THALES'TEN BİR ÖĞÜT



Thales 





 


Miletli Thales (Θαλῆς ὁ Μιλήσιος, d. MÖ 624 – ö. MÖ 546), Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolulu bir filozoftur. İlk filozoflardan olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan'ın Yedi Bilge'sinden ilkidir. Ticaretle uğraşmış ve bu nedenle Mısır'da bulunmuştur. Elimize ulaşmış hiçbir metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot ve Diogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand Russell'e göre Felsefe Thales'le başlamıştır.
Diogenes Laertios’un söylediğine göre, Yedi Bilgeler Atina’da MÖ 582 civarında kuruldu. Thales Yedi Bilgelerin arasında yer almaktadır.


Biri Thales'e sorar:

"Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?" 

"Ümit..." diye cevap verir düşünür; "zira bizi en son bırakan budur." 

"Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir?" diye soru-"Başkasına nasihat vermek" diye karşılık verir. 

**


Thales'ten bu kısa anekdot pek çok şeyi anlatmaktadır. Bunun üzerine bir şeyler yazmak ne kadar olur bilemem. Biz bir babayız, bir anneyiz, bir eğitimciyiz veya bir toplum önderiyiz; kendimiz yaptığımız halde başkalarına öğütler veririz. Aslında Thales'in dediği, dünyada en kolay şey değil; bu, hayatın en zor tarafıdır. Onun söyledikleri üzerine bir şey yazmanın doğru olmayacağına inanıyordum. Ancak bir dostum bana, "En azından böylesi bir çalışmayı yapmandaki amacını, hedefini, hedef kitleni, neden böyle bir çalışma yaptığını ve bunun önemini ortaya koymalısın" diye bir uyarıda bulundu. Ben itiraz ederek "Bu bir bilimsel çalışma değil, sadece bilgelik yolculuğudur" desem de, sonunda dostum beni ikna etti ve kendimi bu satırların arasında bulmama sebep oldu. Bu satırları benimle kelime kelime,cümle cümle peşimden izleyen bir dostum daha oldu: İbrahim Kan. Ona da içten bir teşekkür borcum var. 

Efendimiz (a.s.)'in, "Hikmet, mü'minin yitik malıdır; onu nerede bulursa alır" kıymetli sözünden hareketle, bunca yıllık "felsefe yolunda olan" biri olarak hikmetin evrenselliğine inanan biriyim. Kimden gelirse gelsin, eğer söylenen söz veya ortaya konulan bir davranışın ucu hikmete çıkıyorsa, Gazzâlî'nin de belirttiği gibi, o söz alınmalı ve gereği yerine getirilmelidir. Her hikmetli söz ve davranış, her ne kadar sahibine göre değerlendirilmesi gerekirse de, aslında asıl sahibine yani Hakk'a göre değerlendirilmelidir. Bazen bir hikmetli söz, insanın hayatını, düşünce ufkunu, zihniyetini ve her şeyini alt üst edecek güçte şok tesiri yapar. Öyle ki insan sanki, binlerce voltluk güçte elektriğe çarpılmıştır. Çünkü her hikmetli söz ve her hikmetli iş, kaynağını Yüce Hikmetler Sahibi'nden alır. İşte hikmetin evreselliği de burada yatar. 

Bu eseri derlememdeki birinci öncelikli amacım, benim zihnimde şimşekler çakan sözleri, elektrik çarpmışa benzeyen etkileri, olayları, hatıraları, hikâyeleri veya fabl türü kurguları sizlerle paylaşmaktır. Siz de pek çok hikâye veya bu tür anekdotları okumuş, görmüş veya yaşamışsınızdır. Gerçekten günümüzde yazılı veya görsel basında bu konuda pek çok malzemeye rastlamak mümkündür. Ancak biz burada, filozofların hayatlarından kesitler sunarak onların söz ve davranışlarında, onları filozof yapan özelliklerini ön palana çıkaran hikmetin evrenselliğini vurgulamak istedik. Bunun yanı sıra hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer alan; ancak bir tarafı törpülenmiş veya bir tarafı unutulmaya yüz tutmuş, bilgeliğin unsurları da diyebileceğimiz başarı, mutluluk, sevgi ve pozitif bakış açısı gibi önemli kavramları tekrar gündeme getirmeye ve pek çok yönüyle tekrar hayatımızla, onun bir kenarından köşesinden buluşturmaya çalıştık.
 
Bilindiği gibi, Doğu'nun düşünce dünyasındaki anlatım tarzı, sembolik ve dolaylıdır. Batı'da ise, bunun tersi bir durum yani düz ve doğrudan anlatım tarzı hâkimdir. Bu nedenle biz, karşımızdakine doğrudan söylediğimizde rencide etme ihtimalimiz olan durumlarda, söylemek istediklerimizi dolaylı yoldan, ya bir darbı meselle, ya bir hikâye ile ya bir anekdotla anlatmaya çalışır, deyim yerindeyse karşımızdakini incitmemeye özen göstererek lafı gediğine koyarız. Bu nedenle bu tür bir anlatım tarzı, filozoflardan bilim adamına, din adamından işadamına toplumun her katmalında yaygındır. Yani "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit." 

Genel geçer bir kanaat olarak toplumumuzda yer etmiş olan "felsefenin bir işe yaramazlığı" fikrini bir nebzecik olsun yıkmak, yerine felsefeyi sevdirmek ve felsefe üzerinden insanların hayata bakışlarındaki kara bulutları dağıtıp negatif sulardan pozitif limanlara taşımak istedik. Kaynaklarımızı, hikmet merkezli felsefî düşünceyi sevdirmek maksadıyla dar bir alana çakılıp kalmadan, ilk çağdan günümüze, geniş bir zaman, çağ, coğrafya ve kültür dilimindeki kesitlerden kısa veya fazla uzun olmayan anekdotlardan seçtik. Konuları alt başlıklara ayırarak sunmuş olsak da görünüşte bir karışıklık göze çarpacaktır. Ancak bu karışıklığın altında bir iç düzenin varlığını kendi kendinize sezeceksiniz. 

Başta yetişme çağındaki gençlerimiz, eğitimcilerimiz ve felsefeye ilgi duyan, genç yaşlı herkes bu çalışmanın hedef kitlesidir. Özellikle kısa olmasına dikkat edip sıkıcı olmasından özenle kaçındığımız bu hikâyelerin, unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizin tekrar yeşertilmesine katkı sağlayacağına inanmaktayız. Bu sahada kendisini sorumlu hissedenler, düşünen, tahlil eden, kafa yoran, eleştiren, tez ve anti tez üreterek bir senteze varmaya çaba harcayanlar, bu çalışmamızda kendine ait pek çok şey bulacaktır. Belki bildiğimiz şeyler olacaktır içinde, belki her gün karşılaştığınız anekdotlar bulunacaktır; ama tekrarın güzelliği ve iç açıcılığı zihin dünyamıza tekrar tekrar yeniden yansıyacaktır. 

Sadece filozoflar arasında seyahat etmeyeceksiniz. Onların sözlerinden, öğütlerinden veya hayatlarından kesitler okurken, aslında kendi duygularınızın, tecrübelerinizin ve inançlarınızın arasında bulacaksınız kendinizi. Belki Efendimiz (a.s.) söylemişti de onlara mal etmişler bu sözleri diyeceksiniz zaman zaman. Mutasavvıflar sizinle beraber yolculuk edecektir bu hikmet yolunda. Bilgeliği keşfedeceksiniz, başarının sırlarına vakıf olacaksınız. Sevginin, mutluluğun önemini ve tadını kavrayacaksınız bu satırlar arasında gezerken. Belki tabiattan değişik cansız veya canlı varlıklarla özdeş hissedeceksiniz kendinizi bir anda. Tarihte kalan, ama tekerrürüne ihtiyaç duyduğumuz birkaç tarihi olay da bizimle beraber bu gezintiye çıkacaktır. Belki (belkisi de fazla), "Ben de böyle biri olabilirim, neden olmasın ki?" diyeceksiniz, zaman zaman gözyaşlarınızı göz kapaklarınızın altında saklayamayacak derecede duygusallaşarak. Hayatınızın kodlarını bakış açısının önemi üzerinde tekrar kodlayacaksınız. Ama her şeyden önce ve her şeyden öte, felsefe diyarından hikmet yurduna bilgelik rehberliğinde seyahat ederken, hayatınızda pek çok şeyin bu kesitlerle beraber akıp gittiğini göreceksiniz. Tekrar oturup düşüneceksiniz ve diyeceksiniz ki; 

Demek ki felsefe hayatımızın tam ortasındaymış.... 
Demek ki felsefe hayatın ta kendisiymiş... 



Cevdet KILIÇ Elazığ 2008 


Yorum Gönder

0 Yorumlar