Komşular Ne Der?!

“‘Komşular ne der?!’ Aslında bu bir soru değil; SORUN… İsteklerimizin önünde duran farazi engeller yaratmışız. Kim bu komşular? Birisi çıkıp söylesin; “benim komşum beni kısıtlıyor” diye. Hayır öyle bir şey yok. Komşular sensin! Başka kimse yok! Kendine bir “ikilik” yaratmışsın, dışsal bir koruyucu faktör. Kendi korkularına hayat vermişsin; kendi hayatından alarak…” 

Tayfun Topaloğlu’nun yepyeni yazısı “Komşular Ne Der?!”, sizleri kendinizle yüzleştiriyor…

Dikkat ettiniz mi? Türkiye’de insanlar hiç gülmüyor; sokaklarda, evlerde, işyerlerinde… Peki neden? Nedenini söyleyeyim. Çünkü insanlar tatminkar bir hayat sürmüyorlar. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle işlerinden mutlu değiller, para için çalışıyorlar. Dolayısıyla kazandıkları parayla sonrasında mutluluk satın almaya uğraşıyorlar. Neden olmasın? Makul bir seçenek… Ama kaçırılmaması gereken bir nokta var. Onlara sunulan mutluluk bir illüzyon! Televizyondaki gösterişli hayatları istiyor insanlar. Bununla mutlu olacaklarını düşünüyorlar. Bilmiyorlar ki, o gerçek değil! İstekler illüzyona bulanmış, kirli…Türk insanının gözü, komşusunun tavuğunda. Türk insanı elindekini değil, kendisinde olmayanı istiyor. Hatta ihtiyacı olmasa bile… Bu öylesine bir kıskançlık ki, kendi başını derde soktuğunun farkında bile değil. Kaynakları yetmiyor, kazandığı para yetmiyor. Başkasını suçluyor, işvereni suçluyor… Çünkü ona komşusundaki lazım.


“Komşular ne der?” Aslında bu bir soru değil; SORUN… İsteklerimizin önünde duran farazi engeller yaratmışız. Kim bu komşular? Birisi çıkıp söylesin, “benim komşum beni kısıtlıyor” diye. Hayır öyle bir şey yok. Komşular ‘sen’sin! Başka kimse yok! Kendine bir “ikilik” yaratmışsın, dışsal bir koruyucu faktör. Kendi korkularına hayat vermişsin; kendi hayatından alarak…
“Trafik Canavarı” saçmalığından öğrenmemiz gereken bir şey var. Türkiye gibi korku kültürünün yoğun şekilde işlendiği ülkelerde bir “Metafor” yaratmak adettendir. Bu öyle bir şey olmalıdır ki, o şeyi rahatlıkla suçlayabilelim, sorumluluğu üstümüzden atalım ve dahası ondan çok korkalım. İşte “Komşular” da buna benziyor. Ama bu bir reklam kampanyası değil, beynimizin içinde duran bir virüs. Hepimiz kaptık bu virüsü; kimimizi fena sardı, çok azımız ise kurtardı kendini… Malesef ki Türk toplumunda büyük bir değerler erezyonu yaşanıyor. Bu komşuculuk meselesi de bunun bir sonucu olarak anlam kaymasına uğradı. O eski komşular yok artık. Öldü onlar.
Osho “Mutlu olmak en büyük cesarettir” der. “…Aslında insanlar mutsuz olmaktan mutludurlar.” Haklı! Çünkü mutluluk çaba sarfedilmesi gereken bir şeydir. Mutluluğu haketmek gerekir… Komşular ne mi der? Komşuların bir şey dediği falan yok! Bu yalanı kendinize söylemeyi bırakın artık! Hatta komşunuzu da rahat bırakın. Elinizdeki güzel şeylere odaklanın, sahip olduğunuz ve olacağınız değerli şeylere…
Tayfun Topaloğlu


Yorum Gönder

0 Yorumlar