SEHER  


Önce güneş doğdu, karanlıkları boğdu. Ovadakiler bayram etti. Bir süre sonra içleri ısındı ve terlediler. Ter, alınlardan  damla damla aktıkça,  emek oldu; emek, yemek oldu. Herkes  önce güneşi sevdi, ondan bulunduğu yere göre yararlandı.  
Sonra birileri güneşten, terden bunaldı; ama Hak yemekten, Yalakalıktan, Riyakarlıktan ve Sahtekarlıktan asla. Gölgeler aradılar.   
Yükseklere tırmandı kimileri terletici sıcağa inat. Ovadakiler çıkamadılar yükseklere; yüksektekiler inmedi ovaya... Burun bükerek baktılar aşağıya.  
Zaman su gibi geçti. Güneşin varlığı, batarken fark edilir  duruma  geldi. Bir anda. Ay, karanlığı yırtarcasına belirdi kısa  bir ışıksızlıktan sonra, hilâl şeklinde. Hilâlin komşusu yıldızların gölgesi düştü ovadakilerin üstüne. Bayrak oldu karanlığa  düşmanlara karşı. Mehtabı beklerken ümitle, bulutlar kıskandı  hilali ovadakilerden. Gölgeledi bulutlar geceyi, güneşe yönelmiş ümitleri de ıslatarak.  
Karanlıkta karalığı belli olmayan  sahte yağmur bulutlarından Kutup Yıldızını göremedi ovadakiler ve yönünü bulamadılar...   
Bulamadılar ve hep birbirlerine tosladılar şafak vaktini  beklerken. Ama SEHER gurbetteydi.  Artık tekrar bekliyordu  güneşi, gündüz ümidiyle, ışığa hasret gönüller, dua  dua ışığın  sultanına yalvararak.  
Yüksekten bakan yüksektekiler, içinde sadece kendilerinin bulunduğu  ışıklı mekânlarını göstererek “Güneşin aslında  kendileri olduğunu” söyler oldular bir zaman. “Ne biçim güneşsiniz?” dedi bazı ovalılar onlara. “Belki ışığınız var ama içimizi ısıtmıyor, ovamızı aydınlatmıyor; sadece sizin  yaptıklarınıza gölgelik ediyor; ter yok, Hak yok, Hukuk yok, ne biçim ışık bu?”  Çok  kızdılar bu düşüncelere yüksektekiler ve  körlükle, cahillikle,İsyankarlıkla  suçladılar böyle söyleyenleri;  hatta daha da ileri gidip “güneşin zaten hiç  olmadığını”  iddia  ettiler.   
Yüksektekilerin bu sözlerine gece doğmuş, güneşi hiç   görmemiş, onu hiç tanımayan bazı ovalılar da aldandı. Karanlıkta zaman ve sebep kavramını yitiren bir kısım ovalılar ise,  gece bu kadar sürmemeliydi; demek ki güneş artık doğmayacak,  şüphesinin kölesi oldular.  
Ama ışığın aşığı ışık gönüller seziyor, sabahın  ışıklarını ve güneşin doğuş müjdesini haykırıyordu: “Güneşin görünmediğini fark etmek; onun  varlığının ve yaşamı tekrar  aydınlatacağının işaretidir.” diyerek   
Zifiri karanlığın hayatı, ümitleri, hatta gecenin karanlığını bile örttüğü bir anda... Dünya dönüyor, Güneş yine  doğacak...  

Bayram Gündoğdu

Yorum Gönder

0 Yorumlar