Yök Üyesi Abdullah Çavuşoğlu'nun Fetullahçı Terör Örgütüne İlişkin Bilgi Vermesi

Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu

1964 yılında Konya'da doğan Abdullah Çavuşoğlu, Gazi Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi Elektronik Eğitimi Bölümü'nden 1985 yılında lisans, aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsü'nden 1988 yılında yüksek lisans, İngiltere'nin Sussex University, Bilgisayar Mühendisliği bölümünden de 1993 yılında doktora derecelerini almıştır. Abdullah Çavuşoğlu yüksek lisans ve doktorada bilgisayar grafiği alanında çalışmalar yapmıştır.

Gazi Üniversitesinde 22 yıl hizmet veren Abdullah Çavuşoğlu, 1986-2008 yılları arasında burada Araştırma Görevlisi, Yardımcı Doçent, Doçent ve Profesör olarak görev yapmıştır.

2008 yılından itibaren Ösym-Yürütme Kurulu Üyesi olarak 3 yıl ve aynı zamanda yaklaşık 6 yıl boyunca Yüksek Öğretim Kurulunda, Başkan Danışmanı olarak görev yapmıştır. 2009 yılında Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde kurucu dekan olarak, daha sonra ise Yıldırım Beyazıt Üniversitesine Rektör Yardımcısı ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Kurucu Dekanı olarak görev yapmıştır.

Akademik hayatı boyunca pek çok projede görevler alan Abdullah Çavuşoğlu bugüne kadar 5 tanesi doktora olmak üzere 50 civarında lisansüstü öğrenci mezun etmiştir.

Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu Mayıs 2013 tarihinden itibaren TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyesi olarak göreve başlamış ve şubat 2014 itibariyle TÜBİTAK'a başkan yardımcısı olarak göreve başlamış, 25 Temmuz 2014 tarihinde YÖK üyesi olarak atanmıştır.



Komisyon Adı:(10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Konu:Yök Üyesi Abdullah Çavuşoğlu'nun Fetullahçı Terör Örgütüne İlişkin Bilgi Vermesi
Dönemi:26
Yasama Yılı:2
Tarih:16/11/2016
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Tabii CV'nizi okuduk, sunumunuzu da dinledik. Siz hem hocasınız, bir bilişimcisiniz hem de bir yöneticisiniz.     Şimdi, 2009 ile 2010'daki sınav yolsuzluklarıyla ilgili o dönem ÖSYM'de Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığınızı ve bu konuyla ilgili olarak savcı Şadan Sakınan'a gerekli bilgileri verdiğinizi söylediniz. Pekâlâ, kurumun amirlerine bu bilgiyi vermediniz mi? Şimdi, bu önemli bir konu. Şunun için önemli bir konu: Ben de yıllarca yöneticilik yapmış bir insanım. İdare, önüne bir olay geldiği zaman iki tane soruşturma yapar; bir adli soruşturma olur, bir de idari soruşturma olur. Adli soruşturmayı savcı akamete uğrattı. İdari soruşturma bu işin neresinde? Birinci merak ettiğim konu bu.
     İkincisi...
     İsterseniz soruları tek tek de sorabilirim, biraz farklı konularda oldu.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - O zaman ben cevaplayayım, ondan sonra şey yapın isterseniz. Böylece unutmamış, atlamamış oluruz.
     Biraz önce de söylediğim gibi, ÖSYM'yle ilgili şöyle bir algı vardı: ÖSYM çok sağlam, çok iyi çalışan bir kurum ve zannediyorum, o zamanki yönetim de "Ya, burası iyi kötü çalışıyor, buraya dokunuldu imajı vermeyelim." diye... Hatta bana orayı beni bir bilişimci olarak gönderdikleri vakit, şimdi ben süreçleri bilmiyorum, tamam, bilgisayarcıyım falan ama ÖSYM'de ne oluyor, ne bitiyor veyahut da süreçler nasıl şey yapıyor, yani bilgim çerçevesinde ne biliyorsam o kadarını biliyorum yani özel bir bilgim yok orayla ilintili. Yani, benim için esasında o iki buçuk yıllık dönem bir öğrenme dönemi oldu. Yani, nasıl oluyor, hangi sistemde, hangi...
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Benim burada sormak istediğim konu şu: Savcıya aktardığınız bilgileri kendi ÖSYM yönetimine aktarmadınız mı?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Şimdi oraya gelmeye çalışıyorum.
     Şimdi, Yönetim Kurulu üyesi olarak bizim pozisyonumuz şuydu: Ayda bir ÖSYM'nin Yönetim Kurulu toplantılarına gidiyoruz, bazı kararlar alıyoruz. İşte, şu sınavı ne zaman yapalım, şu sınavda şu kişi kopya çekmiş, sınavını iptal edelim mi, etmeyelim mi, buna benzer kararlar alıyoruz. Orada benim gözlemlediğim şöyle bir şey var. Ünal Hoca o zaman Başkanımız:. Ünal Hoca mümkün mertebe bizimle verileri paylaşmıyordu. Yani, mesela şöyle bir şey yoktu: Mesela, ben biraz önce ne dedim? 2009 yılında yapılan sınavın verilerini alıp baktım ve 2008'de iptal ettiğimiz şeyin aynısının tekrar olduğunu gördüm dedim ya, onu o zaman görme şansım yoktu. Bir, o tecrübe ve bilgi birikimim yoktu; iki, Ünal Hoca -bunları kendileri görüyor mu görmüyor mu kendisine sormak lazım- bunları görüyor idiyse niye bununla ilgili bir şey yapmadı veyahut da bizimle niye paylaşmadı, onu bilmiyorum ama bizim şu anki rahatlıkta o bilgilere erişme şansımız yoktu. Yalnız şunu ben biliyorum: Ünal Hoca'yı güvenlikle ilgili pek çok konuda uyardım. O zamanki YÖK Başkanına, başkan vekillerine falan aktardığım hususlar oldu. Mesela, ne konusunda? Bir gün bir sınav kâğıdı kaybolmuş, bu, çok stratejik, kritik bir şeydir. Ne esnasında? Kutular açılıyor, şeyler derleniyor, evraklar toparlanıyor, bir gün sonra bir kişi geliyor, çalışanlardan bir tanesi, diyor ki:"Ben şu kâğıdı yerde buldum." Bir kişiye ait bir cevap kâğıdı. Hocam bu ne demek ya, böyle bir şey olabilir mi? Hemen kamera kayıtlarını getirin bakalım, ne olmuş ne bitmiş?" Ve ne dediler biliyor musunuz? "Ya, bizim oradaki sistem çalışmıyor." dediler. Ben dedim ki "Hocam, siz ne yapıyorsunuz?" "Ya, Hoca, hırsıza kilit mi olur, bir şey olmaz." dedi. Yani, Hocanın, yaşlılıktan mı diyeceksiniz, artık teknolojiden uzak kaldığından mı diyeceksiniz böyle bir rahat şeyi vardı. Ben bunu şeye de yormuyorum yani, bunun arkasında bir şey vardır anlamında şey yapmıyorum ama maalesef böyle bir şey vardı. Yani, Hocayla bu konuda çok şeyimiz oldu. Ve size şu ilginç şeyi söyleyeyim: ÖSYM'de son zamanlara kadar bilgisayarda yapılan işlerin "log"lanması söz konusu değildi. Yani ben burada açıkça söylemekte bir beis görmüyorum. Yani, diyelim ki siz ÖSYM'deki kişilerin cevaplarına ve şeylerine erişen bir kişi olun, o salahiyeti olan bir kişi olun. Mesela, ben sınava girdim, 40 tane yanlış, 20 tane doğru yaptım. Siz bilgisayara girip o 40'ı 20, 20'yi de 40 yapsanız bunu kaydedip, bununla ilgili "Ya, bunu kim yapmış?" diye bakılabilecek bir mekanizma yoktu. Yani, dolayısıyla, istismara çok açıktı. Ha, bunların hepsini ben o süreçte yaşayarak, sorgulayarak öğrendim, uyarılarımı da zaman zaman yaptım Hocaya ama yani iş, o bahsettiğim 2010 süreci patladıktan sonra yaşadıklarımızı yaşadık.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Hocam, benim burada sorduğum ne soru şu: Siz savcıya anlattıklarınızı Başkana anlattınız mı, anlatmadınız mı?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Tabii ki anlattım canım.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Anlattınız.
     O zaman Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin: O sınavdan sonra ÖSYM kendi içerisinde bir idari soruşturma yapmış mı? Yapmışsa sonucu ne olmuş? Bunu isteyelim yazılı olarak. Bu, önemli bir konu. Yani, şimdi, adli kısmı ayrı bir şey bunun, idari kısmı ayrı bir şey. Bu kısmı bence çok önemli.
     BAŞKAN - İsteyelim, tamam.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, gene, Türkiye'de çok önemli bir konu -siz, YÖK'te hem kendiniz de öğretim üyesisiniz hem de YÖK üyesi olarak hâlâ çalışmaktasınız- akademik unvanlar konusu var. Şimdi, YÖK'ün, bir, kendi üniversiteler için personel alımı konusunda uyguladığı merkezî personel alımı, araştırma görevlisi alımı meselesi var; ikincisi de FETÖ'nün yaptığı çok önemli başka bir operasyon var kamu ayağında. Kamudaki birçok terfi yönetmeliğinde alınan akademik unvanlar, akademik unvan elde eden kişiyi eşitlerinin önüne geçiriyor. Bu manada da çok sayıda insana belki kamuda tarihin... Bunların sayılarını da aslında araştırıp öğrenmek lazım, bu bilgileri de istemek lazım YÖK'ten. Kamu personelinin herhâlde bu son on-on beş yıl içerisinde olağanüstü bir şekilde, eskiden görmediğimiz, aklımıza gelmeyen şekilde akademik unvan temini var. Bunlar içerisinde cemaatin, bu FETÖ'nün nasıl bir yapılanması var? Bununla ilgili verebileceğiniz, bize söyleyebileceğiniz bir şey var mı?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Şöyle söyleyeyim: Bu konu savcılıkta ve araştırılıyor. Yani o kadar bilgim var.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ama idari tahkikat gene yok burada öyle mi?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Efendim?
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) -İdari tahkikat gene yok.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yani idari olarak şöyle bir zorluk var: Genelde yani üniversitelerin içerisinde olan biteni üniversiteler kendi içerisinde tahkikat yaparak... Yani diyelim ki şöyle... Şöyle bir örnek hatırladım siz söyleyince: Bu Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinin Rektörü olarak yeni atanan rektör arkadaşımız bana vermişti bu örneği. Bir o şehirdeki Sürat Kargonun Müdürünü doktoraya alıyorlar, Sürat Kargonun Müdürünü ve iki sene içerisinde -yani akademik jargona vâkıf olanlar bunu rahat anlayacaklar- 50-60 makalesi olan bir doçente dönüşüyor kişi. Yani ne oluyor? Hızlı bir şekilde doktorasını bitirtiyorlar, doçentlik mekanizmasını yani üyelerin yani FETÖ'ye üye kişilerin jüriye denk gelmesiyle veyahut da denk getirilmesiyle sağlıyorlar ve belki çeşitli şehirlerdeki elemanlarına "Şu arkadaşımıza bir makale yazın." diyerek, işte, onlarca makale yazdırıyorlar ve adam bir anda Türkiye'nin en parlak doçenti, akademisyenlerinden birisi hâline geliyor.
     Bunu ancak o... Şimdi YÖK'ün, yani 200 tane üniversitede kim kime doktora veriyor, hangi yüksek lisans programına kaç kişi kayıtlı gibi bir şeyi takip edebilecek bir şeyi yok. Hani biz bir taraftan şeyi diyoruz: "Ya, bu ademimerkeziyetçilik, YÖK bu kadar merkezî, niye bu kadar şey, bunu kaldıralım." vesaire falan tarzı şeyler söyleniyor, diğer taraftan da "Ya, YÖK Türkiye'deki 200 üniversitenin içerisine FETÖ'ler ne kadar adamı doktor yaptılar, ne kadar adamı yükselterek devlet mekanizmalarında yükselmelerini sağladılar, YÖK'ün bundan haberi yok mu?" diye yani bence haksız bir soruya muhatap oluyor YÖK. Orada öyle bir sıkıntı var.
     MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sınavsız...
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Olur mu canım.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yani ben öyle anladım, öyle cevapladım yani.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) -Şimdi, YÖK Denetleme Kurulu diye bir şey var.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Evet.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - YÖK Denetleme Kurulu, bu konu artık öncesinde -atıyorum- 2007'de, 2006'da, 2005'te kimsenin aklında yoktu ama 17-25 Aralıktan sonra da YÖK'te kimsenin aklına gelmedi mi "Arkadaş, bu işler nasıl yapılıyor?" Bu YÖK Denetleme Kurulu üniversitelere gidip bu manada bir çalışma yapmadı mı şu ana kadar? İdari tahkikat olmadan, savcılar bu işin ne kadarını çözebilirler? Allah aşkına, Hocam yani burada birbirimizi birazcık daha açık ifade edelim. Yani bu idare devreye girmeden burada savcı bunu nasıl yapacak ki?
     BAŞKAN - İdari olarak bir şeyler yapıldı mı? Yani Mehmet Bey bunu soruyor yani idari olarak sizin bilginiz var mı, idari soruşturma... Bu konuda bilginiz varsa verin.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Benim bildiğim şu var: YÖK Denetleme Kuruluna gelen bütün ihbarlar değerlendiriliyor yani bunu net olarak biliyorum ve bunlarla ilgili soruşturmalar yapılıyor. Fakat biraz önce de söylediğim gibi, ya, bu işin boyutu, nesnel olarak ve gerçekçi olarak baktığımız vakit yani o kadar kolay, basitçe halledilebilecek bir şey değil. Fakat savcılığa intikal eden hususlarda ben sonuç çıkacağı kanaatindeyim.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi bakın, 200 tane üniversite var. Savcıların her birisinin görevi, sorumluluğu, her bölgedeki savcı ayrı ama sonuçta -bazıları tartışabilir YÖK'ün varlığını ama- şimdi 200 tane üniversitenin olduğu bir yerde devletin, merkezî sistemin bu üniversiteleri denetleme esas fonksiyonu. Şimdi bunları burada...
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU -10 kişi denetliyor, 10 kişi var zaten.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - 10 kişi... Kendi, üniversitelere talimat verir, bu konuda yapılanlarla ilgili her üniversiteye, rektörlere kendisi YÖK bir talimat verir. Rektörler bu araştırmaları yapar, bu araştırmalar üzerinden gerekli görülenlere, Denetleme Kurulundan da o denetlemeciler gider. Yani bununla ilgili yapılmış bir şey yok anlaşıldığı kadarıyla?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yok, benim haberim yok.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - "Haberim yok."
     Gene, araştırma görevlisi kadrolarında bu yurt dışına görevlendirmelerle ilgili olarak YÖK'ün fonksiyonu nedir?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yurt dışına YÖK şu anda araştırma görevlisi görevlendirmiyor, yapmıyor, göndermiyor.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Üniversitelerin görevlendirmesi... Her üniversite kendisi mi yapıyor bu işi?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Şu anda çok nadirattan. Onların oluru da YÖK'e geliyor ama YÖK şu anda, 1416'yla Millî Eğitim bursuyla gidenler dışında kendisi çok araştırma görevlisi göndermiyor. Yani ben onu biliyorum.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bu biraz önce bahsettiğiniz dinlemelerle ilgili olarak, tabii ki Türkiye'de haklı haksız bir sürü dinlemenin yapıldığı artık ortada. Ancak bu çok önemli bir şeyden bahsettiniz, işte, 150 küsur tane kriptolu telefondan 76 tanesinin dinlendiği. Ki bu çok önemli bir iddia.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - İddia değil, ispatlanmış bir şey.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - İspatlanmışsa da şimdi bu kriptolu telefonların kriptosunun on beş yirmi saniyede kırılabildiğini söylediniz.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Evet.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, pekâlâ bu kadar basit kriptolu cihazları Başbakanlık, Genelkurmay gibi devletin en önemli noktalarına alımını yapan kim? Yani niye bu dünyadaki başka kriptolu telefonlar dinlenmiyor da bizimki dinleniyor? Bunları kim almış, nasıl almış, nereden almış?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Şimdi, şöyle bir durum var. Yani hani bunları alımdan ziyade şöyle düşünün: Yani Meclis. Meclisin içerisinde işte diyelim ki çalışan bilişimciler var. Siz bilişimcilere diyorsunuz ki: "Ya, çocuklar, bize bir program yazın, bu programda biz mesela günlük randevularımızı takip edelim, işte gelen gidenleri onun üzerinden şey yapalım, randevu verelim, işte günlük işlerimizi, notlarımızı oraya alalım." Ve bu sizin bilişimci kişi böyle bir program yapsa, bu programı da öyle bir akortlasa ki sizin bütün randevularınız, bütün görüşmeleriniz aynı zamanda işte dışarıda filancaya gönderilse ne yapacaksınız?
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Pensilvanya'ya da...
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Devlet, bir devlet kurumuna demiş ki: "Bize şöyle sağlam bir şey yap yani bize bir silah yap." Silah yapmış ama bir bakıyorsunuz, silah sizi vuruyor. Yani şey bu.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yani bunu yapanlarla ilgili savcılık soruşturması dışında bir idari soruşturma yapıldı mı? Bu adamlar hâlihazırda şimdi...
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Hayır, idari soruşturma yapılmadı, onları biz derhâl savcılığa bildirdik. Yani idari soruşturma yapılmadı. İdari soruşturma yapmak, o işlemi geciktirir.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Niye?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Şimdi siz kişi çalıştırıyorsunuz en stratejik, en hassas noktalarda... Yani bilmiyorum hiç TÜBİTAK'a girdiniz mi? Bazı birimlere böyle zor giriliyor, hani kartlar, kimlikler, özel şeyler. Mesela TÜBİTAK'ın "SAGE" diye bir birimi var, Türkiye'nin bütün füze teknolojileri orada geliştiriliyor. Yani oraya siz mesela elinizi kolunuzu sallaya sallaya giremezsiniz. Yani şimdi böyle kritik bir yerde çalışan bir kişi, sizin o yaptığınız füzenin bir kenarına, yazılımında bir yerine bir harf fazladan eklese, sizin o füze şeyden sapar, uçarken hedefini vurmaz.
     Şimdi, böyle kritik işi yapan bir pozisyonla muhatap olduğunuz kişiyi, ya, ben soruşturma yapayım şeyi değil, ben derhâl savcılığa...
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Efendim, savcılığın adli soruşturmasıyla idari soruşturma zaten eş zamanlı yürür. Bunları savcılığa bildirmek, idari soruşturma yapmaya engel olmaz ki.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yok, idari soruşturmalar da yapıldı, o dönemde yapıldı.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, TÜBİTAK'ın personel alım politikasıyla ilgili daha önce konuşmanız sırasında Başkanım, verdiğiniz bilgiler var. Yani keyfî olarak, istenilen projede, istenilen kişilerin alınabildiği. Şimdi de hâlihazırda da sanıyorum TÜBİTAK'ın yaptığı birtakım sözleşmelerle, işlerle ilgili olarak onu uygulayacak personeli bir sınavla, vesaire değil de gene o projede hizmet alımı olarak çalıştırdığını biliyorum şu anda da. Dolayısıyla, bu TÜBİTAK'ın personel alımı konusunda da şu anda ciddi politika var mı?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Var.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Aynı usul devam ediyor mu?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yok. Biz o dönemde şöyle bir mekanizma geliştirdik: Kişilerin diploma puanları, diploma notları ve ÖSS sınavına girip aldıkları yani sıralamada girdikleri pozisyonla sıralamalarını şey yaptık. Şöyle bir örnek vereyim, daha iyi anlarsınız: Şimdi biliyorsunuz, diploma notları 4 üzerinden şeyleniyor. Şimdi diyelim ki siz ODTÜ elektrik mühendisliğine girdiniz ve 8 bininci oldunuz veya 10 bininci oldunuz. Biz şöyle bir formül geliştirdik: 10.000 bölü 1 yani eğer ilk 10 bine girdiyseniz 1 puanınız oluyor, 1 alıyorsunuz. Diploma notunuz kaç? 2,5. ODTÜ mezunu, 2,5'la mezun bir kişisiniz. 2,5 artı 1; 3,5 yapıyor. Sizin puanınızı bir kenara yazdık. Diyelim ki başka bir aday da Erciyes Üniversitesinden geldi, diyelim ki 80 binle geldi veyahut da 100 binle geldi -hesap kolay olsun diye bir örnek vereyim- 100 bininci olarak yerleşti oraya. Bu kişi 3,2'yle mezun olsun yani yüksek bir skorla mezun olsun. 10 binin dilimleri itibarıyla şey hesaplandığı için, 100 binden dolayı onun şeyi 0,1 olacak, o eklenecek puan 0,1 olacak. 3,2; 0,1 daha 3,3. ODTÜ'lü 2,5'la mezun olmasına rağmen, bu Erciyes Üniversitesinden mezun olanın önüne geçiyor. Yani olayı biraz abartarak anlattım ki rahat şey edilsin.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Anladım.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Teknik personel böyle bir mekanizmayla ve daha önce de söylediğim gibi, gönderilen pek çok kişiyi tekrar geri alma yoluna gittim, dönenler döndükleri takdirde. Yani öyle bir şeyim oldu o zaman.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yani TÜBİTAK gibi, efendime söyleyeyim, ÖSYM gibi, kimsenin elini kolunu sallayarak giremeyeceği kurumlarda çalıştınız ama oralarda gördünüz ki FETÖ buralara elini kolunu sallayarak girmiş, durum onu gösteriyor yani.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yani neyi sallayarak girdiklerini tam şey yapamayacağım ama yani ÖSYM'de normal devlete giriş mekanizmaları geçerli. Yani TÜBİTAK'ta farklı. TÜBİTAK'ta, biraz önce söylediğim gibi, SGK'ya bağlı olarak çalışıyorsunuz fakat ÖSYM'de şunu da söylemeden geçemeyeceğim -TÜBİTAK'dayken bilirkişiliklerden bahsettim- ÖSYM'deki çalışanların diskleri de incelemeye geldi, TÜBİTAK'ta bize diskleri de geldi. Orada şunu fark ettim: Tabii orada, o disklere göre o çalışanların özeline de birazcık girmiş oluyoruz. Çalışanlarla ilgili -bazı yukarı pozisyonu şey yapan insanlar- işte aralarındaki gönül ilişkileri, ondan sonra bazılarının her hafta poker oynadıkları, hatta bir kısmının Las Vegas'a kumar oynamaya gittikleri detaylarına vâkıf oldum yani o şeyleri incelerken.
     Şimdi bir taraftan da şöyle düşünüyorum: Yani böyle şeyleri olan, defoları olan -tırnak içerisinde- kişilerin telefonlarının dinlendiğini farz edin, bu kişilerin gizli hayatlarının hani bu işlere meraklı olan bir grupça gözetlendiğini... O kişilere her şeyi yaptırırsınız ya. Yani illa oraya FETÖ'cü tıkmanıza da gerek yok yani o kişilere "Getir bakayım, yoksa senin şu şeyini ortaya koyarız." dendiği vakit ne demiştir o kişiler, bilmiyorum yani.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, 2009'da 2008'de polis meslek yüksek okulu giriş sınavının iptal edildiği ortada. Pekâlâ, bundan sonraki sınavda da sonradan şimdi vâkıf oldum, gene yolsuzluk yapılmış dediniz. Yani hiçbir ilave tedbir alınmamış mı yeniden bir sınav yolsuzluğu yapılmamasıyla ilgili?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yani o tarihte alındığını bilmiyorum.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bilmiyorsunuz.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - O tarihte bilmiyorum.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, merkezî sınav konusu, tabii Türkiye'de çok önemli. 1981'de ben de üniversite sınavına girdim, Ankara Siyasala geldim. O zaman, sokağa çıksaydık, Türkiye'nin her yerinde, Anadolu'nun her yerinde herhangi bir kişinin Türkiye'de üniversite sınavında yolsuzluk yapılacağına ilişkin bir şeyi aklına getirmesi mümkün değildi. Yani sınavı kazanan da ben kazandım diyordu, kaybeden de ben kaybettim diyordu. Yani bir yolsuzluk aklına gelmiyordu. Şimdi bu artık birkaç türlü aklımızda şu anda. İşte bir tanesi, elbette ki belki şu anda Türkiye gibi ülkelerde en önemli ölçü yine merkezî sınav. Bunun bir şekilde arızalarının giderek devam ettirilmesi lazım ama burada iki tane risk var. Birisini biraz önce söylediniz, merkezin ele geçirilmesi. İkincisi de Türkiye'de, Türkiye'nin belli bölgelerindeki uygulama alanlarının ele geçirilmesi. Mesela, tam yıllarını hatırlamıyorum ama 2007-2008 olabilir, o tarihlerde üç yıl üst üste üniversite sınavında Bitlis ili Türkçede Türkiye 3'üncüsü oldu. Bir de bu tip örneklemeler var.
     Siz, Türkiye'nin her yerinde merkezî sınavın sağlıklı uygulandığına inanıyor musunuz bu işin içinde olan birisi olarak?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Ben, yani sadece bu ÖSYM ve YÖK geçmişimde değil, üniversite öğretim üyesi olduğumdan beri yani 1985, 1986 yılından beri ve hâlen Türkiye'nin her yerine ÖSYM'nin gönderdiği gözlemci, ÖSYM temsilcisi yani oradaki olayları gözetleyen kişi pozisyonunda gittim. En kritik bölgelerine de gittim. Hatta öyle ilginç bir şey oldu ki yani bu TÜBİTAK'taki 2010 KPSS'yle ilgili benim girişimleri işte FETÖ'yü o kadar rahatsız etti ki beni 2 defa Zaman gazetesine manşet yaptılar "ÖSYM'de sınavın güvenliğinden o sorumluymuş, o çaldırmış soruları." diye. Yani ben bir iki "tweet" atmıştım işte "Ben Diyarbakır Bismil'de şunları yaşadım, bilmem Şırnak'ta şöyle şeyler geldi başıma." diye güvenlikle ilgili birkaç olayı aktarmıştım orada çünkü silahlı şeylerle karşılaştım yani silahlı kişilerle karşılaştım, tehditlerle falan karşılaştım yani ÖSYM temsilcisi olarak.
     2 defa Zaman gazetesine manşet oldum. Hatta birinde şöyle bir manşet attılar: "ÖSYM sınavlarını Meteksan'a ihale ederek devleti 157 milyon lira zarara uğrattı." diye. İşin ilginç tarafı, ÖSYM'nin şu anda ana taşeronu kırk yıldır falan Meteksan, şu anda hâlâ Meteksan ve bu süreçlerin hiçbirinde ben ne oldum ne imzam var, hiç haberim bile yok yani bu olan şeylerden ama yani toplumu yönlendirme konusunda bu kişiler çok usta oldukları için, yalnızca bilişim, istihbarattır, eğitim falan değil, toplumu yönlendirmede de çok usta oldukları için öyle bir yönlendirme yapmışlardı.
     Sorunuzun esas unsuruna gelecek olursak yani "Şu anda güvenli yapılıyor mu?" sorusunun cevabı, kritik olan yerlerin hepsinde şu anda sınavlarda kamera var ve bu kameralarla sınav başından sonuna kadar çekiliyor. Mesela buraya hâkim, şu hoparlörün olduğu yere bir kamera konuluyor ve bu kameralardaki görüntülerin hepsi baştan sona kadar inceleniyor. Bazen sınavdan dokuz ay sonra, diyelim ki burada sınavda kopya çektiğini kamerayla tespit ettiğimiz bir kişinin sınavı tak diye iptal ediliyor dokuz ay sonra. Yani siz hatta üniversiteye yerleşmiş oluyorsunuz, bilmem ne oluyorsunuz, bir bakıyorsunuz, sınavınız iptal edilmiş.
     Eskiye nazaran şu anki uygulanan tedbirlerle sınavın şeyinin...
     BAŞKAN - Güvenliğinin...
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - ...bireysel olarak güvenliği konusunda daha güvenli olduğu kanaati var bende.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Kamera uygulaması ne zamandan beri var Hocam?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Önce pilot olarak başladı, şu anda yani 80-100 bin tane toplam sınıf var şeyin yapıldığı. Yani şu anda yarısı kadar kamera var. Kamera uygulaması yani pilot olarak da sayarsanız üç seneyi aşkın bir süredir var.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yeni yani?
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Yeni daha, evet yeni.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Hocam.
     YÖK ÜYESİ ABDULLAH ÇAVUŞOĞLU - Ben teşekkür ederim.
     BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.
     Tabii, teknik bilgiler de olunca Mehmet Bey önemli şeyler sordu, cevaplar da kayıtlara geçti.
     Mehmet Bey'in sorusuyla ilgili, hani 1981 mi sizin giriş?
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Evet.
     BAŞKAN - 1973'te üniversite sınavına girdim. Ne gelecek diye bakarken "iptal" geldi. 1973 yılında da üniversite sınavları, sorular çalındığı için iptal edildi.
     MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ama o zaman merkezî yapılmıyordu, o zaman okullar kendileri yapıyordu.

Yorum Gönder

0 Yorumlar