlerindemuhatabın sosyal yardım söz konusu olduğunda devlet, iş ilişkileri söz konusu olduğunda ise işveren olması dolayısıyla bu intiharlar sınıfsal bir nitelik taşımaktadır.
Bir diğer tespit ise toplumsal bağın kopuşunun intiharlar üzerindeyoksulluktan daha fazla etkiye sahip olduğudur. Ölümle sonuçlanan intiharlarda bekar olanların oranının daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Evli/evli ve çocuklu olanlarda ise bu oranının daha düşük olmasında ebeveyn olarak rol ve sorumluluklar ve aile bağlarının oluşturduğu direnç ile ilgili olduğu söylenebilir.
Bu araştırmanın, 2020 yılının tümünü kapsayacak şekilde genişletilmesi hedeflenmiş ancak mali sebeplerden dolayı yapılamamıştır. Bu çalışmanın genişletilmesiyle elde edilecek veriler Covid-19’un ve ekonomik daralmanın intiharlar üzerindeki etkisini ortaya koymak bakımından son derece önemlidir. Bu konu 2020 yılı sonlarında gündeme gelip 2021 yılında da yazılı basına yansıyan müzisyen intiharları15 özelinde de ayrıca çalışılabilir.
15 Bkz: Korona döneminde aylardır işsiz olan yüze yakın müzisyen intihar etti,https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/09/16/covid-19-yuze-yakin-muzisyen- intihar-etti Erişim Tarihi: 23.10.2020; Müzisyen intiharları: Sigortalı ve güvenceli bir iş lazım, https://www.birgun.net/haber/muzisyen-intiharlari-sigortali-ve-guvenceli-bir-is- lazim-334871 Erişim Tarihi: 27.02.2021; İzmirli sanatçılarla müzisyen intiharlarını konuştuk: Bir nevi ‘buradayım’ çığlığı, https://www.evrensel.net/haber/429268/izmirli-sanatcilarla-muzisyen-intiharlarini-konustuk-bir-nevi-buradayim-cigligi Erişim Tarihi: 27.02.2021; Salgın döneminde işsiz kalan 102 müzisyen artık aramızda yok! https://t24.com.tr/haber/salgin- doneminde-issiz-kalan-102-muzisyen-artik-aramizda-yok,939230 Erişim Tarihi:23.04.2021
Beyan
“Yokluktan İntihara: Türkiye’de Covid-19’un İlk Kısıtlama Döneminde Yazılı Basına Yansıyan İntiharlar” başlıklı çalışmamda herhangi bir kurum, kuruluş ya da kişi ile çıkar çatışması bulunmadığını beyan ederim.
KAYNAKÇA:
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2 Milyar Liralık Nakdi Yardım ile İlgili Basın Açıklamamız, https://ailevecalisma.gov.tr/tr-tr/basin-aciklamalari/2- milyar-liralik-nakdi-yardim-ile-ilgili-basin-aciklamamiz/
Ayas S. (2016). İşsizlik ve Eğitim Seviyesinin İntihar Üzerindeki Etkisi: TÜİK Verileri Üzerine Ampirik Bir Çalışma. Yönetim Bilimleri Dergisi, 14(28),101-119.
Aykaç, M., Murat, G. (2020). Covıd- 19 ve Emek Piyasaları: Etkiler Ve Muhtemel Yönelişler. Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9 (1),91-122. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/trakyaiibf/issue/56226/757322
Aytun, U., Özgüzel, C. (2020). Türkiye’nin Evden Çalışması Mümkün Mü?,https://sarkac.org/2020/04/turkiyenin-evden-calismasi-mumkunmu/ ErişimTarihi: 14/12/2020
Bayrak, S. (2018). İşsizliğin İntihar Üzerindeki Etkileri: Türkiye İçin BirNedensellik Analizi. Journal of Social Policy Conferences , , 125-141 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/iusskd/issue/36332/414305
Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM), 2020. COVID-19Sürecinde Gelir Kaybı ve Borçluluk Araştırması, https://www .birlesikmetalis.org/index.php/tr/guncel/basin-aciklamasi/1486- bisam05
Castel, R. (2019). Ücretli Çalışmanın Tarihçesi, İletişim Yayınları, İstanbul
Çelik, A. (2020), Salgın Günlerinde Emeğin Halleri / Covid-19 ve Çalışma
Yaşamı Yazıları, https://www .researchgate.net/publication/341878710_COVID-19_VE_CALISMA_YASAMI_YAZILARI
Çelik, A., Özdemir, Ö. F. (2021) Türkiye’de Covid-19 ile Mücadele ve Sosyal Politika: Sosyal Diyalog ile İşsizlik, İstihdam ve Gelir Destekleri Açısından Bir Değerlendirme, Covid-19 ve Türkiye’de Sosyal Politika içinde, s.167-2017,Ed. Urhan, B., Öztürk, M. O., Durmaz, O. S. Sarmal Kitabevi, İstanbul. Dünya Sağlık Örgütü, (2019) İntihar Hakkında Bilgi Notu, https://www .who.int/en/news-room/fact-sheets/detail/suicide
Durheim, E. (2002). İntihar, Çev: Özer Ozankaya, Cem Yayınevi, Birinci Basım, İstanbul
Ekici, G., Savaş, H. A., & Çıtak, S., (2001). İntihar Riskini Artıran Psikososyal Etmenler (Sosyal Güvence Yokluğu, Göç ve Diğer Stresörler). Anadolu Psikiyatri Dergisi , vol.2, 204-212.
Güler, Z. (2017). Aging and Suicide . Istanbul Journal of Sociological Studies , (55) , 181-193, https://dergipark.org.tr/tr/pub/iusoskon/issue/30651/328257Güler, Z., & Altın, N. Ş. (2013). İntiharın Gazetelerdeki Yansımaları. Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 16(2), 114-150.1956
Hamermesh, D. S., & Soss, N. M. (1974). An Economic Theory Of Suicide. Journal of Political Economy. Ocak -Şubat 1974, 82(1), 83-98.
International Labour Organization (ILO) (2021a). ILO Türkiye Ofisi, COVID-19küresel salgınının 2021 yılında Türk işgücü piyasası üzerinde etkileri:Google Hareketlilik verilerini kullanarak bugünü tahmin etme modelinden elde edilen sonuçlar, Luis Pinedo Caro tarafından hazırlanan Araştırma Notu, https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---europe/---ro-geneva/---iloankara/documents/publication/wcms_817876.pdf Erişimtarihi: 17.09.2021
International Labour Organization (ILO) (2021b). ILO Gözlem: COVID-19 veÇalışma Yaşamı, 7. Baskı, Güncellenmiş tahminler ve analiz 31 Ocak 2021https://www .ilo.org/wcmsp5/groups/public/---europe/---ro-geneva/---ilo- ankara/documents/briefingnote/wcms_769693.pdf
International Labour Organization (ILO), (2020). Covıd-19 And The World Of Work: Impact And Policy Responses, Monitor 1st Edition, https://www .ilo.org/wcmsp5/groups/public/---dgreports/--- dcomm/documents/briefingnote/wcms_738753.pdf
Kara, E. (2020). Covıd-19 Pandemisi: İşgücü Üzerindeki Etkileri Ve İstihdamTedbirleri. Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 7 (5), 269-282. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/asead/issue/54658/738164
Marx, K (2013), 1844 El Yazmaları, Çev: Murat Belge, Birikim Yayınları, Sekizinci Baskı, İstanbul.
Meda, D. (2018). Emek: Kaybolma Yolunda Bir Değer Mi?, İletişim Yayınları, İstanbul.
Okti̇k, N, Top, A, Sezer, S, Bozver, Ü. (2003). Muğla İli İntihar ve İntihar Girişimlerinin Sosyolojik Olarak İncelenmesi. Kriz Dergisi, 11 (3), 1-19 . DOI: 10.1501/Kriz_0000000197
Ritzer, G. Sociological Theory, McGraw-Hill, Eighth Edition, 2011
Şahin-Taşğın, N. ve Bürüngüz, N. (2021). Sosyal hizmet uzmanlarının deneyimleri ışığında pandemi sürecinde sosyal hizmet ve sosyal yardım sunan kurumlarda yaşananlar: İstanbul örneği Toplum ve Sosyal Hizmet, Covid-19 Özel Sayı Cilt 1, 201-223. DOI: 10.33417/tsh.996775
Şeker, A., (2019). Durkheim’in Sosyolojisinde İntihar ve İntiharla Mücadelede
Sosyal Hizmetin İşlevi, Mavi Atlas, 7(1): 90-110.
Topbaş, F. (2007). İşsizlik ve İntihar İlişkisi: 1975 -2005 VAR Analizi.
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik AraştırmalarDergisi, 2007 (2), 161-172. https://dergipark.org.tr/tr/pub/kmusekad/issue/10223/125680
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), (2020). İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu, (Eylül),http://arastirma.disk.org.tr/?p=4032
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), (2020). İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu, (Ağustos)http://arastirma.disk.org.tr/?p=2456
Turner, B. S. (2014). Klasik Sosyoloji, Çeviren İdil Çetin, İletişim Yayınları, Birinci Baskı, İstanbul.
Uysal, D. Dilber, T. (2020). İşsizlik ve İntihar Arasındaki İlişki: Türkiye ÖrneğiUluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 16, Sayı 3, ISSN:2147-9208 E-ISSN:2147-9194 http://dx.doi.org/10.17130/ijmeb.798469
World Bank Group, (2020). Reversals of Fortune, Poverty and Shared Prosperity Report,https://openknowledge.worldbank.org/bitstream/handle/10986/3449 6/9781464816024.pdf
Yeldan, A.E.& Voyvoda, E. (2020). COVİD-19 Salgının Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri ve Politika Alternatiflerinin Makroekonomik GenelDenge Analizi. https://yeldane.files.wordpress.com/2020/05/covid_voyvodayeldan_v2_31ma yis.pdf
Makale Geliş Tarihi-18.05.2022- Makale Kabul Tarihi: 20.06.2022
Çalışma ve Toplum, 2022/3 1935
Bürüngüz, N. (2022), “Yokluktan İntihara: Türkiye’de Covid-19’un İlk Kısıtlama Döneminde Yazılı Basına Yansıyan İntiharlar”, Çalışma ve Toplum, C.3, S.74. s.1935-1958
0 Yorumlar