Yrd. Doç. Dr. Muharrem ÖZEN
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku ABD. Öğretim Üyesi
I. GİRİŞ
TCK, failin haksız bir filin doğurduğu gazap veya elemin etkisi altında
suç işlemesi halinde, verilecek cezada bir indirim yapılmasını kabul etmiştir.
Haksız tahrik olarak adlandırılan bu kurum, genel ve kanuni bir hafifletici
nedendir.1
Gerçekten TCK'nun 51. maddesi, "Bir kimse haksız bir tahrikin
husule getirdiği gazap veya şedit bir elemin tesiri altında bir suç işler... ise"
demek suretiyle haksız tahriki kişilere karşı işlenen suçlar için genel bir
hafifletici neden olarak öngörmüştür. Haksız tahrikin psikolojik ve hukuki
esasına ilişkin farklı düşünceler ortaya konmuştur.2
Burada bu düşünceler ele
alınmayacağı gibi TCK'nun 51. maddesinde hükme bağlanan ve tüm suçlar
için geçerli olan haksız tahrik kurumunun şartları3
üzerinde de durulmayacaktır. Sadece ilgili hüküm açıklanırken paralellik kurulması açsından bu şartlar gözönünde bulundurulacaktır.
1
DÖNMEZER, Sulhi / ERMAN, Sahir; Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım,
C.II,B.11,İstanbul 1997,s.364.
2
Bu düşünceler için bkz. EREM Faruk/DANİŞMAN Ahmet/ARTUK M .Emin, Ceza
Hukuku Genel Hükümler , Ankara 1997. s.591 vd.; DEMİRBAŞ Timur, Ceza Hukuku Genel
Hükümler, Ankara 2002, s.364 vd.; Aynı yazar, Türk Ceza Kanununda Özel Haksız Tahrik
Halleri, İstanbul 1985, s.25 vd.; ÖNDER Ayhan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.II-III,
İstanbul 1992, s.341; ARTUK Mehmet Emin/GÖKCEN Ahmet/YENİDÜNYA A.Caner,
Ceza Hukuku Genel Hükümler, I, Ankara 2002, s.720-703. Ayrıca haksız tahrikin heyecan
türleri bakımından değerlendirmesi için bkz. EREM Faruk, Adalet Psikolojisi, Ankara 1997,
s.77 vd.
3
Haksız tahrikin varlığından söz edebilmek için gereken koşullar şu şekilde
belirtilebilir: 1. Tahrik teşkil eden bir fiil olmalıdır, 2. Bu fiil haksız olmalıdır, 3. Fail gazap
veya şiddetli elemin etkisi altında bulunmalıdır, 4. Failin işlediği suç bu ruhsal durumun bir
tepkisi olmalıdır, 5. Haksız tahriki oluşturan fiil, fiili işleyen kimseye yönelmiş olmalıdır. Bu
şartların ayrıntılı açıklaması için bkz., DEMİRBAŞ, Özel Haksız tahrik halleri, s.40 vd.;
DÖNMEZER/ERMAN, C.II, s.351 vd.; EREM/DANIŞMAN/ARTUK, s.594 vd.;
DEMİRBAŞ, Ceza hukuku, s.368 vd.; ÖNDER, s.344 vd.;
ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, Ceza hukuku, s.716 vd.; ÖZTÜRK Bahri/ERDEM
Mustafa R./ÖZBEK Veli Özer, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku,
Ankara 1998, s.284-287.
Kanunumuz, bazı suçlar bakımından haksız tahriki ayrıca düzenlemek
suretiyle özel tahrik hallerine yer vermiştir.4
Bunları TCK'nun 272, 462 ve
485. maddelerinde görmek mümkündür. Kanun koyucu çeşitli suç tiplerinin
özelliklerini dikkate alarak genel hafifletici nedenle yetinmemiş, ayrıca o suç
tiplerine özgü cezayı azaltan tahrik hallerine yer vermiştir. Belirtelim ki, söz
konusu özel tahrik hallerinin varlığı halinde, artık genel hüküm olan 51.
madde uygulanamaz ve sadece özel hükümlerde öngörülen hükümler
uygulanarak ilgili maddelerde gösterilen oranda cezadan indirim yapılması
ile yetinilir.5
Karşılaştırmalı hukukta genel haksız tahrikin nasıl düzenlendiği ve
inceleme konumuzu oluşturan hükmün benzerinin benimsenip
benimsenmediği bu çalışmanın dışında bırakılmıştır.6
Bununla birlikte gerek
öğretimize ve gerekse uygulamaya ışık tutacağı düşüncesiyle İtalyan
hukukuna kısaca işaret etmek istiyoruz. İtalyan Ceza Kanunu, TCK'nun
tersine genel hafifletici sebepleri de genel hükümler bölümünde düzenlemiş
bulunmaktadır. Gerçekten İCK'nun 62. maddesinde tüm suçlar için kabul
edilen genel hafifletici sebepler hükme: bağlanmıştır. Bu hükümde yer alan
hafifletici sebeplerden sadece ilk iki bend çalışmamızı ilgilendirmektedir.
Birinci bentte, "özel bir değere sahip olan ahlaki veya sosyal saiklerle
hareket etmiş olmak", ikinci bentte ise, "başkasının haksız fiilinden doğan
öfke ve elem halinde hareket etmiş olmak" biçiminde haksız tahrik
öngörülmüştür. Bu düzenleme 90. maddede yer alan "heyecan ve ihtiras
halleri failin isnat yeteneğinin ne kaldırır ne de azaltır" şeklindeki hükmün
uygulama alanını kısmen de olsa daraltmaktadır. İCK'nun 62. maddesinde
hükme bağlanan bu genel hafifletici nedenin varlığından söz edebilmek için
her şeyden önce bir öfke - elem durumunun varlığı zorunludur. Yasal
düzenlemede yer alan formül önceki ifadeden farklı olmakla birlikte,
tepkinin, belirli haksız tahrik oluşturan fiilden hemen sonra gerçekleşmesi
istenilmemektedir. Tepkinin yapıldığı anda öfke durumunun var olması
yeterlidir. Tahrik isimli bu hafifletici nedenin uygulanabilmesi için;
a) Bir
öfke durumu olmalı,
b) Başkasının haksız bir fiili bulunmalı,
c) Haksız fiil
ile öfke arasında nedensellik bulunmalıdır.7
4
DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.73 vd.; DÖNMEZER / ERMAN. C.II. s.
347; ÖNDER, II-III, s.343.
5
4.CD.. 27.2.1979 T., E. 953, K.898 (Zik. ÖNDER, s.343); SOYASLAN, Doğan, Ceza
Hukuku Genel Hükümler. Ankara 1998, s.501.
6
Karşılaştırmalı hukukta haksız tahrik için bkz. DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik
Halleri, s.51 vd.
7 ANTOLISEI Francesco, Manuale di dirıtto penale, PG., A cura di Luigi Conti, Milano
1997. s.449-453; Fİ ANDACA Giovanni/ MUSCO Enzo. Diritto penale. PG.. Seconda edizione, Bologna, 1989, s.324-325; MANTOVANI Ferrando, Diritto penale PG., seconda edizione, Padova 1988, s.390-392; BETTIOL Giuseppe/MONTOVANI Luciano Pettoello, Diritto panele, dodicesima edizione, Padova 1986, s.592-594; SANTANIELLO Giuseppe/ MARUOTTI Luigi, Manuale di diritto penale, PG., Milano 1990, s. 446-450; ROMANO Mario, Commentario Sistematico del Codice Penale, I, Milano 1987, s.581.
İtalyan Ceza Kanunu, 599. maddesinde ayrıca özel haksız tahrik haline
de yer vermiştir. Maddenin başlığı "Karşılıklı tahkir ve tahrik" olup hüküm
şöyledir: "594. maddede öngörülen durumlarda saldırılar, karşılıklı ise,
hakim , taraflardan birinin veya her ikisinin cezalandırılmayacağına karar
verebilir.
594-595. maddelerdeki (yani hakaret ve sövme) eylemlerden birini,
başkasının haksız hareketinin neden olduğu öfke ile hemen işleyen kimseye
ceza verilmez ."8
Bu çalışmamızda, hakaret ve sövme suçları için 485. maddede hükme
bağlanan özel tahrik halleri incelenecektir.9
TCK'nun 485/1. maddesindeki
özel tahrik hali yanında, aynı maddenin 2. fıkrasında düzenlenen "karşılıklı
tahkir" ve 3. fıkrada öngörülen "kişiye karşı şiddet kullanılması" halleri
üzerinde de durulacaktır.
8 CRESPI Alberto/ZUCCALA Giuseppe/STELLA Federico, Commentario breve al codice penale, vol. II, Podava 1992, s. 1380; ANTOLISEI Francesco; , Manuale di diritto penale, PS; I, Milano 1999, s.213-214.
9 TCK'daki diğer haksız tahrik halleri ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi için bkz. DEMİRBAŞ, Özel haksız tahrik halleri, s.73 vd.
II. KENDİ HAKSIZ HAREKETİ İLE TAHKİRE SEBEBİYET
VERME
A. Hükmün Mahiyeti
TCK'nun 485. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Kendisine tecavüz olunan
şahıs 480 ve 482. maddelerde yazılı cürümlere kendi haksız hareketiyle
sebebiyet vermiş ise failin cezası üçte birden üçte ikiye kadar azaltılır." Bu
hüküm, TCK'nun 51. maddesinde ifadesini bulan genel haksız tahrik halinin
bir özel uygulamasıdır. Bu itibarla söz konusu düzenleme, bir hukuka
uygunluk nedeni olmayıp, sadece suça tesir eden bir neden olarak karşımıza
çıkmaktadır. Genel haksız tahrikte cezayı azaltıcı neden ne ise, özel tahrik
halinde de neden odur. Gerçekten kanun koyucu, failin, tahrik edici fiil
nedeniyle gazap veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesini cezayı
azaltan bir neden olarak kabul etmiştir.10
Ceza hukukunda haksız tahrik adını alan kurum, psikolojide heyecanların bir türünü oluşturan hiddetten başka bir şey değildir. Tahrik neticesinde işlenmiş suçun, suçluya yüklenmesi doğru değildir. Suçun mağduru da, faili tahrik etmek suretiyle suça sebep olmuştur. Onun bu suretle işlediği kusurun failin kusurundan indirilmesi ve failin cezasının azaltılması gerekir. Sonuçta; psikolojik bir hadise olan hiddet heyecanının ceza hukukunda dikkate alınmasının bir sonucuyla karşı karşıya bulunuyoruz.11
10
DEMİRBAŞ, Timur, Türk Ceza Kanunu'nda Özel Tahrik Hukuku, İstanbul 1985,
s.37,146; EREM, Faruk/DANİŞMAN, Ahmet/ARTUK, Emin; Ceza hukuku Genel
30 ÖZEN Yıl 2002 Hükümler, Ankara 1957, s.592; DÖNMEZLER-ERMAN, C. II, s.346; SOYASLAN, Doğan, Genel Hükümler, s.501; EREM,Faruk, Hakaret ve Sövme, Ankara 1958, s.51.
11 EREM Faruk, Suç Bilimi Açısından Adalet Psikolojisi, Ankara 1997, s.79.
TCK Tasarısı da, hakaret ve sövme suçlarına ilişkin bu özel tahrik
halini, cezalandırmada getirdiği değişiklik dışında korumaktadır. Gerçekten
485. maddeye karşılık gelen 180. maddenin 1. fıkrasında özel tahrik hali
bakımından "failin cezasının üçte birine indirilebileceği gibi tümüyle de
kaldırılabileceği" ve karşılıklı tahkir halinde ise "taraflardan yalnız birinin
cezasının kaldırılabileceği" şeklinde getirdiği iki yenilik dışında mevcut
hükmü aynen korumaktadır. Nitekim TCK Tasarısının 180. maddesine göre,
"kendi haksız hareketleri ile hakarete sebebiyet vermiş ise, failin cezası üçte
birine kadar indirilebileceği gibi tümüyle de kaldırılabilir.
Karşılıklı hakarette mahkeme, gerektiğinde iki taraf veya hangi tarafın
sebebiyet verdiğini göz önüne alarak, yalnız biri hakkında cezayı
kaldırabilir.
Kendisine karşı şiddet kullanılmasından dolayı hakarette bulunan kimse
cezalandırılmaz."12
12 Türk Ceza Kanunu Tasarısı, Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, Özel Seri : 3, Ankara 1997, s.71, 233.
B. Koşulları
Bu hüküm, TCK'nun 51. maddesinde yer alan genel haksız tahrik
kurumunun özel bir uygulama şeklidir. Bu hükmün TCK'nin 51. maddesinde
yer alan haksız tahrikten iki noktada farklı olduğu görülmektedir. Birincisi,
haksız tahrikin sübjektif yönünü ortaya koyan ve heyecanın ceza hukukunda
hafifletici neden olarak göz önünde bulundurulduğunun kanıtı olan "gazap",
"şiddetli elem" tabirleri burada öngörülmemiştir. İkincisi ise, genel haksız
tahrikin basit ve ağır tahrik şeklinde derecelendirilmesinin, 485. maddede
kabul edilmemesidir. Bu itibarla genel haksız tahrikin varlığı için gerekli
koşulları gözönünde bulundurarak 485/1 maddesinin uygulanma koşullarını
ele almanın isabetli olacağını düşünüyoruz.
1. Tahrik Teşkil Eden Bir Fiilin Bulunması
Haksız tahrikten söz edebilmek için tahrik teşkil eden bir fiilin varlığı
zorunludur. Kanunumuz, hangi hallerin tahrik oluşturacağını göstermediği
için, bir fiilin tahrik edici nitelikte olup olmayacağı değişken ölçütlere göre
belirlenmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda, tahrike maruz kalan kimsenin
kişilik nitelikleri tahkir eden ile buna tepki gösteren kişi arasındaki ilişki,
zaman ve yer koşulları gibi hususlar gözönünde bulundurulacaktır.13
Tahrik oluşturan fiilin, tepkide bulunan kişiye karşı işlenmiş olması
zorunlu değildir. Gerçekten, tahrik fiili, faile yakın bir kimseye yönelmiş
olabileceği gibi, bir yabancıya yönelmiş olabilir. Böyle bir fiil de failde
gazap veya elem hali yaratabilir.14
Yukarıda belirtilen genel haksız tahrik için geçerli olan hususlar, 485/1.
maddesindeki özel tahrik hali için de geçerlidir. Ancak tahrik teşkil eden fiil,
failin şahsına şiddet kullanılması biçiminde olmamalıdır. Zira, şahsına şiddet
kullanılması sonucunda failin hakaret etmesi durumunda 485/3.
maddesindeki cezasızlık nedeni uygulanacaktır.15
Tahrik oluşturan fiilin
bizzat tahrike maruz kalan tarafından işlenmiş olması da gerekmektedir. Bir
başka ifadeyle, tahrike neden olan haksız fiilin mağdur tarafından işlenmiş
olması şarttır. Yani mağdur, ne ikinci fıkradaki şekilde bir tahkir, ne de son
fıkradaki şiddet kullanma şeklinde bir haksız harekette bulunacaktır. Zira
belirtilen iki şekildeki haksız hareket söz konusu olduğunda o fıkralar
uygulanacaktır. Bu husus, özel tahrikin genel tahrikten ayrıldığı noktayı da
ortaya koymaktadır.
Belirtelim ki, 1930 İtalyan Ceza Kanunu, genel bir ifade kullanmak
suretiyle, üçüncü bir şahsın fiili işlemesi durumunda da tahrike izin verdiği
halde, bizim kanunumuz bakımından ancak 59. madde gereğince cezadan bir
indirim yapılabilir.16
Aynı şekilde, bu fiilin, bir hakaret veya sövme olması da zorunludur.
Zira, TCK'nun 485. maddesinin 1. fırkası ile diğer fıkraların birlikte
değerlendirilmesi sonucunda, 1. fıkrada öngörülen "haksız hareket"in 3.
fırkadaki "şiddet" ve 2. fıkradaki "tahkir"den başka bir hareket olması
gerektiği anlaşılmaktadır. Öyle ise, özel tahrik hali ancak mağdurun failin şahsına şiddet kullanmak ya da onu tahkir etmek dışında kalan haksız bir hareketle suça neden olunması halinde uygulanabilecektir.17 Bu hususa Yargıtay'ın da işaret ettiği görülmektedir. Gerçekten 2. CD. Bir kararında "Tahkir iki tarafça yapıldığı takdirde 485. maddenin 2. fıkrasının tatbiki muktazidir" demektedir.18 Yine Yargıtay, karşılıklı hareketlerde ilk tecavüzün müşteki tarafından gerçekleştirilmesi halinde 485/2. maddenin uygulanması gerektiğine haklı olarak karar vermiştir.19
13
DÖNMEZER-ERMAN; C. II, s. 352; ÖNDER, II-III, s.343.
14
DÖNMEZLER-ERMAN; C. II, s.532.
15
ERMAN, Sahir/ÖZEK, Çetin, Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kişilere Karşı İşlenen
Suçlar, İstanbul 1994, s.333; DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s. 112.
16
ANTOLISEI, Diritto penale, PS.s.213; ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen
Suçlar, s. 333; ERMAN, Hakaret ve Sövme, İstanbul 1950, s.233.
17 ERMAN/ÖZEK: Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 333. 2.C.D., 9.9.1993, 759/1454; "Şahsi davacının sanığı hırsızlıkla itham eder mahiyetteki sözlerinin TCK'nun 485. maddesinin 2. fıkrasının tatbikini gerektiren mukabil hakaret niteliğinde olup olmadığı tartışılmadan maddenin 1. fıkrasının uygulanması..."(MALKOÇ İsmail/GÜLER Mahmut, uygulamada Türk Ceza Kanunu, Özel Hükümler, 4 Ankara 1999, s. 4103)
18 2. CD., T.26.12.1931, E. 84/86, K. 3865 (Zik.: ERMAN/ÖZEK, s.333). 2. CD.. 8.11.1945 T., E. 1945. K. 11228, "Mağdurun sabit olup, ancak ihtilat unsuru bulunmadığından suç sayılmayan sözlerinin de hakaret teşkil etmesine göre, bazı mütalaalar seyriyle, ikinci fıkra yerine birinci fıkranın uygulanmasında isabet yoktur." (Zik. ERMAN/ÖZEK. s.334)
19 EREM/DANIŞMAN/ARTUK; s.596; DÖNMEZER/ERMAN; C. II. s.353. 2.C.D., 6.11.1991. 10391/11212: "Sanığın şahsı davacının evinde zamansız piyano çalınması nedeniyle rahatsız edildiğine ilişkin savunması mahkemece de kabul edilerek olayın bundan kaynaklandığına değinildiği halde TCK'nun 485. maddesinin 1. fıkrasının uygulama yeri bulunup bulunmadığının tartışılmaması bozmayı gerektirmiştir" (ERDURAK Yılmaz Güngör. Notlu İçtihadı Türk Ceza Kanunu, 3.Baski, Ankara 1994, s. 910); 2.CD., 14.6.1999, 5173/8435: "Sanığın 24.6.1995 tarihinde şartlı tahliye edildikten sonra olay tarihinde arkadaşları ile kız kaçırdığı yere gittiği, sanığın cezaevinden çıktıktan sonra köye yeniden döndüğünü gören sanığın kaçırdığı kızın babasının sanığı dövdüğü, dövülme olayından birkaç saat sonra sınığın da arabası ile gelip kendisini döveni tehdit edip sövmesi karşısında sanık hakkında TCK'nın 485/1. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması". Bkz. 2.CD., 31-5.1999, 3569/7608 (EROL Çetin, İçtihatlı Türk Ceza Kanunu. Ankara 1999 s. 1052). Aynı şekilde 2.C.D.. "Sanığın oturduğu dairenin üst katında oturan şahsi davacının halı ve benzeri eşyaları silkeleyerek sanığı rahatsız etmesinden çıkan olayda, sanık yararına TCK'nın 485/1. maddesinin uygulanmasına yer olup olmadığının tartışılmaması"nı bozma nedeni saymıştır. Haksızlık unsuru bakımından ayrıca bkz. 2.CD., 29.6.1993. 7411/8079; 2. C.D., 16.2.1993, 965/1850; 2.C.D., 16.12.1992, 12182/12914; 2.C.D., 30.9.1992. 8575/9094 (MALKOÇ/GÜLER, s.4111).
2. Fiilin Haksız Olması
Genel haksız tahrikte fiilin haksız sayılmasının ölçütü suç teşkil etmesi
veya haksız fiil oluşturması değildir. Fiil, hukuka aykırı ise tahrik
bakımından haksız fiilin varlığı kabul edilir. Faili öfke veya eleme iten fiilin
haksızlığını toplumda geçerli olan değerlere göre yargıç belirleyecektir.
Belirtelim ki, hakkın kullanılması durumunda bu fiil gazap veya eleme
neden olsa bile haksızlıktan söz edilemez.20
Genel haksız tahrik hali ile bu
düzenleme arasında bir fark bulunmamaktadır. Öyle ise, genel haksız tahrik
halinde fiilin haksız olması için aranan ve yukarıda kısaca işaret ettiğimiz tüm koşullar burada da varlığını korumaktadır. Failin gazap veya elem halinde suç işlemesi halinde, bunun suçu etkileyen bir hal olarak kabulündeki en önemli neden, bu psikolojik hususun hukuka aykırı fiilden kaynaklanmasıdır.21 Bu itibarla TCK'nun 485/1 maddesi yönünden de fiilin haksız olması için, suç teşkil etmesi şart olmadığı gibi, özel hukuk anlamında "haksız fiil" sayılabilmesi de gerekmemektedir. Fiilin haksız olup olmadığı, belirli dönemde kabul gören ve geçerli olan değer hükümlerine göre, hakim tarafından takdir edilecektir.22
Faile yöneltilen fiil hukuka uygun olduğu takdirde, failde ne kadar şiddetli bir öfke veya elem doğurmuş olursa olsun haksız tahrikten söz etmek mümkün değildir. Bu itibarla, hakaret veya sövme suçlarında söz konusu fiil hukuka aykırı değilse, 485. maddenin birinci fıkrası uygulanamaz. Örneğin bir kimse hakkında kolluğa veya savcılığa yapılan suç ihbarı, suçlunun yakalandığı yeri kolluğa haber verme veya salt boşanma haksız bir fiil olarak nitelendirilemez23 Nitekim İtalyan Yargıtay'ı bir kararında, "Borcunu ödemeyen borçluya dava açacağını bildiren alacaklının fiili haksız sayılamaz"24 olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Eğer fail, kendisine yönelen fiilin haksızlığı üzerinde hata etmişse, yani haksız olmadığı halde haksızlığına inanmışsa, genel hüküm çerçevesinde bu hatasından yararlanır ve hakkında söz konusu fıkra uygulanır.25
20 ÖNDER.11-I1I, s.345; DÖNMEZER/ERMAN, C.II, s.353;DEMİRBAŞ.Özel Haksız
Tahrik Halleri. s.41;ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, s.718.
21 DÖNMEZER/ERMAN: C. II, s.353.
22 EREM/DANIŞMAN/ARTUK; s. 596; ÖNDER; s. 325; DÖNMEZER/ERMAN; C. II, s.353.
23 ÖNER Hamdi, Hakaret ve Sövme Suçlan, AD., 1946, S.10, s.1069; DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 12.
24 İtalyan Yargıtay'ı, 1 Aralık 1939 (Zik. ERMAN/ÖZEK: ss. 334), "Avukatın karşı tarafın muhakeme sırasında söylediği sözler, mahkeme dışında avukatın tahkir edilmesi halinde, haksız tahrik addedilemez" Bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.334.
25 SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, B. 3, Ankara 1999, s. 182.
3. Tahrikin Gazap veya Elemin Etkisi Altında İşlenmiş Olması
Genel haksız tahrikin varlığı için gereken bu koşuldan 485. maddede
söz edilmemiştir. Özel tahrik halini öngören 485/1. maddesi için bunun
aranıp aranmadığı tartışmalıdır. Erman/Özek'e göre, burada da gazap veya
elemin varlığı aranmakta, ancak bu koşulun varlığı bir karine olarak kabul
edilmektedir. 51. madde ile 485/1. madde arasındaki fark ise, birincisine
dayanan kimsenin gazap veya elemin bulunduğunu kanıtlamakla yükümlü
olmasına karşılık, ikincisinde yani 485. maddenin 1. fıkrasında ileri süren tarafın böyle bir yükümlülüğünün olmamasından ibarettir.26 Dönmezer ise,
sanıkta elem veya gazap bulunmasa da haksız tahrik halinin kabul edileceği
görüşündedir. Yazar, 485. maddenin 1.fıkrasının uygulanabilmesi için
hareketin, saldırı dolayısıyla failin duyduğu gazap veya şiddetli bir elemin
etkisiyle işlenmiş bulunmasının şart olmadığını belirttikten sonra,
kanunumuzun genel tahrik halini öngören 51. maddesinde açıkça failin tepki
fiilini gazap veya şiddetli elemin etkisi altında işlemesine yönelik düzenleme
karşısında, 485/1 maddesinde bu hususta bir acılık bulunmadığını
belirtmektedir. Öyle ise, haksız hareket failde herhangi bir elem veya gazap
meydana getirmese de bu fıkra uygulanmalıdır.27
Kanaatimizce, özel tahrik
hali 51. maddenin varlığına rağmen öngörüldüğüne göre, kanun koyucu
genel haksız tahrikte aradığı tepki fiilinin failin duyduğu gazap veya şiddetli
elemin etkisi altında işlemesi koşulunun 485/1. maddede açıkça
öngörmediğine göre, bu koşuldan vazgeçtiği sonucuna ulaşılmalıdır.
Kanımızca hakaret ve sövme suçlarında bu düzenlemenin kabul edilişinin
nedeni tahrik olduğuna göre tahrikin kaynağı öfke veya elem olmalıdır. Bu
itibarla, haksız davranış failde herhangi bir gazap veya elem meydana
getirmemiş bulunsa da fail hakkında 1. fıkra hükmünün uygulanması
gerektiği düşüncesine katılmak mümkün değildir. Erman/Özek'in
düşüncesine katılarak kanun koyucunun bu özel düzenleme bakımından
sadece kanıt bakımından genel haksız tahrikten ayrıldığını düşünüyoruz.
Sonuçta haksız tahrikin niteliği, zorunlu olarak failin haksız davranışın
neden olduğu gazap veya şiddetli elemin etkisinde tahkir fiilini işlemesi
halinde TCK'nun 485/1 maddesindeki indirimden yararlanmasını zorunlu
kılmaktadır.28
Nitekim Askeri Ceza Kanunu'nun 92. maddesinde haksız
tahrik, tüm suçlar bakımından değil 82, 83, 84, 85, 86,87, 88, 89, 90 ve 91
inci maddelerde yer alan suçlar bakımından kabul edilmiştir. Bu
düzenlemede de haksız tahrikin varlık nedenini ortaya koyan teki fiilinin,
öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işlenmesi kaydına yer verilmemiştir.
Buna rağmen öğretide haksız tahrikin kaynağını oluşturan bu koşulun bu
hüküm bakımından da aranacağı kabul edilmektedir.29
CGK, bir kararında 485. maddedeki cezadan indirim oranının daha lehe olması nedeniyle bu madde yerine 51. madde uygulanarak indirim yapılmasını bozma nedeni saymıştır.30 Bu kararın sonucu doğru olmakla birlikte gerekçesine katılmak mümkün değildir. Zira, 51. maddenin aradığı koşullar aynı olduğundan aynı olayda 51. madde ile 485. maddenin 1. fırkası her zaman birlikte uygulanamaz.31 TCK'nun 485/1. maddesi yerine 51. maddenin uygulanması özel tahrik halinin varlığı nedeniyle bozma nedeni sayılmaktadır. Nitekim 2 CD. Bir kararında, "Sanığın hakaret suçunu, müştekinin haksız hareketi sonucu işlediği kabul edildiği halde, bu hususta özel tahfif hükmünü ihtiva eden TCK'nun 485. maddesi yerine 51. maddesinin uygulanması bozmayı gerektirir"32 demektedir.
26
ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 334; EREM, Hakaret ve sövme
s.52; ERMAN, Hakaret, s.234; DEMİRBAŞ, özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 14.
27
DÖNMEZER, Sulhi, Kişilere ve MaU. Karşı Cürümler, B. 15. İstanbul 1998, s. 272.
28 DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 14.
29
ERMAN Sahir, Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul, 7. bası, İstanbul 1983,
s.217. Askeri Ceza Kanununun 92. Maddesine göre: " Bir amir veya mafevk, yahut makam
ve mevkiinin salahiyetini tecavüz etmek suretiyle madunu tahrik eyler ve madun bu tahrik
sebebiyle 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90 ve 91 inci maddelerde yazılı suçlardan birini
hemen yaparsa. Türk Ceza Kanununun elli birinci maddesine göre madunun cezası
hafifletilir." Maddede haksız tahrik nedeniyle cezanın indirilmesine neden olan suçlar, amire
ve üste hürmet etmemek (m. 82), bilerek doğru söylememek (m. 83), yalan yere veya usulsüz
şikayet (m. 84). amir ve üste hakaret etmek (m. 85), itaatsizlik (m. 86), itaatsizlilkte ısrar (m.
87), toplu asker karşısında veya hizmetten savuşmak için veya silahlı iken itaatsizlik (m. 88), büyük zararlar veren itaatsizlik (m. 89), mukavemet (90) ve amire veya üste fiilen tecavüzdür (m. 91).
30 CGK., 6.2.1939, E., 4-40, K. 31 (Zik. DÖNMEZER: Kişilere Karşı Cürümler, s. 282).
31 DÖNMEZER, Kişilere Karşı Cürümler, s. 272.
32 2.CD., 17.2.1981 T., E. 1981/629, K. 1981/780 (YKD, Eylül 1981, s.1200); 2.C.D., 30.09.1992, 85755/9094; "Müştekiye ait ineğin sanığın çayırına giriş biçilmiş otları yemesi üzerine sanığın atılı hakaret suçunu işlediği anlaşıldığı halde, özel tahrik hükmünü ihtiva eden TCK'nun 485. maddesinin 1. fıkrası yerine aynı Kanunun 51. maddesi ile indirim yapılması bozmayı gerektirir." (MALKOÇ/GÜLER, s.4013). Aynı yönde kararlar için bkz. 4 C.D., 30.6.1999, 6481/7673 (EROL Haydar, İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Ankara 1999,s.1053)
4. Tahrik Üzerine İşlenen Fiilin Hakaret veya Sövmeden İbaret
Bulunması
Özel tahrik hali olan bu husus, genel tahrikin tersine sadece tahrik
üzerine işlenen fiilin hakaret veya sövme suçunu oluşturması halinde
uygulama alanı bulacaktır. Gerçekten 485. maddenin 1. fıkrası "kendisine
tecavüz olunan şahsın 480 ve 482. maddelerde yazılı cürümlere kendi haksız
hareketi ile sebebiyet vermiş" olmasını aramaktadır.
Belirtelim ki, 485/1. maddesinin uygulanabilmesi için hakaret veya
sövmenin, haksız harekete hemen bir karşılık vermesine gerek yoktur; haksız
tahrikle hakaret veya sövme arasında bir nedensellik bağının varlığı
yeterlidir. Burada TCK'nın 485/1. maddesinde yer alan "sebebiyet
verme"nin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durmak gerekir. Tartışmalara
girmeksizin, bu ibarenin psikolojik olarak anlaşılması gerektiği düşüncesinin
isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, haksız sayılan eylemin yarattığı
öfke veya elem durumu devam ediyor ve aradan uzun bir süre de geçmemiş
ise, failin hakaret veya sövme suçunu tahrik edene karşı işlemesi halinde,
485/1. maddesi uygulanmalıdır. Öyle ise, önemli olanın yer ve zaman değil,
failin ruhsal ve psikolojik durumudur.33
Son olarak, 51. madde ile 485. maddenin birinci fıkrası arasındaki en önemli farklardan birinin de, 51. maddede tahrik halinin ağır veya adi olmasına göre failin cezasından yapılacak indirimin değişik olmasına karşılık, 485/1'de bu farkın gözetilmemiş olduğu ve cezadan yapılacak indirimin daima ağır tahrik oranlarında uygulanması olduğunu belirtmekte yarar bulunmaktadır.
33
ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, 334. DÖNMEZER, s. 273; ERMAN,
Hakaret, s. 221; DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 14-115.
36 ÖZEM Yıl 2002
III. KARŞILIKLI TAHKİR
Kanunumuz, hakaret ve sövme suçlarında tahkirin karşılıklı olması
halinde mahkemenin duruma göre iki tarafın veya tahkire sebebiyet vereni
dikkate alarak sadece bir tarafın cezalandırılmamasını hükme bağlamıştır.
Böylece genel tahkir fiilleri bakımından cezaya etkili olan ve bunu ortadan
kaldıran iki durumdan birinin karşılıklı tahkir olduğunu görüyoruz
A. Hükmün Mahiyeti
TCK'nun 485. maddesinin 2. fırkasına göre, "Eğer iki taraf karşılıklı
olarak birbirini tahkir etmiş bulunursa mahkeme icabına göre iki taraf veya
hangi tarafın sebebiyet verdiğini nazara alarak yalnız biri hakkında cezayı
ıskat edebilir".
Karşılıklı tahkir adı verilen kurumun hukuki niteliğini açıklamak için
çeşitli düşüncelerin ileri sürüldüğünü görüyoruz.34
Bir anlayışa göre, "ceza
siyaseti" düşüncesiyle devletin cezalandırmak hakkından kanun yoluyla ve
önceden vazgeçilmiştir. Karşılıklı hakarette cezaya gerek yoktur, zira taraflar
birbirlerini cezalandırmışlardır.35
Carrara'ya göre, hakarete hakaretle
mukabelede takas, her iki tarafın dava hakkını düşürür. Böylece bu düşünce,
karşılıklı tahkirde bir çeşit "takas" kavramının varlığını ileri sürmektedir.36
Kanaatimizce bu kurumun hukuki niteliğini ceza politikası ile açıklayan
yaklaşımın isabetli olduğunu düşünüyoruz. Erman/Özek ile birlikte,
karşılıklı olarak birbirlerini tahkir eden kimselerden birini veya her ikisini
cezalandırmakta kanunun bir kamu yararı görmediğini ve bunu dikkate
alarak, taraflardan sadece birinin veya her ikisinin cezasını ortadan
kaldırmak yetkisini hakime tanıdığını ifade etmek istiyoruz. Bu nedenle karşılıklı tahkir halinde her iki taraf açısından suçun bütün unsurları olduğu gibi kalmakta, sadece ceza ortadan kalkmaktadır.37 Karşılıklı tahkirin bir hukuka uygunluk nedeni olmadığı açıktır, dolayısıyla failin fiili hukuka aykırı olmaya devam etmektedir. Burada sadece cezayı kaldıran bir nedenin varlığını görüyoruz. Yargıtay da bu paralelde düşünmektedir. Nitekim 2. CD, verdiği bir kararda, cezanın TCK'nun 485/2. maddesi uyarınca ıskatına (düşmesine) karar verilmesi, suç ve suçluluğu ortadan kaldırmayacağı gözetilerek yargılama giderinin sanığa yükletilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.38
34
Bu düşünceler hakkında bilgi için bkz. ERMAN, Hakaret, s. 220 vd; EREM Faruk,
Karşılıklı Tahkir, ABD., Yıl 15, 1958, S.2, s.60; Aynı yazar, Hakaret ve Sövme, s.53;
DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 16 vd.
35
Bkz.-EREM, Karşılıklı Tahkir, s. 60; aynı yazar, Hakaret ve Sövme, s.53; ERMAN;
Hakaret, s. 220; SOYASLAN.s.178.
36
Bu düşünceye getirilen eleştiri için bkz. EREM, Karşılıklı Tahkir, s. 60; Aynı yazar.
Hakaret ve Sövme, s.54. ERMAN, Hakaret, s.220.
37 ERMAN/ÖZEK, Kişilere karşı İşlenen Suçlar, s.327.
38 2. CD., T.27.5.1993, E. 1993/5715, K. 1993/6673 (Bkz. http://www.yargitay.gov.tr. Emsal arama); Kaynak Kanun, karşılıklı tahkir kurumunun sadece sövme cürümü bakımından uygulanacağını kabul etmiştir. Gerçekten Kaynak Kanunun 397. maddesindeki hüküm şöyledir: "Geçen iki maddede yazılı cürümlere tecavüz olunan kendi haksız hareketi ile sebebiyet vermiş ise ceza üçte birden üçte ikiye kadar azaltılır. Eğer iki taraf karşılıklı olarak birbirini tahkir etmiş bulunursa hakim icabına göre iki taraf veyahut yalnız bir taraf hakkında cezayı ıskat edebilir. Şahıs hakkında şiddet kullanılmasından dolayı adiyen hakaret eden kimsenin hareketi cezayı müstelzim değildir". TCK'nun 485. maddesinin kaynağı olan 397. maddede "geçen iki maddede..." şeklindeki yollama sadece 395 ve 396. maddelerdeki sövme cürümlerine ilişkindir. Bkz. MAJNO, Ceza Kanunu Şerhi, Türk ve İtalyan Ceza Kanunları, C.III, Ankara 1980, s. 367.
B. Koşulları
1. Karşılıklı Olarak işlenen Suçların Hakaret veya Sövmeden İbaret
Bulunması
485. maddenin 2. fıkrasının uygulanabilmesi için varlığı gerekli ilk
koşul, karşılıklı olarak işlenen suçların 480. ve 482. maddelerde öngörülen
hakaret veya sövme cürümlerinden ibaret bulunmasıdır.39
Belirtelim ki, sövme suçunun 483. maddedeki ağırlaşmış şekli, 485.
maddenin uygulanma alanı dışında kalmaktadır. Zira, 485. madde, sadece
480 ve 482. maddelere açıkça atıfta bulunduğundan, böyle bir sonuca
varmak zorunluluğu söz konusudur.40
Aynı şekilde, bu hüküm, ancak genel
hakaret ve sövme suçlarında uygulanabilir, özel tahkir hallerinde geçerli
değildir.41
Bununla birlikte, memura hakaret söz konusu olduğunda, eğer
memur memuriyet sınırını aşarak veya keyfi hareketleriyle hakarete sebebiyet vermiş ise, 272. madde uyarınca cezanın ya dörtte bire kadar indirilmesi, yahut büsbütün kaldırılması gerekir.42
Aynı şekilde, yapılan tahkire karşı, diğer taraf müessir fiilde bulunmuş ise, 485. maddenin uygulanması mümkün değildir. Maruz kalınan tahkirin, genel hükümler uyarınca genel haksız tahrik sayılıp, müessir fiil failinin cezasından indirim yapılabilir.43 Son olarak belirtelim ki, eğer ilk suç hakaret veya sövme değil de, ikinci saldırgana karşı şiddet içeren bir suç olup buna hakaret şeklinde karşılık verilmişse, bu takdirde sanığın cezası, 485. maddenin son fıkrası uyarınca ortadan kaldırılacaktır.
39
ERMAN-ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 327.
40 Oysa kaynak kanun,bizim 482 ve 483. maddelere karşılık gelen 395 ve 396.
maddelere "yukarıdaki iki maddede öngörülen hallerde" şeklinde atıf yaptığı için hakaret suçu
dışarıda bırakılmakta, buna karşılık sövme cürümünün gerek basit, gerekse ağırlaşmış
şekillerinin hepsini uygulama alanına almaktadır. Bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı
İşlenen Suçlar, s. 327; ERMAN, Hakaret, s. 222.
41
ERMAN/ÖZEK, kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 327; ERMAN, Hakaret, s. 223.
42 Bu tahrik hali ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.77 vd. 43 ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 327. 2.C.D., 16.3.1993, 2497/3454: "Sanığın, babası olan müşteki Bayram'ın kendisine tükürmesi ve hakareti üzerine, babasına vurduğu ve küfür ettiği kabul edildiği ve müessir fiil suçundan sanık hakkında TCK'nun 51. maddesinin 1. fıkrası uygulandığı halde, hakaret suçunda TCK'nun 485. maddesinin 1 veya 2. fıkralarının tatbik edilip edilmeyeceğinin tartışmasız bırakılması bozmayı gerektirmiştir." (Bkz.ERDURAK.s.914).
2. İlk Tahkirin Haksız Olması
Karşılıklı tahkirden söz edebilmek için ilk olarak hakaret suçunu işleyen
kimsenin haksız olması gerekir. Öyle ise, ilk tecavüz eden kimse bir hakkını
kullanmakta veya görevini yerine getirmekte ise ona karşılık veren kişiye bu
hükmün uygulanması talep edilemez. Örneğin tedip-terbiye hakkını
kullanarak çocuğunu azarlayan babaya karşı, oğlunun karşılık vermesi
halinde bu fıkranın uygulanması düşünülemez.44
Yargıtay da aynı
düşüncededir. Nitekim CGK, vermiş olduğu bir kararda "ilk olarak hakaret
veya sövme suçunu işleyen kimsenin haksız olması gerekir. İlk defa tecavüz
eden kimse bir hak veya vazifenin yerine getirilmesi dolayısıyla hareket
etmişse buna karşılık veren kimse TCK'nun 485. maddesinin 2. fıkrasından
yararlanamaz. Örneğin; terbiye hakkını kullanıp oğlunu azarlayan babaya
karşı oğlunun karşılık vermesi halinde mezkur fıkra tatbik edilmez"45
demektedir.
Burada üzerinde durulması gereken sorunlardan biri, bir milletvekilinin
parlamento içinde bir kimseye hakaret etmesi üzerine bu kimsenin
milletvekiline sözle veya basın aracılığı ile cevap vermesi durumunda, bu
fıkranın uygulanıp uygulanmayacağıdır. Bu sorunun çözümü, mutlak yasama
dokunulmazlığının esasının neden ibaret olduğuna göre farklılık
arzedecektir. Mutlak yasama dokunulmazlığını, hukuka uygunluk nedeni kabul etmeyen, ceza kovuşturması yapılmasına engel olmasına karşılık, hukuka aykırılığı kaldırmadığı yolundaki düşüncelere katılıyoruz.46 Bu nedenle, mutlak yasama dokunulmazlığından yararlanan milletvekilinin, Meclis içinde bir arkadaşına ya da milletvekili olmayan başka birine karşı yaptığı hakaret, cezalandırabilme unsurunun yokluğu nedeniyle kavuşturulamaz ise de, hukuka aykırı olma özelliğini korumaktadır.47 TCK'nun 485/2. maddesindeki hükmün bu yaklaşımı desteklediğini düşünüyoruz. Gerçekten 485. maddenin 2. fıkrasında "İki taraf karşılıklı olarak birbirini tahkir etmiş bulunursa" denilmekte ve hakaret veya sövme ibarelerine yer verilmemektedir. Öyle ise, kanun koyucu, hakaretamiz söz veya yazı teknik anlamda hakaret veya sövme olarak nitelendirilmese de, karşılıklı tahkire izin vermiştir. Sonuçta, ceza kovuşturması yapılmasına engel olan mutlak yasama dokunulmazlığı, milletvekilinin yaptığı fiile hakaret veya sövme denilmesini mümkün kılmasa da, bunun bir "tahkir" sayılmasına ve dolayısıyla 485. maddenin uygulanmasına engel olmayacaktır.48
44
ERMAN, Hakaret, s. 223; ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 328;
DEMİRBAŞ. Özel Haksız Tahrik Halleri, s.l 19.
45
CGK., 24.12.1984,4-255/468 (SAVAŞ/MOLLAMAHMUTOĞLU, s.4839)
46 DÖNMEZER, Sulhi/ERMAN, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım, C. I, B.13, İstanbul 1997, s. 266 vd; ERMAN, Hakaret, s. 224. DÖNMEZER, Kişilere Karşı Cürümler, s.275.
47 ERMAN/ÖZEK, kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 328; DÖNMEZER, Kişilere Karşı Cürümler, s.275.
48 ERMAN/ÖZEK, kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 328; DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.119-120. Nitekim 4.C.D. "485. maddenin 2. fırkasında, kanun suç teşkil eden hakaret denilmediğinden ve mağdurun ancak ihtilat unsuru bulunmadığından suç sayılmamış sözlerinin de hakaret teşkil etmesine göre, o fıkra yerine 1. fıkranın uygulanmasında isabet olmadığına" sonucuna ulaşmıştır. Bkz. 4.C.D., 8.11.1945, 947-11228 (DÖNMEZER, Kişilere Karşı Cürümler, s.275).
3. Tahkirlerin Karşılıklı Olması
Üçüncü ve son koşul da, tahkirlerin karşılıklı olmasıdır. Bu durum
kurumun temel özelliğini ortaya koymaktadır. Bu koşuldan ilk çıkarılacak
sonuç, tarafların birbirlerine karşı hakaret veya sövmede bulunmaları
gerektiğidir. Başka birine yönelik tahkire bir üçüncü kişi karşılık verecek
olursa 485. maddenin uygulanması söz konusu olamaz. Ancak, çok yakın
akrabalık ilişkisi halinde karşılıklı tahkir kabul edilebilir.49
Aynı şekilde,
karşılık veren kimse, saldırgandan başkasını tahkir etmiş ise bu hükümler
sadece bu üçüncü kişi saldıran ile çok yakınlık içerisinde ise
yararlanabilecektir. Örneğin, karının veya oğlun tahkirine maruz kalan kişinin, koca veya babayı tahkir etmesi durumunda karşılıklı tahkir söz
konusu olacaktır.
Karşılıklı tahkir hallerinde ilk failin birden fazla kişiyi tahkir etmiş
olması halinde 485/2. madde hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı sorunu
ile karşılaşılabilir. Söz konusu hükmün mahiyeti gereği, tahkir edilenlerden
biri karşılık vermiş ise ilk failin cezası kaldırılmayacak ve karşılık veren kişi
bu hükümden yararlanacaktır. Ancak eşlere karşı bir tahkir yöneltilmiş ise,
eşlerden birinin karşılık vermesi halinde 485/2. madde hükmü
uygulanacaktır.50
Karşılıklı tahkirler arasında zaman farklarının bulunup bulunmayacağı
hususuna da işaret etmekte yarar vardır. Bu konuda gerek öğreti ve gerekse
uygulama karşılıklı tahkirin aynı zamanda ve derhal gerçekleştirilmesinin
zorunlu olmadığında hem fikirdir.51
Özellikle gazeteciler arasında
gördüğümüz ve kolaylıkla suç şeklini alan tartışmalarda karşılığın derhal
verilmesi olanaksızdır, gazetenin yayınlanmasını beklemek ve kendi
gazetesinde buna karşılık vermesi için de yayının gerçekleştirilmesi
zorunludur. Nitekim İtalyan Yargıtayı, "Karşılıklı tahkirde karşılığın derhal
verilmesinin şart olmadığını, tahkirler karşılıklı olmak kaydıyla aralarında
zaman farklarının bulunabileceğine karar vermiştir.'52 Yargıtayımızın da aynı
yaklaşımı benimsediğini görüyoruz. Gerçekten CGK, bir kararında,
"Kanunda bir zaman kaydı mevcut olmamakla beraber, "karşılıklı"
kelimesinin lügat manasına müracaat zaruri olmasına göre, yüze karşı
hakarette aynı mecliste olan mukabelelerin karşılıklı olarak kabulü doğru ise
de, gıyapta olan hakarette mukabelenin derhal olması imkan dışında
olduğundan, mağdurun ıttılaından sonra mukabeleten karşılıklı sayılması
zaruridir".53
Yargıtay CGK., gıyapta hakaret halinde tahkirin karşılıklı
olmasından ne anlaşılması gerektiğini belirlemiştir. CGK'na göre, "485/2.
maddenin metninden de anlaşılacağı üzere, tahkirin karşılıklı sayılabilmesi
için iki hakaret arasında illiyet bağırın bulunması gerekir. Bu nedenle,
gıyapta yapılan hakaretten, iki hakaret arasındaki illiyet bağı kalkmayacak
kadar kısa bir sürede vuku bulan hakaretin de karşılıklı sayılması gerekir".54
Bu itibarla, uygulama bakımından, huzurda yapılan hakaret ve sövme
suçlarında karşılık oluşturan hakaret veya sövmenin karşılıklı sayılabilmesi
için derhal yapılmış olması gerekirken, gıyapta yapılan hakaretlerde,
karşılığın hakaret veya sövmenin öğrenildiğinde yapılmış olması gerekmektedir.55
Belirtelim ki, yüze karşı tahkirlerde de karşılığın derhal
verilmesini şart koşmak her zaman doğru olmayacaktır. Gerçekten, mağdur,
içinde bulunduğu ortam gereği bir süre sonra karşılık vermek zorunda
kalabilir. Örneğin, bir salonda bayanların huzurunda tahkire maruz kalan
kimse, terbiyesizlik addederek orada karşılık vermeyip, dışarı çıkınca faili
tahkir etmişse, 485. maddenin ikinci fıkrası uygulanmalıdır.56
Karşılıklı tahkirlerin bütün unsurları itibariyle gerçekleşmiş olup
olmamasının bu hükmün uygulanması bakımından zorunlu olup olmadığı
tartışmalıdır. Bazılarına göre 485/2. madde hükmünün uygulanabilmesi için
her tahkir fiili de cezalandırılabilir olmalıdır. İkinci yaklaşım ise sorunu ilk
failin cezasının kaldırılabilmesi ile ikinci failin cezasının kaldırılması
bakımından ayrı ayrı değerlendirmektedir. Bizim de katıldığımız ikinci
anlayışa göre, 485/2. madde hükmünün uygulanabilmesi için ilk failin fiili
cezalandırılabilir ve takip edilebilir olmalıdır. Aynı durum ikinci fail
bakımından da aranmaktadır.57
Bu koşulla ilgili olarak çözümlenmesi gereken bir başka sorun da, sözü
geçen fıkranın uygulanabilmesi için, karşılıklı tahkire maruz kaldığını iddia
eden tarafın dava açmış olmasının gerekip gerekmediğidir. Öğreti ve
uygulamada bu konuda aynı yaklaşımın benimsendiği görülmektedir.
Gerçekten, öğretiye göre, kanun sadece tahkirlerin karşılıklı olmasını
aramakta, davaların karşılıklı olmasını ise şart koşmamaktadır.58
Yargıtayımız da "karşılıklı hakaret hükmünün uygulanabilmesi için iki
tarafın birbirini kötülemesi yeterlidir. Ayrıca öteki tarafın dava açması
zorunlu değildir"59
demek suretiyle bu yaklaşımdan yana tavır koymuştur.
Belirtelim ki, taraflardan birinin ölümü halinde bu kurumun
uygulanmayacağı söylenebilir. Nitekim Manzini'ye göre, karşılıklı tahkir,
yaşayan bireyler arasında mümkündür. İlk hakaret eden öldükten sonra buna
karşılık verilmesi cezayı kaldıran neden olamaz; çünkü verilen karşılık artık yaşamayan kişinin hatırasına yöneltilmiş demektir. Bu durumda da, karşılıklı olmak şartından söz edilemez.60
49 Sadece tahkir edilen kimse ile karşılık veren arasında, karşılık vermeyi makul gösterecek durumda yakınlık olması halinde karşılıklı tahkirin varlığı kabul edilmektedir. Nitekim İtalyan Yargıtay'ı, babaya yönelik hakarete oğul tarafından karşılık verilmesi halinde, karşılıklı tahkirin bulunduğunu kabul etmiştir. Bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere karşı İşlenen Suçlar, s.329; ERMAN, Hakaret, s. 227.
50 DEMİRBAŞ. Özel Haksız Tahrik Halleri, s. 125.
51 ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 329.
52 ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 329; SOYASLAN, s. 178.
53 Yargıtay CGK. 10.4.1945 T., E. 3919, K. 3962 (Zik: EREM, Faruk. Türk ceza kanunu Şerhi. Özel Hükümler, C.III, Ankara.
54 CGK.. 27.3.1972, 2-114/151 (SAVAŞ/MOLLAMAHMUTOĞLU, s.4839).
55
Bkz. 2.C.D., 30.4.1968, 2142/3505 (SAVAŞ/MOLLAMAHMUTOĞLU, s.4842);
DÖNMEZER, Kişileri Karşı Cürümler, s.273.
56
EREM, Türk Ceza Kanunu Şerhi, s. 2304 Aynı yazar, Hakaret ve Sövme, s.56;
DÖNMEZER, Kişiye Karşı Cürümler, s.274. Nitekim 2.C.D. vermiş olduğu bir kararda,
"Hakarete maruz kalan şahidin mahkeme salonundan çıkmasını müteakip davacıya sövmüş
olmasına göre bunun karşılıklı hakaret teşkil edip etmediği düşünülmeksizin 485. maddenin 1.
fırkasının uygulanması yolsuzdur" denilmektedir. Bkz. 2.C.D., 14.12.1949, E.1143, K.
16718(Zik. DÖNMEZER, Kişilere Karşı Cürümler, s.274).
57
DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s. 128-129.
58
ERMAN, Hakaret, s. 223.; EREM, Türk Ceza Kanunu Şerhi, s. 2304.
ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 330; MALKOÇ/GÜLER, s.404.
59
CGK. 13.12.1976 T., E.505, K. 526 (YKD. Temmuz 1978, s. 1188).
60 Bkz. EREM, Hakaret ve Sövme, s.57-58.
C. Hüküm ve Sonuç
1. Şikayetin Zorunlu Olmaması
Her iki tarafın şikayet hakkını kullanmış olması cezayı kaldıran bu
nedenin uygulaması için zorunlu değildir.61
Gerçekten, kanunumuz sadece
tahkirlerin karşılıklı olmasını aramaktadır; bunun dışında şikayetin de
karşılıklı olmasını istemek kanuna yeni bir koşul eklemek anlamına
gelecektir. Kanundaki "iki taraf" ile şikayet eden ifade edildiği gibi, sanık da
kastedilmektedir. Öyle ise, mukabelede bulunanın şikayet hakkını
kullanmamış olması veya davaya engel bir halin varlığı cezayı kaldıran
nedenden yararlanmasına engel olamaz.62
Yargıtay da 485. maddenin 2.
fıkrasının uygulanmasının karşılıklı davanın açılmasına bağlı olmadığına
karar vermiştir.63
61 EREM, Hakaret ve Sövme, s. 58; EREM/TOROSLU, s.478.
62 EREM/TOROSLU, s.479; EREM, Türk Ceza Kanunu Şerhi, . 2306.
63 CGK., 13.12.1976, E.1976/526, K.1976/2-505; "Karşılıklı Hakaret hükmünün uygulanabilmesi için iki tarafın birbirini kötülemesi yeterlidir. Ayrıca öteki tarafın dava açması zorunlu değildir". (İÇEL Kayıhan/YENİSEY Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, 4. Bası, İstanbul 1994, s.819).
2. Mahkemenin Yetkisi
Yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde "mahkeme icabına
göre iki taraf veya hangi tarafın sebebiyet verdiğini nazara alarak yalnız biri
hakkında cezayı ıskat edebilir." Görülüyor ki, bu cezasızlık nedeni, nev'i
kendine özgü bir sebeptir, çünkü duruma göre, sadece sanık hakkında veya
her iki taraf hakkında ceza verilmemesi mümkün olabilmektedir.
Kanaatimizce, sövmeye karşılık verilmesi halinde her iki tarafın cezasını
düşürmek yerinde ise de, hakarete sövme ile mukabele edildiği hallerde,
sadece ikinci saldırganın cezasını düşürmek gerekecektir.64
Belirtelim ki,
hakim sadece ilk olarak tahkirde bulunan tarafın cezasını düşüremez; bunu
yapabilmesi için diğer tarafın da cezasını düşürmelidir. Sadece bir tarafın
cezasını kaldırmayı düşünüyorsa, bu taraf, ancak karşılık vermiş olan taraf
olmalıdır. Sonuç olarak, hakim, iki tarafın cezasını ortadan kaldırmaya
zorunlu değildir, çünkü kanun, kendisine bir takdir hakkı tanımıştır. Hakim,
bu takdir yetkisini kullanırken, tarafların istekleriyle de bağlı değildir.
Cezanın düşmesine karar verilmiş olması suç ve suçluluğu ortadan kaldırmadığından, yargılama giderleri sanığa yükletilir65
Bu kuruma göre
hüküm kurulurken önce hakaret veya sövme suçundan hüküm kurulması ve
daha sonra 485/2. maddesi uygulanmalıdır; bu itibarla doğrudan ıskata karar
verilmesi hukukta aykırıdır.66
64 ERMAN/ÖZEK. Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 330.
65 2.C.D., 27.5.1993, E.1993/5715, K.1993/6673 (YKD., Kasım 1993, s.1725); DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s. 136-137.
66 Bkz. 2.C.D., 28.1.1993, 13656/916 (ERDURAK, s.914). CGK., 19.2.1990, E.1990/2- 3541, K.1990/26: "Karşılıklı tahkir halinde hakimin vereceği karar; İki tarafın mahkumiyeti veya her iki tarafın beraati, yahut da mukabele edenin cezasının ıskatı ile, sebebiyet veren tarafın mahkumiyetine ilişkin olacaktır. İlk kez haksız saldırıda bulunan karşı tarafı tahrik eden sanıktır. Bu nedenle, sanık hakkında TCK'nun 485/2'nci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin dirence kararı doğrudur" (İÇEL/YENİSEY, s. 820).
IV. ŞAHSINA KARŞI ŞİDDET KULLANANIN TAHKİRİ
Kanunumuz, hakaret ve sövme suçlarında cezalandırmaya etki eden ve
sonuçta cezalandırmayı ortadan kaldıran ikinci durumu şahsı hakkında şiddet
kullanılmasında kabul etmiştir. TCK'nun 485. maddesinin üçüncü
fıkrasında, kişinin tahkirin ötesinde şahsına şiddet kullanılmasının etkisiyle
karşı tarafa tahkir niteliğinde söz ve beyanlarda bulunması halinde
hareketinin cezalandırılmayacağı hükme bağlanmıştır.
A. Hükmün Mahiyeti
Kanunumuzun 485. maddesinin son fıkrasına göre; "Şahsı hakkında
şiddet kullanılmasından dolayı hakaret eden kimsenin hareketi cezayı
müstelzim değildir."
Bu kurumun mahiyeti tartışmalıdır. Bazı yazarlara göre, şahsına karşı
şiddet kullanılan kimsenin saldırganı tahkir etmesi halinde korunmanın bir
koşulu olan "zorunluluk" bulunmamakta; bu hüküm saldırı ile savunma
arasındaki "fiili hal" bağlantısını aramadığından, 485/son maddede yer alan
cezasızlık nedenini, özel bir tahrik halini ifade etmekte ve baskın karakter
"tahrikin psikolojik esası"nda bulunmaktadır.67
Erman/Özek'e göre, kanunda yer alan "Cezayı müstelzim değildir"
ibaresinin de yeterli derecede ifade ettiği üzere, sözü edilen hüküm fiili suç
olmaktan çıkaran bir hukuka uygunluk nedenine yaklaşmakta ve bir meşru
savunma hali olarak görünmektedir.68
Daha ileri giderek, 485/3. maddeye
gerek olmadığı, 49/2. madde hükmünün bu ihtiyacı karşılamaya yeterli
olduğu da iddia edilmiştir.69
Kanaatimizce, buradaki hükmün, fiili suç olmaktan çıkaran bir hukuka uygunluk nedeni olduğu ve dolayısıyla meşru savunma hali olarak göründüğü yaklaşımı kurumun mahiyetine uygundur. Gerçekten, bir kimsenin kişiliğine bağlı haklarına yönelmiş haksız bir saldırıdan kendisini korumak açısından işlenebilecek suçlardan birinin de hakaret suçu olması karşısında, "şiddet kullanan kimseyi tahkir", meşru savunma ile açıklamak mümkündür.70 Zira, durum itibariyle şiddeti durdurabilmek için başka bir korunma imkanı bulunmayan kimsenin, saldırganı tahkir etmesinde zorunluluk vardır.
67
EREM/TOROSLU, Özel Hükümler, s.480.
68
ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.331.
69
Bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.331.
44 ÜZEN Yıl 2002
70 ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.323, 332.
B. Koşulları
TCK'nun 485/son fıkrasının uygulanabilmesi için gereken koşul, failin
şahsına karşı şiddet kullanılmasından ibarettir. Belirtelim ki, bu şiddet şahsın
hayatına, vücut bütünlüğüne veya arzına yönelik olabileceği gibi, hürriyete
karşı da olabilir; hafif bir müessir fiilin varlığı halinde de bu hüküm
uygulanabilir.71
Nitekim İtalyan Yargıtayı, 485. maddeye karşılık olan 385.
maddenin sadece müessir fiilden ibaret olan şiddetleri değil, fakat şahsi
bütünlüğü ihlal eden, hürriyeti sınırlamaya yönelik herhangi bir hareketi de
kapsamına aldığı sonucuna ulaşmıştır.72
Belirtelim ki, sözü geçen şiddet hareketinin haksız olması gerekir. Bu
nedenle, örneğin meşru savunma halinde bulunması nedeniyle cebir kullanan
kimsenin tahkir edilmesi halinde 485. maddenin son fıkrası uygulanamaz.
Aynı şekilde bir kolluğun bir kimseyi usulüne uygun olarak tutuklaması
veya yakalaması karşısında, buna hakarette bulunan kimse bu hükme
dayanamaz.73
Üzerinde durulması gereken hususlardan biri de, şiddetin failin şahsına
yönelik olmasının şart olup olmadığıdır. İtalyan öğretisi, kaynak kanunda
yer alan "kimse cezalandırılamaz" ifadesine dayanarak, başkasına örneğin
çocuğuna karşı şiddet kullanan saldırganı tahrik eden kimsenin de bu
hükümden yararlanacağını savunmuştur.74
Bu düşünce kanunumuzun sistemi
ve düzenlenmesi karşısında savunulamaz. Zira kanunumuz, "şahsı hakkında"
demekte ve "... kimsenin hareketi cezayı müstelzim değildir" ifadesine yer
vermektedir. Öyle ise ancak şahsına karşı şiddet kullanılan kimse saldırganı
tahkir ederse bu son fıkradan yararlanabilecektir. Görülmektedir ki, kanunumuz, şiddetin failin şahsı üzerinde kullanılmasını şart koşmak suretiyle, bu sonuncu hükmün uygulama alanını dar tutmuştur. Bu düzenlemenin adil olmayan sonuçlan doğuracağı söylenebilir. Bu nedenle söz konusu hükmün değiştirilmesi yönündeki düşünceye biz de katılıyoruz.75
Şiddete maruz kalan kişi, hakaret veya sövme suçunu işleyebilir. Çünkü, maddede kullanılan "hakaret" sözü teknik anlamda kullanılmamış, sövme suçunu da kapsamaktadır. Kaynak kanun ise, bu hükmü, sadece sövme suçu için öngörmüştür.76
Fail ilk önce şiddete maruz kalmak suretiyle tahrik edildiğini iddia etmiş ve bu iddiaları çürütülememiş ve ispat edilememiş ise, maddi konudaki kuşku "in dubio pro reo" kuralı gereği, sanık hakkında TCK"nun 485/3. maddesi uygulanmalıdır.77
71
ERMAN/ÖZEK. Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 332; DEMİRBAŞ, Özel Haksız
Tahrik Halleri, s.139; MALKOÇ/GÜLER, s.4105. Dönmezer, "Şahsa karşı şiddet kullanımı"
ibaresinin maddi şiddeti ifade ettiği kanaatindedir. Bkz., DÖNMEZER. Kişilere Karşı
Cürümler, s.276.
72
Bu karar için bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 332.
73
ERMAN/ÖZEK. Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 332.
74
Bkz. ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 332.
75 Bkz. DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s. 139; ERMAN, Hakaret, s.231 vd; EREM, Hakaret ve Sövme, s. 61.
76 ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s. 332.
77 DEMİRBAŞ, Özel Haksız Tahrik Halleri, s.142.
C. Hüküm ve Sonuçları
Bu hükmün bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edildiğinde temel
sonucu, suçluluğu ortadan kaldırmasıdır. Bu sonucun doğabilmesi için
sanığın hakaretinin maruz kaldığı şiddetin devam etmesi veya şiddet
gösterilmesinden hemen sonrasına denk gelmesi şarttır. Aksi takdirde
485/son fıkrasının uygulanması düşünülemez. Nitekim Yargıtay bir
kararında bu konuya işaret etmiş ve "TCK 485/son fıkrasının
uygulanabileceği haller, sanığın hakaretinin maruz kaldığı şiddetin devam
etmesi sırasında veya şiddet gösterilmesinden hemen sonrasına rastlaması
gibi hallerle sınırlı olacağı gözetilmeden, sanığın üç gün evvel dövülmesi
nedeniyle rastladığı davacıya sövmesi halinde bu fıkra uygulanamaz"78
sonucuna ulaşmıştır.
Bu hükme dayanarak beraat eden kimse ne tazminata ne de yargılama
giderlerini ödemeye mahkum edilebilir.79
İBK'na göre, TCK'nun 485.
maddesi uyarınca cezası ıskat olunan suçludan harç alınmaz.80
78
2. CD., 1.7.1976 T., 5620, K. 669 (SAVAŞ, Vural, 485. madde
MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık, Türk Ceza Kanununun Yorumu, C.IV. Ankara 1995,
s.4840)
79
ERMAN/ÖZEK, Kişilere Karşı İşlenen suçlar, s.333.
80
İBK, 7.3.1936, E. 3, K. 118(SAVAŞ/MOLLAMAHMUTOĞLU, s.4835)
V. SONUÇ
Kanunumuz 51. maddesinde kişilere karşı işlenen suçlar için genel
kanuni bir hafifletici neden olan haksız tahrike yer vermiştir. Bunun yanında
bazı suçlar bakımından özel tahrik hallerini düzenlemiştir. Gerçekten
bunlardan biri de TCK'nun 485. maddesinde yer alan özel tahrik halidir. Bu
düzenlemeye göre kendisine tecavüz olunan şahıs, 480 ve 482. maddelerde
yazılı cürümlere kendi haksız hareketi ile sebep vermişse cezası
azaltılmaktadır. Bu kurumun mahiyeti, koşullan ve hüküm ve sonuçlan
ortaya konulmuştur. Bu alamda cezada indirim yapmanın ceza siyasetinin bir
gereği olduğu görülmektedir.
Özel tahrik halinin uygulanabilmesi için tahrik teşkil eden bir fiilin
bulunması, fiilin haksız olması ve tahrik üzerine işlenen fiilin hakaret ve
sövmeden ibaret bulunması gerekmektedir.
Kanunumuz 485. maddesine özel tahrik hali yanında hakaret ve sövme
suçlarına mahsus olmak üzere karşılıklı tahkir ve şahısına karşı şiddet
kullananın tahkiri olarak adlandırılan iki kuruma da yer vermiş
bulunmaktadır. Birinci kurumun varlığı için karşılıklı işlenen suçların
hakaret veya sövmeden ibaret bulunması, ilk tahkirin haksız olması ve
tahkirin karşılıklı olması gerekmektedir. Bu koşullar gerçekleştiğinde,
mahkeme icabına göre iki taraf veya hangi tarafın sebebiyet verdiğini nazara
alarak yalnız biri hakkında cezayı ıskat edebilecektir.
TCK'nun 485/son fıkrasına göre şahsı hakkında şiddet kullanılmasından
dolayı hakaret eden kimsenin fiili cezayı müstelzim değildir. Bu fıkranın
uygulanabilmesi için aranan koşul, failin şahsına şiddet kullanılmasından
ibarettir. Belirtelim ki bu şiddet şahsın hayatına, vücut bütünlüğüne veya
ırzına yönelik olabileceği gibi, hürriyete karşı da olabilir, ayrıca hafif bir
müessir fiilin varlığı halinde de bu hüküm uygulanabilir. Bu hükmün temel
sonucu hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmesi dolayısıyla
suçluluğun ortadan kaldırılmasıdır. Bunun için sanığın hakaret oluşturan
fiilinin, maruz kaldığı şiddetin devam ettiği veya şiddet gösterilmesinden
hemen sonra gerçekleştirmiş olması zorunludur. Bu hükme dayanarak beraat
eden kimse ne tazminata ne de yargılama giderlerine mahkum edilebilir.
Yürürlükte olan bu hükmün sövme suçunun ağırlatılmış şekli olan 483.
madde bakımından da uygulanabilir hale getirilmesinin isabetli olacağını
düşünüyoruz. Ayrıca mevcut hükmün yeniden düzenlenerek yakın akrabaları
da kapsaması ve uygulama alanının genişletilmek suretiyle düzenlenmesi
yaklaşımını hakaret ve sövme suçlarının mahiyetlerini de dikkate alarak biz
de paylaşıyoruz. Bu bağlamda TCK'nun tasarısının 180. maddesinde
düzenlenen ve "karşılıklı hakaret' başlığını taşıyan hükmün önceki
düzenlemeyi ana hatlarıyla aynen koruduğu görüldüğünden ihtiyaçlara
cevap vermeyen bir düzenleme olduğu söylenebilir.
KAYNAKÇA
AKGÜNER, Kemal: Karşılıklı Hakaret Müessesesi, AD. 1952, s. 808-
814.
ANTOLISEI Francesco: Manuale di diritto penale, PS., I, Milano 1999.
ANTOLISEI Francesco: Manuale di diritto penale, PG., Milano
1997.
ARTUK Mehmet Emin/GÖKCEN
Ahmet/YENİDÜNYA A. Caner: Ceza Hukuku Genel Hükümler, I,
Ankara 2002.
BETTIOL Giuseppe/MONTOVANI Luciano Pettoello: Diritto penale,
dodicesimo edizione, Padova 1986
CRESPI Alberto/ZUCCALA Giuseppe/STELLA Federico:
Commentorio breve al codice penale, vol. II, Podava 1992.
DEMİRBAŞ, Timur: Türk Ceza Kanunu'nda Özel Tahrik Halleri,
İstanbul 1985.
DEMİRBAŞ, Timur: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2002.
DONMEZER, Sulhi: Kişilere ve Mala Karşı Cürümle, B. 15, İstanbul
1998.
DONMEZER, Sulhi / ERMAN, Sahir: Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku,
Genel Kısım, C. İL, istanbul 1997.
DONMEZER, Sulhi / ERMAN, Sahir; Nazarı ve Tatbiki Ceza Hukuku,
Genel Kısım, C.I., İstanbul 1997.
ERDURAK, Yılmaz Güngör: Notlu-İçtihatlı Türk Ceza Kanunu,
3.Baskı, Ankara 1994.
EREM, Faruk: Hakaret ve Sövme, Ankara 1958.
: Karşılıklı Tahkir, ABD, 1958, S.2, s.60-66.
: Türk Ceza Kanunu Şerhi, Özel Hükümler, C.III.,Ankara 1993
: Suç Bilimi Açısından Adalet Psikolojisi, Ankara 1997.
EREM, Faruk / TOROSLU, Nevzat: Türk Ceza Hukuku Özel
Hükümler, B.7, Ankara 1999.
EREM, Faruk / DANIŞMAN Ahmet/ARTUK, Emin: Ceza Hukuku
Genel Hükümler, Ankara 1997
ERMAN, Sahir: Hakaret ve Sövme Cürümleri, İstanbul 1950.
ERMAN, Sahir: Askeri Ceza Hukuku, Umumi Kısım ve Usul, 7. Bası,
İstanbul 1983.
ERMAN, Sahir / ÖZEK, Çetin: Ceza Hukuku Özel Bölüm, Kişilere
Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 1994.
EROL, Haydar: İçtihadı Türk Ceza Kanunu, Ankara 1999.
FIANDACA Giovanni/ MUSCO Enzo: Diritto penale, PG., Seconda
edizione,Bologna, 1989,
İÇEL Kayıhan/YENİSEY Feridun: Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza
Kanunları, 4.Bası, İstanbul 1994.
MAJNO Luigi: Ceza Kanunu Şerhi, Türk İtalyan Ceza Kanunları,
Ankara 1980.
MALKOÇ İsmail /GÜLER Mahmut: Uygulamada Türk Ceza Kanunu,
Özel Hükümler, 4. Ankara 1999.
MANTOVANI Ferrando: Diritto penale PG., seconda edizlione, Padova
1988.
ÖNDER, Ayhan : Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.II-III, İstanbul
1992.
ÖNER Hamdi: Hakaret ve Sövme Suçları, AD., 1946, S. 10.
ÖZTÜRK Bahri/ERDEM Mustafa R./ÖZBEK Veli Özer : Uygulamalı
Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Ankara 1998.
ROMANO Mario: Commentario Sistematico del Codice Penale, I,
Milano 1987.
SANTANIELLO Giuseppe/ MARUOTTI Luigi: Manuale di diritto
penale, PG., Milano 1990.
SAVAŞ, Vural/MOLLAMAHMUTOĞLU, Sadık: Türk Ceza Kanunu
Yorumu, C.IV, Ankara 1995.
SOYASLAN, Doğan: Ceza Hukuku Özel Hükümler, B. 3, Ankara
1999.
: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1998.
: Türk Ceza Kanunu Tasarısı, Ankara 1997.
içimdeki kaos
0 Yorumlar