ZOHAR’IN KİLİDİNİ AÇMAK  Michael Laitman, çev. 
Bnei Baruch Eğitim ve Araştırma Enstitüsü, Ankara: Alter Yayıncılık, 547 s.
Ravza AYDIN
 Köken itibariyle Âdem Peygambere, kimi kaynaklarda ise Musa Peygambere  Sina’da verilen sözlü vahye kadar geri götürülen Kabala, 13. yüzyılda Zohar  ile sistemli hâlini almıştır. İlk dönemlerde Kabala, herkes tarafından değil,  onun gizemini taşıyabilecek kimselere öğretilirken 18. yüzyılda Doğu Avrupa  Hasidikleri ile birlikte sıradan Yahudiler tarafından da öğrenilir ve uygulanır  hâle gelmiştir. Hatta günümüz Kabala çalışmalarındaki hedef, fen bilimlerinin insana sunamadığı dünyanın kapılarını açmak, gizli âlemi keşfetmek, görünmeyeni  hissedebilmeye,  “tanrısal  olanın”  amacına  erişmeye  çalışmak,  Tanrı’nın insana bahşettiği ihsanı keşfetmek olduğundan sadece Yahudilerin  değil, diğer inanç mensuplarının ve teistlerin de ilgi odağındadır. Kabala’da  herkesin ihtiyacını giderme açısından Zohar’ın önemli bir yeri vardır. Günümüz Kabala araştırmacılarından Michael Laitman, Zohar’ın Kilidini Açmak başlıklı çalışmasında bu açıdan hareketle Zohar’ın aslında herkes için ne kadar  önemli bir eser olduğunu göstermeye çalışmaktadır. 
Laitman, çalışmasını, Zohar külliyatı, üzerine yazılmış eserler ve kabalistlerin görüşlerinden yaptığı alıntılardan derleyerek okuyucuya sunmaktadır.  Alıntılardan müteşekkil olan çalışmada Laitman’ın rolü, kitabın içinde sunmuş olduğu başlıklandırmalarda ortaya çıkmaktadır. Tercih ettiği başlıklarla,  Zohar’ın vermek istediği mesajı kendisine göre yorumlamaya çalışmaktadır. 
“Zohar’ın Öğretisi” başlıklı ilk bölüm, Zohar’da yer alan anlatılar ve bazı  kabalistlerin  görüşlerinden  hareketle,  Tanrı,  insan,  evren,  doğa,  Zohar’ın  herkes için yazıldığı, Zohar ile meşgul olmanın önemi ve Zohar’a ulaşmanın  yolu gibi konuları içermektedir. Zohar yazıldığı dönemde, mistik ve felsefî boyutundan ötürü herkese hitab eden bir çalışma olarak sunulmamış olsa da  Laitman, “Herkes İçin Zohar” başlıklı kısımdan hareketle eserin bütün Yahudiler ve hatta tüm insanlar için var olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Zohar’ın dilinin ağır olduğunun farkında olan Laitman, metni anlaşılır kılabilmek için Baal Sulam’ın asıl metnini tekrar inceleme ve herkese uygun bir dilde  sunmaya çalıştığını belirtmektedir. (s. 74)
 Dipnot Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri, Dinler Tarihi ABD  Doktora Öğrencisi.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:XVI, Sayı: 30 (2014/2)
 Laitman’ın ve Bney Baruch Kabala  Merkezinin, Zohar öğretisinin üzerinde bu kadar durmalarının sebebine bakılacak olursa, kurtuluşun Kabala ve Zohar öğretisine riayet edildiği takdirde  gerçekleşeceğine inanmalarında yattığı düşünülebilir. Zira kitapta da belirtildiği üzere, kabalistlere göre eğer Kabala öğretisi ile daha fazla meşgul olunursa,  kurtuluş  daha yakına  gelecektir.  (s.  81) Ancak  Kabala öğretisinin  özümsenmesi için kişinin bir çaba içerisinde olması gerektiği de belirtilmektedir. Bu durumda, kişinin talebinin önemi vurgulanmaktadır. Laitman, Zohar’ın VaYikra bölümünden verdiği bir örnekle bu talebin önemini göstermeye çalışmaktadır. Kişinin, üst güçten kendisine harfleri vermesini talep etmesi gerektiğini belirtmektedir.(s. 38) Zira harfler yardımıyla yaradanla iletişime geçilecek ve muhabbet ağı kurulacaktır. 
“Dünya Benim İçin Yaratılmıştır” başlıklı ikinci bölümde Laitman, yaradılışın gayesi, Kabala öğretisinin temel amacının yüksek bilgi alanını kavramak  ve bu yüksek bilgi alanını kavrayacak sistemin nasıl oluştuğuna, Zohar’ın bu  bilgi alanını nasıl doğru bir şekilde algılayıp açıklayabileceğimiz hususunda  bize kaynaklık eden bir çalışma olduğu konularına ver vermektedir. Bu bağlamda, Zohar’ın sadece yazıldığı dönem için değil aynı zamanda günümüz ve  sonrası için de insanlık açısından son derece önemli bir çalışma olduğuna dikkat çeken kabalistlerin görüşlerini aktarmaktadır. Zohar’ın insanlık açısından  nasıl bir öneme sahip olduğu hususunda Yüce Yaradana yaklaşma, Tanrı, evren ve insan arasındaki mekanik ilişkiye dair bir rehber vazifesi gördüğünü  belirtmektedir. 
Son ana bölüm “Zohar’ın Kilidini Açmak” başlıklı kısımda, Laitman, Zohar’ın başlıca öğretilerinden biri olan Tanrı gibi olmanın nasıl gerçekleşeceği,  Zohar’ın bu konudaki işlevi, orta çizgide yaşamanın sırrı konularına gerek Zohar gerek Baal Sulam’dan yapmış olduğu alıntılılarla yer vermektedir. Kişinin, yaradan gibi olması hedefini taşıyan Zohar’ın ise kabalist Raşbi aracılığıyla Tanrı’dan alınan bir hediye olduğunu belirtmektedir. (s. 138) Bu açıdan  dili ağır gelip anlaşılmasa bile okunmasının ruhun terbiyesi, manevi ferahlık,  kalbin temizlenmesine faydası olacağına dikkat çekilmektedir.   Üç ana bölüm sonrası ekler kısmında yazar, Zohar’ın önemini belirten kabalistlerin çalışmalarından, Yehuda Aşlag’ın Zohar’a yazmış olduğu giriş kitabından alıntılara ve Zohar külliyatından herkes tarafından anlaşılabileceğini  düşündüğü anlatılara yer vermektedir. Özellikle birinci ekte Zohar’ın Yahudiler ve İsrail için nasıl bir öneme sahip olduğuna dikkat çekmesi Zohar’ın  günümüzdeki konumunu gösterir mahiyettedir. Genel olarak Kabala sisteminin en önemli amaçlarından biri Yahudi inanç esasları arasında yer alan Mesih inancını diri tutma düşüncesidir. Zohar’ın bütün Yahudiler için öneminin Tanrı ve insan arasındaki mekanik ilişkiyi yansıtmanın felsefesi yahut harflerin gizemi gibi derin mevzuların yanısıra mesih inancını diri tutma ve kurtuluş düşüncesinde yattığını görmekteyiz. Laitman, Zohar’ın asıl anlamına “Mesih’in günlerinde kavuşacağını” (s. 199) belirten Baal Sulam’dan yapmış olduğu alıntısıyla bunu göstermeye çalışmıştır. Kurtuluş hususunda ise, Yahudilerin, Zohar aracılığıyla sürgünden kurtulacaklarını belirtmektedir. Ancak  bunun için kabalistlere göre elbette Zohar içselleştirilmeli hatta belirtilen zaman aralığında okunmalı yahut çalışılmalıdır. (s. 223‐227) 
Dil ve üslup açısından sıkıntı görülmeyen eserde birtakım imla ve yazım  hataları mevcuttur.1 Zohar külliyatını okumadan önce kitabın içeriğinde yer  alan konular yahut Zohar’ın kabalistler arasındaki öneminin ne olduğunu  görme açısından giriş niteliğinde bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Ancak  akademik anlamda Zohar’a yönelik herhangi bir değerlendirme olmadığı dikkate alınmalıdır. Mesela, külliyatın kökeni miladi ikinci yüzyılda yaşamış  Tanna Raşbi’ye dayandırılmakla birlikte yazarı hakkında uzlaşı yoktur. Genel  görüş, Zohar’ın, İspanya’da, Tora’nın bâtınî tefsirini yapmak üzere toplanan  Moşe de Leon önderliğindeki bir grup tarafından yazıldığı ve derlendiği yönündedir.2 Laitman ise Zohar’da yer alan Sefirot öğretisine dayanarak eserin,  on sefiradan hareketle Raşbi başkanlığında on kişi tarafından yazıldığını sunmaktadır. (s. 125) Ayrıca kimi araştırmacılar tarafından iddia edilen Yunan  Felsefesinin Yahudilik’ten sadır olduğu düşüncesi, bu çalışmada Pisagor’un  felsefesinin esasen Kabala’nın sonsuzluk denizinde doğduğu düşüncesi iddia  edilerek (s. 52) yansıtılmaktadır. Ancak iddianın temellendirilmesi yapılmamaktadır. Genel itibariyle akademik bir duruştan ziyade Zohar’a bağlı olan  kimselerin  görüşlerinden  müteşekkil  olmakla  birlikte  Zohar  külliyatının  kabalistler arasındaki yerini ve amacını görmemiz açısından eserin, Kabala  çalışanlar  tarafından  okunacak  kitaplar  arasında  yerini  alacağını  düşünmekteyiz.
 Dipnot 1   Misal bkz. Laitman, Zohar’ın Kilidini Açmak, s. 26, 141, 227. 
2   Zohar’ın yazarı hakkındaki tartışmalar ve ayrıntılı bilgi için bkz. Gershom Scholem, “The Zohar I: The Book and Its Author”, Major Trends in Jewish Mysticism, New York: Schocken Books,  1961, ss. 272‐345. Ayrıca bkz. Boaz Huss, “Sefer ha‐Zohar as a Canonical, Sacred and Holy  Text: Changing Perspectives of the Book of Splendor between the Thirteenth and Eighteenth  Centuries, The Journal of Jewish Thought and Philosophy, Vol. 7, ss. 257‐307.
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
0 Yorumlar