Evet, doğrudur; Tanrı Khuda Âdem ‘i yarattıktan sonra “ona secde edin” dediğinde, Melek Tavus(Azazil); «benim tek Tanrım var, o da sensin. Ben sana şirk koşmam ve senden başkasına secde etmem» demiştir. Ama sonrasını yanlış biliyorsunuz: Tanrı Khuda bu saygı ve sadakatten etkilenerek, tüm icra görevlerini ve diğer meleklerin sorumluluğunu Melek Tavus’a devrederek kenara çekilmiştir.
Evet, doğrudur; Âdem yasak meyveyi yemiş ve cennetten çıkarılmıştır ama içyüzünü yanlış biliyorsunuz. Melek Tavus, Tanrıya dedi ki: «Âdem, nerede ve nasıl üreyip çoğalacak?». Tanrı ona «Yetki ve yönetimi sana bırakıyorum bu konuda» dedi. O zaman Melek Tavus, gidip Âdem’e sordu: «Hiç buğday yedin mi?» O da yanıtladı: «Hayır; çünkü Tanrı bana, ‘Ondan yememelisin’ dedi, yasakladı». Melek Tavus şöyle dedi ona: «Yesen, senin için çok daha iyi olur.». Âdem Melek Tavus’un tavsiyesiyle meyveyi(buğday) yedi, cennetten çıkarıldı ve “bildi” ve “üreyebildi”.” …
Eğer bir Ezidiyle dini hakkında konuşabilseydiniz, olayları buna benzer bir şekilde anlatacaktı size, fakat bu imkânsızdır. Bir Ezidi ile onun dini veya kutsal kitapları hakkında konuşamazsınız çünkü Ezidilik gizli-kapalı bir dindir. Ayrıca inançlarına göre (Mushaf-ı Reş’te anlatıldığı üzere), Ezidiler Âdem’in soyundan, diğer insanlar Havva’nın soyundan gelmişlerdir. Hiçbir zaman Ezidi olmayan biriyle evlenmedikleri için (katı ‘endogami-iç alma’ kuralı gereği); “soyları süt gibi beyaz, temiz ve saftır”. Dolayısıyla dışarıdan birisiyle neden din konuşsunlar ki? Dinlerini yaymak gibi bir düşünceleri olmadığı gibi, “ben beğendim dininize girmek istiyorum” deseniz de kabul edilemezsiniz: Ezidi olunamaz, Ezidi doğulur, hem de mutlaka Ezidi bir Anne-Baba’dan. Dışarıdan asla kız almaz, kız vermezler.
Ezidilik tam da bir Melek kültü üzerine kurulu, semavi dinlerdeki meleklerin secde ettiği “eşref-i mahlûkat” olarak onurlandırılan insan yerine, meleklerin insandan üstte yer aldığı bir “eşref-i melaike” inancı üzerine kurulmuştur.
Bu nedenle Melekler, hele ki baş melek olan Melek Tavus; iyiliği temsil eder ve insanı kötü yola sevk etmesi söz konusu değildir. İyi kötü çelişkisi ise şöyledir; Tanrı Khuda (Hûda) ve ondan aldığı yetkilerle temsilcisi Melek Tavus iyiliği temsil ederken, insan öz itibariyle kötülük yapmaya meyillidir. Yani insanı yoldan çıkartmak için herhangi bir aracıya gerek yoktur, insan tamamlanmamış, mükemmel olmayan bir varlıktır. Öyle ki; Şeyhler (peygamberler) de insan değildir, zira zaaflı bir yaratık olan insandan şeyh (peygamber) olamayacağına göre; şeyhler insan donuna girmiş meleklerdir.
Ayrıca; ölümden sonraki bir yaşama, cennet ve cehenneme inanmayan Ezidiler, insanın bu dünyada cezalandırılmasını ve ödüllendirilmesini savunurlar. Günah çıkartarak veya Tanrı’ya tövbe ederek günahtan kurtuluş yoktur. Bu nedenle kişi; eylemlerinden geri dönülemeyecek derecede sorumludur. Mükemmel bir varlık olmayan insan, daha iyi olmak için çaba göstermelidir. İnsan ölür, toprağa karışır, toz olur; yalnız ruh ölümsüzdür. Ruh ölümsüz olduğu için, iyi veya kötü yaşamışlığına göre yeniden insan veya hayvan olarak reenkarne olabilir.
TARİHÇE
Yezidiliğin kurucusu bilinmemektedir. Ne kutsal kitaplarında, ne de tarihçilerin, ilahiyatçıların yorumlamalarında bu dinin kurucusunun adı geçmez. Yezidilerin kökenleri ve tarihleri ile ilgili somut, yeterli bilgi ve belgeler mevcut değildir. Yezidilik inancının öncülü Şeyh Adiy Bin Musafır’ın Adaviler (Adaviyye) tarikatıdır. Yezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamberi olarak kabul edilen Şeyh Adiy (1072-1162), Müslüman inançlı bir sufi olarak kabul edilmektedir. Abdülkadir Geylani ve İmam Gazali’den eğitim almıştır.
1072 yılında Lübnan’da doğan Şeyh Adiy, 1116 yılındaki Mekke’ye hac ziyaretinden sonra Laleş Vadisi ‘ndeki eski bir Hıristiyan manastırını dergâha çevirerek 1162 yılında ölümüne kadar burada müritler yetiştirmiştir. Şeyh’in yetiştirdiği müritler “Adaviler” olarak tanınmışlardır. 1162 yılında öldüğü zaman Laleş’teki dergâhına gömülmüş ve türbesi hac ziyareti için gelinen tapınağa dönüştürülmüştür.
Laleş’teki Adavi tarikatının tek Tanrıcı bir dini olan Yezidiliğe dönüşmesi, buradaki kutsal yapıların, türbelerin oluşmasına yol açmış ve sonunda bir tapınak kompleksi ortaya çıkmış. Tapınağın önünden akan ırmak, dağlardan akan yer altı sularıyla besleniyor. Yine dağdaki bir pınardan akan ayazma doğrudan Şeyh Adiy’nin türbesinin ve diğer türbelerin bulunduğu büyük avlunun ortasındaki havuza akıyor. Bu suya Zemzem suyu deniliyor. Adaviliğin antik inançlarla sentezlenmesi ve Hakkâri yöresindeki aşiretler arasında yaygınlaşması, tarikatın başına geçen Şeyh Adiy’in torunu Hasan bin Adiy döneminde olmuştur.
İsimlerinin kaynağı belirsizdir. Avesta dilinde ‘İzid’ – Melek veya ‘Yezdan’ – Tanrı anlamındaki kelimelerden geldiği düşünülmektedir. ‘İzidi’ Meleğe, ‘Yezdani’ ise Tanrıya inananlar/tapanlar anlamındadır.
Yezidilik; Zerdüştlük, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’ten etkilenmiştir. Bazı Yezidiler tarihlerinin 3.000 yıl önceye dayandığını ve dinlerinin Zerdüşt’lükle birlikte var olduğunu öne sürmektedirler.
YEZİDİLERİN KUTSAL KİTAPLARI
Yezidilerin kutsal kitapları iki tanedir ve gizlidir.Çeşitli dillerde yayınlanmıştır ama gerçekliği tartışmalıdır:
1. Kitab-el Cilve (Kitab-ı Celve) / Tanrısal Açıklama Kitabı/ (Toplam 8 sayfa, 5 bölüm)
2. Mushaf-ı Reş (Kitab-el Asvad) / Kara Kitap / (Toplam 152 satır)
Kitapların altında isim ve tarihin bulunmaması, kitapların ne zaman yazıldığına dair farklı yorumların oluşmasına sebep olmaktadır. Kitaplar asla vahiy kitabı değildir, kutsaldır ve Şeyhler tarafından yazıldığı düşünülür.
SOSYAL YAŞAM VE SINIFLAR
Yezidiler kastlara ayrılmış bir topluluktur. Kastları şöyle sıralayabiliriz:
MİRLER: En üst yönetici tabakayı oluştururlar. Soylarını Şeyh Adiye, kadar götürürler. Mirler, din ve her türlü dünya işlerinde buyruk sahibidirler.
ŞEYHLER: Başında Baba Şeyh adı verilen bir lider bulunmaktadır. Şeyh Fahreddin soyundan gelmelidirler. Mir bulunmadığı zaman ona vekâlet ederler. Yezidilerin en yüksek fetva makamını temsil etmektedirler. Saç ve sakallarını asla kesmezler, beyaz bir elbise giyinirler. Diğer şeyhler ise üç kabileden gelmektedir: Adaniler, Şemsaniler, Kataniler. Bunların en önemli görevleri halkı irşat etmektir. Doğum, evlilik, ölüm gibi durumlarda gerekli ayinleri yapar ve bayramları düzenlerler.
PİRLER: Şeyh Adiy’in ilk Kürt müritlerinin soyundan gelirler. Hacca gidenlerin yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçlarını gidermek bunların görevidir. Kıdem bakımından şeyhlerden sonra gelirler. Cenazenin yıkanması sırasında şeyhin eline su dökerler. Pirler ve Şeyhler gerçek din adamları olarak halka doğru yolu göstermede bayram, oruç, sünnet, vaftiz gibi işlerde öncü olurlar. Kutsal toprak uygulamasıyla hastaları tedavi ederler. Pirlerin elbiseleri siyahtır. Başlarında siyah veya kırmızı renkli sarık bulunur.
KAVVALLAR: Şeyh Adiy’nin türbesi etrafında otururlar. Beyaz, bazen de alacalı bir elbise giyerler, başlarında siyah bir sarık vardır. Ayin ve Bayramlarda ilahi söylerler. Yılda bir defa Yezidi köylerini dolaşmak ve hacca gelmeyenlerle konuşmak için Laleş’ten ayrılırlar. Kavvallar ayrıca Şeyh Adiy türbesinden getirdikleri toprak ve zemzem suyu ile hastaları tedavi ederler, bu faaliyetlerinden aldıkları yardımlarla geçinirler. Yılda bir defa Laleş’ten ayrılırlar, Tawus’un heykeli olan Yezidilerin Dini sancağını Yezidilerin arasında dolaştırırlar.
FAKİRLER: Şeyh Adiy’nin giydiği; kenar kısımları kırmızı olan siyah bir cüppe giyer, bellerine kırmızı ve beyaz kumaştan örülmüş kuşak takarlar. Başlarında siyah bir sarık vardır. Cüppelerini ölünceye kadar sırtlarından çıkarmazlar. Sürekli olarak Yezidiler arasında dolaşır ve onlara vaaz verir, telkin ve nasihatte bulunur, aralarındaki anlaşmazlıkları gidermeye çalışan bir sınıftır. Bunlar bu ağır ve yorucu işlerinden ötürü cennetle müjdelenmişlerdir. Sadaka ile geçimlerini sağlarlar. Cenaze törenlerini bunlar yönetir, zekât toplayarak gerekli yerlere dağıtırlar. Yılda 92 gün oruç tutarlar. Tıraş olmaları, alkol-tütün kullanmaları, silah taşımaları ve kan dökmeleri yasaktır.
KOÇEKLER: Dünyadan el-etek çekmeye ve ölene kadar Şeyh Adiy’nin hizmetine girmeye karar veren dindar kişilerden oluşurlar. Görevleri Şeyh Adiy’nin türbesinde bekçilik edenleri kontrol ve yönetmektir. Sayıları 30 ile 300 arasında değişir. Rüya tabirleri ve gaipten haber verme özellikleriyle bilinirler. Bayramlarda uzun çözük saçları ile korkunç ve ilginç bir cezbe ile oynarlar.
FAKRİYATLAR: Laleş türbesinde bir kadının yönetiminde hizmet veren, evlenmemeye yemin etmiş dul veya hiç evlenmemiş kadınlar oluşturmaktadır. Bu kastın varlığı araştırmacılar arasında tartışmalıdır.
MÜRİDLER: Yezidilerin en alt tabakasını oluşturan müritler, köylerde yaşarlar ve genellikle çiftçilikler uğraşırlar. Temel görevleri “efendimiz” dedikleri üst sınıflara mensup olanlara hizmet etmek, vergi, bağış ve gıda maddeleri vermektir. Her müridin bir Şeyhi ve Piri vardır.
Yezidilikteki bu sınıflar son derece katıdır ve bir sınıftan diğerine geçiş, kesinlikle mümkün değildir. Kast’lar arası evlilik de yasaktır (günümüzde ne kadar uygulayabildikleri bilinmiyor).
Her Yezidinin bir ustası, bir şeyhi, bir piri, bir mürebbisi ve ahret kardeşi bulunur. Her Yezidi kendi denkleri arasından biri erkek, diğeri kadın olmak üzere iki ahret kardeşi edinmek zorundadır. Bu ahret kardeşleri ömür boyunca birbirlerine yardım ederler, armağanlar verirler. Bunlardan biri ölümlük bir hastalığa tutulduğu zaman diğeri ona Yezidi imanını telkin etmekle yükümlüdür. Öldüğünde öbür dünyada rahat edebilmesi için niyazda bulunmak onun görevidir.
Evlilik:
Genellikle tek eşlidirler ama erkek birden fazla evlenebilir. Evlenen çiftin davul-zurna ile herkese bildirilmesi dinsel bir zorunluluktur. Evlilik öncesi ilişki yasaktır. Zina ağır yaptırımlar gerektiren bir suçtur (öldürülmek veya aforoz). Erkek, kadının eteğine üç taş atarak boşanabilir
Vaftiz:
Doğan çocuklarını mümkün ise bir hafta içinde veya en geç iki yaşına kadar mutlaka vaftiz ederler. Vaftiz, şeyhin doğan çocuğu Şeyh Adiy’in türbesi civarında bulunan zemzem suyuna üç defa sokup çıkarmasıyla yapılmış olur. Laleş dışında yaşayan Yezidiler Kavvalların getirdikleri zemzem suyunu kullanırlar. Vaftizden sonra Şeyh, Melek Tavus’tan çocuğun imanı salih, uğurlu, yararlı, uzun ömürlü, mutlu bir çocuk olması için niyazda bulunur, dua eder.
Sünnet:
Vaftizden kısa bir süre sonra yapılmalıdır. Çocuk ölü dahi doğsa sünnet ederler. Kirvelik geleneği Yezidilerde de vardır. Kirve kızı ile evlenilmediği için kendi kast-sınıfları dışından başka bir deyişle şeyh, fakir, pir sınıfına mensup bir kirve temin edemedikleri takdirde, Sünni’lerden bir kirve seçerler. Kendi aralarından birine kirve yapmayı, nüfusları az olduğundan birbirlerinden kız alıp vermeyi engellememek için sakıncalı bulurlar.
İBADETLERİ
Yezidilerin dini bakımdan yerine getirmeleri zorunlu olan bazı görevleri vardır.
Günlük ibadet:Tapınak kültürleri yoktur. Yezidiler, günde iki kez; sabah güneş doğarken ve akşam güneşin batışı sırasında, güneşe yönelerek ayakta durur vaziyette günlük ibadetlerini yaparlar. Bu ibadetten önce el ve yüzlerini yıkarlar, Kürtçe dua(lar) okurlar. Güneş tapınılan bir nesne değildir. Güneş, Tanrı Khuda’ya ulaşmanın en kolay yollarından biridir, çünkü o Khuda’nın bir parçasıdır. Yezidiler günlük ibadetlerini yaparken bunu başka dine mensup kimselerin görmesini kesinlikle istemezler. Şayet yanlarında başka dine mensup biri varsa, o zaman, avucunun içini güneş ışığına tutarak, ellerini gizlice ağızlarına götürüp öperler ve böylece ibadetlerini yapmış sayılırlar.
Şahadet: Tanrının sonsuz kudret sahibi, Şeyh Adiy bin Musafır’in tanrının meleği ve Yezidilerin mürşidi, Sultan Yezidin Tanrının meleği, yerin nuru ve insanlığın sevinci, Melek Tavus’un da Tanrı’nın meleği ve elçisi olduğuna inanmaktan oluşur. Bunu akşam yatarken, sabah kalkarken tekrarlarlar.
Oruç: Genel ve özel olmak üzere iki tür oruç vardır:
1. Genel Oruç: Eylül ayının 3 ile 5. günleri arasında tutulan bu oruca Yezid orucu da denilmektedir. Ayrıca Hızır İlyas için de üç gün oruç tutulur.
2. Özel Oruç: Yalnızca din adamlarına özgü olan özel oruç, Aralık ayında 20, Temmuz ayında 20 ve 15-20 Eylül tarihleri arasında Şeyh Adiy’in türbesine yapılan ziyaretin ardından da 40 gün olmak üzere toplam 80 gün tutulur. (Yezidiler iftar sofrasında şarap bulundururlar.)
Zekât: Müritler gelirlerinden %10 şeyhlere, %5 pir’e, %2,5 fakire zekât verirler.
Hac: Her Ezidi’nin en az bir kez yapması zorunlu olan hac; Eylül ayının son haftasında arasında Irak’ta Laleş Vadisi’ndeki dağın eteğinde olan Şeyh Adiy’in mabedine yapılır.
Ezidiler; tarihin birçok döneminde; “Şeytana tapanlar, sapkın din” olarak nitelendirilmiş ve bu nedenle de defalarca katliama uğratılmışlardır. Ama bu din de detaylı incelendiğinde konunun yüzeysel ve dıştan değerlendirildiği gibi olmadığı, sadece “farklı” inanışlardan biri olduğu görülmektedir. Hatta yorumda daha da ileri gidersek; meleklerin asla kötü olmayacağı ve kötülük yaymayacağı, yani “Şeytan” denilen bir “kötü melek – ayartıcı” olmasının imkânsız olduğuna inanmaktadırlar.
Hep birlikte dileyelim ki; “ben ve öteki” ayrımları yapılırken; şefkat ve hoşgörü ağır bassın, fanatizm-taassup-sabit fikir (akıl tutulması) ve önyargı bizlerden uzak dursun. Böylece, tüm din ve öğretilerin anlatmaya çalıştığı “sevgi daim olsun, insanlar arasında yayılsın” ana fikri, ütopyadan çıkıp hakikatimiz olsun.
Kaynak:
https://tr.wikisource.org/wiki/Kitab-el_Esvad
https://tr.wikisource.org/wiki/Kitab-el_Celve
0 Yorumlar