‘Direniş’i demokratik olarak uyanan, enformasyon çağına hızlı adımlarla koşan bir toplumun işaretleri olarak gördüğünü belirten Prof. Dr. Ali Ergur, “İnternet sadece katalizör” dedi
Taksim’de başlayıp tüm yurda yayılan Gezi Parkı direnişi şekil değiştirerek devam ediyor… Binlerce kişi meydanlarda, parklarda, kamu binalarının önünde ‘durma’ eylemi yapıyor. Kitleleri harekete geçiren dinamiklerin analizini ise Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur, AKŞAM’a yaptı:
- Bu olay sosyolojik olarak çok ilginç çünkü ben burada anında gelişen bir tepki görüyorum. Elbette bunun toplumsal bir arka planı var. Ama protestoların ve devamının hazırlandığını düşünmüyorum. Bu bize birkaç şeyi gösteriyor. Bir tanesi Türkiye’de bir refleksin olduğunu görüyoruz. Çünkü burada toplumun kendi dinamikleriyle ortaya çıkardığı bir eylem söz konusu. Refleks gibi biyolojiden ödünç alınmış kavramları kullanmayı sevmem ama refleks dememin bir nedeni de, asla bir araya geleceğini düşünemeyeceğimiz insanların barışçı şekilde yaşamaları. Sonuç olarak demokrasinin bütün sorunlarına rağmen, Türkiye’de de temellerin kurulduğunu söyleyebiliriz.
İNTERNET KATALİZÖR
- Olayların Türkiye’ye özgü kültürel boyutu var. Yavaş yavaş bunların üzerinde bir uzlaşma oluyor. Bu ilkeler tehdit edildiği anda herhangi bir ideolojiye veya kurumsal siyasete bağımlı olmadan, toplumun kendi dinamikleriyle tepki ortaya konulabiliyor. Burada demokrasi mayası olduğunu görüyorum. Bu, gençler tarafından büyütülüyor, yeni iletişim mecraları ise katkıda bulunuyor. İnternet bir katalizör olabilir ama nedeni değil.
SOSYOLOJİ DERSİ GİBİ
- Kitle hareketi her zaman çığırından çıkabilir ama burada ilginç bir şekilde özdisiplin kuran bir kitle gördüm. Gezi Parkı sosyoloji dersi gibiydi. Mevcut otoriteden rahatsız olan ve bunu bütün radikalliğiyle protesto eden insanlar bir düzen kurdular. Çöpün toplanmasıyla, sağlık hizmetleriyle, aşırılıklara izin vermemekle... Devlet otoritesinin kalktığı yerde hemen suç ortaya çıkabilirdi, ancak bunlara izin verilmedi. Ama unutmayalım başı örtülüler de vardı örtüsüzler de.
- Burada bir modernleşme öyküsü görüyorum. Modernleşmeyi kentli ve temelde seküler dünya görüşüne yakın duran bir zihniyet olarak ele alıyorum. Burada insanlar böyle bir evrim içindeydi. ‘Neresi seküler, dinsel motiflerle hareket ediyorlar’ diyebilirsiniz başörtülü hanıma. Başörtü hiçbir şey ifade etmiyor tek başına. Hangi başörtülü aktörden bahsettiğiniz önemli.
KENTLİ ÜRETİMİN PARÇASI
Muhafazakâr çevresine rağmen özünde modern değerleri benimsemeyen, hayata bakış açısıyla sekülerleşmeye başlamış bir insan grubu var. Bence Gezi’de de demokrasi mücadelesini anlayan insanlar vardı ve sayıları da az değildi.
BİLİYORDUM...
- Taksim’de son süpürme harekâtından bir gün önce, barikatları aşarak paranın geçmediği, ‘kapitalizm geçirmez’ alana girdiğim zaman inanılmaz fantastik, romantik, gerçeküstü bir alanda yaşıyormuşum gibi hissettim. Çok garip bir coşku. Bunu sosyolog olarak söylemiyorum, birey olarak söylüyorum. Ama biliyordum mecazı anlamda konuşursak yarın buranın temizleneceğini. Hakikaten de bir sonraki gün ilk girişimler oldu. O an orada olmak, bunun olabilmiş olması bende inanılmaz bir coşku yarattı.
- Sosyolog olarak; bunu demokratik olarak uyanan, enformasyon çağına hızlı adımlarla koşan bir toplumun işaretleri olarak görüyorum. Toplum dediğimiz zamanda halen geçiş sürecinde olan, küreselleşen ama hızlı olduğu içinde bozulmalar ve sürtüşmeler yaşayan insanların da olduğu bir toplum. Önemli olan bu hareketin aktörlerinin marjinal olup olmaması değil, bu hareketin olabilmiş olmasıdır.
UYANIŞI GÖSTERİYOR
- Politikacılar attığı adımların küresel sonuçlarını görmek zorunda. Bu hareketin bu kadar asimetrik bir şiddete karşı, çok da fazla bir şiddet kullanmadan direnebilmiş olması yeterince bir kazanımdır. Aynı olay devam etmez, başka türlü olaylar devam eder.
- Bu olay sosyolojik olarak çok ilginç çünkü ben burada anında gelişen bir tepki görüyorum. Elbette bunun toplumsal bir arka planı var. Ama protestoların ve devamının hazırlandığını düşünmüyorum. Bu bize birkaç şeyi gösteriyor. Bir tanesi Türkiye’de bir refleksin olduğunu görüyoruz. Çünkü burada toplumun kendi dinamikleriyle ortaya çıkardığı bir eylem söz konusu. Refleks gibi biyolojiden ödünç alınmış kavramları kullanmayı sevmem ama refleks dememin bir nedeni de, asla bir araya geleceğini düşünemeyeceğimiz insanların barışçı şekilde yaşamaları. Sonuç olarak demokrasinin bütün sorunlarına rağmen, Türkiye’de de temellerin kurulduğunu söyleyebiliriz.
İNTERNET KATALİZÖR
- Olayların Türkiye’ye özgü kültürel boyutu var. Yavaş yavaş bunların üzerinde bir uzlaşma oluyor. Bu ilkeler tehdit edildiği anda herhangi bir ideolojiye veya kurumsal siyasete bağımlı olmadan, toplumun kendi dinamikleriyle tepki ortaya konulabiliyor. Burada demokrasi mayası olduğunu görüyorum. Bu, gençler tarafından büyütülüyor, yeni iletişim mecraları ise katkıda bulunuyor. İnternet bir katalizör olabilir ama nedeni değil.
SOSYOLOJİ DERSİ GİBİ
- Kitle hareketi her zaman çığırından çıkabilir ama burada ilginç bir şekilde özdisiplin kuran bir kitle gördüm. Gezi Parkı sosyoloji dersi gibiydi. Mevcut otoriteden rahatsız olan ve bunu bütün radikalliğiyle protesto eden insanlar bir düzen kurdular. Çöpün toplanmasıyla, sağlık hizmetleriyle, aşırılıklara izin vermemekle... Devlet otoritesinin kalktığı yerde hemen suç ortaya çıkabilirdi, ancak bunlara izin verilmedi. Ama unutmayalım başı örtülüler de vardı örtüsüzler de.
- Burada bir modernleşme öyküsü görüyorum. Modernleşmeyi kentli ve temelde seküler dünya görüşüne yakın duran bir zihniyet olarak ele alıyorum. Burada insanlar böyle bir evrim içindeydi. ‘Neresi seküler, dinsel motiflerle hareket ediyorlar’ diyebilirsiniz başörtülü hanıma. Başörtü hiçbir şey ifade etmiyor tek başına. Hangi başörtülü aktörden bahsettiğiniz önemli.
KENTLİ ÜRETİMİN PARÇASI
Muhafazakâr çevresine rağmen özünde modern değerleri benimsemeyen, hayata bakış açısıyla sekülerleşmeye başlamış bir insan grubu var. Bence Gezi’de de demokrasi mücadelesini anlayan insanlar vardı ve sayıları da az değildi.
BİLİYORDUM...
- Taksim’de son süpürme harekâtından bir gün önce, barikatları aşarak paranın geçmediği, ‘kapitalizm geçirmez’ alana girdiğim zaman inanılmaz fantastik, romantik, gerçeküstü bir alanda yaşıyormuşum gibi hissettim. Çok garip bir coşku. Bunu sosyolog olarak söylemiyorum, birey olarak söylüyorum. Ama biliyordum mecazı anlamda konuşursak yarın buranın temizleneceğini. Hakikaten de bir sonraki gün ilk girişimler oldu. O an orada olmak, bunun olabilmiş olması bende inanılmaz bir coşku yarattı.
- Sosyolog olarak; bunu demokratik olarak uyanan, enformasyon çağına hızlı adımlarla koşan bir toplumun işaretleri olarak görüyorum. Toplum dediğimiz zamanda halen geçiş sürecinde olan, küreselleşen ama hızlı olduğu içinde bozulmalar ve sürtüşmeler yaşayan insanların da olduğu bir toplum. Önemli olan bu hareketin aktörlerinin marjinal olup olmaması değil, bu hareketin olabilmiş olmasıdır.
UYANIŞI GÖSTERİYOR
- Politikacılar attığı adımların küresel sonuçlarını görmek zorunda. Bu hareketin bu kadar asimetrik bir şiddete karşı, çok da fazla bir şiddet kullanmadan direnebilmiş olması yeterince bir kazanımdır. Aynı olay devam etmez, başka türlü olaylar devam eder.
AKP İSLAMCI DEĞİL NEOLİBERAL
AKP için özellikle Avrupa’da İslamcı diyorlar. Bana sorarsanız AKP İslamcı bir parti değildir, çok tipik olarak neoliberal bir partidir. AKP seçmenlerinin neoliberalizm politikasına ciddi şekilde iman etmiş olduklarını düşünüyorum. Kapitalizme geçiş kültürel sonuçları açısından da korkutucu. Bu neoliberalizme tepkiler de doğrudan doğruya neoliberalizmin ekonomik sonuçlarına değil, muhafazakârlığın yarattığı sıkıntılara değinerek tetikleniyor.
AKP çıtayı yavaş yavaş artırdı. Çağdaş demokrasi kavramı çoğunluğun otoriter yönetimi değil. Tam tersine azınlıkların haklarının korunmasıdır.
Neoliberalizmin sömürüsünden rahatsız kitleler tepki göstererek bu hareketi başlattılar. Ama; nasıl AKP’nin varoluşunun temelinde neoliberalizm varsa, tepkilerin de temelinde neoliberalizme karşı tepkiler var.
ASIL SIKINTI EKONOMİK
Ekonomik mesele her zaman var ama liberalizmin yaptığı en temel şeylerden biri de meslekleri, işleri eğretileştirmektir. Her an işinizi kaybedebilme korkusuyla yaşarsınız. Birçok insan THY grevinde olduğu gibi, aslında greve katılmak isteyip, çalışmaya devam etmek zorunda kaldı. Eğretileşmenin genel bir ekonomik tepki doğmasının önünde büyük bir engel olduğunu düşünüyorum.
ŞIK SÖMÜRÜ
İnsanların rahatsızlığı var sömürüden dolayı. Çünkü çok frensiz sömüren bir düzen var. Üstelik Marx’ın zamanındaki gibi açıkca değil, sinsice, çok şık bir şekilde. O yüzden ekonomik neden, toplumsal hareketin ekonomik nedeni olarak çıkamıyor, onun yerine kültür üzerinden ortaya çıkıyor. Yani etek boyunuza karışan bir iktidara bu nedenle karşı çıkmak; iş hayatınızdaki kaynağını gösteremediğiniz sömürüye karşı çıkmaktan daha kolay ama altındaki asıl sıkıntı ekonomik bir sıkıntı.
Kaynak: Akşam
AKP için özellikle Avrupa’da İslamcı diyorlar. Bana sorarsanız AKP İslamcı bir parti değildir, çok tipik olarak neoliberal bir partidir. AKP seçmenlerinin neoliberalizm politikasına ciddi şekilde iman etmiş olduklarını düşünüyorum. Kapitalizme geçiş kültürel sonuçları açısından da korkutucu. Bu neoliberalizme tepkiler de doğrudan doğruya neoliberalizmin ekonomik sonuçlarına değil, muhafazakârlığın yarattığı sıkıntılara değinerek tetikleniyor.
AKP çıtayı yavaş yavaş artırdı. Çağdaş demokrasi kavramı çoğunluğun otoriter yönetimi değil. Tam tersine azınlıkların haklarının korunmasıdır.
Neoliberalizmin sömürüsünden rahatsız kitleler tepki göstererek bu hareketi başlattılar. Ama; nasıl AKP’nin varoluşunun temelinde neoliberalizm varsa, tepkilerin de temelinde neoliberalizme karşı tepkiler var.
ASIL SIKINTI EKONOMİK
Ekonomik mesele her zaman var ama liberalizmin yaptığı en temel şeylerden biri de meslekleri, işleri eğretileştirmektir. Her an işinizi kaybedebilme korkusuyla yaşarsınız. Birçok insan THY grevinde olduğu gibi, aslında greve katılmak isteyip, çalışmaya devam etmek zorunda kaldı. Eğretileşmenin genel bir ekonomik tepki doğmasının önünde büyük bir engel olduğunu düşünüyorum.
ŞIK SÖMÜRÜ
İnsanların rahatsızlığı var sömürüden dolayı. Çünkü çok frensiz sömüren bir düzen var. Üstelik Marx’ın zamanındaki gibi açıkca değil, sinsice, çok şık bir şekilde. O yüzden ekonomik neden, toplumsal hareketin ekonomik nedeni olarak çıkamıyor, onun yerine kültür üzerinden ortaya çıkıyor. Yani etek boyunuza karışan bir iktidara bu nedenle karşı çıkmak; iş hayatınızdaki kaynağını gösteremediğiniz sömürüye karşı çıkmaktan daha kolay ama altındaki asıl sıkıntı ekonomik bir sıkıntı.
Kaynak: Akşam
0 Yorumlar