POPÜLER KÜLTÜRDE KADIN DÜŞMANLIĞI


POPÜLER KÜLTÜRDE MİZOJİNİ 
Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. 

Veysi BAYDAR
 Arş. Gör. Karabük Üniversitesi Sosyal Hizmet ABD


ÖZET 

Popüler kültür unsurları tarafından yaratılan ve topluma yansıtılan mizojini: kadınlara karşı var olan düşmanlık, nefret, kadınların aşağılanması veya cinsiyet özelliklerinden dolayı küçümsenmesi, cinsel bir obje olarak görülmesi (nesneleştirilmesi), kadınlara karşı her türlü şiddetin meşrulaştırılması, kadın bedeninin metalaştırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Kadınlar, ataerkil ve erkek egemen toplum içinde mizojinik söylem ve uygulamaların meşrulaştırılması sonucu, şiddete, cinsel ayrımcılığa, her türlü cinsel taciz ve tecavüze maruz kalabilmektedir. Bu bağlamda, popüler kültürün içinde var olan mizojinik içeriklerin, toplumsal hayatı etkilediği, özellikle çocuk ve erkeklerde olumsuz bir kadın imajı yarattığı söylenmektedir.  

Özellikle çocuklar, popüler çizgi filmlerde veya animasyonlarda, popüler şarkılarda veya filmlerde yaratılan kadın imajıyla büyümekte ve toplumun bir unsuru olarak ataerkil kadın rollerini, popüler kültür sayesinde içselleştirebilmektedir. Erkekler ise popüler kültürün yarattığı kadın imajının etkisiyle, geleneksel ve ataerkil toplum yapısı içinde var olan mizojinik söylem ve uygulamaları, kadınların kişilik bütünlüğünü zedeleyen tavır, tutum veya davranışlar göstererek meşrulaştırmaktadır. 

Bu makale, kadın düşmanlığı veya nefreti olarak literatürümüzde yer etmiş mizojini kavramını, popüler kültür bağlamında ele almakta ve var olan popüler kültür unsurlarında mizojininin izini sürmektedir. Bu nedenle, bu makalenin amacı, popüler müziklerde veya şarkılarda, popüler filmlerde, popüler televizyon programlarında ve reklamlarda, animasyon veya çizgi filmlerde ve bilgisayar oyunlarında, mizojininin nasıl sunulduğunu ve bu sunumun toplumun sosyal, ekonomik ve politik yapısını ne şekilde etkilediğini veya toplumun mevcut ataerkil ve erk egemen yapısının mizojiniyi nasıl ortaya çıkardığını ve desteklediğini açıklamaya çalışmaktır. 


1. GİRİŞ 

Günümüz modern toplumlarında mizojini, kadınların toplumsal, ekonomik ve politik dışlanmaya maruz kalmasına ve toplum içinde kendi kimlik ve kişiliklerini özgür bir biçimde yaşamalarını engelleyerek erkek egemenliği altında hayatlarına devam etmelerine neden olan önemli bir ataerkil toplum pratiği olarak karşımıza çıkmaktadır. Mizojini terimi, kadın düşmanlığı olarak kavramsallaştırılmış olup kadınlara karşı her türlü nefret, düşmanlık, önyargılı tutum, tavır veya davranış olarak tanımlanmaktadır.  Ataerkil ve erkek egemen toplum yapısı içinde, kadınları aşağılamak, onları cinsel bir obje olarak görmek, toplum düzeyinde kötü olduklarına ve hayat kadını potansiyeli taşıdıklarına dair genel inanış nedeniyle onlara güvenmemek,  cinsiyet ayrımcılığı ve kadına yönelik şiddet veya cinsiyete dayalı şiddet, taciz ve tecavüzü meşrulaştırmak gibi mizojinik tavır, tutum, davranış ve uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır. 

Televizyon ve bilgisayar gibi bazı kitle iletişim araçları, toplumun algısını etkilemek, değiştirmek veya dönüştürmek ve toplum yapısını şekillendirmek açısından önem taşıyan araçlar olduklarından mizojini içeren her türlü materyali filtrelemeden topluma aktarma ve yayma potansiyeli de taşımaktadır.  Kitle iletişim araçları aracılığıyla, toplumun ortak beğenisi olarak ifade edilen popüler kültür şekillenmekte ve meydana gelmektedir. Popüler kültür ise içinde ataerkil sosyal yapıyı ve erkek egemen perspektifi taşıması bakımından mizojinik söylem ve uygulamalar için risk teşkil etmektedir. 

Popüler müziklerde veya şarkılarda, televizyon programlarında, filmlerde, video oyunlarında, çizgi filmlerde kısaca popüler olan her materyalde kadınların toplumsal rolleri, statüleri, kimlikleri ataerkil ve erkek egemen toplum bakış açısı tarafından şekillenmektedir. Bu yüzden,  popüler olanın içinde cinsiyet eşitsizliği, kadın bedeninin metalaştırılması, kadınların aşağılanması, insansızlaştırılması gibi mizojinik söylem ve uygulamalara rastlamak mümkün. Ayrıca kadınlar, sosyal hayatta, bu söylem ve uygulamaların toplumsal, ekonomik ve politik sonuçlarıyla yüz yüze kalmaktadır. Popüler kültürün, çoğunluğun beğenisi gözetilerek üretilmesi ve üretim aşamasında toplumsal bir etki yaratma amacı güdülmesi, her toplumsal kesime ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Toplumun büyük bir kesimine hitap eden popüler kültürün mevcudiyetinde var olan örtük veya açık mizojinik tutum, tavır veya söylemlerin, cinsiyete dayalı şiddete veya kadına yönelik şiddete, cinsiyet ayrımcılığına veya eşitsizliğe, taciz ve tecavüze neden olması ve bu açıdan tehlike arz etmesi göz önünde bulundurulduğunda bu çalışmanın odağı ve inceleme alanı, popüler kültür unsurlarında var olan mizojini olarak belirlenmiştir. 

Bu çalışmada, kadın düşmanlığının genel tanımı ve bazı popüler alanlardaki biçimleri ifade edilmiş olup, popüler televizyon programları, popüler filmler, müzik veya şarkılar, popüler bilgisayar ve video oyunları ve popüler çizgi filmler barındırdıkları mizojinik tutum, tavır veya söylemler açısından incelenmiş ve bu popüler unsurlarda, mevcut mizojinik söylem ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ayrıca popüler kültür unsurlarında var olan kadın düşmanlığının toplumsal etkileri de ayrı bir başlık altında incelenmiştir. 

2. MİZOJİNİ KAVRAMI 

Mizojini, cinsel ayrımcılığa, karalamaya ve kadının cinsel bir obje olarak görülmesine neden olan genel nefret ve korku olarak ifade edilmektedir. Erkeklere, ataerkil toplum içinde kendi cinsiyet rollerinin egemen olması gerektiği yönünde yapılan toplumsal baskı, kadın düşmanlığını  (mizojini) beraberinde getirmektedir (Etyang, 2012).  

Mizojini terimi Yunanca kökenlidir. “Mizo (misien)” terimi yunanca “nefret veya düşmanlık”, “jini (gune)” terimi ise “kadın” anlamına gelmektedir. Terimleri birleştirdiğimizde ise mizojini terimi, “kadın düşmanlığı” veya “kadından nefret etme” anlamlarını ortaya çıkarmaktadır. Genel anlamda literatürümüzde mizojini kavramı, “kadın düşmanlığı” olarak ifade edilmektedir. Mizojini kültürel bir tutum olup kadının kadın kimliği taşımasından dolayı ona karşı duyulan nefreti dile getirmektedir. Bu nefret söylemi, kadına karşı şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve kadının nesneleştirilmesi gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır (Etyang, 2012). 

Günümüzde, mizojini, ataerkil ve erkek egemen toplumlar içinde, kadınların ikincil sınıf vatandaş veya daha aşağı bir sınıf olarak görülmesi, bu nedenle karar alma mekanizmalarına dahil edilmelerinin sınırlandırılması, iktidar sahibi olmalarının kısıtlanması veya engellenmesi sonucu bir toplum ideolojisi olarak karşımıza çıkmaktadır.  Mizojininin odağında kadınların nesneleştirilmesi, bedenlerinin metalaştırılması ve sadece erkeklerin kadim yardımcıları olarak görülmeleri yer almaktadır (Flood, 2007). 

Tarih boyunca kadının rolleri çocuk doğurmak ve çocuğa bakmak gibi ev içi işlerle sınırlı tutulmuş, dini öğretiler, kanunlar ve kurumlar tarafından kadınlar, erkeklerden daha düşük pozisyonda veya statüde görülmüş, ayrıca mevcut toplumsal düzen, kadının değersizleştirilmesinin ve kadına karşı nefretin, düşmanlığın aracı olmuştur. 

Orta çağda mizojini, kadının cinselliği üzerine odaklanmıştır. Örneğin, kadının orgazm olması, cinsel ilişki sırasında zevk alması bile hoş karşılanmazdı. Kadın sadece erkeği tatmin eden bir varlık veya yaratık olarak görülüyordu. Kısaca, ortaçağ boyunca kadının bedeni,  erkeğin tahakkümü ve denetimi altındaydı (Flood, 2007). 

Erken modern dönem içinde, kadının erkeğe göre konumunda ciddi bir değişiklik olmamıştır. Kadınlar bedensel özelliklerine göre değerlendirilmekte ve kadınların bilişsel düzeyi erkeklerden aşağı veya düşük olarak görülmekteydi. Bu düşüncenin kökeni, aynı zamanda kutsal kitaplarda yer alan kadının konumu ile doğrudan ilişkiliydi. Semavi dinlerin kutsal kitaplarında yer alan anekdotlar, toplum içinde kadınların ikincil sınıf vatandaş olarak görülmesini, kadın düşmanlığının temellerinin atılmasını beraberinde getirmiştir (Etyang, 2012). 

Günümüzde mizojini, toplum içinde, kadın erkek ayrımcılığı, kadınların aşağılanması, kadına yönelik şiddet ve kadınların cinsel bir obje olarak görülmesi gibi çeşitli şekillerde tezahür etmektedir (Code, 2000). Görüldüğü üzere, hemen hemen toplumun her alanında, hem erkeklerin hem de kadınların kendi aralarında, cinsiyetçi tutum veya davranış geliştirmeleri sonucu, mizojini, kültürel ve toplumsal bir pratik olarak karşımıza çıkmakta ve cinsiyete dayalı şiddetin ana kaynağı olarak görünmektedir.  

Piggot (2004), zamanla, toplumun baskıları ve ihmalkarlığı nedeniyle, kadınların, erkek egemen kültürü destekleyen tavır, tutum veya davranışlarının, kadınlar arasında içselleşmiş mizojiye neden olacağını ileri sürmüştür. İçselleşmiş mizojini kavramı, kadınların birbirlerine karşı mizojizik tavır, tutum veya davranış sergilemeleri olarak tanımlanmaktadır.
(Piggot 2004; Saakvitne ve Pearlman 1993). 

İnsanlar, toplumda, kadına yönelik şiddeti yaratan mizojinik davranışların nedenleri üzerine yoğunlaşmak yerine, örtük bir şekilde kadınların bu davranışları hak ettikleri, erkeklere saygı göstermedikleri ve kadınlık görevlerini yerine getirmedikleri gibi gerekçelerle, bu tür davranışları meşrulaştırmaktadır. Bu yüzden mizojinik davranışlar sergileyen birey veya bireyleri suçlamak yerine davranışa maruz kalan bireylerin (kadınların) suçlu olduğunu ifade eden görüş, toplum içinde kadınlara yönelik olumsuz düşünce ve davranışların doğmasına ve gelişmesine neden olmaktadır. 
( Buiten ve Salo, 2007). 

3. POPÜLER KÜLTÜR UNSURLARINDA MİZOJİNİ 

Popüler kavramı “halkın çoğunluğu”, "büyük çoğunluk," "halk veya çoğunluk için," "halk veya çoğunluk tarafından" gibi sözlerle de ifade edilmektedir. Popüler kavramı, belli bir zümreye veya gruba aitliği veya sahipliği vurgulamaz bu yüzden popüler kültür dediğimiz şey popüler olandır, herkese ait olmasa bile hemen herkesindir (Erdoğan ve Alemdar, 2005). 

Popüler kültür, modernleşme ile hayatımıza giren ve sosyal, ekonomik, siyasal ve teknolojik gelişmeler ve değişimlerle şekillenen bir kavramdır. Popüler kültürün sahip olduğu farklı bakış açıları ve yaklaşımlar yüzünden tek bir tanımı bulunmamaktadır. Popüler sözcüğünden yola çıkarak popüler kültür kavramını, “halkın kültürü”, “halkın tercih ettiği, sevdiği, beğendiği, kullandığı, tükettiği ve seçtiği kültür” olarak tanımlamak mümkün. Fakat bu tanımlara, popüler kültürün günümüzdeki bağlamından uzaklaştığı itirazları getirilmektedir. Her ne kadar popüler kültür halkın beğenisine göre hazırlanıp sunulsa da esasen popüler kültürü sermayeyi elinde bulunduran güç sahipleri tarafından yaratıldığı ifade edilmektedir (Mutlu, 2005) 

Televizyon, radyo ve bilgisayar gibi kitle iletişim araçları popüler kültürün oluşmasına yardım eden unsurlardır. Kitle iletişim araçları aynı zamanda yayınladıkları içerikler bakımından popüler kültürün unsuru haline gelmektedirler. Televizyondaki diziler, filmler, radyoda çalan müzikler, sunulan programlar birer popüler kültür unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca televizyon, radyo, kurgu, film, gazete ve dergi, popüler müzik, popüler okumalar, internet ve sinema ve diğer popüler ürünler (video oyunları gibi), popüler kültür ürünleri/unsurları olarak sınıflandırılmaktadır (Storey, 2000). 

Televizyonda gösterilen bazı popüler dizi ve programlar, filmler, radyoda çalınan popüler şarkılar ve popüler bilgisayar oyunları, cinsiyet temelli ayrımcılık, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın düşmanlığı gibi kadınları ikinci planda bırakan, onları karalayan ve hatta aşağılayan ayrıca toplumda bu tür algıların oluşmasına neden olan içerikler sunmaktadır. Özellikle günlük yaşamda izlediğimiz program ve filmlerde ve dinlediğimiz müziklerde mizojinik sözler, söylemler ve semboller yer almaktadır. Hatta öyle ki, kadın düşmanlığının mevcut literatürde, söylemlerde ve sembollerde, günlük yaşamda maruz kalınan mizojiniden daha fazla içerik barındırdığı söylenmektedir. 
(Bloch, 1987). 

Çoğu popüler kültür unsuru, kadın düşmanlığının tolere edildiği ve desteklendiği ürünler sunmakta veya yaratmaktadır. Örneğin femme fatale (baştan çıkaran, felakete neden olan kötü kadın) bir popüler kültür ikonudur. Femme fatale, hem edebiyatta hem de sinema da oldukça sık işlenen ve resmedilen kötü, iffetsiz kadın karakter veya figüranları ifade etmektedir. Çeşitli film ve romanlarda gösterilen femme fatale karakter ve figüranlar, güzellik ve cinselliklerini kullanarak masum erkeklerden faydalanan ve onları aldatan kötü kadınlar olarak resmedilmektedir. Bu kadınlar, özellikle filmlerde, geleneksel cinsiyet rollerinden saptıkları için kötü ve iffetsiz olarak sunulmaktadır (Weitzer ve Kubrin, 2009). 

3.1. Televizyon 

Bir kitle iletişim ve medya aracı olarak televizyon, günümüzde teknolojik gelişmelerinde etkisiyle hemen herkesin evinde bulunan ve hane halkının zamanının büyük çoğunluğunu izleyerek geçirdiği, bir popüler kültür dağıtıcısı olarak işlev görmektedir. Televizyonun büyük kitlelere ulaşma ve toplumu veya kitleleri yönlendirebilme gücü düşünüldüğünde ne kadar önemli bir araç olduğu anlaşılmaktadır. 

Toplumda var olan kadınlara yönelik basmakalıp yargılar, televizyonda gösterilen programlar, diziler, çizgi filmler aracılığıyla da biz insanlara sunulmaktadır. Bu durum, kadınların, tüm erkek egemen alanlarda kendi kimliklerinden soyutlanmak zorunda bırakılmalarına neden olmaktadır. Medyanın özellikle televizyonun gösterdiği kadın figürü veya imajı, ataerkil, erkek egemen kültür içindeki kadın imajından çok farklı değildir. Kadınlar, erkeklerin ihtiyaçlarını karşılayan, erkekler tarafından cinsel özellikleri bakımından arzulanan, yalnızca bedenleriyle var olan, düşünce, duygu ve kimlikleri yadsınan, görmezden gelinen yaratıklar veya varlıklar olarak sunulmaktadır. Kadın “seksidir, güzel bacakları, gözleri, göğüsleri, kalçaları, kıvrımları vardır, kıvraktır” fakat “zeki, yetenekli, akıllı, üretken” değildir. Televizyon tarafından yaratılan bu illüzyon ve cinsiyetçi, eril bakış açısı, Türkiye gibi televizyon izleme oranı  %90‟lara ulaşan (%91.9, Türkiye‟de Aile Yapısı Araştırması, ASPB, 2012) ülkelerde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddet veya cinsiyete dayalı şiddet ve çocuklarda oluşacak kadın imajı açısından ciddi bir tehdit unsuru olarak önümüze serilmektedir. 

Popüler kültürün müzikleri, filmleri, reality televizyon şovları ve reklam kuşakları, kadınların düşüncelerinden, zekalarından ve diğer bilişsel özelliklerinden çok bedenleriyle ön plana çıkan egemen bir mizojinik temaya ve söyleme hizmet etmektedirler. Televizyonda program veya dizi yapan, reklam veren şirketler, para kazanmak ve iktidarlarını güçlendirmek uğruna kadınlara karşı kalıplaşmış mizojinik yargıların devam etmesine neden olmakta, kadınların insansızlaştırılmalarının ve nesneleştirilmelerinin ağır ve acı veren sonuçlarıyla karşılaşmalarına göz yummaktadırlar. 

Kilbourne'na göre (2012)  televizyonlara, ilan panolarına reklam veren şirketler, kadınların cinselliğini kullanılarak ürünlerini satmaya çalışmaları ile topluma şu mesajı göndermiş olurlar: “tüm kadınlar, yaşına bakılmaksızın baştan çıkarıcı, çekici ve tahrik edici, cinsel yönden doyumsuz, ayartıcı kişilik özelliğine sahiptir.” Bu mesaj, toplumda erkeklerin kadınlara bakışını olumsuz yönde etkilemekte ve mesajı alan bireylerde, kadınların sadece bedensel özellikleri ile varlıklarını sürdürebildikleri algısı yaratmaktadır. 

Sadece reklamlarda değil reality televizyon şovlarında bu durum tekrar edilmektedir. Özellikle popüler televizyon şovlarında (örneğin Amerika‟da “America‟s Next  Top Model” programı, ülkemizde ise çeşitli izdivaç programları) kadının cinsiyeti, bedeni üzerinden mizojinik temsiller sunulmaktadır. 

Televizyonda, sıklıkla cinsiyetçi mesajlar veren, kadınları ötekileştiren birçok dizi, şov ve programlar mevcuttur. Son elli yıl boyunca, televizyonda gösterilen çoğu kadın karakter, itaatkar ev hanımı rolünde ya ev işlerini yapan ya da erkeğin cinsel isteklerini tatmin eden bir obje olarak sunulmuştur (Kowalewski, McIlwee ve Prunty, 1995). 

Televizyon aracığıyla mizojininin normalleştirilmesi, günlük hayatta var olan kadın ve erkek ilişkilerinde kaçınılmaz olarak kadını insansızlaştıran ve nesneleştiren bir sürecin doğmasına neden olmaktadır. Bu durum, televizyonun hedef kitlesi üzerinde, cinsiyetçi tutum ve davranış yaratması bakımından oldukça tehlikeli görünmektedir (Etyang, 2012).    

3.2. Sinema/Filmler 

Toplumdaki ekonomik, politik ve sosyal gücü elinde bulunduran erkek tekelciliği, sinema ve film sektöründe de kadının geleneksel cinsiyet rollerini vurgulayarak ataerkil, erkek egemen toplumda, kadınların ikincil veya erkekten aşağı konumunu destekleyen ve bu durumu meşrulaştıran bir tutum içinde olmuştur (Etyang, 2012). 

Özellikle 70‟li yıllarda ortaya çıkan ve 80‟li yıllarda patlama yaşayan insanların katledilmelerini ve çok kötü bir şekilde öldürülmelerini konu alan slasher filmler, mizojinik söylem, davranış veya tutumların sınırsız sunumlarını içermekteydi. Cadılar Bayramı, Elm Sokağı Kabusu, 13. Cuma, Son Durak ve Çığlık gibi filmler dönemin en ünlü slasher filmleri arasındaydı. Bu ve benzeri filmlerde, özellikle bakire kadınlar, hayatta kalmayı başarırken, bakire olmayan ve cinsel ilişkide bulunan kadınlar aşırı şiddete, işkenceye maruz kalan bireyler olarak sunulmuştur. Ayrıca mizojini varlığının hissedildiği bu filmlerde, cinsel ilişkiye giren ve iffetsiz olarak ifade edilen kadınların öldürüldüğü veya ağır işkenceye uğratıldığı bir kadın kişilik şablonu yaratılmıştır (Brewer, 2009). 

Kadınların şiddete ve ağır işkenceye maruz kaldıklarını, çıplak kadın bedenlerinin kanlı bıçaklı sahnelerle sunulduğu birçok Hollywood yapımı filmler bulunmaktadır. Örneğin korku ve özellikle slasher türü filmlerde (2009 yılında yeniden çekilen Soldaki Son Ev filmi gibi), kadınlara fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uygulanmaktadır. Bu tür filmlerin yapılmış olması kadın kimliği üzerindeki ataerkil ve kültürel mizojinik kodların ne denli baskın olduğunu göstermektedir.  Özellikle shasher türü filmlerde tecavüz, kadınlara yönelik mizojinik şiddete ve bir işkence aracına dönüşmektedir (Lizardi, 2010). 

Slasher ve korku film türleri, 2000 yılından sonra yeniden kopya edilerek film endüstrisi tarafından piyasaya sürülmüştür. Bu tür filmlerin ekonomik riski daha az olduğu ve eski yapımların yeni jenerasyon tarafından tutulduğu göz önünde bulundurulunca kar amacı güden sinema ve film sektörünün bu tür filmleri neden yeniden ve farklı versiyonlarla piyasaya sürdükleri anlaşılmaktadır. Örneğin yeniden çekilen 13. Cuma (ilk sürüm: 1980, yeniden yapım: 2009) filminin ortalama bütçesi 19 milyon dolar, yaptığı hasılat ise 91 milyon dolar;  Sevgililer Günü Katliamı ( ilk sürüm: 1981, yeniden yapım: 2009) filminin bütçesi 15 milyon dolar, yaptığı hasılat ise 93 milyon dolar olmuştur. Görüldüğü üzere bu tür ekonomik unsurlar, bu filmlerin yeniden üretilmesinin oldukça kazançlı olduğunu ve filmlerin popülaritelerinden hiçbir şey kaybetmediklerini göstermektedir  

Slasher türü filmlerde karakterler özellikle kötü karakterler, hayvansı özellikte veya hayvan güdüleriyle hareket etmektedir. Kadın karakterler, kurban olmayı bekleyen umutsuz, çaresiz güçsüz ve çıplak bedenlerinde kanlar içinde gösterilmektedir. Bu filmlerde, toplum ve izleyicilerin tahayyül sınırlarını aşacak düzeyde seks, şiddet ve cinayet içerikli görüntüler bulunmaktadır. İnsan doğasına ve ahlakına aykırı, kadınları, bedenleri üzerinden aşağılayan modern slasher türü filmler, sinema ve film sektörünün ticari hırsları yüzünden varlıklarını sürdürmektedirler (Prince, 2004). 

Genellikle, televizyon ve bazı filmler gerçek olmayan ve ideal olarak yansıtılan bir kadın portresi çizmeye çalışırlar. Mükemmel saçı, vücudu, makyajı, yüzü ve hatları olan kadın figürüne televizyonda ve filmlerde sıkça karşılaşılmaktadır. Esasen bu figürler, yıllar boyunca, kadının güzel, terbiyeli, ahlaklı ve nazik olması gerektiği yönünde yaratılan basmakalıp kadın şablonundan pek de uzak değildir. Bu şablon, hem korku hem de slasher film türlerinde yeterince vurgulanmaktadır. Yapılan araştırmalar bu filmlerde yaratılan sosyal şablonların izleyicilerin toplumsal algısını değiştirdiğini göstermiştir (Brewer, 2009).    

Cinsiyet ayrımcılığı, kadın düşmanlığının önemli göstergelerinden biridir. Çağdaşlaşan toplumlarda, sosyal değerler yeniden şekillenmesine ve kadın hakları gelişmesine rağmen medya, özellikle filmler aracılığıyla, kadınlara karşı cinsiyetçi ve önyargılı ifade, tutum ve davranışları göstermeye devam etmektedir. Filmlerdeki cinsiyetçi mesajlar sosyal etki yaratarak günlük hayatı ciddi anlamda etkilemektedir. Sinema ve film sektörü, insanların bilinçsiz bir şekilde kadınlara karşı mizojinik tutumlar sergilemelerine neden olabilmektedirler (Agars, 2004).   

3.3. Müzik 

Kadınlara karşı mizojinik ve önyargılı söylem, tutum ve davranışların sıklıkla yaşandığı alanlardan biri de müzik sektörüdür.  Özellikle müzik sektörünün ekonomik metası haline gelen popüler müzik sayesinde, kadınların cinselliği kullanılarak toplumun moral değerleri, kadının bedensel bütünlüğü ve kimliği üzerinde olumsuz etkiler yaratılmaktadır. Kadın cinselliğinin kullanılmasının temel sebebi, giderek sıradanlaşan ve tüketimi azalan müziklere canlılık kazandırmak ve tüketilebilirliğini arttırmak olarak gösterilmektedir. Günümüzde hazırlanan popüler müzik videolarıyla desteklenen bu görüş, özellikle cinselliğin cazibesiyle, bu videoların çoğunda müstehcenliğin, pornografinin ve erotizmin kullanımını arttırmıştır (Ceylan, 2004). 

Kadınların erkeklerden aşağı, marjinal ve değersiz olarak sunulduğu kalıplaşmış toplumsal cinsiyet örneklerinin, popüler müziklerde veya şarkılarda oldukça fazla olduğu söylenmektedir. Bazı popüler müzikler veya şarkılar, kadının kimliği, kişiliği ve toplumsal hayattaki rolü konusunda toplumsal cinsiyet eşitliği gözetmeden, geniş kitlelere mizojinik mesajlar vermektedir. Bu tür müziklerin çoğunda kadınlar, hiçbir zaman erkekten bağımsız, zeki, girişimci ve nitelikli bireyler olarak görülmezler. Bunun yerini kadınları aşağılayan ve onları küçük düşüren özelliklere daha çok vurgu yapılır (Weitzer ve Kubrin, 2009). 

Söz içeriğinde, seks ve şiddeti en çok kullanan müzik türü rap müziktir. Rap müzik söz içerinde, genellikle kadına yönelik şiddet, cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, seks ve küfür barındırmaktadır.   

Cinsiyetçi perspektifle yazılmış olan rap müzik sözleri, özellikle gençler olmak üzere geniş kitleler tarafından dinlenmektedir. Rap müzik, popüler olmasından dolayı, artan bir şekilde üretilmekte ve piyasa tarafından satılmaktadır ve ayrıca rap müziğinin bugün ciddi bir pazar payı bulunmaktadır 

Bir diğer müzik türü olan rock müzikte yapılan araştırmalar sonucunda mizojinik söylemlere rastlanmıştır. Örneğin rock müzik videolarıyla ilgili yapılan bir içerik analizi araştırmasında, videolarda sunulan kadınların çoğunun (%57) “akılsız, seks objesi ve kurban”, bir kısmının (%20) “itaatkar, çocuk yetiştiren, ev içi rolleri olan kadın”, bir kısmının ise (%8) “erkek şiddeti gören kadın” olarak gösterildiği ortaya çıkmıştır. Bu araştırmada, videolarda sunulan kadınların sadece %14‟ü tamamen erkeklerle eşit gösterilmiştir (Vincent, Davis ve Boruszkowski, 1987). 

Rock müzik videolarıyla ilgili yapılan bir başka araştırmada ise kadınların, kalıplaşmış geleneksel cinsiyet rollerinin videolarda hakim olduğu görülmüştür. Özellikle videolarda sunulan kadınların %57‟si “pasif, erkeklere bağlı, fiziksel görünüşleri vurgulanan” olarak nitelendirilmiştir. Araştırma, aynı zamanda, videolarda bir kısım kadınların güçlü ve bağımsız olarak sunulduğunu da ortaya koymuştur (Alexander, 1999). 

Bu araştırmaların dışında bazı deneysel araştırmalar da yapılmıştır. Özellikle yaratılan deney grubuna mizojinik içerikli şarkılar dinletildikten sonra, bu grubun tutum ve davranışları incelenmiştir. Örneğin, Fischer ve Greitemeyer‟in (2006) yaptıkları bir araştırmada, erkeklerden oluşan iki farklı gruptan birine, mizojinik sözleri olan, diğerine ise yansız, tarafsız şarkı sözleri olan şarkılar dinletilmiştir. Yapılan çalışmada, mizojinik sözler barındıran şarkıları dinleyen grubun, diğer gruba oranla, kadınlara karşı daha agresif ve saldırgan oldukları ortaya çıkmıştır. 

Rap müzik sözlerinin büyük bir çoğunluğu, erkeklerin kadınlardan üstünlüğünü veya erkekler ile kadınların eşit olmadığını vurgular. Bazı içerik analizi araştırmalarında çoğu şarkı sözlerinin içeriğinde kadınlar; “erkekleri memnun eden ve isteklerini yerine getiren bir obje,  şiddeti hak eden, şiddet uygulanması gereken hatta tecavüzü, dayağı ve öldürülmeyi hak eden bireyler” olarak gösterilmekte ve bu durum kadınlara karşı her türlü şiddeti meşrulaştırılmaktadır. Rap müzikte kadınlar cinsiyet özelliklerinden dolayı rencide edilmekte ve her türlü ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Böylece, radyoda çalınan rap müzik parçaları ve televizyonda gösterilen rap müzik videoları, kadınlara karşı her türlü negatif yargı, tutum, tavır ve davranışın yayılmasına ve yaygınlaşmasına neden olmaktadır (Weitzer ve Kubrin, 2009). 

3.4. Bilgisayar/Video Oyunları 

Amerika Eğlence Yazılımı Derneği'nin (Entertaintment Software Association) “2012 yılının Bilgisayar ve Video Oyunları Endüstrisi” raporuna göre, Amerika‟daki tüketicilerin, 2011 yılında, video oyunlarına 16.6 milyar dolar harcadığı ve küresel video oyun pazarının 67 milyar dolara ulaştığı söylenmektedir. Aynı rapora göre Amerika'daki ailelerin %49‟unun evinde birer oyun konsolu bulundurduğu, oyun oynayanların yaş ortalamasının 30 ve %53‟ünün erkek %47‟sinin kadın olduğu ve oyun satın alanların ise %52‟sinin erkek %48‟inin kadın olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, oyunların çoğunun, oyun konsolu, bilgisayar ve akıllı telefon aracılığıyla oynandığı ifade edilmiştir. 

Günümüzde kadın oyuncu, yapımcı ve yaratıcı sayısının çok az olmamasına ve gittikçe artmasına rağmen, video oyun sektörü, erkekler tarafından ve erkekler için yaratılan bir erkek alanı veya erkek dünyası olarak görülmektedir (Kafai, Heeter, Denner ve Sun, 2011; akt. Fox ve Tang, 2013). 

Bilgisayar ve video oyunlarında genellikle kadın oyunculara oranla erkek oyuncular oldukça fazladır. Sunulan çoğu kadının da cinselleştirilmiş olduğu, erkekleri cezp edici nitelikte gösterildiği ifade edilmektedir. Erkek oyuncu tarafından kurtarılmayı bekleyen prenses ve cinselleştirilmiş sadomazoşist kadın figürü sıkça kullanılan kadın imgelerdir (Fox ve Tang, 2013). 

Yapılan araştırmalarda, bazı bilgisayar oyunlarında ataerkil güç ilişkilerinin varlığından söz edilmiştir. Örneğin bazı video oyunlarında, erkeklerin egemen olduğu bir kültürel yapılanma içinde, genellikle kadınların domestik rolleri ön planda tutulmuştur ve kadınlar erkekler tarafından korunması gereken varlıklar olarak gösterilmiştir.  Bir başka araştırmada ise kadın cinselliğinin ön plana çıkarıldığı video oyunlarını oynayan deneklerin, kadınları cinsel obje olarak gördüğü ve cinsellikle ilişkili düşüncelerinin arttığı ortaya çıkmıştır. Video oyun kadın karakterlerinin görsel olarak deneklere sunulduğu bir araştırmada ise erkek deneklerin kadınlara karşı saldırgan tutum geliştirdikleri gözlenmiştir. Buna rağmen her cinsel içerikli video oyununun da insanların kadınlara karşı tutum ve davranışlarını değiştirdiği söylenemez (Akt. Greitemeyer ve Hollingdale, 2012). 

Teknolojik gelişmelerle beraber bilgisayar ve video oyun endüstrisi de genişlemektedir. Bu endüstrinin en popüler oyunlarında, kadına yönelik şiddeti destekleyen sunumların arttığı belirtilmektedir. Örneğin en popüler video ve bilgisayar oyunlarından biri olan Grand Theft Auto: Vice City (Araç Hırsızlığı: Vice ġehri) oyununda oyuncular, bir hayat kadınını tekmeleyerek öldürmekle ödüllendirilmektedir (Seventh Annual Media Wise Video Game Report Card, 2002). 

Bilgisayar ve video oyunlarında mizojini ve esasen kadın sunumu, kadın karakterlerin nesneleştirilmesi, cinselleştirilmesi, taciz ve tecavüz edilmesi ve onlara şiddet uygulanması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle erkek kullanıcıları tatmin etmek için cinsellik sıkça kullanılan unsurlardan biridir. Kadınların fiziksel görünüşleri özellikle göğüs ve kalça bölgeleri cinsel cazibeyi arttırmak için özenle çizilmekte veya canlandırılmaktadır. Örneğin Lara Croft oyununda kadın karakterin büyük göğüslerinin cinsel cazibe veya çekicilik göz önünde bulundurularak yaratıldığı ifade edilmektedir. Yine aynı şekilde, Dead or Alive: Xtreme Beach Volleyball (Ölü ya da Diri: Korkunç Plaj Voleybolu) oyununda, voleybol sporundan çok görsel etki yaratması bakımından göze hitap eden kadın göğüslerinin yaratılması da, oyun içinde kadın cinselliğinin kullanıldığı yönünde eleştiri almaktadır. 

3.5. Animasyon/Çizgi Film ve Anime 

Özellikle çocuklara hitap eden ve çocukların yoğun ilgi gösterdiği animasyon film veya sinema, günümüzde hedef kitlesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Örneğin çocuklar, bazı animasyon karakterlere özenmekte özellikle bu karakterlerin basılı olduğu giysileri giymekte veya eşyaları kullanmaktadırlar. Hem animasyon filmler hem de bu filmlerin piyasaya sunulan oyuncakları, giysileri ve diğer materyalleri düşünüldüğünde küresel anlamda animasyonun ne kadar ciddi bir ticari güce ve kazanca sahip olduğu anlaşılmaktadır. 

İlk dönem animasyon filmleri incelendiğinde, bu filmlerdeki kadınların oldukça sınırlı toplumsal rolleri olduğu söylenmektedir. Bu animasyonlarda, kadınlar ya insanlara ya da bazı özellikleri bakımından insana benzeyen hayvanlara benzetilmiş, çoğunlukla kadınların kur yapmaları, duygusal olarak erkekleri tatmin etmeleri ve bir erkek karakter tarafından kötülerden veya kötülüklerden korunmaları gerektiği gibi baskın erkek figürüne bağlı rolleri ön planda tutulmuştur ( Thompson ve Zerbinos, 1995; akt. Burguera, 2011). Minnie Mouse (Mini Fare), Honey (Tatlım), Cookie (Kurabiye), Petunia Pig (Petunya Domuzu) ve Daisy Duck (Çayırgüzeli Ördek) gibi ilk dönem çizgi film karakterleri, erkeklere bağlı, pasif karakterler olarak sunulmuştur. Bu düşüncesiz ve duyarsız kadın tasvirinin, tamamı erkeklerden oluşan animasyon ekipleri tarafından üretildiği ve bu yüzden, ilk dönem animasyon filmlerinin, kadın bakış açısına sahip olmadığı sıklıkla ifade edilmektedir (Wells, 2002; akt. Burguera, 2011). 

Renkli çizgi filmlerde sunulan kadınlar, ev içi işlerle uğraşan, aileye bağlı veya daha domestik rollerle karşımıza çıkmıştır. Böyle olmayan kadınlar ise erkek egemen söyleme maruz kalarak kötü, çirkin gibi olumsuz kişilik özellikleriyle gösterilmiştir. Genellikle, Walt Disney‟in canlandırdığı kadın karakterlerin, orta çağ kadınını anımsayan nitelikler taşıdığı söylenmiştir. Örneğin Granny (Büyükanne), Mammy Two Shoes (sadece iki ayağı görünen anne karakteri) gibi Disney karakterlerinin, domestik özellikleri olan, temizlik yapan, erkeğin sözünden çıkmayan ve iyi huylu olarak; Witch Hazel (Cadı Hazel) ve Little Lulu (Küçük Lulu) gibi karakterlerin ise kamusal alana dahil olmalarına rağmen olumsuz nitelikler atfedilerek sunulduğu ifade edilmiştir (Burguera, 2011).  

Animasyon filmler ilk yıllarından itibaren izleyicilerin göz zevkine hitap etmiştir. Filmlerin daha fazla kazandırması veya tutulması için görsel memnuniyet ön planda tutulmuştur. Örneğin kadın karakterler, zarif ve ince hatlı, kıvrımlı bedenleriyle, erkek karakterlerde kaslı vücutlarıyla canlandırılmıştır. Skopofili, yani cinsel açıdan uyarıcı herhangi bir şeyi izlemekten zevk almak, animasyon yapımcılarının karakter üretimi aşamasında göz önünde bulundurdukları en önemli prensiplerden biri olmuştur. Bu açıdan bakıldığında, özellikle kadın karakterlerin, örneğin beden hatları, yüzleri ve tenleri daha dikkatli ve izlenebilirliği arttıracak çekicilikte çizilmiş ve ayrıca sözü edilen skopofilik keyif veya memnuniyet nedeniyle de animasyonlarda, kadın bedeninin kontrol altında tutulması ve nesneleştirilmesi sorunu ortaya çıkmıştır (Garside, 2005). 

Animasyonları çekici kılmak için erotizm de yöntem olarak kullanılmaktadır. Seyirciler, bazen açık bir şekilde bazen de bilinçaltı düzeyinde cinsel açıdan uyarıcı nitelik taşıyan görsel materyale maruz kalmaktadır. Özellikle bazı animasyonlarda, kadınların kalça, göğüs ve bacak gibi erojen bölgeleri ön planda tutularak erkeklerin röntgencilik hazzı okşanmaktadır. Bu durumda cinsel bir obje olarak sunulan kadın karakterler, erkeklerin cinsel arzularını tatmin eden bir görüntü ve onun göz zevkinin öznesi olarak karşımıza çıkmakta ve bu yönüyle animasyon film üreticilerinin, kadının bütünlüğünü, kimliğini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini zedeleyen, tehdit eden ve hiçe sayan bir tutum sergiledikleri görülmektedir (Garside, 2005). 

Japon çizgi roman kültürü olan mangalar, animasyonlara veya çizgi filmlere dönüştürülerek anime adını almaktadır. Animeler, bilgisayar aracılıyla veya el çizimiyle yaratılmaktadır. Japon çizgi filmleri olarak da bilinen animeler, dünya çapında büyük izleyici kitlesine sahip ve animasyon sektörünün ticari kazanç açısından vazgeçilmez bir parçası sayılmaktadır.  

Dünya genelinde oldukça popüler olan bazı animelerde, özellikle kadın karakterler, cinsiyetçi bakış açısıyla çizilmektedir. Örneğin sınıfsal veya sosyal farklılıkları örtmek için düşük statülü veya sosyo ekonomik düzeyi düşük kadın karakterler, Japon geleneklerine uygun annelik rolü büründürülerek, erkeklerle eşit konuma getirilmektedir. Sadece kadın karakterlere giydirilen geleneksel roller değil, aynı zamanda fiziksel güzellikte sosyal statüyü arttıran bir özellik olarak biz izleyicilere ve okuyuculara sunulmaktadır. Yine bu animelerde, kadın karakterler, sosyal konumlarını arttırmak, erkeklerle eşit statüde olabilmek ve onlar tarafından değerli görünebilmek için, anaç rollerini geliştirmeye ve dişilik özelliklerini kullanmaya çalışmaktadırlar (Choo, 2008). 

Animelerin birçok türü bulunmaktadır, bu türlerden biri de Hentaidir. Hentai, pornografik içerikli bir anime türüdür ve Japoncada hentai kelimesi “değişik, değişirilmiş veya tuhaf figür” anlamına gelmektedir. Genellikle yüksek hayal gücü içeren ve insanlar için tabu sayılan pek çok şey hentailerin konusu olabilir. Dünyaya saldıran uzaylıların veya değişik cinsel uzuvlara sahip çeşitli fantastik yaratıkların tecavüz sahneleri gibi absürt sayılabilecek seks sahneleri sıklıkla görülmektedir. Dünya çapında popüler olan pek çok hentai bulunmaktadır. La Blue Girl (Mavi Kız), Devil Hunter Yohko (Şeytan Avcısı Yohko), Golden Boy (Altın Çocuk), Bible Black (Siyah İncil), Moonlight Lady (Ay Işığı Kadını), New Angel (Acemi Melek) ve Magical Twilight (Büyülü Şafak) gibi animeler, popüler hentai örnekleri olarak görülmektedir  (Ortega-Brena, 2009). 

Hentailerde, cinselliğin sunumunda, herhangi bir sınır bulunmamaktadır. Aşırı derecede tecavüz, cinsel şiddet ve her türlü sadomazişist eylem absürd senaryolarla sunulabilmektedir. Örneğin, dokunaç erotikası, hentailerde sıkça gösterilen, cinsel birliktelik anında kadının cinsel organının, dokunaçları olan bir hayvan tarafından uyarılması teması üzerine kurulan zoofilik ve mizojinik bir sunum olarak karşımıza çıkmaktadır (Ortega-Brena, 2009). Hentailerde, kadınları aşağılayan, onları cinsel obje olarak gösteren ve tecavüz gibi cinsel şiddet unsuru taşıyan eylemlere maruz bırakan ter hürlü mizojinik davranışa rastlamak oldukça mümkündür. Bu durumun, toplum algısını etkileyebilmesi açısından oldukça endişe verici olduğu ifade edilmektedir.  

4. MİZOJİNİNİN TOPLUMSAL ETKİLERİ 

Popüler kültürün ürettiği mizojini, kadınları olumsuz yönde etkileyen toplumsal, ekonomik ve politik sonuçlar doğurmaktadır. Kadınlar, kitle iletişim aracıyla topluma yansıtılan mizojini ve cinsiyet eşitsizliği nedeniyle ekonomik ve siyasal alanlardan uzaklaşabilmekte ve iş yerlerinde, devlet kurumlarında veya toplumsal hayatın herhangi bir anında erkekler tarafından baskılara ve aşağılanmalara maruz kalabilmektedirler. Popüler söylem, var olan erkek hegemonik toplum söylemini güçlendirmekte ve cesaretlendirmektedir. Bu yüzden, toplumda, kadına yönelik her türlü ayrımcı söylem, küçültücü davranış, şiddet ve cinsiyet eşitsizliği, kitleler tarafından meşru görülmekte ve içselleştirilmektedir (Etyang, 2012).    

Medyanın sunduğu kadın imajının, insanlar üzerindeki etkisini ortaya koyan bazı araştırmalar mevcuttur. Bunlardan biri de Harrison‟ın (2003) üniversite öğrencileriyle yaptığı deneysel araştırmadır. Yaş ortalaması 20 olan, 231 erkek ve kız öğrenciyle yapılan bu araştırmada, modern medyanın sunduğu ideal güzel kadın imajına (göğüs-bel-kalça oranları 90-60-90 olan kadınlar) maruz kalan öğrencilerin bu ideal imajı kabul ettiği, idealleştirdiği ortaya çıkmıştır. İfade edilen ideal kadın imajından hareketle, hem erkek hem de kız öğrenciler, bu imaja ulaşabilme konusunda kadınların estetik ameliyatına başvurmalarını doğru bulmuştur (Harrison, 2003; akt. Dill ve Thill, 2007). 

Kenrick ve Gutierres‟in (1980) yaptıkları araştırmada ise medyadaki ideal kadın imajına maruz kalan erkek üniversite öğrencilerinin, bu imaj nedeniyle “gerçek” hayatta karşılaştıkları kadınları, daha az çekici buldukları ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda, bu araştırmada, bedensel özellikleri bakımından çekici olarak sunulan kadın imajının, araştırmaya katılan kız öğrencilerinin, kendilerini fiziksel açıdan yetersiz bulmalarına neden olduğu belirtilmiştir. 
(Kenrick ve Gutierres, 1980; akt. Dill ve Thill, 2007). 

Kadınların kendi görünüşleri ile ilgili memnuniyetsizlikleri ve bunu düzeltmeye çalışmaları, televizyon reklamlarının etkisi, yaygın bir şekilde müzik videolarında sunulan ve orantılı vücut hatlarına sahip kadın imajı ile açıklanmaktadır. Medyanın çizdiği ideal „seksi‟ kadın imajı, toplumdaki kadınların güzel veya seksi görünmelerini teşvik etmekte ve kadınlar medyanın tasvir ettiği kadın imajını yakalayabilmek için sağlıklarını tehlikeye atarak her türlü yola başvurabilmektedirler (Akt. Berberick, 2010). 

Televizyonlarda, kadın cinselliğinin istismar edildiği, kadının kendi bedeni üzerinden nesneleştirildiği programlar, reklamlar ve diziler kadının insani değerini azaltmakta ve cinsel taciz, şiddet ve tecavüzü teşvik ederek toplumun özellikle erkeklerin, kadınlar hakkındaki algılarını değiştirmekte ve etkilemektedir. Özellikle Amerika‟nın bazı bölgelerinde, cinsiyetçi reklamlar yapan kurumlarda çalışan bazı kadın işçilerin cinsiyetçi tutum sergileyen şirket çalışanları tarafından cinsel tacize maruz kaldıkları belirtilmektedir (Jacobsen ve Mazur, 1995).  

Bilgisayar ve video oyunları, çocukların vazgeçemediği eğlence araçlarından biridir. Amerika Birleşik Devletleri‟nde çocukların yaklaşık %93‟ünün bilgisayar ya da video oyunları oynadığı belirtilmektedir (Dominick, 1984; akt. Dietz, 1998). Günümüzde, video oyunları ucuz ve bu oyunlara internet aracılığıyla erişim oldukça kolaydır. Bu yüzden popüler oyunlardaki cinsellik, cinsel şiddet, taciz ve her türlü mizojinik söylem ve davranış, eğlence aracı olarak normalleştirilerek hem toplum hem de çocuklar için önemli bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukların bilişsel ve cinsel gelişimleri düşünüldüğünde, bilgisayar ve video oyunlarındaki mizojinin, çocukların algı ve tutumlarını etkileyerek ataerkil ve erkek egemen kültürün yarattığı kadın karşıtı söylemi pekiştireceği ve bu söylemin devamlılığına katkı sağlayacağı söylenebilir. 

Kadınlar, popüler kültür aracılığıyla insanların zihinlerine yerleştirilen kadın imajından dolayı, toplumsal hayatta mizojinik söylem, tutum veya davranışlara maruz kalmakta ve toplumsal, ekonomik, kültürel ve politik ayrımcılığa uğramaktadır. Bu yüzden kadınlar, kendilerini sürekli tekrar eden kötü bir döngünün içinde bulurlar. Bu döngü içinde, popüler kültürün dolaylı etkisiyle beraber, öz güvenleri ve benlik saygıları düşük, taciz ve tecavüz gibi cinsel saldırılara uğrayan, depresyon ve yeme bozuklukları gibi psikolojik veya fizyolojik sağlık sorunları olan kadınlar gittikçe artmaktadır. Popüler kültür tarafından çizilen kadın modeli yüzünden kadınlar, erkekler tarafından baskılara maruz kalmakta ve kadınlık görevlerini yerine getirmeye çalışan ve bu yüzden erkeklerden onay bekleyen bireylere dönüştürülmektedir (Etyang, 2012; Berberick, 2010). 

Popüler kültür tarafından yaratılan cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadının ataerkil basmakalıp rolleri gibi mizojinik söylem ve uygulamalar toplum içinde erkeklerin kadınları aşağılaması, itaate zorlaması ve onlara kötü davranması konusunda erkekleri cesaretlendirmektedir. Böyle yapılarak günlük hayatta erkek egemenliği desteklenmekte ve kadınların neyi giymesi gerektiğinden nasıl yürümesi gerektiğine kadar tüm sosyal hayat aktiviteleri erkekler tarafından kısıtlanmakta ve onların hakimiyetine bırakılmaktadır. Dahası popüler kültürde var olan mizojinik söylem,  sokak ortasında erkeklerin kadınlara laf atmaları veya ıslık çalmaları gibi taciz niteliği taşıyan davranışlara ve bu davranışların normalleşmesine neden olmaktadır.
(Jacobsen, 1995; Render, 2005; Etyang, 2012). 


SONUÇ 

Mizojini, ataerkil ve erkek egemen toplumun, geleneksel ve kültürel değerleriyle bütünleşerek toplumsal bir soruna dönüşmüştür. Toplumsal baskı ve erkek hegemonyası kadınları araçsallaştırarak kadınların toplum içinde cinsiyet kimlikleri özgür bir biçimde yaşamalarını engellemektedir. Popüler televizyon programları, dizileri, reklamlar, çizgi filmler veya animasyonlar, bilgisayar oyunları, müzik veya şarkılar geleneksel toplum dinamiklerini gözeterek toplumsal alanda var olan kadın düşmanlığını pekiştirmektedir. Popüler kültürün sunduğu, erkeklerin cinsel arzularını tatmin eden, ev hanımı olan, şiddeti, taciz ve tecavüzü hak eden, erkeklerle hiçbir zaman sosyal, ekonomik ve siyasal anlamda eşit koşullara sahip olmayı hak etmeyen kadın figürü nedeniyle, kadınlar, iş yerlerinde, aile içinde ve hizmet aldıkları toplumsal veya özel kuruluşlarda, ikincil sınıf vatandaş muamelesine maruz kalabilmektedirler. 

Popüler kültür söylemi olarak mizojini, sosyal hayatta kadınların toplumsal baskılara maruz kalmalarına ve bazı ataerkil rolleri benimsemelerine yönelik zor kullanılmalarına neden olmaktadır. Bu yüzden kadınlar, günlük yaşamda, cinsiyet ayrımcılığı, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz, aşağılanma ve nesneleştirme gibi her türlü mizojinik söylem ve uygulamalarla karşılaşarak öz güvenlerini ve saygılarını yitirebilmektedir. Değersizleştirilmeye çalışılan kadın kimliği, toplumda kadın sorunlarına yol açarak toplumsal düzenin erkek hegemonyası altında sürdürülmesine neden olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında mizojiniyi, erkeğin her alanda hakimiyetini ön gören bir toplum projesi olarak okumak pek de yanlış sayılmaz. Bu yüzden başta kadınlar olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin ve belki de hükümetlerin inisiyatif alarak medyada ve popüler kültürde var olan her türlü mizojinik söylem ve uygulamalara son vermek amacıyla çalışmalara başlaması gerekmektedir.    


KAYNAKÇA 

AGARS, M. D. (2004), “Reconsidering the Impact of Gender Stereotypes on the Advancement of Women in Organizations”, Psychology of Women Quarterly Journal, Vol. 28, No. 2, Sage Pub., Washington, ABD.   
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Türkiye‟de Aile Yapısı Araştırması, 2012 
ALEXANDER, S. (1999), “The Gender Role Paradox in Youth Culture: An Analysis of Women in Music Videos,  Michigan Sociological Review”, Vol. 13, No. 16, Michigan Sociological Association Pub., ABD. 
A Woman's Role in Popular Video Games: Stripped Down and Killed Off, The National Institute on Media and the Family: Seventh Annual MediaWise Video Game Report Card, ABD, 2002. 
BERBERICK, S.N. (2010), The Objectification of Women in Mass Media: Female Self-Image in Misogynist Culture, New York Sociologist Online Journal, Vol. 5, 
BLOCH, R.H. (1987), “Medieval Misogyny”, Representations No.20, Special Issue: Misogyny, Misandry, and Misanthropy, University of California Press, ABD. 
BREWER, C. (2009), “The Stereotypic Portrayal of Women In Slasher Films: Then Versus Now”, Master Tezi, Louisiana State University, ABD. 
BUITEN, D. ve SALO, E. (2007), “Silences Stifling Transformation: Misogyny and Gender-Based Violence in The Media”, Agenda: Empowering Women for Gender Equity, University of Pretoria, Güney Afrika. 
BURGUERA, X. F. (2011), “Muffled Voices in Animation: Gender Roles and Black Stereotypes in Warner Bros Cartoons: From Honey to Babs Bunny”, Bulletin of the Transilvania University of BroĢav, Philology and Cultural Studies, Vol. 4, No. 2, Romanya. 
CEYLAN, P. M. (2004), “Müzik Videolarındaki Erotik, Müstehcen ve Pornografik Görüntülerin İlköğretim Birinci Kademe Öğrencileri Üzerindeki Etkisi”, Master Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.  
CHOO, K. (2008), “Girls Return Home: Portrayal of Femininity in Popular Japanese Girls‟ Manga and Anime Texts during the 1990s in Hana yori Dango and Fruits Basket”, Women: A Cultural Review, Vol. 19, No. 3, Routledge Taylor and Francis Group, İngiltere. 
CODE, L. (2000),  Encyclopedia of Feminist Theories, Routledge Press, İngiltere. 
DIETZ, T.L. (1998), “An Examination of Violence and Gender Role Portrayals in Video Games: Implications for Gender Socialization and Agressive Behavior”, Sex Roles: A Journal Research, Vol. 38, No. 5/6, Springer Pub. 
DILL, K.E.ve THILL, K.P. (2007), “Video Game Characters and the Socialization of Gender Roles: Young People‟s Perceptions Mirror Sexist Media Depictions”, Sex Roles: A Journal Research, Vol. 57, No. 11/12, Springer Pub.  
ERDOĞAN İ. ve ALEMDAR K. (2005), Popüler Kültür ve İletişim, Erk Yayınları, Ankara. 
ETYANG, P. (2012), Misogyny In Urban Public and Private Spaces, A Conference Paper Presented at the Ġnternational Conference On Gender Based Violence At Kenyatta University, Kenya. FISCHER, P. ve GREITEMEYER, T. (2006), “Music and Agression: The Impact of SexualAggressive Song Lyrics on Aggression-Related Thoughts, Emotions and Behavior Toward The Same and The Opposite Sex”, Personality and Social Psychology Bull, Vol. 32, No. 9, Sage Pub., Almanya.    
FLOOD, M., GARDINER J.K., PEASE B. ve PRINGLE K. (2007), International Encyclopedia of Men and Masculinities, Routledge Press, İngiltere. 
FOX, J. ve TANG, W.Y. (2013), “Sexism in Online Video Games: The Role of Conformity to Masculine Norms and Social Dominance Orientation”, Computers in Human Behavior Journal, Pergamon Pub. 
GARSIDE, C. (2005), “Essentialized Females Animated: A Feminist Analysis of Visual Pleasure of Two Disney Heroines”, International Journal of the Humanities, Vol. 3, No. 6, Common Ground Pub., ABD. 
JACOBSEN, M.F. ve MAZUR, L.A. (1995), “Sexism and Sexuality in Advertising”, Marketing Madness: A Survival Guide for a Consumer Society, Westview Press, New York. 
KILBOURNE, J. (2010), “Two Ways a Woman Can Get Hurt”,   ABD.                               
KOWALESWKI D., MCILWEE J.S., PRUNTY R. (1995), “Sexism, Racism and Establishmentism”, Journal of Black Studies, Vol. 26, No. 2, Sage Pub., ABD. 
LIZARDI, R. (2010), “Re-Imagining” Hegemony and Misogyny in the Contemporary Slasher Remake, Journal of Popular Film and Television, Taylor and Francis Group, ABD. 
MUTLU, E. (2005), Globalleşme, Popüler Kültür ve Medya, Ütopya Yayınevi, Ankara. 
ORTEGA-BRENA, M. (2009), “Peek-a-boo, I See You: Watching Japanese Hard-core Animation”, Sexuality and Culture, Vol. 13, No. 1, Springer Pub. 
PIGGOT, M. (2004), Double Jeopardy: Lesbians and The Legacy of Multiple Stigmatized Identities, Psychology Strand at Swinburne University of Technology, Unpublished thesis, Avustralya. 
PRINCE, S. (2004), The Horror Film, Rutgers University Press, ABD. 
REBOLLO-GIL, G. ve MORAS, A. (2012), “Black Women and Black Men in Hip Hop Music: Misogyny, Violence and the Negotiation of (White-Owned) Space”, The Journal of Popular Culture, Vol. 45, No. 1, Wiley Periodicals Inc, ABD. 
RENDER, M. (2005), Misogyny, Androgyny and Sexual Harassment: Sex Discrimination in A Gender-Deconstructed World, Harvard Journal of Law and Gender, Vol.29 
SAAKVITNE, K. W. ve PEARLMAN, L. A. (1993), Women, Relationships, and Power: Implications for Counseling; “The Impact of Internalized Misogyny and Violence Against Women on Feminine Identity”, American Counseling Association, Amerika. 
STOREY, J. (2000), Popüler Kültür Çalışmaları Kuram ve Metotlar, Babil Yayınları, İstanbul. 
VINCENT R., DAVIS D. ve BUROSZKOWSKI L. (1987), “Sexism on MTV: The Portrayal of Women in Rock Videos”, Vol. 64, No. 4, Journalism Quarterly, ABD.  
WEITZER R. ve KUBRIN C.E. (2009),  “Misogyny in Rap Music: A Content Analysis of Prevalence and Meanings”, Men and Masculinities Vol: 12, Number: 1, Sage Pub., Washington, ABD.  

Yorum Gönder

0 Yorumlar