YANDAŞ MEDYA


 II. Medya ve Etik Sempozyumu 

YANDAŞ MEDYA: 
2000 SONRASI DÖNEMDE MEDYA SİYASET İLİŞKİSİ 

Mekki ULUDAĞ
Arş. Gör. Batman Üniversitesi, Tarih Bölümü, ODTÜ Tarih Doktora Öğrencisi
Murat APAY
Metin Düzenleme


Özet 

Medyanın siyasallaşması ve medyanın bireyleri siyasallaştırması, özellikle 2000 sonrası dönemde medyanın siyaset üzerindeki etkileri, “medya mı siyasete hükmediyor, siyaset mi medyaya yön veriyor”un analizi, medyanın siyasal yaşama olumlu ve olumsuz etkileri anlatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca medyanın siyasete karşı tutumundaki değişimler analiz edilmiş, medya siyaset ilişkisinde gelinen son nokta okuyucunun bilgisine sunulmuştur. Yine medyanın aslında en temel işlevi olan “gerçek ve tarafsız haber verme” özelliğini nasıl da yitirip “taraf”lı davrandığı, iktidarın gücüne veya güçsüzlüğüne göre hakim veya mahkum rollerine büründüğü üzerinde durulmuştur.

Giriş 

Medya siyaset ilişkisi,  medya dünya sahnesinde yerini aldığından beri bir şekilde varolagelmiş ve bu ilişki sürekli olarak artan bir ivme kazanmıştır. Medya her şeyden önce bir endüstri, bir istihdam dalı olarak varolmaya başlamışsa da zamanla etik prensiplere dayalı bir meslek haline gelmiştir.1 “Medya gündem oluşturarak halkı aydınlatır ve halka iletilmek istenen tüm mesajları iletir, kamuoyu oluşturularak toplumdaki problemlerin çözümü konusunda fikir yürütülmesini sağlar. Toplumun fikirlerinin de ilgili yerlere iletilmesinde önemli rol oynar. Medya halkı bilinçlendirerek yeni bilgilerle halkta yeni fikirler üretilmesine yardımcı olur.”2

1 Matthew Kietan, Media Ethics, Taylor & Francis e-Library, London 2002, s.8. 
2 Hüseyin Bilir, Terör Medya ve Devlet, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2009, s.53. 

Zamanla medya tüm meselerle olduğu gibi siyasetle de yakından ilgilenmeye başlamış ve medya siyaset ilişkisi süreklilik kazanmıştır. Ülkemizde de medya siyaset sürekli içiçe olmuş ve her iktidarın yandaşı ve karşıtı medyalar genellikle varlıklarını sürdürmüşlerdir. Medyanın siyaset üzerindeki etkisi ve siyasetin medya üzerindeki kontrol gücü genellikle ters orantılı olmuş, siyasi idare güçlü iken medya neredeyse tamamen siyasetin kontrolü altına girerken tersi durumda, yani siyasi idarenin zaafiyeti ve zayıflığı durumunda medya siyasetin üzerinde etkili olmaya başlamış ve sadece etkilemekle kalmayıp yönlendirme çabaları içerisine girdiği de olmuştur. 

Bu çalışmanın amacı 2000 sonrasında ülkemizde teşekkül eden yeni siyasi tablo ve bu tablo karşısında medyanın tavrının irdelenmesi olup özellikle 2002 seçimlerinden beri iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi ile medya arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmanın temelinde yazılı medya yer almakta ve özellikle gazeteler bu çalışmanın asıl ilgi alanını oluşturmaktadırlar. Bahsedilen dönemde gazetelerin basılı nüshalarının satış rakamları göz önünde bulundurularak en çok satan gazetelerin özellikle seçimler zamanındaki manşetleri taranmış ve konuyla ilgili olanlar derlenmiştir. İnternet üzerinden de en çok kişinin baktığı gazete siteleri internet bilgi şirketi olan Alexa sitesinin verileri dikkate alınarak incelenmiştir. 

Bu araştırmanın asıl amacı 2000 sonrası iktidar medya ilişkisini irdelemektir. Bu çalışma medya siyaset ilişkisinin değişimini gözler önüne serecek olması ve medya siyaset dengesinde güç dengesinin değişimini ortaya koyacak olması bakımından önem arzetmektedir. Araştırmanın problemi medyanın siyaset karşısında güç kaybı yaşaması, kapsamı da 2000’den günümüze kadarki seçimler ve seçimlerden sonra oluşan siyasi tablo ile medya ilişlileridir. Araştırma gazetelerin özellikle seçim dönemlerindeki manşetleri ve görsel medyanın ana haber bültenleriyle sınırlandırılmıştır. Seçim dönemleri dışındaki manşetler de taranmış ve iktidar, muhalefet, meclis içindeki veya dışındaki siyasi partiler ile siyasetin her türüyle ilgili olan doğrudan etkilemek veya yönlendirmek amaçlı manşetler de dikkate alınmıştır. Sonuç olarak medya siyaset ilişkisindeki değişim ile ilgili veriler elde edilmiş ve bu ilişki okuyucunun değerlendirmesine sunulmuştur.

2000-2011 Arası Dönemde Medya Siyaset İlişkisi 

Bu dönemde ülkemizdeki medya siyaset ilişkisinde baskın taraf genellikle medya olurken siyaset kanadının medya karşısında etkisiz ve güçsüz olduğu görülmektedir. Siyasi iktidar çeşitli sorunlarla boğuşup problemlerle mücadele ederken medya bunu fırsat bilerek her fırsatta siyasete yüklenme yolunu seçmiştir. Medyanın güvenilirliği etik olup olmamasıyla ilgili olup bu etik ahlak da kişinin kendisine, topluma, mesleğine ve olan bitene karşı duruşuyla ilgili olsa da3 bu dönemde medya organları bu konuda yeterli dikkati göstermemişlerdir. 

3. Roy L. Moore, Michael D. Murray, Media Law and Ethics, Taylor & Francis eLibrary, New York 2008, s. 108.

Medya her fırsatta siyasete doğrudan müdahale etmek, eleştiri sınırlarını bile aşacak şekilde yorum ve değerlendirmelerde bulunmak, siyasete akıl vermek, siyaseti yönlendirmek yoluna gidebilmiştir. 

Tarafsızlığın etik olarak adlandırılmaya başlandığı 1920’lerden itibaren4 medya organlarının en önemli işlevlerinden biri olan tarafsız ilkeli yayın prensipleri bu dönemde çiğnenmekteydi. Buna rağmen bu dönemde medya yandaş medya* ve kartel medya** olarak kesin ve net bir ayırıma gitmemişti ve henüz böyle adlandırmalar yaygın değildi. Ne zamanki bir kısım medya organları adeta siyasi bir cephe alır gibi bazı partilerin her türlü faaliyetlerine destek olup bazılarınınkilerine de karşı bir duruş sergilemeye başladılar, işte o zaman medya organları arasında net bir ayırım oluştu ve karşı gruptakileri adlandırma dönemi başladı. Bu sürecin 2000 sonrasında hızlandığını söylemek yanlış olmasa gerektir. Çünkü o zamana kadar hem medya o denli yaygın değildi hem de cepheler net değildi. Ne zaman ki Adalet ve Kalkınma Partisi seçimlere girip tek başına çoğunluğu sağladı, işte o zaman bir kısım medya bunu kendilerine doğan gün gibi algılayıp dört elle sarılarak tüm faaliyetlerini, söylemlerini her koşul ve ortamda desteklediler. Öte yandan bu partinin iktidarını kendilerine büyük bir tehlike olarak algılayan diğer bir takım medya da bunlara her hal ve şartta karşı bir duruş sergilemeye karar verdi ve tarafını belli etti. Bundan sonraki süreçte gittikçe keskinleşen bir medya savaşları yaşandı. İktidar yanlısı medya iktidardan güç veya cesaret alarak her türlü yayınla iktidar yanlısı duruş sergilerken iktidar karşıtı medya da bir takım korkular üzerinden veya iktidar partisinin bazı mensuplarının geçmiş yaşamlarından örnekler vererek bu yeni iktidara hücum etmekteydi. 

Araştırmamıza konu olan medyanın siyasetle ilgili yayınlarının bu dönemden günümüze kadarki anasayfa haberlerinin çok büyük bir kısmının iktidar partileriyle, dolayısıyla da 2002 yılından beri iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisiyle (bundan sonra Ak Parti olarak geçecektir)5 ilgili olduğu görülmektedir. Medyadaki haberler Ak Parti iktidarının ilk yıllarında yandaş medya ve kartel medya haberleri olarak net bir farkla çıkmaya başlamıştır. Ak Parti daha kurulurken bile medyanın bakışının farklı olduğu görülmektedir. Kuruluş sürecinden sonra ve iktidara gelmesinden itibaren de yine bu “farklı bakış” devam etti. 

4. Raphael Cohen, Almagor, Speech Media and Ethics, The Limits of Free Expression, Palgrave, New York 2001, s. 70. 
* Bu tanımlama iktidar yanlısı medya için kullanılmıştır, iktidar karşıtı medyanın tanımlamasıdır. 
** Bu tanımlama da iktidar karşıtı medya için kullanılmıştır, iktidar yanlısı medyanın tanımlamasıdır. 
5. Partinin resmi kısaltması bu şekilde olduğundan böyle kısaltma uygun görülmüştür, medya dilindeki AKP veya Ak Parti ayırımıyla bir ilgisi bulunmamaktadır.

2002 yılı seçimlerine medyanın bakışına gelince, kimi medya organları henüz yeni kurulan bu partiyi bölme amaçlı başlıklar kullanarak Milliyet;  “AKP6 üç parça”7 derken Hürriyet; “mitinglerde türban tartışmasına girmemeye ve Cumhuriyet, laiklik gibi konularda eleştiri getirmemeye çalışan AKP lideri Erdoğan seçime 24 saat kala kendini tutamayıp marş okumakla ülke raylarla donanmıyor, bu işler lafla olmuyor dedi. Rize ve Trabzon’da büyük bir coşkuyla karşılanan Anap lideri Yılmaz, çürüklere kanmayın dedi. CHP lideri Baykal AKP’ye atı da Üsküdar’ı da gösterin dedi. Konya ve Karaman’da konuşan Erbakan kalfalığın bittiğini artık usta olduklarını söyledi. Seçim bitince DYP karışacak, DEHAP mitinginde İmralı’ya selam gönderildi”8 başlıklarını atıyordu. İktidar yanlısı Zaman ise aynı tarihlerde; “Kırk yaşında bakanlığı başaramayan Baykal 65 yaşında ne yapacak? Erdoğan Ak Parti’de kendisine rakip istemiyor”9 diyerek tutumunu belli ediyordu. Seçim günü başlıkları ise “daha güzel, daha adil, daha mutlu sevgi dolu bir Türkiye için bugün mutlaka oyunuzu kullanın”10, “Türk halkı yarın sandıkta en zor seçimini yapacak, konuşma sırası halkta”11 olacaktı. Seçim ertesinde ise; “AKP tek başına anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde ederken DSP, DYP, ANAP, MHP ve SP sandığa gömüldü, Yılmaz ve Çiller gidiyorlar, yeni meclis yine sakallı bıyıklı başbakanlık için Tayyip, Abdullah Gül’ü düşünüyor ancak eşinin başörtüsü devletin zirvesinde sıkıntı oluşturabilir. Cumhurbaşkanı ile AKP arasında buzlar eridi, Sezer atamayı Tayyip Erdoğan’a danışıp yapacak”12 “Sosyal patlama sandıkta oldu, Erdoğan liderliğindeki AKP tek başına iktidar oldu, baraj altında kalan partilerde deprem, Avrupa AKP’ye şaşırdı. Mavi pasaporta A Protokolü, bugün sıradan vatandaşın sahip olduğu mavi pasaportla İtalya’ya gidecek olan Erdoğan’a A protokol uygulanacak. Boş minibardan uçakta içkiye, Erbakan’ın katı içki yasağına rağmen Erdoğan’ın uçağında dün Ramazan olmasına rağmen içki vardı. Gazoz satamadı başbakan oldu, Abdullah Gül, ilkokula başlarken buz gibi gazooooz diye bağırıp gazoz satamadığı için okula başladı ve başbakan oldu. Hilton’da namaz hiç hoş olmadı.”13 “Anadolu tek başına iktidarda, reklamın gücü Genç Parti’yi %7’ye taşıdı, merkez sağda deprem, seçmen ampulü yaktı koalisyonun sigortaları attı.14 Ecevit köşke çıkıp istifasını sunduktan sonra barajı indirmemelerinin hata olduğunu söyledi.”15 gibi başlıklar kullanılmıştı. Bu başlıklardan da anlaşılacağı üzere iktidar yanlısı medya organları iktidarı hoş karşılayıp başarısını adeta kutsarken iktidar karşıtı medya organları da iktidara kuşkuyla yaklaşıp mümkün olduğunca küçümseyen tutumlar takınmaya ve geçici başarı izlenimi oluşturmaya çalışmışlardır. 

6.Adalet ve Kalkınma Partisi’ne muhalif medyanın partinin resmi kısaltılmış adı olan Ak Parti yerine tercih ettiği kısaltmadır. 
7. Milliyet 02.11.2002 
8.Hürriyet 02.11.2002 
9.Zaman 01.11.2002 
10.Milliyet 03.11.2002 
11.Zaman 02.11.2002 
12.Milliyet 04.11-08.11.2002 
13.Hürriyet 04.11-26.11.2002 
14.Zaman 04.11.2002 
15. Zaman 05.11.2002

Bu başlıkların etik yönüne bakacak olursak kuşkusuz her iki tarafın yaptığını da olduğu gibi kabul etmek mükün görünmemektedir. Yandaş medya başarıyı anlatırken nedense başka partilerin başarısını görmezden gelmeyi veya küçümsemeyi tercih ederken kartel medya veya yandaş olmayan medya da ortada olan bir başarıyı başka nedenlere bağlayıp küçümseme yoluna giderek insanların aklına bu yeni iktidar partisi mensuplarından bazılarının geçmiş yaşamlarından örnekler sunarak korku oluşturma çabası içine girmişlerdir. Oysa medya ile ilgili her tartışmada ilk önce konuşulması gereken şeyler gerçeklik ve tarafsızlık16 olmalıydı. Bu durumda bizim medya organlarıyla ilgili konuşulabilecek tek şey olsa olsa taraflılıkları olabilirdi. Bir örnek üzerinden bu konuya bakacak olursak Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğunda “yandaş medya”dan Sabah: İşlem tamam, Takvim: Issız Adam, Zaman: CHP’de genel başkan değişti söylem aynı, Türkiye: Bol vaatle başladı, Star: Başkan yeni vizyon eski, Yeni Şafak: Kılıçdaroğlu’nu kim yönetecek, Bugün: Ergenekon mesajı -Gölge liderin zaferi, Vakit: CHP’de aynı tas aynı hamam, Taraf: Bu mudur “Yandaş olmayan medya”dan Posta: Vatandaş Kemal Recep Bey’e karşı, Hürriyet: Büyük birleşme, Milliyet: Hızlı başladı, heyecan yarattı, Vatan: ‘Halkçı Kemal’ dönemi, Radikal: ‘Recep Bey cevap versin’, Habertürk: Coşkulu kurultay, Sözcü: Recep Bey’e artık rahat uyku yok, Akşam: 2. Cumhuriyet Halk Partisi, Güneş: 2. Karaoğlan/Kılıcı keskin çıktı, Cumhuriyet: ‘İktidara koşuyoruz‘, Yeniçağ: CHP’de değişim, Birgün: Değişim Kurultayına ‘küskünler’ akını, Milli Gazete: Kılıçdaroğlu Genel Başkan17 başlıklarını atmaktaydılar.

Saflar Netleşiyor 

Bir süre sonra medyanın tutumu daha da belirginleşmiş ve iktidar yanlısı medya iktidarı adeta kutsal bir konuma sokup her faaliyetini, her söylemini gözü kapalı destekler duruma gelirken iktidar karşıtı medya da iktidarın iyi kötü her yaptığına karşı bir duruş sergiler olmuş, her şeyi eleştiren, korku salan bir tutum takınmıştır. Bu da medyadan en temel beklentisi tarafsız ve gerçek haberler olan insanların da iktidar yanlısı ve iktidar karşıtı olarak bölünmelerine yol açacaktı. Yine bu dönemden bazı örnekler vermek gerekirse; internet bilgi şirketi Alexa ve Google Trends’in verilerine göre internet üzerinden sitesi en çok ziyaret edilen gazete olan Milliyet şu başlıkları kullanacaktı; “Erdoğan sertleşti, 58. hükümete Sezer’den veto yok kaydırma var, Abdullah Gül’ü ilk tebrik edenlerden biri Evren olurken Erbakan hiç aramadı, türban protokolde, Arınç’ın eşi hem Sezer hem de protokolün diğer üyelerinin elini sıktı, hayatımıza giren yeni isimler; Enes, Dücane, Sümeyye, Kübra, hükümetin 25 üyesinden 14’ünün eşi türbanlı, biri ise çarşaf giyiyor, meclis başkanının uğurlamaya eşini getirmesi köşkü rahatsız etti, Sezer Almanya’ya eşini götürmüyor, Sezer Anayasa Mahkemesi kararına göre kamuda asla başörtüsü olmaz dedi, MGK’da verilmesi beklenen mesaj: Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu yer kamusaldır, orada mayo da olmaz türban da, post-modern ziyaret, komutanlar Arınç’a tepkilerini Türk siyasi tarihinin en kısa nezaket ziyaretinde bulunarak gösterdiler, ilk MGK; komutanlar anayasa taahhüdünü sordular, yeni arayış mı var, hükümet hayır biz Cumhuriyet’e gönülden bağlıyız dedi, işte iktidar böyle bir şey, Bush on bir ay önce ABD’de konuşacak adam bile bulamayan Erdoğan’a övgüler yağdırıp omuz omuza olduklarını söyledi.

16.Lee Wilkins, Clifford G. Christians, The Handbook of Mass Media Ethics, Routledge, Taylor & Francis e-Library, New York 2008, New York, s. 71. 
17. https://gazete.netgazete.com/Arsiv.aspx

Tayyip’in kızları VIP salonunu kullandılar, Kadın modacılar Emine Erdoğan ve Hayrünnisa Gül’ün Davos’ta giydikleri kıyafetleri beğenmedi. Siirt Erdoğan’ı meclise taşıdı, tam iktidar oldu. Üçte sıfır, ekonomik yardım gelmedi, türkmenler başkanlık konseyine giremedi, askeri mutabakat geçersiz oldu, bakandan kem küm!, Önce Fatiha sonra İstiklal Marşı, Erdoğan: Milli Görüş elbisesini çıkardık, AKP DP’nin devamı imam ordusu, 1600 imam alınacaktı, AKP bu rakamı son anda 15 bin kişiye çıkarttı, ilk ders kadrolaşma, öğretmen atamalarında skandal.18 Rizeli ama kızılderili çayı içiyor.”19 İktidar yanlısı kanadın bayi satışı düşük ama abone satışı yüksek tirajlı gazetesi Zaman ise iktidara hep destek tam destek şiarıyla hareket ederek “Baykal: Amacımız Erdoğan’ı meclise getirmek itirazınız mı var, Emine Erdoğan AKP’nin sosyal yardımlaşma kolu gibi çalışıyor, Erdoğan dünyada 2002’nin en başarılı siyasetçisi seçildi”20 gibi başlıklarla iktidara destek çıkıyordu. Geri kalan medyada da iktidar yanlısı medya organları iktidara tam destek verip muhalefete yüklenirken iktidar karşıtı medya organları da muhalefetin her türlüsüne gerektiğinde destek verip iktidara her konuda yüklenmeye ve iktidarı yıpratmaya çalışmaktaydılar. Yine bu başlıkların etik yönüne bakacak olursak medyanın siyasetten de bahsederken her konuda olduğu gibi öncelikle gerçek ve tarafsız habercilik ilkesine bağlı kalması beklenirken bunun hiç de böyle olmadığı, tüm medya organlarının adeta birer silahşör gibi taraf tutarak mücadele ettikleri, haber etiğinin çoğu kez bilerek unutulduğunu görüyoruz. 

Ve Dengeye Doğru 

Medya siyaset ilişkisinin ikinci basamağında ise durumun biraz daha değiştiğini ve dengelerin iktidar lehine değişmekte olduğunu görmekteyiz. Medya ve etik ilişkisinde her ne kadar bir çok farklı yaklaşım ve tanımlama olsa da hepsinin bu anlamda değindiği konu serbestliktir.21 İktidar partisi 2002-2009 arasındaki tüm seçimlerden galibiyetle ayrılmış ve “tam iktidar” olma yolunda emin adımlarla yol almıştı. Muhalif medya artık daha korkak ve çekingen tavırlar takınmış, bir çok konuda adeta dize gelmişti. Bir zamanlar ısrarla “AKP” diyen medya organları hep bir ağızdan başbakanın da sert uyarısı üzerine artık “Ak Parti” demeye başlarmışlardı. Muhalif medyanın sığındığı kaleler üzerinde iktidarın hakimiyet kurması, saldığı korkularında kiminin yersiz olduğunun görülmesi, kiminin de doğruluğunun testine imkan olmaması nedeniyle gerçekliğinin tartışmalı kalması üzerine iktidarın eli güçlenmiş, muhalif medya ise adeta köşeye sıkışmış veya sıkıştırılmıştı. 

18.Milliyet 29.01-01.07.2003 
19.Milliyet 04.03.2004 
20.Zaman 25.12-31.12.2002 
21. David Berry, Journalism, Ethics and Society, Ashgate e-Book, Farnham England, 2008, s. 75.
Fırat Üniversitesi  İletişim Fakültesi

2009 sonrasında ise araştırma konusu edilen medya organları neredeyse tamamen iktidar yanlısı veya karşıtı olmayan bir hale gelmiş ve iktidarın medyaya karşı büyük bir zafer kazandığı kanaati hasıl olmuştur. Artık medya iktidarın sevdiklerini seviyor, sevmediklerini de sevmiyor bir hale gelmiş, her zaman olduğu gibi yine dengeyi tutturamamıştır. Artık iktidarın hoşlanmadığı haberler görmezden gelinir olmuş,22 hoşlandığı haberler de üst sıralarda, baş sayfalarda yer bulur olmuştur. Oysa medya, topluma haber verme işlevini yerine getirirken gerçekliği bir çerçeve içinde sunmalı23 ve toplumun medyadan ilk beklentisi olan “haber edinme” görevini başarıyla yerine getirebilmelidir.

Sonuç 

Sonuç olarak medyanın incelenen dönemde siyasetin muhalefet kanadını manşetlerinde neredeyse görmezden geldiği, manşet haberlerin ve dikkat çekmek amaçlı büyük puntolarla verilen siyasetle ilgili haberlerin büyük bir çoğunluğunun iktidar partisiyle ilgili olduğu, medyanın siyasete karşı, siyasetin de medyaya karşı önyargılı ve taraflı olduğu görülmüştür. Yine medyanın yayınlarında yönlendirme amaçlı yayınlara daha çok yer verdiği, muhalif medyanın eleştiride, yandaş medyanın da övgüde sınır tanımadığı görülmüş, her iki medya kanadının da diğer tarafı “ötekileştirmek” için olanca gücüyle çaba sarfettiği anlaşılmıştır. 

Zamanla medya siyaset ilişkisinde dengenin güçlüden yana olduğu, yani siyaset güçlüyken medyanın siyasete boyun eğdiği, siyaset zayıfken de siyasetin medyaya boyun eğdiği görülmüştür. Bu bağlamda incelenen dönem itibariyle muhalif medyanın özellikle 2009 sonrasında neredeyse tamamen iktidara teslim olduğu görülmüş, artık dengelerin iktidar partisi lehine değiştiği kanaati hasıl olmuş ve bu durum medyanın tüm yayınlarına da yansımıştır. Bu anlamda haber etiği ikinci plana atılarak artık iktidarın sevdiği sevilir, yerdiği yerilir olmuş, haber yapılırken neredeyse iktidardan izin alınır duruma gelinmiştir. Muhalefetin de bu anlamda medyada yeterince yer bulamaması üzerine siyasette dengeler en etkili propaganda aracı olan medya aracılığıyla iktidar partisi lehine değişmiş ve adalete halel gelir olmuştur. Bu anlamda elbetteki iktidar partilerinin tutumu eleştirilmelidir, fakat askeri darbelere bile “müdahale” demiş ve yıllarca onları meşrulaştırmış olan medya etiğinin de tartışılır olduğu su götürmez bir hakikat olsa gerektir. Medya kendisini eleştirmek yerine suçu başkasında bulmakta, susturulduğunu iddia etmektedir. Oysa medyanın asıl işlevi ne olursa olsun öncelikle gerçekçi ve tarafsız haber ve bu haberlere bağlı yorum olmalıdır. İktidar yanlısı medyaya gelince durum çok daha vahimdir, bu medya kanadı neredeyse kendi kimliğini yitirmiş, adeta iktidar partisinin sözcüsü, avukatı, habercisi haline gelmiştir. 

22. https://banuguven.com/2011/07/14/bir-mektup/#more-5 
23. Hüseyin Bilir, Terör Medya ve Devlet, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2009, s. 21.

Aslında bu durumun ne kendilerine ve ne de iktidar partisine bir faydası vardır. Böyle yapmakla kendileri olmaktan çıkıp medya olduklarına bin şahit ister hale geldikleri gibi, iktidar partisinin sanki her hareketinde bir aklanmaya veya savunmaya ihtiyacı varmış gibi bir tutum takınarak iktidarı da zor durumda bırakmaktadırlar. Sonuç itibariyle 2000 sonrası dönemde medya siyaset ilişkisinde durum medya adına hiç de iç açıcı görünmemektedir.


Kaynakça 

BERRY, David (2008), Journalism, Ethics and Society, Ashgate e-Book, Farnham England. 
BİLİR, Hüseyin (2009), Terör Medya ve Devlet, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul. 
COHEN RAPHAEL, Almagor (2001), Speech Media and Ethics, The Limits of Free Expression, Palgrave, New York. 
KEITAN, Matthew (2002), Media Ethics, Taylor & Francis e-Library, London. 
MOORE, Roy L., Michael D. MURRAY (2008), Media Law and Ethics, Taylor & FranciseLibrary, New York.



Yorum Gönder

0 Yorumlar